19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ Prof. Dr. COŞKUN TECİMER* Kanserden Korunabiliriz Medyada hemen her gün değişik bir bitkinin kansere iyi geldiğini okuyup izlemekteyiz. Sebze ve meyve yiyerek ve çok farklı alternatif tedavi- ler uygulayarak kanseri yenmenin mümkün ol- duğunu anlatan yayınlar oldukça rağbette. Yaşama olumlu bakarak ve sevgiyle kanserden kurtulan hastaların öyküleri gazete sayfalarında bol bol ser- gilenmekte. Acaba gerçekten öyle mi? Bu noktada iki durumu birbirinden ayırt etmek gerekir: Biri kanserden korunmak, diğeri ise kan- ser olduktan sonra bunu tedavi etmektir. Bu iki süreç birbirinden çok farklı yaklaşımları içerir. Kan- ser tedavisinde cerrahi, kemoterapi dediğimiz ilaç tedavileri ve radyoterapi olarak bilinen ışın teda- visi ön planda yer alır. Son yıllarda hedefe yönelik tedaviler olarak bi- linen antikor tedavileri, küçük moleküllerle kan- ser hücrelerini durdurmayı amaçlayan yaklaşım- lar önem kazanmıştır. İlaçlar ve ışın tedavisi, kan- ser hücreleri kadar olmasa bile çoğalma yetene- ği olan normal hücreleri de etkilemektedir. Bu yüz- den yalnızca kanser hücrelerini öldürmeye yönelik seçici tedaviler üzerinde yoğun çalışmalar yapıl- maktadır. Kanser olmuş bir hasta için bu denli sofistike tedaviler varken ve bunların etkili olduğu göste- rilmişken kanserin bitkilerle ya da sevgiyle yenil- diğini söylemek tamamen gayri bilimsel bir yak- laşımdır ve doğru değildir. Bu demek değildir ki kanser tedavisinde beslenme ve ruhsal yakla- şımların önemi yok. Tabii ki var. Ancak bunlar, te- mel kanser tedavisine yardımcı destek tedavile- ridir. Kanser tedavisinin alternatifi değil, tamam- layıcısı olabilir. Kemoterapinin ve radyoterapinin yan etkilerini azaltmaya yöneliktir. Yaşantılarımı- zın niteliğini belirleyen duyduklarımız ve düşün- düklerimizdir. Bu, kanser hastaları için de geçerlidir ve yakın aile ve dost desteği hastaların yaşam ka- litesini arttıran önemli bir etmendir. Sağlıklı bes- lenme, sıvı desteği ve ağır olmayan egzersiz de tedavinin daha kolay tolere edilmesini sağlayan öğelerdir. Kanserden korunma ise apayrı bir konudur. Bun- da beslenme, egzersiz gibi yaşam davranışlarının kanserden korunmada gerçekten büyük önemi vardır. Ancak burada da unutulmaması gereken husus, sağlıklı yaşam kurallarının bir ömür boyu uygulanmasıdır. Yoksa kısa süreli yapılan detoks kürleri, zaman zaman moda olan yiyecekler, kanserden korun- mada etkili değildir. Kapsül ya da tablet şeklin- de alınan vitaminler de sağlıklı insanlara öneril- memektedir. Hatta yapay A ve E vitaminleri alanlarda, yaşam süresinin kısaldığını gösteren ça- lışmalar vardır. Kanserden korunmak için dünyada saygın kanser kuruluşlarının önerdiği kurallar şunlardır: 1- Sigara içmeyiniz. 2- Alkol kullanmayınız. Kullanıyorsanız azaltınız. 3- Haftanın en az üç günü 30-60 dakika yürü- yüş yapınız. 4- Kilo almayınız. 5- Hayvansal yağ ve protein tüketimini azaltı- nız. Günde beş porsiyon sebze ya da meyve tü- ketiniz. Örneğin bir orta boy elma ya da portakal bir porsiyon kabul edilir. 6- Hep aynı yiyecekleri değil, değişik sebze ve meyveleri tüketiniz. Bu kuralların bir ömür boyu uygulanması müm- kün olsaydı belki de günümüzdeki kanser olgu- larının oranı üçte iki oranında azalacaktı. * İstanbul Bilim Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı MERİÇ VELİDEDEOĞLU 29 Mart seçimlerinin İstan- bul CHP adayı Kemal Kılıç- daroğlu, seçildiğinde gerçek- leştireceği projeler üzerine açıklamalar yaparken, İstan- bul’a kazandıracağı “miting alanları”ndan da söz ediyor. Diyor ki: Yurttaşlar sıkıntı- larını, isteklerini anlatacağı, eleştirilerini yapacağı, yöne- ticilerinden “hesap” soracağı, görüşlerini topluca ortaya ko- yabilecekleri “alan”lara sa- hip olmalıdır; çağdaş uygar yaşamın bu gereksinimine kentler yanıt vermelidir. Alanların bu “işlev”ini orta- ya koyarak vurgulayan bele- diye başkanı adayını, gerek bu dönemde, gerekse daha önceki seçim dönemlerinde gördüğümüzü pek anımsa- mıyorum. Kılıçdaroğlu seçmeni, ya- şadığı kenti sahiplenmesi için bilinçlendirmek istiyor bir ba- kıma. Artık dev bir “metropol” olan İstanbul’un, “ilk” aşa- mada çözülmesi gereken so- runları arasında görüyor “alan”sızlığı, miting alanlarının yokluğunu. Kılıçdaroğlu benim de bu- lunduğum bir toplantısında, bu “alan” projesini içtenlikle anlatırken, kendisine: “İyi ama, o alanlarda toplanıp başta si- zi eleştireceğiz!” deyince: El- bette o da olacak, yoksa kuş- kunuz mu var? diye gülerek yanıtladı; hemen ardından da: Bizi eleştiren mitinglerden korkmadığımız gibi, düzenle- yicilerinden de “intikam” al- mayı aklımızdan bile geçir- meyiz, dedi. Vurguladığı “Cumhuriyet Mitingleri”ydi. Milyonların ka- tılımıyla “yasa”lar çerçeve- sinde gerçekleşen bu mi- tinglerin, görkemliliğini kimse yadsıyamaz. Yine de bunların 2007 seçimlerine yansıma- dığından, dolayısıyla bir işe yaramadığından söz edildi sık sık. Gerçi mitingler sürecinde AKP iktidarının sesi soluğu az da olsa kesilmişti. Seçimleri kazanınca da bu gibi tepki- lerden -boyutu ne olursa ol- sun- hiç etkilenmediği “gö- rüntü”sünü vermeyi yeğle- mişti. Ama bir süredir görüyoruz ki, AKP iktidarı bu mitingler- den, görünenlerden bilinen- lerden çok daha fazla etki- lenmiş. 2008 yılı ortalarında bu mitinglerin “suç”, düzen- leyenlerin de “suçlu” olduğu söylemi, sinsi sinsi yayılmaya başlatılmıştı. Şimdi ise mitinglerin bir “yargı”lama sürecine oturtul- mak istendiği görülüyor. Hem de “terör” suçuyla, varlığı be- lirsiz “Ergenekon Terör Ör- gütü” kapsamına sokularak. “O” bilinen gazeteler bunu günlerdir yazıp duruyor. Demek ki AKP iktidarı, “ya- sama”nın büyük bir çoğunlu- ğuna, “yürütme”nin tümüne sahip olmasına, “yargı”ya da el atmasına, “anayasal ku- rumlar”ı ele geçirmesine ve de “TSK”yi yola (hizaya) getirme uğraşısını sürdürmesine “kar- şın” hâlâ “tedirgin”. Ya o “milyon”lar, “ölü” top- rağını üzerinden atıp, “ye- ni”den “ayağa” kalkarsa... Buna pek “ihtimal” vermiyor- lar sanırım. Ama “açık” kapı da bırakmak istemiyorlar. Bu- nun için “Cumhuriyet Miting- leri” yargılanmalı, “korku” sa- lınmalı... Böylece kuzu kuzu oturup “seyredilir” olup biten. Böyle düşünenleri “düş” kırıklığına uğratmalıyız. Ana- yasamızın 34. maddesi, yani: “silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenle- me hakkı” “henüz” elimizden alınmadı ki. “Hukuk”un tümü de daha “mukuk”laştırılamadığına gö- re, bu “HAK”kımızı kullan- malıyız. Bu görüş ileriye sürülünce de genelde: “İyi de, bu bir ör- gütlenme işi” deniliyor. Bunu yadsıyamayız kuşkusuz. Ama, “Cumhuriyet Mitingleri”nde görev yapmış “STK”ler de yok olmadı ki. Yoksa oldu mu? Yöntem amacına ulaşıp, “sindirildik” mi dersiniz? Oysa, Anayasamızın bu 34. maddesi bizim için somut, elle tutulur, özellikle şu gün- ler için kullanabileceğimiz, en “uyarıcı” bir kazanım değil mi? Öyleyse “yaşama” geçir- mek için ne bekliyoruz? Godot’yu mu? Not: “Balbay’ın Yanı Ba- şındayız!” nöbetinde buluşa- lım. Pazartesi-Perşembe, 11.00-13.00’te Gazetemizin bahçesinde. M.V. Cumhuriyet Mitingleri ve Alanlar [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com20 Mart OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] 20 MART 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 AB genişlemesi çıkmaza girmiş. Bizimkinin ucu açık olduğu için bir yerden çıkar! Oku Aydan Çavuşoğlu: “Kuru soğancı Recep’ten Âşık Mahsuni’nin ‘Yine gel Samsun’dan, sarı saçlım mavi gözlüm’ dizelerini de okumasını bekliyoruz! İşte Emre Nalçacıoğlu: “İşsizliği çalışma hayatına yeni giren gençlerin iş bulamamasına bağlayan Mehmet Şimşek, ne iş yapar!” Bari Ali Balamir: “Kredi kartı mağdurları dürüst değilmiş. Dinime küfreden Müslüman olsa!” YağmurDeniz Milli iradeyi biraz idare et abi! MİLLİ iradeyi temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisi 13 Mart 2008’de bir yasa kabul etmiş. Yasayı cumhurbaşkanı onaylamış. Yasa 22 Mart 2008’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş. Yasayı yürütme görevi milli iradenin öteki temsilcisi hükümete verilmiş! Yasa “Seçmen oy vermek için geldiğinde Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasını taşıyan nüfus hüviyet cüzdanını veya pasaportunu sandık kurulu başkanına tevdi eder” diyor ama aradan bir yıl geçtiği halde “milli irade”yi temsil edenler üstlerine düşen görevi yerine getirmemiş; seçime iki hafta kala kimliklerdeki “kimlik numarası” zorunluluğu akıllarına gelmiş! İktidarından muhalefetine milli iradeyi Meclis’te temsil eden partilerin temsilcileri Yüksek Seçim Kurulu’na gidip, “yasayı boş verelim, kimlik numarası aramayalım” demiş. İktidarın sayın cumhurbaşkanı yaptığı zat, Yüksek Seçim Kurulu Başkanı’nı huzura çağırıp kimlik numarasının yasal dayanağını sormuş. Sanki yasayı kendisi onaylamamış gibi! Yüksek Seçim Kurulu da toplanıp “kimlik numarası bulunan onaylı nüfus kayıt örneği” ile oy kullanılabileceğine karar vermiş. Milli iradeyi temsil edenlerin çıkardığı yasada böyle bir hüküm var mı? Yok! Ama herkes milli iradenin temsilcisi olursa sorun yok: Demokrasi, uzlaşarak yasaları çiğneme rejimidir! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” YASADIŞI yollardan elde edilerek yine yasadışı yöntemlerle medyanın kullanımına sunulan ve gazeteci arkadaşımız Mustafa Balbay’a ait olduğu öne sürülen günlükler için gazeteci arkadaş Umur Talu “Bizim Çalık”ın Sabah gazetesinde şöyle diyor: “Kişisel olarak ‘Balbay günlükleri’ni birkaç günlük çalışmayla titiz biçimde gözden geçirerek ilk kez Tempo24 internet sitesinde yayınlayan, ikisi de eski Cumhuriyet çalışanı olan, ikisinin de gazeteciliğine, insanlığına inandığım Doğan Akın ve Aydın Engin’in doğru işçiliklerine güvenirim zaten.” Umur da eski bir Cumhuriyet çalışanıydı. Doğan kardeşle Aydın kardeşin günlükler üzerindeki işçiliğini görünce kararını vermiş Umur kardeş: “Balbay günlükleri kamuoyuna ‘Albay gazetecilik’ örnekleri sunuyor.” “Balbay”ı “albay” yaparak ne denli yaratıcı bir kalem olduğunu gösteren Umur kardeş, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yönetimindeyken “Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi”ni hazırlamıştı. Bildirgede “Gazeteci kaynağını bilmediği bilgi ve haberleri yayınlamaz” dediğine göre Umur kardeş, Tempo24’e günlükleri servis eden kaynağı biliyor ve kaynağına güveniyor! Bildirgede “Gazeteci temel bilgileri yok edemez, görmezlikten gelemez ve metinler ile belgeleri değiştiremez; yanlış, yanıltıcı ve tahrif edilmiş yayın malzemesi kullanmaktan uzak durur’ dediğine göre Umur kardeş, Tempo24’e servis edilen günlükler üzerinde Doğan kardeş ve Aydın kardeşin yaptığı editör işçiliğine aynen kefil oluyor. Bildirgede “Gazeteci çalıntı, iftira, hakaret, lekeleme, saptırma, manipülasyon, söylenti, dedikodu ve dayanaksız suçlamalardan kesinlikle uzak durur” dediğine göre Umur kardeş, günlüklerin Balbay’ın bilgisayarından aynen kopyalandığına ve daha sonra üzerinde hiçbir değişikliğe gidilmediğine adı gibi emin oluyor! Bildirgede “Gazeteci bağımsız yargı organlarının kararlarını dikkate alır” dediğine göre Umur kardeş, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı ve polislerin iddialarını aynı zamanda yargı organlarının da kararı olarak kabul ediyor ve onaylıyor! Bir elinde henüz açıklanmamış iddianameyi gizlice ayıkladığı cımbız, bir elinde polisteki sorgulara tuttuğu ayna, “umur”unda mı dünya! Umur SESSİZ SEDASIZ (!) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ İşçi sõnõfõ ile işverenleri kontrol altõna alabilmek için partiye bağlõ sendikalardan yararlanan ve adõnõ, bu mo- delin uygula- yõcõsõ olan Ar- jantinli devlet a d a m õ n d a n alan siyasal akõm. 2/ Marmara Bölge- si’nde bir göl... Bir hayvan. 3/ Çiy... Prensip. 4/ İşçi... Na- zilerin politikasõnda Germen õrkõndan kimselere yakõştõrõ- lan ad. 5/ Kar fõrtõ- nasõ... İki tarla ara- sõndaki sõnõr. 6/ Du- man lekesi... Peşin parayla veresiye mal alma usu- lü. 7/ Yapõştõrõcõ bir madde... Acõ, üzüntü. 8/ Do- nuk renkli... Hitit. 9/ Bir şeyin aslõnõ bozma. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Franşõz faşizmi. 2/ Mezopotamya’da kurulmuş eski bir krallõk... “Hiç şaşmayan — gibi işler du- rur kader” (Yahya Kemal). 3/ Bir kumar aracõ... Madencilikle ilgili kuruluşumuzun kõsa yazõlõşõ. 4/ Dikilitaş. 5/ Olumsuzluk belirten bir önek... Es- krimde kullanõlan üç silahtan biri... Rütbesiz as- ker. 6/ İtici neden, güdü... Bildirme yazõsõ. 7/ Bir nota... “— kaşlarõnõ çatar/Gamzesi sineme batar” (Karacaoğlan). 8/ İpten düğümlü saçaklarla oluş- turulan bir el sanatõ. 9/ Çayõn etkin maddesi... El- li şiniklik tahõl ölçeği. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 T U Z L A M A Ü U R A K A L I N Z A M K İ N O S L K E D İ L A A K İ D E S A M M A N İ L A M E A L O S A V A N I S L A M A T Ü N A M E N T Ü 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 TÜRK BÖBREK VAKFI BÖBREK SAĞLIĞINIZA DİKKAT EDİN 0 212 557 70 70 / PBX
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle