27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 MAYIS 2011 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA [email protected] KÜLTÜR MARKS ZM N TEMEL YAPITININ LK C LD YORDAM K TAP’TAN ÇIKTI 17 Ute Lemper’le Berlin’den Paris’e, New York’tan Buenos Aires’e uzanan bir yaşam yolculuğu ‘Kapital’ Türkçede ilk kez aslından ve eksiksiz Kültür Servisi Karl Marx’ın “Kapital: Ekonomi Politiğin Eleştirisi” adlı yapıtının I. cildi, Mehmet SelikNail Satlıgan çevirisiyle Yordam Kitap’tan çıktı. 1867 yılındaki ilk yayımlanışından bu yana Marksizmin temel yapıtı sayılan “Kapital”in II. ve III. ciltleri de çevrilip basıldığında, Marx’ın bu dev çalışması ilk yayımlanışından 150 yıla yakın bir süre sonra Türkçede ilk kez Almanca aslından ve eksiksiz olarak yayımlanmış olacak. “Kapital”i Almanca aslından Türkçeye çevirip yayımlamaya ilk başlayan Hikmet Kıvılcımlı olmuştu. Yapıtın ilk 7 fasikülü 1937 yılı içinde yayımlanmış, ancak bu ilk girişim Kıvılcımlı’nın “Donanma davası” yüzünden tutuklanmasıyla yarım kalmıştı. “Kapital”i özgün dilinden çevirme konusundaki ikinci girişim Mehmet Selik’ten gelmiş; Selik, 196667 yıllarında yapıtın I. cildini 5 kitap halinde Sol Yayınları’ndan yayımlamıştı. 1970’te ise III. cildin ilk yarısı yayımlanmıştı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Türkiye İşçi Partisi üyesi Selik, 2005’te yaşama veda etmişti. Alaattin Bilgi ise, 197578 yılları arasında yine Sol Yayınları’ndan “Kapital”in tamamının İngilizceden yapılmış bir çevirisini yayımlamıştı. Yordam Kitap’ın yeni “Kapital” basımı, Selik’in çevirmiş olduğu bölümlerin gözden geçirilmiş olarak yeniden basılmasından, ayrıca daha önce Almancadan çevrilmemiş olan bölümlerin Nail Satlıgan tarafından çevrilmesinden oluşuyor. Dünya bir kabaredir... HANDE EAGLE 4 Temmuz 1963, Münster doğumlu Ute Lemper, 7 Mayıs akşamı İş Sanat’ta gerçekleştirdiği muhteşem ötesi performansıyla dinleyicisini nüktedan zekâsı, yeteneği ve güzelliğiyle sarıp sarmaladı. Bertolt Brecht’in yazdığı ve Kurt Weill’ın müziklerini bestelediği “Üç Kuruşluk Opera”dan, Londra’nın namlı gangsteri Macheath’i ve Macheath’in eski sevgilisi, hayat kadını Jenny’yi konu alan “Berlin’de Son Tango” adlı gösteri, Lemper’in zarif bedenini saran ve her narin hareketiyle bütünlük oluşturan simsiyah pilili şifon elbisesinin sırt dekoltesinin göz kamaştırıcı güzelliğiyle, izleyicileri 1928’in Berlin’inden başlayıp Astor Piazzolla’nın Buenos Aires’inde biten bir ihtiras, yaşam, ölüm ve kader hikâyesine sürükledi. Lemper, bu konserinde tango ile 1920 ve 1930’ların Almanca ve Fransızca şarkılarını birleştirmekle yetinmedi, doğaçlama vokalleriyle de yeteneğinin, ses gücünün ve yaratıcılığının ne kadar farklı bir düzlemde olduğunu bir kere daha kanıtlamış oldu. Sesi tüm şarkılarda adeta bir orkestra niteliğindeydi. Sesi bir trombon, bir davul, bir flüt, bir viyolonseldi. Piyanoda Vana Gierig, bandoneonda Tito Castro, sahnenin her adımında ise Ute Lemper var Romantizmle politik düşünceyi bütünleştiren, taşlamalarıyla gerçekliğe ince yorumlar katan Lemper, güzelliğin ve iyinin önemini, kötülüğün ve küstahlığın vahşi sahnesinden öğrenen bir dünyanın insanlarını anlatıyordu. acılara, ölümlere tanık olduk. Paris’teydik... Edith Piaf’tan “L’accordéoniste”i dinliyorduk koltuklarımıza mıhlanmışçasına; sene 1940’tı, Castro’nun bandoneonu Lemper’in sesiyle birleşmişti. New York’taydık... Kurt Weill’dan “Mack the Knife”ı dinliyorduk... Nostalji doruktaydı, içimiz kıpır kıpırdı, sene 1928’di. Lemper ıslık çalıyordu, bize de çaldırıyordu, yumuşak bir rüzgâr esiyordu... Buenos Aires’teydik... Horacio Ferrer ve Astor Piazzolla’nın “Yo Soy Maria”sını dinliyorduk, erimiştik. Lemper kan kırmızısı tüylü fularını elinin her hareketiyle omzunun üzerinden salladığında Brecht’in yergili, mizahlı dünyasında, Jacques Brel’in hüznündeydik, uçsuz bucaksız, erotik, kederli, coşkulu ve tutkulu bir kabare serüvenindeydik... Romantizmle politik düşünceyi, ihtirasla parasal değeri bir yumak haline getiren ve taşlamalarıyla yaşadığımız ülkenin ve dün dı. 1930’lara uzanan bir yolculuktaydık, ne bir konser salonunda ne de 2011’in İstanbul’unda... Berlin’deydik... Berlin Duvarı’nın inşasına ve yıkımına, neden olduğu ayrılıklara, yanın gerçekliğine ince yorumlar katan Ute Lemper, hepimizin kaderi adına aslında çok önemli bir noktaya parmak basıyordu. Tarih boyunca güzelliğin ve iyinin önemini, kötülüğün ve küstahlığın vahşi sahnesinden öğrenen bir dünyanın insanlarını anlatıyordu. Lemper, ölümle yaşam arasındaki o ince ama uzun çizgiyi irdeliyor, hayatın en narin ve sade zevklerini avcunun içinden farkında olmadan kaçıran ve yaşamı bir paçavra parçası gibi boşa harcayan kişiliklerin geçmiş ve güncel öyküsünü aktarıyordu. Sonra da kendini ifade ediyordu... Hiç bitmeyen enerjisi, coşkusu, yaşam sevgisi, dimdik duruşu ve sesinin pırıltısıyla. Dans ediyordu, piyanonun üzerine uzanıp, sandalyede oturup, ayağa kalkıp, olanca gücüyle şarkı söylüyordu... Kahkahalar atıyordu, çocuksuluğuna sahip çıkmayı başarmış bir kadının çekiciliğiyle. İki saate yakın bir süre devam eden konser, Jacques Brel’in 1959’da yazmış olduğu efsanevi Ne Me Quitte Pas şarkısıyla sonlandığında, “Başka hangi şarkıcı, dinleyicisine bir konserin sonunda bu muhteşem şarkının insanın içini titreten sözleriyle seslenir” diye düşündüm. Güftenin son dizelerini dinlerken etkilenmemek ve sonrasında avcumuzun içi yanana kadar alkışlamamak mümkün değildi: “Bırakma beni, / artık ağlamayacağım, / tek bir söz etmeyeceğim artık, / gizlendiğim yerden / gülümseyişini izleyip / dans edişini seyredeceğim, / şarkı söyleyişini dinleyip / kahkahanı duyacağım, / bırak / gölgenin gölgesi, / elinin gölgesi olayım, / köpeğin olayım, / bırakma beni…” Kars’ta yıkımı süren nsanlık Anıtı’nın heykeltıraşı Aksoy: Kültür Servisi Kars’ta yıkımı süren “İnsanlık Anıtı”nın heykeltıraşı Mehmet Aksoy, ABTürkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Helen Flautre’la buluştu. Mehmet Aksoy heykelin yıkılmaması için Türkiye’de her türlü demokratik hakları kullandıklarını ancak hukuk yollarının tıkanması üzerine de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmak zorunda kaldıklarını söyledi. Aksoy, heykelin devam eden kesim işlemleri için de şu yorumu yaptı: “Heykelin kafası kesildi, heykeli kesip kesip yere koyuyorlar, çöplüğe atacaklar. Orada bir fikir var ve o fikir korunmasız.. O heykel saldıramaz! Heykel durduğu yerden bir mesaj veriyor. Adamlar gelip saldırıyor, kesip doğruyorlar… O ço Selimiye Camii ‘Kalıcı Liste’ye doğru İZMİR (AA) Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil edilmesi çalışmaları yürütülen Selimiye Camisi ile ilgili dosyanın üst komiteye olumlu bir raporla sunulduğunu, 19 Haziran’dan sonra Selimiye’nin kalıcı listede yer alacağını, söyledi. Günay, “Uzun yıllardan bu yana 9 ile sınırlı olan UNESCO Dünya Mirası kalıcı listesindeki alan sayısı 10’a çıkacak.” Fikirler kesiliyor cuk masumiyetinde duran bir heykel; mesajı da öyle, barış istemek kadar masum bir şey olamaz. Fikirler kesiliyor aslında. Acı olan da bu.” Helen Flautre ise Mehmet Aksoy’u Avrupa Parlamentosu’na davet etme kararı aldıklarını söyledi. Flautre, Türkiye’de düşünce hürriyetinin, temel hakların, sanat hürriyetinin, yaratma özgürlüğünün genişletilmesi gerektiğine vurgu yaparak “Bu konudaki gelişmeleri anlamıyorum. Mahkeme süreci devam ediyor, mahkeme sürecinin ne olacağı bilinmiyor ancak buna karşın heykel geri dönülemez bir şekilde yıkılıyor, anlayamıyorum… Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu konudaki görüşünün beklenilmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi. Heykeltıraşlardan Aksoy’a ‘korsan’ destek Beşiktaş Belediyesi’nin desteğiyle açılan ‘Heykel ve Özgürlük’ sergisinde 115 sanatçının 139 eseri yer alıyor mimarı Mehmet Aksoy da anladı ki arkasında kalabalık bir destekçi grubu var. Bu ‘reaksiyonel’ değil ‘aksiyonel’ bir hareket. Biz bu girişimi inadına yapmadık. Zaten heykel yapmaya devam ediyoruz”. Sergiye ilişkin Mehmet Aksoy ise şunları söyledi: “Şu anda yaklaşık 120 sanatçı bir dayanışma sergisi yaptılar. Sergi, meselenin kişisel bir mesele olmadığını anlatıyor aslında. Sanatın özgürlüğüne, sanatçının yaratı özgürlüğüne bir saldırı var; üstelik heykel üzerinden… O zaman heykeltıraşlar da sanatı savunmak zorundalar, o sanatın onurunu korumak zorundalar. Böyle bir direniş gösteriyorlar, bu çok saygı değer bir şey.” Fotoğraf: UĞUR DEM R Ankara’dan 11 sanatçının katıldığı sergide de oluşturduklarını söyleyen Beşiktaş Be Mehmet Aksoy’un da bir heykeli yer alılediyesi Plastik Sanatlar Koordinatörü yor. Malik Bulut, Tina Varon, Orhan Selçuk Kaltalıoğlu serginin amacını Algök, Müfide Aksoy, Habib Aydoğşu sözlerle anlatıyor: “Burada amacı du, Ali Ayyıldız, Rabia Çalışkan, mız böyle bir durumda, ne kadar sa Pembe Tüzüner, Nimet Koçak, Cemil natçının toplanabileceğini, sanatçıla Güç, Dursun Dönmez, Niyazi Selçuk, rın birbirine ne kadar destek olabile Murat Veli, Berk Demirok, Murat Haceğini, sahip çıkabileceğini görmekti. van, İpek Emek’in aralarında olduğu Gördük ki, orta ve genç kuşak pek çok gibi sanatçıların eserleriyle destek versanatçı bu işe sahip çıktı, Mehmet Ak diği sergi, 13 Mayıs’a kadar açık kalasoy’a destek oldu. ‘İnsanlık Anıtı’nın cak. (0 212 351 93 90) Kültür Servisi Mehmet Aksoy’a ait Kars’taki “İnsanlık Anıtı”nın devam eden yıkımını protesto etmek ve Aksoy’a destek olmak amacıyla Beşiktaş Mustafa Kemal Merkezi’nde “Heykel ve Özgürlük” isimli bir heykel sergisi açıldı. Beşiktaş Belediyesi’nin desteğiyle açılan sergide toplam 115 sanatçının 139 eseri yer alıyor. Sergiyi, 72 saatte “korsan” bir şekil Dünyanın sanatçısı zmir’de 11 Mayıs’a dek sürecek 1. Uluslararası zmir Sanat Bienali başladı OĞUZ YILDIZ İZMİR İzmir, geçen yıl gerçekleştirilen uluslararası çağdaş sanat trienali “Portİzmir”’in ardından, bu kez bienale ev sahipliği yapıyor. Kişisel çabalar ve yerel yönetimlerin desteğiyle son yıllarda sanatta atağa kalkan kentte 11 Mayıs’a dek, dünyanın dört bir yanından yüzlerce sanatçının çalışmaları İzmirlilerle buluşacak. Direktörlüğünü Seba Uğurtan’ın üstlendiği “1. Uluslararası İzmir Sanat Bienali”, Türkiye’nin de aralarında olduğu 47 ülkeden 541 sanatçıyı bir araya getiriyor. Bienal, Kültürpark ile Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi, Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi ile Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nde izlenebilecek. Farklı disiplinlerde yaklaşık 2 bine yakın çalışmanın sergileneceği bienalde; Amerikalı sanatçı Dennis P. Mccan’in ikiz Kulelere yapılan terör saldırısını resmettiği çalışması, “Sanatçı için hayat büyük bir oyundur” diyen Brezilya’dan Claudio Souza Pinto’nun resimleri, İranlı Reza Hemmatiad’ın Âşık Veysel’in de aralarında bulunduğu portreleri, Devrim Erbil, Cavit Atmaca’nın resimleri, Çerkes Karadağ’ın fotoğrafları da yer alıyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle