Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 24 TEMMUZ 2009 CUMA
6 HABERLER
BİR BAKIMA
SERVER TANİLLİ
Açılsın Kapılar!..
“İkinci Ergenekon” denen dava başladı.
56 sanıklı davada sanıklar arasında, iki emekli or-
general Mehmet Şener Eruygur ile Hurşit Tolon,
yazar Mustafa Balbay, eski İstanbul Organize Suç-
larla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan,
eski Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan,
ATO Başkanı Sinan Aygün de var.
Sanıklar, -malum- TBMM’yi ve hükümeti yıkmaya
çalışmakla suçlanıyor...
Davanın 20 Temmuz’a rastlayan duruşmasına,
16’sı tutuklu 29’u tutuksuz sanık katılıyordu.
Böylece, tutuksuz sanıklar da vardı.
Davada avukatları; Mustafa Balbay, Tuncay
Özkan, Mehmet Ali Çelebi ve Gürbüz Çapan’ın
tahliyesini istediği halde, mahkemece reddedildi.
Oysa o günkü duruşmada asıl beklenen buydu, ol-
madı.
Niçin?
Özellikle Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve
Gürbüz Çapan’dan biliyoruz: Onlar da bir kuşluk
vakti evlerinden alındılar ve tutuklandılar; o günden
beri hiçbiri, neden ötürü toplumdan koparılıp hap-
sedildiklerini öğrenmiş değiller.
Balbay, duruşma günü, tam 137 gün köşesinden
uzaktı.
Yargılamanın evrensel kurallarından birisidir:
Tutuklanan, en kısa süre içinde, bunun yasal ne-
denini bilmelidir.
Ergenekon Davası’nda buna uyulmadı, uyul-
muyor.
Bunun korkunç sonuçları da ortada: Rektörler ve
Prof. Erol Manisalı, hapishane koşulları içinde sağ-
lıklarını kaybettiler. Bu saygın kişiler, en kısa süre-
de tutuklanmalarının nedenlerini bilmeli ve hemen
salıverilmeliydi; sonraki aşamada gerekiyorsa, tu-
tuksuz olarak gelip mahkeme huzuruna çıkmalıy-
dılar, çıkacaklardı.
Bu koşullara uyulmadı, uyulmuyor: 20 Temmuz
bir fırsattı, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Gürbüz
Çapan ve benzeri sanıklar bilgilendirilip salıveril-
meliydi; olmadı, şimdi de 6 Ağustos’a ertelendi...
6 Ağustos’ta kapılar açılacak, açılmalı!..
İstediğimiz, elbette yargıdan kaçmak değildir, is-
tediğimiz, yargılamanın ilkelere uygun olarak ya-
pılmasıdır. Ne var ki, Ergenekon Davası, kimi yön-
leriyle gereksiz yaralar alıyor.
İşte, Sayın Cüneyt Ülsever’in kaleminden (Hür-
riyet, 21.7.2009) kimi tespitler:
1) Birileri “yandaş medya”ya bilgi sızdırarak da-
vanın “siyasi boyutunu” gereğinden fazla öne çı-
karıyor. Toplumda “rövanş” duygusu pompalanı-
yor;
2) Aramalarda Ceza Muhakemesi Yasası’na
uyulmadığına dair iddialar aldı başını gidiyor;
3) İddiaların önemli bir bölümü “izinli/izinsiz” ya-
pılan “telefon dinlemeleri”ne dayanıyor. Bu dinle-
melerin büyük bir bölümü “delil” olarak kabul
görmeyebilir;
4) Son olarak da, “gizli tanıklarda” defolar bası-
na yansımaya başlamıştır...
Ergenekon Davası’na yönelik en temel eleştiri de
“ucu açık” olmasıdır...
Gelip vardığımız son durakta “Hukuka sığınmak
da darbecilik oldu”. Okurlarımızın, Emre Kongar
Hocamızın, gazetemizin 18 Temmuz günlü nüs-
hasındaki yazısını okumalarını çok isterdim.
Özeti de şu: Bir iktidar hırsı, bir rejim değiştirme
tutkusu, kendisini güçlü gördüğünden sınır tanı-
mıyor: Gerçekliği tartışmalı belgeler medyaya sız-
dırılıyor, arkasından da hem orduya hem de med-
yaya yönelik darbecilik suçlamaları şiddetlendirili-
yor...
Kim bu üzerimize gelenler?
Sayın Ruhat Mengi’nin şu satırları önemlidir: “7
yıl boyunca her istediğini yapan, devletin tüm ku-
rumları ve sorumluları üstünde (Meclis Başkanı da-
hil, RTÜK, yargı dahil) baskı kuran, Deniz Feneri gi-
bi mutlaka açılması gereken uluslararası bir yolsuzluk
davasını bile açtırmayan ve ‘asıl failler’ denilen isim-
lerin hepsine dokunulmazlık sağlayan, istediği in-
sanı ise ‘rektör, gazeteci, sivil toplumcu’ demeden
cezaevine tıktıran bir iktidar...” (Vatan, 19.7.2009)
AKP’ye, önce ona çeviriniz gözlerinizi!
Ve bizler, yargıya gerçekten saygı duyan ve onu
her şeyden üstün gören bir ulus olarak, yargıyı, re-
zil amaçlarına araç etmekte fütursuz yürüyen bir par-
tiye ve onun ortaklarına karşıyız ve mücadelemizi
sürdüreceğiz...
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com
Türkiye ‘Siyasallaşma Planı’na Hazır mı?.. Bedel Biçilen Ölümler!..
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - CHP Genel Başkanõ Deniz
Baykal, Başbakan Tayyip Erdo-
ğan’õn Kürt açõlõmõ ile ilgili açõkla-
malarõ konusunda “Sen önce ‘söz ola
kese savaşõ’ noktasına gel, onun öte-
sine de geçme... Terörün kesin bi-
çimde kalktığı görülmeden her-
hangi bir müzakereye sakın yö-
nelme” değerlendirmesini yaptõ. Baş-
bakan Erdoğan’õn “HSYK’nin fiili
başkanı olduğunu” vurgulayan Bay-
kal, “Hukuka, yargıya tasallut var.
Savcıya, hâkime endeksli dava ol-
maz” dedi. Baykal, “TSK’yi yıp-
ratma, yıldırma konusunda siste-
matik bir çaba olduğunu” kayde-
derken de, Başbakan Erdoğan’a
“TSK’den elini çek, TSK senin ve-
sayet arayacağın alan değildir” di-
ye seslendi.
‘Cunta açığa çıkarılmalıdır’
CHP lideri Baykal dün düzenledi-
ği basõn toplantõsõnda TSK’ye yöne-
lik tartõşmalarõ anõmsatõrken, şu gö-
rüşleri dile getirdi:
“Şu noktada kararlılık sergilen-
di: Ortada ciddi bir komplo, tertip
varsa, TSK’nin içinde bir cuntanın
varlığını ortaya koyan belgeler
gerçekten bulunmuşsa, derhal TSK
içindeki bu cunta açığa çıkarılma-
lıdır... Ve Türkiye sadece onlarla il-
gili olarak değil, gelmiş geçmiş bü-
tün darbe girişimleriyle de gere-
kirse anayasa değişikliğini gerçek-
leştirerek hesaplaşabilmelidir... Ne
oldu sonra, bu konuyu unuttuk
galiba? Başbakan’ı günlerce ko-
nuşturan, medyada silahlı kuvvet-
lere karşı kampanyaya fırsat veren
bu olayın altında ne yatıyor? San-
ki bu olay yaşanmamış gibi, rüya-
da gibiyiz. Bunlar konuşuldu, gel-
di geçti. Geldi geçti ama yıktı da
geçti. Çökertti de geçti. Kurumlar,
güvenilirlikler, saygınlıklar perişan
oldu.
‘Sistematik
bir çaba içindeler’
TSK’yi yıpratmak, yıldırmak,
etkisizleştirmek konusunda siste-
matik bir çaba götürüldüğünü gör-
mezlikten gelmek mümkün değil-
dir. AB sürecinde TSK’nin dö-
nüşümü doğaldır. Problem; bu
haklı, meşru, makul, herkesin içi-
ne sindirdiği doğal dönüşümü, bir
hesaplaşmanın, bir intikamın, bir
özel kavganın dayanağı haline dön-
üştürme tehlikesidir. Ve maalesef
bugün Türkiye’de bir demokratik
evrim mi yaşıyoruz silahlı kuvvet-
lerle ilgili olarak, yoksa silahlı kuv-
vetlere yönelik bir husumetin, bir
intikam alma gayretinin sergilen-
mesine mi tanık oluyoruz? Başba-
kan’ın şahsında ortaya çıkan ve-
sayet manzarası vardır, bu vesa-
yetin sınırlarını netleştirme ihtiyacı
vardır. TSK’ye yönelik vesayet
arayışları fevkalede yanlış olur.
Başbakan’a diyorum ki; elini
TSK’den çek. TSK senin vesayet
arayacağın alan değildir.”
Baykal, “yargıyı sindirme, etki-
sizleştirme ya da etki altına alma,
vesayeti yargıya taşıma mücadele-
si sürdürüldüğü”nün altõnõ çizdi.
Baykal “vesayeti yargıya taşıma ko-
nusunda sistematik bir çaba gös-
terildiğini, bunun Ergenekon da-
vasında net olarak göründüğünü”
vurgularken, “Başbakan, davadan
önce, savcı arıyorum, dedi. Sonra
buldu, bununla da yetinmedi ken-
disi savcı oldu, sonra ‘terör örgütü’
diye hüküm vererek hâkimliğe ter-
fi etti. Başbakan Yardımcısı da, Er-
genekon’u ezdik, diyor... Dava
sürüyor” açõklamasõnõ yaptõ. Erdo-
ğan’õn HSYK’nin çalõşmalarõ ile ilgili
sözlerini eleştiren Baykal’a, Anaya-
sa Mahkemesi’nin mayõn yasasõ ile il-
gili kararõ iletildi.
Baykal, “Yanlış Anayasa Mah-
kemesi’nden döndü. Anayasa Mah-
kemesi’ne parlamentoda üye seçi-
lirse, yapısı değiştirilecek olursa bu
kararlar artık çıkamaz hale gelir”
dedi. Baykal, “Hukuka, yargıya ta-
sallut var. Savcıya endeksli dava ol-
maz, hâkime endesli dava olmaz.
Hukuk gayri şahsidir... Dosya içe-
riğine göre bazen bir savcı, bazen
başka bir savcı hukukun kuralla-
rı doğrultusunda dosyanın içeriği-
ni göz önünde bulundurarak, ge-
reken kararı alır. Dava vardır 30 yıl
sürer. Kaç defa hâkim, savcı, avu-
kat değişir, tapu davalarında yay-
gındır. Öyle anlaşılıyor ki Ergene-
kon da böyle olacak. ‘Falan davaya
bu savcõ bakacak, ona göre kurgu-
landõ, dokunmayõn’ mı diyorsu-
nuz?” açõklamasõnõ yaptõ.
‘Anayasayı neden
ihlal ediyorsun’
Baykal, Başbakan Erdoğan’õn Ana-
yasa Mahkemesi’ne başvurularõ ile il-
gili eleştirilerine “Senin vesayetine
bu aşamada dur diyebiliyoruz. Sen
niye 32 defa anayasayı ihlal edi-
yorsun?” karşõlõğõnõ verdi. Baykal,
sözlerini “Benim davalarım belediye
başkanlığıyla ilgili, diyor. Doğru.
AKP ile ilgili yolsuzluk davaları
AKP gidince açılacak. Orada kurt
gibi bekliyor...” diye sürdürürken
kendisini izleyen CHP Grup Baş-
kanvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nu
işaret etti. Erdoğan’õn “Doymadılar,
gitmiyorlar” içerikli eleştirilerine
“Gelmedik ki, gidelim. Biz doymak
için siyaset yapmıyoruz, o senin an-
layışın, afiyet olsun. Anlaşılıyor
ki, 2015’te doyacak” karşõlõğõnõ ve-
ren Baykal, “Başbakan yalancı ço-
ban gibi. Darbe geliyor, diye diye
yalancı çoban rolünü üstlendi. Ya-
lancı çoban hikâyesinde, kurt geli-
yor, diye korkutma vardır... Bu da,
kurt geliyor, deyip yargıyı, TSK’yi,
vatandaşı yıldırmaya çalışıyor” de-
di. Baykal, Abdullah Öcalan’õn
açõklayacağõ yol haritasõnõn çözüme
bir katkõsõ olup olmayacağõ sorusuna
da “Hayır” yanõtõnõ verdi. Baykal, Er-
doğan’õn çocuk eğitimi ile ilgili söz-
lerini eleştirirken de, Münevver Ka-
rabulut cinayetine dikkat çekerek,
“Sen ‘davulcuyu, zurnacõyõ’ bırak,
görevini yap, sanığı bulup getirip
Türkiye’de yargılanmasını sağla”
dedi.
Baykal’dan Erdoğan’a HSYK, Ergenekon, YÖK ve Kürt açõlõmõ eleştirisi:
Yalancõ çoban gibisin
‘DENİZ FENERİ NE OLDU’
“Eski RTÜK Başkanı Zahid
Akman’ın yargılanmadığını, Er-
genekon savcıları hakkında so-
ruşturma izni verilmediğini,
Hrant Dink cinayetinde güvenlik
güçlerinin himaye edici tavrıyla
ilgili soruşturma izni verilmedi-
ğini” anõmsatan Baykal, “TSK’yi
soruşturuyorsun, onları soruş-
turmuyorsun. Yer, gök Ergene-
kon... Ne oldu Deniz Feneri, da-
va açıldı mı” diye sordu.
Baykal, YÖK’ün son kararlarõya
ilgili olarak “Türkiye’de meslek
eğitimi ve eğitim birliği ilkesi
tahrip edilmiştir. İktidarın der-
di ideolojiktir. Meslek eğitimi
iflas etmiştir, devlet eğitimi unut-
muştur. Eğitim, tarikat, cemaat
ve belli çıkar yapılanmalarına
terk edilmiştir” görüşünü dile ge-
tirdi. Kürt açõlõmõ çerçevesinde
yapõlacak en temel işin Güneydo-
ğu’da gerekirse “pozitif ayrımcı-
lık”la nitelikli eğitim olanaklarõnõn
sağlanmasõ olduğunun altõnõ çizen
Baykal, “Gizli gizli ayrıştırmaya
yönelik önlemler doğru değil-
dir. Öyle bir beklenti yaratıyor-
sunuz ki, sonra birileri konuşu-
yor, o zaman da çıkıp ‘söz ola kes-
tire başõ’ diye uyarıyorsunuz. Sen
önce -yine Yunus’un dizelerindeki
gibi- ‘söz ola kese savaşõ’ nokta-
sına gel. Onun ötesine de geçme.
Yanlış bekleyişler yaratma. Te-
rörün kesin, net biçimde ortadan
kalktığı görülmeden herhangi
bir ilişki, temas, müzakereye sa-
kın yönelme” dedi.
Deniz Baykal,
Başbakan Tayyip
Erdoğan’õn Kürt
açõlõmõ ile ilgili
açõklamalarõ
konusunda “Sen
önce ‘söz ola kese
savaşõ’ noktasõna
gel, onun ötesine
de geçme” diye
seslendi.
(Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ)
10 yıldır İmralı’da yatan Abdullah Öca-
lan “Kürt sorunu için yol haritası” adlı bir
“çözüm raporu” açıklayacağını duyurunca
hükümet panikle harekete geçti! Başbakan
Erdoğan, “Güneydoğu açılımı” için “bir haf-
ta önce” MGK yetkilileriyle birlikte çalışma
başlatıldığını söyledi. Peki, hem Öcalan hem
de hükümetin açıklayacağı öneriler kanla
dayatılan sorunu çözebilecek mi?..
Şunu vurgulamak ge-
rekir ki, raporlar sorunun
giderilmesi konusunda
kesinlikle paralellik içer-
meyecektir. PKK’nin son
10 yılda nasıl bir dönü-
şüm sergilediğini bilme-
den yapılan analizler ise
havanda su dövmekten
ileri gitmeyecektir!
Hükümet, sorunu Gü-
neydoğu’ya yalnızca ekonomik yatırımlar ya-
parak çözebileceği şeklinde yanlış bir yak-
laşımda ısrar etmektedir. Ancak Urfa Tü-
nelleri’nin temellerinin atıldığı 1977’den iti-
baren GAP’a 17 milyar dolar harcanması-
nın terörün bitirilmesinde en önemli etken
olmadığı görülmüştür! Örgüt, toplumun
yoksul kesimlerinden beslenmektedir. Yö-
re insanı PKK ve DTP’nin propagandaları
nedeniyle etnik beklentilerini, ekmek kav-
gasının çok önüne geçirmiştir! Öldürülen on
binlerce teröristin ailesi ve aşireti devletle
kan davalı haline getirilmiştir! Terör örgütü
bu yapı içerisinde bölgedeki yüz binlerce in-
sanı da “milis”e dönüştürmüştür!
PKK artık eski PKK değildir!.. TBMM’de-
ki uzantısının şahin politikaları, örgütün
propagandalarını bile geride bırakmıştır! Ör-
güt ise DTP aracılığıyla yürüttüğü “Öcalansız
çözüm, çözüm değildir”, “İrademiz Öcalan”
ve “Sayın Öcalan” kampanyalarıyla da
önemli bir seçmen kitlesi yaratmıştır! Nite-
kim 29 Mart seçimlerinde DTP’nin be-
lediye başkanlığı sayısını 49’dan
101’e çıkarması da Kürt siyasetindeki
devinimi göstermektedir!
‘Tek devlet, tek bayrak!’
PKK aynı zamanda ilk çıkış ge-
rekçelerini de, değişen bölge ve
dünya koşulları gerçeğinde bir tara-
fa itmek zorunda kalmıştır. “Bağım-
sız Kürdistan” düşü kanla boyanmış
halıların altına süpürülmüştür.
PKK’cilik oynayan kimi zavallıların has-
talık haline getirdikleri devlet ve Kemalizm
düşmanlığını bir tarafa bırakırsanız, örgüt ül-
kenin sınırlarıyla ilgili dayatmadan da artık
uzaklaşmıştır! Bu yaklaşımı Öcalan geçti-
ğimiz haftalarda, “Ben burada Sayın Erdo-
ğan ve Sayın Baykal’a açık çağrımı yapı-
yorum. Biz Cumhuriyetin başlangıç ilkele-
rine karşı değiliz. Mustafa Kemal’e de kar-
şı değiliz” diyerek bir kez daha dışa vur-
muştur. Öcalan’ın yol haritasının ilk dura-
ğında bu yüzden “tek devlet, tek bayrak” slo-
ganı vardır!..
ABD ve Kürt yönetiminin baskılarının
yanı sıra PKK’nin örgütsel değişimi ve ya-
şadığı erozyon da siyasal çözüm beklenti-
sini tetiklemiştir. PKK askeri açıdan da ar-
tık eski PKK değildir. Özellikle TSK’nin son
1.5 yıllık hava ve kara operasyonlarıyla
600’den fazla yaşam alanını kaybeden, Kan-
dil Dağı’nda hareket alanını iyice yitiren, lo-
jistik ve eleman sıkıntısı çeken örgüt şiddet
yorgunudur! Öcalan tüm bu açmazların far-
kındadır ve 10 yıllık hapsin yarattığı psiko-
lojik baskının da etkisiyle “son kez” çözü-
mü zorlayacaktır! PKK’nin 25. eylem yıl-
dönümü olan 15-20 Ağustos arasında İm-
ralı’da açıklanacak yol haritasının temel taş-
ları bellidir. Geçmişteki açıklama ve uyarı-
larının satır araları da kanıtlıyor ki, Öcalan
Güneydoğu illerinde Kürt kökenli yurttaş-
ların belediyecilik ve eğitim çalışmalarını
özerk biçimde yürütebileceği bir yöntem-
de ısrar edecek. Halfetili “Apo”, PKK kad-
rolarının siyasete kazandırılması için genel
affın yanı sıra kendi konumu üzerinde de
“Mandela” örneğiyle tartışma başlatılma-
sını önerecek! Öcalan, PKK’nin son kon-
gresinde vurguladığı siyasallaşma kararla-
rını da öne çıkaracak. Kürt dili ve Kürt kim-
liğinin anayasaya konulmasına ilişkin talepler
Öcalan’ın yol haritasında ısrarla vurgula-
nacak!
Peki, Türkiye kamuoyu bu planlara hazır
mıdır? Asıl mesele işte budur?..
Bundan tam 4 yıl önce Urfa’nın
Viranşehir ilçesindeki Cemaldi aşi-
reti içinde bir dram yaşandı. Aslan
Çakan adlı eski bir sabıkalı, akra-
basının eşi olan H.E’ye tecavüz et-
ti! Talihsiz kadın konuyu kocasına
anlatınca aşiret büyükleri toplandı
ve olayı örtbas etmeye karar verdi!
Feodalite erkeğin onuru uğruna
olayı örtbas ederken kadını kade-
rine terk etmişti! H.E, bir süre son-
ra toplum baskısı ve dedikodula-
ra dayanamayarak kendini iple
asarak intihar etti!
Aşiret meclisi bu olay üzerine ye-
niden toplandı ve ölümden sorumlu
tutulan Aslan Çakan’ın kan para-
sı ödeyerek ilçeyi terk etmesini ka-
rarlaştırdı!
Parayı ödeyerek İstanbul’a kaçan
Çakan, 2008 yılının Nisan ayında
öldürüldü. Cinayet zanlısı olarak Er-
dem ailesinden iki kişi tutuklandı.
Töre çiğnenmişti!.. Bu yüzden
Çakan ailesi intikam peşine düştü.
Aşiret meclisi yeniden toplanarak bu
kez Erdemlerin, Çakan’ın ailesine 65
bin lira kan parası ödemesini ka-
rarlaştırdı. Kan parası ödendi ancak
olaylar yine durmadı.
İntihar eden kadının kuzeni Ha-
lil Erdem, geçen yılın nisan ayın-
da Viranşehir’de kurşunlanarak
öldürüldü. 7 çocuk babası Er-
dem’in katilleri yakalanamadı.
Halil Erdem’in büyük oğlu V.E.
babasının katillerinin bulunması
için aylarca devlet yetkililerinin ka-
pısını aşındırdı. Küçük yaşına rağ-
men aklıselim davranmaya çalışan
V.E, gazetecilere, “Eğer babamı
öldürenler yakalanmazsa, görev
bana düşecek. İntikam almazsam
beni dışlayacaklar. Katil olmak is-
temiyorum” diye isyan etti.
Fidan biçen barbarlık!..
17 yaşındaki V.E, bu çığlığın ar-
dından ne yazık ki çevre baskısı
nedeniyle elini kana bulamak zo-
runda kaldı! Babasının intikamını al-
madığı için toplum tarafından aşa-
ğılanan V.E, haziranın son hafta-
sında kan davalı oldukları aileden
birinin cenazesinde çevreye ras-
gele ateş ederek bir kişiyi yarala-
dı. O şimdi cezaevinde!..
“Kan bedeli” tartışması Diyar-
bakır’da da yürekleri yaktı. 17 ya-
şındaki Ömer Buğdaycı, önceki
gün Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde
sokakta yürürken kurşunlanarak öl-
dürüldü.
Ömer, 15 yaşındaki bir yakınının
13 yaşındaki bir ilköğretim okulu
öğrencisini öldürmesinin kurbanı
olmuştu! Buğdaycı ailesi, ilkokul-
daki cinayet için kan parasını öde-
meyince düşmanları, “kısasa kısas”
diyerek Ömer’i öldürmüştü!..
Töre olgusu, cinayetlere hatta
katliamlara
uzanan bar-
barca yasa-
ları içeriyor!..
Öte yandan
t ö r e n i n ,
ölümleri en-
g e l l e m e k
için “kan be-
deli” ya da
“barış yemeği” adı altında uygula-
dığı insani kuralları da var! Ancak
son iki vaka da gösteriyor ki, o hü-
manist gelenekler de barbarlığın
kurbanı olmaktan kurtulamıyor!
Toplumun yozlaşması ve eko-
nomik sıkıntılar ne yazık ki törenin
namusunu da vuruyor! Güneydo-
ğu kendi ayağına kurşun sıkan
törelerin derin paradoksunda çır-
pınıyor! V.E, o yüzden cezaevinde,
Ömer o yüzden mezarda yatıyor!..
Reddi hâkim talebi
reddedildi
İstanbul Haber
Servisi - İstanbul 13.
Ağõr Ceza Mahkemesi,
ikinci Ergenekon
davasõnõn ilk duruşmada
bazõ sanõk ve
avukatlarõnõn üye hâkim
Sedat Sami Haşõloğlu ve
heyetin tamamõnõn
reddine yönelik
taleplerini reddetti.
Mahkeme heyetinin,
İstanbul Cumhuriyet
Savcõsõ Mehmet Ali
Pekgüzel’in, tutuksuz
sanõklardan Ankara
Ticaret Odasõ Başkanõ
Sinan Aygün ile avukat
Levent Temiz’in
tutuklanmasõna yönelik
talebi ile emekli
orgeneraller Mehmet
Şener Eruygur ve Hurşit
Tolon’un sağlõk
durumlarõyla ilgili Adli
Tõp Kurumu’ndan rapor
alõnmasõna yönelik
taleplerini ise daha sonra
değerlendireceği
öğrenildi.
Salacak’ta
mühimmat bulundu
İstanbul Haber
Servisi- Üsküdar
sahilinde denizde bir adet
lav silahõ ile 2 poşet
içerisinde mühimmat
bulundu. Salacak
sahilinde zõpkõnla balõk
avlayan bir kişi deniz
dibinde lav silahõ görmesi
üzerine durumu emniyet
güçlerine bildirdi.
Emniyet şeridi oluşturan
polis ekipleri yaptõklarõ
aramada denizde lav
silahõnõn yanõ sõra, iki
poşet içerisinde birtakõm
mühimmat çõkardõ. Lav
silahõ ile poşetler
içerisindeki mühimmat
emniyet müdürlüğüne
götürüldü.
Öğrencilerin harç
protestosu
KOCAELİ
(Cumhuriyet) -
Kocaeli’nde “Kocaeli
Üniversitesi Öğrenci
Kolektifleri” adlõ grup
harçlara öngörülen
zammõ protesto etmek
amacõyla oturma
eylemine yaptõ. Sabri
Yalõm Parkõ’nda siyah
bezle örttükleri panoya
“Harçlara yüzde 500 zam
geldi”, “Bu harç
üniversitede tutmaz”
yazõlõ pankart asan grup
adõna açõklama yapan
Ulaş Yõlmaz, AKP’nin
yaptõğõ zamlarõn hõz
kesmeden devam ettiğini
belirterek, “Zamlarõn geri
alõnmasõnõ değil
okumamõza engel olan
harçlarõn tamamen
kaldõrõlmasõnõ istiyoruz”
dedi. Açõklamanõn
ardõndan grup, “AKP’nin
YÖK’ünü, YÖK’ün
harcõnõ istemiyoruz”
yazõlõ pankart açtõ.