Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 TEMMUZ 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
SÖYLEŞİ 9
CMYB
C M Y B
Kültür Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Dursun Koçer gençlerin kahve ve tarot falõna göre yaşamlarõna
yön vermeye başladõklarõnõ belirterek ‘Gençler bilimden uzaklaşõyor’ değerlendirmesinde bulundu
ÖZLEM YÜZAK
Gençlerin umutsuzluğu
arttıkça kaderciliğe yönelip
bilimden uzaklaşmaya
başlıyorlar. Her yer tarot ve
kahve falı bakan mekânlarla
dolu. Gençler sürekli fal
baktırıyor ve hayatlarını ona
göre yönlendiriyorlar. Bu,
bir insanın kendi kendine
yapacağı en büyük haksızlık.
İnsan olarak en büyük
özelliğimiz düşünebilmek,
karar vermek ve
uygulayabilmektir. Siz ise
bu özelliğinizi bir falcıya
teslim ediyorsunuz.
Kültür Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Dursun Koçer ile
söyleşiyi 2009 yõlõ ÖSS sõnav
sonuçlarõ açõklanmadan
hemen önce yaptõk. 700 bin
kişinin hiçbir fen sorusuna
cevap vermediği, 30 bin
kişinin puanõ
hesaplanmayacak kadar düşük
olduğu eğitim sistemimiz
ciddi alarm verirken Prof.
Koçer, gençlerin bilim dõşõlõğa
yönelişlerine dikkat çekti ve
tarot ve kahve falõna rağbet
eden gençlerin sayõsõnõn
arttõğõnõ belirtti.
Prof. Koçer bir gökbilimci
diğer tanõmõ ile ünlü bir astronom.
“Gençler sürekli fal baktırıyor ve
hayatlarını ona göre yönlendiriyorlar.
Bu, bir insanın kendi kendine yapacağı
en büyük haksızlık. İnsan olarak en
büyük özelliğimiz düşünebilmek, karar
vermek ve uygulayabilmektir. Siz ise bu
özelliğinizi bir falcıya teslim
ediyorsunuz” diyen Koçer, bu eğilimin
artõş nedenlerini “gençlerin
umutsuzluğunun artması, kaderciliğe
yöneliş ve bilimden uzaklaşma” olarak
açõklõyor.
Gençlerin fen bilimlerindeki
başarõsõzlõklarõnõn nedenlerinden birini de
yer ve gökbilimlerini temel eğitim sistemi
içine yerleştirilmemiş olmasõna bağlayan
Koçer “liselerimizde fizik , kimya,
biyoloji okutuyoruz. Bu üç dalın en
mükemmel laboratuvarı gökyüzü ve biz
bu laboratuvarı kullanmıyoruz. Dünya
üzerinde 50 milyon derece sıcaklıkla
ilgili bir şey yapamazsınız ama
gökyüzünde bu sıcaklık ve her türlü
fiziksel kimyasal koşullar mevcut. Aynı
şekilde biz yeryüzünü de
kullanmıyoruz, üstelik ülkemiz deprem
kuşağında yer almasına karşın. Gelişmiş
birçok ülke temel bilim dersleri arasında
bu alanları da yerleştirmişken , bizde
eskiden var olan uygulama gereksiz diye
kaldırıldı...” diyor.
Astronomi
İstanbul Kültür Üniversitesi birkaç
yıldan beri astronomi aracılığıyla bilimi
insanlara sevdirmeyi amaçlayan
faaliyetler yapıyor. Bu yılda II. Amatör
Teleskop Çalıştayı’nı gerçekleştirerek
Türkiye’nin çeşitli yerlerinden 100 fen,
fizik, matematik öğretmenine İstanbul
Kilyos’ta kurduğu atölyelerde teleskop
yapımını öğretti ardından,
UNESCO’nun ve Birleşmiş Milletler’in
desteğiyle “Gökyüzü Gözlem Festivali
Starfest” gerçekleştirildi. Kültür
Üniversitesi olarak neden böyle bir
faaliyet alanını tercih ettiniz?
Biz üniversite olarak öğretmenlere
yönelik çalõştay, sempozyum ve seminer
türü etkinliklere ağõrlõk vermeye başladõk.
Çünkü öğretmenlerin bu tür eğitimlere çok
ciddi ihtiyaçlarõ var.
Özellikle yerbilimleri ve gökbilimleri
alanõnda, çünkü eğitim fakültelerindeki
genç arkadaşlarõmõz bu konuda yeterince
bilgi almadan mezun oluyorlar. Bu da
doğal olarak yetiştirdikleri öğrencilerin
eğitimine yansõyor. Uzun yõllar ilköğretim
fen ve teknoloji kitaplarõ içinde çeşitli
ünitelerde yer ve gökbilimleri ile ilgili
yazõlanlarõ düzeltmeye çalõştõk. Sanõrõm
belli bir ölçüde başarõ sağlandõ, ama yine
de yetersiz. Liselerde eskiden astronomi
müfredat içinde vardõ, 1974’teki eğitim
şûrasõnda kaldõrõldõ.
Peki, neden öğretmenlere yönelik
teleskop çalıştayı?
Esas amaç, astronominin görsel
zenginliğini kullanarak bilimi tanõtmak ve
yaymak. 85 ilköğretim ve lise fen
öğretmeni ile 15 bu işe meraklõ öğrenci
seçtik. Onlara eğitmenler aracõlõğõ ile 100
teleskop yaptõrdõk. Çalõştay sonunda ise bu
teleskoplarõ öğretmenlere hediye ettik ve
çalõştõklarõ okullarla paylaşmalarõnõ istedik.
Daha önceki yõllardaki deneyimlerimizde
güzel sonuçlar aldõk.
Örneğin gelen öğretmenlerden biri bu işi
o kadar sevdi ki Denizli’de görev yaptõğõ
lisede bir gözlem evi kurdurdu. Şu anda
Denizli’de bilim adõna mükemmel bir hava
yaratõlmõş vaziyette. Üstelik vali, il milli
eğitim müdürü ve belediye başkanõnõ bu
işin önemine inandõrarak ve onlarõn
desteğini alarak yaptõ bu işi.
Bizim en çok üzerinde durduğumuz...
Gökyüzünü ve gökcisimlerini kullanarak
bilim dõşõ, insanlara zarar veren bilgiler
aktarõlõyor. Bunlarõn önünü kesebilmenin
yolu gökyüzünün gençlere bilimsel olarak
tanõtõlmasõ.
Gidin İstiklal Caddesi’ne her taraf tarot
ve kahve falõ bakanlarla dolu. Gençler hem
zamanlarõnõn bir bölümünü buralarda
geçiriyor, fal baktõrõyor ve hayatlarõnõ ona
göre yönlendiriyorlar. Diyorum ki, bu bir
insanõn kendi kendine yapacağõ en büyük
haksõzlõktõr. Bizim insan olarak en büyük
özelliğimiz, düşünebilme karar verme ve
uygulayabilme. Siz bu özelliğinizi bir
falcõya teslim ediyorsunuz.
Kültür Üniversitesi 1997 yılında
kurulan ve hâlâ genç olarak tanımlanan
bir vakıf üniversitesi. Geçen 12 yıllık
süreci değerlendirecek olursanız neler
söylersiniz?
Eğitime 153 öğrenci ile başladõk, şu anda
7 bin öğrencimiz var. Üniversitenin sağlõklõ
bir büyümesi oldu. Tamzamanlõ öğretim
üyesi kadrosuna çok önem veriyoruz. 10
öğrenciye 1 öğretim üyesi düşüyor.
Temel bilimlere yönelik özel bir çalõşma
alanõmõz var. Beyin Dinamiği Cognition ve
Karmaşõk Sistemler Uygulama ve
Araştõrma Merkezimiz var. 3 yõldan beri
faaliyette. Bu merkezin başõnda da Prof.
Dr. Erol Başar bulunuyor.
İnsan beyninin fiziksel modelleri
yapõlmaya çalõşõlõyor. Tõpla bağlantõsõ var,
ama esas iş hekimlik değil. Beyni
anlamaya ve tanõmlamaya yönelik bir
çalõşma ve kökeni fizik ile matematiğe
dayanõyor. Bir diğer önemsediğimiz alan
moleküler biyoloji ve genetik bölümünü
açtõk. İddialõ bir bölümümüz. Şu anda
lisans eğitimi yapõyor, ancak yüksek lisans
ve doktora çalõşmalarõnõn yapõlacağõ
düzeyde laboratuvarlarõmõz var. Yüksek
lisans eğitimi için YÖK’e müracaat ettik,
izni bekliyoruz.
Peki nasıl öğrenciyi katacaksı-
nız?
Gelecek dönem bizim üniversite-
mizin bütün önemli günlerini öğrenci
kulüplerinin oluşturacağõ ekiplerle
düzenleyeceğiz. Örneğin 10 Kasõm
Haftasõ’nõn bütün organizasyonunu
öğrencilere yaptõracağõz.
Böyle yaptõğõnõzda öğrenci işin
içine giriyor, benimsiyor. Bizde de
32 kulüp var. Örneğin satranç kulü-
bü... Türkiye satranç şampiyonasõ bi-
zim üniversite tarafõndan yapõlõyor,
ancak bugüne kadar kulüp işin içine
çok kõsõtlõ şekilde girdi. Ben önü-
müzdeki sene bu görevi satranç ku-
lübüne vereceğim.
Ben bu modelin tutacağõna inanõ-
yorum, çok fazla öğrencimiz olmadõ-
ğõ için onlarõ organize etmemiz ko-
lay. Kulüplerden yapacaklarõ etkin-
likleri projelendirerek getirmelerini
isteyeceğim. Ona göre bütçe ayõraca-
ğõz. Öğrenciye ne kadar yakõn olur-
sanõz o kadar fazla verim alõyorsu-
nuz.
‘Sistem doğru’
Biraz da eğitim sistemini tartışa-
cak olursak... Örneğin Sabancı
Üniversitesi’nin kuruluşundan be-
ri uyguladığı sistem son aylarda
YÖK bünyesinde epeyce tartışma
yarattı. Öğrencilerin 2 yıl ortak
dersler aldıktan sonra istedikleri
bölümü seçmelerini temel alan bu
sistemi siz nasıl buluyorsunuz?
Ben bu sistemi doğru buluyorum.
Bu, Sabancõ Üniversitesi’nin kurulu-
şunda koyduğu bir sistem ve buna
saygõ duyuyorum. Onun dõşõnda 2
üniversite de biraz daha farklõ da ol-
sa benzer bir sistemin içindeler...
Ben prensip olarak üniversitenin
eğitim ve öğretiminin kalõn duvarlar
örülerek yürütülmesi zamanõnõn çok-
tan geçtiğini düşünüyorum. ÖSYM
sistemine uyar uymaz; onlar teknik
problemler, ama eğer istenirse çözü-
lebilir.
Olaya genel kavram olarak bak-
mak lazõm. Öğrencilerin gerek bö-
lüm seçmede gerek ders seçmede
olabildiğince özgün hareket etmeleri
ve önlerinin açõlmasõ gerektiği kanõ-
sõndayõm.
1945 yılında İstanbul’da
doğdu, ilköğrenimini
Mersin’de orta ve lise
öğrenimini İstanbul
Haydarpaşa Lisesi’nde tamamladı. 1967 yılında İstanbul
Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik-Fizik
Bölümü’nden mezun oldu. Fransa’nın Nice Gözlemevi
ile İtalya’nın Trieste Gözlemevi’nde “Yıldız
Atmosferlerinin Analizi” konusunda araştırmalarda
bulundu. 1983 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi’ne
öğretim üyesi olarak atanan Dursun Koçer, 1988 yılına
kadar BÜ Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma
Enstitüsü’nde “Astrofizik Doçenti” olarak görev yaptı.
Prof. Dr. Dursun Koçer, İÜ Astronomi ve Uzay Bilimleri
Bölümü Başkanlığı, Genel Astronomi Anabilim Dalı
Başkanlığı, Gözlemevi Araştırma ve Uygulama Merkezi
Müdürlüğü, Fen Fakültesi Fakülte Kurulu ve Yönetim
Kurulu üyeliği, dekan yardımcılığı, TÜBİTAK Ulusal
Gözlemevi Kurucu üyeliği ve yönetim kurulu üyeliği,
TÜBİTAK MAM Uzay Bilimleri Bölümü’nde
danışmanlık görevlerinde bulundu. 15 Eylül 2002
tarihinde İstanbul Üniversitesi’nden emekli olan Dursun
Koçer, İstanbul Kültür Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi Matematik-Bilgisayar Bölümü’ne öğretim
üyesi olarak katıldı. Koçer, 2004 yılında Fen-Edebiyat
Fakültesi Dekanlığı’na, 11 Kasım 2008 tarihinde de
üniversite rektörlüğüne atandı. Evli ve iki çocuk babası.
PORTRE
Bütün sosyal görevleri öğrenci kulüplerine vereceğiz
Eğitim sektöründe de
kıyasıya bir rekabet söz
konusu. Üniversitelerin giderek
belli bir alanda uzmanlıkları
öne çıkıyor. Bu açıdan
baktığımızda sizin iddialı
olduğunuz alan hangisi?
Bana göre bu sorunun tam bir
yanõtõ yok. Her üniversitenin
yavaş yavaş öne çõktõğõ alanlar
olacak, ama daha çok yeni.
Üniversiteler için 5 yõl, 10 yõl, 20 yõl
hiçbir şey değil. Çok daha uzun bir
sürenin geçmesi gerek. Bence bir
üniversite sadece eğitim öğretim yapan
bir kurum değil, olmamalõ da.
Üniversiteyi öne çõkaran onun bilimsel
alanlarõdõr, uzmanlõk alanlarõdõr. Ancak
onlarõn öne çõkõp iddialõ hale
gelebilmeleri için belli bir zamana
ihtiyaç var.
Ama biz ilerlemek istediğimiz alanlar
olarak bu iki alana öncelik verdik.
Çünkü yakõn gelecekte bu iki alanõn
son derece önemli olduğuna
inanõyoruz.
Moleküler biyolojinin ilgi alanõ çok
geniş. Fizik, kimya matematik
bilgisayar, tõp gibi birçok alanla birlikte
çalõşõlõyor. Biz de tercihimizi bu yönde
yaptõk, yatõrõmõmõzõ yapõp kadromuzu
oluşturduk...
Bir yandan üniversitelerin
belirledikleri vizyon ve hedefler,
projeleri bir yanda gelen
öğrencilerin profilleri... Yalnız
Kültür Üniversitesi değil, birçok
üniversitenin sorunu.
Söyleşinin başında
bahsettiğimiz eğitim
sistemimizin geldiği nokta
kendisini üniversite eğitimi
almaya gelen öğrencide de
gösteriyor. Okudukları
üniversitenin rektörünün
adını bile bilmeyen bir sürü
öğrenci var. Bu sorun sizce
nasıl aşılır?
Bu ciddi bir tespit. Bõrakõn rektörü
öyle öğrenciler var ki ders aldõğõ
hocasõnõn ismini bilmiyor. Ne yazõk ki
Türkiye’nin böyle bir sorunu var.
Üniversite olarak biz bu konuda nasõl
iyileştirmeler yapabiliriz diye çeşitli
projeler üretiyoruz. Bütün mesele
öğrenciyi üniversitenin işlerinin ve
yaşayõşõnõn içine sokmak. Biz
sokmazsak öğrenci dõşõnda kalõyor.
Tabii hepsi böyle değil, ama büyük
çoğunluğu bu şekilde.
‘Üniversite bilimsel alanları öne çıkartır’
Bütün mesele öğrenciyi üniversitenin
işlerinin ve yaşayõşõnõn içine sokmak.
Biz sokmazsak öğrenci dõşõnda kalõyor.
Tabii hepsi böyle değil, ama büyük
çoğunluğu bu şekilde.
BAHADIR SELİM DİLEK
ANKARA - “KKTC’de son kez mi 20 Tem-
muz’u kutlayacağız?” KKTC’de, Barõş Harekâ-
tõ’nõn 35. yõldönümü kutlamalarõ öncesinde, işte
bu soru gündeme damgasõnõ vurdu. 2002 yõlõnda
AKP iktidarõ ile başlayan süreçte, Türkiye, Kõbrõs
politikasõnda verilen tavizlerle büyük bir zemin
kaybõna uğrarken, KKTC’nin geleceği de tehdit
altõna girdi. 3 Eylül 2008’de başlatõlan kapsamlõ
görüşmelerde gelinen aşama, Kõbrõs Türklerinin
yeniden azõnlõk konumuna indirgenmeye çalõşõldõ-
ğõnõ gösteriyor. AKP’nin desteğini arkasõna alan
Cumhurbaşkanõ Mehmet Ali Talat’õn, Rum lider
Dimitris Hristofyas ile yaptõğõ görüşmelerde
hangi ödünleri verdiği bilinmezken, Çankaya
Köşkü’nde varõlan “2009 yılı sonuna kadar çö-
züm” mutabakatõ, hükümetin daha ileri noktalar-
daki ödünlere bile yeşil õşõk yaktõğõnõ gösteriyor.
AKP iktidarõnõn Kõbrõs’ta çözümü Türkiye’nin
AB üyeliği ile bağlantõlandõrmasõ, 1974 sonrasõ si-
yasal ve stratejik anlamda elde edilmiş bütün ka-
zanõmlarõ tehlikeye attõ. Daha önceki hükümetle-
rin uygulamakta olduğu “Türkiye’nin AB üyeliği
ile birlikte Kıbrıs’ta çözüm” formülü, AKP ikti-
darõ ile birlikte, “önce Kıbrıs’ta çözüm, sonra
Türkiye’nin AB’ye üyeliği” yaklaşõmõna dönü-
şünce, Ankara Kõbrõs politikasõnda geri adõm at-
maya başladõ.
AB’nin ve ABD’nin yoğun propaganda ve bas-
kõsõ, AKP’nin KKTC üzerindeki oyunlarõna da
eklenince, 2004
yõlõndaki Annan
Planõ referandu-
mundan “evet”
oyu çõktõ. Rum-
larõn “hayır”
demesiyle
KKTC’nin hu-
kuksal varlõğõnõn
zõmnen tanõnmõş
olmasõ yönünde
diplomatik giri-
şim başlatmak
yerine, AKP hü-
kümeti AB’yi
karşõsõna alma-
mak için Rumla-
rõn giderek güç
kazanmasõnõ
görmezden gel-
di. Dönemin
BM Genel Se-
kreteri An-
nan’õn Rus ve-
tosu nedeniyle
yayõmlanama-
yan raporunda,
Türklerin plana
“evet” demesi-
nin, ellerindeki haklardan zõmnen vazgeçtiği de-
ğerlendirmesi bile yer aldõ.
Federal-konfederal tartışması
21 Mart anlaşmasõ uyarõnca 3 Eylül 2008’de ise
kapsamlõ müzakereler başlatõldõ. Türk tarafõnõn ta-
lebi olarak, ilk önce Yönetim ve Güç Paylaşõmõ
konusu ele alõndõ. Bu konunun görüşülmeye baş-
landõğõ ilk toplantõ olan 11 Eylül 2008 tarihinden
16 Ocak 2009 tarihine kadar yapõlan toplantõlarda,
taraflar pozisyonlarõnõ ortaya koydu ve bunlarõ ya-
kõnlaştõrma çabasõ içine girdi. Görüşmelerde, hiç-
bir yakõnlaşma sağlanamayan tek konu federal yü-
rütme oldu. Rum tarafõ burada, başkan ve başkan
yardõmcõsõnõn tek liste üzerinden ve ağõrlõklõ oyla
doğrudan halk tarafõndan seçilmesini öngören bir
başkanlõk sistemi önerirken, Kõbrõs Türk tarafõ,
üyelerinin senato tarafõndan ve tek liste üzerinden
ayrõ ayrõ çoğunlukla seçileceği bir Başkanlõk Kon-
seyi (İsviçre) sistemini gündeme taşõdõ.
Yeni devletin nasõl ortaya çõkacağõ konusunda
Kõbrõs Türk tarafõ, kendi kâğõdõnõ BM ve Rum ta-
rafõna sundu. Rum tarafõ bu konuyu şimdi görüş-
mekten kaçõndõ. Türkiye, BM’nin bu konuda An-
nan Planõ döneminde önermiş olduğu uzlaşõ for-
mülünü “ideal görmemekle” birlikte, kabul et-
meye hazõr olduğu görüşünü iletti.
Kuşkular ortaya kondu
6 Temmuz’da Gazimagosa’da KKTC ve yurtdõ-
şõndaki Kõbrõs Türk dernek ve örgütlerinin temsil-
cileri ile yapõlan toplantõda kuşkular ortaya kondu.
Sonuç bildirisinde, ayrõ ayrõ ve eşzamanlõ referan-
dumlarda çõkmasõ olasõ sonuçlara göre önceden
alternatifli yol haritalarõ belirlenmesi, uluslararasõ
toplum nezdinde geliştirilebilecek tutumlar için
hazõrlõklõ olunmasõ istenirken, “Referandumlar-
da taraflardan birinden ret cevabı çıkması ha-
linde; ikinci aşama olarak; KKTC’nin tanıtıl-
ması için sonuç alınıncaya kadar koordineli, et-
kin ve çok boyutlu bir kampanya yürütülmesi”
görüşü dile getirildi.
Ancak 2004 yõlõndaki referandumdan sonraki
gelişmelerden dolayõ bu kez olasõ bir referandum-
dan “hayır” çõkmasõna kesin gözüyle bakõlõyor.
Bu nedenle de Talat ve AKP, nihai kararõn halka
sorulmadan, ya meclis ya da hükümet tarafõndan
verilmesini istiyor. Ancak yapõlan son seçimlerde
UBP’nin iktidara gelmiş olmasõ, hem Talat’õn
hem de AKP’nin elini zora soktu.
‘Gençlerdahadaumutsuz’
Bizde de 32 kulüp
var. Örneğin
satranç kulübü...
Türkiye satranç
şampiyonasõ bizim üniversite
tarafõndan yapõlõyor, ancak
bugüne kadar kulüp işin
içine çok kõsõtlõ şekilde girdi.
Ben önümüzdeki sene bu
görevi satranç kulübüne
vereceğim. Ben bu modelin
tutacağõna inanõyorum,
çok fazla öğrencimiz
olmadõğõ için onlarõ
organize etmemiz kolay.’
‘
Barõş Harekâtõ’nõn
üzerinden 35 yõl geçti...
KKTC’nin
geleceği
tehlikede
ERDOĞAN’DAN
KIBRIS MESAJI
ANKARA (Cumhuriet
Bürosu) - Başbakan Tay-
yip Erdoğan, “Kıbrıs Ba-
rış Harekâtı’nın 35. yıl-
dönümü ve Barış ve Öz-
gürlük Bayramı” dolayõ-
sõyla yayõmladõğõ mesajda
Kõbrõs meselesinde birlik
ve beraberliğin en iyi şekil-
de sergilenmesi gereken bir
dönemde olunduğunu be-
lirtti. Erdoğan “Ne Kıbrıs
Türkleri ne de Türkiye
Cumhuriyeti, 1974 önce-
sindeki sıkıntılı günlerin
bir daha yaşanmasına
müsaade etmeyecektir.
Güney Kıbrıs’ın, Kıbrıs
Türk halkını tahakküm
altına alma çabaları asla
sonuç vermeyecektir” gö-
rüşünü dile getirdi.