19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Son Umut! Türkiye en zor zamanlarında, en zor seçim- lerinden birini yapmak üzere sandığa gidiyor. Belki de son seçim haklarımızdan birini kulla- nacağız! Cumhuriyet yani; aydınlanmanın ışığını taşıyan rejim, artık değişecek mi? Sandıkta oy- lanacak şey aslında kaderimiz. Tarihi bir he- saplaşmanın son iki raundu. Ama pek çok kişi “Ne alakası var” diyebilir. Doğru, aslında yaşadıklarımız ve yaşayacakla- rım olmasa yerel seçimlerle bu yazdıklarımın hiç- bir alakası olmamalı. Ama inanın bu sandıktan çıkacak sonuç çok başka şeylere gebedir. AKP bu sandığı, faşizmin kader oylaması gibi görüyor. Bakın besleme basınına, Fethullahçı- lara sanki can telaşındalar. Onları okuyunca- izleyince bu seçimin nelere yol açacağını hemen anlarsınız. Sermaye birikimini ve yandaş fonlamasını tam 15 yıldır belediyelerden yapan AKP, büyük ekonomik kriz altında ezilmeden “Ergenekon” ile gizledikleri ortaya dökülmeden demokrasi- yi ortadan kaldırmak için sandıktan çıkmaya ça- lışıyor. Sandıktan çıkma numarasını da öğren- diler. Sakın ha bu oyuna gelmeyin, artık ne se- çimin ne de Türkiye’nin yönetiminin hukuka, de- mokrasiyle, çoğulculukla alakası yoktur. Bu se- çim var olan aydınlanma kırıntılarını da yutacak bir ortaoyunu olmamalıdır. Artık halk iradesinden gayri, Türkiye’yi kur- taracak bir güç kalmadı. Halk ise yalan ve yok- sulluk arasına sıkıştırılmış durumda. Bu AKP zin- cirinden nasıl kurtulacak, bu açmazdan nasıl çı- kılacak? Ankara devrimin mutluluğunun, İstanbul umu- dun başkentliliğini yaşadığını gösterir sonuçlar aldığında 30 Mart’ta bu zincirler kırılacaktır. Ve halkımızın, artık zincirinden ve prangasından gayri kaybedeceği ne kaldı ki? AKP’nin Türkiye’den sökülmesi, alternatif sözcüklerin aşılması için elimizde çok önemli iki değer var: 1- Kemal Kılıçdaroğlu 2- Murat Karayalçın Kemal Kılıçdaroğlu, 20. yüzyılın ahlak ve er- dem ruhunu 21. yüzyılın beceri ve mutluluğu ile harmanlayarak karamsarlığa karşı bir meşale gi- bi ilerliyor. Çağdaş, donanımlı ve tecrübeli bir halk adamı. Böyleleri çok kalmadı aramızda. Murat Karayalçın ise Cumhuriyetin değerle- rini Ankara’nın kararan kent siluetine aydınlık- la işleyen, umudun simgesi olacak bir Türkiye aydını. Denenmiş, sınanmış, başarıları ve na- musu ortak kabul görmüş bir değerler ve insan hakları abidesi. CHP, bu iki değeri çatısının altında buluştu- rarak Türkiye’nin kurucu ruhunun hâlâ o parti- nin en önemli gücü olduğunu kanıtladı. Şimdi bize düşen, Türkiye’ye düşen görev AKP otokratik yönetimine karşı bu dönemeçte okkalı bir demokrasi sınav vermektir. Çağdaş yurttaşlar görevini yapmalı ve geleceği kurtar- malıdır. Bu despotların cüretinden, zulmünden, bizi çekmek istedikleri bataklıktan ancak böy- lesi bir başarı kurtarır. Türkiye bunu hak ediyor. Bu yoksul halk bunu hak ediyor. Zalimlerin korkutmalarına, valilerin rüşvetle- rine, zulümlerine, “Ergenekon”larına inat halkın kazanması için, Türkiye’nin kazanması için, herkesin AKP’liler dahil Türkiye’yi ve çocukla- rını, geleceğini seven herkesi İstanbul ve An- kara’da, Kemal Kılıçdaroğlu ve Murat Karayal- çın’ı desteklemeye ve CHP’ye oy vermeye ça- ğırıyorum. Ankara’yı Cumhuriyet değerleriyle taçlandı- ralım! İstanbul’u umudun başkenti yapalım! [email protected]/Faks: 02126727171 MERİÇ VELİDEDEOĞLU 1923 Aydınlanması’nın ge- tirdiği -H. V. Velidedeoğ- lu’nun diliyle- “Tüze Devri- mi”nin temeli, özellikle 1950 yı- lından başlayarak “kemirildi” durdu. O yıllardan 2007’nin “Erge- nekon”una gelinceye dek, “hu- kuk”un anlamının geçirdiği “açılım”ları(!), başlıktaki gibi adlandırırsak pek de yersiz olmaz sanırım. Demokrat Parti (DP) iktida- rı “hukuk”u 1950’lerin sonları- na doğru, Meclis’te kurduğu ünlü “Tahkikat Komisyonu” ile güzelce “guguk”laştırdı. 27 Mayıs 1960 Devrimi, “hu- kuk”a yeniden “soluk” aldır- mışsa da, ardından gelen “si- vil” yönetimlerce “kemirme” adım adım yine yürütüldü. 2002’de başlayan AKP ikti- darıyla bu konuda yeni bir döneme girildi. DP iktidarının “guguk”laştırma boyutu aşıldı. Çünkü AKP, “hukuk”u “mu- kuk” yaptı; “ha hukuk!”, “ha mukuk!” dendi. 12 Haziran 2007’de de Er- genekon soruşturmasının baş- lamasıyla, bir başka “hukuk” sürecine giriliyordu. “Hukuk” ne ki, “mukuk”un bile geride kaldığı görüldü. Adeta insanı “hiç”e sayan bir “düzenleme”, bir “tertip” ile karşı karşıyaydık. Geçtiğimiz 4 Mart günü de bu “Ergenekon Tertibi”nin “İkinci Bölüm”ü, bir “ön” gös- teriyle, Mustafa Balbay ile Neriman Aydın’ın gözaltına alınıp sorgulanmaları ve tu- tuklanmalarıyla sunuldu. Sergilenenleri görüp işittikçe, insan ister istemez yaklaşık 400 yıl önceki “Galileo Davası”nı anımsamadan edemiyor. Daha önce de Orgeneral Tolon olayı sırasında bu da- vaya değinmiştik. İzninizle şimdi de, bu tarihsel davanın “sorgulama” sürecini kısaca bir anımsayalım. 1632 yılının Eylül ayında, engizisyonun yaptığı çağrıya, Galileo ancak üç ay sonra uyar. Oysa 40 gün içinde Ro- ma’da olmalıdır. Çünkü geci- kenler demir “kafes” içinde Roma’ya getirilirler. Ama Galileo’ya bu uygu- lanmaz; dahası hasta oldu- ğuntan tahtırevan içinde geti- rilmesi sağlanır. Ayrıca yargılanacaklar Ro- ma’ya varır varmaz tutukla- nırlar. Bu kural da Galileo’ya uygulanmaz. Engizisyondan hiç beklen- meyen bu tutumla, Ergene- kon’un hasta olan ya da has- talanan tutuklulara uyguladık- larını anımsayıp bir karşılaştı- ralım. Galileo’nun Roma’ya geli- şinden bir süre sonra sorgusu başlar. Sorgucular “üç” kişidir. Başkanları savcı Carlo Sinceri sorgulamayı adeta Galileo’nun durumuna göre sürdürür. Uzun aralıklarla dört sorgu- lama yapılır. Yani sorgulama- lar Ergenekon’da olduğu gibi “gece” yarısı başlayıp 23 sa- at sürdürülmez. 83 yaşındaki İlhan Selçuk’a, şimdi de Balbay’a uygulanan, “insan”ın dayanma sınırını “aşan” Ergenekon sorgulama “süreç”i, insanlığın “yüz kara- sı” olan bu engizisyon yargı- lamasında bile uygulanma- mıştır. Sorgulamaların arasına gün- ler girince Galileo sürecin hız- landırılmasını ister. Çünkü za- manının “çalındığını”, bunun da “haksızlık” olduğunu dü- şünmektedir. Oysa Ergenekon’da “neden” suçlandıklarını bilmeden aylar- dır “tutuklu” olanlar vardır. Galileo Davası’nda sorgula- manın konusu Galileo’nun son kitabıdır. Sorular soruldukça Galileo “şaşırmakta”dır. Çün- kü bu kitabında yazılanlar, yıl- lar önceki kitaplarında ayrıntı- lı bir biçimde “yer” almıştır. Tüm kitapların basımı için de engizisyonun basımla ilgili “pe- der”inden izin alınmıştır. Tıpkı Balbay’ın sorgulama- sında suç delili olarak göste- rilip sorulanların, daha önce “kitap” halinde basılmış ve basın “savcı”sından izin alın- mış olması gibi. Tarihsel davaya dönecek olursak, “ne değişti de” Gali- leo sorgulanmaya getirildi, Floransa’dan Roma’ya? Bu nedenin, Vatikan iktida- rının başı Papa VIII. Urban’ın “zor” günler yaşıyor olması diye belirtilir. Çünkü Papa bir araziye hukuk dışı “el” koy- muştur. Roma bu konuyla çal- kalanmaktadır. Dolayısıyla gündemin değiştirilmesi ge- rekir. “Kurban” aranır, bulunur. Galileo “gündem”e oturtulur. Artık her şey bir kenara, Gali- leo bir kenaradır. Yine tıpkı Balbay olayında olduğu gibi değil mi? “Galileo Davası” insanlığın “yüz karası”dır. Peki bu du- rumda “Ergenekon Davası” nedir? “Yüz karası”ndan daha ötesi var mı? Not: Yarın (cumartesi günü) saat 11.00 - 13.00 arası bütün Cumhuriyetçileri Cumhuriyet binasına bekliyoruz. M.V. Hukuk, Guguk, Mukuk ve... [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com13 Mart OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] 13 MART 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Unakıtan’ın oğlu “vanminüt”ün patentini aldı. Recep’in oğlu da “maganda”nın patentini almalı! Yemece A. Tarık Emre: “Valisini kimseye yedirtmeyen zihniyet; Darwin’i ham yapıp midesine indiriyor!” Kıvam Nail Muzaç: “Fetoş, dengelerin kıvama gelmesini beklerken postu padişaha kaptıracak!” Özür Erbil Tuşalp: “Tıptaki son gelişmelere göre uçaktan korkanlar özürlü oluyor, saralılar sağlam sayılıyor.” YağmurDeniz Olaylarda saptanan bazı durumlar GELİŞEN ve çelişen son olaylar karşısında bazı önemli tespitleri var Hasan Altay’ın: “Padişahımız Davos’ta İsraillilerin adam öldürmeyi iyi bildiklerini tespit etmiş ve bunu tüm dünyaya duyurmakla kalmayıp ayrıca van minüt, vat iz diz, it iz e pensil tarzında anadili gibi bildiği İngilizcesi ile moderatöre koduğu gibi oturtmuştur. Hollanda yetkililerinin aksine apronda deve kesen terlikli adam teknik çalışmalarını tamamladığında Türk Hava Yolları’na ait uçağın kalkmadan önce ayet el kürsi okunmadığı tespit edilecektir ve terlikli adamın ak kafasının kara kutudan daha kıymetli olduğu görülecektir. Okyanus ötesinden hukuk, siyaset, sosyoloji, psikoloji, Latin dili ve edebiyatı uzmanı olan nur yüzlü, mahzun bakışlı ve fakat daimi nezleli oluşundan mütevellit sürekli burnu akan bir adam malum soruşturmada gatakulli olduğunu tespit etmiştir. Adalet işlerine bakan bakanın yerel seçimlerle ilgili nazik tespitine tepki verenlerin sayın bakanın muhalif partili seçmenlere nazik bir el işareti yapmasını bekledikleri tespit edilmiştir. Alman gâvurunun tahriklerine kapılanların aksine deniz fenerlerinde adı geçen radyo ve televizyonların asil başkanının helal süt emmiş birisi olduğunun Türkiye’deki yetkililer tarafından tespit edilmesinin an meselesi olduğu anlaşılmıştır.” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” KISA adı TÜBİTAK olan Türkiye Ümmet Bilimi ve İslami Teknik Araştırmaları Kurumu’nun Charles Darwin’in 200. doğum yılında Evrim Teorisi’ne sansür uygulaması münasebetiyle Kemal Öncü diyor ki: “TÜBİTAK’ın hayattaki en hakiki mürşidin bilim olduğunu bilen en hakiki bilim adamlarının eline nihayet geçmiş olmasından ötürü, yönetimindeki o müstesna şahsiyetleri kutluyor ve vatana ve millete hayırlara vesile olmasını diliyorum. Kurumun dergisinde malum şahsın Evrim Teorisi’ni sansürlediği ve derginin genel yayın yönetmenini görevden aldığı için TÜBİTAK yönetimini eleştiren muhalif, münafık ve bilim düşmanı bilim insanlarını ve özellikle medyayı da şiddetle kınıyorum. Böylece; arkasında yüzde 47 oy ile milli iradeyi en güzel şekilde temsil eden hükümetin en hakiki mürşide önem vererek TÜBİTAK Bilim Kurulu’na üye atama yetkisini arkasında milli irade olmayan bilim adamlarından alıp, milli iradenin delikanlısı değerli efendimize vermiş olmasının ne kadar isabetli bir karar olduğunu da anlaşılmış oluyoruz. Bu arada ‘Ulemaya danışmak lazım’ diyerek âlimlerinin önemine değinen efendimizin TÜBİTAK Bilim Kurulu’na ilk yapılacak üye atamasında naçiz şahsiyetimi onurlandırma olasılığı ile en derin şükranlarımı arz ediyorum. Bilim Kurulu’nda hayırlara vesile olacak şekilde göreve başlar başlamaz, bilimin hizmetinde boş durmayacağıma emin olunması için birkaç projemi şimdiden açıklamak istiyorum: Birincisi; 12 kişilik bilim kurulunun ilk toplantısında dünyanın yuvarlak olduğu safsatasını gündeme getirerek aslında dünyanın düz bir tepsi biçiminde olduğunun ve büyük bir öküzün boynuzları üzerinde durduğunun oylanarak kabul edilmesini sağlayacağım. İkincisi; Isaac Newton’un yer çekimi kanununda yapacağımız küçük bir değişiklikle, ayakları taşa takılsa da balkondan itilse de, uçaktan atlasa da insanların düşmemelerini sağlayacağım. Üçüncü olarak; depremi halledeceğim. Bilindiği gibi fay hattı üzerinde olan büyük kentlerde depremler büyük can kayıplarına yol açıyor. Eğer fay hatları bilim kurulunda yapacağım en bilimsel çalışmalarla kabul görüp yerleşim bölgelerinin dışına çekilirse, depremler artık bir felaket olmaktan çıkacaktır.” Tü-Bi-Tak SESSİZ SEDASIZ (!) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Sõcaklõğa ve kimyasal etkilere daya- nõklõ bir tür cam. 2/ Bir göz rengi... Belli bir böl- gede yaşayan hayvanlarõn tümü. 3/ Yeşil ile mavi arasõ renk... Nesne, şey. 4/ Eski Mõ- sõr’da güneş tanrõ- sõ... Proton verebi- len maddelerin ge- nel adõ. 5/ Çimlen- miş buğdayõn kay- natõlmasõyla yapõ- lan bir yemek ve tatlõ... Halat ucu. 6/ Şamanizmin “kam, baksı” gibi adlar da verilen din adamõ... Avrupa’da bir õrmak. 7/ Harman yerindeki tahõlõn taş ve toprakla karõşõk kalõntõsõ. 8/ Reçine... “O kuş en kuytu bahçeler- de öter / Yükselir perde perde --- sesi” (Yahya Kemal). 9/ Müzikte zaman öğesi... Bağõşlama. YUKARIDAN AŞAĞIYA: l/ Rus kukla tiyatrosunun başlõca kişisi. 2/ İz- mir’in bir ilçesi... Kripton elementinin simgesi. 3/ Uçurum... Tatlõ, tuzlu, ekşi ve acõ tatlar dõ- şõnda kalan beşinci tat. 4/ Süs ve gösteriş. 5/ İz- mir’in Selçuk ilçesindeki ünlü antik kent... Sod- yum elementinin simgesi. 6/ Akõm şiddeti biri- mi kiloamperin kõsa yazõlõşõ... Dolma yapmak için hazõrlanan karõşõm... Osmanlõlar döneminde Roma kentine verilen ad. 7/ Nalbantlarõn, hay- vanõn tõrnağõnõ keserken kullandõklarõ keskin araç. 8/ Bir soru sözü... Kuzu sesi... Bir nota. 9/ İnce bir zincirle boyna takõlan değerli takõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 D O L A N G E R O M A C A L İ M Ğ M I S K A L A R A B R A M İ A V A T A R A A M İ A N A N E T A Y A N İ S N E Ç E R İ İ D İ L T E N A S Ü P 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle