23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 MAYIS 2012 PAZAR 2 Şu günlerde edebiyat alanında bir tartışma var. Tartışma, edebiyat dışına da çıkıyor, siyasal bir konu oluyor. Muhafazakârlığı dinsel bir sorun olarak ileri sürenler var, tersini de yazanlar var. Değerli bir şeyi muhafaza etmek doğal bir iştir. Hepimiz dedemizden ninemizden kalan anıları titizlikle korumuşuzdur. Onlar değerli anılarımızdır. Yaşadıkça yanımızda, içimizde taşırız onları... Kırılsın, çarpılsın, başka bir biçim alsın istemeyiz. ??? Sanatta muhafazakârlık ise başka bir olaydır. Elbet geçmişin şairlerini, yazarlarını sevgiyle saygıyla anmak, o yapıtların değerini bilmek, gerektiğinde onlardan yararlanmak, bize, yeni ufukların açılmasında etkili olacaklarını bilmek!.. Muhafazakârlığa sanat dışı bir anlam vermek ise yanlış bir görüştür. Bu dinsel ağırlığı olan yazılar, şiirlerle kendini gösterir. Muhafaza ettiğimiz, sevdiğimiz, yaşam boyu koruduğumuz değerlerle OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Yüzyıl önce beğenilmiş, önemli bir değer sayılmış, ama zamanın acımasızlığı onu okunmaz, sevilmez, hiçbir etkisi kalmamış eski anı yapmış... ??? Geçmiş, hepimizin geçmişidir. Sevmek, anlamak, benimsemek kadar, geçmişte yaşanmış, sonra da eskimiş, bayatlamış bir şey, elbette günün beğenisine uymayacaktır. Onu kaldırıp bir yana atalım mı, yoksa bir kenarda yaşamını sürdürmesine olanak mı sağlayalım? Yapıtlar kendilerini savunur. Bir önemi, bir değeri, bir kalıcı gücü varsa... Onu zorla korumak, gelecek kuşaklara kadar yaşamasını kolaylaştırmak yararsız bir çabadır. Yapıt, roman, şiir, öykü, resim, müzik kendi gücüyle yaşar. Varsa gücü... Zorla korumaya çalışmak, gereksiz bir iştir. Kendini savunmayan sanat yapıtları kısa zamanda eskir, çürür, bir yana atılır. Bundan kaçınmak olanaksızdır. O kendini korumasını bilecektir. Gerçek değeri olan yapıtlar ölümsüzdür, yoksa kısa sürede bir yana atılır, unutulur gider. Biraz Özgürce Bir Düşünüş Yılmaz ÜLGER E. Kpt. Pilot Muhafazakârlık Üstüne ilgisi yoktur. TV’lerde karşılıklı tartışmalar yapılıyor. Hangi şair, hangi yazar muhafazakâr yapıtlar üretmişse ayrı bir önem kazanmış mı oluyor? Belki dönemin dinsel ağırlıklı iktidarınca istenen bir olay... Muhafaza edilecek değer vardır, bir süre kullandıktan, okunduktan sonra bir kenara itilecek olan da. Gereksiz şeyleri muhafaza etmeye, yaşatmaya, kuşaklar boyu değerlendirmeye değmeyen şeyler de vardır. Zamanlar geçer, insan da, yaşam koşulları da, duyarlıklar da değişir. vrupa Birliği’ne girmenin çağdaşlaşma ya da uygarlaşma olduğunun sanılma yanılgısı toplumsallaştı. Çağdaşlaşma yaşamsal tutum ve davranışlara yansıyan, uygar ülkelerle eşit bir statü elde etme çabası. Uygarlık tüm dünyada benimsenen, özümsenen evrensel değerler sistemi ve toplumun eğitim bilim ve teknolojide dünyasal bir düzeye ulaşmış olması demek. Toplumsal kültürel bir olgu. Ülkede uygar bir görüşün egemen olabilmesi için öncelikle özgür bir düşünce egemenliğine gerek var. Son yıllarda insani özgürlüklere sırt dönmüş, kültürü dinle eşleştirmiş, özgürlüğü dinsel özgürlükten ibaret sayan si A yasilerin güdümündeyiz. Topluma ortaçağ din ideolojisi empoze edilmek isteniyor. Bu da içgüdüsel olarak söylenmiş (ileri demokrasi) yaygarası ile kamufle edilmeye uğraşılıyor. Bu deyim demokrasiyle bağdaştırılmaz. Çağdaş demokrasiyi tanımlayan ilk koşul, insan özgürlükleridir. Aklı dini dogmalara takılı, Osmanlılık geçmişiyle övünme kompleksli yöneticilerin güdümünde ülke uygarlaşamaz. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e yansımış en etkili miras toplumsal cehaletti. Ülkemizdeki siyasal yaşamın yakalandığı din istismarcılığı kronikleşti. Toplum yönetimsel belirsizliklerin kaygısı ve korkusuyla suskun. İyi ki Atatürk Yoktu... Bir asker katıldı törene... O da sivil kamuflajlı... Zaten yakalayıp götürdüler... ? Vali gelmedi... İstanbul’a iktidardan kim gelse gece gündüz acele havaalanına karşılamaya koşuyor da, Atatürk’ün gelişinde Taksim’e kadar zahmet etmedi... ? Cumhurbaşkanı yoktu... Başbakan yoktu... O, 19 Mayıs’ın adını taşıyan stadyuma da gelmedi... Adını eski Roma’dan alan “Arena”da özel tören düzenledi kendine... ? “Müdür” düzeyinde katıldılar bu sene... “İl Gençlik Hizmetleri Müdürü” vardı... Neyse ki konuşmayı ambar memuru yapmadı... ? CHP, illerde Atatürk anıtlarına çiçek bırakmak için izin istedi... Vermediler... Müstahak... Yani siz 19 Mayıs günü Atatürk’e çiçek bırakmak için AKP’den izin mi istediniz?.. ? Kıyafetler helalindendi... Bu sene kızlı oğlanlı danslı gösteriler de yapılmadı... Bir yerde denediler; YURTKUR gecesinde oğlan kıza doğru iki adım atmıştı ki maazallah, Gençlik ve Spor Bakanı gördü... Eliyle “dur” işareti yaptı.. Arada tam 45 santim kalmıştı... Orkestra kesti... Zaten kız da kaçtı, paltosunu giymeye... Bu gibi “dindar nesil” ile uygun olmayan gösteriler yerine yenileri konuldu bu yıl; bilek güreşi, erkekler arası judo, kızlar arası nakış işleme, masa topu, üç adım, birdirbir, okçuluk, gülle atma, yumurta müsabakası... Binicilik müsabakası vardı mesela... Ama at yoktu... ? Resmi kutlamalar böyle olunca, insanlar çocuklarını ve bayraklarını alıp kendi başlarına çıkıp kutladılar 19 Mayıs’ı... Her şeye rağmen... Yasaklarla... Sinsi ya da açık açık tüm engellere karşın... Örgütsüz, öndersiz, moralsiz oldukları halde... ? Olsun... Sonuçta 19 Mayıs böyle kutlandı... İyi ki Atatürk yoktu... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle