26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 HAZİRAN 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 17 Karaburun, İskenderun, Milas, Küçükkuyu açıldı; EskişehirTepebaşı ve Ayvalık sırada ‘Karikatürlü Ev’lerimiz çoğalıyor “Bu evler ne cinli, ne de perili… sadece karikatürlü..” Projenin isim babası, emektarı ve önderi Kâmil Masaracı böyle yanıtlıyor “Neden karikatürlü ev” sorumuzu... Nitekim hepsi de cıvıl cıvıllar, renk renkler, çocuk çocuklar, yani “ev”imiz gibiler... Önce İzmir’in gizemli kıyı yerleşmesi Karaburun’da (2008), ardından 5 bin yıldır adını değiştirmeyen Milas’ta (2010), derken efsanevi Makedonya Kralı Büyük İskender’in kurduğu İskenderun’da (2011), geçenlerde de Çanakkale’nin Edremit Körfezi’ndeki Küçükkuyu beldesinde açılan; yakın gelecekte ise Eskişehir’in bilim, kültür ve sanat merkezi Tepebaşı ile Ege’nin dostluk simgesi Ayvalık’ta açılacak olan “Karikatürlü Ev”lerde neler mi yapılıyor? Örneğin tam da bugünlerde Karaburun, İskenderun ve Küçükkuyu’da karma karikatür sergileri var. Milas’ta da Kutlukhan Perker’in illüstrasyon ve çizgi roman çalışmalarına ait sergisi sürüyor… Küçükkuyu Belediye Başkanı Cengiz Balkan ve karikatürcü çocuklar. Tepebaşı Karikatürlü Ev’i olmaya hazırlanan Eskişehir’deki sanayi mirası tarihi yapı. Çocuklar karikatür çiziyor; anneler onlarla gurur duyuyor. Memleketimden Ölüm Manzaraları... Memleketim ölümle, ölümlerle çevrili. En çok çocuklar, gençler ölüyor. Dağda ölüyorlar, ovada ölüyorlar, hapishanede ölüyorlar, hastanede ölüyorlar, emniyette ölüyorlar, işyerinde, şantiyede ölüyorlar, trafikte ölüyorlar… Ölümlerden sonra, nedense hep sonra, aynı sözler, aynı demeçler! Oysa hepsi yalan! Hepsi sahte! Sanki ortalık güllük gülistanlıkmış… Sanki her şey şahaneymiş... Ekonomimiz harika; demokrasimiz şahikaymış... Adalet, hukuk, eğitim, sağlık hizmetleri muhteşemmiş… Askeri operasyonlar durmuş; PKK silah bırakmış… Hükümetin başı, her şeye muktedir, tüm sorunları halletmiş, dünyayı hizaya getirmiş, komşularla sıfır sorunu sağlamış, vatanı cennete çevirmiş… Zaten KürtTürk sorununu sadece tek başına (!) o halledebilirmiş… Bir gaz verme, bir pompalamadır gidiyor! Oysa gerçekler öyle değil. Dağlıca’dan gelen ölüm haberini “8 asker şehit oldu; 18 terörist öldü” diye verdi gazeteler. İki tarafta da sadece analar ağladı! Başka kimse değil! Savaş hiç bitmemişti ve umut hâlâ çok uzaklardaydı. Analar ağlarken, şiddetti tırmandırmak isteyenler kolları sıvadı; nefret dili biraz daha bilendi; kısırdöngünün çarkları ölüm kusmayı güçlendirdi. Oysa tek adamların gaza gelmesi değil, çok yönlü iç ve dış dinamiklerin harekete geçmesi gerekiyordu. ??? 270 kişilik Urfa Cezaevi’ne 50 derece sıcakta 1000’den çok insan kapatırsan; yerde yatmak için bile sıraya girmek zorundaysalar ölmelerine değil, ölmemelerine şaşmak gerek! Hele son bir yıl içinde defalarca bu konuda Adalet Bakanlığı’na raporlar verilmiş ve yok sayılmışsa! Şimdi dikkat: İnsan Hakları Derneği Mersin Şubesi, 650 kişilik Mersin Cezaevi’nde 1500 tutuklu ve hükümlü bulunduğunu açıkladı. Bayrampaşa Kadın Cezaevi’nde de kapasitenin çok üstünde insan bulunduğunu, ranzalarda birkaç kişi yattığını biliyoruz. Tekirdağ Cezaevi’nde, Diyarbakır Cezaevi’nde zulmün sürdüğünü de biliyoruz. Çağdaş Hukukçular Derneği son 10 yılda cezaevlerinde 2 bin kişinin öldüğünü bildiriyor. Ama gelin görün ki bunlar yokmuş gibi, cezaevlerine “basın turu” bile düzenledi hükümet! Yetti artık! Boşaltın hapishaneleri! Boşaltmak bir yana, rektöre hakaret etti diye, parasız eğitim istedi diye, bakana yumurta attı diye içeri tıkıyorlar çocukları! Milas’ta Turhan’la Milas’taki Karikatürlü Ev için 2011’de düzenlenen “1. Uluslararası Turhan Selçuk Karikatür Yarışması”na 1500’ün üzerinde karikatür katıldı. Seçici Kurul üyesi ünlü Arjantinli çizer Marlene Pohle da Milas’a gelerek çocuk ve gençlerle atölye çalışması yaptı. Bu yıl yarışmanın ikincisi düzenleniyor. Yine Milas’taki “Turhan Selçuk Parkı” dünyada duvarları karikatürlerle dolu belki de tek park. Planlanan etkinlikler arasında tüm kentlerdeki Karikatürlü Ev öğrencilerinin ve öğretmenlerinin ulusal ölçekte buluşup tanıştırılması; hatta birlikte sergi açmaları da var. Masaracı diyor ki; “Bu buluşmaları önümüzdeki birkaç yıl içinde uluslararası da düşünüyoruz.” Nitekim Eylül 2012’de davetli olarak Belçika’nın Kruishoutem kentindeki “Avrupa Karikatür Merkezi”ne gideceğini söyleyen Masaracı, Milas Turhan Selçuk Karikatürlü Ev’in tanıtımını da yapacak. Neler mi söyleyecek? “Merhaba gülen düşünce” diye başlayacağı konuşmasını şimdiden hazırlamış bile: “Tahmin ediyordum ki dünyada, biliyordum ki ülkemde bazı çocuklar ve gençler karikatür çizmek istiyorlardı. Bunların bir kısmı yeteneklerinin farkında, bir kısmı da değildi. Çizmek için kime ve nereye başvuracaklardı? Gene tahmin ediyordum ki dünyada, biliyordum ki ülkemde, unutulan sanatçılar vardı. Onların hatırlandığı yerlere gereksinim vardı. Ve bu yerleri ziyaret etmek isteyen birçok insanın beklediğini de biliyordum.” Milas, ünlü çizer Turhan Selçuk’un doğum yeri; bir uygarlıklar başkenti. Masaracı fikrini Belediye Başkanı Muhammet Tokat’a açtığında, başlarlar birlikte düşünmeye… derken ekip kurulur, kollar sıvanır ve belediye tarafından restore edilen eski bir konak ‘Milas Turhan Selçuk Karikatürlü Ev’i oluverir.. Kâmil Avrupalılara diyecekmiş ki: “Şimdi orada Milaslı çocuklar ve gençler karikatür çiziyor. Asla asık suratlı bir dünya istemiyorlar. Anne ve babalarının da yüzleri gülüyor. Yani tüm Milaslılar gülüyor. Ziyaretçiler Turhan Selçuk’un karikatürleriyle buluşuyor; Onun düşlediği dünyayla tanışıyor. Milaslılar dünyamıza bir tebessüm yolluyor.” İskenderun’dan Küçükkuyu’ya bütün Karikatürlü Ev’lerde amaçlanan ve gerçekleştirilen etkinlikler ise özetle şunlar: Çocukların gruplar halinde katıldıkları atölye çalışması; sabit ve değişken sergiler; yerel, ulusal ve uluslararası karikatür yarışmaları; kültür ve sanatın her alanında söyleşiler; resim, fotoğraf, heykel gibi diğer sanat dallarının da gelişmesine ev sahipliği yapmak; herkesin yararlanmasına açık karikatür ve gülmece kitaplıklarının oluşturulması; ulusal ve uluslararası boyutta, her yaştan katılımcılarla karikatürist buluşmaları ile çizgi roman ve çizgi film atölye çalışmaları… Ödüller başladı İşte bu çalışkanlık, ödüller kazanmaya başladı bile... örneğin “Mizah Üretenler Derneği” ile “Anadolu Karikatürcüler Derneği”, Masaracı ve tüm emeği geçenlere, “karikatür sanatının genç kuşaklara sevdirilmesi ve öğretilmesi için Anadolu’nun çeşitli kentlerinde Karikatürlü Ev’lerin açılıp işlerlik kazanmasında öncülük ettikleri için” ödül verdi. Geçenlerdeki Küçükkuyu açılışı ise muhteşemdi. Burada da Karikatürlü Ev’i yine bir tarihi yapı; bir süre önce yaşamını noktalayan, yörenin saygın simalarından Emin Güleli ailesine ait eski bir taş bina ağırlıyor. Güleli’lerin tarihi taş yapılarıyla genç kuşakların sanat ve kültürle buluşmalarına katkı sağlamaları, açılış töreninde uzun uzun alkışlandı. Belediye Başkanı Cengiz Balkan karikatürle tanışan Küçükkuyulu çocuklarla öylesine mutlu ki bu hizmetin bir sanat faaliyeti olmasının ötesinde “aydınlanma okulu” olduğunu söylüyor. Şimdi sırada Tepebaşı Belediyesi’nin koruma altına aldığı eski bir tuğla fabrikasının yönetim binasının Karikatürlü Ev’e dönüşme projesi var. Belediye Başkanı Ahmet Ataç, kentin karikatür konusunda zaten belli bir bilinç birikimine sahip olduğunu belirterek diyor ki: “Bir sanayi mirası olan yapımızın Karikatürlü Ev olması, akıl ve yaratıcılığın kuşaktan kuşağa aktarılmasında çok anlamlı olacak.” Evet... Karikatürlü Evlerimiz çoğalıyor. Var mı yenilerine ev sahipliği yapacak başka belediyemiz? İki müzik yazarımız; Üner Birkan ve Sabri Şatır’ı yitirdik Müzik Festivali kapsamında ‘Genç Ustalar ve Kahramanları’ Müzik dünyamızdan iki kayıp EVİN İLYASOĞLU Ustalarla genç ustalar EGEMEN BERKÖZ Kadınlardan korkun! (Bu ara başlık okurlara değil, hükümete sesleniyor... Bilginize!) İşte memleket güllük gülistanlık olduğundan, hiç ama hiç sorunu kalmadığından hükümetin başı aklını kürtaja, kadınların kaç çocuk doğurması gerektiğine taktı! Bu ülkede kürtaj gündemimizde değilken, onun dayatmasıyla gündemin başına oturdu. Kadın örgütleri seferberlik ilan etti. Bugüne dek 23 ilde etkinlikler düzenlendi. Aniden dayatılan kürtaj yasağına karşı çok kısa bir zamanda 55 binden çok bireysel imza; Türkiye’den 680 örgütün imzası; 50 ülkeden 221 uluslararası örgütün imzasıyla desteklenen bir raporu Başbakan, Cumhurbaşkanı ve Aile Bakanı’na yolladı! Kürtajı yasaklamak ya da daha da kısıtlamak için başlatılan sürecin durdurulması isteniyor. Aksi halde ölümler daha da artacak! Hem kadın ölümleri hem de bebek ölümleri! Varlıklı kesim, hiç kuşkunuz olmasın, nasılsa gerektiğinde bir yolunu bulup kürtaj olacaktır. Tıp dışı, bilim dışı yollarla gebeliğini sonlandırma yolları arayıp ölecek olan, yine yoksul kesim olacaktır. Ara başlığa gelince: Hükümettekiler kadın ölümlerinin artmasından korkacak değil elbet. Ama Murat Gezici’nin bana yolladığı bir araştırma var, ondan korkabilirler: Şöyle ki AKP’ye oy verenlerin yüzde 62’si kadın. (Heyhat!) AKP kürtaja yasak getirirse, oy veren kadınların yüzde 7.6’sı “Bir daha vermem” demiş! Üstelik bu araştırma, hangi ülkede hangi parti kürtajı yasaklamaya çalıştıysa, oylarının kesinlikle düştüğünü ortaya koyuyor. İşte AKP ölümlerden değilse de bundan korkar! Bu hafta iki müzik yazarımızı; Üner Birkan ve Sabri Şatır’ı yitirdik art arda. Üner Bey Elazığ’da doğmuş, İzmir’de yetişmişti. Siyasal Bilgiler’de eğitim görmüş ve hesap uzmanı olmuştu. 1990 yılından beri yeminli mali müşavir olarak çalışıyordu. Müzik dalında kendi kendini yetiştiren bir yazardı Üner Bey. Müzik yazılarına Ankara’daki öğrenciliği sırasında Pazar Postası’nda yazarak başlamış, ardından Opus dergisi ve 1975’ten sonra yirmi beş yıl Milliyet Sanat dergisinde yazmaya devam etmişti. Daha sonra 198595 yılları arasında Cumhuriyet’te de müzik yazıları yazan Birkan, son yıllarda Andante dergisinin yazarları arasında yer alıyordu. “İdil Biret’e Armağan” (SCA Vakfı) ve “Dinleyicinin Kitabı” (Borusan Kültür Sanat Yayınları/Yakın Kitabevi) adlı kitaplarının yanı sıra “Dinleyicinin Kitabı” klasik müziğe merak saran her yaşta dinleyicinin el altında bulundurması gereken başlıca kaynak kitaplardan birisidir. Birkan ayrıca, Charles Münch’ün “Ben Bir Orkestra Şefiyim” adlı kitabını ve Fransa’da yayımlanan Domini que Xardel’in kaleme aldığı “Dünya Sahnelerinde Bir Türk Üner Birkan Piyanisti İdil Biret” kitabını da Türkçeye çevirmişti. 1930’da dünyaya gelen Sabri Şatır ise ilkokuldan sonra Robert Kolej’e girmiş, 1949’da işSabri Şatır letme bölümünü bitirdikten sonra Amerika’ya Pennsylvania Üniversitesi’ne gitmişti. Şatır, Wharton School’dan 1951’de master derecesini aldı, yurda döndükten sonra ticaretle uğraşmaya başladı. Bu arada önce caz, sonra klasik müzik ve opera ilgisini çekmiş, iyi bir izleyici olarak müzik dünyasına girmişti. Opera dalında yazdığı kitaplardan her birisi kütüphanemizi zenginleştiren kaynaklar olmuştur: “Operada Gerçekçilik” (PAN), “Richard Wagner, Operadan Müzikli Drama”, “Giusseppe Verdi, Koronun Babası” (PAN). Ayrıca düşünce tarihi üstüne de kitaplar yazmıştır. İstanbul Müzik Festivali’nin “Genç Ustalar ve Kahramanları” başlıklı, üç genç yeteneğin üç ustayla birlikte çaldıkları konserin; çoksesli evrensel müziğimize değerli yapıtlar kazandırmasının yanı sıra, bir öğretici olarak da önemli katkıları olan Cemal Reşit Rey’in adını taşıyan salonda yapılması konserin anlamına uygun düşmüştü kanımca. Bana göre kentimizin en güzel konser salonu olan CRR de son yıllarda iyice azalan, adına yaraşır konserlerden birine ev sahipliği yapmış oluyordu böylece. Önceki akşam gerçekleşen konserin ilk bölümünde üçü de 15 yaşında olan Ece Bozkurt, Cem Esen ve Iraz Yıldız sahneye sırayla çıkıp üçer yapıt çaldılar. Chopin, Debussy, Ravel, Liszt ve Prokofiyev’den seçtikleri yapıtları başarıyla çalan genç piyanistler kendilerini asıl konserin ikinci bölümünde gösterdiler. Bilkent Üniversitesi Müzik Hazırlık Lisesi’nde Gülnara Aziz’in öğrencisi olan Iraz Yıldız, Muhiddin Dürrüoğlu ile Schubert’in “Dört El Piyano İçin Fantezi”; İÜ Devlet Kon ‘Genç Ustalar ve Kahramanları’ konserinde ‘usta gibi’ gençler uluslararası ustalarla birlikte eserleri yorumladı. servatuvarı’nda Özen Veziroğlu ile çalışan Ece Bozkurt, Hüseyin Sermet ile Mozart’ın “İki Piyano İçin Sonat”; MSGSÜ Devlet Konservatuvarı’nda piyanist Prof. Metin Ülkü ile çalışmalarını sürdüren Cem Esen de Gülsin Onay ile Lutoslawski’nin Paganini’nin Bir Teması Üzerine Çeşitlemeler ve Şostakoviç’in İki Piyano İçin Konçertino adlı yapıtlarını çaldılar. Dünyanın dört bir yanında konserler veren o uluslararası ustalarla uyum içinde, karşılıklı bakışlarla anlaşarak ve bir ustayla aynı duyarlıkta buluşmanın keyfiyle çalıyorlardı; aynı keyfi ustaların da duyduğu açıktı. Bense İKSV konserin adında onlara “genç ustalar” demekte haksız değilmiş, gerçekten “usta gibi” çalıyorlar diye düşünürken, bir yandan da bu gençleri nasıl bir Türkiye bekliyor diye kaygılanıyordum. Yine de, festivalde gençlere yer verilen konserlerin daha da artmasını ve daha çok insanın çoksesli evrensel müzik konserlerini izleyebilmesi için düzenlemeler yapılmasını diliyorum. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle