23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 MART 2014 PERŞEMBE 6 HABERLER Berkin Neyin Adı Berkin meydanlara sığmadı GÜRAY ÖZ Berkin’in küçücük, 269 günde daha da küçülmüş bedeni bugün birdenbire büyüdü. Hepimiz gördük. Meydanlara sığmadı Berkin. Okmeydanı’ndan yola çıkan on binler büyüdükçe büyüdü, Şişli’de milyona vardı. Feriköy Mezarlığı’nda milyonu aştı. Ama aynı saatlerde Ankara’da, İzmir’de, Türkiye’nin pek çok kentinde, kasabasında Berkin meydanlardaydı. Şişli’deki milyon öteki kentlerdeki haberleri izledikçe sesini daha da yükseltti. Ama öyle anlaşılıyor ki, sözünü artık sakınmayan, korkmayan kalabalıkların sesini duymaya niyetli olmayanlar yine kulaklarını tıkamayı, meydandakilere küfretmeyi sürdürecekler. Yine de yürüyüş kolunda konuşanlar, seslerini yükseltenler artık bir şeylerin sonuna gelindiğini söylüyorlardı. İlginç olan bir gerçek de farklı yerlerden, farklı görüşlerden gelenler bu kez ortak sözlerde, ortak dileklerde ve daha önemlisi ortak siyasi hedeflerde buluşmuşlardı. 14 yaşında ekmek almaya giderken öldürülen ve katili ısrarla gizlenen çocuğu, Berkin’i uğurlamak isteyenlere saldırmaktan vazgeçmeyenler, kalabalıkların genel kanısı odur ki yakında fikirlerini değiştirmek zorunda kalacaklar. Yürüyüş kolunda konuşan genç kızlar ve erkekler, yaşları ne olursa olsun delikanlılar böyle diyorlardı. Benim duyduğum budur. Bugün Berkin’lerin günü... Yürüyüşçüler arasındayım gazeteden bir grup arkadaşla. Şişli’den çıkap konvoya katıldıktan sonra 200 metre yürüyebildik ve 45 dakika sürdü. Şişli alanı mahşeri kalabalık. Üşüdüm, orada durdum, dönüp yazımı yazacağım. Ama kalabalık ilginç. Yürüyüşün sonunu görünceye kadar oradayım. Çeşitli sol grupların bayrakları.. 15 yaş üstü gençler, kadınlar, kızlar.. Yukarıda işyerlerinden alkışlar.. Diri, dimdik, geleceğe bakışları kararlı.. Kentliyi oluşturuyorlar.. Gezi Direnişi’ne destek veren genç girişimciler, işyeri sahipleri, meslek sahipleri, avukatlar, doktorlar, şirketlerin sorumlu yerlerindeki dinamik yöneticileri kısmen vardı ama onları da katın. İş zamanı. Toplumun en dinamik, hareketli kesimi, giderek büyüyor. İktidar ateş ettirse de üzerlerine, daha büyüyor! Bu genişlemeyi durdurması mümkün değil. Berkin Elvan neyin adı? Vahşi bir siyasi saldırının. Hiç abartmasız.. Bunu saptayalım. Evet, katillik rolünü üstlenen polis(ler) ateş etti, Berkin ekmeğiyle vurulup düştü ve bir daha kalkamadı.. Polis geçmişte de katillik rolünü bol bol üstlendi. Polis kim? Eğer siyasi bir gösteri dava söz konusu ise çevik kuvvet terör polisi söz konusuysa, siyasetin adı. Şimdiki gibi cinayet işleyen polis ön plana çıkıyor. Polis, şüphesiz ki devletin öldürücü şiddetinin simgesi. Katillik bu noktada şüphesiz ki devletin kumandasıyla yürüyor.. Peki: Eğer iktidarbaşı, yani ülkenin siyasi sorumluluğunu üstlenen kişi, polis kuvvetlerine, “tek kişi ölmeyecek” emri verse, Berkin’ler ölebilir mi? Hayır, ancak rastlantılar ve özel ölümler olabilir. Geçmişte de polis insanları öldürmedi mi, Metin Göktepe’den tutun daha eskilere kadar, gösterilerde gençlere insanlara, hedef alıp ateş eden polisler olmadı mı.. Çok sayıda.. O zaman da, eğer siyasi sorumluluğu üstlenen başbakanlar, “kimse ölmeyecek, öldüren katil muamelesi görür” talimatını verseydi, kimse öldürülmezdi! Ama hepsi, geri ülkenin geri ve şiddetten yana politikacısı, serbest bırakıyorlar polisi ki, “öldürür, dikkat!” dehşeti salsın ve kitleler korksun.. yürümesin.. protesto etmesin.. slogan atmasın... büyük kalabalıklar halinde toplanmasın.. “Dikkat polis öldürür, gelme, sus, konuşma..” HHH Polis öldürdü mü siyasiler genellikle suspustur ama belki de ilk kez bu cinayetlere sahip çıkan bir siyasi sorumlu var.. Polisim destan yazdı diyen, 8 kişinin öldürülmesi karşısında kılı kıpırdamayan.. Dahası: kurmakta olduğu diktacı, “ileri demokratik” olarak yutturduğu düzenini koruma görevini de destan yazan polisine verdi.. RTE’nin neye hazırlandığını anlayın artık. RTE toplumu yönetemez bir duruma geliyor. Kentli karşısında zor durumda. Kentli kim? Dinamik, yaratıcı, üretici, RTE yönetiminde geleceğini karanlık gören milyonlar. Ama o ise henüz sandığa güveniyor. Sandıktan çıktığım sürece her haltı yerim, her yasayı çiğnerim, anayasayı askıya alırım, polis şiddetini artırırım, her türlü yalanı siyaset için söylerim, kitleleri istediğim gibi aldatırım, 1’i 5, 10’u 100; olmayanı varmış gibi, olanı yokmuş gibi gösteririm.. Günde 5 nutuk atar, milletin kafasını yıkarım. Yolsuzluk yaparım, ihaleleri istediğime verir, oradan gelecekleri istiflerim.. Sandığımla, kentlerdeki milyonları döverim, hem de evire çevire. Sandık hep belirleyici değildir. RTE ve adamları bu gerçeği anlasalar toplumu buna göre dengeli yönetebilecekler ama bu yetenekleri sıfır. İktidar, toplumu, yaşamı çığırından çıkarabilir.. Bugünkü gibi. Kendisini desteklemeyenleri düşman belleyebilir. Bugünkü gibi. Şiddet uygulayabilir, insanları öldürebilir. Bugünkü gibi. Rüşvet, yolsuzluk, yönetici kadroyu sarıp sarmalayabilir, bir bataklık girdabına sürükleyebilir.. Bugünkü gibi... Yasaları takmayabilir, keyfi yönetebilir... Sonra da hâlâ, şu kısa süre içinde henüz, sandıktan da çıkabilir. Ama şunu bilmezler hiç: Oradan çıksam bile, yaptıklarının hiçbiri meşru değildir ve orada meşru bir iktidar olarak oturmama izin vermez. Çünkü bastırdığın, yok ettiğin yasalar ve hukuki düzen, senin sandığından her zaman, beş kat daha büyüktür. Meşruiyetin salt sandık olduğunu sanan bütün siyasi teoriler iflas etmiştir.. Zaten öyle bir teori de yoktur ama her zaman, böyle bir teori varmış gibi davranan iktidarlar hep olmuştur. Yazının başına dönüp bağlayalım.. Toplumsal hiyerarşinin öncelikle dinamik genç, eğitimli orta kesim, alt ile tepe arasında sıkışıp kalırsa öncelikle bu meşruiyet krizine dayanamaz. Sonra bu kriz giderek daha alt kesimlere iner, onların önemli bir kesimini sarmaya başlar. Sandık meşruiyeti ile yasalanayasal meşruiyet arasındaki kriz, eninde sonunda mutlaka çözülür. Dün bu kesimin sesi dünyayı sarıyordu: Hırsız vaaaaar, katil vaaaaar.. Yukarıda anlattığım ikilemin dışa vurumudur bu.. Bu sesi duymayan başsorumlu ise dün iki şiir okudum hırsızlık mı yaptım diye, sandığın şimdilik diplerindekilerin kafasını ütülüyordu.. Ama bir süre daha ütüleyebilir, bunun farkındadır da yapacak bir şeyi yoktur. Vahşi saldırının adı KATİLLER YARGILANSIN Anne, polis amcalar ‘Sorumlu beni de öldürür mü? AKP iktidarı’ Sami Elvan, cenazede güçlükle ayakta durabildi. ARİF KIZILYALIN İstanbul Haber Servisi Siyasi partiler, kurum ve kuruluşlar, meslek örgütleri, yazar ve aydınların yaptığı açıklamalarda, Gezi Direnişi’nde yaşamını yitirenlerin sorumlusunun, AKP iktidarı olduğu vurgulanarak “Berkin Elvan’ın ölümüne bizzat ‘polise emri ben verdim’ diyen Recep Tayyip Erdoğan sebep olmuştur. Hükümet, derhal istifa etmelidir” denildi. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel: Vahşi bir saldırı sonucu yaralandığı günden beri, büyük bir yaşam mücadelesini kahramanca yapmış olan oğlumuz Berkin Elvan’ın hayatını kaybetmesi dolayısıyla milletçe büyük üzüntü duyuyoruz. Size, milletimizin tüm fertlerine başsağlığı diliyorum. Allah rahmet eylesin. Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı: Üzüntümüze rağmen sağduyulu davranmalı ve başka Berkin’ler olmaması için çaba göstermeliyiz. KAGİDER Yönetim Kurulu adına Başkan Gülden Türktan: Bu acı kayıpların tekrarlanmaması için, tam demokrasinin uygulanmasını sağlayacak herkesi göreve davet ediyoruz. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu: Berkin’in ölümüne sebep olanlar tarihte ‘evine ekmek götüren çocuğu bile öldürenler’ olarak anılacaktır. HDP Eş Genel Başkanları Sebahat Tuncel Ertuğrul Kürkçü: Bu cinayet, elindeki iktidarı halka karşı kullanan anlayışın sonucudur. Saldırganlar ve katiller korunuyor. Adalet İçin Hukukçular: Hırsızlığı ve katilliği sabit olan hükümet derhal istifa etmeli, Erdoğan, Yüce Divan’da yargılanmalıdır. Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu: Berkin’in katilleri yargılanamıyorlar, yargılanmak istenmiyor, korunup kollanıyorlar. Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü Laetitia Liebert: Greenpeace, hükümeti barışçıl eylemcilere uygulanan şiddeti bir an evvel sonlandırmaya, sorumluları yargı önüne çıkarmaya çağırıyor. CEM Vakfı Genel Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan: Polis tasarrufu ile ölen çocuklarımızın hepsinin Alevi olması; uyumakta ve yanlış değerlendirmeler yapmakta ısrar eden hükümeti artık uyandırmalıdır. ‘Harçlığını ayakkabı kutusuna koyup kapıya bırakacağım’ Haber Merkezi Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan, oğlunun cenazesinin ardından doktor kontrolünde CNN Türk’te katıldığı yayında Başbakan Tayyip Erdoğan’a seslenerek oğlunun katilinin bulunmasını istedi. Elvan, “Bugün kendisini benim yerime koysun. Çocuğumu bugün son yolculuğuna uğurladım ve o orada üşüyor. O çocuğunu ifade vermeye bile göndermedi. Benim çocuğum hırsızlıkla suçlanmadı. Onurlu gitti. O yüzden de halk yanındaydı” diye konuştu. Baba Elvan, “Evimin önüne bir ayakkabı kutusu istiyorum. Her gün Berkin evden çıkarken benden harçlık alırdı. Berkin’in harçlığını her sabah o ayakkabı kutusuna bırakacağım. O zaman belki Berkin’in katilini bulup getirirler” diye konuştu. Valiyle görüştüğünü söyleyen Elvan, “Eğer biz de bu ülkenin vatandaşıysak, bu bayrak altında yaşıyorsak, ben de bu devlete vergi veriyorsam, Berkin ekmek almaya gitti. O başbakana sesleniyorum. İstese benim çocuğumun katilini 1 saat içinde getirir. Emri o verdi. Zaten polisler emir kulu” diye konuştu. “Mısır’da ölenler için diledi ama bizim için başsağlığı dilemedi” diyen Sami Elvan, “Berkin’in fenalaştığı güne kadar bizi kimse aramadı. Hükümet tarafından telefon almadım. Günlük ya da saatlik haberlerini hastaneden alıyorlardı. Benden daha iyi biliyorlardı. Başbakanımız ağzını açtığında dinden bahsediyor. Eğer ki vicdanı varsa benim çocuğumu öldüreni ortaya çıkarsın” dedi. Berkin’in ölümünün ardından verilen desteğe de değinen Sami Elvan, “Daha önceden Deniz’ler, İbrahim’ler, Mahir’ler yaşadı bu ülkede. Berkin de onlar gibi, Berkin artık herkesin çocuğu” ifadelerini kullandı. Sami Elvan bundan sonra adalet için mücadele edeceğini sözlerine ekledi. Sezen Aksu Berkin’i yazdı Sezen Aksu, kişisel internet sitesinde Berkin için bir yazı kaleme aldı. Sezen Aksu “Berkin’e...” diye başlayan yazısında şunla dile getirdi: “Soğukkanlılığını, muhakeme yetisini kaybetmiş bir kibir, iktidar ve güç zehirlenmesinden doğan bir vicdan tutulması Berkin’i de aldı…” Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner, Berkin Elvan’ın ölümü nedeniyle dün tüm Boyner mağazalarında müzik yayınlarının durdurulmasını ve internet şifrelerinin kaldırılması talimatını verdi. Kurum içi gönderilen email’de “Mağazalarınıza sığınabilecek vatandaşlara yardım için su, ilkyardım malzemesi vs. eksiksiz bulundurun” ifadeleri kullanıldı. Çok kalabalıktık dün; on binler yüz binleri, yüz binler milyonları çağırmıştı... Hepimiz Gülsüm ana, hepimiz Sami babaydık... Evladımızı toprağa emanet etmek için bir aradaydık Okmeydanı’nda, Şişli’de, Feriköy’de... Kimi mi uğurluyorduk dün? Kimi olacak Berkin’i! 14’ünde gaz fişeği ile hayattan koparılan kara yağız delikanlıyı... Evet, Berkin için birdik, Berkin Elvan için tek vücuttuk. 14 yaşında ve 45 kiloyken, belki futbolculuk hayalleri varken, belki sevdalandığı takımın maçlarına anasıyla babasıyla doya doya gidememişken, “Emri ben verdim” diyen “Bağzıları”nın itelemesiyle atılan gaz fişeği, onu 300 güne yakın komaya mahkum etmişti; önceki gün aramızdan ayrıldı, dün de toprağa verdik. Cenazede en iç parçalayan sahne gözü yaşlı analardı kuşkusuz. Kiminin elinde bir somun ekmek, kiminin elinde Berkin posteri ama ortak noktaları durmak bilmeyen gözyaşı ile ağızlardaki, “Annelerin öfkesi Erdoğan’ı boğacak...” sloganıydı. Kimi başörtülüydü, kimi genç, kimi yaşlı ama hepsinin içi yanıyordu, en çok da Mısırlı genç kız için gözyaşı döken 4 çocuk “anası” Emine Erdoğan’a buruklardı. “Biz ona da üzüldük, ama o ve kocası Tayyip Erdoğan Berkinimiz için kılını kıpırdatmadı” sözü yüreklere ok gibi saplanıp kaldı. Gençlik de çoğunluktaydı dün. Belki birçoğu Berkin’in yaşındaydı. Bir yandan, “Berkin Elvan ölümsüzdür” diyorlar, bir yandan da telefonla arayan annelerini, babalarını, “Tamam, grubun yanındayız, içine girmedik, merak etme anacığım” diye teselli ediyorlardı. Kalabalık Mecidiyeköy’den Şişli’ye yönelirken arada kalan 3 manga çevik kuvvete önce sözlü, ardından taşlı taciz yapıldı. Minibüslerden atılan 2 biber gazı kapsülü kısa bir paniğe yol açtıysa da kortejdeki sağduyulu grup, “Cenazemiz var, sakin olalım” diye ortalığı yatıştırdı, hatta kendilerini taşlara siper edenler vardı. Belki de Okmeydanı ile Feriköy arasındaki tek sıkıntı burada yaşanmış, halk iktidarın dediği gibi ‘tahrik’ edilmediği sürece ne dükkânları yakmış, ne kamu malına zarar vermişti! HDP’li grubun arasında kocaman bir Türk bayrağı ile yürüyen genç belki de dünün en önemli enstantanesiydi. Belki de hoşgörünün resmiydi bu. Herşey iyiydi, güzeldi. Ancak tören bitiminde polis tahriki başlayınca yine insanlar tazyikli su, gaz ve polis şiddetiyle karşı karşıya kaldı. 4 TOMA’nın aynı anda sıktığı kimyasallı su genç, kadın çocuk gözetmiyordu. Annesinin eline sıkı sıkı yapışıp metro merdivenlerinden inmeye çalışan 5 yaşındaki minik bir kız çocuğunun şu sözleri ise polis vahşetinin kanıtıydı: “Anne daha hızlı koşmazsak polis amcalar beni de öldürür mü?” Sandıkla Evire Çevire Dövme Meşruiyeti Kim Belirler? Acı ve öfke seli ÖZGÜR ULUSOY İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN Berkin’in aramızdan ayrılmasından beri sosyal medyanın başına her oturuşumda, ağlamaya başlıyorum. Berkin Elvan’ın annesinin fotoğrafına, gözlerimi kaçırmadan birkaç saniyeden fazla bakabilmem mümkün değil... Dün Okmeydanı’nda toplanan acı ve öfke selinin içindeydim bu düşüncelerle. Şişli’den cenazenin alınacağı Okmeydanı’na kadar yer yer toplanmış gençlerin arasından geçerek gittik, yakalarında Berkin’in fotoğrafları asılı yaslı on binlerin yanına. Islıklar, “Hırsız, katil Erdoğan”, “Tayyip, Bilal’i ekmek almaya yolla” “Hükümet istifa”, “Her yer Taksim, her yer direniş”, “Bu daha başlangıç” sloganları yükseliyordu kalabalıktan. Çektiğim birkaç görüntüyü sosyal medyada paylaşmaya çalıştım, internet bağlantısı yoktu. Daha sonra bir arkadaşa ulaşmaya çalıştım, telefon da işlemi yordu. Sağda solda soruşturduk, Turkcell her nedense çekmiyordu. 10 yaşındaki kızım, önceki gün okul dönüşü Taksim’den geçerken Berkin’i anmak için toplanmaya başlayanları ve polis araçlarını görünce, neler olduğunu sordu. Kızımın eline sıkı sıkı yapıştım, gözlerim dolu Berkin’i anlatmaya çalıştım. Sorularının arkası kesilmiyordu: “Ekmek almak için çıktığında mı vurmuşlar? Bilerek mi vurmuşlar? Ekmek almaya giden vurulur mu? 15 yaşında çocuk vurulur mu? Düşünsene anne ben de çocuğum... Benim gibi yani, o polislere ne oldu?” O nasıl kendisiyle arasında bağlantı kuruyorsa, ben de kendi kızıma Berkin’i düşünmeden bakamıyorum iki gündür.... Slogan atmakta pek iyi sayılmam. Dün Okmeydanı’nda, Berkin’i ve bu devletin katlettiği bütün çocukları aklımdan geçirirken acı ve öfkeyle “Katil...” diye başlayan sloganları haykıranların arasında ben de vardım... Sokakları İnleten Sloganın Anlamı namikzafer@yahoo.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle