25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 20 MART 2009 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ESKİLERİN “İhtilâl-i Kebir” dedikleri Büyük Fransız Dev- rimi’nin oluşması ve süreci son derece ilginçtir. Kral 16. Louis’yi tam 175 yıl aradan sonra Etats-Generaux mecli- sini yeniden toplamaya zorla- yan sosyal sınıf, aristokratlar- dı; yani soylular, daha doğru- su kendilerini soylu sayanlar. Onlar, toplumdaki yeni geliş- meler karşısında sarsılmaya başlayan durumlarını sağla- ma bağlamak niyetindeydiler. Ama toplantı, onlara değil, da- ha güçlü ve yeni bir başka sı- nıfa, “burjuvazi” denen orta sınıfa yaradı. 18. yüzyılın ay- dınlanmacı felsefesini benim- seyerek yetişen sınıfın insan- ları, yoksul halk yığınlarını da peşlerine takarak Eski Rejim’i devirmeyi becerdiler. Devrimler gibi karşı-devrim- lerin öyküsü de az ilginç de- ğildir. Başlatanların niyetiyle sürdürenlerin niyeti bazen bambaşka olur ve hiç beklen- medik sorunlarla karşılaşmak çok şaşırtıcı olabilir. Örnek mi? Örnek, son yarım yüzyıl boyunca Türkiye’de yaşananlardır. İkinci Dünya Harbi sonrası- nın ilk yıllarından beri nere- deyse bir karşı-devrim yaşa- maktayız, Hem de, cumhuri- yetin kuruluşuna katılan, hat- ta büyükçe bir bölümü Gazi Mustafa Kemal’le birlikte ça- lışmış olanların başlattıkları bir karşı-devrim. Onlar, tek parti- li devrimciliğin yanlışlarını eleş- tirerek düzeltmek niyetiyle işe başlamış, daha özgürlükçü bir demokrasi isteyen yeni siyasal kadroları da yanlarında bul- muşlardı. Kemalist cumhuri- yete sahip çıkmak isteyen or- dunun 27 Mayıs hareketi bile bu karşı-devrimci dalgayı diz- ginlemeye yetmemiş, hatta iç- teki ekonomik gelişmelerin ve dıştaki hesapların desteğiyle daha da güçlenen aynı dalga, orduyu bile 1980’in 12 Eylül gericiliğinden yana çekmeyi başarmıştı. Bütün bu dalganışlardan be- ri, “resmi tarihi yeniden yaz- mak, hatalarımızla yüzleşmek, geçmişimizle hesaplaşmak” gibi söylemler gündemden hiç eksik olmadı, hâlâ da olmuyor. Tuhaf olan, bu gibi çabaları kendilerine yakıştırdıkları “aydın” sıfatının gereği sayan, cumhuriyetin kendilerini ye- tiştirdiği gençlik yıllarında top- lumu akılcı yöntemlerle dü- zeltmeyi devrimcilik ödevleri- nin parçası olarak gören iyi ni- yetli bazı insanlarımızın, yarım yüzyıllık süreç içinde pek far- kına varmadan karşı-devrimci dalgayla birlikte başta hiç he- sap etmedikleri sahillere sü- rüklenmiş olmalarıdır. “Resmi tarihi yeniden yazalım” der- ken dinci hareketlerin çağdı- şılığına methiyeler yazmaya, “geçmişimizle yüzleşelim” der- ken yüzyıllık emperyalizmin yeni aynalarında kendi kulla- nılışlarının iğrenç yüzüyle kar- şılaşmaya başladılar. Çok çağdaş olduklarını dü- şünüyorlardı; şimdi, köhne inanç sahiplerinin kucağında cumhuriyet öncesinin karanlı- ğına doğru yol almaktalar. AÇI MÜMTAZ SOYSAL Yüzleşmenin Öbür Yüzü PENCERE Devrimcilik, Darbecilik Ve Cumhuriyet... 1968 yılının 12 Ekim günü bu köşede yazıya şöyle başlamışım: “İnsan toplumları devamlı değişim içindedirler; bu değişimi hiçbir güç durduramaz; evrenin ka- nunları evrenin bir parçası olan insan toplumun- da da geçerlidir.” Yazı dört bölüme ayrılmış: 1) Değişim, 2) Dev- rim, 3) Karşıdevrim, 4) Emperyalizm... O günden bu yana da değişimin süregeldiği- ni görüyoruz; ne var ki Türkiye bugün bir karşı- devrimin çalkantısı içinde yaşıyor... Türkiye Cumhuriyeti Atatürk devrimiyle ku- ruldu... Şeriat hukukuna ve fetih ilkesine dayalı Osmanlı İmparatorluğu yıkıldı; çağdaş evrensel hukuka ve “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesine bağlı laik ulu- sal bir devlet oluştu... Bu tarihsel olay değişimin devrimleşmesi so- nucudur. Asker-sivil önderlerin başını çekmesiyle ger- çekleşti bu olgu... Laik Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş, çağdaş ya- salar kabul edilmiş, kadın-erkek eşitliği benim- senmiş, kadınlara oy hakkı da tanınmıştı... Ancak değişim sürecekti... Ama, nasıl?.. Doğaldır, her devrim kendi karşıdevrimini de to- humlar... Bu ikisi arasındaki hesaplaşmadan doğacak ‘gelgit’lerle yaşar toplum... Bir siyasal gelgitte ne olduğunu anlamak için de olan bitenlerin içeriğine bakmak gerekir... 27 Mayıs’ı sıradan bir askeri darbe olmaktan çıkarıp devrimleştiren nedir?.. 1961 Anayasası’dır... Saymakla bitmez; Anayasa Mahkemesi’nden sendikacılığa, toplusözleşmeden yargıç bağım- sızlığına ve de sosyal devlete dek, bugünkü ha- yatımızı da belirleyen nice tarihsel ve toplumsal demokratik devrim 27 Mayıs askeri müdahalesiyle gerçekleşti... Geçmişte Cumhuriyet gazetesi hep devrimle- rin yanında oldu... Askeri darbelere karşı muhalefetini sürdürdü... Devrimden yanayız... Darbeye karşıyız... Karşıdevrime karşı çıkmak ise Cumhuriyet gazetesinin varoluş gereğidir... 27 Mayıs’ı destekledik... 12 Mart ve 12 Eylül’e direndik... Yönetim ister asker olsun, ister sivil, ölçütümüz Aydınlanma devriminin içeriğiyle özdeştir... Bugün Türkiye düpedüz bir karşıdevrim yaşa- maktadır... ? Bir vakitlerin merkez sağı (Doğru Yol Parti- si ve ANAP) siyasetten tasfiye edilmiştir... ? Tesettür politikası devletin tepesine tırman- mıştır... ? Devlet kadroları dincilik üzerine hallaç pamuğu gibi atılmaktadır... ? Özgür medya, daha başka deyişle iktidara bağlı olmayan medya göz göre göre tasfiye edil- mektedir... ? Öğretim Birliği yıkılmıştır... ? Fazla söze ne hacet, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir karşıdevrim sürecini yaşadığı Anayasa Mah- kemesi’nin kararıyla kesinleşmiş; iktidar partisi- nin irtica odağı olduğu hukuken karara bağlan- mış, tescil edilmiştir. Karşıdevrimin, daha başka deyişle İslamcı-din- ci kimliği Anayasa Mahkemesi kararıyla kesin hük- me bağlanmış iktidarın yandaşları, Cumhuriyet ga- zetesini ve Cumhuriyetçileri darbecilikle karala- mak için olağanüstü, daha doğru deyişle, çılgınca bir kampanya açmışlardır... Hemen söyleyelim ki çabaları nafiledir... Askeri darbelere karşı onlar pısıp otururken biz Atatürk devrimciliğini sonuna dek savunduk... Bugün herhangi bir askeri darbe olasılığı yok- tur; söylentilere ve tüm iddialara karşın dün de yoktu... Bugün askeri darbe şöyle dursun, irticaya dönük karşıdevrimin sivil darbesini yaşamakta- yız... Ancak bugün bir askeri darbe olsa, azgınlığın son perdesini yaşayan bu zavallıların tümü -vak- tiyle olduğu gibi- pısıp sinecekler, iş gene Cum- huriyet gazetesinin omuzlarına binecektir... T ürkiye tam anlamõ ile bõçak sõrtõnda!.. AKP’nin demokrasiyi güçlendirmek gibi bir kaygõsõ yok. Türkiye’yi AKP’lileştirmeye çalõşmakla, AKP’lileşmiş göstermekle meş- guller. AKP sistem partisi olamadõ. Olmayõ da istemediler aslõnda. On- larõn sistem anlayõşõnõ, “79 yıllık Cumhuriyette yapılamayanları yaptık” sözlerinden okuyabilirsi- niz!.. 29 Mart seçimleri yerel seçim ol- maktan çoktan çõktõ. Bu seçimi ye- rel hizmetle özdeşleştirenler yanõ- lõrlar. Seçimler normal bir seyir iz- lemiyor. “Ergenekon” adõ verilen operasyon ve tutuklamalarõn gölgesi düşürüldü!.. Türkiye için ikinci bir kõrõlma dal- gasõ oluşmasõnõ istemiyorsak, seçim sürecini doğru okumak gerekiyor. İlk kõrõlma dalgasõ, 27 Mart 1994’te yapõlan yerel seçimlerdi. O za- manki adõ Refah Partisi olan siya- sal görüş, bugün daha radikal bir çizgide ilerliyor... AKP İslamõ kuşandõkça, ülkeye karanlõk çöküyor. Seçim ekono- misi ve atmosferi Türkiye’nin kri- zi tam olarak algõlamasõnõ erteledi. Seçim sonrasõnda bir şok dalgasõ- na gireceğiz. Başta sağlõk olmak üzere tüm sektörler gerçekle yüz- leşecek. Siyasetin de yeni bir mec- raya gireceğini öngörebiliriz. Yurttaşõn gündemi ile iktidarõn gündemi birbirinden kopuk. Ülke, karşõtlõklar kazõnarak gerilmeye ve değerler üzerinden yürütülen tar- tõşmalarla yeni çatõşma başlõklarõ açõlmaya çalõşõlõyor uzunca bir sü- redir. İktidar, yapamadõklarõnõn, işsizliğin, yoksulluğun hesabõnõ vermek yerine, muhalefete çatarak gündem değiştirme çabasõnda. Cumhuriyetle hesaplaşma Yaptõm dediklerini de, 79 yõllõk Cumhuriyete çatarak anlatma eği- liminde!.. İktidarõn anayasa derdi var. Bu dert o dilden düşmeyen “79 yıllık Cumhuriyet”le “hesaplaş- ma” ile ilgili. Başka Cumhuriyet özleminin do- laylõ ifadesi!.. Biz Cumhuriyeti- mizin 85. yõlõnõ tamamladõk. Biri- lerinin de kendi gelişleri ile başlat- tõklarõ 6 yõllõk Cumhuriyetleri var. Olur mu? Resmi anlamda olmaz!.. Anayasaya ve yasalara aykõrõ. Ancak önce İslam, sonra õlõmlõ İs- lam etiketi ile tanõtõlan, İslam coğ- rafyasõna örnek gösterilmek üzere pazarlanan bir rejimden söz edili- yorsa fiilen oldurulur. Sõra daha son- ra resmi engeli kaldõrmaya, “yeni anayasa” diyerek rejimi farklõlaş- tõrmaya getirilip dayatõlõr!.. Yalnõz iç politika değil, dõş politika da fii- len değiştiriliyor. Türkiye normal sürecini yaşõyor olsaydõ, “Davos depremi” adõ ile atõlacak olan başlõk; Türkiye nor- malini kaybettiği ve medyanõn ta- raf olduğu, olağan olmayan süreç- te, başlõklar “Davos fatihi” olarak atõlmazdõ. Yeni anayasa dayatması Medeniyetlerle ittifak mõ yapõlõ- yor, medeniyetlere kafa mõ tutulu- yor gibi kafa karõşõklõğõnõn içine iti- len sade yurttaşõn incinen milli duygularõnõn tutkallanacağõ hesabõ yapõldõ, yapõlõyor. Ne bu söylem tut- tu, ne de yurttaş yuttu. Karikatü- ristlere bol malzeme çõktõğõ kesin. Mizah yönümüz harekete geçirildi. Sonuç değişmiyor; tartõşõyoruz ve Türkiye’nin kayõplar hanesine ye- nileri ekleniyor. Cumhuriyet için de- nilecek bir şey yok. O en büyük ka- zanõmõmõz. Bütün sorun çarpõk ku- rulan demokrasi anlayõşõmõzõ dü- zeltemeyişimizde. Çarpõklõklar her geçen gün artar- ken, içi boşaltõlan hukukla birlikte adalet duygularõmõzõ da yitiriyoruz. Öncekini çözerseniz, yaratõlan boş- luğa “yeni” etiketi ile pazarlamaya çalõştõğõnõzõ sõğõştõrabilirsiniz. Ana- yasalar ne zaman yapõlõr? Toplum köklü çözülme süreçlerine girdi- ğinde!.. Darbeler yapõldõğõnda!.. Rejim değişikliklerinde!.. Bize seçim son- rasõnda “yeni anayasa” dayatmaya, bununla demokratikleşeceğimizi iddia etmeye başlayacaklar. Seçim sonrasõnda Türkiye’yi zor günler bekliyor. Türkiye gerçeği ile seçim sonrasõnda yüzleşecek. Sandõklara, planlarõ bozmak, iktidarõ zorlamak için fõrsat olarak bakmalõyõz. Dağõtõlan paralar, eşyalarla va- tandaşõn oyunu kapmak isteyen zihniyetin oyununu bozmalõyõz. Türkiye’nin gerçek fatihleri tüm bu zor koşullara karşõn onuru ile ya- şamayõ başaran Türk halkõdõr. Des- tanlar yazmõş bir ulustan söz edi- yorum. Çanakkale’de, Sarõkamõş’ta vatanõ için göz kõrpmadan canõnõ ve- ren, soğukta donarak ölmeyi göze SandõklarõnAdõCumhuriyetOlsunmu?.. Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN CHP PM Üyesi (Siyaset Bilimci) Ülkeyi var eden kurumlar o ülkeyi yok edemezler. Modern Türkiye’nin modern kurumlarõ CHP’nin eseridir. Tüm Türkiye’yi İzmir olmaya, sandõklara sahip çõkmaya, sandõklardan Cumhuriyeti çõkarmaya, hep bir ağõzdan, “Elbette CHP!..” demeye davet ediyoruz. alõp ülkesine sahip çõ- kan, yoklukla var edi- len bir vatanõn aç, açõk ve teçhizatsõz ama inan- çlõ, inatçõ vatan evlat- larõndan söz ediyorum. Şehitlerimizden!.. Göz yumamayız Gururumuz, onuru- muz, gerçek fatihler- den söz ediyorum. 18 Mart’õ, Çanakkale Za- ferimizi ve vatanõ var edenleri unutmayalõm, unutturmayalõm. Ger- çek kahramanlarõmõz şimdi şehit mertebe- sindeler!.. Onlara can ve vatan borcumuz var. Bu borcu vatanõ sahip- lenerek, her karõşõna sahip çõkarak ödeyece- ğiz. Aç açõk, yok yoksul halkõn direnişi ile elde edilenin, teslimiyetçi bir ruhla yok edilmesi- ne göz yumamayõz. Yoklukla var edilenin, varlõk içinde yok edil- mesine izin vermeyiz!.. Türkiye için vatan, Cumhuriyettir. Cum- huriyet laiklik. Laiklik demokrasidir, demok- rasinin güvencesi de hukuktur. 29 Mart’ta sõnavõmõz var. Türki- ye’nin fotoğrafõna iyi bakalõm. Nasõl bir Türkiye is- tiyoruz? Demokrasiyi otokratlarõn dilinde bir yalana, elinde sopaya dönüştürmek isteme- yen herkes için sõnav sandõkta verilecek. İz- mir’in kalbi “Cumhu- riyet” diye atõyor. Biz İzmir’i istiyoruz demi- yoruz. Biz İzmirliler, İzmir’i istiyorum di- yenlere, “İzmir bizim, biz İzmir’iz, İzmir Cumhuriyetin kalesi- dir, biz o kalenin bek- çileriyiz!..” diyoruz!.. Sandõklarõn adõnõ Cumhuriyet koyacağõz. Ülkeyi var eden ku- rumlar o ülkeyi yok edemezler. Var eden kurumlar yok edilirse, ülke yok edilir. Mo- dern Türkiye’nin mo- dern kurumlarõ CHP’nin eseridir. Tüm Türkiye’yi İzmir olma- ya, sandõklara sahip çõkmaya, sandõklardan Cumhuriyeti çõkarma- ya, hep bir ağõzdan, “Elbette CHP!..” de- meye davet ediyoruz. Sandõklarõn adõ Cum- huriyet olsun mu? Ol- sun.. diyen seslerinizi duyar gibiyim. mumtazsoysal@gmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle