22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 KASIM 2013 PAZARTESİ 6 CHP lideri Kılıçdaroğlu, iş dünyasında “korku” ve “endişenin” hâkim olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, “İş dünyasında korku egemen ve endişelerini dile getiremiyorlar. Hükümetle karşı karşıya gelmemek için bütün yatırımlarını yurtdışına kaydıran işadamları biliyorum” dedi. Ülkenin karşısında yargıcı, valisi, kaymakamı ve Emniyet müdürü ile güçlü bir organize yapı olduğuna dikkat çeken Kılıçdaroğlu, tek parti devleti ile mücadele ettiklerini söyledi. CHP lideri bu yapının mutlaka kırılması gerektiğini belirtti. HABERLER GAZETEMİZİ ZİYARET EDEN CHP LİDERİ KILIÇDAROĞLU GÜNDEME İLİŞKİN SORULARIMIZI YANITLADI Dershane Neye Yarıyor? Dershaneler, tamam, herkesin söylediği sıradan bir şey. Bunu duydukça gülüyorum: Eğitim sisteminin bir sonucudur, ürünüdür. Ne yapalım yani? Eğitim sisteminin bir sonucu olmak, onları kabul etmek gibi bir zorunluluk mu dayatır!? Şunu demek istiyorlar: Eğitim sistemi düzelmedikçe, dershaneleri de kaldırmaya kalkışmak mümkün değil. Ben farklı düşünüyorum: Dershaneler eğitim sisteminin bir sonucu değil. Bu, herkesin diline yapışmış, yanlış bir söylem. Her şeyi en basitinden yeniden ele alalım da artık tartışma doğru zeminde sürsün: Eğitim sisteminde öğrenciler yetersiz eğitim aldıkları için dershanelere gidiyor değiller (burada tartışılan eğitimin kalitesi değil). İlköğretimden sonra gidecekleri, adı iyiye, kaliteliye çıkmış ortaokul ve liselerin alabilecekleri öğrenci sayısı sınırlı... Aynı şekilde, liseyi bitirenlerin de gidebilecekleri üniversite kontenjanları da sınırlı. Yani, üniversiteleri temel alıp söylersek, 2012’de ÖSYM sınavına 1.451.000 öğrenci üniversiteye gitmek için sınava girdi. Bunlardan 1.171.000 kişi sınavı kazandı. Yani üniversite kontenjanı kadar kazanan oldu ve yerleştirildiler. Dolayısıyla 280 bin öğrenci üniversiteye giremedi. Çünkü üniversitelerde yer yok, eğer 1451 kontenjan olsaydı hepsi kazanmış olacaktı. Açıkta kalan öğrenci sayısı yıldan yıla azalıyor. Çünkü iktidar, üniversitelerin kapasitesini aşan miktarda öğrenci alımını zorluyor, ikincisi yeni üniversite kuruluşunu muazzam hızlandırıyor. Bu iki politika ile açıkta kalanların sayısı hızla eritiliyor. Ama kalite muazzam düşüyor. Herkes üniversite diplomalı ama diplomaların çoğunluğu kalite olarak lise diplomasına denk! ÖSYM’nin temel görevi, 2012’de, 280 bin kişiyi elemekti. Örneğin beş yıl önce belki de 600 bin kişiyi elemek amacıyla ÖSYM sınavı yapılıyordu. ÖSYM, öğrencileri 1’den 1.171.000’e kadar sıraya (kuyruğa) sokuyor. Onları, tercihlerine ve aldıkları puanlara göre üniversitelere yerleştiriyor... İşte, bütün mesele, a) 1,171.000 kişilik kuyrukta yer kapabilmek, b) ve daha iyi ve istenilen kaliteli üniversitelere, bölümlere yerleşebilmek... Bunun için büyük bir savaş veriliyor. HHH İşte bu noktada dershaneler devreye giriyor. Dershaneler, öğrencilere iyi bir puan almanın test antrenmanını yaptıran yerler. Dershaneler, liseden gelen öğrenciler arasında yeni bir sıralama yapar. Eğer öğrenciler lise bilgileriyle ÖSYM sınavına girselerdi, kazanan diyelim ki yüzde 50’sinin isimleri ve sırası farklı olurdu. Belki kaybeden 280 bin kişinin bir kısmı kazanan olurdu. Dershaneler ısrarlı bir test çözme yöntemiyle bu sıralamada etkili oluyor. Liseyi aksatmadan ve iyi çalışarak bitiren öğrenciler, iyi liselerde eğitim görenlerin pek çoğu, dershaneye bile gitmeden iyi yerleri kazanabiliyor. Ama rekabet büyük olduğu için onlar da dershanelere giderek şanslarını arttırmak istiyor. Yani dershaneler eğitim sisteminin bir sonucudur, söyleminin aslı astarı, kontenjan azlığıdır! Herkes yerleştirilebilseydi, bu kez de kimin nereyi kazanacağı gündemde olacaktı, merkezi sınav hep bunu dayatır. Avrupa ülkeleri bu sorunu, siyasetten arınmış, özerk, adam gibi adam akademik yönetimlerin varlığı ile çözüyor! Bizde her şey tepeden tırnağa kokmuş durumda. ÖSYM’den, merkezi sınavdan, üniversite yönetimlerine ve akademik kadroların belirlenmesi ve atanmasına kadar. HHH Eğitimde fırsat eşitliği koca bir sıfırdır ülkemizde. Eğitim kalitesinde, bölgelerarası derin farkların yanı sıra, aynı kentteki okullar arasında da derin farklar var. Öğrenciler, genellikle, yoksul, orta halli ve zengin ailelerin imkânları ve okulların verdikleri eğitimin kalitesi doğrultusunda üniversitelere yerleşebiliyor. Dershaneciler diyor ki, eşitlik sağlıyoruz. Bu söylemde gerçeğin sadece küçük bir kısmı var. Şüphesiz pek çok öğrenci, dershanelerde daha şanslı bir konuma yükseliyordur. Ama dershaneler de paralı yerler, yılda 56 bin liraya kadar ücret ödüyorsunuz. Üniversiteye girinceye kadar hayatlarının bir kısmı dershanede geçen öğrencileri hesap ederseniz, bu rakam 30 bin liraya kadar yükselir. Tabii dershanenin de öğretmenin de iyisi kötüsü var, yani pahalısı ucuzu... Açık ki çok parayı ödeyenin şansı daha yükseliyor! Fırsat eşitliği, yine paraya göre sıralanıyor! TÜİK verilerine göre, yoksulluk sınırında olan 16 milyon yurttaş var! İşsiz sayısı resmi 3 milyon, gayri resmi 56 milyon. Türkiye, gelirler arası uçurumun, eşitsizliğin yüksek olduğu bir ülke. Eşitsizliği ölçen Gini Katsayı 0,402 gibi, OECD ülkeleri arasında en yüksek ülkelerden biriyiz. En düşük yüzde 20 gelirler grubundaki insanlarla, en yüksek yüzde 20 gelir grubu arasında fark 8 kat! Dershaneler kapatılmalı. Bütün öğrencilere, ek ders fırsatları okullarda yaratılmalı. Dershane öğretmenleri de buralarda kadrolu olarak iş koşulmalı... Onlar, en iyi öğretme/öğrenme yöntemleri üzerinde de çalışmalı.. Kalite yükseltme kadroları! Dershane ve okullar cemaatin kaynakları olmaktan kurtulmalı. Eğitim yerlerinin hepsi tüm Türkiye’nin temel insan yetiştirme kaynaklarıdır. Siyasi ve dini amaçlarla kullanılamaz... Ülkede korku egemen ALİ AÇAR Yeni Kürt raporu hazırlıyoruz Kürt sorununun demokrasi ve özgürlük çerçevesinde çözüleceğine inandıklarını belirten Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin bu konuda 17 maddelik özgürlük bildirgesi yayımladığını söyledi. CHP’nin belirlediği 2 ayrı heyetin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde görüşmeler yaptığını anlatan Kılıçdaroğlu, “Yurttaşların önerilerimizle ilgili eleştirileri yok. Bize yöneltilen sorular ‘Neden Kürtçe eğitime evet demiyorsunuz’ yönünde. Kürt sorunu ile ilgili yakında yeni bir raporu kamuoyu ile paylaşacağız. Biz aslında eğitim dilinin Kürtçe olmasını doğru olmadığına inanıyoruz. Bu işin sonu yok. Yarın üniversite sınavlarına nasıl hazırlanacak bu çocuklar. Bu konuda siyasetçilerden çok pedagogların karar vermesi lazım. Pedagogların biz siyasetçileri inandırması lazım. Gerçekten ikna olursak evet deriz. Çünkü bunu bizim de halka anlatmamız lazım” dedi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin tek parti devleti haline dönüştüğünü belirterek, “Yargıcı, kaymakamı, valisi, Emniyet müdürüyle oluşan bir tek parti devleti ile mücadele ediyoruz. Ülkede korkunun egemen olduğu bir yapı var. Bu yapının mutlaka kırılması lazım. Gezi olayları ile bu yapı bir ölçüde kırıldı. Bu konuda iş dünyasında da hafif bir kıpırdanma var” dedi. AKP ile cemaat arasında süren gerilime de değinen Kılıçdaroğlu, “Dershaneler şu anki eğitim sisteminin bir ihtiyacı. Kin ve intikam duygusuyla yola çıkarak 100 bin kişiyi işsiz bırakamazsınız. CHP döneminde eğitim sistemi yeniden düzenlenecek” diye konuştu. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın “Kendimi evlenme vaadi ile kandırılmış kişiler gibi hissediyorum” sözlerine değinen Kılıçdaroğlu, yargıçların sıcak siyasetin içine girmemesi gerektiğini söyledi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dün Genel Başkan Yardımcısı Akif Hamzaçebi, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın ve İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı ile birlikte gazetemizin Şişli’deki Genel Merkezi’ne gelerek Genel Yayın Yönetmenimiz İbrahim Yıldız ve gazetemiz yazarları ile görüştü. Gündeme ilişkin sorularımızı yanıtlayan Kılıçdaroğlu, CHP’nin tek parti devleti ile mücadele ettiğini söyledi. kıpırdanma var. Orada da kırılmalar kendini göstermeye başladı” dedi. AKP ile cemaat arasında süren dershane krizine değinen Kılıçdaroğlu, “Cemaatle çatışıyorlarmış, çatışmıyorlarmış bizi ilgilendirmiyor. ‘Dershaneyi kapatacağım’ diyor. Neye göre kapatacaksın, kime danıştın. Bunların eğitim sistemini düzeltelim, dershanelere ihtiyaç kalmasın gibi bir düşünceleri yok. Kinle ve intikam duygusuyla yola çıkıyorlar. Oralarda çalışan 100 bin kişinin sonu ne olacak. Dershaneler şu anda eğitim sisteminin bir parçası. Çocuklarımızı okula diploma alsınlar diye gönderiyoruz. Dershaneye ise bir şeyler öğrensinler diye. AKP hükümetinde en çok bakan Milli Eğitim’de değiştirildi. Bakandan bakana eğitim politikası uygulanıyor. Bu çocukları denek olarak kullandık. CHP ile birlikte eğitim sistemi yeniden düzenlenecek” diye konuştu. ‘Kin ve intikamla yola çıkıyor’ ‘Kılıç’ın sözleri doğru değil’ Mısır’da Türk Büyükelçisinin sınır dışı edilmesine değinen Kılıçdaroğlu, “Başbakan’ın son yaptığı açıklamalardan sonra büyükelçi istenmeyen adam oldu. Ortadoğu için Mısır’ın ne kadar önemli olduğunun farkında değil. Dış politikayı kendi mezhep ekseni etrafında şekillendirmek istedi ancak bu olmadı” diye konuştu. ‘Mısır’ın öneminin farkında değil’ Ülkenin karşısında yargıcı, valisi, kaymakamı ve Emniyet müdürü ile güçlü bir organize yapı olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Başbakan devleti ele geçirmiş durumda. Yargıyı ayak bağı olarak görüyor. İstihbarat örgütü yargıçlarla birlikte gazetecilerin telefonlarını dinliyor. Bakıyorsunuz sivil toplum örgütleri, üniversiteler, medya ve siyasal partilerden tepki yok. Korkunun egemen olduğu bir yapı var. Bu yapının mutlaka kırılması lazım. Gezi olayları ile bu yapı bir ölçüde kırıldı. İş dünyasında da hafif bir ‘Yargıyı ayak bağı görüyorlar’ Yeni anayasa çalışmalarının sona erdirilmesine anlamadıklarını kaydeden Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: “Ben anayasa değişiklikleri konusunda alınan mesafeyi yeterli bulmuyorum, ama küçümsemiyorum da. 60 madde üzerinde anlaşılması çok önemli. Eğer başkanlık sistemini geri çekseydi AKP bu 100 madde de olabilirdi. AKP gerçekten sivil bir anayasa istemiyor. Daha totaliter bir anayasa yapmak için masaya oturdu. Görüşmelerin ilk ayında da başkanlık sistemini önererek aslında görüşmeleri tıkadı. Biz baştan beri bu masadan AKP kalkacak dedik ve gördük. Neden bozuyorlar onu da anlamadık zaten. Çünkü başkanlık sisteminden istediğini bulamadı. Ayrıca Haşim Kılıç’ın ‘Kendimi evlilik vaadi ile kandırılmış gibi hissediyorum’ sözlerini de doğru bulmuyorum. Yargıçlar sıcak siyasetin içine girmemeli. Bütün demokrasilerde yargıçlar, kararlarıyla konuşurlar.” Seçimde ittifak yapmayacağız Yerel seçimlerde bazı siyasi partilerle ittifak yapılacağı yönündeki haberlere de değinen Kemal Kılıçdaroğlu,“Ben de gazetelerden okuyorum. Yok öyle bir şey niye ittifak yapalım. Biz ittifaktan yana değiliz. Yani kendimiz bütün adaylarımızı çıkaracağız, seçimlere gireceğiz. Kendi adaylarımızı çıkaracağız ama sadece CHP’li yurttaşlar bize oy versin diye bir arayış içinde de değiliz. Biz herkesten oy isteriz. İstanbul’la ilgili mükemmel projelerimiz var. Siz göreceksiniz ama onlar için şimdi bir şey söylemiyoruz. Çok güzel projeler, bilgiler, nasıl olacak, nasıl yapılacak hepsini büyük ölçüde hazırlıyoruz. İstanbul nasıl bir dünya markası haline gelecek bütün şeyleri göreceksiniz. Bunları açıklamak için biraz erken ama büyük bir kısmı hazırlandı, ben yaklaşık 3 ay önce ilk taslağını gördüm. Ciddi bir uzman grup çalışıyor”diye konuştu. ‘İş dünyası endişeli’ İş dünyası ile zaman zaman görüşmeler yaptıklarını belirten Kemal Kılıçdaroğlu, iş dünyasında korku ve endişenin hakim olduğunu söyledi. İş çevresinin ekonominin nereye gideceğinden endişe duyduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Medya ne yazarsa yazsın gerçekleri biliyorlar. Korku egemen ve endişelerini dile getiremiyorlar. KOÇ grubuna operasyon yapılıyor ve işveren örgütü TOBB’den tek satır açıklama yok. Hükümetle karşı karşıya gelmemek için bütün yatırımlarını yurtdışına kaydıran işadamları biliyorum. İş dünyası eleştiride silahın kendisine dönmesinden korkuyor. Demokrasi kısıtlanmadığı sürece iş dünyası ile iktidar arasında ilişkiler olacaktır. Biz ayrıca 89 Aralık tarihlerinde dünyanın sayılı ekonomistlerinin katılacağı bir toplantı gerçekleştireceğiz. 2 gün boyunca Türkiye ve dünyayı tartışacaklar” dedi. ABD’ye yapacağı ziyarette düşünce kuruluşları, kongre ve iş dünyası ile görüşmeler yapacağını belirten Kılıçdaroğlu, ABD yönetimi ile görüşmenin ise orada belli olacağını söyledi. ABD’de Türkiye’nin gerçeklerini anlatacağını kaydeden Kılıçdaroğlu özetle şunları söyledi: “Acaba hükümeti şikâyet edecekmi diye hem iktidarda hem de belli medya kuruluşlarında bu kaygı var. Bana Türkiye ile ilgili bir soru sorulduğunda Türkiye’de nasıl bir yanıt veriyorsam orada da aynı yanıtı vereceğim. Biz gizli kapaklı iş yapmıyoruz. Türkiye otoriter yöneltilen bir sürecin içine sokuldu ve biz bununla mücadele ettiğimizi söyleyeceğiz. Türkiye, AKP’den ibaret değil. Arap dünyası artık bunu çok daha iyi biliyor. Artık CHP’nin de var olduğunu biliyorlar.” ABD temasları Fotoğraflar: UĞUR DEMİR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle