25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 24 TEMMUZ 2009 CUMA 6 HABERLER BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Açılsın Kapılar!.. “İkinci Ergenekon” denen dava başladı. 56 sanıklı davada sanıklar arasında, iki emekli or- general Mehmet Şener Eruygur ile Hurşit Tolon, yazar Mustafa Balbay, eski İstanbul Organize Suç- larla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan, eski Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan, ATO Başkanı Sinan Aygün de var. Sanıklar, -malum- TBMM’yi ve hükümeti yıkmaya çalışmakla suçlanıyor... Davanın 20 Temmuz’a rastlayan duruşmasına, 16’sı tutuklu 29’u tutuksuz sanık katılıyordu. Böylece, tutuksuz sanıklar da vardı. Davada avukatları; Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Mehmet Ali Çelebi ve Gürbüz Çapan’ın tahliyesini istediği halde, mahkemece reddedildi. Oysa o günkü duruşmada asıl beklenen buydu, ol- madı. Niçin? Özellikle Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve Gürbüz Çapan’dan biliyoruz: Onlar da bir kuşluk vakti evlerinden alındılar ve tutuklandılar; o günden beri hiçbiri, neden ötürü toplumdan koparılıp hap- sedildiklerini öğrenmiş değiller. Balbay, duruşma günü, tam 137 gün köşesinden uzaktı. Yargılamanın evrensel kurallarından birisidir: Tutuklanan, en kısa süre içinde, bunun yasal ne- denini bilmelidir. Ergenekon Davası’nda buna uyulmadı, uyul- muyor. Bunun korkunç sonuçları da ortada: Rektörler ve Prof. Erol Manisalı, hapishane koşulları içinde sağ- lıklarını kaybettiler. Bu saygın kişiler, en kısa süre- de tutuklanmalarının nedenlerini bilmeli ve hemen salıverilmeliydi; sonraki aşamada gerekiyorsa, tu- tuksuz olarak gelip mahkeme huzuruna çıkmalıy- dılar, çıkacaklardı. Bu koşullara uyulmadı, uyulmuyor: 20 Temmuz bir fırsattı, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Gürbüz Çapan ve benzeri sanıklar bilgilendirilip salıveril- meliydi; olmadı, şimdi de 6 Ağustos’a ertelendi... 6 Ağustos’ta kapılar açılacak, açılmalı!.. İstediğimiz, elbette yargıdan kaçmak değildir, is- tediğimiz, yargılamanın ilkelere uygun olarak ya- pılmasıdır. Ne var ki, Ergenekon Davası, kimi yön- leriyle gereksiz yaralar alıyor. İşte, Sayın Cüneyt Ülsever’in kaleminden (Hür- riyet, 21.7.2009) kimi tespitler: 1) Birileri “yandaş medya”ya bilgi sızdırarak da- vanın “siyasi boyutunu” gereğinden fazla öne çı- karıyor. Toplumda “rövanş” duygusu pompalanı- yor; 2) Aramalarda Ceza Muhakemesi Yasası’na uyulmadığına dair iddialar aldı başını gidiyor; 3) İddiaların önemli bir bölümü “izinli/izinsiz” ya- pılan “telefon dinlemeleri”ne dayanıyor. Bu dinle- melerin büyük bir bölümü “delil” olarak kabul görmeyebilir; 4) Son olarak da, “gizli tanıklarda” defolar bası- na yansımaya başlamıştır... Ergenekon Davası’na yönelik en temel eleştiri de “ucu açık” olmasıdır... Gelip vardığımız son durakta “Hukuka sığınmak da darbecilik oldu”. Okurlarımızın, Emre Kongar Hocamızın, gazetemizin 18 Temmuz günlü nüs- hasındaki yazısını okumalarını çok isterdim. Özeti de şu: Bir iktidar hırsı, bir rejim değiştirme tutkusu, kendisini güçlü gördüğünden sınır tanı- mıyor: Gerçekliği tartışmalı belgeler medyaya sız- dırılıyor, arkasından da hem orduya hem de med- yaya yönelik darbecilik suçlamaları şiddetlendirili- yor... Kim bu üzerimize gelenler? Sayın Ruhat Mengi’nin şu satırları önemlidir: “7 yıl boyunca her istediğini yapan, devletin tüm ku- rumları ve sorumluları üstünde (Meclis Başkanı da- hil, RTÜK, yargı dahil) baskı kuran, Deniz Feneri gi- bi mutlaka açılması gereken uluslararası bir yolsuzluk davasını bile açtırmayan ve ‘asıl failler’ denilen isim- lerin hepsine dokunulmazlık sağlayan, istediği in- sanı ise ‘rektör, gazeteci, sivil toplumcu’ demeden cezaevine tıktıran bir iktidar...” (Vatan, 19.7.2009) AKP’ye, önce ona çeviriniz gözlerinizi! Ve bizler, yargıya gerçekten saygı duyan ve onu her şeyden üstün gören bir ulus olarak, yargıyı, re- zil amaçlarına araç etmekte fütursuz yürüyen bir par- tiye ve onun ortaklarına karşıyız ve mücadelemizi sürdüreceğiz... TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] - www.mehmetfarac.com Türkiye ‘Siyasallaşma Planı’na Hazır mı?.. Bedel Biçilen Ölümler!.. ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - CHP Genel Başkanõ Deniz Baykal, Başbakan Tayyip Erdo- ğan’õn Kürt açõlõmõ ile ilgili açõkla- malarõ konusunda “Sen önce ‘söz ola kese savaşõ’ noktasına gel, onun öte- sine de geçme... Terörün kesin bi- çimde kalktığı görülmeden her- hangi bir müzakereye sakın yö- nelme” değerlendirmesini yaptõ. Baş- bakan Erdoğan’õn “HSYK’nin fiili başkanı olduğunu” vurgulayan Bay- kal, “Hukuka, yargıya tasallut var. Savcıya, hâkime endeksli dava ol- maz” dedi. Baykal, “TSK’yi yıp- ratma, yıldırma konusunda siste- matik bir çaba olduğunu” kayde- derken de, Başbakan Erdoğan’a “TSK’den elini çek, TSK senin ve- sayet arayacağın alan değildir” di- ye seslendi. ‘Cunta açığa çıkarılmalıdır’ CHP lideri Baykal dün düzenledi- ği basõn toplantõsõnda TSK’ye yöne- lik tartõşmalarõ anõmsatõrken, şu gö- rüşleri dile getirdi: “Şu noktada kararlılık sergilen- di: Ortada ciddi bir komplo, tertip varsa, TSK’nin içinde bir cuntanın varlığını ortaya koyan belgeler gerçekten bulunmuşsa, derhal TSK içindeki bu cunta açığa çıkarılma- lıdır... Ve Türkiye sadece onlarla il- gili olarak değil, gelmiş geçmiş bü- tün darbe girişimleriyle de gere- kirse anayasa değişikliğini gerçek- leştirerek hesaplaşabilmelidir... Ne oldu sonra, bu konuyu unuttuk galiba? Başbakan’ı günlerce ko- nuşturan, medyada silahlı kuvvet- lere karşı kampanyaya fırsat veren bu olayın altında ne yatıyor? San- ki bu olay yaşanmamış gibi, rüya- da gibiyiz. Bunlar konuşuldu, gel- di geçti. Geldi geçti ama yıktı da geçti. Çökertti de geçti. Kurumlar, güvenilirlikler, saygınlıklar perişan oldu. ‘Sistematik bir çaba içindeler’ TSK’yi yıpratmak, yıldırmak, etkisizleştirmek konusunda siste- matik bir çaba götürüldüğünü gör- mezlikten gelmek mümkün değil- dir. AB sürecinde TSK’nin dö- nüşümü doğaldır. Problem; bu haklı, meşru, makul, herkesin içi- ne sindirdiği doğal dönüşümü, bir hesaplaşmanın, bir intikamın, bir özel kavganın dayanağı haline dön- üştürme tehlikesidir. Ve maalesef bugün Türkiye’de bir demokratik evrim mi yaşıyoruz silahlı kuvvet- lerle ilgili olarak, yoksa silahlı kuv- vetlere yönelik bir husumetin, bir intikam alma gayretinin sergilen- mesine mi tanık oluyoruz? Başba- kan’ın şahsında ortaya çıkan ve- sayet manzarası vardır, bu vesa- yetin sınırlarını netleştirme ihtiyacı vardır. TSK’ye yönelik vesayet arayışları fevkalede yanlış olur. Başbakan’a diyorum ki; elini TSK’den çek. TSK senin vesayet arayacağın alan değildir.” Baykal, “yargıyı sindirme, etki- sizleştirme ya da etki altına alma, vesayeti yargıya taşıma mücadele- si sürdürüldüğü”nün altõnõ çizdi. Baykal “vesayeti yargıya taşıma ko- nusunda sistematik bir çaba gös- terildiğini, bunun Ergenekon da- vasında net olarak göründüğünü” vurgularken, “Başbakan, davadan önce, savcı arıyorum, dedi. Sonra buldu, bununla da yetinmedi ken- disi savcı oldu, sonra ‘terör örgütü’ diye hüküm vererek hâkimliğe ter- fi etti. Başbakan Yardımcısı da, Er- genekon’u ezdik, diyor... Dava sürüyor” açõklamasõnõ yaptõ. Erdo- ğan’õn HSYK’nin çalõşmalarõ ile ilgili sözlerini eleştiren Baykal’a, Anaya- sa Mahkemesi’nin mayõn yasasõ ile il- gili kararõ iletildi. Baykal, “Yanlış Anayasa Mah- kemesi’nden döndü. Anayasa Mah- kemesi’ne parlamentoda üye seçi- lirse, yapısı değiştirilecek olursa bu kararlar artık çıkamaz hale gelir” dedi. Baykal, “Hukuka, yargıya ta- sallut var. Savcıya endeksli dava ol- maz, hâkime endesli dava olmaz. Hukuk gayri şahsidir... Dosya içe- riğine göre bazen bir savcı, bazen başka bir savcı hukukun kuralla- rı doğrultusunda dosyanın içeriği- ni göz önünde bulundurarak, ge- reken kararı alır. Dava vardır 30 yıl sürer. Kaç defa hâkim, savcı, avu- kat değişir, tapu davalarında yay- gındır. Öyle anlaşılıyor ki Ergene- kon da böyle olacak. ‘Falan davaya bu savcõ bakacak, ona göre kurgu- landõ, dokunmayõn’ mı diyorsu- nuz?” açõklamasõnõ yaptõ. ‘Anayasayı neden ihlal ediyorsun’ Baykal, Başbakan Erdoğan’õn Ana- yasa Mahkemesi’ne başvurularõ ile il- gili eleştirilerine “Senin vesayetine bu aşamada dur diyebiliyoruz. Sen niye 32 defa anayasayı ihlal edi- yorsun?” karşõlõğõnõ verdi. Baykal, sözlerini “Benim davalarım belediye başkanlığıyla ilgili, diyor. Doğru. AKP ile ilgili yolsuzluk davaları AKP gidince açılacak. Orada kurt gibi bekliyor...” diye sürdürürken kendisini izleyen CHP Grup Baş- kanvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nu işaret etti. Erdoğan’õn “Doymadılar, gitmiyorlar” içerikli eleştirilerine “Gelmedik ki, gidelim. Biz doymak için siyaset yapmıyoruz, o senin an- layışın, afiyet olsun. Anlaşılıyor ki, 2015’te doyacak” karşõlõğõnõ ve- ren Baykal, “Başbakan yalancı ço- ban gibi. Darbe geliyor, diye diye yalancı çoban rolünü üstlendi. Ya- lancı çoban hikâyesinde, kurt geli- yor, diye korkutma vardır... Bu da, kurt geliyor, deyip yargıyı, TSK’yi, vatandaşı yıldırmaya çalışıyor” de- di. Baykal, Abdullah Öcalan’õn açõklayacağõ yol haritasõnõn çözüme bir katkõsõ olup olmayacağõ sorusuna da “Hayır” yanõtõnõ verdi. Baykal, Er- doğan’õn çocuk eğitimi ile ilgili söz- lerini eleştirirken de, Münevver Ka- rabulut cinayetine dikkat çekerek, “Sen ‘davulcuyu, zurnacõyõ’ bırak, görevini yap, sanığı bulup getirip Türkiye’de yargılanmasını sağla” dedi. Baykal’dan Erdoğan’a HSYK, Ergenekon, YÖK ve Kürt açõlõmõ eleştirisi: Yalancõ çoban gibisin ‘DENİZ FENERİ NE OLDU’ “Eski RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın yargılanmadığını, Er- genekon savcıları hakkında so- ruşturma izni verilmediğini, Hrant Dink cinayetinde güvenlik güçlerinin himaye edici tavrıyla ilgili soruşturma izni verilmedi- ğini” anõmsatan Baykal, “TSK’yi soruşturuyorsun, onları soruş- turmuyorsun. Yer, gök Ergene- kon... Ne oldu Deniz Feneri, da- va açıldı mı” diye sordu. Baykal, YÖK’ün son kararlarõya ilgili olarak “Türkiye’de meslek eğitimi ve eğitim birliği ilkesi tahrip edilmiştir. İktidarın der- di ideolojiktir. Meslek eğitimi iflas etmiştir, devlet eğitimi unut- muştur. Eğitim, tarikat, cemaat ve belli çıkar yapılanmalarına terk edilmiştir” görüşünü dile ge- tirdi. Kürt açõlõmõ çerçevesinde yapõlacak en temel işin Güneydo- ğu’da gerekirse “pozitif ayrımcı- lık”la nitelikli eğitim olanaklarõnõn sağlanmasõ olduğunun altõnõ çizen Baykal, “Gizli gizli ayrıştırmaya yönelik önlemler doğru değil- dir. Öyle bir beklenti yaratıyor- sunuz ki, sonra birileri konuşu- yor, o zaman da çıkıp ‘söz ola kes- tire başõ’ diye uyarıyorsunuz. Sen önce -yine Yunus’un dizelerindeki gibi- ‘söz ola kese savaşõ’ nokta- sına gel. Onun ötesine de geçme. Yanlış bekleyişler yaratma. Te- rörün kesin, net biçimde ortadan kalktığı görülmeden herhangi bir ilişki, temas, müzakereye sa- kın yönelme” dedi. Deniz Baykal, Başbakan Tayyip Erdoğan’õn Kürt açõlõmõ ile ilgili açõklamalarõ konusunda “Sen önce ‘söz ola kese savaşõ’ noktasõna gel, onun ötesine de geçme” diye seslendi. (Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ) 10 yıldır İmralı’da yatan Abdullah Öca- lan “Kürt sorunu için yol haritası” adlı bir “çözüm raporu” açıklayacağını duyurunca hükümet panikle harekete geçti! Başbakan Erdoğan, “Güneydoğu açılımı” için “bir haf- ta önce” MGK yetkilileriyle birlikte çalışma başlatıldığını söyledi. Peki, hem Öcalan hem de hükümetin açıklayacağı öneriler kanla dayatılan sorunu çözebilecek mi?.. Şunu vurgulamak ge- rekir ki, raporlar sorunun giderilmesi konusunda kesinlikle paralellik içer- meyecektir. PKK’nin son 10 yılda nasıl bir dönü- şüm sergilediğini bilme- den yapılan analizler ise havanda su dövmekten ileri gitmeyecektir! Hükümet, sorunu Gü- neydoğu’ya yalnızca ekonomik yatırımlar ya- parak çözebileceği şeklinde yanlış bir yak- laşımda ısrar etmektedir. Ancak Urfa Tü- nelleri’nin temellerinin atıldığı 1977’den iti- baren GAP’a 17 milyar dolar harcanması- nın terörün bitirilmesinde en önemli etken olmadığı görülmüştür! Örgüt, toplumun yoksul kesimlerinden beslenmektedir. Yö- re insanı PKK ve DTP’nin propagandaları nedeniyle etnik beklentilerini, ekmek kav- gasının çok önüne geçirmiştir! Öldürülen on binlerce teröristin ailesi ve aşireti devletle kan davalı haline getirilmiştir! Terör örgütü bu yapı içerisinde bölgedeki yüz binlerce in- sanı da “milis”e dönüştürmüştür! PKK artık eski PKK değildir!.. TBMM’de- ki uzantısının şahin politikaları, örgütün propagandalarını bile geride bırakmıştır! Ör- güt ise DTP aracılığıyla yürüttüğü “Öcalansız çözüm, çözüm değildir”, “İrademiz Öcalan” ve “Sayın Öcalan” kampanyalarıyla da önemli bir seçmen kitlesi yaratmıştır! Nite- kim 29 Mart seçimlerinde DTP’nin be- lediye başkanlığı sayısını 49’dan 101’e çıkarması da Kürt siyasetindeki devinimi göstermektedir! ‘Tek devlet, tek bayrak!’ PKK aynı zamanda ilk çıkış ge- rekçelerini de, değişen bölge ve dünya koşulları gerçeğinde bir tara- fa itmek zorunda kalmıştır. “Bağım- sız Kürdistan” düşü kanla boyanmış halıların altına süpürülmüştür. PKK’cilik oynayan kimi zavallıların has- talık haline getirdikleri devlet ve Kemalizm düşmanlığını bir tarafa bırakırsanız, örgüt ül- kenin sınırlarıyla ilgili dayatmadan da artık uzaklaşmıştır! Bu yaklaşımı Öcalan geçti- ğimiz haftalarda, “Ben burada Sayın Erdo- ğan ve Sayın Baykal’a açık çağrımı yapı- yorum. Biz Cumhuriyetin başlangıç ilkele- rine karşı değiliz. Mustafa Kemal’e de kar- şı değiliz” diyerek bir kez daha dışa vur- muştur. Öcalan’ın yol haritasının ilk dura- ğında bu yüzden “tek devlet, tek bayrak” slo- ganı vardır!.. ABD ve Kürt yönetiminin baskılarının yanı sıra PKK’nin örgütsel değişimi ve ya- şadığı erozyon da siyasal çözüm beklenti- sini tetiklemiştir. PKK askeri açıdan da ar- tık eski PKK değildir. Özellikle TSK’nin son 1.5 yıllık hava ve kara operasyonlarıyla 600’den fazla yaşam alanını kaybeden, Kan- dil Dağı’nda hareket alanını iyice yitiren, lo- jistik ve eleman sıkıntısı çeken örgüt şiddet yorgunudur! Öcalan tüm bu açmazların far- kındadır ve 10 yıllık hapsin yarattığı psiko- lojik baskının da etkisiyle “son kez” çözü- mü zorlayacaktır! PKK’nin 25. eylem yıl- dönümü olan 15-20 Ağustos arasında İm- ralı’da açıklanacak yol haritasının temel taş- ları bellidir. Geçmişteki açıklama ve uyarı- larının satır araları da kanıtlıyor ki, Öcalan Güneydoğu illerinde Kürt kökenli yurttaş- ların belediyecilik ve eğitim çalışmalarını özerk biçimde yürütebileceği bir yöntem- de ısrar edecek. Halfetili “Apo”, PKK kad- rolarının siyasete kazandırılması için genel affın yanı sıra kendi konumu üzerinde de “Mandela” örneğiyle tartışma başlatılma- sını önerecek! Öcalan, PKK’nin son kon- gresinde vurguladığı siyasallaşma kararla- rını da öne çıkaracak. Kürt dili ve Kürt kim- liğinin anayasaya konulmasına ilişkin talepler Öcalan’ın yol haritasında ısrarla vurgula- nacak! Peki, Türkiye kamuoyu bu planlara hazır mıdır? Asıl mesele işte budur?.. Bundan tam 4 yıl önce Urfa’nın Viranşehir ilçesindeki Cemaldi aşi- reti içinde bir dram yaşandı. Aslan Çakan adlı eski bir sabıkalı, akra- basının eşi olan H.E’ye tecavüz et- ti! Talihsiz kadın konuyu kocasına anlatınca aşiret büyükleri toplandı ve olayı örtbas etmeye karar verdi! Feodalite erkeğin onuru uğruna olayı örtbas ederken kadını kade- rine terk etmişti! H.E, bir süre son- ra toplum baskısı ve dedikodula- ra dayanamayarak kendini iple asarak intihar etti! Aşiret meclisi bu olay üzerine ye- niden toplandı ve ölümden sorumlu tutulan Aslan Çakan’ın kan para- sı ödeyerek ilçeyi terk etmesini ka- rarlaştırdı! Parayı ödeyerek İstanbul’a kaçan Çakan, 2008 yılının Nisan ayında öldürüldü. Cinayet zanlısı olarak Er- dem ailesinden iki kişi tutuklandı. Töre çiğnenmişti!.. Bu yüzden Çakan ailesi intikam peşine düştü. Aşiret meclisi yeniden toplanarak bu kez Erdemlerin, Çakan’ın ailesine 65 bin lira kan parası ödemesini ka- rarlaştırdı. Kan parası ödendi ancak olaylar yine durmadı. İntihar eden kadının kuzeni Ha- lil Erdem, geçen yılın nisan ayın- da Viranşehir’de kurşunlanarak öldürüldü. 7 çocuk babası Er- dem’in katilleri yakalanamadı. Halil Erdem’in büyük oğlu V.E. babasının katillerinin bulunması için aylarca devlet yetkililerinin ka- pısını aşındırdı. Küçük yaşına rağ- men aklıselim davranmaya çalışan V.E, gazetecilere, “Eğer babamı öldürenler yakalanmazsa, görev bana düşecek. İntikam almazsam beni dışlayacaklar. Katil olmak is- temiyorum” diye isyan etti. Fidan biçen barbarlık!.. 17 yaşındaki V.E, bu çığlığın ar- dından ne yazık ki çevre baskısı nedeniyle elini kana bulamak zo- runda kaldı! Babasının intikamını al- madığı için toplum tarafından aşa- ğılanan V.E, haziranın son hafta- sında kan davalı oldukları aileden birinin cenazesinde çevreye ras- gele ateş ederek bir kişiyi yarala- dı. O şimdi cezaevinde!.. “Kan bedeli” tartışması Diyar- bakır’da da yürekleri yaktı. 17 ya- şındaki Ömer Buğdaycı, önceki gün Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde sokakta yürürken kurşunlanarak öl- dürüldü. Ömer, 15 yaşındaki bir yakınının 13 yaşındaki bir ilköğretim okulu öğrencisini öldürmesinin kurbanı olmuştu! Buğdaycı ailesi, ilkokul- daki cinayet için kan parasını öde- meyince düşmanları, “kısasa kısas” diyerek Ömer’i öldürmüştü!.. Töre olgusu, cinayetlere hatta katliamlara uzanan bar- barca yasa- ları içeriyor!.. Öte yandan t ö r e n i n , ölümleri en- g e l l e m e k için “kan be- deli” ya da “barış yemeği” adı altında uygula- dığı insani kuralları da var! Ancak son iki vaka da gösteriyor ki, o hü- manist gelenekler de barbarlığın kurbanı olmaktan kurtulamıyor! Toplumun yozlaşması ve eko- nomik sıkıntılar ne yazık ki törenin namusunu da vuruyor! Güneydo- ğu kendi ayağına kurşun sıkan törelerin derin paradoksunda çır- pınıyor! V.E, o yüzden cezaevinde, Ömer o yüzden mezarda yatıyor!.. Reddi hâkim talebi reddedildi İstanbul Haber Servisi - İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkemesi, ikinci Ergenekon davasõnõn ilk duruşmada bazõ sanõk ve avukatlarõnõn üye hâkim Sedat Sami Haşõloğlu ve heyetin tamamõnõn reddine yönelik taleplerini reddetti. Mahkeme heyetinin, İstanbul Cumhuriyet Savcõsõ Mehmet Ali Pekgüzel’in, tutuksuz sanõklardan Ankara Ticaret Odasõ Başkanõ Sinan Aygün ile avukat Levent Temiz’in tutuklanmasõna yönelik talebi ile emekli orgeneraller Mehmet Şener Eruygur ve Hurşit Tolon’un sağlõk durumlarõyla ilgili Adli Tõp Kurumu’ndan rapor alõnmasõna yönelik taleplerini ise daha sonra değerlendireceği öğrenildi. Salacak’ta mühimmat bulundu İstanbul Haber Servisi- Üsküdar sahilinde denizde bir adet lav silahõ ile 2 poşet içerisinde mühimmat bulundu. Salacak sahilinde zõpkõnla balõk avlayan bir kişi deniz dibinde lav silahõ görmesi üzerine durumu emniyet güçlerine bildirdi. Emniyet şeridi oluşturan polis ekipleri yaptõklarõ aramada denizde lav silahõnõn yanõ sõra, iki poşet içerisinde birtakõm mühimmat çõkardõ. Lav silahõ ile poşetler içerisindeki mühimmat emniyet müdürlüğüne götürüldü. Öğrencilerin harç protestosu KOCAELİ (Cumhuriyet) - Kocaeli’nde “Kocaeli Üniversitesi Öğrenci Kolektifleri” adlõ grup harçlara öngörülen zammõ protesto etmek amacõyla oturma eylemine yaptõ. Sabri Yalõm Parkõ’nda siyah bezle örttükleri panoya “Harçlara yüzde 500 zam geldi”, “Bu harç üniversitede tutmaz” yazõlõ pankart asan grup adõna açõklama yapan Ulaş Yõlmaz, AKP’nin yaptõğõ zamlarõn hõz kesmeden devam ettiğini belirterek, “Zamlarõn geri alõnmasõnõ değil okumamõza engel olan harçlarõn tamamen kaldõrõlmasõnõ istiyoruz” dedi. Açõklamanõn ardõndan grup, “AKP’nin YÖK’ünü, YÖK’ün harcõnõ istemiyoruz” yazõlõ pankart açtõ.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle