23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada hukuksal saptamaları içeriyor: Yasa gereği Kurulun Başkanı Adalet Bakanı veya onun adına toplantılarına başkanlık eden bakanlık müsteşarı HSYK nin çalışmasını engelliyorlar. Önemli, fakat AKP nin politikalarına uygun olmayan bir karar çıkması olası mı? Ya bakan ya da müsteşarı toplantıya gelmiyor. Kurul çalışamıyor. Karar alamıyor... Bu nedenle örneğin h kimlerle savcıların atamalarıyla ilgili kararname aylarca sürüncemede kalıyor... Kamuoyunda isimleri üzerinde olumsuz tartışmaların yapıldığı kimi h kim ve savcıların başka görev yerlerine nakledilmeleriyle ilgili bir kararname söz konusu mu? HSYK toplanamıyor. Bakan da müsteşarı da arazi! Bu örnekler iktidarın yargı üzerinde kurguladığı, uygulamaya koyduğu yaptırımlara birer örnek. AKP grubunda konuşan Başbakan ı dinleyince bu örneklere zaten gerek kalmıyor. AKP indinde istifa edenlerin bulunduğu HSYK nin ne kadar zararlı bir kurum olduğu anlaşılıyor. RTE nin AKP grubundaki HSYK ye saldırı içeren konuşmasını RTE ye söylenmiş gibi okursak; Bay Başbakan; HSYK nin sizinle işi yok. İşi yargıyla diye söze başlayabilir ve şöyle devam edebiliriz: HSYK ye rahat durmadınız, diyorsunuz. Oysa, ağzınızı her açışınızda yargıya, yargının en üst kurulu HSYK yi saldırılarınızı yanıtlamak zorunda bıraktınız.. Saldırınızdaki amacın ne olduğu anlaşılıyor. Askeri kışlaya, gerçekleri söyleyen ve yazanları Silivri ye hapsettiniz. Basını türlü yollardan sindirdiniz. Devlet kadrolarını AKP yandaşları ile doldurdunuz. Geride kala kala yargı bağımsızlığı ve ele geçirmeniz gereken yargının üst kurulu HSYK kalmıştı. Şimdi çıkıyorsunuz kürsüye; görevleri sizi alkışlamak, onaylamak olan AKP grubunda tecahülü arifaneden gelmenin dik l sı bir tavır takınıyor, nalıncı keseri gibi olayları kendinize yontarak siyasal demagojiye eşsiz bir örnek veriyorsunuz ve: Siyasal açıklamaları biz yapmadık, saldırınıza gereken yanıtı vermek zorunda kalan HSYK yaptı diyebiliyor, HSYK yi ve kimi üyelerini suçlayabiliyorsunuz. Devam edelim: HSYK ye, ama gerçekte bir türlü sindiremediğiniz yargı bağımsızlığına saldırmak, yargıyı AKP ye akortlu teksesli konuma getirmek amacıyla biz değil siz makamınızı bir araç gibi kullandınız. Siz siyasetçi olarak yetkinizi milletten aldığınızı söylüyorsunuz; ama, bağımsız yargı da millet adına karar veriyor. HSYK de istifalar oldu; dediğiniz gibi elbette hayırlısı neyse o olacak! Bizi istifa ederek dört dörtlük şov yapmakla suçluyorsunuz. Ne ki siz, şovu siyaset dünyasında kimlerin meslek haline getirdiğini en iyi bilenlerin başında geliyorsunuz.. İstifaların geç kaldığını söylüyorsunuz. Sizi bu denli mutlu edeceğini bilseydik; istifalarımızı daha önce açıklayabilirdik. Yeni suçlamanıza gelince: Deyin ki Bizim Yargıtay da Danıştay da adaylarımız var onun için çalışacağız onu söyleyin diyorsunuz. Bu açıklamayla, ayın 17 sinde Yargıtay ve Danıştay daki HSYK ye üye seçiminde kimi adaylar lehine çalışmak için istifa ettiğimizi söylemek istiyorsunuz. Bu asılsız bilgiyi nereden aldığınızı sormak bile istemiyoruz. Bu, malumu ilan olur. Ancak: Seçimlerde kimileri için etkili olmayı yeğleseydik, HSYK den istifa etmez, bu Kurul un etki alanını kullanabilirdik. İstifalarımız, bizden kurtulduğunuzu müjdelediği için, kuşkusuz sizi mutlu etmiş olmalı... Öyleyse bu denli hırçın, dolaylı biçimde yargının tümüne saldıran bir konuşma yapma gereğini neden duydunuz? Yoksa, yoksa?.. HSYK ile ilgili saptamalarımdan ders alın ha diyerek yeniden oluşacak yüksek yargı organlarını bugünden uyarmak mı amacınız? SAYFA 14 EK M 2010 PERŞEMBECUMHUR YET 8 HABERLERİN DEVAMI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 14 Ekim Oslo B 9 Helsinki B 7 Stockholm B 9 Londra B 12 AmsterdamB 13 Brüksel B 12 Paris PB 13 Bonn PB 11 Münih PB 14 Berlin PB 13 BudapeştePB 14 Madrid PB 19 Viyana PB 13 Belgrad B 11 Sofya Y 12 Roma Y 20 Atina Y 26 Zürih PB 13 Moskova Y 5 Aşkabat B 22 Taşkent B 26 Baku Y 20 Bişkek PB 19 Tiflis Y 20 Kahire B 35 Şam B 29 İstanbul Y 20 Edirne Y 18 Kocaeli Y 22 Çanakkale Y 23 İzmir Y 26 Manisa Y 26 Denizli Y 26 Zonguldak Y 19 Sinop Y 18 Samsun Y 19 Trabzon Y 19 Giresun Y 20 Ankara Y 20 Eskişehir Y 20 Konya Y 21 Sıvas Y 18 Antalya Y 28 Adana Y 30 Mersin Y 30 Diyarbakır Y 26 Şanlıurfa Y 29 Mardin Y 21 Siirt Y 23 Hakk ri Y 18 Van Y 16 Kars Y 15 Ülke geneli parçalı çok bulutlu, aralıklı sağanak ve gökgü rültülü sağanak ya ğışlı geçecek. Yağış ların Marmara, Batı Karadeniz, Orta Ka radeniz in iç kesimle ri ile Yozgat, Sivas, Çankırı, Ankara nın kuzey ilçelerinde kuv vetli olması bekleni yor. Hava sıcaklığı ba tı bölgelerde 2 ila 4 derece azalacak, ku zey ve iç kesimlerde 3 ila 5 derece artacak. Laik demokratik hukuk devletinin bir inancı dinsel desteklemek gibi bir yükümlülüğü olabilir mi? 12 Eylül askeri faşizmi, laik devlet adına din dersi ni zorunlu hale getirdi; aradan geçen 30 yıla karşın bu zorunluluğu hiçbir siyasal iktidar kaldırmadı. Alevi yurttaşlarımız bu nedenle eyleme başladılar. Laik bir devlet, din, dil, ırk, renk ve mezhep ayrımı gözetmez, imam hatip okulları açmaz. Laik, demokratik bir hukuk devletinde Diyanet İşleri Başkanlığı, imam hatip okulları, Kuran kursları olmaz. Bireyin temel hak ve özgürlükleri, laik demokratik devlet tarafından korunur, insanlar dinsel inançlarından ötürü dışlanmaz. Dinsel inanç sistemi Türkiye de ağır basıyor, insanların giyim kuşamları üzerinden siyaset yapanlar, Bu ülkede inançları yüzünden kızlar üniversitelere sokulmuyor, çarşaflı kadınlar işe alınmıyor diye konuşuyor. Türkiye ne Suriye, ne Mısır, ne Endenozya, ne Pakistan ne de Malezya dır. Mustafa Kemal 1934 yılında kadınlara seçmeseçilme hakkı tanıdı... Oysa o yıllarda kimi Avrupa ülkelerinde kadınların böyle bir hakkı var mıydı?.. 1923 Aydınlanma Devrimiyle ülkemizde parlamenter sisteme geçilirken, elbet demokrasi ve bireysel özgürlükler yoktu. Ama Türkiye, parlamenter sisteme geçen dünyadaki sekiz ülkeden birisiydi. Demokrasi bir yaşam biçimidir... Bireysel temel hak ve özgürlüklerin olmadığı, gazetecilerin ve yazarların günah keçisi olarak görüldüğü, telefonların dinlendiği, muhaliflerin adım adım izlendiği bir ülkede demokrasi yaşam biçimi olamaz. Bir tarikat şeyhi ve onun müritleri, devletin önemli kurumlarındaki örgütlenmeyi cennetcehennem söylemiyle dinsel baskı uygulayarak sağlarken, Hanefi Avcı yı savunan gazeteci arkadaşlarıma karşı bir linç kampanyasının yandaş medya tarafından başlatılması bence çok önemlidir. Avcı yı savunanları itibarsızlaştırmak için her yol geçerli sayılıyor. Ben Hanefi Avcı nın Diyarbakır ve İstanbul da İstihbarattan Sorumlu Emniyet Müdürü olduğu dönemde, faili meçhul cinayetlerin işlendiğini, insanların kaçırılarak öldürüldüğünü, yargısız infazlar yapıldığını elbet biliyorum. Eğer o dönemden hesap sorulacaksa, dönemin Başbakanı ndan İçişleri Bakanı a, OHAL e, kimi polis müdürlerine, askersivil bürokratlara, JİTEM e dek uzanılmalıdır. O ayrı bir konu... Benim altını çizdiğim konu, Avcı nın Haliç te Yaşayan Simonlar kitabının ikinci bölümünde yer alan tarikatçı yapılanmaya ilişkin görüşlerin Belma Akçura, Ruşen Çakır ve Nedim Şener gibi gazeteciler tarafından yazıldığı öne sürülüp, üç meslektaşımızı linç etme girişiminde bulunulması. Bir de 28 Şubat sürecinde dinlenen meslektaşlarımızın kasetlerinin, Avcı nın tutuklanmasından sonra ortaya çıkması. Hanefi Avcı, Edirne ve Eskişehir gibi kentlerde adı dinleme olaylarına karıştığında bu kasetler neredeydi? Avcı da mı yoksa başka bir yerde mi? Dinci ve tarikatçı internet siteleri birilerinin buyruğunda bu tür haberleri yayıyorlar... Acaba amaçları ne? Gerçekleri yazan, muhalif yanları bulunan, sol kültürden gelen gazetecilere gözdağı verip susturmak mı? Laik demokratik devlette, hacılardan hocalardan, tarikat şeyhlerinden buyruk alınarak devlet yönetilmez. Bakıyorum okyanus ötesinden bir internet sitesinde aba altından sopa gösteren Hocaefendi, hoşgörüden, cennetcehennemden söz edip devletin önemli kurumlarındaki örgütlenmeyi sızma değil teşvik olarak görüyor... Benim yıllardır anlamadığım, Muhterem Hocaefendi nin din adamı mı, siyasetçi mi, yoksa işadamı mı olduğudur. Bir de ABD de 12 yılı aşkın süredir Yeşil kart almadan kalabildiğini açıklaması ki, bu çok önemlidir. Çünkü bu konuda değişik rivayetler vardır. Bu da Hocaefendi ye pardon, Fethullahçılara yarar değil zarar getirmektedir. Bir de, alaylı takımı ndan Hüseyin Gülerce ye ileri geri konuşma dese genç müritlerin yüreğine su serpecektir. Laik demokratik bir hukuk devletinde gazeteciler, askersivil bürokratlar, yargıçlar, savcılar izleniyor. Bir yanda imam hatip okulları, tarikatçı yapılanma, Kuran kursları, sıkmabaş, zorunlu din dersleri, Alevi yurttaşlarımızın haklı tepkisi... Nerede demokrasi nerede temel hak ve özgürlükler? Gazetecilerin çapraz ateşe alındığı, insanları itibarsızlaştırmak için her yolun geçerli olduğu bir dönemden geçiyoruz. Elazığ Bağımsız Milletvekili Fevzi İşbaşaran ın AKP eski milletvekili başına gelenleri okuyunca, meslektaşlarımın ve kendimin başına gelecekleri düşünüp, irkildim... Bunca yıllık gazetecilik yaşamımda böyle bir dönem yaşamadım; askeri darbeler de bunun içinde... POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Gazetecilere Çapraz Ateş... hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 Haber Merkezi Ataşehir Belediyesi, UNICEF tarafından bu yıl 3. sü düzenlenen 15 Ekim Dünya El Yıkama Günü nde Ataşehir deki çocukları mik roplara karşı bilinçlendiriyor. Ataşehir Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü ve Veteriner İşleri Müdür lüğü, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile birlikte Dün ya El Yıkama Günü nü kutluyor. Ataşehir deki 35 ilköğretim okulu ve anaokullarında eğitim alan ço cuklara el yıkamayı özendirmek amacıyla mikrop lardan korunma temalı çizgi filmler ve slaytlar iz letilecek, müzik dinletilecek. Anaokulu ve ilköğretim okulu 123. sınıf öğren cilerine kadar verilecek bilgilendirme eğitimleri de bir ay kadar sürecek. Bir günde sabit 5 öğüne ayrı lan zamanlarda ellerini yıkayan öğrenciler bir hafta lık karnelerini başarı ile dolduracaklar. Bu öğrenci lere Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürü Dr. Şaban Ka rataş imzalı 15 Ekim Dünya El Yıkama Günü El Yıkama Sertifikası verilecek. Ataşehirliçocuklarelele İstanbul Haber Servisi Hür riyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, tutuklanan Emniyet Mü dürü Hanefi Avcı nın ofisinde bulunduğu öne sürülen kayıtlarla ilgili ifade verdi. Türkiye de her kesin herkesi dinlediğini ifade eden Özkök, Karınızla cilvele şirken meğer grup seks yapı yormuşsunuz. 5 kişi daha sizi dinliyor dedi. Cumhuriyet Savcısı Kadir Al tınışık a ifade veren Özkök, sav cılıkta 4 veya 5 tane dinleme ta pesinin gösterildiğini belirtti. Ha yatı boyunca illegal dinlemele re karşı mücadele ettiğini, bu ka yıtları yapan ve saklayanların da bulunmasını istediğini kaydeden Özkök, İllegal telefon dinle melerinin hangi toplumda olursa olsun insan haklarına karşı yapılmış en büyük sal dırılardan bir tanesi olduğunu inanıyorum dedi. Kaydedilen konuşmalarında suç unsuru ol madığını ifade eden Özkök şunları söyledi: Ben telefon dinleme mağduruyum. Bundan 12 yıl önce telefonlarım dinlendi ve radyolardan oradan buradan Doğru Yol Partisi tarafından ka muoyuna duyuruldu. Özkök, 14 yıl önce yapılmış te lefon konuşmasının kimlerce sak landığını bilmediğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: Bir insan ruh hastası değilse, sapık değilse, niye saklar bunu? Za manı gelince kullanmak için saklar. Ben o yüzden bugün kendisini güçlü gören insanla ra da seslenmek istiyorum. Ben Hürriyet in genel yayın yönet menliğinden ayrıldığım zaman dedim ki artık rahatladım ama bırakmıyormuş yakamızı. Te lefon konuşmalarınız 14 yıl son ra gene geliyor sizin önünüze. Bu hepimizin sorunu. Bugün bu soruşturmayı yürüten savcıla rın da, devletin başında bulu nan insanların da, 14 yıl sonra onların başına da gelebilir. Devlette herkesin herkesi din lediğini vurgulayan Özkök, Ba zen bizler yüzünden gereksiz in sanlar da dinleniyor. Onların hayatları da kayıyor. Ben önem li insan değilim, bundan yırttım diye kimse bakmasın dedi. Özkök, Hanefi Avcı yı haya tında hiç görmediğini, kim ol duğunu bilmediğini söyledi. Öz kök, 1997 ve 1998 yılında orta ya çıkan telefon kayıtlarının ay nı kaynaktan servis edildiğine dikkat çekti. Özkök, Hürriyet santralı mı dinlenmiş sorusu na ise Ben bilmiyorum onu si ze söyleyecek durumda deği lim. O yıl dinlendi de bu yıl dinlenmiyor diye bir şey yok yanıtını verdi. Grup seks yapıyorsunuz Bu konunun toplumca önem senmesi gerektiğini vurgulayan Özkök, şöyle konuştu: Tele fonda karınıza Seni seviyo rum diyorsunuz. Bunun du yulmasını ister misiniz? Karı nızla özel konuşursunuz, seni is tiyorum dersiniz. Düşünebiliyor musunuz siz şimdi. Siz karınızla küçük bir cilveleşme yaptığını zı zannediyorsunuz, meğer grup seks yapıyormuşsunuz. 5 kişi daha sizi dinliyor. Bu benim so runum değil anladınız mı, bu nu anlatmaya çalışıyorum. Ben alıştım zaten. İstanbul Haber Servisi 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ın eşi Semra Özal, Turgut Özal ın Bulgaristan Büyükelçiliği nde düzenlenen bir resepsiyonda ikram edilen limonataya konulan zehirle öldürüldüğünden şüphelendiğini belirte rek Kocam ölürken ağzından beyaz köpük geldi dedi. Semra Özal suikast iddialarına ilişkin dün Ka naltürk televizyonunda Tarık Toros un sundu ğu Merkez Siyaset programında çarpıcı açık lamalar yaptı. Turgut Özal ın öldüğü gün spor yapmadığını belirten Semra Özal, Ben yürü yordum arkamdan geliyordu, birden küt diye düştü. Düşünce hemen ben çevirdim. Ağzın dan beyaz bir köpük geliyordu. Özal ın ambulansla taşındığı açıklamalarını yalanlayan Ambulans olsaydı sedyeyle taşı nırdı diyen Özal O sırada Köşk te doktor yoktu, ambulans yoktu. Yaverler ve garson lar kucaklayıp makam aracına koydular. Bir de hastaneye girişi var. Özal hastaneye, yave ri ve garson tarafından karga tulumba yerde sürüklenerek sokuldu diye konuştu. Limonata şüphesi Ölümünden bir gün önce Özal ın Bulgaristan Büyükelçiliği nde bir resepsiyona katıldığını söyleyen Semra Özal Kaya Toperi, ısrarla kokteyle katılmasını istedi. Orada Siz içki iç mezsiniz diye bu limonatayı hazırladık diyerek limonata vermişler. Turgut Bey iki şey sev mezdi. Limonata ve kurufasulye. Ayıp olma sın diye içmiş dedi. Toperi iddiaları yalanladı Semra Özal a yanıt veren dönemin Cumhur başkanlığı Sözcüsü Toperi, Özal ın resepsiyona kendisinin zoruyla katıldığı iddiasını Sayın Cumhurbaşkanı Bulgaristan gezisindeyken bir heykeltıraş gelerek Vejdi Raşidov Tür kiye de açacağı sergisinin açılışını yapmasını istedi. Sayın Cumhurbaşkanı da kabul etti. Ancak biz Orta Asya gezisindeyken sergi açılmış. Bu sebepten programı o gece akşam saat 18.00 de müsait olduğu için gittik diye yanıtladı. Toperi, Özal a limonata verildi mi sorusunu üzerine ise Hatırladığım kadarıyla bir tepsi içinde içecekler geldi ve herkes iste diğini aldı. Limonata mı içti Furuko mu içti onu bilemem diye konuştu. Gazeteci Özkök, tutuklanan Emniyet Müdürü Avcı nın ofisinde bulunduğu öne sürülen kayıtlarla ilgili ifade verdi Herkes herkesi dinliyor Kocam zehirlenerek öldürüldü BEN DE 28 ŞUBAT MAĞDURUYMUŞUM Hürriyet gazetesinde yaklaşık 20 yıl genel yayın yönetmenliği yaptığı için devletin her kademesi tarafından dinlendiğini dile getiren Özkök şöyle konuştu: MİT i de dinlemiş Ge nelkurmay da dinlemiş istihbaratı da dinlemiş. Eğer ka nunen dinleme varsa benim itirazım yok. Ama ben kanun suz dinlemelerden özel hayatla ilgili kayıtların tutulmasın dan şik yetçiyim. Gösterilen tapelere bakarken aklımdan şöyle bir şey geçti. Herkes beni 28 Şubat çı diye biliyor ama meğer ben de 28 Şubat ın mağduruymuşum. Çünkü yapılan dinlemeler 28 Şubat sürecine ait dinlemeler. TURGUT ÖZAL IN EŞ SEMRA ÖZAL Doğan: Bakan emriyle çalışma yaptık İstanbul Haber Servisi Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı nın yürüttüğü faili meçhul cinayetlerle ilgili soruştur ma kapsamında İstanbul Cumhuriyet Savcılığı nda talimatla ifade veren 2. Er genekon davasının tutuksuz sanığı emekli Albay Arif Doğan, JİTEM in Jandarma Genel Komutanlığı nın em riyle Jandarma Asayiş Bölge Komu tanlığı bünyesinde ikinci bir emre kadar Jandarma İstihbarat Terörle Mü cadele Grup Komutanlığı adı altın da deneme amaçlı kurulduğunu söyle di. JİTEM in kurucusunun kendisi ol duğunu, yapının oluşturulma emrini ise Jandarma Genel Komutanı Burha nettin Bigalı nın verdiğini söyleyen Doğan, JİTEM in kadrosunun subay lardan oluştuğunu, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ın ise paralı ajan ol duğunu belirtti. Doğan, Genel Komutanlık emri, İç işleri Bakanlığı ve Genelkurmay ona yıyla kurulan bu istihbarat teşkilatının kuruluşuna ilişkin yasal mevzuatı ba kanın onayına kendisinin sunduğunu an lattı. Dönemin İçişleri Bakanı nın Mus tafa Kalemli ve Emniyet Genel Mü dürü nün ise Saffet Arkan Bedük ol duğunu anımsatarak Gerek jandarma, gerek polis mıntıkasında da bakan emri ile istihbarat çalışmaları yapı yorduk. İstihbarat elemanları prim karşılığında çalışırdı. JİTEM ope ratif istihbarat birimiydi dedi. 1990 yılında görevden ayrıldığını ve görevi o dönem albay rütbesindeki emekli Tuğgeneral Veli Küçük e dev rettiğini söyleyen Doğan, Küçük ün Olağanüstü Hal OHAL bölgesi dışın da görevli olduğunu, JİTEM isimli OHAL bölgesi sınırları içerisinde kalan görev alanına ilişkin yetkisini kimseye devretmediğini söyledi. Mahmut Yıldırım ın mükemmel bir istihbaratçı olduğunu savunan ve sade ce bir kere beraber yemek yediklerini an latan Doğan, Kendisi Jandarma İs tihbarat Grup Komutanlığı na bağ lı bir elemandı. Maaşlı bir ajandı. Kendisinin iki sene çalıştığını biliyo rum. Ben Mahmut Yıldırım ın va tanperver biri olduğunu bilirim di ye ifade verdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle