25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 EKİM 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Velilerin yanı sıra öğretmenlerin titiz gözlem ve çabalarıyla DEHB rahatsızlığı avantaja çevrilebilir 9 Sistem içinde köreliyorlar Güçlü yanlarını keşfedin Henden, DEHB’li çocukların hayatlarını kolaylaştırmak için neler yapılması gerektiğini şöyle sıralıyor: Öncelikle anne babaların çocuklarında DEHB olduğunu ve bu durumun ne çocuğun ne de kendilerinin bir suçu olmadığını kabul etmeleri gerekiyor. Bu tıpkı bazı çocukların sağ ellerini, bazılarının ise sol ellerini kullanmaları gibi bir kabul. Bazı çocuklarda DEHB olabilir bazılarında olmayabilir. Çocukları en güçlü yanlarını keşfetmeye çalışın, organize olması için onu destekleyin. Her ne yapmasını istiyorsanız istediğiniz şeyleri tek tek söyleyin. Sabırlı olun ve merdivenleri tek tek çıkın.” ? Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuklarda doğal olarak bulunan, yaratıcılık, esneklik, risk alma gibi özellikler eğitim sistemi içinde anlaşılamadığı için kayboluyor. FİGEN ATALAY Sanat Yaygınlaşamaz mı? Sanatla, sanatçıyla çatışma bizde yalnız devlette değil toplumun büyük kesimlerinde de uzun yıllardır sürüp gelen bir alışkanlık... Kimileri yıllarca devlet politikalarının bunu körüklediğini, insanları sanattan uzaklaştırdığını, böylece körleştirmek istediğini savundu. Kimine göre sanatçılar ve aydınlar toplumdan kopuk kaldığı, fildişi kulelerinde yaşadığı için sanat gerçek anlamıyla kitlelere yansımadı... Kimi, belli bir gelir ve eğitim düzeyinin altında kalan kitlelerin sanata, edebiyata, felsefeye asla fazla önem vermeyeceğinin altını çizdi.. Bir yandan dünya sanatının en iyi örneklerinin verildiği, bu örnekleri icra edebilen sanatçıların yetiştiği konservatuvarlarımız, güzel sanatlar akademilerimiz kurulurken bir yandan sanatın yüksek örnekleri hep bir biçimde kendi içine kapalı, yalnızca birilerine ait, elit bir zevk olarak kaldı. ??? Basın ve daha sonra medya daha popüler olanla ilgilenip onu yaygınlaştırmayı tercih etti. Geri kalan sanat dalları, tıpkı futbol dışındaki spor dalları gibi bir iki satırla haber oldu ya da pek izlenmeyen saatlerdeki programların konusu... Uluslararası festivallere, konserlere, operaya, baleye, tiyatroya giden kesim çok da fazla değişmedi. Oysa bunca yıl sonra yeni yetişen kuşaklarla birlikte bu festivallerin sayısının da, izleyenlerin oranının da katlanarak artması gerekirdi. Evlerinde klasik müzik dinlenen, sanatın bir biçimde hayatın içinde çok önemli olduğunu düşünen ailelerde yetişen çocuklar arasında bile bu oranın çok fazla arttığını düşünmüyorum. ??? Oysa, bizim gibi genç bir toplumda, çocukların sürekli aynı tür etkinliklere, aynı tür popüler ürünlere yönlendirilmesi ve onları tüketmesi yerine farklı seçeneklere yöneltilmesi mümkün... Çocukların en azından sanatta, edebiyatta dünya klasiklerini, Türk klasiklerini bilmesi, gelecekteki hayatlarında onları zenginleştirecek ve her alanda pratikte de işlerine yarayacak bir şey olarak gösterilebilse belki de bu imkân oluşabilir. Geçen haftalarda gittiğim Akseki Festivali’nde, Eskişehir’de ve on yılını geride bırakan Alanya Uluslararası Caz Günleri’nde çalarken bunları düşündüm. Her gün aynı şeyleri yapmak yerine ayda yılda bir bile olsa farklı bir etkinliğe katılmak yalnızca bir eğitim değil aynı zamanda bir alışkanlık haline gelirse, bir keyif olursa, sanatçılarımız da örneğin Fazıl Say’ın piyano festivali kapsamında her yıl kentin dış mahallelerinde piyano çalması gibi ücretsiz etkinlikler yapabilirlerse, bunu da “Türkiye muhafazakârlaşıyor mu” diye söylenip duran işadamları biraz desteklerse belli şeyler değişebilir. Amaç, kendi kendimize aynı etkinlikleri sürdürüp aynı kitapları okumak ve bunları bilmeyenleri de küçümsemek değil, evrensel kültürün zenginliklerini daha fazla yaymak olursa toplumdan gelecek ilginin de az olmayacağı kesin. Türkiye’de okul çağı çocuklarını kapsayan bir çalışmaya göre 100 çocuktan sekizi, dikkat eksikligi ve hiperaktivite bozukluğuna sahip. Bu bozukluk 7 yaşından önce görülse de okul yaşamının getirdiği kurallarla birlikte başlıyor. DEHB büyüdükçe geçen ya da iyileşen bir hastalık değil ancak iyi yönelilirse etkileri azalıyor. Anne babalara verilebilecek iyi haber şu 1420 Ekim tarihlerinde tüm dünyada, “Dünya Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Farkındalık Haftası” kutlanıyor. ki, DEHB’nin muhteşem yönleri var. Yaratıcılık, esneklik, risk alma gibi özellikler, DEHB’li çocuklarda doğal olarak bulunuyor ancak eğitim sistemi içinde köreliyor. 1420 Ekim tarihlerinde tüm dünyada, “Dünya Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Farkındalık Haftası” kutlanıyor. DEHB koçu Elgiz Henden’in verdiği bilgilere göre, bu bozukluğun teşhis edilmesinde öğretmenlerin gözlemleri çok önemli. Çünkü anne babalar, “anne baba körlüğü” nedeniyle kendi çocuklarındaki farklılıkları görmeyebiliyorlar. DEHB’li olan çocuklar genelde dağınık, aceleci, sabırsız ve unutkan oluyorlar. Pek çok şeyi erteliyor ve son dakikada yapıyorlar. DEHB ve iş hayatı Çoğu yetişkinin, kendisinde DEHB olduğunu bilmeden yıllar geçirebildiğine dikkat çeken Elgiz Henden, “DEHB gündelik hayatımızı oldukça etkiler. Sosyal hayatlarında sigara kullanma, madde bağımlılığı, trafik kazası yapma, akademik başarısızlık oranları yüksektir, sık iş değiştirirler. Çok çalışır, çok konuşurlar, prog ramı hep doludur, hep yapacak bir şeyler vardır, uzun süreli ilişkileri yoktur, uzun toplantılara dayanamazlar, organize olamadıkları için zamanı iyi kullanamazlar. Bu sorunlarını yenmek için ajanda kullanabilir, notları yazılı tutabilirler ya da ses kaydı yapabilirler. Hatırlatıcılar her zaman işe yarar” dedi. İleri zekâlı ve üst düzeyde yetenekli öğrenciler için açılan merkezlerin sayısı yetersiz Üstün çocuğa eğitim yok Eğitim Servisi Türkiye’de 024 yaş grubunda yaklaşık 630 bin üstün yetenekli çocuk ve genç olduğu tahmin ediliyor. Bu çocuklardan yaklaşık 7 bini üstün yetenekli çocuklar için açılan bilim ve sanat merkezlerine gidiyor. Kalan 620 bini ise keşfedilmeyi bekliyor! Eski EğitimSen Genel Başkanı Alaattin Dinçer, üstün yetenekli çocuklar için açılan bilim ve sanat merkezlerinde (BİLSEM) standart bir program uygulanmadığını, öğretmen seçimi yapılmadığını, derslere ilköğretim ve ortaöğretim okullarından görevlendirilen öğretmenlerin girdiğini, onların da bu konuda özel bir eğitim almamaları nedeniyle çeşitli sorunlarla karşılaştıklarını söyledi. Dinçer, öğrencilerin, bu merkezlere sadece bir süre devam ettiklerine vurgu yaparak, pek çok sorunun yaşandığını söyledi. ÖĞRETMEN SAYISI YETERLİ DEĞİL ? Fizik, kimya, biyoloji, matematik, dil sanatları, resim, müzik vb. birimlerde geçerliği ve güvenilirliği olan ölçme ve değerlendirme yöntemi uygulanmamaktadır. Her şey tamamen öğretmene bırakılmıştır. ? Milyonlarca öğrencinin bulunduğu İstanbul’da sadece iki merkez var. Biri Avrupa yakasında, diğeri Anadolu yakasında, uzak ilçelerden gelen öğrenciler için ulaşım sorunları olmaktadır. Her ilçede bir tane olmalı. Ya da belirli bölgeler oluşturulup sayısı artırılmalı. ? Bilim insanı yetiştireceğiz diye açılan bilim ve sanat merkezlerinde ne yazık ki felsefe normu yoktur. Bilim ve sanat merkezleri yönergesinde sanat ve spor etkinlikleri birimi olmasına rağmen beden eğitimi normu yoktur. ? Üstün veya özel yetenekli çocukların el becerilerini geliştirmeye yönelik teknoloji ve tasarım dersinin olmayışı büyük bir eksikliktir. ? Bireysel eğitim yapılması gerekirken, bina ve öğretmen yetersizliği nedeniyle grup eğitimi yapılıyor. ? Bilim ve sanat merkezlerinin fiziki yapıları uygun değildir. ? İlkokul 2. sınıftan alınan öğrencilerin liseyi bitirene kadar merkeze devam etme hakları vardır. Bu süreçten sonra öğrenciler takip edilmemektedirler. ? Öğrenci seçiminde titiz davranılmadığı gözlenmektedir. ? Öğretmen seçimi her yıl yapılmamaktadır. Bizler VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI Baromuzun 8662 sicil sayısında kayıtlı “Simgesel Eylem Grubu” “Silivri” duruşmalarını izleyerek yürekten destek olmağa çalıştığımız “Ergenekon Davası”nda tutuklu olarak üç yıldır yargılananlardan Yrb. AVUKAT M. Dönmez’in oğlu: TALAT METE 14.10.2012 tarihinde vefat etmiştir. Cenazesi 15.10.2012 Pazartesi günü defnedilen Aziz Meslektaşımıza Allah'tan rahmet, kederli ailesine, yakınlarına ve Baromuz mensuplarına başsağlığı dileriz. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI Alp Kaan Dönmez’in acısı henüz daha içimizi yakarken; şimdi de Prof. Dr. F. Hilmioğlu’nun oğlu: Emir Hilmioğlu’nu kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz; Her “iki oğul”un da her “iki baba”nın da inanılmaz bir biçimde aynı yazgıyı paylaşmalarının “şok”unu yaşıyoruz! ve “Hilmioğlu” ailelerine yürekten sabırlar ve başsağlığı diliyoruz! “Simgesel Eylem Grubu” adına M. Velidedeoğlu VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI Cemiyetimiz Üyesi, Sarı Basın Kartı Sahibi Değerli Arkadaşımız “Dönmez” HÜSEYİN KAPLAN 14 Ekim 2012 Pazar günü vefat etmiştir. Kaybı topluluğumuzda üzüntü yaratan Kaplan'ın cenazesi 15 Ekim 2012 Pazartesi günü öğle namazının ardından Gaziosmanpaşa Dörtyol Camii'nden alınarak Eyüp Mezarlığı'nda toprağa verildi. Hüseyin Kaplan'ı sevgi ve saygıyla anarken, ailesine, basın topluluğuna başsağlığı dileriz. Çelenk ve mutlu gün bağışlarınız için 21.YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel: 0212 274 15 02 0212 213 74 02 Fax: 275 52 44 www.yekuv.org yekuv@yekuv.org Vakıflar Bankası: Osmanbey Şubesi 00158007287986476 2460007 numaralı Marmara Üniversitesi aslı gibidir diploma örneğini kaybettim. Hükümsüzdür. EMRE İNCE TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle