Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                SAYFA	  CUMHURİYET	  16	KASIM	2013	CUMARTESİ  8 n Baştarafı 1. Sayfada  HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK  GÜNCEL  Kalitesiz hammadde iddiası ‘ilaçta’ endişe verici tartışmalara yol açtı: GÜNDEM  başkanı iken, çevresiyle ilgili soruşturmalara bir de gerek olmadığı raporu verdin mi, geleceğin sağlam ve parlak! Bu ve benzeri örnek pek çok. Sonuncusu hâlâ dillere destan. Hangi görevde olursan ol; yeter ki dünden bugüne başefendinin himayelerinde ol; “gavat” sözcüğünü kullanmakta özgürsün, özgür!.. Adana Valisi Hüseyin Avni Coş, inmiş arabadan, “Hükümet istifa, Allah belanı versin” diye bağıranı polise göstermiş; “Yakalayın lan şu gavatı” demiş. Ne çare, bir büyüğünün himayesindeki Coş’a, Allah’ın bela vermesi ne mümkün! HHH Sözlü yazılı medya, valiye terbiye üzerinden yüklendiler. Gelmişi geçmişini döktüler sütunlara. İçişleri Bakanı M. Güler, Başbakan’ı, “tek” adam; “Valimi yedirmem” deyince; ne yapsın?.. Yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürse sakal. Kaldı mı ortada! “Gavat”ı çirkin, yakışıksız söz diye tanımlayarak valiyi sözüm ona eleştirdi. Coş’u Adana’dan alıp kızağa çekeceğini bile söyleyemedi. Ver konuyu soruşturmaya uyut yöntemine sarıldı. HHH Küçükbüyük muhalefet zaten kendi söylüyor kendi dinliyor. TV’lerden bas bas bağırdılar: “Ne hallere düştük. Devletin valileri devletin değil, RTE’nin emrinde AKP valisi” diye hükümete veryansın ettiler; lakin RTE canibinde en ufak etkili olmadı söyledikleri... Gündemin flaş ismi Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da, Coş’u ayıpladı. Yukarıdan esen korku rüzgârına kapılan kimi bakanlar da, valiyi ayıplar gibi, ne ki ne dedikleri pek anlaşılmayan bir şeyler mırıldandılar... Derken Meclis Başkanı Cemil Çiçek konuştu: “Valinin temsil ettiği göreve uygun halka örnek olacak biçimde söz söylemesi” gerektiğini söyledi. Özetle; “Hiçbir valinin halka gavat demeye hakkı yok” dedi. Dediler de yazdılar da ne oldu?.. Yazılı sözlü eleştiriler tek adamın bir kulağından girdi. Öteki kulağından, tabii kafa o kafa ki, hiçbir iz bırakmadan çıktı. Dedi ki: “Söylesinler yazsınlar, geçer. Sandık beni sever!” HHH Başka ülkelerde olsa üç satırlık haber ama bizde. Dördüncü torun da geldi diye bağımlı bağımsız medyada haberden geçilmiyor. TV’ler doğumun gerçekleştiği hastaneye tek adamın teşriflerinden çook önce kamp kurdular. Muhabirler, kameramanlar kapıda nöbete girdi. Üç kilo 200 gram doğan tosunun adını çok evvelden ilan ettiydi tek adam. Muharrem ayında, seçim yaklaştı ya; Alevilere hoş görünmek için torunun adı Ali olacak diye ilan etti. Abdülhamit’in bir oğlu olmuş; adını Ertuğrul koymuşlar... Şair Eşref, Osmanlı’nın ilklerinden Ertuğrul’u, imparatorluğun son günlerini anımsatarak; “Biz bitirdik, sonuna geldik diye sevinirken baştan mı başlıyor” demiş. Tek adamın sona geldiğine sevinirken; ya maazallah büyük babanın adını, siyasal anlayışını ve uygulamalarını yaşatacağını düşleyerek torunun adını Recep koysalardı! HHH Sapına kadar Müslüman olmayı, bunlar başka, Müslümanlığı satışa çıkarmayan laikler elbette başka anlıyor. İnsan, nerede olursa olsun, bildiği gibi yaşasın, inansın; bizimkinin ağzından düşürmediği gibi Yaratan’ın yarattığı diye saygı, şefkat görmesi gerekmez mi? Hayır gerekmiyor. Gazeteler; üç beş gündür Gezi Parkı eylemleri sırasında ekmek almak için sokağa çıkan 14 yaşındaki Berkin E.’nin kafasına isabet eden gaz kapsülü nedeniyle üç kez ameliyat geçirdiğini, 152 gündür yoğun bakımda olduğunu yazıyor. Mısır’da darbecilere karşı eylemlerde öldürülen genç kız için günlerce ahlar vahlar içerikli konuşmalar yapan Başbakan; Berkin’in yattığı hastaneye bir kez olsun uğrayarak ayaküstü de olsa sağlığıyla ilgilendi mi? Hayır! HHH Benden olanlara başka, olmayanlara başka Müslümanlık bu olsa gerek! Ya da önce AKP’li olmak, sonra insan!  Tedavi etmiyor SİBEL BAHÇETEPE Kur politikası nedeniyle üreticilerin, “ucuz hammadde”ye yönelmesi ve ilaçta kalitenin düştüğü tartışmaları eczacıları ikiye böldü. İstanbul Eczacılar Odası Başkanı Semih Güngör, Sağlık Bakanlığı’nın harekete geçmesi gerektiğini belirterek “Bir ilaç firmasının başındaki kişi ve İlaç Endüstrisi İşverenleri Sendikası başkanı bunu dile getiriyorsa bu konuda endişelerin olduğunu gösterir. Hükümet artık kur farklarını dikkate alarak fiyat düzenlemesine gitmelidir” dedi. Tüm Eczacı İşverenler Sendikası (TEİS) Genel Başkanı Eczacı Nurten Saydan ise ilacın kalitesizliği diye bir şey olamayacağını belirterek “Vatandaşımız rahat olsun, bu konuda denetimler yeterli” diye konuştu. İlaç Endüstrisi İşverenleri Sendikası ve Abdi İbrahim Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Barut’un “Kur farkı nedeniyle bazı firmalar düşük kaliteli hammadde alıyor. Problemli ilaç sayısı artıyor” açıklamaları tartışmaları da beraberinde getirdi. Semih Güngör, “Genellikle orijinal hammadde dışında bu hammaddenin aynısı özellikle Hindistan, Çin gibi Asya ülkelerinde üretiliyor. Bu tür yerlerde üretilen çok daha ucuza satılan ilaç hammaddeleri acaba gerçek anlamda orijinali kadar etkili mi? Bunu tespit etmek gerekir. Sağlık otoritesi bunu dikkate almalıdır” dedi. Zaman zaman hastalardan, kullandıkları ilaçların etki etmediğine yönelik şikâyetler aldıklarını anımsatan Güngör, “Sağlık Bakanlığı’nın ‘fiyat düşük’ bahanesiyle piyasaya ilaç vermeyenin ruhsatını iptal edeceğim demesi çözüm değil. Çözüm kur farkı sorununun ortadan kaldırılmasıyla mümkündür” diye konuştu. Saydan ise tartışmalara katılmadığını belirterek, “Denetim mekanizmaları bu duruma izin vermez” dedi.  n Baştarafı 1. Sayfada  MUSTAFA BALBAY  Hastaya ilaç yok İKLİM ÖNGEL  ANKARA		Türkiye’de,	milyonların	tedavisinde	kullanılan	ve	 bir	kısmı	hayati	öneme	sahip	 toplam	300	kalem	ilacın	piyasada	 bulunmadığı	ortaya	çıktı.	Türk	 Eczacıları	Birliği	Genel	Başkanı	 Erdoğan	Çolak,	aralarında	kanser,	troid,	kalp	hastalıklarının	 ilaçları	 ile	 antiromatizmal	 ve	 anti	 depresanların	 da	 bulunduğu	300	kalem	ilacın	önemli	 bir	kısmının	uygulanan	fiyat	po  litikaları	nedeniyle	Türkiye’de	 olmadığını	kaydetti.	Çolak,	“100	 liralık	orijinal	ilaç	Türkiye’ye	80	 liradan	giriyor.	Bir	de	bundan	 kamu	kurum	iskontası	adı	altında	yüzde	40	iskonto	alınıyor.	 Kanser	ilaçlarının	büyük	kısmı	 tek	kalem	olduğu	için,	ithalatçılar	Türkiye’ye	ilacı	sokmuyor.	 Yerli	firmalar	da	ucuz	olduğu	 için	üretmiyor.	Çözüm,	hayati	 önemi	olan	ilaçlarda	esnek	fiyat	 politikalarının	uygulanmasıdır”	 dedi.	  Fiyatlar yeniden belirlensin  Çolak,	üretici	firmaların	“ucuz”	ilaçları	üretmekten	 vazgeçtiğini	kaydetti.	Çolak,	“Piyasada	bulunmayan	bu	ilaçlara	acil	ihtiyaç	var”	dedi.	Çolak,	 “Prensiplerimize	göre	ilaç	kaliteli,	bulunabilir	ve	 alınabilir	olmalı.	Çok	düşük	fiyatlar	ortaya	çıkarmanın	mantığı	yok.	Bazı	ilaçların	fiyatları	makul	 düzeye	çekilsin	ki	bulunabilir	olsun.	Ne	vatandaş	 ne	firma	ne	de	devlet	zarara	uğrasın”	dedi.  YALMAN’IN AÇIKLAMALARINA TEPKİ:  kullanılıyor İstanbul Haber Servisi  Balyoz davasından 16 yıl hapis cezası Yargıtay tarafından onaylanan emekli Kurmay Albay Emin Küçükkılıç, eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın açıklamalarına dikkat çekerek “Bu açıklamalar mahkum olan yüzlerce askeri personeli ilgilendirmeyen, komuta kademesi arasında yaşanmış sorunlardır. Muğlak açıklamaları suiistimal edilerek aleyhimize kullanılmaktadır” dedi. Küçükkılıç, tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’nden bazı gazetelerin genel yayın müdürlerine yazılı bir açıklama göndererek Balyoz davasına ve Yargıtay sürecine dikkat çekti. Küçükkılıç “Taksit taksit yapılan bu açıklamalarda ‘Seminerde darbe çalışması olmamıştır, darbe teşebbüsü tarafımdan önlenmemiştir’ şeklinde net bir cevap bulunmamaktadır. ‘Ben bu seminerin bir gününü biliyorum’ benzeri muğlak açıklamalar suiistimal edilerek aleyhimize kullanılmaktadır” dedi. Davada temel delil olan dijital belgelerin sahteliğinin bilirkişi raporlarıyla belirlendiğini anlatan Küçükkılıç “İddiaların çıkış noktası ‘CD’lerin sahte olmasının önemli olmadığı’dır. Böylece sahtekârlıklar gizlenecek ve bizler hapis yatarken bunları yapanlar elini kolunu sallayarak dolaşacaklardır.” Emekli Albay Küçükılıç açıklamasını şöyle bitiriyor: “Asıl acı olan toplumdaki ahlak anlayışının giderek yozlaşmasıdır. Artık sahtelikler doğal, yolsuzluklar normal, kul hakkı yemek helal, zulüm sıradan olmuştur.”  Aleyhimizde  Bir kez daha lanetlendi İstanbul	Haber	Servisi		Beyoğlu’ndaki	Neve	Şalom	ve	Şişli’deki	Beth	İsrael	sinagoglarına	10	 yıl	önce	gerçekleştirilen	bombalı	saldırılarda	hayatını	kaybedenler,	Şişhane’de	düzenlenen	törenle	anıldı. Bombalı	saldırıların	ardından	 Şişhane’ye	dikilen	Barış	Anıtı	 önünde	düzenlenen	anma	törenine,	 CHP	İstanbul	Milletvekili	Mahmut	 Tanal,	Türkiye	Hamambaşılığı	Neve	Şalom	Vakfı,	Yağbasan	Köylüler	Derneği	üyeleri,	saldırıda	hayatını	kaybedenlerin	yakınları	ile	yaralı	olarak	kurtulan	Aydın	Kara	katıldı.	Tanal,	“Bu	terörü	araç	olarak	 görenler	ve	tarihe	geçenler,	DNA	 ile	tespit	edilen	örgüt	El	Kaide’dir.	 Bunlara	destek	olanları,	amaçlarına	ulaşabilmek	için	demokrasiyi	araç	görüp	toplumu	ötekileştiren	zihniyeti	de	kınıyorum”	dedi.	Tören	alanına	Türkiye	Hahambaşılığı	Neve	Şalom	Vakfı	tarafından	çelenk	gönderildi.	Konuşmaların	ardından	ellerinde,	“Terörü	lanetliyoruz,	unutmadık	unutmayacağız”	yazılı	pankart	taşıyarak	Neve	Şalom	Sinagogu’nun	önüne	kadar	yürüyen	katılımcılar,	saldırının	 gerçekleştiği	yere	karanfiller	bıraktı.	10	yıl	önce	çalıştığı	reklam	evine	 giderken	saldırıda	ağır	yaralanarak	 bir	bacağını	ve	görme	yetisini	kaybeden	Aydın	Kara	(40)	ise	törene	 evlilik	cüzdanıyla	katılarak	tepkisini	 gösterdi.	Olayda	sakat	kalmasının	 ardından,	eşi	tarafından	terk	edildiğini	söyleyen	Kara,	Neve	Şalom	 Sinagogu’na	yumurta	attı.	Törendeki	görevliler	tarafından	güçlükle	sakinleştirilen	Aydın	Kara,	tören	alanından	uzaklaştırıldı.  33 yıl, gazeteciliğe verdiğim toplam emeği... 20 yıl, bunun köşe yazarlığını içeren dilimini... 5 yıl, gazeteciliğin hapiste sürdürdüğüm bölümünü ifade ediyor. Kimi hastalıklar mesleğe özgüdür. Madenciler akciğer hastalıklarıyla daha kolay tanışır, öğretmenler varisi okulun bir hediyesi sayar, terziler erken yaşta gözlüğü giyer. Gazetecilerinse meslek hastalıkları daha çeşitlidir. Dönemlere göre yaygın olmaları, hatta bulaşıcıları vardır. Bir bombalı saldırıya kurban gitmek Türkiye’ye özgü meslek hastalıklarından biridir. Hapse atılmak bir diğeri. Yaygınlaşan bir başka hastalık mesleğin dışına itilmek. HHH Her nerede olursa olsun, koşulları sonuna kadar zorlayarak mesleğini yapmak, kalemi elden bırakmamak da gazetecinin hastalığıdır. 33 yıl önce 11 Kasım 1980 günü gazeteciliğe başladığımda tarifsiz bir heyecan içindeydim. O gün okulda öğrendiğim bütün gazetecilik tarifleri aklımdaydı. “Haber, tarih taslağının ilk aşamasıdır.” “Gazeteci, yaşadığı çağın tanığıdır.” “Yeryüzündeki hiçbir şey bir gün önceki haber kadar bayat değildir.” “Gazeteci arşivi ve çevresi kadar vardır.” Telefon defterimin ilk sayfasına bu sözleri yazmıştım. Mesleğe başladığımda Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin son sınıfındaydım. Ne yapıp edip dersleri kaçırmamaya çalışıyordum. Çünkü birinci sınıfta kendime okulu birinci bitirme sözü vermiştim. Hem mesleğe ilk adımı atmak hem de bu sözü tutmak, özgüvenimi daha da arttırdı. Zaman zaman İzmir’de yaşayan Türkiye’nin önemli edebiyatçıları, yazarları konferans niteliğinde derslere gelirlerdi. Onları özellikle kaçırmamaya çalışırdım. O günlerden başlayan tanışıklığımızı daha sonra dostluğa dönüştürdüğümüz ve bu dostluğu hapiste demirden betondan daha güçlü hale getirdiğimiz Muzaffer İzgü’yü selamlamadan geçemeyeceğim. Köşe yazarlığı gazeteciliğin bir başka evresi oldu. Özü yine değişmedi, okura yeni, taze bir şey vermek... İçimdeki, İletişim Fakültesi yıllarından kalan “okulu birinci bitirme öğrenciliği” hiç kaybolmadı. Köşe yazılarımı, zaman zaman rakamlar değişse de en az 20 kişinin okuduğunu düşünürüm. Kendimi onların öğrencisi sayarım. Çoğu bugün aramızda değil, ama olsun ben yine de onların yazılarımı okuduğunu düşünerek kaleme alırım. Arada mizah dozunu iyi bulduğum yazılarda, “tamam” derim, “Aziz Nesin’den geçer not alırız.” Türkçenin zenginliklerinden iki tutam alıp uyak yapabilmişsem, “Kim bilir” derim, belki de Yunus Emre kapı eşiğinde oturmama izin verir.” Dünya gezilerini heybesinde yaptığım Evliya Çelebi ile şimdilerde ayrı bir yolculuk içindeyiz. İlhan Selçuk, Uğur Mumcu ile yazı sonrası muhabbetimiz olmaz; çünkü önceden konuşmuş oluruz. HHH Gazeteci olunur mu doğulur mu? Bu biraz da yumurtatavuk örneğidir. Ancak bugünkü Türkiye koşullarında gazeteci doğmak işin yüzde 49’udur. Yüzde 51’i gazeteci ölmektir. Gazeteciyi ölümsüz yapan da budur. Gazeteciliği, yazmayı, üretmeyi hapishane koşullarında da sürdürmek... diye başlarsam, sütun yetmez. Bu yanını başka bir yazıya bırakalım. Siyaseti de tıpkı gazetecilik gibi halka gerçekleri anlatma duygusuyla yapmaya çalışırken, partiden, gazeteden, meslek kuruluşlarımızdan dostlar “33205”i hep birlikte selamlamak için toplantılar düzenlediler. Akıl eden herkese teşekkür ediyorum. Beni daha da güçlendirdiler. Bu da iyi geldi. Çünkü daha yapacak çok işimiz var.  ‘Anıtkabir’deki bu adamlar kim?’  ‘JİTEM’	üyesiyiz deyip	yol	kestiler KOCAELİ(Cumhuriyet)		Kocaeli’nde kendilerini “JİTEM” üyesi olarak tanıtan 5 kişi gözaltına alındı. Kocaeli Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, D100 karayolunun Kuruçeşme mevkisinde 5 kişinin ellerindeki silahlarla araçları durdurduğu ihbarı üzerine harekete geçti. Olay yerine giden ekipler, kar maskeli 5 kişiye kimlik sorgulaması yapmak istedi. Şüpheliler, JİTEM’de görevli olduklarını, jandarmaya teslim etmek üzere bir kişiyi beklediklerini söyledi. Şüphelilerin bulunduğu araçta yapılan aramada, M16 av tüfeği, 1 tabanca, 4 kar maskesi, 1 el feneri, halat ve göz bağı ele geçirildi. M.K. (23), V.Ö. (23), F.D. (23), A.A.D. (33) ve Ö.Ş. (45) gözaltına alındı. Adliyeye sevk edilen zanlıların Emniyet’te, otomobillerinin hararet yaptığı için durduklarını söyledikleri öğrenildi.  ANKARA	(Cumhuriyet	Bürosu)		Ankara Barosu, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında, Anıtkabir’de askerlerle birlikte “görevli” yaka kartıyla nöbet tutan, sivil giyimli şahısların kim olduğunu sordu. Anıtkabir Komutanlığı’na Baro Başkanı Avukat Sema Aksoy imzasıyla gönderilen dilekçede, şahısların hangi sıfatla orada bulunduğu soruldu.  ‘Bu mu sizin demokrasiniz’ KONYA	(Cumhuriyet)		Partisinin “Siyaset Akademisi” programına katılan Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, AKP’nin 10 yılda yaptığı hizmetleri anlattığı sırada çiftçi Hasan Koyuncu tarafından protesto edildi. Sivil polisler Koyuncu’nun yanına yaklaşıp sakinleştirmeye çalıştı. Koyuncu, tepkisini sürdürünce polisler salon dışına almak istedi. Koyuncu da, “Bu mu sizin demokrasiniz. Çiftçi kan ağlıyor. 200 bin çiftçi iflas etti” dedi.  l Poyrazköy Davası’nda sanıklar dinlendi  l ‘Uyuşturucu çeteleri vurdu’ iddiası  Bulunan	silahların kullanılması	olanaksız CANAN COŞKUN  Gazi’de	silahlı	saldırı:	 1	ölü,	1	yaralı İstanbul Haber Servisi  Gazi Mahallesi’nde önceki akşam 23 yaşındaki Erdal Arslan, uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti, arkadaşı Serkan Özcan ise yaralandı. Önceki gece 22.30 sıralarında bir kozmetik firmasında çalışan Erdal Arslan ile arkadaşı Serkan Özcan, yolda yürüdüğü sırada kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce silahlı saldırıya uğradı. Saldırı sonucu ağır yaralanan Arslan ile Özcan özel bir hastaneye kaldırıldı. Erdal Arslan hastanede yapılan tüm müdahaleye rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti, Özcan’ın durumu ise ciddiyetini koruyor. Polis saldırıyı gerçekleştiren şüpheli ya da şüphelileri yakalamak için çalışma başlattı. Sosyal medyada ise olayın uyuşturucu çeteleri ile bağlantılı olabileceği öne sürüldü. Cinayet, Maltepe Gülsuyu Mahallesi’nde Hasan Ferit Gedik’in öldürülmesi ile sonuçlanan çete saldırılarına benzetildi.  Baba: Berkin’in zanlısı Erdoğan İstanbul	Haber	Servisi		Gezi Parkı eylemlerinde Okmeydanı’nda 16 Haziran’da ekmek almaya giderken polisin attığı gaz kapsülünün kafasına isabet etmesiyle 153 gündür komada olan Berkin E.’nin (14) babası Sami E. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na dilekçe verdi. Sami E., Başbakan Tayyip Erdoğan hakkında, işkence ve insan öldürmeye teşebbüse azmettirme iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Dilekçede İçişleri Bakanı, İstanbul valisi ve Emniyet müdürü de ihmal ile suçlandı.  Güler:	Evlere	 girmek	suçtur ANKARA	(Cumhuriyet	Bürosu)		İçişleri Bakanı Muammer	Güler, bütçe komisyonunda bakanlığının sunumunu yaptı ve vekillerin sorularını yanıtladı. Güler, öğrenci evleri tartışması konusunda “hiçbir	kimsenin	 hanesine,	evine,	ofis	niteliğindeki	yerleşim	yerine	 ve	ofisine,	mahkeme	kararı	olmadan	hiçbir	kimse	 giremez.	Bu	bizim	yükümlülüğümüzdür.	Hiçbir	 güvenlik	görevlisi	böyle	bir	suçu	işleyemez.	Bu,	 şahsen	de	kendisinin	sorumluluğu	anlamına	gelir” dedi. Güler, Gezi Parkı’nda yaşanan olaylarda “eğer	 olmuşsa”	orantısız güç kullanımının kurumsal tavır olmadığını söyledi. Güler, Gezi olaylarında polise karşı toplu bir şiddet uygulandığını savunarak bunu kavrayamadıklarını belirtti.  Kafes Eylem Planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Amirallere Suikast dava dosyalarının birleştiği 5’i tutuklu 85 sanıklı Poyrazköy davasında yargılanan eski Kurtarma ve Sualtı Kurmay Başkanı Deniz Kıdemli Albay Kemal Kesen, suikast yapılacağı iddiasıyla dere yatağının kenarına gömülü halde bulunan lav silahları, mermiler ile sis kutularının herhangi bir görevde kullanılmasının mümkün olmadı  ğını belirtti. Tanık emekli Binbaşı Hakan Gürkan, mühimmatların suikast için kullanacağına yönelik iddiaların mümkün olamayacağını söyledi. Avukat Hüseyin Ersöz de bilirkişi raporundaki “Normal kullanıcı veya sistem davranışları ile açıklanamayacak bir bulguya rastlanmamıştır” ibaresine ilişkin, “Raporlarda, iharddiskin manipülasyona uğradığına ilişkin önemli tespitler yer almaktadır” dedi. Sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verildi.  ADANA	(Cumhurilet)	 Beşocak Şehit Veli Ataşçı Polis Merkezi’nde işkence gördüğünü belirten 34 yaşındaki Vedat Aslan, üzerine benzin döküp kendini yakmaya kalktı. Polisler tarafından hafif şekilde yaralı olarak kurtarılan Aslan, oturduğu mahallede silah sıkılması olayı nedeniyle şüpheli olarak gözaltına alındığını, sorgu sırasında çırılçıplak soyularak işkence yapıldığını anlattı. Aslan, sinir krizi geçirdi.  İşkence gördü, ölmek istedi   
            
    
