18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 ŞUBAT 2012 PAZARTESİ 4 HABERLER Avukat Ülgen, MİT’çiler olayında hükümetin geçmişte söylediklerinin tersini yaptığını kaydetti Yargıda çifte standart YASA GÖRÜŞÜLECEK Başbakan’a ‘özel yetki’ veriliyor ? Hükümetin, MİT Müsteşarı Fidan başta olmak üzere MİT’çileri kurtarmak için getirdiği yasa önerisi yarın komisyonda görüşülecek. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümetin, MİT Müsteşarı Hakan Fidan başta olmak üzere MİT’çileri kurtarmak için getirdiği yasa önerisi, yarın Adalet Komisyonu’nda görüşülecek. Öneri, MİT mensupları ve Başbakan tarafından “özel olarak görevlendirilenler” hakkında yapılacak soruşturmaları Başbakan’ın iznine bağlıyor. Bazı hukukçular, önerinin Fidan’ı kurtarmaya yetmeyeceğini belirtirken, hükümet içinde yasa önerisinin TBMM’deki görüşmeleri sırasında eklemeler yapılması tartışılıyor. Hükümet ve yargı arasında yaşanan MİT krizinde savcılara “rest” olarak getirilen yasa önerisi, yarın Meclis Adalet Komisyonu’nda görüşülecek. Çarşamba günü de TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi beklenen öneri, MİT Yasası’nın 26. maddesinin değiştirilerek “MİT mensuplarının veya Başbakan tarafından özel bir görevi ifa etmek üzere görevlendirilenlerin görevlerini yerine getirirken görevin niteliğinden doğan veya görevin ifası sırasında işledikleri iddia olunan suçlardan dolayı ya da 5271 sayılı CMY’nin 250. maddesinin birinci fıkrasına göre kurulan ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçları işledikleri iddiasıyla haklarında soruşturma yapılması Başbakan’ın iznine bağlıdır” hükmünün getirilmesini öngörüyor. Bazı hukukçuların MİT Yasası’nda yapılacak değişikliğin MİT’çileri ve Hakan Fidan’ı kurtarmaya yetmeyeceği yönündeki değerlendirmeleri üzerine, hükümet yasa önerisine eklemeler yapılmasını tartışıyor. CMY’nin terör suçlarını düzenleyen 250. maddesi ile özel yetkili savcıların görevlerini düzenleyen 251. maddeye MİT Yasası’nda yapılacak değişikliğe benzer bir düzenleme eklenebileceğine dikkat çekiliyor. Ancak bazı AKP yöneticileri, mevcut yasa önerisinin yeterli olduğunu, ek bir düzenlemeye gerek olmadığını belirtiyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması olayında, Özel Yetkili İstanbul Savcısı Sadettin Sarıkaya jet hızıyla dosyadan el çektirilirken HSYK, Balyoz ve Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılarla ilgili yapılan şikâyetleri uzun süredir sonuçlandırmıyor. HSYK’ye 6 başvuruda bulunan avukat Celal Ülgen, bu durumu “yargıda çifte standart” olarak nitelendirdi. İstanbul Başsavcılığı’nın, Sarıkaya’yı “gizliliği ihlal” ve “amirinden bilgi gizleme” iddiasıyla KCK soruşturmasından alması, gözleri HSYK’ye yapılan başvurulara çevirdi. Balyoz ve Ergenekon davalarında bazı sanıkların avukatlığını üstlenen Celal Ülgen de Balyoz soruşturmasını yürüten özel yetkili İstanbul savcıları, Mehmet Ergül, Bilal Bayraktar, ? Özel Yetkili İstanbul Savcısı Sarıkaya, jet hızıyla dosyadan el çektirilirken Ülgen, hükümetin MİT krizinde söylem ve adımlarını “çelişki yumağı” olarak değerlendirdi. Ali Haydar, Süleyman Pehlivan, Mehmet Murat Yönder, Mehmet Berk’i HSYK’ye şikâyet etmişti. Bunlardan en eski tarihli başvuruyu 2010’da yapılan oluşturuyor. Başvuru dilekçelerinde gerekçe ise “görevi ihmal”, “bazı kanıtları savunmadan bizzat saklayarak gerçeğin ortaya çıkmasını engellemek” olarak gösterildi. Avukat Celal Ülgen, aradan geçen zamana karşın HSYK’nin adım atmamasını eleştirerek şunları kaydetti: “Savcıların hem disiplin hem de adli yönden cezalandırılmasını istedik. Bunlar çifte standartlarını devam ettiriyorlar. Deniz Feneri davasının savcıları ile ilgili süratle iddianame de düzenlediler. Ama bizim yaptığımız başvuru ile ilgili halen soruşturma kovuşturmaya dönüştürülmedi.” Ülgen, hükümetin MİT krizinde attığı adımlarla “çelişkili duruma” düştüğünü vurguladı. Savcı Sarıkaya’nın görevden alınmasını “dere geçerken at değiştirme” olarak nitelendiren Ülgen, “Siyasi iktidar ve siyasi iktidar yanlısı HSYK, burada kendi direktiflerini yerine getirmeyen ve bağımsız davranan cumhuriyet savcılarına da gözdağı veriyor. Yani ‘bizim direktiflerimizi yerine getirmezseniz sizi de so ‘Çelişkili durum’ ruşturmadan alırız, yetkinizi alırız’ demek istiyorlar. Bu açıdan savcılar üzerindeki bu tavır da yanlıştır” dedi. Ülgen, “MİT olayında hükümetin söylediği ile İlker Başbuğ soruşturmasında söylediği arasında tezat bir durum var. Genelkurmay Başkanı’nın yargılanması için anayasaya hüküm koyan bu siyasi iktidar. Görevi sırasında işlediği suçlarla ilgili Yüce Divan’da yargılanacağı hükmü getirildi. MİT olayında ise tam tersi yapılıyor. ‘Başbakan’ın iznini alacaksın’ deniliyor. Daha önceki olaylarda böyle bir uygulamaya gidilmemiş. Erzincan davalarındaki MİT elemanları hakkında böyle kural işletilmedi. Şimdi ne diyorlar: ‘Savcılar yasaların üzerinde değil.’ Ama dün bunu söylediğimizde siz yapmadınız bunu!” dedi. Gene Atatürk Kurtaracak... Bir karmaşa yaşanıyor. Aslında çoktandır bilinen bir “güçler çatışması”. Kim kimi çağırıyor? Çağrılan ne yapıyor? Kimin arkasında kimler var? Kim kimlerden? Bir sonraki adım nedir? Bu soruların yanıtlarını politika analistleri tartışıp dururken bilinen gerçekler de aradan görünüveriyor. Gerçek; dünya satrancının siyahbeyaz karelerinde yer değiştiren satranç taşlarının hamleleridir. Amerika Ortadoğu satrancını oynuyor. En yakın hedefleri olan Suriye ve İran hamlelerinde elini ateşten koruyacak piyonlara, atlara, fillere gereksinmesi var. Bu rolleri üstlenmesi beklenen oyuncular ayak sürümeye başlayınca ortalık karışıyor mu? Olabilir. Amerika Irak’ta olduğu gibi bir yan çizmeye karşı kayıtsız kalamaz. Çatışma olarak görünen kargaşanın böyle bir altyapısı olabileceğini politika yorumcuları dile getiriyor. Dış politikada bağımsızlık ilkesi, Atatürk’ün en değer verdiği strateji olmuştur. Bu ilkeden her ayrılma eğilimi Türkiye için çanların çalması demektir. Turgut Özal döneminde de bu tehlike yaşandı. Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay istifa etti. “Bir koyup üç almak” diyordu Özal. Ulusal sağduyu galip geldi. Şimdi “Suriye macerası” büyük bir tehlikedir. İran’a karşı Amerika’nın piyonu olmak akılla bağdaşmaz. Türkiye’yi gene Atatürk kurtaracaktır. Ulusal bağımsızlık en değerli güvencemizdir. ??? Dünya dinlerinin sayısal dağılımı şöyle: Hıristiyanlık: 2.1 milyar kişi. Dünyanın yüzde 30’u, Seküler/ateist: 1.4 milyar kişi. Dünyanın 20.66’sı, İslamiyet: 1.2 milyar kişi. Dünyanın yüzde 17.71’i, Hinduizm: 900 milyon kişi. Dünyanın yüzde 13.28’i, Budizm: 708 milyon kişi. Dünyanın yüzde 10.44’ü, Musevilik: 14 milyon kişi. Dünyanın yüzde 0.18’i, Rakamlar Google’dan alındı. 2000 yılı rakamları. Elbette bu dinlerin mezhepleri var. Ayrılan kolları var. Ayrı örgütlenmeleri var. Ayrı kuralları var. Hıristiyanlık büyük çoğunluğu Katolik ama Protestan mezhebinden olanlar var, Evangelistler var, daha başkaları da. İslamın Sünni mezhebi var, çoğunluk orada, onların da ayrı kolları var. Türkiye’de Sünni Hanefilik yaygın. İslamın Şii mezhebi var. Ortadoğu’da yaygın. İran’da, Irak’ta. Türkiye’de Alevilik önemli bir sayıda yurttaşın inancı. Tarih dinler arasında, aynı dinin mezhepleri arasında yaşanan kanlı savaş sayfalarıyla dolu. Bütün kavgaların yerini barışın alması ise gene tarihten gelen “laiklik” ilkesi ile sağlanabilmiş. Laiklik, günlük yaşamı din kurallarının dışında düzenleyip her inanç sahibinin eşit değerde sayılması demek. Türkiye’yi dinlerin, mezheplerin, cemaatlerin, tarikatların çatışma alanı olmaktan kurtaran “laiklik ilkesi”, Atatürk Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinde yer almış. Bu ilkeden ayrılmak demek, din ve mezhep çatışmalarına dönmek demektir. Bizi gene Atatürk kurtaracaktır. ??? Eğitimde tablet dönemi kimsenin başını döndürmesin. Sümerler de tabletlere yazıyordu. Akıllı tahta da eğitime ivme kazandırmaz. Siz öğrenciyi ‘akıllı’ kılabiliyor musunuz? Akıllı öğrenci, geleceğin kurtuluşudur. Bu da; Özgür düşünebilen, düşüncelerini özgürce dile getirebilen, eleştirel düşünebilen, soru sorabilen, tartışabilen öğrenciler yetiştirmek demektir. Düşüncelerini dile getiren, bir olayı protesto edebilen öğrenciyi hapse atarken, tutuklarken, aylarca hapislerde yatırırken okullarda tablet dağıtsanız ne olur, tahtayı akıllı kılsanız ne olur? Gene büyük Atatürk’ü dinleyelim: “Öğretmenler, fikri hür, irfanı hürvicdanı hür insan yetiştiriniz.” ??? Bizi gene büyük Atatürk kurtarıyor. Ama gene de kurtulmaya niyetiniz yoksa, Atatürk ne yapsın?.. ‘Hukuk değil devlet sorgulanıyor’ Çiçek, Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 92. yıldönümü dolayısıyla düzenlenen törene katıldı. ( AA A. CANER BAYSAL) cısı Yargıtay Onursal Başsav i Kanadoğlu,’ ifade krizi’n lar değerlendirirken ‘Kurum birbiriyle çarpışıyor’ dedi ‘Mübalağa etmek doğru değil’ TBMM Başkanı Cemil Çiçek, MİT Kanunu’nda değişiklik öngören teklife ilişkin, “Her türlü iş ve işlemler hukuk çerçevesinde değerlendirilir ve yerli yerine oturur. Olanı olduğundan fazla mübalağa etmek bence doğru değil” dedi. Çiçek, Trabzon’da gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Çiçek, MİT Kanunu’nda değişiklik öngören teklife ilişkin soru üzerine, “Salı günü (yarın) Adalet Komisyonu’nda görüşülecek. Salı günü olsun göreceğiz. Bu konularda soğukkanlı olmak ve sağlıklı değerlendirmek gerekiyor” diye konuştu. Bir gazetecinin “Muhalefet sizi adil davranmamakla eleştiriyor” sorusuna ise Çiçek, “Eleştiri haklarıdır. Kimse bir şey eleştiriyor diye kızmak yok, darılmak yok. Herkes fikrini söyler” dedi. Çiçek, Başbakan Erdoğan’ın sağlık durumuna ilişkin bir soru üzerine de “Çok şükür merak edilecek bir şey yok” yanıtını verdi. BAŞBAKAN YARDIMCISI BOZDAĞ’DAN İTİRAF GİBİ AÇIKLAMA ‘MİT’çiler deşifre oldu’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, MİT mensuplarının suç işlemeden terör örgütlerinin içine sızamayacağını söyledi. Tartışmaların yorum farkından kaynaklandığını belirten Bozdağ, “PKK’deki MİT’çiler deşifre oldu” dedi. Katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bozdağ, “Ben sizin içinize girdim” demeden, “örgüt üyeliği suçunu işlemeden örgütün içine girilmesinin mümkün olmadığını” ifade etti. Bozdağ, usul hataları nedeniyle PKK içindeki pek çok istihbarat görevlisinin deşifre olduğunu anlattı. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar da yaptığı yazılı açıklamada, “Böyle hassas birtakım görevleri yapan insanları görevlerinden dolayı celbe kalkmak son derece yanlış bir şey, kabul edilecek, hazmedilecek bir şey değil” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle