Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
28 OCAK 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 7
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
ABD’nin Yeni Ortadoğu
Politikasında
Türkiye’ye Gerek Var mı?..
Erdoğan’ın, nisan ayının ilk haftasının başında İs-
tanbul’da toplanacak olan “Medeniyetler İttifakı 2.
Forumu”nu onurlandırması için Obama’ya gön-
derdiği davet mektubunu, Türkiye Cumhuriyeti Baş-
bakanı olarak mı, yoksa söz konusu forumun iki eş-
başkanından birisi kimliği ile mi yazdı?
Başbakanlık’ın internet sitesindeki bilgi, davetin
44’üncü ABD Başkanlığı’na seçilmiş olduğu için gön-
derilmesi mutat olan kutlama mesajının içinde yer
aldığını gösteriyor.
ABD’nin yeni başkanının, henüz “seçilmiş başkan”
olarak ısınma turlarına başladığı günlerde, görevi sı-
rasında sürdüreceği ilişkilerin önemine göre bir di-
zi devlet ya da hükümet başkanı ile telefon görüş-
mesi yaptığı biliniyor. Keza, o görüşmeler listesin-
de “Ankara”nın bulunmadığı da...
Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı tarafından yapıl-
ması diplomatik kurallar açısından daha şık ve uy-
gun olabilecek olası bir çağrıyı beklemek gereği duy-
madan ön alma isteminde yer alan söylemler, alı-
şılmış, klasik gerekçelere dayanıyor.
Obama’ya, çağrıyı kabul etmesinin küresel barış
ve istikrar açısından taşıdığı önem anımsatılıyor!
Zamanlama Hesabı Yapılmadan..
“Medeniyetler İttifakı Forumu”nun, eski Başkan
Bush’un Büyük Ortadoğu Projesi’nin önemli ayak-
larından birisi olduğunu bilenler için, yeni başkanın
bu olaya nasıl baktığının henüz belirlenmediği bir sı-
rada, Erdoğan’ın çağrısının, zamanlama açısından
da hesaplanma gereği duyulmadan yapıldığı söy-
lenebilir.
Kaldı ki Washington’daki diplomatik kulislerde,
yeni ABD politikasında Türkiye’nin öneminin bun-
dan önceki dönemden farklı olacağının işaretlerinin
konuşulduğu anlaşılıyor.
Köprünün Altından Akan Sular...
CNN Türk’ün Washington temsilcisi Ahu Özyurt,
önceki gün gönderdiği bir mektupta, Suriye’nin İs-
rail ile ve ABD’nin aracılığı ile doğrudan ilişki kurmak
amacıyla Beşşar Esad yönetimi tarafından başla-
tılan girişimlerden söz ediliyordu.
Özyurt , Obama ve ekibinin bölgedeki tıkanıklığı
açmaya önce Şam’dan başlamaya hazırlandığını söy-
lüyor ve şu soruyu yöneltiyor:
“Hamas’a verilecek mesajı Şam üzerinden vere-
bilecekse Türkiye’ye ihtiyaç var mı?.. Dahası, Hamas’a
alenen sahip çıkan Türkiye’nin masadaki ‘tarafsız ara-
bulucu’ konumu zedelenmişken bunu daha fazla kul-
lanmaya gerek var mı?”
Soruların yanıtını kuşkusuz Başbakan Erdoğan ver-
meliydi.
Dünkü grup konuşmasında doğrudan ya da do-
laylı olarak bu konulara değinilmediği görülüyor.
Ankara, ABD ile güçlü ilişkilerini sürdürmek ama-
cı ile Bush döneminde sözünü ettiği ABD-İran iliş-
kilerinde de devre dışı bırakılacağının işaretlerini her-
halde öğrenmiş olmalıdır. Yine Erdoğan’ın elindeki
kozlardan birisi olan Gazze’nin yeniden yapılandı-
rılması, tünellerden silah geçirilmemesini sağlaya-
cak kontrol rejimi için Obama yönetiminin Ürdün ve
Suudi Arabistan ile doğrudan işbirliği yapmayı is-
tediğinin de haberlerini elbette almış olmalıdır.
Bütün o haberlerin toplamını CNN Türk’ün Was-
hington temsilcisi Özyurt, “Gelinen noktada Türk dış
politikasının son birkaç yılda kendisini çok angaje et-
tiği Ortadoğu tartışmasında ‘star forvet’ sahaya
çıktığında yedek kulübesine çekilmesi yüksek ihtimal
görünüyor. Dahası, Gazze’ye destek vermek için ya-
pılan propagandaların Türkiye’de ki Musevi nüfus-
ta yarattığı tedirginlik Beyaz Saray’a kadar ulaştı” şek-
linde özetliyor ve “Ankara’nın bilgisi olsa iyi olur” di-
ye de noktalıyordu.
Ankara’nın, yani hem Gül’ün, hem Erdoğan’ın bu
konularda tam bir bilgiye sahip olduğunun işaretlerini,
her ikisinin bu konudaki tavzih konuşmaları da, Hü-
kümet Sözcüsü Cemil Çiçek’in pazartesi günkü açık-
lamaları da ortaya koyuyor.
İş işten geçtikten ve Ortadoğu politikasında rol çal-
mayı sürdürmek isteyen Türkiye’nin hırslı ve acemi
forvetine yedek kulübeye geçmesi için işaret veril-
me kararı alındıktan sonra...
Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net
P
rof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, 21
Ekim 1999 günü sabah evinin
önünde uğradõğõ bombalõ suikast
sonucu yaşamõnõ yitirdi.
Prof. Dr. Ahmet Taner Kõşlalõ, saat
9.28’de ertesi gün yayõmlanacak yazõ-
sõnõ Cumhuriyet gazetesine faksladõktan
sonra, İletişim Fakültesi’nde 2. sõnõfla-
ra vereceği “Cumhuriyet” dersine git-
mek üzere Çayyolu Engürü Sitesi’nde-
ki evinden çõkarak kaldõrõmõn önünde-
ki “06 GK 377” plakalõ Volkswagen
Passat marka otomobiline yöneldi. Oto-
mobilinin ön camõnõn önünde silecekle
kaporta arasõna sõkõştõrõlmõş olan gaze-
te kâğõdõna sarõlõ paketi gördü. Sağ
eliyle otomobilinin kapõsõnõ açarken, sol
eliyle paketi aldõğõ sõrada patlama ger-
çekleşti.
Bazõ basõn kuruluşlarõnõ telefonla
arayan kişi ya da kişilerin, suikastõ İB-
DA-C adõna üstlendikleri açõklandõ.
Ahmet Taner Kõşlalõ’ya yönelik bom-
balõ suikast, öğrencileri ve okurlarõnõ
üzüntüye boğdu. Olayõn duyulmasõnõn
ardõndan, Bayõndõr Tõp Hastanesi çok sa-
yõda siyasinin, öğrencilerinin ve okur-
larõnõn akõnõna uğradõ.
Okur ve yurttaşlar Cumhuriyet gaze-
tesine gönderdikleri fakslar ve telefon-
larla üzüntülerini dile getirirken, “Bu
suikast laikliğe karşı olanların, yol-
suzluk ve yobazlığı besleyenlerin,
Atatürk devrimlerine karşı olanların
gerçek yüzünü gözler önüne ser-
mektedir” mesajlarõyla suikastõ kõna-
dõlar. Siyasiler yaptõklarõ açõklamalarda,
sadece “üzgün” olduklarõnõ belirtmek-
le yetindiler.
Ahmet Taner Kõşlalõ’nõn evinin bu-
lunduğu sokak yurttaşlarõn protestolarõna
sahne oldu. Kõşlalõ’nõn sevenlerinin zi-
yaretleri olaydan sonraki günlerde de
sürdü. Okurlarõ, sevenleri ve öğrencileri
evinin önüne karanfiller bõrakarak mum-
lar yaktõlar.
Fotoğraftaki çarpı
Cumhuriyetin temel kazanõmlarõna ve
Atatürk ilke ve devrimlerine karşõ kõş-
kõrtõcõ yayõnlarõyla saldõran dinci basõn,
diğer Cumhuriyet yazarlarõna saldõrdõ-
ğõ gibi, Ahmet Taner Kõşlalõ’yõ da he-
def göstermişti. 13 Mayõs 1999 tarihli sa-
yõsõnda, fotoğrafõnõn üzerine çarpõlar ko-
yarak “Yuh pişkin zorba”, “Zorba Ke-
malist gemi azıya aldı” başlõklarõ atan
Akit gazetesi, hedef göster-
me kampanyasõnda başõ çe-
kiyordu. Kõşlalõ, diğer bütün
Cumhuriyet yazarlarõ gibi,
canõ pahasõna da olsa ilkele-
rinden ödün vermedi.
Benzeri Var mı?..
Cumhuriyet gazetesi 22
Ekim günü “Hedef Cumhu-
riyet” manşetiyle çõktõ. “Ben-
zeri Var mı?” başlõklõ başya-
zõda şu görüşler dile getirildi:
“Laik Türkiye Cumhuri-
yeti’nin düşmanları, gazetemizi hedef
olarak görüyorlar. Dünya tarihinde
benzeri görülmemiş bir olay yaşanı-
yor. Devletin ve hükümetlerin gözle-
ri önünde, Cumhuriyet yazarları bir-
biri ardından öldürülüyorlar; Cum-
huriyet’te yazarlık yapmak, ölümle sı-
nava girmek anlamını kazanıyor.
Bırakınız hukuk devletini, bırakı-
nız demokrasiyi bir yana; böyle bir
olayın yaşandığı ‘kanun devleti’ ola-
bilir mi?.. En önemlisi, sorumuzu ya-
nıtlayabilecek sorumlulukta bir ‘mer-
ci’ Türkiye’de kaldı mı?..”
Su tartışması
Kõşlalõ’nõn otomobilinin alev alma-
sõnõn ardõndan söndürmek için çevrede
bulunan beton kamyonlarõndan su sõ-
kõldõ. Jandarma yetkilileri, bu işlem sõ-
rasõnda kanõtlarõn bazõlarõnõn kaybol-
duğunu söylediler. İçişleri Bakanõ Sa-
dettin Tantan, suikastõ aydõnlatmak için
teknolojinin bütün olanaklarõnõ kullan-
dõklarõnõ belirtti. Tantan, kanõtlarõn kay-
bolduğu değerlendirmeleri konusunda
ise, “Su hadisesi güvenlik güçlerinin
müdahalesinin öncesinde olmuş. Va-
tandaşlar yanan aracı söndürüp so-
ğutabilmek için su sıkmışlar” dedi.
Araca su sõkõlarak kanõtlarõn kaybedil-
mesi 24 Ocak 1993’te Uğur Mum-
cu’nun katledildiği olayõn ardõndan yü-
rütülen soruşturmanõn akõbetini akõlla-
ra getirirken, Kõşlalõ’nõn öldürülmesinin
ardõndan kamuoyunca sorulan pek çok
soru da yanõtsõz kaldõ.
Avrupa’nõn merkezi Köln kentinde
bulunan ve “Hilafet Devleti” adõ altõnda,
Türkiye’de şeriata dayalõ bir İslam dev-
leti kurmak için çalõşan Kaplancõlarõn ya-
yõn organõ “Ümmet-i Muhammed” ga-
zetesinde yayõmlanan haber-
de, Kõşlalõ için “Bir Kemalist
kâfir daha ortadan kalktı”
denildi.
Kaplancõlarõn Köln’de ba-
sõlan ve Almanya’da nere-
deyse tüm camilerde ücretsiz
olarak dağõtõlan haftalõk ga-
zetelerinde verdikleri haber-
de şöyle denildi: “Laik ve
demokrat kafa yapısıyla
kâfirlikte en uç noktada bir yerde, kâ-
firliğin en olgunlaşmış döneminde, her
fanide olduğu gibi Allah’ın takdir et-
tiği öyle ya da böyle bir çeşit ölümle
bir Kemalist kâfir daha ortadan kalk-
tı, elhamdülillah. Adı, Ahmet Taner
Kışlalı. Bu herif, laik dinsiz kafa ya-
pısıyla görev yaptığı üniversitede
ders verdiği şu kadar genci kâfirleş-
tiriyor.”
“Bir hiç için ölmedi”
Prof. Dr. Ahmet Taner Kõşlalõ’nõn kõz-
larõ Dolunay Uluç ile Altõnay Kõşlalõ
yaptõklarõ yazõlõ açõklamada, Türk in-
sanõna güvenlerinin altõnõ çizerken,
failin meçhul olmadõğõnõ vurguladõlar.
Uluç ve Kõşlalõ, “Babamızın bir hiç
için ölmediğine de inanmak istiyoruz.
Bu nedenle, beklentimiz sadece gü-
venlik birimlerinden değil,
TBMM’den, hükümetten, tüm de-
mokratik parti ve kurumlardan ve en
önemlisi tepkisini barışçı, uygar ve
demokratik yollarla göstererek de-
mokratik sistemin rayına oturma-
sında katkıda bulunma gücüne sahip
olan kamuoyundandır” dediler.
‘Türkiye Cumhuriyeti
için ölüm yok’
Cumhuriyet gazetesi Yayõn Kurulu
Başkanõ İlhan Selçuk, Ankara’da Cum-
huriyet gazetesinin önünde yapõlan tö-
rende “Arkadaşlar, bu cinayeti işleyen
katillere bin kere lanet olsun. Ama bu
cinayeti işletecek ortamı yaratan ve
devrimci, laik, demokratik, insan
haklarına dayalı Cumhuriyetin amaç-
larında birleşen insanları bölenlere de
lanet olsun” dedi.
Selçuk, sözlerini, “Burada ben ina-
nıyorum, bu süreç içinde Cumhuriyet
yazarları tek tek öldürülseler de,
kaybolsalar da laik Türkiye Cum-
huriyeti yaşayacaktır. Laik Türkiye
Cumhuriyeti ve Cumhuriyet gazete-
si bir bütündür. İki Cumhuriyet bir-
birinden ayrılamaz. Birinin yaşama-
sı öbürünün yaşamasını besleyecek,
destekleyecektir. Bugünden tezi yok
seferberliğe geçerek görevimizi yeri-
ne getirmiş olacağız. Ahmet Taner
Kışlalı’yı kucaklayıp, güzel yolcu-
luklar diliyorum. Eminim ki o her za-
man yaşayacaktır” diye tamamladõ.
Prof. Dr. Kõşlalõ, sabah evinin önünde uğradõğõ bombalõ suikast sonucu yaşamõnõ yitirdi
Dinci basõn kõşkõrttõ
‘TERÖR
GÜÇSÜZÜN
YÖNTEMİ’
Ahmet Taner Kõşlalõ,
1939’da Tokat’õn Zile
ilçesinde doğdu. Banka
memuru Hüseyin Hüsnü
ve öğretmen Lütfiye
Hanõm’õn oğlu, gazeteci-
yazar Mehmet Ali
Kõşlalõ’nõn küçük
kardeşidir. Kilis
Kemaliye İlkokulu’ndan
(1951) sonra, Kilis
Ortaokulu’nu ve Kabataş
Erkek Lisesi’ni (1957)
bitirdi.
Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilgiler
Fakültesi’nden 1963’te
mezun olmadan önce, o
zaman Ankara’da
yayõmlanan “Yeni Gün”
gazetesinde çalõştõ.
1967’de Paris
Üniversitesi’nin Anayasa
Hukuku ve Siyaset Bilimi
Bölümü’nde “Çağdaş
Türkiye’de Siyasal
Güçler” konusunda
doktorasõnõ yaptõ.
Hacettepe
Üniversitesi’nde öğretim
görevlisi olarak akademik
yaşama atõldõ. 1971’de
“TRT Bilimsel Başarõ
Ödülü”nü aldõ. Daha
sonra SBF’de öğretim
üyesi ve 1972’de de
doçent oldu.
1974-77 yõllarõ arasõnda
Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilgiler Fakültesi
Siyasal Davranõş
Kürsüsü’nde doçent
unvanõyla görev yaptõ.
1977’de CHP Genel
Başkanõ Bülent Ecevit’in
önerisi üzerine siyasete
atõldõ ve İzmir Milletvekili
olarak parlamentoya
girdi. 42. hükümette
getirildiği Kültür
Bakanlõğõ’nda (1978-
1979) kurduğu güçlü bir
kadro ile Milli Eğitim
Bakanlõğõ’nca yayõmõna
son verilmiş olan klasik
kitaplar dizisini yeniden
yayõmlattõ.
Profesör oldu
12 Eylül’den sonra
üniversiteye döndü.
Siyaset bilimi dersleri
verdi. 1988’de profesör
oldu. AÜ İletişim
Fakültesi’nden emekli
olduktan sonra ders
vermeyi sürdürdü. Pek
çok ünlü gazeteci ve
televizyoncunun
yetişmesinde önemli
katkõda bulundu.
1990’larõn başõndan
başlayarak Cumhuriyet
gazetesinde “Haftaya
Bakõş” köşesinde
Kemalizmi, laikliği,
demokrasiyi, insan
haklarõnõ savunan ve
eğitime önem veren
yazõlar yazan Kõşlalõ,
“Terörün, güçsüzlerin
başvurduğu bir yöntem
olduğu” inancõnõ,
dersleri ve yazõlarõnda
sürekli vurguladõ. ADD
ve ÇYDD gibi Atatürkçü
ve çağdaş aydõnlõkçõ
derneklerin üyesi olarak
Anadolu’nun en uç
köşelerine giderek
konferanslar verdi.
9 Eylül 1995’te geçirdiği
trafik kazasõnda, 28
Mayõs 1968’de evlendiği
ilk eşi Nilgün Kõşlalõ
öldü, kendisi ağõr yaralõ
kurtuldu.
3 kızı var
İlk eşinden Dolunay ve
Altõnay adõnda iki kõz
çocuğu olan Kõşlalõ’nõn,
ikinci eşi Nilüfer
Kõşlalõ’dan da Nilhan
Nur adõnda 1 aylõk bir kõz
çocuğu vardõ.
Kõşlalõ Fransõzca
biliyordu. Birleşmiş
Milletler Türk Derneği ile
Türk Sosyal Bilimler
Derneği üyesi ve
Atatürkçü Düşünce
Derneği Genel Başkan
Yardõmcõsõ olan
Kõşlalõ’nõn yayõmlanmõş
pek çok yapõtõ bulunuyor.
S O N K İ T A B I : B E N
D E M O K R A T D E Ğ İ L İ M
Prof. Dr. Ahmet Taner Kõşlalõ’nõn
yaşamõnõ yitirdiği bombalõ suikasttan
bir gün önce “Ben Demokrat Değilim”
adlõ kitabõnõ baskõya gönderdiği ortaya
çõktõ.
Kõşlalõ, “Cumhuriyet mi, demokra-
si mi” tartõşmasõna tepkisini kitabõna
verdiği “Ben Demokrat Değilim”
adõyla ortaya koyuyor, “Demokrasi
uğruna Cumhuriyetin yõkõlmasõna izin
verilmeli mi” sorusuna, “Hayõr” ya-
nõtõnõ veriyor ve “Çünkü eğer Cum-
huriyeti koruyabilirseniz, yitirdiğiniz
demokrasiye bir gün yeniden kavuşa-
bilirsiniz. Ama eğer Cumhuriyeti yi-
tirirseniz, demokrasiyi de zaten yitir-
mişsiniz demektir” açõklamasõnõ ya-
põyordu. Kõşlalõ, basõlmõş halini gö-
remediği kitabõnda, “Ordu ve Siyaset,
Atatürk ve Kemalizm, Demokrasi, La-
iklik ve Türban, Güneydoğu Sorunu,
Sol, Kültür ve Yazõn” ana başlõklarõyla
Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu
tarihsel gelişim sürecinde irdeliyordu.
O HEP
BARIŞI
SAVUNDU
P
rof. Ahmet Taner Kõşlalõ,
öldürülmesinden kõsa bir
süre önce, 8 Haziran
1999’da, Erkan Tan ile yaptõğõ
televizyon söyleşisinde terorizme
ve teröristlere ilişkin olarak şun-
larõ söylüyordu:
“Nasıl bir insan başka bir in-
sana karşı bu kadar acımasız
olabilir? Sorun psikolojik gö-
züküyor ama bir toplum bu
tür insanları yaratmışsa, o top-
lumun yapısında da bir bozuk-
luk var demektir. Sosyolojik
olarak teröre bakınca görüyo-
ruz ki bu, güçsüzün başvurdu-
ğu bir yöntemdir. Bu, tarih ka-
dar eski… 12. yüzyılda, tarikat
kurucusu Hasan Sabbah
İran’da başlatıyor terörü ve
bugünkü yöntemlerin hemen
hepsi o zaman kullanılmış…
Nasıl yaklaşmalı terör olayı-
na?.. Basının sorumluluğu çok
büyük çünkü terörist için öl-
dürdüğü kişi önemli değil, ba-
zen bilmiyorlar bile kim oldu-
ğunu… Getireceği ses önemli!
Eğer eyleminden sonra umdu-
ğu sesi uyandırırsa bu umut kı-
rıcı bir olay… Burada çok dik-
katli olmalı. Terör Fransızca
bir kelime. Panik yaratmak,
huzur bozmak, sizi akıldan ve
akılcı yaklaşımdan uzaklaştır-
mak, duygusal ve zayıf kılmak
hedef… Bu durumda, masum,
günahsız insanların öldürüldü-
ğünü vurgulamak önemli. ‘İste-
diğin kadar günahsõz, silahsõz,
korumasõz insanlara saldõr, öldür.
Bu, senin amacõna hizmet etme-
yecek. Şiddete başvurmadan, ba-
rõşçõ yollardan amacõna daha çok
hizmet edebilirsin.’ Bunu gös-
termek, anlatmak önemli.”
“Hâlâ faili meçhul”
Ahmet Taner Kõşlalõ’nõn eşi Nilüfer Kõşlalõ, katõldõğõ bir televizyon
programõnda “Biz, ondan sonra eksik kaldõk” diyor ve şu yorumu yapõ-
yordu: “Aradan 8 yõl geçti, bence cinayet hâlâ faili meçhul. Çünkü sade-
ce bombayõ koyanlar yakalandõlar, ama bunu koydurtanlar hâlâ belli de-
ğil. Kõzõmõn bana çok sorduğu bir sorudur: ‘Babamõ neden öldürdüler?’
Ben de ona hep şunu söyledim, ‘Baban ülkesini çok seviyordu, Atatürk’ü
çok seviyordu. Babanõ bu ülkeyi sevmeyenler, Atatürk’ü sevmeyenler öl-
dürdü’ diyorum. Bazen nasõl anlatacağõmõ bilemiyorum, kelimeler yetmi-
yor. Hâlâ da zorlanõyorum…”
K İ L İ T İ S İ M H Â L Â
F İ R A R D A
2000 yõlõnda, UMUT operasyo-
nu çerçevesinde yürütülen soruş-
turmada, aralarõnda Prof. Muam-
mer Aksoy, Uğur Mumcu, Prof. Ah-
met Taner Kõşlalõ ile Doç. Bahriye
Üçok suikastlarõna katõlan Tev-
hid/Selam örgütünün çok sayõda
üyesi yakalandõ. UMUT davasõnda,
Kõşlalõ suikastõna katõlanlardan
“Tekin” kod adlõ Ferhat Özmen,
Necdet Yüksel, Rüştü Aytufan,
“anayasal düzeni silah zoruyla
değiştirmeye teşebbüs” suçundan
idama çarptõrõldõ. Daha sonra ce-
zalar ömür boyu ağõr hapis ceza-
sõna çevrildi. Özmen’in hazõrladõ-
ğõ bombayõ Yüksel’in gözcülüğün-
de Aytufan araca yerleştirdi. Ara-
ca bombayõ koyan Aytufan Çeçe-
nistan’a gitmeye hazõrlanõrken Sa-
panca’da yakalandõ. Özmen ile
Yüksel’in suikasta birlikte katõl-
dõklarõnõ söyledikleri Oğuz Demir
ise hâlâ yakalanamadõ.
Y A R I N : M A H M U T K I Ş L A L I K A R D E Ş İ N İ A N L A T T I - A L İ G A F F A R O K K A N
Ulusalcılara
saldırılıyor
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - 24
Ocak 1993’te bombalõ
saldõrõ sonucu yitirdiği-
miz gazetemiz yazarõ
Uğur Mumcu’yu anma
etkinlikleri kapsamõn-
da “Kültür Sömür-
genleri” adlõ panel ya-
põldõ. Panele, gazete-
miz Ankara Temsilcisi
Mustafa Balbay, Prof.
Dr. Necdet Adabağ ve
Dil Derneği Başkanõ
Sevgi Özel katõldõ.
Çankaya Belediyesi
Çağdaş Sanatlar Mer-
kezi’nde düzenlenen pa-
nelde Prof. Dr. Ada-
bağ, iktidarlarõn boş bõ-
raktõğõ yerlere tarikat-
larõn yerleştiğini belirt-
ti. Adabağ, “Daha ön-
ce yaşadık ve yine ya-
şamaya başladık. Mu-
hafazakâr kafa yapısı
laik kültürü sömür-
dü, kendisinin karşı
kültürüne yasaklar ge-
tirmeye çalıştı” dedi.
Dil Derneği Başkanõ
Özel de bugün ulusal-
cõlõk kavramõnõn farklõ
algõlandõğõnõ, ulusalcõ-
lara devamlõ saldõrõldõ-
ğõnõ söyledi. Özel, “kül-
tür sömürgenleri”nin
bencil olduğunu ve sa-
dece kendi çõkarlarõnõ
düşündüğünü belirtti.
Balbay, konuşmasõn-
da gezilerinden örnekler
verdi. Bir Afrika ata-
sözünü anõmsatan Bal-
bay şunlarõ söyledi:
“Bir aydın öldü-
ğünde bir kütüphane
kapanmış demektir.
90’lı yıllara baktığı-
mızda bir aydın kıyımı
görüyoruz. Bu dö-
nemlerde Muammer
Aksoy’u, Çetin Emeç’i,
Turan Dursun’u, Uğur
Mumcu’yu kaybettik.
Bu aydınlarımızın
hepsi Atatürk kültü-
rünün taşıyıcılarıydı.”
Uğur Mumcu anõsõna panel