18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 EYLÜL 2011 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA HABERLER Kayseri Şeker Fabrikası’nda yolsuzluk iddialarına ilişkin soruşturmada 46 kişi daha gözaltına alındı 7 ‘Şeker’de ikinci dalga ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kayseri Şeker Fabrikası’nda yolsuzluk yapıldığı iddialarına ilişkin yürütülen ve Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Ali Özaşık’ın da tutuklandığı soruşturma kapsamında ikinci dalga yaşandı. Ankara’da 6, Kayseri’de ise 40 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan eski Yenimahalle Belediye Başkanı Tuncay Alemdaroğlu, emniyetteki sorgusunun ardından serbest bırakıldı. Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Savcılığı tarafından “haksız kazanç elde etmek, aşırı zenginleşmek ve Kayseri Emniyet Müdürü Cuma Ali Aydın, yaptığı açıklamada, “Daha önceki operasyonun devamı olarak Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’nın talimatı üzerine 4 ilde operasyon düzenlendi ve aralarında fabrikanın eski yönetici ve çalışanlarının da bulunduğu 40’tan fazla kişi gözaltına alındı” dedi. Soruşturma kapsamında fabrikanın Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Ali Özışık’ın da bulunduğu 11 kişi tutuklanmıştı. genel kurulda aday olacakları sindirmek” suçlamalarıyla geçen yıl aralık ayında soruşturma başlatılmış ve aralarında fabrikanın Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Ali Özışık’ın da bulunduğu 11 kişi tutuklanmıştı. Düzenlenen ikinci dalga operasyonda da Kayseri’de 40’tan fazla kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan kişilerin ev ve işyerlerinde arama yapıldı. Kayseri Emniyet Müdürü Cuma Ali Aydın, yaptığı açıklamada, “Daha önceki operasyonun devamı olarak Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’nın talimatı üzerine 4 ilde operasyon düzenlendi ve aralarında fabrikanın eski yönetici ve çalışanlarının da bulunduğu 40’tan fazla kişi gözaltına alındı. Şüphelilerden bazıları ifadeleri alındıktan sonra savcılığın talimatı doğrultusunda serbest bırakılabilir. Kalanları Ankara’ya göndereceğiz” dedi. Operasyonun başkent ayağında ise Ankara Emniyeti Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, operasyonu yürüten savcının talimatı doğrultusunda 6 kişiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar arasında bulunan Kayseri Şeker Fabrikası’nın avukatı olduğu belirtilen eski Yenimahalle Belediye Başkanı Tuncay Alemdaroğlu sorgusunun ardından serbest bırakıldı. Alemdaroğlu, şu anda Türk Hukuk Kurumu Başkanlığı’nı yürütüyor. Müjde! Dünya 1’incisi Olmuşuz! Her toplum kendi kuşaklarının özgüvenini arttırmak ister. Bunun için de kimi değerlerini arar, bulur ve kamuoyu önüne çıkartarak, dost ve düşmanlarına iletir. Önceki günkü Sabah gazetesi, bu doğrultudaki AP kaynaklı haberi almıştı sayfalarına. Dünyaca ünlü bu Amerikan haber ajansı, bilgi edinme hakkını kullanarak, 66 ülkede yaptığı bir araştırmada, çağımızın belası haline gelen terörün röntgenini çekmiş. Araştırmanın sonucunu öğrenmek için sizleri daha fazla merakta bırakmayayım. 11 Eylül’de İkiz Kuleler’e yapılan baskınla bütün dünyanın en önemli sorunu olduğu kanıtlanan terör canavarı 35 bin 117 kişilik korkunç bir güç yetiştirmiş. İnsanlık karşıtı eylemleri omuzlayan bu vahşet sürüsünün, 12 bin 897’sinin Türk vatandaşı oluşu ya da buradaki terör olaylarına karıştığının ileri sürülmesi, ülkemizi birinci sıraya oturtmuş oluyor. İkinciliği Çin Halk Cumhuriyeti yurttaşlarının aldığını da eklemeliyiz. Ancak terör olimpiyatlarında “Türkiye’nin birincilik kürsüsünde olduğunu” TV ekranlarında değerlendirmesi dileğiyle iktidar partisinin başarılı medya sözcüsü Hüseyin Çelik’e iletmeden önce; benim küçük bir itirazım var. Uluslararası literatürdeki terörist değerlendirmesi ile AKP iktidarının terörist tanımı arasındaki farkı, dünya nüfusunun yüzde 70’ine denk gelen o 66 ülkedeki kıyaslamaları adamakıllı izleyip öğrenmek gerektiğini unutmamalıyız. Bizim özel yetkili savcılarımızın ve yine Terörle Mücadele Yasası kapsamında oluşturduğumuz özel yetkili ağır ceza mahkemelerimizin önüne terörist şüphelisi olarak çıkartılan bu 12 bin 897 kişiden kaçının belinde ya da elinde silah, bomba türünden cinayet aletleri vardır? Acaba dünyaca ünlü Associated Haber Ajansı’nın araştırmacılarının, büyüteç altına aldıklarını söyledikleri o 66 ülkenin bizim dışımızdaki 65’inden hangisi, terörist olarak tanımlananlar arasında bilgisayarlarına haber yazmak için kimi adresleri kaydeden ya da kimi kişilerle yaptıkları söyleşileri yazan Nedim Şener’ler, Ahmet Şık’lar, Mustafa Balbay’ları ucu açık tutuklamalarla demir parmaklıklar arasında tutar. Rahmetli Başbakan Menderes’in “Hafızai beşer nisyan ile maluldür” teşhisine bir cankurtaran simidi gibi sarılarak, bizim insanımız çabuk unutur diyen bugünkü siyaset liderlerimizin keyiflerine bırakır birtakım fikir suçlularını. Sonra da hesap cetvelinde çıkartma, toplama ya da bölme yaparcasına o 70’i bulan fikir suçu şüphelisi tutukludan sadece 4’ünün kalem erbabı olduğunu, ötekilerin basbayağı terörist sanığı olarak hesap vereceklerini ima eden açıklamaları Adalet Bakanı’na yaptırtır. Yandaş medyadan “öyledir” efektleri almayı sağlayarak kamuoyunun dikkatlerini sürekli şekilde yeni gündemlere yoğunlaştırır. Tek parti döneminin fikriyatını yapan Falih Rıfkı Atay’lar, Hüseyin Cahit Yalçın’lar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’lar ya da Burhan Asaf Belge’ler gibi dönemin düşünürleri bugün hayatta olsalardı, bu gündem yaratıcı evlatları önünde şapka çıkartmamazlık edemezlerdi. Bu nedenlerle bizim teröristlerimizle, daha doğrusu AKP iktidarının fikriyatçılarının işaret parmaklarını uzatarak “İşte bunlar teröristtir” dedikleri kimselerle, 65 ülkeninkileri aynı kazanda kaynatmaya kalkarsanız, öyle bir ucube yaratmış olursunuz ki... KKTC’nin kurucu cumhurbaşkanı, aziz dostum Rauf Denktaş bir süredir geçirdiği rahatsızlık nedeni ile Lefkoşa da Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi görüyor. Hem hastane yetkililerinden hem de Serdar Denktaş’tan sürekli bilgi almaya çalışan ve Denktaş için dua edenler arasında ben de varım. Cumhuriyet okurlarını da Kıbrıs Türkünün özgürlüğü ve bağımsız bir Kuzey Kıbrıs için yaşamını hiçe sayarak çalışan Denktaş’ın sağlığının düzelmesi için duaya çağırmak isterim... ŞEHİT AİLELERİ Yıllardır dinmeyen evlat acısı CAN HACIOĞLU TÜM TÜRK YE ONLAR Ç N AĞLADI ESKİŞEHİR Birisinin adı sokağa verildi, diğeri şehitliğe defnedildi. Ancak anne ve babaları şehit ailesi olarak kabul edilmediklerini ve çocuklarının nasıl öldüklerini dahi bilmediklerini belirterek, son kez yüzlerini bile göremedikleri çocukları için yıllardır gözyaşı döküyorlar. Diyarbakır Ergani’de 12 yıl önce askerliğini yaparken cenazesi eve gelen Serhat Çetin’in anne ve kardeşi ile Sivas Temeltepe’de henüz 3 günlük askerken 8 yıl önce yaşamını yitiren ve Kanlıpınar Şehitliği’ne defnedilen Ümit Üner’in babası cenazelerin yüzünü görmediklerini söyleyerek, “Çocuklarımızın nasıl öldüğünü öğrenemedik. Son kez yüzünü bile göremedik” dediler. Diyarbakır Ergani’de Topçu Birliği’nde askerliğini yaparken yaşamını yitiren ve o dönem 23 yaşında olan Serhat Çetin “ateşli silahla yaralanma” nedeniyle 1999 yılında yaşamını yitirdi. Yaşanan bu olay kayıtlara, “intihar” olarak geçerken ailesi ise yüzünü görmedikleri bir cenaze olduğunu ve şüpheyle yaşadıklarını söylüyor. Batıkent Mahallesi’nde ailenin oturduğu sokağa Şehit Serhat Çetin ismi verilirken acılı anne Gasiye Çetin, 12 yıldır büyük bir acı çektiğini, ölümün nasıl olduğundan bir türlü tam olarak emin olamadıklarını anlattı. Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilen Serhat Çetin’in annesi sık sık mezara giderek gözyaşı döküyor. Anne Çetin, “Oğlumun cenazesinde komutan gelip bana oğlun şehit, göğsünü gererek gez dedi. Ancak çocuğumun nasıl öldüğünü öğrenemedim. Yüzünü göreyim dedim ama yüzü dağılmış dediler göstermediler. Ondan sonra alıp gittiler. Cenazeyi defnettik. Sonra ne olduğunu söyleyin dedim söylemediler. Eşyalarını verdiler ama onlar da yabancı geldi bize. Ben perişan oldum” dedi. Serhat Çetin’in kardeşi Bülent Çetin ise tüm ısrarlarına rağmen cesedin kendilerine asla gösterilmediğini belirterek, “O zaman 3 şehit daha varmış. Fakat abimin cesedini teşhis için gören yok. Kim teşhis etti bu cenazeyi? Babam çok ısrar etmiş ama göstermemişler. Oğlunuz şehit oldu diyorsun. Ama kayıtlara intihar diye geçiyorsun. Talebimiz o mezarda yatanın kardeşimiz olup olmadığının belirlenmesi, olayın aydınlatılması. Başka da bir şey istemiyoruz” dedi. Komiser Cem Kerman Edirne’de, eşi öğretmen Dilay Kerman ise Ankara’da toprağa verildi. Edirne’deki törende konuşan baba Kerman (alt solda) önemli mesajlar verirken Dilay Kerman’ın (üstteki fotoğraflar) cenazesinde gözyaşları sel oldu. Şehitler gözyaşlarıyla uğurlandı ANKARA/ED RNE (Cumhuriyet) Tunceli’deki hain saldırıda şehit olan komiser Cem Kerman Edirne’de; öğretmen eşi Dilay Turan Kerman ise Ankara’da gözyaşları içinde son yolculuğuna uğurlandı. çişleri Bakanı dris Naim Şahin, ilk saptamalarına göre olayda bir güvenlik ihmali bulunmadığını, konuyla ilgili inceleme başlatıldığını söyledi. Dilay Turan Kerman’ın cenazesi, dün Kocatepe Camisi’nde kılınan namazın ardından Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verildi. Camideki törene Kerman’ın ailesi ve yakınlarının yanı sıra TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, çişleri Bakanı dris Naim Şahin, CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan ve Kamer Genç’in de aralarında bulunduğu bazı CHP milletvekilleri, Ankara Valisi Alaaddin Yüksel ile emniyet mensupları ve yurttaşlar katıldı. Tören sırasında, Kerman’ın annesi Havva Turan fenalık geçirdi. Şehit Cem Kerman’ın cenazesi ise önce Edirne’deki baba ocağına getirildi.Resmi tören Edirne Valiliği bahçesinde yapıldı. Törene Edirne Valisi Gökhan Sözer, AKP Edirne Milletvekili Mehmet Müezzinoğlu, CHP Edirne Milletvekili Kemal Değirmendereli, 54’üncü Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Cengiz Demirci, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Doğankılıç, Edirne Emniyet Müdürü Mehmet Yazıcı, şehidin babası Ercan, annesi Gülsen ve ağabeyi Bilal Kerman ile birlikte çok sayıda polis ve yurttaş katıldı. Törende duygu yüklü bir konuşma yapan şehidin babası Ercan Kerman şunları söyledi: “Konuşmamı her zaman olduğu gibi biraz uyanma, bilgi ve ışık verebilmeyi acılı anımda bile ona vesile edeceğim. Cem’in devre arkadaşlarına hitap etmek istiyorum. Onlar son derece donanımlılar. Örneğin Cem 3 yıldızlı bir dalgıç, bir oryantring sporcusuydu, zekiydi. Bu ülke geniş kitleleriyle güruh haline getirildiği, nereden gelip nereye gittiğini bilmediği ortamda donanımlı gençlere büyük görev düşüyor. En büyük görevleri ölmemek. Evladımı kaybettim, ama esas kaybeden vatanımız. Bunu düşünmeye çalışalım. Halkımız, (bunu söylemek istemiyorum ama) şehit cenazelerinde duyarlı değil; bir dizide onun beğendiği kahraman öldüğünde oturup ağlıyor, ama şehit cenazesine duyarsız. Nereye gidiyoruz? Bizler Türkleriz, Türk demek insan türünün koruyucularıdır. Atatürk Türk’ü böyle tarif etmiştir. Ne mutlu Türk’üm diyene... Atatürk bize bir yol çizdi, Türk insanının yüzünü Batı’ya çevirdi. Bundan sonrasını iyi muhafaza etmeye çalışalım. O gençlere birinci görevlerinin ölmemek olduğunu hatırlatıyorum. Hepsi donanımlı aydın gençler.” Şehidin cenazesi Buçuktepe Mezarlığı’nda toprağa verildi. Emniyet Genel Müdürlüğü saldırıyla ilgili inceleme yapmak üzere 2 başmüfettişi görevlendirdi. Malatya Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı da soruşturma başlattı. Saldırıyla ilgili olabilecekleri gerekçesiyle 15 kişi gözaltına alındı. Fotoğraflar: AA Haydi eski toprak Rauf Denktaş Mezarda yatan o mu? En büyük göreviniz ölmemek Oğlum şehit mi değil mi? Sivas Temeltepe’de henüz 3 günlük askerken 2003’te yaşamını yitiren Ümit Üner’in babası Muzaffer Üner ise oğlunun şehit denilerek Eskişehir’de Kanlıpınar Şehitliği’ne gömüldüğünü ancak şehit ailesi kabul edilmediklerini anlatıyor. Baba Üner, “Olay askeri mahkemeye taşındı. Ankara’daki mahkeme bizi reddetti. Benim oğlum öldü şehit cenazesini göstermediler. Oğlum şehit değilse bana oğlumu verin memleketim Konya’ya gömeyim” diye konuştu. Oğulları şehit olduysa kendilerinin de şehit ailesinin sahip olduğu haklara sahip olması gerektiğini belirten Üner, “Emekli Sandığı bakıma muhtaçlık belgesi getir maaş bağlayalım dediler ama yine bağlamadılar. 29 sene esnaflık yaptım, her şeyim gitti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bile gittim. O zaman Sivas’a gittim komutanıyla görüştüm. Eğitimde öldü, başka bir yerde öldü denilip geçiştirildi. Hâkim Albay’a bunları söyledim bana ceza yazıldı. Valilik bana kömür veriyor. Camide temizlik yapıyorum ben. Şehit babası değilsem oğlum niye şehitlikte? 3 ayda bir sakat maaşı alıyorum” dedi. Muzaffer Üner, şehit babası kabul edilmediğini, konunun AİHM’ye taşındığını ve şehit babası olarak kabul edilmek istendiğini ifade etti. Savcılık soruşturma başlattı Tanrıkulu, Tunceli saldırısını kınadı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Tunceli’de halı sahada futbol oynayan polislere yönelik saldırıyı kınadı. Tanrıkulu, “Artık silahla, şiddetle bir sonuç alınamayacağının herkes tarafından görülmesi gerekir” dedi. Tanrıkulu, yaptığı yazılı açıklamada, halı sahada maç yapan polislere yönelik saldırıda hayatını kaybeden güvenlik görevlilerine Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diledi. Tanrıkulu, “Hiçbir siyasi, ideolojik veya dinsel gerekçe bu saldırıyı haklı kılmaz, kılmamalıdır. Bu tür saldırıların ülkemize ve toplumumuza hiçbir katkısı yoktur, olmayacaktır. Artık herkes ama herkes şiddetle, silahla bir sonuç alınamayacağını görmelidir. Bugün herkes koşulsuz yaşam hakkını savunmalıdır. Hiçbir şey insan yaşamından daha değerli değildir. Ülkemizin bugün her şeyden çok barışa, insan yaşamına saygıya ve birlikte yaşamayı güçlendirecek adımlara ihtiyacı bulunmaktadır. Her türlü şiddete, baskıya ve insan yaşamına son veren eylemlere hep birlikte karşı olmalıyız” dedi. Genelkurmay: 3’lü tebrikat uygun değildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda tebrikatı TBMM Başkanı, Başbakan ve Günelkurmay Başkanı’nın 3’lü olarak yapmasının bayramın anlam ve önemine uygun düşmediğini, bu nedenle tüm ulusal bayramlarda Türk milleti adına tebrikatların Cumhurbaşkanı huzurunda yapılmasının önerildiğini açıkladı. Yapılan açıklamada, şöyle denildi: “Başbakanlık’ın Ulusal ve Resmi Bayramlarda Yapılacak Törenler Yönetmeliği’ne göre 30 Ağustos 2010 dahil daha önceki yıllarda tebrikat töreni Genelkurmay Başkanlığı karargâhında Genelkurmay Başkanı ve üç kuvvet komutanı tarafından yapılmıştır. Ancak 07 Eylül 2010 tarihinde yönetmelikte yapılan bir değişiklikle 2011 yılından itibaren 30 Ağustos Zafer Bayramı tebrikatının Genelkurmay Başkanlığı karargâhında Sayın TBMM Başkanı, Sayın Başbakan ve Genelkurmay Başkanı üçlüsü tarafından yapılacağı belirtilmiştir. Bu durum üzerine Genelkurmay Başkanı; yeni düzenlemenin bayramın mana ve önemine uygun düşmediğini, yalnız Zafer Bayramı değil tüm ulusal bayramlarda Türk milleti adına bayram tebrikatlarının Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yapılmasının, ayrıca Zafer Bayramı’nda da anayasamıza göre barışta başkomutanlık sıfatını taşıyan Sayın Cumhurbaşkanı’nın huzurunda yapılmasının daha uygun olabileceğini önce Sayın Başbakan’a bilahare Sayın Cumhurbaşkanı’na teklif etmiş, bu teklif kabul görmüş ve uygulanmıştır.” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle