16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 KASIM 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Kıskaç daralıyor MELTEM YILMAZ ‘Üniversitelerde disiplin soruşturmaları’ raporu önemli sonuçlar ortaya koydu YEREL SEÇİME DOĞRU... ‘Demokrasiyi sindirerek sorunları çözeceğiz’ Yurt Haberleri Servisi CHP’li Divriği Belediye Başkanı Hakan Gök, yeniden aday adayı oldu. Başkan Gök, “Divriği’de konut yoktu; konut sorununun önünü açarak, halkımıza ucuz arsa satarak konut sorununu çözdük. Bir dahaki dönem 180 konutluk bir projemiz var, onun da hayata geçireceğiz” dedi. Başkan Gök, “İçme suyu 100 yıllık bir sorun. Bunu çözmek de bize kısmet oldu. Şu anda 8 kilometre boru döşendi. Mursal’dan su gelecek arıtılacak ve Divriği’ye verilecek. Mezarlıkla ilgili sıkıntılar vardı. Mezarlıkların etrafını çevirdik. Meydan projemiz var, özellikle mahallelerdeki parke çalışmaları çok hızlı ilerliyor. 10 yılda yapılamayanı biz 4 yılda gerçekleştirdik. İnsanlarımızı çamurun ve tozun pisliğinden kurtararak evlerinin önlerinde ve balkonlarında oturabilmelerini sağladık” dedi. Gök şunları kaydetti: “Çünkü kendi içimizde demokrasiyi sindiremezsek başka yerlerde demokrasiyi aramaya hiç gerek yok. Bunu Divriği’de başaracağımızı düşünüyorum. Eğer tekrar aday olmamı isterseniz, müsaade ederseniz, birçok işimiz var, birçok yarım projemiz var. 5 yılda yaptıklarımız bizim en büyük referansımızdır ama daha yapacağımız çok işlerimiz var. Ekibimizle birlikte yine Divriği’yi yönetmeye talibim.” “Üniversitelerde Disiplin Soruşturmaları: Öğrencilerin İfade ve Örgütlenme Özgürlüğü AİHS Çerçevesinde Bir Değerlendirme” raporuna göre, öğrencilere karşı açılan soruşturmalar ile verilen cezalarda, her geçen yıl orantılı bir artış var. 2000’de tüm üniversitelerde açılan soruşturma sayısı 2601 iken 2011’de sayı 5871’e yükseliyor. Soruşturmaların Emniyet’ten gelen listeler üzerine açılması, soruşturma kapsamında öğrencilerin ayrımcılığa uğraması, soruşturma evrakının hem ailelere gönderilip hem de okul panosuna asılması, bu alanda karşılaşılan en önemli sorunlar olarak göze çarpıyor. Marmara Üniversitesi Araştırma görevlileri Esra Demir Gürsel ve Hülya Dinçer, Galatasaray Üniversitesi Araştırma Görevlisi Gülşah Kurt, İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Zeynep Kıvılcım ve avukat Benan Molu’nun birlikte hazırladığı “Üniversitelerde Disiplin Soruşturmaları: Öğrencilerin İfade ve Örgütlenme Özgürlüğü AİHS Çerçevesinde Bir Değerlendirme” raporu, On İki Levha Yayıncılık’tan kitap olarak da raflardaki yerini aldı. 20092012 yıllarında, 10’u İstan bul Üniversitesi’nden, 3’ü ise Dicle Üniversitesi’nden olmak üzere, öğrencilere karşı açılan toplam 13 disiplin soruşturması örneğini temel insan hakları açısından inceleyen rapor, önemli sonuçlar ortaya çıkardı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne 19592011 yılları arasında toplam 47 ülkeden yapılan başvurularda, “ifade özgürlüğünün ihlaline” hükmettiği 479 karardan 207’sinin Türkiye aleyhine olduğunun anımsatılarak başlayan raporda, “Tek başına bu veri bile Türkiye’de ifade özgürlüğü ihlallerinin ulaştığı vahim boyutu ortaya koyuyor” denildi. YÖK’ün, 144 üniversite rektörlüğünün verdiği bilgi temelinde oluşturduğu ista ‘AYRIMCILIK YAŞANIYOR’ Rapordan dikkat çeken diğer bölümler. l Görüşme yapılan soruşturmacılardan biri, soruşturmaların Emniyet Müdürlüğü’nden gelen listeler üzerine açıldığını anlatırken “O gün okulda olmayan öğrenciler de dahil listelere göre açılıyor. Öğrenci örneğin uçak bileti getiriyor, olay tarihinde yurtdışında, şehir dışında olduğuna ya da akrabasının hasta olduğuna dair. Soruşturma listesinden çıkarıyoruz o zaman. l Çalışma kapsamında görüşülen öğrencilerin tamamı, soruşturma açılırken ve soruşturma sonunda ceza verilirken ayrımcılığa uğradıklarını düşünmektedirler. Öğrenciler, afiş asan, bildiri dağıtan, eylem/basın açıklaması yapan, konferans düzenleyen öğrencilerin sağ ve muhafazakâr siyasetten olmaları durumunda onlara hiçbir şekilde müdahale edilmediğini, ciddi bir yaralama olayına karışmadıkları sürece haklarında neredeyse hiç soruşturma açılmadığını, açılırsa da bir ya da iki hafta uzaklaştırma cezası gibi küçük cezalar verildiğini belirtmişlerdir. l Görüştüğümüz öğrencilerin genel kanaati, soruşturmacıların tarafsız ve bağımsız olmadıkları yönündedir. l Pek çok öğrencinin soruşturma evrakı hem ailelere gönderilmekte hem de okul panosuna asılmaktadır. Soruşturma açılması yönündeki kararın öğrencinin ailesinin yaşadığı adrese tebliğ edilmesini bazı öğrenciler, “Korkunç bir şey” olarak tarif etmişlerdir. l Öğrencinin disiplin soruşturmalarında avukatla temsil hakkının kullanılmasına imkân verecek şekilde olduğundan söz etmek mümkün değildir. Maddenin bu haliyle AİHS’nin 6.3.(c) maddesi uygulaması ile uyumlu olmadığı belirtilmelidir. tistiklerden yola çıkılan raporda, 2000 yılından bugüne dek öğrencilere karşı açılan soruşturmalar ve bunların sonucunda verilen cezalarda orantılı bir artışın olduğuna dikkat çekildi. Buna göre 2000’de tüm üniversitelerde açılan soruşturma sayısı 2601 iken, 2010’da bu sayı 6001’e, 2011’de ise 5871’e yükseliyor. Soruşturma sayısı 1612 2012’nin ilk üç ayında soruşturma sayısı 1612. “Bu dramatik sayısal artışın yanı sıra açılan soruşturmaların yarısından fazlasının cezai yaptırımla sonuçlanması da tabloyu daha vahim hale getiriyor” ifadelerinin yer aldığı raporda, son 3 yıllık dönemde Siirt Üniversitesi’nde “rektörün antidemokratik uygulamalarını protesto etmek için” basın açık laması yapan 100 öğrenciye; harç parasını biriktirmek için inşaatta çalışırken ölen öğrenci arkadaşlarının anıtını dikmek isteyen 150 Muğla Üniversitesi öğrencisine; Roboski’de yaşananları protesto etmek isteyen 100’den fazla Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi öğrencisine soruşturma açılması gibi antidemokratik uygulamalar örnek gösterildi. Üniversitelerde soruşturma açılan birçok eylemin, aslında öğrencilerin ifade ve toplanma özgürlüklerini kullanma biçimi olan eylemler olduğuna dikkat çekilen raporda, “Soruşturma örnekleri, soruşturma makamlarının, ifade ve toplanma özgürlüklerine ilişkin değerlendirme yapmaksızın öğrenciler hakkında soruşturma başlattığını ve ceza verdiğini ortaya koymaktadır” denildi. Fatih’in yoksulluk problemini çözeceğiz İstanbul Haber Servisi Mali Müşavir ve eski CHP Fatih İlçe Başkanı Uğur Ataş, bölgesinden belediye başkanlığı için aday adayı oldu. Örgütün adayı olduğunu ve yurttaşlarla birlikte projeler geliştireceğini belirten Ataş, en önemli sorunun yoksulluk olduğunu söyledi. Ataş aday gösterilmesi ve seçilmesi halinde yapacaklarını özetle şöyle sıraladı: “Fatih’in sorunu normal klasik belediyecilik dışında yoksulluk. Biz yerel irade ile yoksulluk sorununu çözmeye geleceğiz. Bizim projelerimizin başında kadınlar ve gençler olacak. İlk önce 1500, daha sonra ise 5 bin kadının organik üretim yapmasını ve bu ürünlerini belediyenin satış tanzim noktalarında satmasını teşvik edeceğiz. Tarihi yarımadada yer alan otel, pansiyon ve bar gibi turistlere hizmet edecek yerlerin her türlü belediyecilik hizmetinden yararlandırarak iş hacimlerinin artışı sağlanacak ve burada işsiz olan gençlerin istihdam edilmesi önşart olacak. Ayrıca Fatih bölgesinin bazı noktalarında ulaşım sorunu var; burada yaşayan böbrek hastası ve diyaliz hastalarının hastaneye getirilip götürülmesinde ring servisi sağlayacağız. Yaşlılar için gündüz bakım evleri ve dinlenme yerleri yapacağız. Birde Ayasofya ve Süleymaniye arasında uluslararası festival düzenleyerek Türkiye’nin tanıtımına katkı sunacağız.” Okurlardan kısa kısa Okurların isteklerini iletebilmesi ve sizin de bunları yayınlayıp çözüm bulmanız fevkelade bir şey. Geçen sene gazetenizde cuma günleri vizyona giren filmler ve seansları diye bir bölüm başlamıştı, Radikal o kadar sinema destekleyicisi, o bile bilgi vermiyor. Cumhuriyet bu uygulamayı başlattı diye sevinmiştik. Benim ve çok kişinin ricası bu uygulamayı tekrar başlatması. Herkes de internet olmayabilir, bu çok büyük kolaylık sağlıyordu. Bu isteğimizin üstünde durursanız çok seviniriz, iyi çalışmalar, saygılar, L. Pekcan Cumhuriyet 11 Kasım 2013, sayfa 10, büyük resim altyazısı, 4. satır : “... Kasım’da Dolmabahçe Sarayı’ndan Yavuz Zırhlısı ile İzmit’e...” Bu tamamen yanlıştır, Ata’nın tabutu Dolmahçe Sarayı’ndan Sarayburnu’na askeri merasimle top arabasıyla getirilmiş, oradan Yavuz Zırhlısı’na götürülmek üzere Zafer Torpido’suna konmuştur. Zaten, aynı sayfadaki büyük resmin yanındaki resmin ve 11. sayfadaki en altta bulunan resmin alt yazıları da bunu doğrulamaktadır. İlter K. Akbuğ Herisau nasıl Horasan oldu? Sayın Cumhuriyet Editörleri, Cumhuriyet’te (ve diğer birçok gazete ve haber sitesinde) çıkan bir haberin yanlışını düzeltmek istiyorum. Internet arama motoru Google’ın İsviçreli psikiyatr Hermann Rorschach için hazırladığı Doodle’ı haber yapan medya kurumları ısrarla ve istikrarla aynı hatayı işleyip durmuşlar. (Besbelli haber copypaste metoduyla çoğaltılınca hata da kopyalanmış.) http://emedya.cumhuriyet.com. tr/haber/7227/HermannRorschachGoogleadoodleoldu. html adresinden, 4. paragrafın son cümlesi: “Ciddi olarak iltihaplanan apandisti Hermann Rorschach’in ölümüne sebep oldu. 2 Nisan 1922’de, henüz 38 yaşındayken Horasan’da vefat etti” Gazetenizde yukarıda alıntıladığım cümleyi okuyunca ciddi bir hata olabileceğini düşündüm ve Rorschach’ın biyografisini hem Britannica Ansiklopedisi’nin ilgili maddesinden hem de internette ünlü kişilerin biyografilerini yayınlayan ‘güvenilir’ denebilecek kaynaklardan kontrol ettim. Çünkü 1922 gibi bir dönemde, İsviçreli bir psikiyatrın, Horasan gibi, TürkiyeErzurum veya İranOrta Asya’da bulunan bir yerleşim yöresinde ölmesi bana doğru gözükmemişti. Nitekim Ana Britannica’nın (klasik kâğıt baskı) Hermann Rorschach maddesinde, “ölüm yeri ve tarihi olarak 2 Nisan 1922 Herisauİsviçre” gösteriliyor. Ama sadece bu kaynakla yetinmeyip, başka internet kaynaklarından da bu bilgiyi kontrol ettim. Sonuç, Britannica’nın verdiği bilgiyle tutarlılık gösteriyordu. Örneğin, http://www.yourdictionary.com/ hermannrorschach adresinde, “A short time later, Rorschach contracted appendicitis and died in Herisau, Switzerland, on April 2, 1922.” Şimdi, Türk basınının Herisau’yu nasıl Horasan yapıldığını izah etmek kalıyor ancak bu konuda ancak tahmin yürütebilirim. Bir de ‘vefat’ kelimesi gayrimüslimler için kullanılır mı sorusu akla geliyor. Basında her gün sayısız örneğine rastladığımız kopyalanarak çoğalan yanlışlara dikkatinizi çekmek istedim. Saygılarımla. Evren İşbilen Vizyona giren filmler Medyanın Geleceği Tartışmaları Son yılların gözde tartışma konusu medyanın geleceğidir. Ne olacak, gazeteler ömrünü tüketti mi? Sanal âlem, internet olanakları yazılı medyayı, gazeteleri ortadan silecek mi? Bu tartışmaların yaratıcı bir yanı olduğu, gazeteleri, dergileri yazılı medyayı harekete geçmeye, kendilerini yenilemeye yönelttiği, yöneltmeye de devam edeceği ortada. Sanal medyada maliyetlerin çok düşüklüğü konusundaki ilk izlenimlerin aldatıcı ve tehlikeli olduğu kanısındayım. Şimdilik emek öğesinin pek dikkate alınmadığı durum gelecekte değişecektir, değişmek zorundadır. Sermayenin reklam verenlerin etkisi de izleyene, okura bedelsiz ulaşan sanal medyada kendini daha çok gösterecektir. Yaşadığımız ve üstesinden henüz gelemediğimiz sistem kendi çarklarını döndürmeyi sürdürecek. Çareyi örgütlenmede ve bu konuda fikir üretmekte aramak gerekiyor. Fikir üretmek deyince, konu ile ilgili aşırı yorumlardan birisi de yazılı medyanın gazetelerin ortadan kalkacağını ileri süren, sanal medyadaki görselliğin egemen olacağını, insanların gördükleriyle bilgileneceklerini, (yoksa bilgilenemeyeceklerini mi!) iddia eden tezler aklıma geliyor. Kuşkusuz görmenin düşünme üzerinde belirgin bir etkisi, öğreticiliği, daha önemlisi bilginin kalıcılığında büyük bir rolü vardır. Ama bunun yazının ve düşünmenin yerine geçebileceğini savunmak doğrusu aşırı bir savdır. Görsellik bilimin, fikrin vazgeçemediği önemli bir öğedir. Ama düşünce yalnızca görerek oluşmuyor, tartışmayla üstelik de kuşkudan güç alan bir tartışmayla gelişiyor. Postmodernizmin kaba fütirizmden beslenen bu savının geleceği yoktur. Gazeteler haber ve fikir üretmeyi, sayfalarında kelimeye, cümleye, yazıya yer vermeyi sürdürecekler. Yazılı, sözlü, görsel hepsi birden, hepsinin yarattığı sinerji geleceğin medyası olacaktır. Fikri, düşünceyi medyadan kovarsanız geriye pek bir şey kalmaz. Medyayı bulvara indirgemek yanlış yoldur, yanlış yöntemdir. İki önemli hata Salih Zeki Durmuşoğlu: Öncelik çocuklarda İstanbul Haber Servisi İş adamı ve insan hakları aktivisti Salih Zeki Durmuşoğlu, CHP’den Zeytinburnu için belediye başkanlığı için aday adayı oldu. Türkiye’de 11 yıllık AKP’nin hüküm sürdüğünü anlatan Salih Zeki Durmuşoğlu, “Ben herkesin kapısının önünü süpürürse temiz olur mantığıyla hareket ediyorum. Aday olursam Zeytinburnu’nda AKP’yi süpüreceğiz. Bu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni almamıza da katkı sağlayacaktır” dedi. Önceliğinin çocuklar olacağını ve kentsel dönüşüm çalışmasına önem verdiğini kaydeden Durmuşoğlu, özetle şunları söyledi: “Zeytinburnu’nda çocuklar eziliyor. Onların yaşam alanlarına katkı sağlayacağım. Öyle mahalleler var ki çok büyük olmasına karşı bir tane çocuk parkı yok. Yine bölgedeki ilköğretim okullarında portatif yüzme havuzları kurarak yaz aylarında geliri düşük ailelerin çocuklarına yüzme kursu vereceğiz. Yine Zeytinburnu’nda gençler uyuşturucu tacirlerinin hedefinde. Onları uzak tutmak için sosyal faaliyetler düzenleyeceğiz. Bölgede kültür ve sanatsal anlamda tesis yetersizliği var, onlar sağlanacak. Kentsel dönüşüm sorunumuz var; yurttaşlarımızı mağdur etmeden bire bir hakkını vererek yerinde dönüşüm yapacağız.” Bulmacalar eziyet olmasın 50 yıllık bir Cumhuriyet gazetesi okuruyum. Ayrıca pazar bulmacalarını çözmekten büyük zevk alırdım. Ancak son zamanlarda artık bir zevk olmaktan çıktı, adeta sinir bozucu bir hal aldı. Bulmaca çözmek insanın bilgi düzeyini ölçmek, aynı zamanda gerilmiş olan sinirleri biraz olsun yatıştırmak amaçlıdır. İnsanın sinirlerini tepesine çıkarıyorsa o zaman amacından çok uzaklaşmış olur. İşte pazar bulmacaları bu hale gelmiş bulunuyor. Mahalli yemekler, birçok şaire ait herhangi bir şiirinde bir kelime. Kim gelmiş geçmiş ne kadar şair varsa tüm şiirlerini ezbere bilebilir? Yukarıda da değindiğim gibi bulmacalarda ansiklopedik bilgi, birikimi ölçmeye yönelik sorulardan oluşmalı. Birtakım mesleklere yönelik (tıbbi, mimari, resim, müzik vb.) soruları bu mesleklere mensup olmayanlar nasıl çözebilir? Saygılarımla. Dr. Ahmet Kandemir Haber kaynağının adı başlıkta ve haberde farklı 13 Kasım Çarşamba günkü Cumhuriyet gazetesinin 4. sayfasında yer alan “Kaplan: Erdoğan Bir Kaç Bakanı Sille Tokat Dövdü” başlıklı haberde, haberin kaynağı başlıkta Kaplan olarak gösterilirken haberin içeriğinde milletvekili Altan Tan’ın ifadesine başvurulduğu anlaşılıyor. Haberin kaynağı bu durumda acaba Kaplan mı yoksa Altan Tan mı? O zaman haberin başlığında yer alan “Kaplan” kim? Tüm çalışanlara başarılar dilerim. İyi ki varsınız. Saygı ve sevgilerimle. Dr. Ayşe Atalay İnternet sitesinde TV kanalları Merhaba, www. cumhuriyet.com.tr TV Rehberi sayfanızda keşke Halk TV ve Kanal B’de olsa... İyi günler. Bora Sarı ‘İnsan’ın ve insanı merkeze alan kurumsal yapıların sadece ayakta kalmasının dahi hayli güç olduğu günümüzde, söz edeceğim konuları ihmal edilecekler kapsamında değerlendirmeyeceğiniz umuduyla yazıyorum bu satırları. Çok uzun bir süredir Cumhuriyet, alışkın olduğumuzun hayli dışında bir şekil ve içerik zafiyetiyle karşı karşıya görünüyor. Giderek artan yazım hataları, ifade düşüklükleri, çoğunlukla 5N1K içermeyen haberler nedeniyle, yazı konularına odaklanmada güçlük çektiriyor. Bir haberdeki isim hatası ise, tuz biber niteliğinde. Muhabirimiz herhalde İngilizce bir yayından almış olacak ki Utku Kalı’nın soy adına, haberde Kali(!) olarak yer vermiş. Böylesi önemli bir konuda, bilgili, ilgili ve özenli olmak bu kadar mı zor?! Cumhuriyet’in, Cumhuriyet’e daha yaraşır bir hale getirilmesini talep ediyorum Güray Bey. Kolaylıklar dileğiyle. Gülnur Şenocak Kali değil Kalı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle