16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Ertan Somunkıran: “AKP iktidarıyla, gerçekten büyük bir değişim geçiriyoruz. PKK’yi unuttuk, TSK ile savaşıyoruz!” CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU İktidar Başarıdan Başarıya Koşuyor! AKP iktidarı son zamanlarda kazandığı ‘Kürt/Demokratik/Milli Birlik açılımı’, ‘medyaya tanıdığı geniş özgürlükler’, ‘taş atan çocuklara ilişkin yasa değişikliği’ gibi önemli başarıların yanı sıra bir başarının altına daha imza attı. Başbakan tarafından küresel krizin ‘teğet’ geçtiği ülkemizde işsizlik oranı 2009 sonu verilerine göre yüzde 14’e yükseldi. Her şeyin güllük gülistan olduğu bir ortamda kayıtlı işsizler ordusuna 865 bin kişi daha katmak başarı değildir de nedir? Bu rakamları dikkatlice okuyalım. Son sayıma (2010) göre Türkiye’nin nüfusu 72.561.312’dir. Bu sayı içinde 0-14 yaş grubunun payı yüzde 26, 15- 64 yaş grubunun payı yüzde 67, 65 ve üzerindekilerin payı ise yüzde 7’dir. Çalışma çağındaki nüfusu 15-65 yaş grubunda yer alan ve yüzde 67’lik oranla en kalabalık grup olan 48.616.079 kişi oluşturmaktadır. Bu sayılar temel alınarak ülkemizdeki ‘resmi’ işsizlerin sayısı 6.806.252 olarak belirlenmektedir. Bu somut veriler ortadayken Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı 3 milyon 471 bin ‘resmi/kayıtlı’ işsiz sayısı yanıltıcıdır, iktidar adına kamuoyunu aldatmaya yöneliktir. Öte yandan ülkemizde iş bulma umudunu yitirdiğinden kayıt dışına düşmüş çok sayıda bezgin işsizle gizli işsizin olduğu da bilinmektedir. Bu sayının, konunun uzmanları tarafından en az kayıtlı işsiz sayısı kadar olduğu belirtilse de biz ‘iyi niyetle’ bu sayının toplam sayı içinde yüzde 6’nın karşılığı olan 2 milyon 900 bin olduğunu varsayıyoruz. Bu durumda ortaya çıkan toplam işsiz sayısı 9 milyon 706 bin 252’dir. Bu arada Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) düzenli olarak ‘memnuniyet araştırmaları’ yapmakta ve her araştırmadan toplumun büyük çoğunluğunun ‘hayatından memnun olduğu’ sonucu çıkmaktadır. İşsizliğin, yoksulluğun, açlığın diz boyu olduğu bir ülkede insanların çoğunluğunun hayatlarından memnun olduklarını söylemeleri ya TÜİK’in soru formlarının ‘şikeli’ hazırlanmasının ya da toplumumuzun çok geniş bir kesiminin kendine yabancılaşacak ölçüde uyutulduğunun bir sonucudur. Her iki durumda da sonuç bir başarı olarak AKP iktidarının hanesine yazılmalıdır. Özellikle işsizliğin yüzde 25’in üzerine yükseldiği genç nüfusun yüzde 60’ına ‘Hayatımdan memnunum’ dedirtmek her babayiğidin harcı değildir! Her salı günü Başbakan’ın TBMM grup toplantısında AKP milletvekilleri ve yandaş konuklara verdiği vaazları dinledikçe onun, kendisini dinleyen herkesi ‘ahmak’ yerine koyduğuna ilişkin kanım giderek pekişiyor. Bir Başbakan, çalışma çağındaki nüfusun yüzde 14’ünün ‘resmen’ işsiz olduğu, aynı zamanda da işsizleşme sürecinin sürdüğü bir ülkede ekonominin iyiye gittiğini, hatta düze çıktığını nasıl söyleyebilir? O söylüyor. Bir başbakan, daha bir hafta önce medya patronlarına iktidar karşıtı köşe yazarlarını kulaklarından tutup atın, demişken bir hafta sonra mikrofon başına geçip ‘’Biz gerçek demokratlarız!’’ diyebilir mi? O diyor. İşin en ürkünç yanı da o bunları derken, söylerken yandaşlarından büyük alkış alıyor, TBMM AKP grup salonuna ısmarlanmış genç AKP’liler, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye bağırışıp orasını bir futbol stadyumuna çeviriyorlar. Başbakan da, yandaşları da her geçen gün gerçeklerden uzaklaşıyorlar. Her söylediklerini ‘gerçek’ olarak görmek gibi tehlikeli bir süreç içindeler. Bu sürecin kendi sonlarını getireceğini göremiyorlar. Gördükleri zaman çok geç olacak, ama iyi de olacak! Öyleyse bırakalım, en büyük başarısızlıklarını başarı sanmayı sürdürsünler. Yõllardõr beklenen “Alışveriş merkezleri” (AVM) tasarõsõ TBMM komisyonlarõnda... Ka- muoyu “darbe” gündemiyle ya- tõp kalktõğõndan “sessiz sedasız” yasalaşma yolunda... Oysa AVM’lerin de “kentle- re darbe” olduğunu; kent yaşa- mõnõ “tüketim düzeni”ne tutsak ettiklerini; üretim ekonomisinin köreltilmesinde “küresel sö- mürgecilik”le bütünleştikleri- ni bilmeyen kaldõ mõ? Tarihsel çarşõ-pazar geleneğimizi sön- dürerek, “kent ve yaşam kül- türü”müzü yok ettiklerini söy- lemekten de dilimizde tüy kal- madõ... Buna rağmen tasarõya ne “devrimci”lerden, ne “muha- fazakâr”lardan, ne de “kültür kurumları”mõzdan bir ses var... Kendi esnafõmõzdan alõşveriş yapmak yerine “elin reyonla- rı”nda el arabasõyla gezinmenin, “gelişme”ye değil “yozlaş- ma”ya; kalkõnmaya değil em- peryalist sömürüye yaradõğõnõ bilmem ki nasõl anlatabilsek? Şehirciliğe ‘balyoz’ TBMM’deki tasarõ sözde AB hedeflerine göre hazõrlanmõş! “Sözde” diyorum, çünkü bü- tün Avrupa, AVM’leri “kent dışı”na çõkartõrken bizimkiler diyor ki: “İmar planında uygun yer yoksa bile kurul raporuy- la yer açılabilir!” Nasõl mõ? Tasarõ, aralarõnda “şehir- ci”lerle “mimar”larõn bulun- madõğõ! 9 kişilik bir “izin ku- rulu” tanõmlõyor. Belediye baş- kanlarõnõn yönetiminde sanayi ve ticaret il müdürleri ile sanayi ve ticaret odalarõndan ve esnaf ku- ruluşlarõndan temsilciler, yeni AVM’ler için önce imar planõna bakacaklar… Planda yer varsa hemen “uygun” görecekler; yoksa, tutup bir “rapor” hazõr- layarak yine “uygun” diyecek- ler! Böylece kentlerimizin imar planlarõ bu kez de “AVM’lere yer açmak” için delik deşik edilecek... Hangi AB kentinde şehircili- ğe böylesine balyozlar indirile- bilir; hangi ülkede imar izni ve- recek kurullar “mimarsız ve plancısız” oluşabilir? Tasarõ bu haliyle, sadece hu- kuk yoksunu değil, bilim ve akõl yoksunluğuyla da kentlerimizi AVM’lere kurban ediyor. Kültür yoksunu yaklaşõmõyla bin yõlla- ra dayalõ çarşõ-pazar zenginliği- mizin, aynõ zamanda kimlikli yaşama güvencemiz olduğunu asla göremiyor... Göstermelik kurallar Tasarõnõn diğer ayrõntõlarõ da “göstermelik” safsatalardan iba- ret... Büyüklüğü 400 m2’den fazla marketler pazar ve tatil günleri açõlmayacakmõş! Oysa şu ünlü zincirlerin sokak aralarõndaki mağazalarõ zaten 400 m2’den kü- çük... Yani mahalle bakkalõmõz, semt çarşõmõz kapalõ; çoğu ulus- lararasõ sermayeli “marka” mar- ketleri açõk! Aynõ marketler hafta içinde de 10.00’da açõlõp, 20.00’de kapa- nacaklarmõş!.. Neden?.. Demek ki “esnaf”õmõz sabah ezanõyla dükkânlarõnõ açarken “efendi”ler uy- kularõnõ alarak teşrif et- mek istiyorlar! Tasarõnõn en “gü- lümseten” maddesi ise son kullanma tarihi ge- çen ürünün satõlama- yacağõ! Bu zaten yasak değil midir? Sağ ol- sunlar! Az kalsõn bayat ürünle zehirleniyorduk, engel oldular!... Otomobil aşkı Aslõnda artõk “olmaması” ge- reken, ama tasarõyla yeni “gü- vence”lere bağlanan “şehir merkezindeki AVM’ler”de oto- park koşulu getirmek de bir ma- rifet değil, tam tersine “çağdaş şehirciliğin inkârı”dõr... Dünya kentleri yayalaşõrken; planlama bilimi “Otomobiller merkeze giremezler” diye bas bas bağõrõrken; kent içindeki her yeni otopark alanõnõn daha faz- la otomobili çektiği, bu nedenle çözüm değil “çözümsüz sorun” yarattõklarõ sayõsõz akademik ra- porda açõkça belgelenirken; hat- ta AVM’ler de zaten öncelikle “otomobil baskısı” nedeniyle kent dõşõna çõkartõlõrken tasarõ- daki bu “otomobil aşkı” hazin- dir, ayõptõr... Sözün kõsasõ bu AVM tasarõ- sõ Türkiye’nin planlama biri- kimlerine hakarettir. Ülkemizin çağlar boyu kent ve yaşam zen- ginliğini oluşturan geleneksel çarşõ ve pazar uygarlõğõna adeta düşmanca yaklaşõmõyla “Ana- dolu’ya yabancılaşma”nõn do- ruktaki belgesidir... TBMM, kendi tarihsel kimli- ğine ve “varlık nedeni”ne ya- kõşmayan bu tasarõyõ görüşme zahmetine bile girmemelidir... ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ AVM’lerin ‘Darbe Yasasõ’... HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY 3 MART 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 APO’yu MOSSAD paketlemiş. Paketi getiren generalimizi kim paketledi! Kapatma Işık İşgüden: “Parti kapatmaya Meclis baksın ki iktidar partisi kapatılmasın. Çünkü hâkimiyet Meclis’indir, milletin değil!” Değişim Sadi Yak: “Bu gazeteleri eve sokmayın, dedi olmadı. Gazete patronuna vergi cezası verdi olmadı. Şimdi yazarların rızkını kesmek istiyor. Bu nasıl Müslüman Allah aşkına?” YağmurDeniz Eşek etinden köfteye rağbet! TÜRKİYE değişiyor, Kemal Öncü de “Böyle başa böyle tıraş” diyerek “milli irade”ye sığınıyor: “Ey ahali; bu belediye zabıtası var ya, bizim köfteci dükkânını kapatarak yetki gaspında bulunmuştur. Neymiş? Benim ruhsatım kasap dükkânı ruhsatı imiş de ben bu ruhsatla köfteci dükkânı açamazmışım. Yahu kardeşim köfte de et değil mi? Biz burada pırasa mı satıyoruz ulan! Sonra ne olmuş mutfakta fareler geziyorsa, tezgâhları pislik götürüyorsa, depoda yirmi ton eşek eti yakalandıysa. Biz yüce halkımızın iltifatına mazhar olmuş, her gün dolup boşalan bir köfteciyiz. Halkımız bizi tercih ediyorsa siz bu dükkânı kapatıp halkımızın iradesini çiğnemiş olmuyor musunuz yahu? Zabıta devleti mi ulan burası! Buradan şu hususun da altını çizerek belirtmek istiyorum, millet iradesini, milletin tercihini yok sayan her türlü girişim karşısında boynumuzu bükmeden dimdik duracak, milletin köftesine sahip çıkacağız. Zabıtaysan zabıtalığını bil, ticarete niye müdahale ediyorsunuz kardeşim? Madem ticarete heveslisin, çıkarırsın üzerinden zabıta cüppeni. Halkımız, bu köfteleri afiyetle yiyor mu? Yiyor. O zaman size ne yemek düşer söyletmeyin adamı. Sizi yüce halkıma şikâyet ediyorum. Bakalım sizi mi tercih edecekler yoksa eşek etinden köfteyi mi? Hadi bakalım!” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” GİZLİ tanık ifadeleriyle her gün yeni bir darbe planı iddiası piyasaya sürülürken Timuçin Öktem, “Ben de bir tanığım, üstelik gizli değil, yaşadığım zaman dilimine tanıklık ediyorum” diyor: “Gömlek değiştirmiş siyasetçilerin, kimlik değiştirmiş bürokratların tanığıyım. Yüzsüz politikacıların tanığıyım. Ülkemin tüm varlığını iç ve dış yandaşlarına haraç mezat satan naylon fatura sanığı Maliye Bakanı’nın tanığıyım. Avrupa Birliği yalanlarıyla halkı uyutup teslimiyetçi uyum yasalarının tanığıyım. Çiftçiyi, köylüyü topraksız bırakıp ürettirmeyen tarım politikalarının tanığıyım. İşçinin, emekçinin nasıl örgütsüz bırakılarak sömürüldüğünün tanığıyım. Halkın nasıl yoksullaştırılıp sadakaya muhtaç hale getirildiğinin tanığıyım. İnsanların dini duygularının nasıl pazarlandığının tanığıyım. Dinci şeriatçı yapının devleti nasıl ele geçirdiğinin tanığıyım. Büyük Ortadoğu Projesi’nin tanığıyım. Onun eşbaşkanının tanığıyım. Kendini Amerikan emperyalizminin çıkarına adamış hükümetlerin tanığıyım. Vatanseverleri mahkûm, hainleri baş tacı yapan sözde demokrasilerin tanığıyım. Teröristleri davul zurna ile karşılayıp mahkemeyi ayaklarına götürerek beraat ettiren açılımların tanığıyım. Ömrünü teröristlerle mücadeleye adamış subayların terör üyesi olmaktan tutuklu yargılanmalarının tanığıyım. Üniversite öğretim üyelerinin ve rektörlerin nasıl bir baskı ve hukuksuzlukla sindirildiğinin, başkalaştırıldığının tanığıyım. Mesnetsiz ve son derece şerefsiz ve namussuz tertiplerle lekelenerek intihara sürüklenen akademisyen ve askerlerin tanığıyım. Bugün darbe karşıtıymış gibi görünüp, olmayan darbeden hesap sormaya kalkan naylon demokratların gerçek darbecilerin ayaklarına kapanıp nasıl el etek öptüklerinin tanığıyım. ‘Demokrasi bizim için amaç değil araçtır. Sonuca ulaşmak için gerekirse papaz cüppesi bile giyerim’ diyen başbakanın tanığıyım. O başbakanın bir gün bile çalışmadan gemicik alabilen, kuyumcu olabilen çocuklarının tanığıyım. Yargılandığı yolsuzluk davasından aklanmadan devletin en yüce makamına gönül rahatlığıyla oturabilen dindar cumhurbaşkanının tanığıyım. Bu cumhurbaşkanının okulunu bile bitirmeden milyonlarca liralık şirket sahibi olan çocuklarının tanığıyım! Kısacası ben bir tanığım ve Türk milleti adına yapılacak yargılanmalarda gördüklerimi ve bildiklerimi anlatmayı vatandaşlık görevi sayıyorum.” Tanık SESSİZ SEDASIZ (!) HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ Müslüman TBMM kimden yana olacak? BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ 19. ve 20. yüzyõl- larda Batõ’da dinsel düşünceyi etkilemiş olan mistik eğilimli dinsel felsefe. 2/ Bir tür kâğõt süslemeci- liği... Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgü- tü’nün simgesi. 3/ “Hayõr” anlamõnda kullanõlan söz... Gondola benzer bir kayõk. 4/ Bir göz rengi... Kent. 5/ Bedence bir sakatlõğõ olan kimse... “Şu dünyanõn —- imiş ka- põsõ/Geldi geçti ak günü- mün hepisi” (Karacaoğ- lan). 6/ Harekete hazõr, te- tikte. 7/ İnce kabuklu bir erik cinsi... Bir akademik unvanõn kõsa yazõlõşõ. 8/ Molibden elementinin sim- gesi... “Geceyse ay hemen tazeler —-’leri” (Cemal Süreya). 9/ Endonezya’da, tarihin en büyük püskürmesine (1883) sahne olan etkin yanardağ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Su bulunmayan yerde su niyetiyle toprak, kum gibi şey- lerle aptes alma. 2/ Afrika kökenli öldürücü bir virüs... Sat- rançta özel bir hareket. 3/ Siper, hendek... Tören ya da gös- teri amacõyla bir araya gelen insan topluluğu. 4/ Çikolata ile yapõlan bir tür tatlõ... Ünsüzle biten bir sözcüğün ünlüyle baş- layan sözcüğe bağlanarak okunmasõ. 5/ Herhangi bir biçimde birbiriyle oranlõ bulunan nokta, çizgi ya da sayõ. 6/ Gemide yelkenlerin açõlmasõ için verilen komut... Afrika’yõ Asya’ya bağlayan üçgen biçimindeki yarõmada. 7/ Kokusu hardala ben- zeyen zehirli bir savaş gazõ... Satrançta bir taş. 8/ İlaç... Bi- siklette iskeleti oluşturan metal bölüm. 9/ Çaylak, toy... Gü- ney Amerika’da yaşayan, devekuşuna benzer bir kuş. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Ç O M Ç O M M E E D E V A S A L K A R D İ N A L Ç S İ T A Y İ Ş E S E N M A A K U R A D A O M D İ M İ A T A G A Z İ P A Ş A E N E K Ç I Ğ A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle