19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 15 MART 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 15 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Adaletin Daniskası... [email protected] Sevgili Mustafa Balbay, Önceki gün, Cumhuriyet’te yaşadığımız se- ninle dayanışma gününü ileride çocuklarına an- latacaksın… Hepimiz anlatacağız… Bu kadar çok gazeteden, yayın organından, bu kadar çok yazarın, düşünce ve ifade öz- gürlüğü için, haksızlığa, yasaklara ve baskıya karşı bir duruş sergilemek için, en önemlisi de sana inandıkları için koşup gelmeleri… Ama asıl Cumhuriyet binasına dolan ve uzun saatler bo- yu kitaplarını almak için uzayıp giden kuyruk- ta bekleyen okurlarının coşkusu, azmi, direni- şi… Dışarıdakileri çok bekletmemek endişesiyle bir an önce senin adına, senin kitabına bir im- za atıvermek ve kitabı hemen yanımdaki yazara geçirmek… Hayır hayır, onca beklemiş oku- ra sarılıp onunla kucaklaşmak, senin hakkın- da söylemek istediklerini dinlemek… Bu ikisi arasında gidip gelmek… Keşke sen içeride, hapiste olmasaydın da böyle bir günü hiç yaşamasaydık… Katillerin, suikastçıların, soyguncuların, ma- sum insanları işkenceden geçirenlerin tutuksuz yargılandığı, elini kolunu sallayarak aramızda dolaştığı, davaların zamanaşımından düştüğü ülkemde… Darbe yapanların, darbe yapıp çocukları bile idam edenlerin yargılanamadı- ğı ülkemde… Sen, sen Cumhuriyet gazetesi- nin Ankara temsilcisi ve yazarı, evi, işi, adresi belli, çekip gitme ihtimali hiç ama hiç olmayan Mustafa Balbay tutuklu yargılanacaksın… Bir okurun dediği gibi “Adaletin daniskası”... Sevgili Mustafa Balbay, Ertesi gün kimi “gazeteci” fena sinirlenmiş bu sana gösterilen dayanışmaya, oturup yazılar dö- şenmişler, efendim nasıl “Hepimiz Mustafa Bal- bay’ız” dermişiz, hele yargı süreci devam ederken… Dur bakalım, hakkındaki bunca “önemli belge” varken, bunca “ciddi suçlama” varken falan… Utanmaları yok! Kitaplarını ve bilgisayarındaki yazıları kaste- diyorlar. Yani bir gazetecide bulunması ge- rekenler… Adaletin daniskası işte… Evet “dava süreci” sürerken Başbakan’ın “Ben bu davanın savcısıyım” dediğini unutup “dava sürecinde” “Hepimiz Mustafa Balbay’ız” dememize öfkelenmişler! Adaletin daniskası… Sevgili Mustafa Balbay, Bir süredir parçalanmış, yırtılmış retinamın onarımıyla eve kapandım. Gözümün açılmasını beklerken, gözlerim kapalı haberleri kaçır- mamaya çalıştım… 2500 sayfalık birinci Er- genekon iddianamesini okumamış ben, 1900 sayfalık ikincisini elbet ışık almayan retinayla okuyamazdım. Ancak televizyondan duyduğum “suçlar” arasında neler yoktu ki: Hizbullah, El Kaide, PKK, Sıvas Madımak katliamı, Gazi olayları der- ken hoppala, “Cumhuriyet Mitingleri” de “suçlar” arasında sayılınca, tamam dedim! Gel de bu “suç”u torunlarına anlat bakalım! Ben ka- tılmakla kalmadım, bütün arkadaşlarımı da kış- kırttım katılsınlar diye! (“Ne darbe, ne şeriat” di- ye haykırmanın gerekliliğini bir an önce to- runlara da öğretmeliyim!) İşte adaletin daniskası! Sevgili Balbay, İnsanın bir duyusu körelince, öteki duyuları keskinlermiş… Önceki gün bir okurun “Adaletin daniskası” sözünü, artık her yerde duyar oldum. Bir de Nâzım Hikmet’in şu dizelerini her an işitiyorum. Sevgili Onat Kutlar’ı anarak sana fısıldıyorum: “Yani içeride” diye başlayan, “şunca yıl ge- çirilmez değil, geçirilir” diye devam eden ve şöyle biten dizeler: “kararmasın yeter ki / sol memenin altındaki cevahir.” Sakın, sakın kararmasın o üretken, o çalış- kan, o aydınlık yüreğin Mustafa Balbay! Bili- yorsun, “Aslolan hayattır!”... www.zeyneporal.com faks: 0212 257 16 50 Cengiz Özyurt son numarasõnõ yapar ve plakasõ ‘54’ olan bir kentte ‘54’ yaşõnda dünyadan ayrõlõr Küskün papağan Dodo... Şair kardeşim Hakan Savlı’nõn çok sev- diğim dizeleri geliyor aklõma, kõrõk dö- kük… Sirkin aslanõ ölünce tüm çalõşanlarõn bakõşlarõ “hadi bir şeyler yap” dercesine ay- nõ anda sihirbaza yönelir… Sihirbazõn çaresiz ve titrek dudaklarõndan şu söz dökülür: “Ama biliyorsunuz, sihir diye bir şey yok ki!..” Sihir diye bir şey olsaydõ Chung Ling Soo daha uzun süre yaşardõ! 1918 yõlõnõn 23 Mart günü ünlü illüzyonist Londra’da sahneye çõk- tõğõnda tüm izleyiciler nefeslerini tutmuş- lardõ… Ling Soo, bir tabancanõn namlu- sundan çõkan mermiyi ağzõyla yakalayacaktõ, ama!.. Kaybolma gösterisi Son nefesini sahnede veren sihirbazlardan biri de Siegmund Neuberger’dir. Edimbo- urg’daki gösteri sõrasõnda çõkan yangõn her şeyi küle dönüştürür… Yangõn sonrasõnda Neuberger’in iki cesedi bulunur ve numa- rasõnõn sõrrõ açõğa çõkar. İllüzyonist, kaybolma gösterisini kendisine çok benzeyen bir asis- tanõ sayesinde yapmaktaydõ!.. Döneminin ünlü sihirbazõ F. Baron da son numarasõnõ İstanbul’da yapar! 1850 yõlõnõn Mayõs ayõnda İstan- bul’a gelen F. Baron ortalõktan yok olur… Görevliler iki hafta si- hirbaz arasalar da adam sõrra kadem basar… Ve bir gün, sihirbaz odasõnda bulunur; kafasõ kesilmiş, bedeni kapõya çakõlõ ola- rak!.. F. Baron’un, öldürül- meden önce bir gazeteye gön- derdiği mektupta, sihirbazlõk dersleri verdiği birinden para- sõnõ alamadõğõ için yakõndõğõ öğrenilse de katil bulunamaz. Cengiz Özyurt, adõmõnõ sahneye profesyonel ola- rak ilk kez 1975 yõlõnda, Tevfik Gelenbe Tiyatro- su’nda atar… Konserva- tuvar mezunu olan sanat- çõ, Gönül Ülkü-Gazan- fer Özcan, Tevhid Bil- ge, Lale Oraloğlu, Nejat Uygur gibi bir- çok tiyatroda çalõşõr. Nev- zat Açõkgöz Tiyatrosu’ndayken tanõştõğõ il- lüzyonist Yılmaz Çelik’ten aldõğõ eğitim sayesinde oyunlarda sihiri de kullanmaya baş- lar… Zamanla gösterilere vantrilog kuklasõ- nõ da katar… Böylelikle Cengiz Özyurt ti- yatro, illüzyon ve kukla sanatlarõnõ harman- layarak sahnede kendine özgü bir duruş ser- giler. Bundan da en çok çocuklar memnun olur. Özyurt, sahnede bir de arkadaş edinir kendine: Dodo… Bu papağan kuklasõyla öyle güzel bir performans sergiler ki, Selim Başarır ve Erdinç Demiray’õn desteğiyle 2002 yõlõnda, Balkan Sihirbazlar Kongre- si’ne katõlõr. Avrupalõ sanatçõlarõn hü- nerlerini sergilediği yarõşmada Dodo ile “Komedi Sihirbazlık” dalõnda şampiyonluğu kazanõr. Öylesine sevilir ki Cengiz Özyurt, şam- p i y o n a n õ n DVD’sinin k a p a ğ õ n a onun resmi ba- sõlõr… Dahasõ, yarõşma- da “Grand Prix”i ka- zanan İgor, ödül tö- reni konuşmasõnda şunu söyler: “Benim gönlümün ve bu ya- rışmanın gerçek şam- piyonu Cengiz Öz- yurt’tur.” Belgrad’daki yarõş- ma sonrasõnda, psiki- yatrist ve illüzyonist olan, sihir sanatõnõn en saygõn isimlerinden Selim Başarõr’a şöyle dert yanar: “Bu şampiyonluk başıma dert oldu. Eskiden huzurum vardı ama şimdi herkes şampiyondan hep büyük işler bekliyor.” Cengiz Özyurt ve Dodo 2006’da bir ilki ba- şarõr ve Stockholm’da yapõlan Dünya İllüz- yonistler Şampiyonasõ’nda kendi dallarõnda ilk kez Türk bayrağõnõ astõrõrlar… Sanatçõ, 12 Temmuz 2008 günü, bir rica- yõ kõramaz ve tatiline ara vererek sahneye çõk- mak üzere Adapazarõ’na gelir… Gösteri sõ- rasõnda birden fenalaşõr… Numarasõnõ kõsa ke- ser… Perde kapanõrken yere yõğõlõr ve sa- natçõnõn göz kapaklarõ da bir daha açõlmamak üzere kapanõr. Cengiz Özyurt son numarasõ- nõ yapar ve plakasõ “54” olan bir kentte “54” yaşõnda dünyadan ayrõlõr. ‘Kalbini öyle kırdık ki’ Bir köşede suskun duran papağan kukla- sõndan haberiniz var mõ?.. Adõ Dodo!.. Onun gönlünü bir daha asla kazanamayacağõz. Çünkü biz, Cengiz Özyurt’u unuttuk, sanat- çõnõn hak ettiği sevgiyi, ilgiyi televizyonda- ki sanat programlarõndan ve gazete haberle- rinden esirgedik… Dodo’nun kalbini öyle kõrdõk ki, bizimle bir daha asla konuşmayacak!.. Dip not: “Sunay Bey Tarihi” adlõ tek kişi- lik oyunum 19 Mart Perşembe, saat 20.30’da, Kadõköy, Altõyol’daki Müjdat Gezen Tiyat- rosu’nda… 20 Mart Cuma, saat 19.30’da Si- vas Devlet Tiyatrosu’nda… 21 Mart Cu- martesi, saat 20.00’de, Ankara, Devlet Ti- yatrolarõ Şinasi Sahnesi’nde… Türkiye - Finlandiya Müzik Köprüsü Kültür Servisi - Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ile Finlandiya Savonlinna Müzik Akademisi arasõnda yürütülen “Türkiye - Finlandiya Müzik Köprüsü” projesi çerçevesinde ünlü opera sanatçõsõ Prof. Tom Krause ve yönetmen Eija Tolpo Türk sanatçõlara ustalõk sõnõfõ dersi vermek üzere Türkiye’ye geliyor. Türkiye ve Finlandiya arasõndaki kültürel işbirliğini güçlendirmek adõna Finlandiya Büyükelçiliği ve Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün himayesinde gerçekleşen projeyi eski Finlandiya cumhurbaşkanlarõndan Martti Ahtisaari de destekliyor. 8 sanatçı katılacak 19 - 31 Mart 2009 tarihleri arasõnda yapõlacak ustalõk sõnõfõ, 20 Mart’ta aktif katõlõmcõlarõnõn belirleneceği bir genel dinleti ile başlayacak. Türkiye’deki tüm Devlet Opera ve Balesi müdürlüklerinden başvuruda bulunacak sanatçõlar arasõndan belirlenecek 8 sanatçõ 10 gün süre ile ustalõk sõnõfõna katõlacak. Ustalõk sõnõfõna katõlan 8 sanatçõ arasõndan yapõlacak seçim sonrasõnda 2 Türk sanatçõ, 2009 yõlõ yaz aylarõnda Savonlinna Opera Festivali’nde ustalõk sõnõfõna katõlmak üzere Finlandiya’ya gidecek. Savonlinna Müzik Akademisi’nce yürütülen “Müzik Köprüsü” olarak adlandõrõlan uluslararasõ projelerin amacõ, klasik müziğin yardõmõyla, uluslar, dinler ve politik ideolojiler arasõndaki anlayõşa katkõda bulunmak. 10 günlük ustalõk sõnõfõ çalõşmalarõ Eija Tolpo’nun rejisini yapacağõ bir konserle son bulacak. Halka açõk, ücretsiz olarak düzenlenecek konser, 31 Mart Salõ günü Devlet Resim ve Heykel Müzesi Operet Sahnesi’nde sanatseverlerle buluşacak. Kültür Servisi - Keman sanatçõsõ Atilla Aldemir, piyano sanatçõsõ Cana Gürmen ile çellist Çağ Erçağ Kadõköy Süreyya Operasõ’nda sanatseverlerle buluşuyor. Viyana’da yaşayan kemancõ Aldemir, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarõ Müdürü piyanist Gürmen ve Viyana’da Ablan Berg Kuartet üyelerinden Gerhard Schulz ile düzenli çalõşmalarõna süren Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrasõ’nda solo viyolonseli Erçağ, 22 Mart’ta verecekleri konserde ilk kez bir araya gelecek. Üçlü dinleyicilere Brahms’dan Piazzolla’ya uzanan renkli bir dinleti sunacak. Konserin ilk yarõsõnda Rahmaninov, Saint Saens, Çaykovski, Brahms, Henri Vieuxtemps ve Stravinsky’nin yapõtlarõndan oluşuyor. İkinci yarõsõnda ise tango severler için Piazzolla’dan “Buenos Aires’den Mevsimler” başlõklõ yapõt seslendirilecek. Aldemir, Gürmen ve Erçağ ilk kez aynõ sahnede Tõp Bayramõ’nda doktordan fotoğraf sergisi YILDIZ ÇELİK Onkoloji cerrahõ Dr.Ya- vuz Eryavuz’un kişisel fo- toğraf sergisi İstanbul Schneidertempel Sanat Merkezi’nde 5 Nisan’a ka- dar izleyicisiyle buluşuyor. Sergisinde kõzõnõn, Balat çocuklarõnõn fotoğraflarõna, İstanbul ve Antalya çevre- sinden Kaz Dağlarõ’ndan doğa görüntülerine, makro fotoğrafla kelebek ve çi- çeklere, ruhlarõn dansõ ve küresel õsõnma adõnõ verdi- ği soyut çalõşmalarõna yer veren Dr. Eryavuz; “Bir- çok hobim var. Ancak fotoğraf gerçekten insan ruhunu doyuran, doğay- la, insanla iç içe olabile- ceğiniz, sürekli gelişmeye açık, ayrıca toplumsal yönden de çok etkin ola- bileceğiniz bir hobi” diyor. Eryavuz’un diğer mes- lektaşlarõna da “Çok zor ko- şullar altında, çok stresli olan mesleğimizi yaparken ruhu- muzu dinlendirebilecek bir hobi” dediği fotoğrafõ öneriyor. 4 Mart Tõp Bayramõ etkin- likleri kapsamõnda açõlan, 37 renkli fotoğrafõn yer aldõğõ ser- gi hafta içi her gün saat 10.30 - 17.00, pazar günleriyse 12.00 - 16.00 arasõ görülebilir. (Bilgi: 0212 - 249 01 50) Dr. Yavuz Eryavuz’un kişisel fotoğraf sergisi, 5 Nisan’a kadar Schnei- dertempel Sanat Galerisi’nde sanatseverlerle buluşuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle