23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 3 TEMMUZ 2009 CUMA 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN ‘Sivil’i Gerçek Sivil Haline Getirmek Son zamanlarda hukuki sorunlarla ilgili olarak, usul ve esas konularına fazlaca değindiğimden ve özel- likle hukukta usulün de esas kadar önemli olduğu- nu sıkça vurgulamaya çalıştığımdan, şekli tümüyle bir yana fırlatıp atanlar takımından olmadığımı bir kez da- ha belirtmeyi gereksiz görüyorum. Ama toplumumuzun kavramların özüyle fazla ilgi- lenmemesi sonucunda ortaya çıkan kargaşanın ya- nı sıra, öz ile biçimi birbirine karıştırıp, biçimsel de- ğişiklikleri özden değişimlerden ayıramaması yü- zünden, konuların sağlıklı tartışmasına uzak kaldığı- nı görmemek mümkün mü? Çok partili yaşamı neredeyse 65 yıla ulaşan ve bu süre zarfında sivil yetersizliğini hep askerin müda- halesiyle kapatmaya alışmış olan bir toplumda, kay- nak dillerinde birçok anlamı kapsayan “sivil” sözcü- ğünün hep askerinin karşıtı olarak algılanıp kullanıl- masına da şaşmamalı. Kimse de zahmet buyurup, sivil sözcüğünün kar- şılığına ya da daha doğrusu karşılıklarına bak- mak gereğini duymamıştır. Oysa bu zahmete girilmiş olsaydı eğer, örneğin Fransızcada sivil sözcüğünün anlamlarından birinin de, “dinsel hiyerarşi ve dinsel yapı dışında olan”, ol- duğunu görürlerdi. Böyle olunca da, tarikatlar ve cemaatlerin sivil top- lum sınırları içinde olmadığını anlarlardı. Bizde demokrasiyi ve kavramlarını bilmeyen, ama demokratlığı hiç dilden düşürmeyenler için sivil söz- cüğünün anlam sınırları dar ve basittir. Asker ünifor- malı olmayan her şey sivil olarak algılanmaktadır. Gariptir, 12 Eylül günü darbe yapmış olan ünifor- malıları can ve gönülden alkışlamış olanlar, daha son- ra onlara karşı çıkarlarken, üniformalı olmayan her- kesi sivil olarak bağırlarına basmışlardır. Org. Evren’in iktidarında, ekonomik işlerden so- rumlu başbakan yardımcısı konumunda olan Turgut Özal sonraki dönemin sivil iktidarı olarak algılanmakla kalmamış, aynı zamanda, sivilliğin ülke çapında simgesi olarak görülmüştü. Bunlara göre, sivilin anlamı basitti: Devlet Dikim- evi’nden giyinmeyenlerin hepsi ve onların yaptıkları her şey. Turgut Özal Devlet Dikimevi’nden giyinenlerin ik- tidarındaki hizmetlerini unutturmak ve tam bir sivil ol- duğunu kanıtlamak için kılık kıyafetini değiştirmiş, Bi- jan’dan giyinmeye başlamıştı. Bu şeklî giysi değişikliği, kamuoyuna, Özal’ı sivil ola- rak algılaması için yetmişti. Bu değişiklikten sonra, ne Özal’ın o zaman yürür- lükte olan ve lider sultasını engelleyici hükümleri içe- ren Siyasal Partiler Yasası’nın ilgili maddelerini lider sultasına imkân verecek biçimde değiştirmesine dikkat edilmişti, ne “Anayasa bir kez delinmekle bir şey olmaz” demesine, ne de 12 Eylül’ün eski siyasi liderlere getirdiği yasağın sürmesine destek vermiş olmasına... Bijan’dan giyiniyordu ya, salt bu sivil olmasına ye- terdi... Oysa sivillik, giysi ve görüntü sorununun ötesinde öze taalluk eden bir konuydu. Bir siyasetçi, demokratik, özgürlükçü çözümler üret- mek yerine, tepeden inmeci (Siyasi Partiler Yasa- sı’ndaki lider sultası olanağı gibi) yasakçı (12 Eylül si- yasi yasaklarının sürmesini istemek gibi) ya da kurallar yerine liderin iznini öne çıkaran (“Anayasa bir kere de- linmekle bir şey olmaz” demek gibi) çözümleri geti- riyorsa, giysisi ne olursa olsun sivil değildi. Olaylara bu gerçekçi açıdan baktığınız zaman, AKP’nin TBMM’den baskınla geçirdiği yasadaki as- keri-sivil mahkeme ayrımının aslında söz konusu mah- kemelerin şu andaki durumları ve uygulamaları göz önünde bulundurulduğunda pek bir anlam taşımadığını görürüz. Eğer yapılan düzenleme pratikte, askeri mahke- melerin sakıncalarını ortadan kaldıracak, yargı ba- ğımsızlığının tam işlediği, siyasallaşma tehlikesinden uzak “gerçekten sivil mahkemeler” çözümü getirmiş olsaydı, sivil ve demokratik bir girişim olarak alkışla- nabilirdi. Sanıyorum, sivil-asker tartışmasının bir anlamı yok. Kimse askeri çözümü sivil çözüme yeğlemez, hiç değilse demokraside. Asıl tartışma sivil kavramını gerçekten sivil demo- kratik bir hale getirme noktasında düğümleniyor. asirmen@cumhuriyet.com.tr İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN namikzafer@yahoo.com ‘ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ’ İBARESİ KULLANILAMAZ’ Toptan’dan siyasilere yargõya saygõ uyarõsõ ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - TBMM Baş- kanõ Köksal Toptan, Tür- kiye’de “darbe riski” ol- madõğõnõ belirterek, “Dar- be düşünülebilir ama bunlar eyleme dönüşme- diği sürece suç teşkil et- mez” dedi. Kanal A televizyonunda canlõ yayõna katõlan Köksal Toptan, gece yarõsõ çõkarõ- lan ve askerlere sivil yargõ yolunu açan yasa değişik- liği konusunda cumhur- başkanõnõn inceleme süre- si olduğunu, ayrõca Ana- yasa Mahkemesi denetimi süreci bulunduğunu belir- terek bu konuda odaklaş- mayõ doğru bulmadõğõnõ ifade etti. Toptan, düzenle- menin Genelkurmay Baş- kanõ ve kuvvet komutanla- rõnõ korunaksõz hale getir- diği yorumlarõnõn sorul- masõ üzerine de şunlarõ söyledi: “Endişe varsa o endişeleri giderecek bir tartışmanın yapılmasında yarar var. Herkesin dokunulmazlığı- nın olduğu bir yerde, TSK gibi çok önemli, günlük siyasetin ve tartış- maların dışında tutulması gereken bir kurumla ilgili hassasiyetlere dikkat et- memiz lazım.” Toptan bir başka soru üzerine de devletin zirvesinde gerilim olabileceği- ne inanmadõğõnõ, çünkü herkesin so- rumluluğunun bilinci içinde olduğunu kaydetti. Köksal Toptan, “uç” fikirlerin toplumun renkleri olduğunu kaydederek “Darbe düşünebilir, faşizan, komü- nizan bir düşüncenin sahibi olunabi- lir. Ama bunlar eyleme dönüşmediği müddetçe suç teşkil etmez. Herkes is- tediği şekilde düşünebilir. Darbeyi dü- şünmek düşünce özgürlüğü içerisin- de ama düşünce eyleme dönüştüğü za- man ne olur? O zaman devletin ku- rumları gerekeni yapar” görüşünü dile getirdi. Toptan, “Bir darbe riski var mı?” sorusuna da “Yok. Bütün tar- tışmalara baktığımız za- man, herkes birtakım eleştiriler yapıyor. Ama ondan sonra herkes gelip bir noktada duruyor, o durduğu nokta, demok- rasidir” karşõlõğõnõ verdi. TBMM Başkanõ Toptan, “İrtica eylem planı, belge midir, yoksa kâğıt parça- sı mıdır?” sorusu üzerine şunlarõ söyledi: “Ben işin sonucunu bekliyorum. Belgeyse Türkiye’nin ge- leceği açısından bir endi- şem olmaz ama üzülü- rüm. Bu belge doğru de- ğilse, o zaman belki daha çok üzülürüm. Çünkü sahte ise, kâğıt parçası ise o zaman bunu ortaya koyanların kötü niyeti var demektir. Kurumlarara- sı çatışmayı sağlamak gi- bi bir hedefleri var de- mektir. O daha kötü.” “Ergenekon terör ör- gütüne ETÖ diyor musu- nuz?” sorusuna Toptan, “O zaman savcılara, mahke- melere lüzum yok. Burada ilamı ke- selim, altına mührü basalım. TBMM olarak ‘mahkûmiyet ya da beraat kara- rõ verdik’ diyelim. O ibareyi kullan- mıyorum, kimse de kullanamaz” ya- nõtõnõ verdi. Köksal Toptan, Ergenekon isminin kutsal olduğunu belirterek bu is- mi savcõlar ya da mahkemelerin verme- diğini, birisinin söylediğini kaydetti. Anayasa değişikliği ile ilgili sorularõ da yanõtlayan Toptan, hayalinin sõfõrdan yeni bir anayasa yapmak olduğunu söy- ledi. Toptan, “Bunun için bir yasa çı- karmamız ve bu yasayla da anayasa yapımcısı bir Meclis kurmamız lazım. 150 kişilik bir Meclis düşünülebilir. Bu Meclis’e de ‘2 yõl içinde bir anayasa yap’ denir” görüşünü dile getirdi. Toptan Meclis Başkanlõğõ’na yeniden aday olup olmayacağõ konusunda ise bu konuda- ki kararõ Başbakan Tayyip Erdoğan ve AKP yöneticileriyle birlikte vermek durumunda olduklarõnõ bildirdi. “Çaycõnõn bile dokunulmazlõğõ olduğu yerde TSK gibi kurumlarla ilgili hassasiyetlere dikkat edilmeli” diyen Köksal Toptan, Ergenekon terör örgütü tabirini kullananlarõn kendilerini yargõnõn yerine koyduklarõnõ belirtti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - ABD’nin An- kara Büyükelçiliği tarafõndan 233. bağõmsõzlõk yõldö- nümü dolayasõyla verilen resepsiyona Kurmay Albay Dursun Çiçek’in tahliyesi damgasõnõ vurdu. Genel- kurmay 2. Başkanõ Orgeneral Hasan Iğsız, Çiçek’in tahliyesini değerlendirirken, “Konu sadece Türk Si- lahlı Kuvvetleri değil. Büyük resme bakın. Hukuk herkese lazım” dedi. CHP Genel Başkanõ Deniz Bay- kal da Çiçek’in tahliyesinin “Gerilimin ateşini dü- şürdüğünü” söylerken “Gerilim bitti mi” sonusu üze- rine “Onu söylemek için erken” yanõtõnõ verdi. Resepsiyonda konuşan Başbakan Yardõmcõsõ Cemil Çiçek, bağõmsõzlõk günü nedeniyle ABD’nin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey’i kutlarken, Barack Oba- ma’nõn ilk denizaşõrõ ziyaretini Türkiye’ye yapmasõ- nõn Türk-ABD ilişkilerine yeni bir ivme kazandõrdõğõnõ vurguladõ. Çiçek, “Şimdi bu ivmeden de güç alarak, model ortaklığımızın da gerektirdiği gibi ilişkileri- mizi her yönüyle geliştirmek için beraberce çalış- ma zamanı” dedi. Jeffrey ise iki ülke arasõndaki iliş- kilerin birçok zorluk ve test zamanlarõnda güçlülüğü- nü kanõtlamõş, sõra dõşõ önemde bir ilişki olduğunu be- lirterek, “Türkiye, büyük karmaşıklıkların yaşan- dığı bölgede güvenlik ve ekonomik kalkınmasıyla bir istikrar adası konumundadır” diye konuştu. Re- sepsiyona devlet bakanlarõ Zafer Çağlayan ve Ege- men Bağış, Milli Savunma Bakanõ Vecdi Gönül, Ta- rõm ve Köyişleri Bakanõ Mehmet Mehdi Eker, Ulaş- tõrma Bakanõ Binali Yıldırım, TBMM Dõşişleri Ko- misyonu Başkanõ Murat Mercan, YÖK Başkanõ Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, 9. Cumhurbaşkanõ Sü- leyman Demirel ile çok sayõda davetli katõldõ. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanõ Özdemir Özok, yürütmeyi arkasõna alan savcõlõğõn masaya yatõrõlmasõ gerektiğine işaret ederek “Ergenekon, yargõdaki perişanlõğõ ortaya koymuştur. 2002’den bu yana hukukun balansõ bozulmuştur” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ümraniye’de, 12 Haziran 2007’de ele geçirilen el bombalarõnõn ardõndan baş- latõlan Ergenekon soruştur- masõnda, gözaltõna alma iş- leminden evlerin aranmasõ için seçilen saatlere kadar pek çok konu tartõşma yarat- tõ. Son dönemde ise soruş- turma kapsamõnda verilen tutuklama kararlarõ dikkat çekiyor. “İrticayla Mücadele Ey- lem Planı”nõ hazõrladõğõ ile- ri sürülen Albay Dursun Çi- çek hakkõnda, Ergenekon savcõlarõnõn sorgusunun ar- dõndan tutuklanmasõndan 18 saat sonra tahliye kararõ ve- rildi. Bu durum Ergenekon’da ilk kez yaşanmõyordu. So- ruşturma kapsamõnda tutuk- lanan, ATO Başkanõ Sinan Aygün, Prof. Yalçın Kü- çük, emekli Hâkim Albay Tanju Güvendiren’in de aralarõnda bulunduğu kişiler, emekli askerler, muvazzaf teğmenler, Bağõmsõz Cum- huriyet Partisi (BCP) Genel Başkan Yardõmcõsõ Engin Aydın gibi çok sayõda ismin tutukluluklarõna yaptõklarõ iti- razlar yerinde görülerek tah- liyelerine karar verilmişti. Yaşanan gelişmeler savcõlõk ve nöbetçi hâkimliğin yeter- li delil olmadan tutuklama yoluna gittiği kuşkusunu gün- deme getirdi. TBB Başkanõ Özdemir Özok, son yaşanan olaylar karşõsõnda yürütmeyi arkasõ- na alan savcõlõk kurumunun masaya yatõrõlõp yetkilerinin tartõşõlmasõ gerektiğine işaret ederek “Başbakan kendini savcı ilan edebiliyor, kendi zırhlı aracını savcıya (Ze- keriya Öz) verebiliyor. Yü- rütmeyle savcılığın aynı kulvarda hareket ettikleri gözleniyor” dedi. Hükmü veren yargõcõn da olasõ bas- kõlara karşõ koyabilecek bi- çimde güçlendirilmesi ge- rektiğini dile getiren Özok, şu değerlendirmeyi yaptõ: “Er- genekon yargıdaki peri- şanlığı ortaya koymuştur. Son dönemde yargı adına o kadar çelişkili davranışlar sergileniyor ki, bırakın sa- de yurttaşı, hukukçuyum diyen insanlar bile olayları yorumlayıp, değerlendire- miyor. 2002 yılından bu yana Türk hukukunun ba- lansı bozulmuştur.” Ciddiyet zedeleniyor Avukat İsmail Sami Çak- mak da soruşturma genelin- de usul yasalarõnõn emredici hükümlerine uyulmadõğõna işaret ederek “Fiili durum yaratılarak yargılama sür- dürülüyor. Albay örneğin- de askeri savcılık takipsiz- lik vermiş. Takipsizlik ka- rarı verilen kişiyi şüpheli olarak çağırmanın yasala- rımızda yeri yoktur. Nasıl- sa tutuklama kararları hep aynı nöbetçi hâkime denk geliyor. Ama itiraz üzerine üst mahkeme tahliye kara- rı veriyor. Bu yargının cid- diyetini zedeliyor” dedi. ‘TEHDİDİN SON AŞAMASI’ Beka uyarısı MGSB’de de var ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Genelkur- may Başkanõ Orgeneral İlker Başbuğ’un TSK’ye yönelik psikolojik harekâtõ “devletin beka soru- nu” olarak nitelendirdiği durum Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde de (MGSB) tanõmlanõyor. “Beka sorunu” devlete yönelik risk, tehlike ve tehdidin ulaştõğõ son boyutu oluşturuyor. Başbuğ son basõn toplantõsõnda TSK’ye yönelik faaliyetleri “beka sorunu” olarak tanõmlamõştõ. MGSB’de “beka”nõn tanõmõ, “Bir devletin top- rak bütünlüğünü, ahdi hukukunu ve anayasal düzenini iç ve dış tehditlere karşı koruyarak hayatiyetini devam ettirmesidir” şeklinde yapõ- lõyor. Türkiye güvenlik kavramõnõ NATO’nun do- kümanlarõ çerçevesinde oluşturuyor. Bu dokü- manlarda devlete yönelik olumsuz unsurlarõn aşa- malarõ “risk, tehlike ve tehdit” olarak sõralanõ- yor. Bu olumsuzluklarõn devleti etkileme aşama- larõ da şöyle sõralanõyor: “Risk, tehlike ve tehdit- lerin etkilediği önemli ulusal çıkarlar, risk, teh- like ve tehditlerin etkilediği yaşamsal ulusal çı- karlar ve bu unsurların devletin bekasına (var- lığını sürdürme) yönelik etkileri.” Devletin be- kasõna yönelik tehdit, devletin kendisine yönelti- lebilecek tehditlerin en tehlikelisi ve son aşamasõ olarak kabul ediliyor. Emekli generaller, NATO dokümanlarõna göre “devletin bekasının riske girmesinin silahlı kuvvetleri otomatik olarak devreye soktuğu” değerlendirmesini yapõyor. Çiçek’in mahkeme tarafõndan 18 saat sonra serbest bõrakõlmasõ Ergenekon savcõlarõnõ yeniden gündeme taşõdõ Tahliye karmaşasõ Iğsız: Büyük resme bakın Genelkurmay 2. Başkanõ, Albay Çiçek’in tahliyesini değerlendirirken ‘Konu sadece TSK değil’ vurgusu yaptõ. CHP lideri Baykal da ‘Karar gerilimin ateşini düşürdü’ dedi Orgeneral Iğsız.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle