25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 MART 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ 15 Kayıt dışı ve sağlıksız koşullarda üretilen gıdalar, sağlığımızı olumsuz etkiliyor Sağlığımız tehlikede İstanbul Haber Servisi Sağ da, Tarım ve Hayvancılık Bakanlıksız koşullarda üretilen gıdalar, lığı ile paylaşmalı” dedi. Merdivekansere varan bir dizi hastalığa yol naltı denince bazı kesim tüketici de açıyor. Gıda ve ziraat mühendisle küçük ve modern olmayan işletmeri, tüketicileri kayıtlı, onaylı firma lerin akla geldiğini anımsatan Ataların ürünlerini tüketmesi gerektiği man, şunları söyledi: “Oysa bizim konusunda uyardı. Meslek odala vurgulamak istediğimiz hem karı, tüketicilerin sağlıksız koşullar yıt dışı hem de merdivenaltı kavda üretilen, merdiven altı olarak bi ramı içinde nitelenen işletmeler. linen gıdalarla ilgili yaşanan sorun Her ne kadar kayıt dışı işletme ları Gıda, Tarım ve Hayvancılık Ba denince resmi kaydı olmayan işkanlığı ile paylaşmalarını istediler. letmeler akla geliyorsa da aslında TMMOB Gıda Mühendisleri Odası kayıtlı birçok işletme de kayıt dıYönetim Kurulu Başkanı Petek şı işlem yapıyor. Bu yüzden Ataman, merdivenaltı işletmerdiven altı derken kamelerin yalnızca tüketimu otoritesi tarafınürkiye’de cinin yaşamını değil, dan bilinmeyen, takurallara uygun ürenınmayan, kontrol gıda üretiminin tim yapan işletmedışı olan, denetleyüzde 55’inin kayıt dışı lerin ticari yaşamınemeyen ve kaolduğunu ve yeterli denetim nı da olumsuz etyıt dışı işlemlekilediğine ve onlari olan modern yapılmadığını vurgulayan gıda rın haksız rekabeve ziraat mühendisleri, tüketiciyi veya modern olte uğramasına nemayan, numune onaylı olmayan ürünleri den olduğuna dikalınmayan, ürünkullanmaması konusunda kat çekti. Gıda üreleri analize tabii timinde kayıt dışı sotutulmayan işletuyardı. rununun yalnızca gıda meleri kast ediyoruz. sektöründe olmadığını her Üretimin her aşaması sektörde az ya da çok var olkayıtlar dahilinde olmalı. ” duğunu, ancak pratikte daha yoğun Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konrastlananların alkollü içki, bal, zey federasyonu (TESK) Yönetim Kutinyağı, süt ürünleri, et ürünleri, şe rulu Üyesi Bendevi Palandöken kerleme olduğunu belirten Ataman, de özetle şunları dile getirdi: “Ve“Tüketiciler kayıtlı, onaylı firma rilen cezalar ağır değil, yaptırım ların ürünlerini tüketmeli. Kayıtlı, gücü taşımıyor, bununla ilgili yeonaylı ve bilinen bir marka da ol ni düzenlemeler yapılmalı. Bakansa herhangi bir ürünle ilgili yaşa lıklar, yerel yönetimler ve kolluk dığı sorunu veya şüpheli gördüğü kuvvetleri denetimlerini sıklaştıradurumları yetkili otorite olan Gı rak nokta denetimler yapılmalı.” Seçimle Giden ve Gelen! Dün yapılan seçimlere giden süreç, sayısal sonuçlar bir tarafa, çok önemli siyasal ve ilginçtir kültürel sonuçlar doğurdu. Siyaset düzleminde AKP ile bu partiyi işbaşına getiren iki büyük dayanak ya da kasnak arasındaki birliktelik sona erdi. AKP, kimi liberal yazar ve yorumcular ve cemaat üçlüsü arasındaki davranış ortaklığı sona erdi; noktalandı. Üçlü ortaklık farklı nedenlerle sonlandırıldı. Liberal yazar ve yorumcuların çoğu, AKP baskısı sonucu çalıştıkları basınyayın kuruluşundan kovuldular. AKP, özellikle hukuk ve emniyet yapılanmalarında yaşanan güç kavgası sonucu cemaat ile ise yoğun bir savaşa girdi. Seçim sonuçları nasıl çıkarsa çıksın, bu üçlü yollarına ayrı ayrı devam edecekler. HHH Ülke siyasetine egemen olan iki siyasal İslamcı akım, AKP ve cemaat, ülkenin siyaset kültürünü kendilerince biçimlendirmeyi büyük ölçüde başardılar. Sürece, Diyanet İşleri Başkanlığı da çok olumsuz bir tutumla hükümetin yanında yer alarak katılıyor. Ülke hukukla değil hutbelerle yönetilen bir noktaya taşınmak isteniyor. Çok sayıda İslamcı yayın yapan TV ve gazete, kullandıkları dil ve kavramlarla toplumu topa tutuyor. Hangisinden başlamalı? Birçoğu Türkçe bilgisayar programlarının tanımadığı bu sözcüklerin bazılarına bakar mısınız? Alüfte, aşüfte; şia, mutah nikâhı, mülahame, mesmu, dilsiz şeytan, server, enayet, haşaşi… IŞİD ülkemizde silahlarını konuştururken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, AKP’nin sandık görevlilerine Uhud okçularının görevini verdi! Siyasal İslamcılar arasında karşılıklı ihanet suçlamaları ve şahadet çağrıları sıradanlaştı; intihar saldırısı gibi korkutucu kavramlar siyasetin kültürüne girdi. Siyasetin topluma yabancılaşan ve ilkelleşen bu dil ve kültüründe, kadınerkek eşitliğini geçtik, insan değeri, doğal ve tarihi çevre olmadığı gibi, ne özgürlük var; ne eşitlik var ne de emekçi hakları var. Toplumun kalan tek özgürlük alanı olan sanal özgürlükler de yasaklanıyor; dış dünyanın eriştiği bilgiler bu ülkenin insanından saklanmak isteniyor. Hukuk kalmayınca hak arama da kaçınılmaz olarak öteki dünyaya bırakılıyor! Giderek, bu söylemde iç ve dış barış olmadığı gibi, ekonomik gelişme; bilimsel ve teknolojik ilerleme gibi kavram ve süreçlerden de eser yok! HHH Kendilerini liberal olarak tanımlayan yazar ve yorumcular da son birkaç senedir AKP’nin niteliği gereği hiçbir zaman özgürlükçü ve eşitlikçi olamayacağını görememelerinin ağır bedelini ödüyor; tam bir körlükle yarattıkları AKP kendilerini yiyor. Bir taraftan aşırı AKP körlüğü nedeniyle hukukun üstünlüğü, eğitimin çağdaşlığı, kadınerkek eşitliği, özgür basın ve özerk üniversite gibi Cumhuriyetin kuruluşunda temel alınan evrensel değerler unutuldu. Diğer taraftan da liberaller, yaşanan onca olumsuzluğa karşın, şimdilerde bile AKP’yi bütün olarak göremiyor; süreci yalnızca Başbakan’a bağlayarak kişiselleştiriyor. AKP’ye destek olan, hizmet sunan ve onun akil adamı olarak sunulmaktan mutlu olan liberaller, AKP’den beklentileri tümüyle boşa çıkınca büyük bir düşünsel ve siyasal savrulma yaşıyor. Liberallerin yaşadığı şaşkınlık toplumda düşünce dağınıklığını artırıyor. Siyasetin dilinin ve kültürünün ilkelleşmesiyle birleştirildiğinde yaşanan düşünsel dağınıklığın sakıncaları daha da açıklık kazanıyor. HHH Seçimlerden sonra ülke siyasetinin en önemli sorunu yaşanmakta olan siyasal ilkelleşme ve düşünsel dağınıklık ortamında demokratikleşmenin nasıl yeniden gündeme getirileceğidir. Türkiye siyaseti siyasal İslamın ılımlısından cemaate, oradan şiddete uzanan değişik türlerinden birini seçmek zorunda kalmamalıdır. Evrensel ölçütleriyle hukukun üstünlüğü, özgürlük ve eşitlik, denetlenen bir kamu yönetimi, çağdaş üniversite, basınyayın ve eğitimi içeren bir yeniden yapılanmanın sağlanması ve üstelik bütün bunların barış içinde başarılması tek sözcükle yaşamsaldır. T Denetimler yetersiz Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık Türkiye’de 40 bin kayıtlı gıda üreten işletme olduğunu, gıda satan ve dağıtan işyeri sayısının ise 500 bin kadar olduğunu anımsatarak “Gıda ve Tarım Bakanlığı bu işletmeleri 4 bin 600 mühendisle denetlemeye çalışıyor, bu nedenle bir işletmeye 23 yılda bir gidilerek denetim yapılıyor, yetersiz kontrol elemanı bu denetimin sağlıklı yapılmadığını gösteriyor” dedi. Devletin bu konuda bir adım atarak kadrolardaki eksiklikleri gidermesi gerektiğini vurgulayan Atalık, bu konuda görevin de Gıda ve Tarım Bakanlığı’na düştüğünü belirtti. Tüketiciler Derneği Gıda Komisyonu Başkanı Ayşe Cengiz ise güvenilir gıdaya ulaşmakta ciddi sorunların olduğunu belirterek “Bu konularda etkin ve kalıcı politikaların üretilip yaşama geçirilmesi gerekiyor” dedi. Günümüzde gıda üretiminin yüzde 5055’inin kayıt dışı olduğunu ve nüfusun büyük çoğunluğunun standart dışı ürün satın aldığına dikkat çeken Cengiz, “Tarım Bakanlığı’nın denetimlerini uzman kadrolarla belli periyotlara yayacak şekilde yapmalı. Yetkili kurumların altyapı ve nitelikli personel sayısını artırarak daha etkin denetimler yapması gerekir” dedi. ABD’den Türkiye’ye şok İkinci el araçta Kayıt dışılık zirvede Ekonomi Servisi Motorlu Araç Satıcıları Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Aydın Erkoç, ikinci el araç satışında kayıt dışılığın had safhaya ulaştığını belirterek, her beş araç satışından dördünün, kayıt dışı mekânlarda, suiistimallere açık ortamlarda yapıldığını ifade etti. Erkoç oto galerileri dışında yapılan satışın devlete vergi kaybının yılda yaklaşık 2 milyar lira olduğunu savundu. Türkiye’de geçen yıl yaklaşık Ekonomi Servisi 5 milyon araç satışının yapıldığını belirten Erkoç, Yapı Kredi Bankası Esbunun sadece 1 milyonunun oto galerilerinde ki Genel Müdürü Burgerçekleştirildiğini söyledi. Erkoç, “İkinci el araç han Karaçam, sektörün satışlarında belli bir kontrol mekanizması yok. 90’lı yıllarda önemli bir deİnternete ilan verip araçları evlerinin önüne çekip ğişim geçirdiğine dikkat çesatış yapıyorlar. İnternet üzerinden araç alım kerek “Bankacılık sektörünsatımlarına yasal düzenleme getirilmeli” dedi. Ekonomi Servisi Serbest ticaretin kapsama alanını genişletmek için çalışan ABD, ‘Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı’ oluşumuna AB’yi de dahil edecek. Brookings Birleşik Devletler ve Avrupa Merkezi’nın hazırladığı rapora göre, Pasifik sahilinden Karadeniz’in batı sahiline kadar ülkeleri kapsayan bu oluşumda yer almayan Türkiye, uluslararası ticaretinde 20 milyar dolarlık kayıp yaşayacak. Türkiye’nin gelirini yüzde 2.5 düşürecek anlaşma ile 95 bin kişinin işsiz kalacağı belirtiliyor. BeceniTürkekulSevim Avukat lık Ortaklığı Yönetici Ortağı Yasin Beceni, “Dünya ekonomisinin yüzde 85’inin içinde olacağı yeni oluşumun içinde yer almamız gerek. Oluşuma dahil olan ülkeler arasında hem ticaret hem de karşılıklı yatırım yapılması kolaylaşacak” dedi. Kâr aslanın midesinde de kâr artık aslanın ağzında değil, tam anlamıyla midesinde. Bu zorlu arenada ayakta kalabilmek ve rekabette öne geçmek isteyenlerin operasyonel verimliliğe odaklanmaları gerekiyor” dedi. Teradata Finans Sektörü Başarı Zirvesi’nde konuşan Karaçam, müşterinin ihtiyaç duyduğu ürünlerin güçlü teknolojik altyapılarla mümkün olduğunu söyledi. Burhan Karaçam canlandırılmış oluyor. büyük deniz kuvvetlerinden birine sahip olmaya doğru gidiyor. Etrafındaki devletler de bu gelişmelere aynen cevap vermeye çalışıyorlar”.... “Bunlar 20. yüzyılın kara orduları değil, bunlar postmodern deniz kuvvetleri, hava kuvvetleri, füze sistemleri, sibersavaş kapasiteleri”... Dünyanın ekonomik ağırlığı Doğu’ya doğru kayarken, “kapitalist genişleme askeri edinimlere yol açıyor”. (CSM, 27/03/2014) Amerika’nın önde gelen dış politika dergilerinden The National Interest de bu tartışmaya, Meclis Silahlı Hizmetler Komisyonu’na bağlı Deniz Gücü ve Güç Yansıtma Alt Komitesi Başkanı temsilciler meclisi üyesi Randy Forbes’in bir denemesiyle katıldı. Randy Forbes, Amerika’nın, “Çin üzerindeki askeri teknoloji alanında üstünlüğünü kaybetmeye başladığını” savunuyor. Forbes, denizaltı savaş kapasitesi alanındaki üstünlüğü sürdürmeyi, uçak gemisi kapasitesini ve menzilini artırmayı, uzun menzilli bombardıman uçaklarını geliştirmeye devam etmeyi, uzay egemenliğini korumayı, geleceğin en ileri teknolojilerine yatırım yapmayı öneriyor (27/03). “Godot”nun gelmesinin savunma sanayiine yeni kazanç kapıları açmasının yanı sıra bir “avantajı” daha var! Popham’ın deyişiyle “Kırım’ın ilhakı bizi kutuplaşmış bir dünyaya geri götürüyor. Belki bu daha tehlikeli, ama daha berrak, daha dürüst bir dünya olacak.” Herkes aynı düşüncede değil. Financial Times’dan Philip Stephens, küreselleşme döneminin “iyi zamanlarının” yerini, jeopolitiğin büyük güçler rekabetinin “kötü zamanlarına” bırakmaya başladığını düşünüyor. Soğuk Savaş bittiğinden bu yana ABD dış politikası, SSCB’nin yerini dolduracak, “Batı”yı yeniden ABD’nin etrafında bloklaştıracak bir düşmanın ortaya çıkmasını adeta Godot’yu bekler gibi bekliyordu. Geçen hafta Batı basınındaki yorumlara bakılırsa, Godot, Putin olarak gelmiş gibi görünüyor... paradigması sorunu... “Soğuk Savaş” bittiğinde ABD nükleer şemsiyesinin önemi kalmadı, Batı Bloku’nu bir arada tutan “çimento” erimeye, Blok bileşenleri ABD’nin gündeme getirdiği önceliklere değil, ulusal çıkarlarının gereksinimlerine göre davranmaya başladı. ABD liderliğindeki Batı Bloku, Kissinger’ın vurguladığı gibi dış politika paradigmasını yitirdi. Avrupa Birliği süreci ilerledikçe, Almanya II. Dünya Savaşı’nın mirasından kurtulma arzusunu dile getirdikçe, ABD ile Avrupa arasındaki “çatlak”, Irak savaşında, Snowden olayında da görüldüğü gibi büyümeye başladı. O zamandan bu yana ABD dış politika üretme çevreleri, ABD hegemonyasının en önemli dayanağını oluşturan Batı Bloku’nun bileşenlerini yeniden bir araya getirecek yeni bir çimento, yeterince güçlü bir dış tehdit, son tahlilde yeni bir savunma paradigması arıyorlardı. “Uygarlıklar çatışması” söylemi Terörizme karşı küresel savaş, SSCB’den farklı olarak eski sömürgelerin, azgelişmiş ülkelerin alanını kapsıyordu, SSCB’nin yıkılmasıyla boşalan yeri dolduracak güçten, inandırıcılıktan, hatta gerçeklikten yoksundu. Dahası, bu yeterince inandırıcı, güçlü ortak düşman yokluğu, Dış politika Avrupa’yı ABD’ye bağlayan NATO platformunun da kimi zaman anlamının sorgulanmasına neden oluyordu. Yıllar geçti, Batı’yı ABD etrafında toparlayacak büyük düşman hep konuşuldu ama adeta Godot gibi bir türlü gelmedi. Taa ki Rusya Kırım’ı ilhak edene kadar... eni bir silahlanma yarışı gündemde Önümüzdeki dönemde, NATO’ya katılan eski SSCB cumhuriyetlerine ilişkin 1997 tarihli, “buralara yüksek düzeyde askeri yığınak yapmaya niyetimiz, planımız ve gereksinimimiz yok” anlayışı artık geçerli olmayacaksa, bu ülkelere askeri yığınak yapılacak, böylece savunma sanayiine yeni bir talep yaratılacak demektir. Ancak bu talebin çok yüksek olmayacağını bu ülkelerin harcama, yeni silahları sistemlerine entegre etme kapasitelerine bakarak kolaylıkla söyleyebiliriz. Bu bağlamda Washington Post’un “Ukrayna’daki uyanma alarmına rağmen Avrupa ülkeleri ordularının kapasitesini artırmakta isteksiz davranıyorlar” saptaması gayet anlamlı. Washington Post’ta yazan Griff Witte’ye göre, Avrupa ülkelerinin savunma harcamaları, Soğuk Savaş’tan sonra hızla geriledi, Irak ve Afganistan savaşları bağlamında biraz toparlandı ancak mali krizle birlikte beş yıldır yeniden belirgin biçimde geriliyor. “Buna karşılık aynı dönemde Rusya’nın askeri harcamaları yüzde 30 arttı.... Bu gelişmeler Washington’daki politika yapıcıların çok canını sıkıyor” (27/03). Silahlanma yarışının yeniden hızlanacağını gösteren başka savlar da var: ABD savunma ve jeopolitik uzmanlarına, örneğin Christian Science Monitor’a konuşan Robert Kaplan’a göre “dünyada askeri gücün merkezi doğuya kayıyor”. Kaplan “Çin, tarihin gördüğü en Y utin’in hediyesi... Foreign Policy’de yazan James Traub’un “Beklemekte olduğumuz düşman” başlıklı yazısında, Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesine bağlı olarak “Umutsuz bir biçimde yeni bir düşman aramakta olan Amerikan Devlet Başkanı için Putin mükemmel bir hediye olabilir” diyordu. Atlantik’in öbür tarafında The Independent’ın yorumcularından Peter Popham’a göre “hiç olmazsa bir konuda Putin’e teşekkür borçluyuz. Batı yine Batı oldu”... “Kim olduğumuzu, kimlerin dost, kimlerin düşman olduğunu unutuyorduk. Kırım, kaburgalarımıza atılmış sert bir dirsek”. The Economist, “Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi, NATO’ya yeni bir amaç getirdi. Şimdi NATO’nun önündeki görev 28 üyesini ortak bir düşmanla karşı karşıya olduklarına ikna etmektir” diyor. Wall Street Journal’da Austan Golsbee, Kırım’ın ilhakının Avrupa Birliği’ni bile “üyelerini birbirine yakınlaştırarak kurtarabileceğini” düşünüyor. Batı medyası ve uzmanları da hemen Putin Rusyası’nın ne kadar saldırgan olduğunu, bir Avrasya bloku kurmaya, SSCB’nin dünya gücü konumuna yeniden ulaşmaya niyetlendiğini anlatmaya başladılar. NATO’nun, görevinden ayrılmakta P Godot Geldi Galiba... olan genel sekreteri Rasmussen’e göre bir süredir “Rusya bir ortak değil, bir rakip gibi davranıyor”. The Economist’e göre, 1997’de kurulan NATORusya Konseyi artık çöktü. NATO’ya katılan eski SSCB cumhuriyetlerine ilişkin “buralara yüksek düzeyde askeri yığınak yapmaya niyetimiz, planımız ve gereksinimimiz yok” anlayışı da artık anlamını yitirdi. ABD’nin Polonya’ya 12 adet F16, Baltık ülkelerine 10 adet F15 göndermesi, bir Boeing E3As’yi Doğu Avrupa hava sahasını denetlemek üzere uçurmaya başlaması, zaten bu durumu gösteriyor. Bu yorumlar aynı anda, “gelişmelerin Putin’in iktidarını pekiştirdiğine, Rusya’nın çevresindeki diğer eskisi SSCB cumhuriyetlerine gözdağı verdiğine” ilişkin analizlerle birlikte geliyor. Böylece Soğuk Savaş’ın aslında her iki tarafın da işine yaramış bir danışıklı dövüş olduğunu anlatan senaryo yeniden AB’de şeker kotası kalkıyor Ekonomi Servisi Avrupa Komisyonu Tarım ve Kırsal Kalkınma Genel Müdür Yardımcısı Joost Korte, AB’de süt ve şeker kotalarının kaldırılacağını söyledi. İstanbul Sanayi Odası tarafından “Gıda Sektörü AB’ye Uyum Sürecini Tartışıyor” konulu toplantıda konuşan Korte, serbest ticaretin önünde AB olarak iki engelleri olduğunu dile getirdi. Korte, “Biri süt diğeri şeker kotaları. 2015’te süt kotaları, 2017’de ise şeker kotaları AB’de kalkacak. Bundan sonra tam olarak serbest ticaretin önü açılacak” dedi. Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu Başkan Vekili Rint Akyüz ise ABD ile AB arasındaki Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı gerçekleşirse Türkiye’nin yıllık 20 milyar dolarlık zarara uğrayacağını vurguladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle