23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Anadilden Anadil Sorununa Demokratik Toplum Partisi Genel Başkanı Ahmet Türk’ün partisinin grup toplantısında Uluslararası Anadil Günü nedeniyle yaptığı Kürtçe konuşma ön- görüleceği gibi tartışmalı bir konu olarak ülke gün- deminin ilk sırasına oturdu. TBMM’de temsil edilen partilerin sözcüleri Ahmet Türk’ü şiddetle eleştirdiler, hatta DTP Genel Başka- nı, MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından “vatan hai- ni” ilan edildi. TBMM Başkanı Köksal Toptan, konunun “ana- yasa ihlali” çerçevesinde ele alınması gerektiğini bildirdi. Son olay, siyasette söz sahibi siyasal partilerin, medyanın ve bu siyasal partiler ile medyanın etkisin- deki toplumun geniş kesimlerinin “anadil olarak Kürt- çe”yi bu ülkenin bir gerçeği olarak henüz içselleşti- remediklerini bir kez daha gösterdi. Konunun son derece netameli olduğunu, insanın başına olmadık dertler açma potansiyelini taşıdığını da anadil olarak Kürtçe konusunun yürürlükteki ya- salar çerçevesinde ele alındığı sürece bir çözüme varamayacağını da biliyorum. Öte yandan konunun bir de salt insani boyutu var ve bu boyut beni çok ya- kından ilgilendiriyor. Bir insanın dilinin yasaklanma- sını ona karşı yapılabilecek en büyük hakaret, çekti- rilebilecek en büyük acılardan biri olarak görüyorum. Neyse ki bu boyuta ilişkin olarak somut açılımlar var ve bu açılımlar sürdükçe sorunun insani boyutunun büyük ölçüde çözüme kavuşacağını düşünüyorum. Doğumla birlikte edinilen anadil, insanın etnik kim- liğinin bir parçasıdır. Dolayısıyla insanın anadilinin yasaklanması onun etnik kimliğinin yasaklanmasıy- la eşanlamlıdır ve temel insan hakkı ihlalidir. Demokratik Toplum Partisi yetkililerinin açıklama- larını izliyorum; sürekli olarak Türkiye’nin üniter ya- pıda bir ulus devlet, resmi dilinin de Türkçe olması- na bir itirazları olmadığını söylüyorlar. Söylediklerine inanmak istiyorum, doğrusu büyük ölçüde de inanı- yorum. Fakat konu bu değil. Tartışılan, Ahmet Türk’ün, - grup toplantı salonunda da olsa-, TBMM çatısı altın- da “Türkçeden başka bir dil” konuşarak olası bir “anayasa suçu” işlemiş olması. Aynı çatı altında da- ha ABD Başkanı Clinton’ın İngilizce, Filistin ve İsra- il liderlerinin de Arapça ve İbranice konuştuklarını anımsıyorum. İlk bakışta yabancı devlet konuklarının kendi anadillerinde konuşmalar yaptıkları TBMM’de bu ülkenin bir yurttaşının anadilinde konuşma yap- masının niçin suç oluşturduğunu anlamakta zorlanı- yorum. Demek ortada anlaşılması kolay olmayan bir durum var. Ahmet Türk’ün davranışını eleştiren kimi politikacı- lar, dünyada “hiçbir” parlamentoda “böyle bir şeye” izin verilemeyeceğini ileri sürüyorlar. Söylediklerine inanıyorlar da… Örneğin Bulgaristan’a bakıyorum; bi- liyorsunuz orada Ahmet Doğan başkanlığında Hak ve Özgürlükler Hareketi adında bir “Türk partisi” var. Parlamentoda 34 milletvekili ile temsil ediliyor, aynı zamanda da koalisyon hükümetini kuran üç partiden biri. Emel Ethem Başbakan Yardımcısı ve Doğal Afet- ler Bakanı, Cevdet Çakır Çevre Bakanı, Nihat Kabil de Tarım Bakanı olarak görev yapıyorlar. Hak ve Özgürlükler Hareketi de Bulgaristan Parla- mentosu’nda grup toplantıları yapıyor, dileyen dile- diği dilde (Bulgarca veya Türkçe) konuşabiliyor. De- mek ki o “hiçbir” sözcüğü doğru değil. Bulgaristan bu noktaya “reel sosyalist” Jivkov’un Türkleri zorla Bulgarlaştırma, adlarını değiştirme, Türkçeye baskı uygulama gibi yaptırımlar uyguladığı acılı bir dö- nemden geldi. Aradan geçen yaklaşık yirmi yılda iş- letilen demokratikleşme süreci Bulgaristan Türkleri- ne onurlu bir yaşamı olası kılan sağlıklı bir zemin oluş- turdu. Biz ise ne üzerimize zorla giydirilen 1982 Anaya- sası’ndan ne de siyaseti siyaset olmaktan çıkaran o ucube Siyasi Partiler Yasası’ndan kurtulabildik. Kürt insanına ve onun dili Kürtçeye bakışı “karlı dağda yü- rürken çıkan kart-kurt” sesi yaklaşımındaki kafalar ta- rafından dayatılan 1982 Anayasası böyle kaldıkça anadil konusu da giderek karmaşıklaşan bir sorun olarak kalacak. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ İstifa ‘Rezidans’õ Akladõ mõ? Mehmet Sevigen’in CHP’de- ki görevlerinden istifasõ hâlâ ko- nuşuluyor ama şu soru kimsenin umurunda değil; “Ya Beşik- taş’taki kazık ne olacak?” Öyle ya; 12 katlõk arsaya 23 kat sağlamak, siyasî ahlaka karşõ “suç” oluyor da aynõ ahlaksõz- lõkla dikilen kule neden “kente karşı suç” sayõlmõyor? İstifayla “kurtarılan ne”yse, aynõ du- yarlõlõğõn “İstanbul’a da” gös- terilmesi gerekiyor.. Kaldõ ki siyaset “geçici”, ken- te saplanan kazõk “kalıcı”dõr. “İmar kayırması”yla yükse- len rezidans, toplumun sağlõklõ ve planlõ kentte yaşama hakkõnõ “kuşaktan kuşağa” ihlâl ediyor; İstanbul’un peyzajõnõ, siluetini da- ha da zedeliyor.. ortaklarõndan bi- rinin parti görevlerini bõrakmasõ tüm bu suçlarõ ortadan kaldõrõyor mu? Giderilmesi olanaksõz zararla- ra yol açan bir “kent suçu”, tüm şõmarõklõğõyla sürerken; da- hasõ suç ortaklarõna para kazan- dõrmaya devam ederken; Sevi- gen’in istifasõyla “rahatlayan- lar”a sormalõ; “Peki, İstanbul ne zaman rahatlayacak?” ‘Organize suç’... Beşiktaş’taki kazõk sadece Se- vigen’le dikilmedi! İmar değişikliğini “siyasi itti- fak”la yaparak, kente karşõ “or- ganize suç”a imza atan tüm -il- çe ve büyükşehir- meclis üyele- ri ise istifa etmeleri şöyle dursun, partilerince pek başarõlõ bulunmuş olacaklar ki yeniden “aday”lar! Bu gibi imar ulufelerine karşõ çõ- kan az sayõdaki meclis üyesi ise kutlamalarõ değil, geçmiş olsun dileklerini kabul ediyorlar; çün- kü “liste dışı” kaldõlar! Hele, o imar değişikliğini “ve- to” yetkileri olmasõna rağmen “onay”layan belediye başkanla- rõna ne demeli? “Rica”cõ Sevigen istifa ederken; “ricasını kırma- yan” ilçe ve büyükşehir baş- kanlarõ da yeniden “aday”lar. Genel Başkanlarõ ise miting- lerde, birbirlerinin yolsuzluk dos- yalarõ peşinde… oysa asõl yol- suzluk Beşiktaş’taki imar dos- yasõnda, hem de “adaylarının ortak imzası”yla... Kılıçdaroğlu dedi ki; “Sevi- gen istifa ederek, ‘Türk de- mokrasisi’ne önemli bir hiz- mette bulundu...” (Kanal B-21 Şubat 2009) Doğru, ama eksik… Deme- liydi ki: “Şimdi de sıra, istifa- sına neden olan suçun gerçek- leşmesini sağlayanlarda...” 13 kat 23 kata çõkmasaydõ, ortada ne suç olacaktõ, ne de suçlu. Ama “çıkartıldı”. İmar ve şehircilik hukukunun temel il- keleri çiğnendi. Kenti ağõr yara- layan “hançer”, bağrõndan çõ- kartõlmadan, saplanmasõnõ onay- layanlarõn tümü topluma hesap vermeden, Sevigen’in istifasõ Türk demokrasisine değil, “rant demokrasisi”ne hizmet etmiş olacak? Çünkü “suçu yaratan sözde demokratik yetkiler”le kim bi- lir daha nice rant hançerleri İs- tanbul’a saplanacak... Ya ‘ideoloji’ler? İşin bir de “ideolojik” boyutu var. Aslõnda hem “sosyal de- mokrat” düşüncedekilerin, hem de şu “adalet ve kalkınma” pe- şindekilerin, “ayrıcalıklı imar”la yükselen bir “rezidans”õ aynõ ittifakla engellemeleri gerekirdi... çünkü rezidans, kent kültürü ve konut poli- tikasõnda “sosyal”liğin tam “karşıt”õdõr; “demok- rat”lõğõn ise “bittiği yer”dir. En kapitalist ülke- lerde bile kentsel ve top- lumsal değerleri böylesine tahrip eden örnekleri yoktur. Kente “tepeden bakma”yõ pazarlayabilmek için imardaki “adalet”in şõmarõkça çiğnen- mesini; hele sadece “kayırılan yatırımcı”nõn haksõz kazançla “kalkındırılma”sõnõ sağlayan bir “adalet ve kalkınma anla- yışı” da herhalde sadece bizde ol- malõ... “Olağan imarlı komşula- rı”yla alay edercesine yükselen rezidanslar ise eğer dile gelselerdi ne sosyal, ne de muhafazakâr de- mokrat olurlardõ; eminim ki “fa- şizm”i savunurlardõ. Çünkü hiçbir demokratik ül- kenin “kent hukuku”, şehirci- liğin ayaklar altõna alõnmasõna izin vermez; yerel yöneticilerin kent planõnõ rant uğruna delik de- şik etmelerine de demokrasi de- nemez... Sevigen’i istifaya çağõranlarõn ve alkõşlayanlarõn, hem kente karşõ suçlarõ ve suçlularõ, hem de “suç unsuru kule”yi aynõ du- yarlõlõkla sorgulamalarõ gerekiyor. Tabii amaçlarõ İstanbul’u kur- tarmak yerine sadece CHP’yi yõpratmak değilse... ekinci@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com 1 Mart SAYFA CUMHURİYET 1 MART 2009 PAZAR 16 Bir numara Selim Sümen: “Yalaka Akit’e göre Deniz Feneri dolandırıcılığı Ergenekon’un işiymiş. Alman savcı da yurtdışındaki bir numara olmalı!” Değerli Ahmet Önen: “Banknot, pul, çek, senetten sonra değerli kâğıtlara bir yenisi daha eklendi: Oy pusulası!” Beklenti Sadi Mehmet Yak: “Vergi şampiyonu Aydın Doğan vergi kaçakçısı yapıldı. Ben Kıbrıs Gazisiyim acaba ne zaman vatan haini ilan edileceğim!” Sanal Kuvvetleri Komutanlığı BÜYÜK bir seferberlikten ve yeniden konuşlanmaktan söz ediyor Hilmi Kayıhan: “Düşmanı dışarıda aramayın, içeride onlar; göğü delen antenleri, uyduları ve dönen rotatifleri ile aramızda. Sokağınızda dolaşan kara gözlüklü düşman askerleri aramayın; onlar gazetedeki köşelerinde, televizyon dizilerinde saklı. İnsanlar televizyon izlerken, gazete okurken esir düştü kendi evlerinde. Sanal çağın sanal işgali sanmayın anlatılanları; işgal olayı gerçek. İnsan hakları, demokrasi ve özgürlük kılıfı içindeki kılıca bakın. İşgal altındayız, esir düşüyoruz. Radara yakalanmıyor televizyon ve gazetelerden beynimize fırlatılan füzeler. Yeniden konuşlanmalıyız. Dördüncü kuvvet sayılan medyaya karşı ‘Sanal Kuvvetleri Komutanlığı’ kurmalıyız. Gazete tarama taburları, televizyon izleme alayları, internet takip tugayları, dizi analiz okulları kurulmalı. Köylere, mezralara değin iletişim karakolları açılmalı. Eskiden radyo evini ele geçiren darbe yapardı, şimdi televizyon ve gazeteler düşman eline geçmiş gibi Türkiye’ye karşı darbe yapılıyor. Karış karış oyuluyor altımız; ‘dimdik ayakta’ olmak kurtarmaz bizi; ancak dimdik aşağı düşeriz, o kadar. Yeniden yazılsın nöbet yerleri. Televizyon ve gazetelerin fırlattığı ihaneti füzeyle vuramayız, yalan tabancayla yaralanmaz. Yeniden konuşlanmalıyız.” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” BASIN özgürlüğünden doğan sakıncaların giderilme aracının yine basın özgürlüğü olduğunu söylemişti Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ulu önder Mustafa Kemal Atatürk. Bir de bugüne bakalım: İktidar, basın özgürlüğünü ancak kendisine yalakalık yapan basın için, kirli propaganda amacıyla kullanmak üzere kabul ediyor; kendisine yalakalık etmeyen basını (medyayı) yola gelmesi için önce tehdit ediyor, yola gelmeyeni de devletin her türlü gücünü kullanarak yok etmeye çalışıyor. Başbakanlık’ın, medyaya nasıl baktığı, basın özgürlüğü konusunda ne düşündüğü geçen gün mahkeme kayıtlarına da geçti. Hürriyet gazetesinden Hasan Tüfekçi’nin Başbakanlık’ın eski sözcüsü Akif Beki aleyhine açtığı tazminat davasında Beki’nin yaptığı yazılı savunma ve Başbakanlık’ın mahkemeye gönderdiği yazı dünya basın tarihine geçecek bir ibret belgesi niteliğindeydi. Beki “Yapılan bir haber gerçek olsa dahi, kişi veya kuruluşlarca yalan olduğu ileri sürülebilir” diyordu savunmasında. Nazi Almanya’sında Adolf Hiltler’in Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Joseph Goebbels de herhalde gerçekleri karartma, olayları çarpıtma, kamuoyunu kandırma konusunda aynı yöntemle çalışıyordu! Bir de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığının, mahkemeye sunduğu bir dilekçe var ki o da ibretlik. Mahkemenin dava konusu olayla ilgili görüşünü sorması üzerine Başbakanlık’tan gönderilen yazıda “Bir an için davacının iddialarının doğru olduğu düşünülse dahi.. kamusal yararın kişi yararından üstün tutulması gerekeceği ve bunu sağlamaya yönelik hareket edilmesinde hukuka aykırılık bulunmayacağı açıktır” deniyor, denilebiliyor! Tam, Goebbels mantığı! Öte yandan Akif Beki’nin savunması, bir suç belgesi niteliği de taşıyor. Çünkü Beki, Başbakanlık’ın yüzlerce yıllık devlet geleneğine sahip olduğunu söylüyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin 86. yılını kutlamaya neredeyse altı ay varken, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı, yüzlerce yıllık devlet geleneğine nasıl sahip olabiliyor? Belli ki Başbakanlık’ın eski sözcüsü Osmanlı’nın sadrazamlık makamı ile Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanlık makamını aynı görüyor! İslamcı faşizm, demokrasiyi kullanarak cumhuriyetimizi sarıp sarmalıyor. Goebbels gibi SESSİZ SEDASIZ (!) İşsizlere geçici iş: AKP mitinglerine takılın! YağmurDeniz Mahalle arasında “suç kulesi” BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Üzerinde se- def kakmalar bu- lunan eşya. 2/ Eski Mõsõr ina- nõşõnda ana tan- rõça... Kiraya ve- rilerek gelir geti- ren mülk. 3/ Bir ilimiz... Bir konu ya da nesnenin başlõca özellik- lerini yansõtacak biçimde hazõr- lanmõş taslağõ. 4/ İşa- ret... Susamurundan el- de edilen post. 5/ Gü- neydoğu Anadolu’ya özgü işkembe dolma- sõ... Tesir. 6/ Kumaş üzerine yapõlan bir tür işleme... Ateş. 7/ Güney Amerika yerlilerinin oklarõnõn ucuna sür- dükleri çok güçlü bit- kisel zehir... Bölmeli göçebe çadõrõ. 8/ Doğalgazõn önem- li bir bileşeni olan gaz... Halk dilinde tarladaki sebze- ye verilen ad. 9/ Birbirine geçme küçük ve düzgün ah- şap parçalarla yapõlan bezeme tekniği ve bu teknikle elde edilen yapõt. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Halk dilinde dam saçağõna verilen ad... Tatlõ bir çö- rek. 2/ “İsimler” anlamõnda eski sözcük... Giysinin bu- ruşukluklarõnõ gidermeye yarayan el aracõ. 3/ Bir şeyin en yüksek ve sivri noktasõ... Sabanõn toprakta açtõğõ iz. 4/ Notada durak işareti... Bir haritayla ilgili çeşitli açõk- lamalarõ içeren küçük çerçeve. 5/ Kurçatovyum ele- mentinin simgesi... Tümör. 6/ Devinim halindeki ma- kine parçalarõnõ yabancõ cisimlerin girmesine karşõ ko- ruyan zarf... Bir renk. 7/ Bir çalgõyõ doğru ses verme- si için ayarlama... Düz ve geniş arazi. 8/ Üzerine yazõ yazõlan tabaklanmõş ceylan derisi... “Çulara” da de- nilen bir balõk. 9/ Oylumlu... Yönetimle ilgili olan. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Z E N O F O B İ E Ğ İ L İ M B E V E Z İ R Ö R S Z A M F O R A E K P İ D E İ K E P İ R K U T S E Y İ S R E M İ R A O T A Ğ A N A T O M İ İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 12 MART DÜNYA BÖBREK GÜNÜ BÖBREK SAĞLIĞINIZA DİKKAT EDİYORMUSUNUZ? 0212.557 70 70 • www.tbv.com.tr TÜRK BÖBREK VAKFI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle