18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 21 TEMMUZ 2011 PERŞEMBE 16 OdaTV çalışanları A HM’ye başvurdu stanbul Haber Servisi “Ergenekon” soruşturması kapsamında tutuklanan OdaTV internet sitesi yöneticileri Doğan Yurdakul ile Barış Terkoğlu’nun da aralarında bulunduğu 4 kişi, soruşturmada anayasa ve Avrupa nsan Hakları Sözleşmesi’nin (A HS) basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğünü konu alan maddelerine aykırı davranıldığını savunarak bunun tespiti talebiyle A HM’ye başvurdu. 5 aydır tutuklu olan Doğan Yurdakul, Barış Terkoğlu, Coşkun Musluk ve Sait Çakır’ın avukatlarının verdikleri dilekçede özel yetkili mahkemelerin tutuklama kararlarının gerekçesi olarak ‘suçların vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, dosyanın kapsamı, iletişimin tespiti tutanaklarının içerikleri, daha önce iddia olunan Ergenekon soruşturması kapsamında OdaTV’de yapılan aramalarda ele geçirilen belge ve bilgilerin gösterildiği’ belirtildi. Dilekçede, bu kararların soyut ifadelerden oluştuğu, karara yaptıkları itirazlarında benzer soyut gerekçelerle reddedildiği kaydedildi. Türkler’in katledilişinin ardından 31 yıl geçti. Türkler yarın Topkapı’daki mezarı başında anılacak ‘Yargılama var adalet yok’ İstanbul Haber Servisi Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Kurucusu Kemal Türkler ailesinin avukatlarından Ömer Kavili, “2010 Ekim ayından bu yana mahkeme herhangi bir girişimde bulunmadı. Elimizdeki ne delilleri ne belgeleri istedi. Türkiye’de yargılama var ama adalet yok” derken Türkler’in avukatlarından Rasim Öz de “AİHM bu kararı iptal edecektir” diye konuştu. Türkler ailesi, DİSK kurucuları ve üyeleri ile sevenleri tarafından yarın Topkapı Mezarlığı’ndaki mezarı başında saat 11.00’de düzenlenen törenle anılacak. DİSK Kurucusu ve Genel Başkanı Kemal Türkler’in 22 Temmuz 1980’de Merter’de, evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu katledilmesinin ardından tam 31 yıl geçti. Mahkeme davayı zamanaşımından ortadan kaldırdı, aile dosyayı AİHM’ye taşıdı, sürecin sonucunu bekliyor. Mahkeme cinayeti azmettiren “derin örgütün de yargılanmasına yönelik” istemi en sonunda kabul etmiş ve Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı’nın konuyu araştırmasını istemişti. Bu istemin kabul edilmesinin dava için bir dönüm noktası oluşturacağının düşünülmesine karşın Kemal Türkler LK DAVA 1981’DE AÇILMIŞTI Cinayetle ilgili ilk dava 1981 yılında Ankara Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi’nde açıldı, karar ise 7 Nisan 1987’de çıktı. Abdülsamet Karakuş ve Aydın Eryılmaz adlı tetikçiler Türkler’i öldürmekten 12’şer, olayda kullandıkları aracı gasp etmekten de 20’şer yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. 1999’dan bu yana Türkler’in katil zanlısı olarak yargılanan Ünal Osmanağaoğlu’na 2003, 2007 ve 2009 yılında verilen 3 beraat kararı ise Yargıtay’da bozuldu ve her defasında yeniden yargılama yapıldı. Mahkeme 1 Aralık 2010 tarihinde de dava konusundaki zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek davayı düşürmüştü. savcılık hiçbir adım atmadı. Davanın zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle düşürülmesinin ardından ne failler ceza aldı ne de cinayet aydınlatıldı. Avukat Ömer Kavili davanın görüldüğü Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin en sonunda cinayeti azmettiren “derin örgüt”ün de yargılanması yönündeki isteği ekim ayında kabul ettiğini anımsattı. Kavili, isteğin kabul edilmesinin ardından Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı’nın Amerikan Özel Harekât Birlikleri’ne ait FM (Field Manuel) 3115 Talimnamesi’nin, 1964’te Genelkurmay tarafından Türkçeye çevrilmiş hali olan Sahra Talimnamesi’ni araştırması gerektiğini, bu belgenin cinayetteki örgüt bağlantısını ortaya çıkarmak adına önemli olduğunu söyledi. Savcılığın halen harekete geçmediğini yineleyen Kavili, “Sanık kendisini kullanan bazı çevreler tarafından halen korunuyor. Adaletin olmadığı bir memlekette yaşıyoruz. Etkili soruşturma yapılması gerekirdi. Ama savcılık bugüne kadar hiç arayıp sormadı” diye konuştu. Rasim Öz de, AİHM sürecinin sonuçlanmasını beklediklerini ifade ederek “İnsan öldürmek bir insanlık suçudur ve insanlık suçlarında zamanaşımı olmaz. Bunu duruşmada defalarca söyledim. Mahkeme ise hukukla ilgisi olmayan idari ve keyfi bir karar verdi. Sanık bir örgüt elemanıdır ve bu cinayeti örgüt adına işlemiştir. Bu cinayet ‘örgütlü suçlar’ kapsamına girer. Söz konusu örgüt de halen faaliyetlerine devam etmektedir. Yargıç davada bir yargıç gibi değil, ‘özel görevli bir militan gibi’ hareket etti. Kendisi ile ‘hakaret’ iddiasıyla açılan davamız devam ediyor. AİHM’nin bu kararı mutlaka iptal edeceğini düşünüyorum” dedi. Pusu!.. Aysel Tuğluk “Demokratik Özerklik” ilanını yaptığında 13 Mehmetçiğin şehit oluşunun üzerinden saatler geçmişti… Diğer bir anlatımla; Silvan kırsalında askerlerimiz pusuya düşürülüp şehit olduklarında, yalnızca …. kilometre ötedeki Diyarbakır’da, Demokratik Toplum Kongresi adı altında toplanan BDP milletvekilleri ve PKK’nin şehir örgütlenmesi KCK’nin üyeleri, Türkiye’den kopma senaryolarını tartışıyorlardı. Demek ki; Aysel Tuğluk, “Demokratik Özerklik ilan ediyoruz” derken, 13 Mehmetçiğin şehit olduğundan haberdardı!.. Olayın vicdani boyutunu, bile bile ölüm üzerine politika inşa etmenin iğrençliğini, en duyarsız insanı dahi dehşete düşürmeye kafi gelecek restleşmeyi bir yana bırakıyorum… Bu eylemin adı düpedüz ateşe benzin dökmektir, yani savaş ilanıdır!.. 13 Şehidimizin Acısı Yüreklerimizde Hançer Oldu PER HAN ERGUN K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK [email protected] Acımasız katil PKK, 14 Temmuz günü 13 askerimizi Diyarbakır’ın Silvan kırsalında şehit etti. Daha önceki bir günde PKK tarafından rehin alınan iki askerimizle bir sağlık görevlisinin günlerdir izlerinin bulunmasıyla görevli 20 erimiz, 40 derecedeki sıcaklığın getirdiği yorgunluğu bir nebze giderebilmek için ormanlık bölgede mola vermişlerdi. İşte tam bu sırada pusuda bekleyen PKK örgütünün katillerince, Kalaşnikof ve uzun namlulu silahlarla kurşun yağmuruna tutularak 13’ü şehitlik, 7’si de gazilik mertebesine ulaşarak, katle hedef oldular. Bu yetmezcesine, Rus tipi alevli el bombalarının üzerlerine fırlatılmasıyla, insan boyunda sıcaktan kavrulmuş otlar tutuşarak, orman yangınına neden olmuş, ağır yaralılar bir de cehennem ateşine layık görülmüş. Saldırının iç burkan acılı seyri hastanede tedavide olan gazilerin yaşadıklarını ve gördüklerini anlatmalarından öğreniliyor. Buna karşın taraflı ve ulus devletin değerlerine karşı olan, kamuyu yanıltmayı amaç edinmiş gazetelerdeki bazı yazarların, olay kanıt ve tanıklarıyla açığa çıkarılmadan TSK’ye olan karşıtlıklarını insafsızca yine sürdürdüler. Bebek katili Abdullah Öcalan’ın emniyet ve TSK elemanlarına yakalanma korkusuyla barındığı Suriye’den önce Yunanistan’a oradan da Afrika’da Kenya sığınmasını takiple öğrenen TSK’ce yakalanıp yurda getirilmesinden sonra 2003’e kadar PKK’nin eylemleri duraklamıştı. Kurtarılması veya kaçması dikkate alınarak hapsinin İmralı Adası’nda sürdürülmesi uygun görüldü. Bunu belirlerken Ergenekon özel mahkemesince 3 yılı aşkın süredir suçları kanıtlanamayan zanlıların milletvekili de olsalarhücrelerde tutulmalarının hangi hukuk terazisiyle ölçüldüklerini anlamakta doğrusu ya çok güçlük çekiyorum. 2003’ten sonra PKK’nin İmralı’dan aldığı emirler doğrultusunda saldırılarıyla tekrar ölüm makinesi haline getirilmesinde iktidardaki AKP hükümetinin “açılımla başlayan” siyasi hatalarından ileri geldiğini düşünüyorum. Avukatları aracılığıyla hiçbir mahkuma tanınmayan hoşgörüyle İmralı’daki caniyi hoşnut ediyorlar. Muhatap alınması yetmiyor, onunla birçok konuda müzakere de edebiliyorlar. Sık sık BDP’lilerin başta Aysel Tuğluk olmak üzere dile getirdikleri Kürt halkının özerklik hakkı, üniter devletimize karşıtlıkla öne sürülüyor. Bu söylemlerle emperyalist ABD ile Batılı komplocuların kışkırtmalarına eşlikle PKK’nin cinayet işlemelerine güç kazandırıyorlar. Bu katledişlerde yalnız M. Kemal’in Mehmetçikleri değil, Kürt halkının çocukları da öldürülüyor. 14 Temmuz katliamını medyadan izlerken Kürt asıllı bir ananın yürek yangınını Kürtçe ağıtlarla yansıtışı içimi kanattı. Yazık ki 13 askerimizin şehadetiyle 7’sinin gaziliği gününde yanılmıyorsam Aysel Tuğluk, Diyarbakır’daki toplantılarında Kürtlerin hatta sadece Anadolu’dakilerin değil sınır ötesindeki Kürtlerle de birleşerek özerkliklerini ilan etmişti. Oysa, Kurtuluş Savaşımızı birlikte verdiğimiz yurttaşlarımız Kürtler, bizim kardeşlerimizdir. Yıllarca birçok konu da ihmale uğramış olsalar da içlerinden başbakanlar, devlet bakanları hatta cumhurbaşkanı çıkarmadılar mı? İhmalle eksik bırakılmış olan gereksinmelerini sulh içinde hükümetle karşılıklı müzakereyle elde edebilirler. Yurdun dört köşesinde yer tutmuş, ekonomik yönden de güçlenmiş, soydaşlarınca görmezden gelindiklerini de artık anlamalılar. Yıllar önce ABD’ce çizilen İran’ın batısını da kapsayan hayali bölücü haritanın kendilerine yararlı olmayacağını bilmeliler. (Bir özrüm var; geçenki yazımda sehven TBMM Başkanı Cemil Çiçek yerine bir önceki başkan M. Ali Şahin’i işaretlemişim. Bu hatamın özrünü dilerim.) Şimdi alçakça “pusu”nun ardından yaşanan sürece bakalım: Önce ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton geldi. Kapalı kapılar ardında en büyük Türk büyükleriyle toplantılar yaptı. Ardından BDP’lilerle görüştü. Tepki çekmemek için Kemal Kılıçdaroğlu’na da “Merhaba, nasılsınız?” dedi tabii! Bir televizyon programına katılıp “pusu”dan dolayı ne denli üzgün olduğunu anlatıp, önceden dikte ettiği(!) soruları yanıtladı.. O söyleşide bir tane gazeteci de çıkıp, “madem böylesine üzgünsünüz, niçin insansız hava uçağı Heron ya da daha iyisi, aynı zamanda ateş kabili yetine sahi p Predatör’lerden bir tane dahi vermiyorsunuz ‘stratejik ortağınıza’, ‘Türk askerinin sınır ötesi operasyonuna niçin karşı çıkıyorsunuz’” diye sormadı, soramadı!. Clinton gitti, Afganistan’daki NATO güçlerinin komutasını önceki gün devreden yeni CIA Başkanı David Petraeus Ankara’ya damlayıverdi!. Bu ismi anımsamanızda yarar var; Petraeus, 2003’te Türk askerinin başına çuval geçiren ABD’lilerin komutanıydı... Bizimkilere PKK’yle “etkin mücadele” sözü verdi iyi mi?.. Gülmeyin lütfen!.. CIA Başkanı Dışişleri Bakanı ile görüşüp, Genelkurmay Başkanı ile fotoğraf çektirdiği sıralarda BDP’li milletvekili Emine Ayna, PKK’nin televizyonu ROJ TV’ye çıkıp, “Özerkliği ilan ettik. Bunun anlamı; ben senden artık talep etmiyorum, ben yapıyorum, sana düşen beni tanımaktır” diyerek, “özerklik ilanı”nı iyice perçinledi!.. Neydi, ilan edilen özerkliğin ana unsurları?. 1 Öz savunma hakkını kullanmak. 2 İkiz Sözleşmeleri dayanak kabul etmek. 3 Uluslararası camianın özerklik ilanını tanıması çağrısı.. Peki, BDP böyle bir ilanı tek başına yapabilir mi?.. Kuzey komşumuz ABD olmadan asla!.. Gelelim, yanaşma takımının iç bulandıran kampanyasına… AKP’nin siyasi sorumluluğuna, “açılım fiyaskosuna” bir tek satırla değinmeyen, değinemeyen ama CHP’ye sanki iktidardaymış gibi ağır eleştirileri sıralayan tetikçiler korosu, daha askerlerimize saldırı haberi ajanslara düşer düşmez hiç sıkılmadan, “Asker kendini mi bombaladı?”, “Askeri uçaklar mı komandoları yaktı?” sorularını ortaya sürüverdi.. Yapılan otopsinin sonuçları şehitlerin tümünün kurşunlarla yaşamını yitirdiğini ortaya koydu… Bu güruh bırakın yaptığından utanmayı, tınmadı bile… Bazıları da Hasdal’da tutuklu komutanların serbest kalmasını sağlamak için 13 askerin şehit edildiğini ima eden yazılar kaleme aldı. Yani “Ergenekon yaptı” imajı yaratmaya çalıştı. PKK’nin Kandil Dağı’ndaki şeflerinden Cemil Bayık’ın “operasyon yapan askere ateş açtık” açıklaması, bu kampanyayı yürütmeye çalışan yanaşma takımını, tıpkı Tokat’ta, İskenderun’da olduğu gibi yine rezil etti… Şimdi, bu yazıyı buraya kadar okuyup, “Peki, tüm bu olanların anlamı nedir?” diye soracak olursanız, yanıtım şudur: Pusu, yalnızca 13 evladımıza değil, tüm ulusa ve Cumhuriyet’e karşıdır. Büyük Ortadoğu Projesi senaryosunun bir aşaması daha geçilmiştir. Olayların Öcalan’ın iradesi dışında gerçekleştiği lafı palavradır, bunu düşünmek bile ahmaklıktır! Özerklik ilanında “uluslararası camiaya yapılan çağrı”, yakın gelecekte bir “müdahalenin” gerekçesini oluşturmaya yöneliktir!.. Artık Birleşmiş Milletler Barış Gücü mü olur, NATO mu olur, bilemiyorum!.. Ama bir tek şeyi çok iyi biliyorum: Uyanmazsak parçalanacağız!!! Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN 5 6 7 8 9 HARB SEM H POROY HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 1/ Şiir kitapları açı 1 larak bakılan eski bir falcılık yönte 2 mi... Bir spor takı 3 mının gözde oyun4 cusu. 2/ “Liberal Çiftlik”in, “Sakın 5 calı Piyade”si. 3/ 6 Batı Avrupa’da bir ırmak... İtici neden, 7 güdü. 4/ Bir mey 8 ve... Kesintilerden 9 sonra kalan miktar. 1 2 3 5/ Kısa kıllı bir av köpeği cinsi... Trabzon’un Ak 1 S A K çaabat ilçesinde bir göl. 6/ 2 A B A Bir nota... İstek, arzu... 3 K A V Hayvanlara vurulan dam 4 A R ga. 7/ Madenleri ergitme... 5 N A U İsrail yapımı bir tür suikast 6G S tabancası. 8/ Yunan mito7U Y U lojisinde öç tanrıçası. 9/ Osmanlı devletinde atlı ya 8 R O L L İ da arabalı posta görevlisi... 9 Tellür elementinin simgesi. 4 5 6 7 8 A NGU R R A Y O U S U L A T A Ş T İ L U S A L K O Ş U K M S OMO F T A N 9 L İ F T A N K YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Mardin’in Midyat ilçesinde, Süryani mimarisi açısından zengin bir bölge. 2/ Madenleri yontmada kullanılan çelik araç... “Cezayirmenekşesi” de denilen ve beyaz ya da pembe renkli çiçekler açan bir süs bitkisi. 3/ Süpürgeotu... Gözleri görmeyen. 4/ Rütbesiz asker... Öbür dünyada verilecek olan ceza. 5/ Yirmi bir yaşın altındaki oyunculardan oluşan spor takımları için kullanılan sözcük... Lav akıntısı kalıntılarının oluşturduğu yayla. 6/ Ortadoğu’da, “Ölüdeniz” de denilen göl... Kenar süsü... İran’ın plaka imi. 7/ Dişlerin taç kısmını kaplayan beyaz ve sert doku... Akıl. 8/ Aktinyum elementinin simgesi... “Delice” de denilen, taneleri zehirli olan ve ekin tarlalarını saran bir ot. 9/ Muğla’nın Köyceğiz ilçesinde bir kaplıca. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle