19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 15 MART 2009 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Ergenekon savcılarının ikinci iddianame- sine göre!.. İlhan Selçuk’a 524 yıl, Doğu Perinçek’e 512 yıl, Kemal Alemdaroğlu’na 512 yıl, Tun- cay Özkan’a 64 yıl, Gürbüz Çapan’a 31 yıl, Mustafa Balbay’a 31 yıl... Emekli generaller, Hurşit Tolon’la Şener Eruygur’a ise tam bin kırk yedi yıl!.. Ya hesap bilmiyorlar. Ya da akıl makıl diye bir şey kalmamış ortalıkta!.. Bir insanın öm- rü kaç yıl? Bunu bir anımsatan da yok mu? Elli, altmış, yetmiş, bilemedin seksen, hadi hadi doksan!.. Balbay mahkûm olursa otuz bir yıl sonra seksen yaşlarında özgür olacak. “Balbay çıkacak yine yazacak”... İnsanların yüzlerce yıl hapislerde çürütülmelerini göze alanlar, nedense, en başta düşünen, yazan, yaratan, toplumu ay- dınlatan kişileri hedef seçmişler. Onlar hapislerde çürüsün, her şey olup bitsin, ülke bir dikta kafasının buyruğunda yaşasın en aşağılık koşullarda... Yetmiyor, bir de üçüncü iddianame var- mış! Herhalde bu da şimdilik dışarda olan- lar için!.. Kaç kişi kaldıysa gazetelerde, TV’lerde özgürlüklerini korumaya çalışarak gerçekleri dile getirenler, çirkin, yanlış sahte, uyduruk savları çürütenler, onlar da onlar da onlarca yıllık ceza tehditleri altında tutula- caklar... “Olmaz böyle şeyler” mi diyorsunuz. Bu denli akıl dışı bir garip masal yaşanabilir mi? Yaşanıyor işte! İki yıldır içerde tutulan aydınlar, askerler, yazarlar, subaylar yok mu? Altmışına, yet- mişine gelmiş bir insanı aylarca cezaevinde kapatmak o insanın canına bilerek kıymak- tan farklı bir şey midir? Denecek ki, bütün bu cezaların yasalarda yeri var! Bir kez değil, çok kez suç işlemişler, birikmiş birikmiş böyle olmuş, hepsi yönteme uygun. Bilmem o yasaları hazırlayanlar, o yasaları Meclis’lerde tartışıp ya da tartış- madan kabul edenler ne yaptıklarının bil- incinde miydiler? Belli bir yaşam süresi olan insanları kırk, elli, yüz yıllık müeb- betlerle cezalandırmaya kalkmanın akıl dışı bir gariplik, saçmalık olacağını hiç mi düşün- mediler? Perşembe günü Cumhuriyet’in İstanbul bi- nasında ülkemizin en ünlü en sevilen, sayılan gazetecileri, yazarları, aydınları bir araya gel- di. Hepsi Balbay’ın kitaplarını imzaladılar, arkadaşlarını sevgiyle andılar.. Bu kadarla bitmedi, gazeteciliğe, araştırmacılığa, hak huk arayışlarına saygısız davranışları kınamak yet- mez, gerçek bir demokrasi için, gerçek bir özgürlük için her güçlüğü göze alıp savaş- mak, direnmek kaçınılmazdır. Yüz yıllık hapislikler olacak şey değil... Tarihin en tuhaf sayfalarında bile yer ala- maz böyle hem acı, hem gülünç bir olay, bir tutum!.. Ama AKP iktidarında oluyormuş! Bakalım daha neler göreceğiz? Gerçek adalet, gerçek yargı konuşmazsa Mustafa Kemal kuşakları, gençleri, insanları, aydın- ları, emekçileri suskunluk perdesini elleriyle yırtıp açmazsa... Sevgili Nadir Nadi’nin bir kitabında yazdığı gibi.. “Olur Şey Değil”. PENCERE Türkiye’de Asker Olmak?.. Şu günlerde asker olmak istemezdim... ‘Asker’ deyince yanlış anlamayın, Ordu, TSK, daha açık deyişle Türk Silahlı Kuvvetleri’nden dem vuruyorum... Türkiye’de asker olmak mı?.. Neuzübillah... ? Batı’da Ege var... Yunan’la aramız hiç iyi değil, hava ve deniz üze- rinde çatışma rizikosu gündemde... Eski deyiş- le 24 saat “müteyakkız” olmak zorundasın... ? Güney’de Kıbrıs... Rum fırsat kolluyor... Ada’daki Türk askeri birliğini işgalci sayıyor... Ne zaman ve nereden vuracağı belli olmaz... ? Kuzey’de Karadeniz... Montrö Antlaşması’yla Boğazlar’dan geçiş bir bakıma zapturapta bağlanmış; ama, Gürcistan olayında gerilim doruğa çıktı... Karadeniz’e dikkat!.. ? Kuzeydoğu’da Ermenistan... Ne diyor Erivan?.. Kars sınırını resmen geçerli saymıyor... ? Ya Güneydoğu’da?.. PKK... Terör yöntemini benimsemiş PKK’nin nereden vuracağı belli değil... PKK’nin üsleri Kuzey Irak’ta... “Stratejik müttefikimiz” Amerika, bizim asker te- röristi vurmak için sınırı geçmek istedi mi yasak levhasını asıyor: - Dur!.. Yunan.. Rum.. Ermeni.. Ve PKK.. Asker yine de tüm dünyada ilk kez olmayacak bir iş yaptı; terör savaşının koşulları içinde umut arayan düşmana umutsuzluğu tattırdı... ABD, Irak işgaliyle PKK’nin imdadına yetiş- meseydi; bu iş noktalanmıştı... Şu günlerde asker olmak istemezdim... Çünkü yalnız Rum, Ermeni, PKK ve askerin ba- şına çuval geçiren ABD yok... Asker düşmanlığı içerden, iktidar saflarından, F tipi polisten, F tipi yargıdan, F tipi medyadan pompalanıyor... Piyasaya ne idüğü belirsiz bir sürü ses kaydı, zamanlaması gelince sürülüyor... E. generaller, albaylar gözaltına alınıp tutukla- nıyor... Eski bir AKP’li Meclis Başkanı şu sözleri söy- leyebiliyor: “- Emekli orgenerallerin ses kayıtları var. Aman Allahım, neler konuşmuşlar, neler söylemişler!.. Allah’a çok şükrediyorum ki Türkiye bunların za- manında savaşa girmemiş. Yoksa bunların sava- şacak halleri yok. Askerlikten başka her şeyi yap- mışlar...” AKP’li eski Meclis Başkanı’nın gözlerini asker düşmanlığı köreltmiş... Yoksa bu AKP’li, yermek istediği o generalle- rin ilan edilmemiş bir amansız savaşta nasıl sa- vaştıklarını bilirdi... Düzenli bir ordunun, düzensiz bir terör sava- şının her türlü olanaksızlığı içinde, generaliyle, su- bayıyla, eriyle nasıl savaştığını bilmeyen birinin bu süreç içinde Meclis Başkanlığı koltuğunu işgal et- mesi, Türkiye’nin en büyük talihsizliğidir... Asker olmak istemezdim... Ola ki bir terör savaşında görevimi yaparken yü- rüttüğüm bir eylemden dolayı, yıllar sonra F tipi bir savcı beni gözaltına aldırıverirdi... Türkiye’de askerken, teröriste karşı ‘teyakkuz’ içinde yaşamak yetmiyor... Emekliye ayrıldıktan sonra F tipi savcıya karşı da ‘teyakkuz’ içinde yaşamak mı gerek?.. Evet... Asker düşmanlığının F tipi örgütlenmesini ya- şayan Türkiye’de asker olmak istemezdim... Türkiye Bilimsel ve Tek- nolojik Araştõrma Ku- rumu (TÜBİTAK) toplu- mumuzun yaşam kalitesinin yükseltmek ve ülkemizin sürdürülebilir gelişmesine hizmet etmek,için bilim ve teknoloji alanlarõnda yeni- likçi, yönlendirici, katõlõm- cõ ve paylaşõmcõ bir kurum olarak kurulmuştur. Bu ku- ruma, ülkemizin rekabet gü- cünü ve refahõnõ artõrmak ve sürekli kõlmak için toplumun her kesimi ve ilgili kurum- larla işbirliği içinde, ulusal önceliklerimiz doğrultu- sunda bilim ve teknoloji politikalarõ geliştirmek, bun- larõ gerçekleştirecek altyapõ ve araçlarõ oluşturmaya kat- kõ sağlamak, araştõrma ve geliştirme etkinliklerini des- teklemek ve yürütmek, bilim ve teknoloji kültürü oluş- turmak gibi çok önemli bir misyon yüklenmiştir. Üniversitelerimizin, ka- mu kurumlarõmõzõn ve sanayimizin bilimsel ve tek- nolojik projelerine parasal destek sağlayarak, ülkemi- zin rekabet gücünün artõrõl- masõna katkõda bulunmak da bu kurumun temel yüküm- lülükleri arasõndadõr. Tüm bunlar için bu kuruma her yõl Devlet bütçesinden mil- yarlarca TL kaynak aktarõl- maktadõr. Siyasetin gölgesinde bilim yapõlamaz Prof. Dr. K. Erçin Kasapoğlu Hacettepe Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi EVET/HAYIR OKTAY AKBAL ‘Olur Şey Değil’ Arkası 18. Sayfada
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle