21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ SAYFA CUMHURİYET 9 OCAK 2009 CUMA 6 HABERLER BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ TÜYAP Çukurova’da... Artık tanıtmanın gereği yok: 25 yılı aşkın bir süre- dir, TÜYAP Kitap Fuarları, kentlerimize, kitaplarla be- raber bir kültürü taşıyor; uyandırıyor, tartışıyor, ay- dınlatıyor kitleleri; arkasında unutulmaz anılar bıra- kıyor ve bir başka kente gidiyor. Meşale İstanbul’da tutuşturulmuştu. Koşu nicedir Ankara’dadır, Bursa’dadır, İzmir’dedir. Geçen yıl Adana’ya ulaşmıştı; bu yıl da 10-18 Ocak günlerinde yine orada. Ya oradan sonra? Sürprizlerimiz olacak, biraz sa- bır okurlarımızdan!.. Gazetemizin -ünlü- KİTAP Eki’nden sonra, büyük gazetelerimizin kendi ekleri de var artık. Okurlar, bu haftaki ekleri okumalılar. Özetle, Çukurova TÜYAP Kitap Fuarı büyük bir zenginlik taşıyor. Biz de, kendi sütunumuzda okurlarımıza kimi ki- taplardan bahsedeceğiz. İşte şunlar... - Pozitif Yayınevi, Falih Rıfkı Atay’ın kitaplarını ya- yımlamaya başladı. Atay okunmadan Atatürk ve ça- ğı tanınamaz. Özellikle şunlar: Çankaya, Babanız Ata- türk, Mustafa Kemal’in Mütareke Defteri, Atatürk’ün Bana Anlattıkları: Mustafa Kemal’in Ağzından Vahi- deddin, Ateş ve Güneş, Zeytindağı. - En büyük şairimiz Nâzım Hikmet’in Sertel’ler- le olan dostluğu da eşsiz. Ona tanıklık etmiş Yıldız Sertel, büyük ustanın yaşamına ve sanatına da ışık tutuyor: Yıldız Sertel’in Everest Yayınevi’nden çıkan, Nâzım Hikmet ile Serteller. İdeolojileri, Yaşamların- da Bilinmeyenler okunmalı. - Ataol Behramoğlu’nun şiiri, dev bir arayıştır ve derindir; her zaman da çağırır... Tekin Yayınevi’nde çıkan şu iki kitap, iki yeni tanıktır: Okyanusla ilk Kar- şılaşma ve Hayata Uzun Veda. - Zeynel Lüle’nin Doğan Kitap’ta yayımlanan şu eseri, Atatürk’ü biraz daha tanıtıyor: Mustafa Kemal’in Can Yoldaşı Ali Çavuş. Yordam Yayınevi’nden uzun ama önemli bir liste: - Ben Fine A. Saad - Filhol, Marx’ın Kapital’i; - E. M. Wood, Kapitalizm Demokrasiye Karşı. Ta- rihsel Maddeciliğin Yeniden Yorumlanması; - Taner Timur, Habermas’ı Okumak; - Sungur Savran, Kod Adı Küreselleşme. 21. Yüz- yılda Emperyalizm; - Haluk Yurtsever, Yükseliş ve Düşüş. Türkiye So- lu 1960 - 1980; - Erinç Yeldan, Küreselleşme, Kim İçin; - Oya Köymen, Kapitalizm ve Köylülük. Ağalar, Üretenler, Patronlar; - Gökhan Atılgan, Yön-Devrim Hareketi. Kema- lizm ile Marksizm Arasında Geleneksel Aydınlar; - Gülnur Acar - Savran/N. T. Demiryontan (Derleyenler), Kadının Görünmeyen Emeği; - Maksim Gorkiy, Seyirciler; Hans Kirk, Köle; Ozan Özgür, Gecenin Kapıları; Ali Mert, Kumdan Kitap. Eğitim üstüne şu iki önemli eser: - Eğitime Dinci Çember, Mustafa Gazalcı, Bilgi Yayınevi. - Çağdaş Üniversite mi Medrese mi?, Mahmut Âdem, Phoenix Yayınları. Cumhuriyet Yayınları’ndan son çıkanlar: - Şükran Soner, Bizim 68’liler; - Mustafa Balbay, 12 Eylül’ün Sol-kırımı 78’liler; - Türkân Saylan, 100 Soruda Sivil Toplum, 2. Baskı; - Orhan Bursalı, Türban Kadın Sorunu mu, Erkek Sorunu mu?; - Erol Manisalı, Batı’nın Yeni Türkiye Politikası; - Can Som, Parazitli Demokrasi. Demokrat Par- ti’nin Radyo Davası; - Server Tanilli, Değişimin Diyalektiği ve Devrim. Marksizm Üstüne Yeni Düşünceler. Son olarak, “çok satanlar”dan bir demet: - Samsun’dan Öncesi Bilinmeyen 6 Ay / Alev Coş- kun/ Cumhuriyet Kitapları; - Bâb-ı Esrar/ Ahmet Ümit/ Doğan Kitap; - Son Ada/ Zülfü Livaneli/ Remzi Kitabevi; - Masumiyet Müzesi/ Orhan Pamuk/ İletişim Yay.; - Her Kuşun Eti Yenmez/ Emin Çölaşan/ Bilgi Yay.; - Hukuk(!) ile Aldatmak/ Vural Savaş/ Bilgi Yay.; - Cahillikler Kitabı/ J. Lloyd/ NTV Yay.; - Gece Sesleri/ Ayşe Kulin/ Remzi Kitabevi; - Umut/ Ayşe Kulin/ Everest Yay.; - Tıbbi Bitkiler Kitabı/ Prof. İ. A. Saraçoğlu/ Kendi Yay. Türkiye’de bir buçuk yılı aşkın süredir ta- rafsızlığı ciddi biçimde tartışılan bir operas- yon yürütülüyor. Yargıya göre bu operas- yonda gözaltına alınanlar “Türkiye Cumhuri- yeti hükümetini ortadan kaldırmayı hedefliyor!” Hazırlanan iddianamenin başında ise “Erge- nekon terör örgütü” diye yazıyor!.. Buraya ka- dar yapılan her şeyi yargı bağımsızlığının de- mokratik sürecine bırakmak gerekiyor. O hal- de geride ne kalıyor? 2002’de iktidara gelen bir parti, Türkiye’yi kendi siyasal çizgisine dönüştürmek için akıl almaz yöntemlere başvuruyor. Laikliğin temeline dinamit koymak için her yöntem deneniyor. Ülkenin, çiftçisi ve memurunu mey- danlarda aşağılayanlar ne yazık ki sandıklardan aldıkları cesaretle per- vasızlıklarını daha da ileri götürüyor! Yoksullaştırılan toplum, bir torba kö- müre ve bulgura mahkûm edilerek kö- leleştiriliyor. Bu kesimlerden bağımlı, çaresiz ve duyarsız seçmen kitleleri ya- ratılıyor. Anayasa Mahkemesi’nin “laiklik karşıtları- nın odağı” diye açıkladığı bu parti, nihai he- defi için bürokrasiden güvenliğe, eğitimden medyaya kadar her alanda hızla örgütleniyor. Bu uğurda adeta bir toplum mühendisliği pro- jesi de adım adım uygulanıyor. İşte bu yolda engel olabilecek her kişi ve kurum alaşağı edi- liyor! Ülkenin duyarlı tüm kesimleri AKP’ye “ram olmaya” ve biat etmeye zorlanıyor! “Ergenekon terör örgütü” adı verilen ope- rasyonda, geçmişte suç işlemiş bazı kişiler ne yazık ki ülkenin yurtsever aydınlarıyla iliş- kilendiriliyor... Derin bir plan, eskiden silah tu- tanlarla kalem tutanlar yan yana getirilerek meşrulaştırılmak isteniyor! Hedefteki ordu!.. Ordular yönetmiş Kemalist generaller, ulu- salcı televizyonlarda aydınlanma programları yapan yurtsever askerler, Türkiye’nin bağ- nazlığa sürüklendiği 28 Şubat döne- minde korkusuzca mücadele eden komutanlar, Atatürkçü Düşünce Der- neklerini yöneten emekli subaylar en- terne edilerek orduya “ayağını denk al” uyarısı yapılıyor! Türkiye’de artık Kemalist değil, ılım- lı İslam ve Büyük Ortadoğu Projesi’ne figüranlık yapacak bir ordu isteniyor! Kampuslardaki türban baskısıyla cemaat örgütlenmesine direnen rek- törler, tarikatlara ait yurt, okul ve üni- versitelerdeki tehlikeye dikkat çeken Cum- huriyetçi vakıf başkanları, ‘Mustafa Ke- mal’ci bilim adamları, akademisyenler ve öğ- retim üyeleri gözaltına alınarak bilim yuvala- rı üzerinde hâkimiyet kurulmaya çalışılıyor!.. Anadolu coğrafyasında artık aydınlık kafalar değil mürit yetiştirecek üniversitelerin yay- gınlaştırılması amaçlanıyor!.. Ülkenin ekonomik bataklığa sürüklendi- ğinden yakınan sanayi odası başkanları ve işa- damları seri operasyonlarla susturularak iş çevreleri ürkütülüyor! Çek-senet kıskacı ve bankaların baskısı altında inleyen, iflasa sü- rüklenen sanayiciler yargı karşısına çıkarıla- rak AKP iktidarına yönelik tepkilerin olabil- diğince azaltılması hedefleniyor! Cumhuriyetin gözbebeği sanayi kuruluşlarını özelleştirme yağmasına kurban edenler, mil- li görüşe hizmet edecek yeşil sermayenin eko- nomiye egemen olmasını planlıyor... Biat eden medya!.. Atatürk ve laikliğin savunucusu gazetele- rin sahipleri ve yöneticileri, Türkiye’yi ağ gi- bi saran kara tehlikeye gazete ve dergilerin- de yer verenler, toplumu karanlığa karşı uyarmaya çalışan ulusalcı televizyon sahip- leri, şeriat tehlikesini ve gericilerin gerçek ni- yetini web sayfalarında sorgulayanlar, ka- lemleriyle laik cumhuriyeti yüreklice savunan gazeteciler ve yazarlar “çeteci” diye dam- galanarak susturulmak isteniyor!.. Yayın kuruluşları ekonomi ve bürokrasi kıs- kacına alınırken siyasi iradeye uşaklık eden bir medya imparatorluğu oluşturuluyor! Devletin güvenlik ağına sızmış müritleri de- şifre eden polis şefleri, ilçelerde, köylerde, mezralarda gerici örgütlerin üzerine giden jan- darma subayları terörle ilişkilendirilerek bağ- nazların Anadolu kırsalında cirit atması sağ- lanıyor! Bu uğurda cemaat ve tarikatların gü- venlik kurumlarındaki mutlak egemenliği gö- zetiliyor! Televizyon ve radyo programlarında, gazete ve dergilerde, panel, konferans ve seminer- lerde AKP’ye ve yağmacılığa karşı duran; iş- birlikçilerin, ülkeyi pazarlayanların, emper- yalizme uşaklık edenlerin foyasını meydana çıkaran fikir önderleri ve eski savcılar toplu- mun gözünden düşürülüyor! Şeyh ve şıh oto- ritesinin güçlendirilmesi ve toplumun mürit- leştirilmesi düşleniyor! Ve belki de daha kötüsü... Hatta en tehlikelisi!.. Demokrasiyi kullanarak demokrasiyi yok edenlere ve mahal- le baskısına karşı durmak için Cum- huriyet adına mitingler düzenleyen milyonlarca Atatürk evladı, işbirlikçi ka- lemşorlar ve irticanın borazanlarınca “Ergenekoncu” ve “çeteci” diye aşa- ğılanıyor, hakarete uğruyor!.. Bir ulus hızla İranlılaşmaya zorlanıyor! Kuşatılan ülke!.. Kısacası ülkede Mustafa Kemal’in uygar- lık ve aydınlık bayrağını ısrarla ve inatla el- lerinde tutanlar gözdağıyla eziliyor ve hırpa- lanıyor!.. 1923’ün rövanşını almak için 85 yıl önce laikliğe ve Atatürkçülüğe savaş açan- lar ise bürokrasi, polis ve yargıyı da kendi amaçları ve hedefleri uğruna kullanmaya çalışıyor... Ne ilginçtir ki, son gözaltı dalgası, “Erge- nekon” adı verilen bir operasyonun psikolo- jik harp yöntemi olduğuna ilişkin iddiaları bir kez daha kanıtlıyor! Melih Gökçek’in iyice yıprandığı, Ankara Belediyesi’nin yolsuzluk- la anıldığı, iktidarın yerel seçim öncesi hızla eridiği bir süreçte; ekonomik krizin milleti ka- sıp kavurduğu sıralarda ve AKP iktidarının Gazze’de katledilen bebeler için hiçbir şey ya- pamadığı bir dönemde gündem her zaman- ki gibi alelacele değiştiriliyor!.. Evet, tıpkı bu derin operasyon konusun- da baştan beri onurlu bir duruş sergileyen Deniz Baykal’ın söylediği gibi “Bu bir inti- kam operasyonu...” Tıpkı İstanbul Baro- su’nun duyurduğu gibi, “Laik devletten öç alı- yorlar..” Ve yurtsever hukukçu Sabih Kanadoğlu’nun dediği gibi “Hukuk devletine saldırıyorlar..” Tüm bunlara karşın toplum tıpkı YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun hay- kırdığı gibi, “Hukuka saldırıları yine hu- kuk önler” diyerek yargının bağımsız- lığıyla ilgili umudunu korumaya çalı- şıyor. Türkiye kuşatılıyor... Onuncu Yıl Marşı’nda vurgulananlar bir bir yaşa- nıyor, uygulamaya sokuluyor... Ve ne yazık ki Türkiye’nin aydınlık geleceğini sa- vunanlar “Ergenekon”un karanlık yollarında heba ediliyor!.. Tüm bu şaşırtıcı ve sarsıcı dönemde, için- de duyarlılık olan herkesin “bir gün sıra ba- na da gelir mi” diye iyice düşünmesi gereki- yor!.. Çünkü milyonların Cumhuriyet miting- lerinde haykırdığı Moğollar’ın o anlamlı tür- küsü halen kulaklarda çınlıyor!.. “Derin uykudaydım... Sesine uyandım... Ter içinde kaldım... Uyku tutmadı... Bir şey yapmalııııı!...” [email protected] - www.mehmetfarac.com ‘Ergenekon’un Karanlık Yolları!.. Ömer Faruk Eminağaoğlu Sabih Kanadoğlu ‘Hukuku ihlal ediyorlar’MELTEM YILMAZ İstanbul Üniversitesi öğretim üye- si Prof. Dr. Ersan Şen, Ceza Muha- kemesi Kanunu’na (CMK) göre, ifa- desi alõnacak veya sorgusu yapõlacak kişinin “davetiye ile çağrılması, çağrılma nedeninin açıkça belirtil- mesi, gelmezse zorla getirileceği yazılması gerektiğini, ancak Erge- nekon operasyonu kapsamında sav- cılık makamının doğrudan doğru- ya yakalama emri çıkardığını” söy- ledi. Prof. Şen; Ergenekon gibi suç- lamalarla ilgili soruşturmalarda be- lirtilen gün, saat ve yerde şüpheli ve- ya şüphelilerin kolluk tarafõndan savcõlõkta hazõr bulundurulmasõ ge- rektiğini, ancak uygulamada yaka- lama ve gözaltõna alma önlemlerine başvurulmak suretiyle şüphelilerin emniyete götürüldüğüne, bu aşa- mada savcõnõn bulunmadõğõna dik- kat çekti. Prof. Şen’le, Ergenekon soruştur- masõ kapsamõnda kamuoyunda so- ruşturmaya yönelik yer alan iddialarõ konuştuk. - Öncelikle delil elde etme aşa- masında telefon dinlenmeleri uzun süre gündemi meşgul etti. Uygula- ma nedir, nasıl işledi? - CMK 135. madde hükmü uyarõnca ikincil delil elde etme yöntemlerinden olan iletişimin denetlenebilmesi için; şüpheli ve sanõk tarafõndan suçun iş- lendiğine dair kuvvetli şüphe sebe- binin varlõğõ ve başkaca delil elde et- me imkânõnõn bulunmamasõ gerekir. Ancak uygulamaya baktõğõmõzda, so- mut olayda bu şartlarõn gerçekleşip gerçekleşmediğinin ayrõntõlõ şekilde incelenmeksizin ve sadece maddede yazan hukuki gerekçe dayanak gös- terilerek iletişimin denetlenmesi ka- rarlarõ verildiğini, bu yolla bireyin özel hayatõnõn gizliliği ve korunmasõ hak- kõnõn ihlal edildiğini görüyoruz. - Operasyon kapsamında şüp- helilerin davetiye çıkarılmadan ev- lerinden alınması büyük tartışma- lara neden oluyor. Yasa uygulamayı nasıl öngörüyor? - CMK’nin 145. maddesinde, “İfa- desi alınacak veya sorgusu yapıla- cak kişi davetiye ile çağrılır; çağ- rılma nedeni açıkça belirtilir; gel- mezse zorla getirileceği yazılır” hükmüne yer verilmekte, 146. mad- dede ise; 145. maddeye göre çağrõl- dõğõ halde gelmeyen şüpheli veya sanõğõn zorla getirileceği ifade edil- mektedir. Uygulamaya baktõğõmõzda, CMK 90 ve 98. maddeler uyarõnca ya- kalama emri verilmesi gerekmeyen yakalama şartlarõ oluşmadõğõ halde, şüphelilerin CMK 91. madde uya- rõnca gözaltõna alõndõklarõ ve dört gün süre ile polis nezarethanesinde tu- tulduklarõ, bu sõrada polis tarafõndan şüphelilerin ifadelerinin alõnõp birta- kõm delillerin toplandõğõnõ, ardõndan da bu şüphelilerin tutuklandõklarõnõ ve uzun süre tutuklu kaldõklarõnõ gör- mekteyiz. Tüm bu uygulamalar, 1982 Anayasasõ’nõn 19 ve 38. maddelerinin ihlali niteliğindedir. Anayasanõn 19. maddesinde belirtildiği üzere; tutuk- lanan kişilerin, makul süre içerisinde yargõlanmayõ ve soruşturma veya ko- vuşturma sõrasõnda serbest bõrakõlmayõ isteme haklarõ vardõr. - Direkt yakalama emri mi dü- zenleniyor? - Evet, ancak burada dikkat edilmesi gereken konu şu: Yakalama emri çõ- karõlmasõ yalnõzca kişiye suçu işler- ken rastlanmasõ ile suçüstü bir fiilden dolayõ izlenen kişinin kaçmasõ olasõ- lõğõnõn bulunmasõ veya hemen kim- liğini belirleme olanağõnõn bulun- mamasõ durumunda yapõlabilir. 98’in- ci maddeye göre çağrõ üzerine gel- meyen şüpheli hakkõnda yakalama emri düzenlenebileceği belirtilmek- tedir. Ancak burada, şüpheliye çağrõ gönderilmeden yakalama emri çõka- rõlõyor. - Ergenekon davasında hukuka aykırı delil mi elde ediliyor? - Somut olay hakkõnda mahkeme ne karar verir, buna ilişkin görüş bildi- remem; ancak yukarõda bahsettiğimiz hukuka aykõrõlõklarõn söz konusu ol- masõ halinde, bu tür delillerin huku- ka aykõrõ sayõlmalarõ kaçõnõlmaz ola- caktõr. ‘Savcı bulunmak zorunda’ - CMK 250. madde kapsamında yapılan soruşturma iş ve işlemle- rinde savcının da bulunması ge- rektiği yönünde görüşünüz vardı. Savcının da bulunması mı gereki- yor? - CMK’nin 251. madde 1’inci fõk- rasõnõn birinci cümlesine göre, 250. madde kapsamõna giren (Ergenekon davasõ gibi) suçlarda soruşturma, Hâ- kimler ve Savcõlar Yüksek Kuru- lu’nca bu suçlarõn soruşturma ve ko- vuşturmasõnda görevlendirilen cum- huriyet savcõlarõnca bizzat yapõlõr. - Savcı bizzat bulunmuyor mu? - Takip ettiğim kadarõyla, tüm so- ruşturma iş ve işlemlerinin icrasõ sõ- rasõnda bulunmadõğõ anlaşõlõyor. 251. maddenin 6. fõkrasõna göre, adli kol- luk kuvvetinin hiçbir şekilde şüphe- linin, sanõğõn veya tanõğõn ifadesini alabilme yetkisi bulunmamaktadõr. Bu yetki, soruşturma aşamasõnda sadece savcõlõk makamõna bõrakõlmõş olup, tüm ifadelerin bizzat cumhuriyet sav- cõlarõ tarafõndan alõnmasõ gerekmek- tedir. Kaldõ ki, Adalet Bakanlõğõ Ce- za İşleri Genel Müdürlüğü’nün 01.01.2006 tarihli 2 numaralõ genel- gesinin 14. maddesinde, başta ağõr ce- zalõk suçlar olmak üzere önemli olay- lara ilişkin soruşturmalarõn kolluk görevlilerine bõrakõlmayarak bizzat cumhuriyet savcõlarõ tarafõndan ya- põlmasõ konusunda cumhuriyet sav- cõlarõnõn azami dikkat ve özeni gös- termesi gereğine vurgu yapõlmõştõr. Prof. Dr. Ersan Şen, Ergenekon operasyonu kapsamõnda savcõlõk makamõnõn doğrudan doğruya yakalama emri çõkardõğõnõ, 4 gün polis nezaretinde tutulduklarõnõ ve uzun süre tutuklu kaldõklarõnõ belirterek bu uygulamalar, 1982 Anayasasõ’nõn 19 ve 38. maddelerinin ihlali niteliğindedir. ‘Rejim kavgası yaratıldı’Haber Merkezi - İstanbul Barosu Başkanõ Muammer Aydın, Ergene- kon soruşturmasõyla “toplumun bir korku atmosferi içine sokulmak is- tendiğini” belirterek “Hukuk dev- letinde, mevcut konumu ve statüsü ne olursa olsun kimsenin dokunul- maz ve denetim dışı olmadığı, plan- lı bir şekilde hukuksuzluk yapan- ların yahut hukuku çiğneyenlerin de bir gün mutlaka hukuka hesap ve- recekleri ve hukuka ihtiyaç duya- cakları gerçeğinin altını çizmek ve herkese hatırlatmak isteriz” dedi. Başkan Aydõn, tüm bu hak ihlalleri- nin AİHM’ye yapõlacak başvurulara neden olabileceğini söyledi. Muammer Aydõn dün son gözaltõ- larla ilgili yönetim kurulu üyeleriyle birlikte düzenlediği basõn toplantõ- sõnda, “Bir suç oluşumu içinde ol- dukları isnadıyla, anayasal düzeni, rejimi ve ülkenin bölünmez bü- tünlüğü konusundaki duyarlılık- larını gerek görev dönemlerinde, ge- rekse emeklilik yaşamlarında özen- le sürdüren kişilerin evlerinde ve ça- lışma mekânlarındaki aramalar ve sonrasındaki gözaltıları hukuk çer- çevesinde değerlendirmekte zor- luk çektiğimizi kamuoyuna ifade et- mek istiyoruz” diye konuştu. Aydõn, yasalar kapsamõnda “yakalama” ted- birinin hemen başvurulabilecek bir tedbir olmadõğõnõ, ancak bu duru- mun göz ardõ edildiğini vurgulayarak şöyle devam etti: “Devletin anayasal organların- daki sorumluluk dönemlerinde, ül- kenin bölünmez bütünlüğü, ana- yasal rejim, laik ve demokratik düzen konusundaki duyarlılıkları ile çalışmaları nedeniyle bu kişilere karşı hukukun araç yapılarak bir- çok kez de hukuksal gereklere ye- terli özen gösterilmeden adeta he- sap sorma, öç veya rövanş alma an- lamına gelecek biçimde sürdürülen soruşturma bizleri hukuk devleti ve güvenliği adına endişeye sevk et- mektedir. Savunma hakkı zede- lendi ve adil yargılama hakkına aykırı durumlar oluştu. Tekil suç- larla ilgili bulunan kanıtlar ve ya- kalanan şüphelilerin gölgesinde il- gisi olmayan yüzlerce kişi yakalama ve gözaltılarla tedirgin edilmekte ve toplum üstünde korku ve sindirme politikaları yaratılmaktadır.” Gazetecilerin, “Ergenekon dava- sında üç ana delil vardı. Birisi Gü- ney’in kasetleri, Ergenekon şema- sı ve bombalardı. Şema kimseye gösterilmedi, bombalar imha edil- di. Bu normal bir süreç midir” so- rusu ile ilgili ise Aydõn, “Ülkesiyle il- gili her duyarlılığı göstermiş in- sanların, bir soruşturmaya dahil edilme çabası görünüyor. Bunun biz doğru olmadığını ifade etsek de halkımızın kafası karışık bile olsa, bir kaosun yaratılmak istendiğini, bir dava üzerinden rejim kavgası yaratıldığını kimsenin görmeyece- ğini düşünmüyorum” yanõtõnõ verdi. ‘Endişe içindeyiz’ Ankara Barosu Yönetim Kuru- lu’ndan yapõlan açõklamada ise so- ruşturmanõn; başladõğõ günden bu- güne kadar olan süreç içinde, hukukun öngördüğü kurallara bağlõ olarak yü- rütülen bir ceza soruşturmasõ olmak- tan daha çok, siyasi hesaplara ve he- saplaşmalara dayalõ bir polis soruş- turmasõ niteliği görünümü verdiği belirtildi. Açõklamada, “Özellikle emekli as- ker, emekli yargıç, emekli öğretim üyesi gibi kişiler hakkında yürü- tülmekle, fiilen görev yapmakta olanlara da tehdit niteliği taşıyan bütün bu gelişmelerden dolayı An- kara Barosu olarak endişe içeri- sinde olduğumuzu belirtiriz” görü- şüne yer verildi. Adana Barosu Başkanõ Aziz Erbek de operasyonun ucunun hâlâ açõk ol- duğuna vurgu yaparak, “İntikam duygusuyla, hesaplaşma amacıyla yapıldığı izlenimi veren gelişme- lerden kaygı duyuyoruz. Asıl kay- gı duymamız gereken şey ise, son ge- lişmelerin yürütmenin yargının önüne geçtiğinin göstergesi olması” dedi. Çanakkale Barosu Başkanõ Tü- lay Ömercioğlu da hukuka aykõrõ de- lillerle sanõk ortaya çõkarmanõn hem hukuki olmadõğõ etik de olmadõğõnõ vurguladõ. İstanbul Barosu Başkanı Aydın ve yönetim kurulu üyeleri gözaltılarla igili bir basın toplantısı düzenledi. (AA) İstanbul, Ankara, Adana barolarõ Ergenekon’daki gelişmeleri kaygõ verici olarak nitelediler Prof. Dr. Ersan Şen, davetiyeyle çağrõlmasõ gereken şüpheliler için yakalama emri çõkarõlmasõnõ eleştirdi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle