22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 5 OCAK 2009 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Başbakan’ın Yanılgısı KONU, Başbakan’ın iyi niyetini tartışmak değil. “Vaat edilmiş” topraklarda yaşanan insanlık dra- mı önünde kılını kıpırdatmayan dünyaya karşı “bir şeyler yapmak isteyen Türk” olarak elinden gele- ni başarmak istercesine başkentten başkente koşturdu Başbakan. Ama, nafile. Aslında Şam’a, Amman’a, Kahire’ye, Riyad’a koşmak yerine, Tahran’dan başlayıp Şam’a ulaşması, oradan da Hamas’la görüşmesinin sağlanması için Tel-Aviv’e gidip Gazze’ye geç- mesine izin verilmesini istemesi gerekiyordu. Eğer Hamas’ın liderler kadrosunu ikna edebi- leceğine ve onları son haftalarda izledikleri tu- tumdan vazgeçirebileceğine inanıyorsa. Çünkü, düğümü çözmeye yarayacak yumağın ipucu oradaydı ve olsa olsa Hamas üzerinde nü- fuz sahibi olan İran’ın yardımıyla bulunabilirdi. Hamas’ı yönetenler, şiddeti varabileceği en uç noktaya kadar sürdürüp o noktada kendi in- sanları için en elverişli çözüme erişme peşindeler. Bu da bir strateji, tabii. Ama ellerinde yalnız basit teknolojiyle füze sallamak ve intihar bombacılarından medet um- mak gibi ilkel çareler var. İman gücüne dayansa bile, ister istemez İsrail’in silah gücü karşısında an- cak birkaç milyonluk Filistin halkının çok ağır can kaybıyla başarıya ulaşabilecek bir strateji bu. O halka yazık değil mi? Türkiye bir rol oynaya- bilecekse, o rol herhalde biraz gösteriş kokan ça- balarla oradan oraya koşuşmakla değil, sorunun özüne inip Batı dünyasının kodamanları ile İslam âleminin tedhişçilerini insanca ve uygarca çö- zümlere çekebilmekle oynanmalıdır. Bu ise, yalandan dolandan arınmış, sömürüden, yiyicilikten temizlenmiş, kendine güveni tam, içi dışı bir, her bakımdan güçlü ve tutarlı bir Türkiye ister. O düzeye erişmedikçe, boyundan büyük işlere kal- kışmak yerine doğruyu söylemekle yetinip kendini adam etmeye bakmaktan başka çare yoktur. Odüzey, Birleşmiş Milletler yoluyla bir şeyler başarabilmek için de gereklidir. Yoksa, iki yıl için Güvenlik Konseyi’nde güç bela sandalye sa- hibi olmakla ve hele o yere kendi devletinin bile kurallarını çiğneyerek emekli diplomat oturtmak- la sonuca varılamaz. O gibi yerlerde etkili olmak, her şeyden önce, uluslararası ilişkilerde söz din- letebilir ağırlıkta saygınlık kazanmış devletlerin başaracağı bir iştir. Bunun birinci koşulu, devle- tin kendi vatandaşları gözünde de saygınlığını yi- tirmemiş olması değil midir? Bir devleti, vatan- daşlarının gözünde vergi sisteminden seçim işlemlerine, hukuk düzeninden bürokrasisine ka- dar tam bir keşmekeşe itmişseniz, dünyanın hangi işinde hangi saygınlıkla etkili olabilirsiniz ki? mumtazsoysal@gmail.com B asõnda ve medyada Anayasa Mahkemesi Başkanõ Haşim Kılıç hakkõnda sürdürülen tartõşmalar bazõ yanlõşlar içe- riyor. Olay fazlasõyla kişisel- leştirilmiş ve siyasallaştõrõlmõş durumda. Bunda Sayõn Kõlõç’õn genel tutumunun da katkõsõ yok denemez. Ama bu katkõ, ken- disi ile ilgili yanlõş yaklaşõmlara göre ikinci planda kalõyor. Haşim Kılıç’a yönelik yanlış eleştiriler Tartõşmalarõn odak noktasõnda Sayõn Kõlõç’õn hukukçu olmamasõ yer alõyor. Bu doğru. Ama ihmal edilen bir nokta var: Haşim Kõlõç Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) 1990 yõlõnda atandõ. Yani 18 yõl- dõr bu mahkemede görev yapõyor. AYM’nin çalõşma düzeni dõşarõdan pek bi- linmez. Müzakere gündeminden çok önce her üyenin önüne, işinde uzmanlaşmõş raportörlerin hazõrladõğõ onlarca dosya gelir. Bu özellik diğer yüksek mahkeme- lerde yoktur. Müzakerede söz sahibi ola- bilmek için, bu dosyalarõn özenle okunmasõ gerekir. Dosyayõ okumayan üye, müzakerede hemen göze çarpar ve bu işi itiyat haline getirirse, mahkeme içindeki etkisini ve say- gõnlõğõnõ kaybeder. Çünkü dosya hakkõnda bilgi sahibi ol- madan fikir sahibi olunamaz. Bu dosyalarõ ciddiyetle ve görev sorumluluğu içinde in- celeyen üye, hukukçu olmasa bile, on yõl- larõ aşan bir süre içinde özellikle anaya- sa yargõsõ alanõnda uzman hale gelebilir. İş- te bu noktada Haşim Kõlõç’õn bir başka özelliği olan misyon duygusu, bu incele- meyi büyük bir titizlikle yapmasõnõ sağla- maktadõr. Hiç kuşku yok ki Haşim Kõlõç, en azõn- dan, kendisini başkanlõğa seçen ve dola- yõsõyla bugün tartõşõlan konularda asõl so- rumluluğu taşõyan üyeler kadar anayasa yargõsõ konusunda bilgi sahibidir. Misyon duygusuna gelince, keşke Cumhuriyet de- ğerlerine sahip olduğunu ileri sürenler de onun kadar bu duyguya sahip olsalardõ. Misyon bir yana, oraya atanma şansõ bu- lunan ve kendi alanõnõn uzmanõ olan nice hukuk profesörünün bu kutsal göreve bu- run kõvõrdõğõnõ yakõndan biliyorum. Bu ko- şullar altõnda Haşim Kõlõç’a hukukçu ol- madõğõ ve/veya dünya görüşüne uygun bir misyon üstlendiği için tarizde bulunmak an- lamsõzdõr. Haşim Kılıç’ın hataları Elbette Haşim Kõlõç’õn da hatalarõ var. Ama bu hatalar Anayasa Mahkemesi kararlarõnõn bağlayõcõ olduğunu vurgulamasõndan kay- naklanmõyor. Anayasa Mahkemesi’nin ka- rarõna aykõrõ davranõlmõşsa, bunu belirtmek AYM Başkanõ’nõn hakkõ olduğu kadar gör- evidir de. Gerçekten de AYM kararlarõ yal- nõzca yasama ve yürütmeyi değil, yargõ or- ganõnõ da bağlar (AYM m. 153/6). Ancak bu bağlayõcõlõğõn etkisini göstermesi için Ana- yasa Mahkemesi kararõna aykõrõ bir hukuk- sal durumun söz konusu olmasõ gerekir. Tartõşmayõ başlatan Danõştay kararõ acaba bu nitelikte midir? Bunu anlamak için, AYM Başkanõ’nõn görüşlerine ve Danõştay uygulamasõna konu olan sorunun tespiti ge- reklidir. Burada söz konusu olan, 5747 sa- yõlõ Yasa’ya ekli listede adlarõ yazõlõ olan 862 belediyenin tüzelkişiliklerinin, yasa gereği kaldõrõlarak köye dönüştürülmüş olmalarõy- la ilgili bir sorundur. Bu liste, Türkiye İsta- tistik Kurumu’nca (TİK) düzenlenen adrese dayalõ nüfus sayõm sonuçlarõ esas alõnarak ha- zõrlanmõştõr. AYM kararõnda da belirtildiği gibi bu sonuçlar, ilgili belediyelere yazõlõ ola- rak bildirilmediği gibi, Resmi Gazete’de yayõmlanmamõştõr. AYM, hukuk devleti ilkesine dayanarak da- va konusu yasanõn yürürlük tarihini, ilgili be- lediyelerin sayõm sonuçlarõnõ öğrenebile- cekleri tarih olarak benimsemiş ve buna gö- re dava açan belediyeler açõsõndan iptal ka- rarõ vermiştir. AYM’nin bu kararõ, hukuk dev- letinin temel direklerinden biri olan dava hak- kõnõn korunmasõnõ amaçlayan bir yorum içer- mektedir... Böyle bir yoruma hak düşürücü bir anlam vermek mümkün değildir. Yasanõn yürürlük tarihinin idari dava süresi için sabit bir baş- langõç tarihi olarak kabul edilebilmesi için, bunun, yasada belirtilmiş olmasõ gerekir. Da- va konusu yasada böyle bir kural yer alma- mõştõr. İdari Yargõlama Usulü Kanunu’nun dava sürelerini belirleyen 7. maddesi ise da- va açma süresinin, “idari uyuşmazlıklar- da yazılı bildirimin yapıldığı, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde ise ilan tarihini iz- leyen günden itibaren” işlemeye başlaya- cağõnõ öngörmektedir. Burada kastedilen “düzenleyici işlem”, “yasa” değildir. İda- renin düzenleyici işlemleridir. Bu nedenle ya- sanõn yürürlük tarihini esas alarak dava açan belediyelerin köye dönüşme kuralõndan ayrõk tutulmuş olmasõ, hukuk devleti ilkesi- nin bir gereği olarak dava açma imkânõnõn sağlanmasõdõr... Böyle bir yorum, dava hakkõnõ düşürücü bir sonuç doğuramaz. Da- nõştay’õn dava açma tarihi olarak AYM ka- rarõnõn yayõmlandõğõ tarihi esas almasõ ise, AYM kararõna aykõrõ düşmek şöyle dursun, iptal hükmünün dayanağõ olan AYM gerek- çesini daha da somutlaştõran bir yorumdur. Danõştay, AYM kararõnõn yayõmlanmasõnõ, bu karar kapsamõndaki belediyelerin dava aç- ma süresini yeniden başlatan yeni bir huku- ki durum olarak değerlendirmiş ve dava aç- ma hakkõnõ, daha ileri bir aşamaya taşõmõş- tõr. İşte Haşim Kõlõç’õn hatasõ, herhangi bir ya- sa kuralõna dayanmaksõzõn AYM kararõna da- va hakkõnõ düşürücü bir anlam vermesidir. AYM’nin böyle bir yetkisi olmadõğõ gibi, ka- rar gerekçesi de böyle bir anlam içerme- mektedir. Kaldõ ki anayasaya uygun yorum kuralõ, AYM kararlarõnõn yorumlanmasõnda da geçerli bir kuraldõr. Anayasanõn 156/2. maddesi uyarõnca AYM, “…kanun koyu- cu gibi hareketle yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez”. AYM kararı Mahkemenin verdiği kararõn da bu kural göz önünde tutularak yorumlanmasõ gerekir. Bu nedenle AYM kararõ, aynõ derecede sa- vunulabilir iki farklõ yoruma elverişli olsa bi- le, bunlardan anayasaya uygun olanõnõn ter- cih edilmesi, anayasaya uygun yorum ilke- sinin bir gereğidir. Sayõn Kõlõç’õn ikinci hatasõ ise, bu beyanatõ Başkanlõk görüşü olarak verirken, kararda ço- ğunluk oyunu kullanan 5 üyeye danõştõğõnõ belirtmesidir. Mahkemeyi adeta ikiye bölen bu anlayõş, yukarda özetlenen hatadan daha da vahimdir. AYM kararlarõnõn gerekçesi, Resmi Ga- zete’de yayõmlanmakla, o yönde oy kul- lanmõş olanlarõn subjektif düşüncelerinden ba- ğõmsõz, objektif bir anlam kazanõr. Bu kararla ilgili olarak mahkeme adõna görüş belirtmek zorunluluğu doğmuşsa, bunun da heyet ha- linde karara bağlanmasõ gerekir. Ben inanõ- yorum ki Sayõn Kõlõç, mahkemenin görüşü- ne bir bütün olarak başvurmuş olsaydõ, bu ha- talara da düşmemiş olacaktõ. AYM Başkanõ’nõn görevi, mahkemeyi iki kampa ayõrmak değil, mahkemenin varlõk ve bütünlüğünü yargõ bağõmsõzlõğõ ilkele- rine uygun olarak temsil etmek, korumak ve etkili kõlmaktõr. Mahkemeye tanõnan iş- levlerin anayasanõn öngördüğü, güçler ay- rõlõğõ ve “medeni işbirliği” çerçevesinde yerine getirilmesi de böyle bir yaklaşõmõ zo- runlu kõlar. Anayasa Mahkemesi Başkanõ’nõ Eleştirmek Prof. Dr. Fazıl SAĞLAM AYM kararlarõnõn gerekçesi, Resmi Gazete’de yayõmlanmakla, o yönde oy kullanmõş olanlarõn subjektif düşüncelerinden bağõmsõz, objektif bir anlam kazanõr. Bu kararla ilgili olarak mahkeme adõna görüş belirtmek zorunluluğu doğmuşsa, bunun da heyet halinde karara bağlanmasõ gerekir. Ben inanõyorum ki Sayõn Kõlõç, mahkemenin görüşüne bir bütün olarak başvurmuş olsaydõ, bu hatalara da düşmemiş olacaktõ. S ahnedeki sanatçõlardan bi- ri flamenco müziği eşli- ğinde dans ediyor. Endü- lüs müziği kõrmõzõ melodileriy- le sanki “Beni Ahmer” döne- mini çağrõştõran bir içeriğe sahip. Dal gibi ince yapõlõ dansçõ, elin- deki muletasõnõ savuran bir bo- ğa güreşçisi gibi çevik ama za- rif figürler sergiliyor. İnsanõn ak- lõna gelen ilk isim Manuel Be- nitez el Cordobes. Endülüs sõ- nõrlarõ içindeki Cordobalõ ünlü boğa güreşçisi.. İspanya’nõn vah- şi boğalarõyla dövüşeceği ilk gün ablasõna, “Ağlama Angelita.. bu akşam ya sana bir ev satın alacağım ya da yasımı tuta- caksın” diyen kişi.. Ünlü piyano sanatçõsõ Chano Dominguez’i dinlerken Endülüs canlanõyor boydan boya. “Şevk akşamlarında” üç defa kõrmõzõ olan Endülüs.. 9’uncu Uluslararasõ Antalya Piyano Festivali’nin kapanõş konseri Chano Dominguez’le gerçekleşiyor. Fazıl Say’la baş- layan Festival “Piano Flamen- co” ile noktalanõyor. Domingu- ez’e şarkõlarla Blas Cordoba, danslarla Tomas Moreno eşlik ediyor. Çok değil 10-15 yõl için- de çok yönlü kabuk değiştirip bir kültür kenti konumuna gelen Antalya’da seçkin bir festival daha -büyük ilgi görerek- ta- mamlandõ. Kültürün önemli bir öğesi olan sanatõn toplumsal bir gereksinim olduğu bir kez daha vurgulandõ. Büyük Atatürk’ün söylediği gibi: “Sanatsız ka- lan toplumun yaşam damar- larından biri kesilmiş demek- tir.” Bunun ayõrdõna henüz va- rõldõ ama, geç de olsa bunu bir kazanç olarak kabul etmek ge- rekir.. Gelecek yõlki 10’uncu Festi- valin Fazõl Say’la “Nâzım Ora- toryosu”nu sergileyeceği du- yurulduğunda 850 kişilik As- pendos salonundaki coşku “kar- lı kayın ormanlarında” yankõ- landõ.. Yaşasõn sanat.. Bir Festivalin Ardõndan... Abdullah TEKİN CUMHURİYET’TEN OKURLARA İBRAHİM YILDIZ Gazeteci Yeni bir yıla girmenin heyecanını hep yaşamışızdır. Ne yazık ki, 2009’la ilgili öngörüler or- taya olumsuz bir tablo koymaktadır. Küresel ekonomik kriz bir yana, Orta- doğu’da bitmek bilmeyen savaş, barış- la ilgili çabaları daha da zora sokmuştur. Bu tür olaylar karşısında gazetecilik mesleğinin önemini bir kez daha vurgu- lamak gerekir. Dünyanın neresinde olursa olsun tüm gelişmeleri yaşamları pahasına da olsa okurlarına ulaştıran gazetecilerdir. Günümüzde en çok tartışılan meslek- lerden birisi de gazetecilik mesleğidir. Herhangi bir menfaat grubuna bağlan- madan açık fikirli, dürüst, önyargılardan uzak ve kişilik haklarına saygılı olmak, ga- zetecilik mesleğinin olmazsa olmaz ko- şullarındandır. Üstelik gazeteciler, kulaktan dolma bilgilerle haber yapmaz. Kişileri ya da ku- rumları yıpratmadan, karalamadan, şan- taj gibi yollara başvurmadan ürünlerini or- taya koyarlar. Ve de güvenilir kişiler ola- rak bilinirler. Bu nedenledir ki, gazetecilik mesleği demokratik toplumlarda anayasanın ön- gördüğü yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü güç olarak anılır... Basın özgürlüğünün tehlikede olduğu sık sık dile getirilir. Yalnız Türkiye’de değil, dünyanın birçok ülkesinde bu sıkıntılar süregelmektedir. Hatta baskılar zaman zaman şiddete dönüşür. Bu sıkıntıları en çok yaşayan kurumun Cumhuriyet gazetesi olduğunu anımsat- maya gerek var mı? Geçmiş yıllarda birçok yazarımızı faili meçhul cinayetlere kurban verdik. Bugün dünyanın farklı ülkelerinde bu tür olayları görüyoruz. Geçen yıla baktığımızda terörün yo- ğunluk kazandığı Gürcistan, Irak ve Af- ganistan’da gazetecilerin ölüm haberle- riyle karşılaşıyoruz. Meslektaşlarımızın yaşamlarının nasıl pamuk ipliğine bağlı olduğunu Gürcistan- Rusya arasında yaşanan çatışmalar sı- rasında bir kez daha gördük. Türk gazetecilerin ölümden kıl payı kurtulduğu çatışmada 3 gazeteci yaşa- mını yitirdi. 2008 gazetecilerin zor bir yılıydı demek doğru olur. 14 ülkede 36 gazeteci öldü- rülürken 128 gazeteci ise hâlâ hapiste. Ül- kemizde de durum pek iç açıcı değil. Bu- gün 30’a yakın meslektaşımız 2009’a ce- zaevinde girdi. Çok sayıda gazeteci hak- kında ise davalar sürüyor. Halkın objektif haber alma hakkı, ga- zetelerin ve gazetecilerin özgür ve ba- ğımsız olmalarından geçer. Dileriz, 2009 mesleğimiz açısından daha umut verici olur... İyi haftalar...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle