23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 28 OCAK 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT ABD’nin Yeni Ortadoğu Politikasında Türkiye’ye Gerek Var mı?.. Erdoğan’ın, nisan ayının ilk haftasının başında İs- tanbul’da toplanacak olan “Medeniyetler İttifakı 2. Forumu”nu onurlandırması için Obama’ya gön- derdiği davet mektubunu, Türkiye Cumhuriyeti Baş- bakanı olarak mı, yoksa söz konusu forumun iki eş- başkanından birisi kimliği ile mi yazdı? Başbakanlık’ın internet sitesindeki bilgi, davetin 44’üncü ABD Başkanlığı’na seçilmiş olduğu için gön- derilmesi mutat olan kutlama mesajının içinde yer aldığını gösteriyor. ABD’nin yeni başkanının, henüz “seçilmiş başkan” olarak ısınma turlarına başladığı günlerde, görevi sı- rasında sürdüreceği ilişkilerin önemine göre bir di- zi devlet ya da hükümet başkanı ile telefon görüş- mesi yaptığı biliniyor. Keza, o görüşmeler listesin- de “Ankara”nın bulunmadığı da... Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı tarafından yapıl- ması diplomatik kurallar açısından daha şık ve uy- gun olabilecek olası bir çağrıyı beklemek gereği duy- madan ön alma isteminde yer alan söylemler, alı- şılmış, klasik gerekçelere dayanıyor. Obama’ya, çağrıyı kabul etmesinin küresel barış ve istikrar açısından taşıdığı önem anımsatılıyor! Zamanlama Hesabı Yapılmadan.. “Medeniyetler İttifakı Forumu”nun, eski Başkan Bush’un Büyük Ortadoğu Projesi’nin önemli ayak- larından birisi olduğunu bilenler için, yeni başkanın bu olaya nasıl baktığının henüz belirlenmediği bir sı- rada, Erdoğan’ın çağrısının, zamanlama açısından da hesaplanma gereği duyulmadan yapıldığı söy- lenebilir. Kaldı ki Washington’daki diplomatik kulislerde, yeni ABD politikasında Türkiye’nin öneminin bun- dan önceki dönemden farklı olacağının işaretlerinin konuşulduğu anlaşılıyor. Köprünün Altından Akan Sular... CNN Türk’ün Washington temsilcisi Ahu Özyurt, önceki gün gönderdiği bir mektupta, Suriye’nin İs- rail ile ve ABD’nin aracılığı ile doğrudan ilişki kurmak amacıyla Beşşar Esad yönetimi tarafından başla- tılan girişimlerden söz ediliyordu. Özyurt , Obama ve ekibinin bölgedeki tıkanıklığı açmaya önce Şam’dan başlamaya hazırlandığını söy- lüyor ve şu soruyu yöneltiyor: “Hamas’a verilecek mesajı Şam üzerinden vere- bilecekse Türkiye’ye ihtiyaç var mı?.. Dahası, Hamas’a alenen sahip çıkan Türkiye’nin masadaki ‘tarafsız ara- bulucu’ konumu zedelenmişken bunu daha fazla kul- lanmaya gerek var mı?” Soruların yanıtını kuşkusuz Başbakan Erdoğan ver- meliydi. Dünkü grup konuşmasında doğrudan ya da do- laylı olarak bu konulara değinilmediği görülüyor. Ankara, ABD ile güçlü ilişkilerini sürdürmek ama- cı ile Bush döneminde sözünü ettiği ABD-İran iliş- kilerinde de devre dışı bırakılacağının işaretlerini her- halde öğrenmiş olmalıdır. Yine Erdoğan’ın elindeki kozlardan birisi olan Gazze’nin yeniden yapılandı- rılması, tünellerden silah geçirilmemesini sağlaya- cak kontrol rejimi için Obama yönetiminin Ürdün ve Suudi Arabistan ile doğrudan işbirliği yapmayı is- tediğinin de haberlerini elbette almış olmalıdır. Bütün o haberlerin toplamını CNN Türk’ün Was- hington temsilcisi Özyurt, “Gelinen noktada Türk dış politikasının son birkaç yılda kendisini çok angaje et- tiği Ortadoğu tartışmasında ‘star forvet’ sahaya çıktığında yedek kulübesine çekilmesi yüksek ihtimal görünüyor. Dahası, Gazze’ye destek vermek için ya- pılan propagandaların Türkiye’de ki Musevi nüfus- ta yarattığı tedirginlik Beyaz Saray’a kadar ulaştı” şek- linde özetliyor ve “Ankara’nın bilgisi olsa iyi olur” di- ye de noktalıyordu. Ankara’nın, yani hem Gül’ün, hem Erdoğan’ın bu konularda tam bir bilgiye sahip olduğunun işaretlerini, her ikisinin bu konudaki tavzih konuşmaları da, Hü- kümet Sözcüsü Cemil Çiçek’in pazartesi günkü açık- lamaları da ortaya koyuyor. İş işten geçtikten ve Ortadoğu politikasında rol çal- mayı sürdürmek isteyen Türkiye’nin hırslı ve acemi forvetine yedek kulübeye geçmesi için işaret veril- me kararı alındıktan sonra... Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net P rof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, 21 Ekim 1999 günü sabah evinin önünde uğradõğõ bombalõ suikast sonucu yaşamõnõ yitirdi. Prof. Dr. Ahmet Taner Kõşlalõ, saat 9.28’de ertesi gün yayõmlanacak yazõ- sõnõ Cumhuriyet gazetesine faksladõktan sonra, İletişim Fakültesi’nde 2. sõnõfla- ra vereceği “Cumhuriyet” dersine git- mek üzere Çayyolu Engürü Sitesi’nde- ki evinden çõkarak kaldõrõmõn önünde- ki “06 GK 377” plakalõ Volkswagen Passat marka otomobiline yöneldi. Oto- mobilinin ön camõnõn önünde silecekle kaporta arasõna sõkõştõrõlmõş olan gaze- te kâğõdõna sarõlõ paketi gördü. Sağ eliyle otomobilinin kapõsõnõ açarken, sol eliyle paketi aldõğõ sõrada patlama ger- çekleşti. Bazõ basõn kuruluşlarõnõ telefonla arayan kişi ya da kişilerin, suikastõ İB- DA-C adõna üstlendikleri açõklandõ. Ahmet Taner Kõşlalõ’ya yönelik bom- balõ suikast, öğrencileri ve okurlarõnõ üzüntüye boğdu. Olayõn duyulmasõnõn ardõndan, Bayõndõr Tõp Hastanesi çok sa- yõda siyasinin, öğrencilerinin ve okur- larõnõn akõnõna uğradõ. Okur ve yurttaşlar Cumhuriyet gaze- tesine gönderdikleri fakslar ve telefon- larla üzüntülerini dile getirirken, “Bu suikast laikliğe karşı olanların, yol- suzluk ve yobazlığı besleyenlerin, Atatürk devrimlerine karşı olanların gerçek yüzünü gözler önüne ser- mektedir” mesajlarõyla suikastõ kõna- dõlar. Siyasiler yaptõklarõ açõklamalarda, sadece “üzgün” olduklarõnõ belirtmek- le yetindiler. Ahmet Taner Kõşlalõ’nõn evinin bu- lunduğu sokak yurttaşlarõn protestolarõna sahne oldu. Kõşlalõ’nõn sevenlerinin zi- yaretleri olaydan sonraki günlerde de sürdü. Okurlarõ, sevenleri ve öğrencileri evinin önüne karanfiller bõrakarak mum- lar yaktõlar. Fotoğraftaki çarpı Cumhuriyetin temel kazanõmlarõna ve Atatürk ilke ve devrimlerine karşõ kõş- kõrtõcõ yayõnlarõyla saldõran dinci basõn, diğer Cumhuriyet yazarlarõna saldõrdõ- ğõ gibi, Ahmet Taner Kõşlalõ’yõ da he- def göstermişti. 13 Mayõs 1999 tarihli sa- yõsõnda, fotoğrafõnõn üzerine çarpõlar ko- yarak “Yuh pişkin zorba”, “Zorba Ke- malist gemi azıya aldı” başlõklarõ atan Akit gazetesi, hedef göster- me kampanyasõnda başõ çe- kiyordu. Kõşlalõ, diğer bütün Cumhuriyet yazarlarõ gibi, canõ pahasõna da olsa ilkele- rinden ödün vermedi. Benzeri Var mı?.. Cumhuriyet gazetesi 22 Ekim günü “Hedef Cumhu- riyet” manşetiyle çõktõ. “Ben- zeri Var mı?” başlõklõ başya- zõda şu görüşler dile getirildi: “Laik Türkiye Cumhuri- yeti’nin düşmanları, gazetemizi hedef olarak görüyorlar. Dünya tarihinde benzeri görülmemiş bir olay yaşanı- yor. Devletin ve hükümetlerin gözle- ri önünde, Cumhuriyet yazarları bir- biri ardından öldürülüyorlar; Cum- huriyet’te yazarlık yapmak, ölümle sı- nava girmek anlamını kazanıyor. Bırakınız hukuk devletini, bırakı- nız demokrasiyi bir yana; böyle bir olayın yaşandığı ‘kanun devleti’ ola- bilir mi?.. En önemlisi, sorumuzu ya- nıtlayabilecek sorumlulukta bir ‘mer- ci’ Türkiye’de kaldı mı?..” Su tartışması Kõşlalõ’nõn otomobilinin alev alma- sõnõn ardõndan söndürmek için çevrede bulunan beton kamyonlarõndan su sõ- kõldõ. Jandarma yetkilileri, bu işlem sõ- rasõnda kanõtlarõn bazõlarõnõn kaybol- duğunu söylediler. İçişleri Bakanõ Sa- dettin Tantan, suikastõ aydõnlatmak için teknolojinin bütün olanaklarõnõ kullan- dõklarõnõ belirtti. Tantan, kanõtlarõn kay- bolduğu değerlendirmeleri konusunda ise, “Su hadisesi güvenlik güçlerinin müdahalesinin öncesinde olmuş. Va- tandaşlar yanan aracı söndürüp so- ğutabilmek için su sıkmışlar” dedi. Araca su sõkõlarak kanõtlarõn kaybedil- mesi 24 Ocak 1993’te Uğur Mum- cu’nun katledildiği olayõn ardõndan yü- rütülen soruşturmanõn akõbetini akõlla- ra getirirken, Kõşlalõ’nõn öldürülmesinin ardõndan kamuoyunca sorulan pek çok soru da yanõtsõz kaldõ. Avrupa’nõn merkezi Köln kentinde bulunan ve “Hilafet Devleti” adõ altõnda, Türkiye’de şeriata dayalõ bir İslam dev- leti kurmak için çalõşan Kaplancõlarõn ya- yõn organõ “Ümmet-i Muhammed” ga- zetesinde yayõmlanan haber- de, Kõşlalõ için “Bir Kemalist kâfir daha ortadan kalktı” denildi. Kaplancõlarõn Köln’de ba- sõlan ve Almanya’da nere- deyse tüm camilerde ücretsiz olarak dağõtõlan haftalõk ga- zetelerinde verdikleri haber- de şöyle denildi: “Laik ve demokrat kafa yapısıyla kâfirlikte en uç noktada bir yerde, kâ- firliğin en olgunlaşmış döneminde, her fanide olduğu gibi Allah’ın takdir et- tiği öyle ya da böyle bir çeşit ölümle bir Kemalist kâfir daha ortadan kalk- tı, elhamdülillah. Adı, Ahmet Taner Kışlalı. Bu herif, laik dinsiz kafa ya- pısıyla görev yaptığı üniversitede ders verdiği şu kadar genci kâfirleş- tiriyor.” “Bir hiç için ölmedi” Prof. Dr. Ahmet Taner Kõşlalõ’nõn kõz- larõ Dolunay Uluç ile Altõnay Kõşlalõ yaptõklarõ yazõlõ açõklamada, Türk in- sanõna güvenlerinin altõnõ çizerken, failin meçhul olmadõğõnõ vurguladõlar. Uluç ve Kõşlalõ, “Babamızın bir hiç için ölmediğine de inanmak istiyoruz. Bu nedenle, beklentimiz sadece gü- venlik birimlerinden değil, TBMM’den, hükümetten, tüm de- mokratik parti ve kurumlardan ve en önemlisi tepkisini barışçı, uygar ve demokratik yollarla göstererek de- mokratik sistemin rayına oturma- sında katkıda bulunma gücüne sahip olan kamuoyundandır” dediler. ‘Türkiye Cumhuriyeti için ölüm yok’ Cumhuriyet gazetesi Yayõn Kurulu Başkanõ İlhan Selçuk, Ankara’da Cum- huriyet gazetesinin önünde yapõlan tö- rende “Arkadaşlar, bu cinayeti işleyen katillere bin kere lanet olsun. Ama bu cinayeti işletecek ortamı yaratan ve devrimci, laik, demokratik, insan haklarına dayalı Cumhuriyetin amaç- larında birleşen insanları bölenlere de lanet olsun” dedi. Selçuk, sözlerini, “Burada ben ina- nıyorum, bu süreç içinde Cumhuriyet yazarları tek tek öldürülseler de, kaybolsalar da laik Türkiye Cum- huriyeti yaşayacaktır. Laik Türkiye Cumhuriyeti ve Cumhuriyet gazete- si bir bütündür. İki Cumhuriyet bir- birinden ayrılamaz. Birinin yaşama- sı öbürünün yaşamasını besleyecek, destekleyecektir. Bugünden tezi yok seferberliğe geçerek görevimizi yeri- ne getirmiş olacağız. Ahmet Taner Kışlalı’yı kucaklayıp, güzel yolcu- luklar diliyorum. Eminim ki o her za- man yaşayacaktır” diye tamamladõ. Prof. Dr. Kõşlalõ, sabah evinin önünde uğradõğõ bombalõ suikast sonucu yaşamõnõ yitirdi Dinci basõn kõşkõrttõ ‘TERÖR GÜÇSÜZÜN YÖNTEMİ’ Ahmet Taner Kõşlalõ, 1939’da Tokat’õn Zile ilçesinde doğdu. Banka memuru Hüseyin Hüsnü ve öğretmen Lütfiye Hanõm’õn oğlu, gazeteci- yazar Mehmet Ali Kõşlalõ’nõn küçük kardeşidir. Kilis Kemaliye İlkokulu’ndan (1951) sonra, Kilis Ortaokulu’nu ve Kabataş Erkek Lisesi’ni (1957) bitirdi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden 1963’te mezun olmadan önce, o zaman Ankara’da yayõmlanan “Yeni Gün” gazetesinde çalõştõ. 1967’de Paris Üniversitesi’nin Anayasa Hukuku ve Siyaset Bilimi Bölümü’nde “Çağdaş Türkiye’de Siyasal Güçler” konusunda doktorasõnõ yaptõ. Hacettepe Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak akademik yaşama atõldõ. 1971’de “TRT Bilimsel Başarõ Ödülü”nü aldõ. Daha sonra SBF’de öğretim üyesi ve 1972’de de doçent oldu. 1974-77 yõllarõ arasõnda Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyasal Davranõş Kürsüsü’nde doçent unvanõyla görev yaptõ. 1977’de CHP Genel Başkanõ Bülent Ecevit’in önerisi üzerine siyasete atõldõ ve İzmir Milletvekili olarak parlamentoya girdi. 42. hükümette getirildiği Kültür Bakanlõğõ’nda (1978- 1979) kurduğu güçlü bir kadro ile Milli Eğitim Bakanlõğõ’nca yayõmõna son verilmiş olan klasik kitaplar dizisini yeniden yayõmlattõ. Profesör oldu 12 Eylül’den sonra üniversiteye döndü. Siyaset bilimi dersleri verdi. 1988’de profesör oldu. AÜ İletişim Fakültesi’nden emekli olduktan sonra ders vermeyi sürdürdü. Pek çok ünlü gazeteci ve televizyoncunun yetişmesinde önemli katkõda bulundu. 1990’larõn başõndan başlayarak Cumhuriyet gazetesinde “Haftaya Bakõş” köşesinde Kemalizmi, laikliği, demokrasiyi, insan haklarõnõ savunan ve eğitime önem veren yazõlar yazan Kõşlalõ, “Terörün, güçsüzlerin başvurduğu bir yöntem olduğu” inancõnõ, dersleri ve yazõlarõnda sürekli vurguladõ. ADD ve ÇYDD gibi Atatürkçü ve çağdaş aydõnlõkçõ derneklerin üyesi olarak Anadolu’nun en uç köşelerine giderek konferanslar verdi. 9 Eylül 1995’te geçirdiği trafik kazasõnda, 28 Mayõs 1968’de evlendiği ilk eşi Nilgün Kõşlalõ öldü, kendisi ağõr yaralõ kurtuldu. 3 kızı var İlk eşinden Dolunay ve Altõnay adõnda iki kõz çocuğu olan Kõşlalõ’nõn, ikinci eşi Nilüfer Kõşlalõ’dan da Nilhan Nur adõnda 1 aylõk bir kõz çocuğu vardõ. Kõşlalõ Fransõzca biliyordu. Birleşmiş Milletler Türk Derneği ile Türk Sosyal Bilimler Derneği üyesi ve Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkan Yardõmcõsõ olan Kõşlalõ’nõn yayõmlanmõş pek çok yapõtõ bulunuyor. S O N K İ T A B I : B E N D E M O K R A T D E Ğ İ L İ M Prof. Dr. Ahmet Taner Kõşlalõ’nõn yaşamõnõ yitirdiği bombalõ suikasttan bir gün önce “Ben Demokrat Değilim” adlõ kitabõnõ baskõya gönderdiği ortaya çõktõ. Kõşlalõ, “Cumhuriyet mi, demokra- si mi” tartõşmasõna tepkisini kitabõna verdiği “Ben Demokrat Değilim” adõyla ortaya koyuyor, “Demokrasi uğruna Cumhuriyetin yõkõlmasõna izin verilmeli mi” sorusuna, “Hayõr” ya- nõtõnõ veriyor ve “Çünkü eğer Cum- huriyeti koruyabilirseniz, yitirdiğiniz demokrasiye bir gün yeniden kavuşa- bilirsiniz. Ama eğer Cumhuriyeti yi- tirirseniz, demokrasiyi de zaten yitir- mişsiniz demektir” açõklamasõnõ ya- põyordu. Kõşlalõ, basõlmõş halini gö- remediği kitabõnda, “Ordu ve Siyaset, Atatürk ve Kemalizm, Demokrasi, La- iklik ve Türban, Güneydoğu Sorunu, Sol, Kültür ve Yazõn” ana başlõklarõyla Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu tarihsel gelişim sürecinde irdeliyordu. O HEP BARIŞI SAVUNDU P rof. Ahmet Taner Kõşlalõ, öldürülmesinden kõsa bir süre önce, 8 Haziran 1999’da, Erkan Tan ile yaptõğõ televizyon söyleşisinde terorizme ve teröristlere ilişkin olarak şun- larõ söylüyordu: “Nasıl bir insan başka bir in- sana karşı bu kadar acımasız olabilir? Sorun psikolojik gö- züküyor ama bir toplum bu tür insanları yaratmışsa, o top- lumun yapısında da bir bozuk- luk var demektir. Sosyolojik olarak teröre bakınca görüyo- ruz ki bu, güçsüzün başvurdu- ğu bir yöntemdir. Bu, tarih ka- dar eski… 12. yüzyılda, tarikat kurucusu Hasan Sabbah İran’da başlatıyor terörü ve bugünkü yöntemlerin hemen hepsi o zaman kullanılmış… Nasıl yaklaşmalı terör olayı- na?.. Basının sorumluluğu çok büyük çünkü terörist için öl- dürdüğü kişi önemli değil, ba- zen bilmiyorlar bile kim oldu- ğunu… Getireceği ses önemli! Eğer eyleminden sonra umdu- ğu sesi uyandırırsa bu umut kı- rıcı bir olay… Burada çok dik- katli olmalı. Terör Fransızca bir kelime. Panik yaratmak, huzur bozmak, sizi akıldan ve akılcı yaklaşımdan uzaklaştır- mak, duygusal ve zayıf kılmak hedef… Bu durumda, masum, günahsız insanların öldürüldü- ğünü vurgulamak önemli. ‘İste- diğin kadar günahsõz, silahsõz, korumasõz insanlara saldõr, öldür. Bu, senin amacõna hizmet etme- yecek. Şiddete başvurmadan, ba- rõşçõ yollardan amacõna daha çok hizmet edebilirsin.’ Bunu gös- termek, anlatmak önemli.” “Hâlâ faili meçhul” Ahmet Taner Kõşlalõ’nõn eşi Nilüfer Kõşlalõ, katõldõğõ bir televizyon programõnda “Biz, ondan sonra eksik kaldõk” diyor ve şu yorumu yapõ- yordu: “Aradan 8 yõl geçti, bence cinayet hâlâ faili meçhul. Çünkü sade- ce bombayõ koyanlar yakalandõlar, ama bunu koydurtanlar hâlâ belli de- ğil. Kõzõmõn bana çok sorduğu bir sorudur: ‘Babamõ neden öldürdüler?’ Ben de ona hep şunu söyledim, ‘Baban ülkesini çok seviyordu, Atatürk’ü çok seviyordu. Babanõ bu ülkeyi sevmeyenler, Atatürk’ü sevmeyenler öl- dürdü’ diyorum. Bazen nasõl anlatacağõmõ bilemiyorum, kelimeler yetmi- yor. Hâlâ da zorlanõyorum…” K İ L İ T İ S İ M H  L  F İ R A R D A 2000 yõlõnda, UMUT operasyo- nu çerçevesinde yürütülen soruş- turmada, aralarõnda Prof. Muam- mer Aksoy, Uğur Mumcu, Prof. Ah- met Taner Kõşlalõ ile Doç. Bahriye Üçok suikastlarõna katõlan Tev- hid/Selam örgütünün çok sayõda üyesi yakalandõ. UMUT davasõnda, Kõşlalõ suikastõna katõlanlardan “Tekin” kod adlõ Ferhat Özmen, Necdet Yüksel, Rüştü Aytufan, “anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs” suçundan idama çarptõrõldõ. Daha sonra ce- zalar ömür boyu ağõr hapis ceza- sõna çevrildi. Özmen’in hazõrladõ- ğõ bombayõ Yüksel’in gözcülüğün- de Aytufan araca yerleştirdi. Ara- ca bombayõ koyan Aytufan Çeçe- nistan’a gitmeye hazõrlanõrken Sa- panca’da yakalandõ. Özmen ile Yüksel’in suikasta birlikte katõl- dõklarõnõ söyledikleri Oğuz Demir ise hâlâ yakalanamadõ. Y A R I N : M A H M U T K I Ş L A L I K A R D E Ş İ N İ A N L A T T I - A L İ G A F F A R O K K A N Ulusalcılara saldırılıyor ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - 24 Ocak 1993’te bombalõ saldõrõ sonucu yitirdiği- miz gazetemiz yazarõ Uğur Mumcu’yu anma etkinlikleri kapsamõn- da “Kültür Sömür- genleri” adlõ panel ya- põldõ. Panele, gazete- miz Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, Prof. Dr. Necdet Adabağ ve Dil Derneği Başkanõ Sevgi Özel katõldõ. Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Mer- kezi’nde düzenlenen pa- nelde Prof. Dr. Ada- bağ, iktidarlarõn boş bõ- raktõğõ yerlere tarikat- larõn yerleştiğini belirt- ti. Adabağ, “Daha ön- ce yaşadık ve yine ya- şamaya başladık. Mu- hafazakâr kafa yapısı laik kültürü sömür- dü, kendisinin karşı kültürüne yasaklar ge- tirmeye çalıştı” dedi. Dil Derneği Başkanõ Özel de bugün ulusal- cõlõk kavramõnõn farklõ algõlandõğõnõ, ulusalcõ- lara devamlõ saldõrõldõ- ğõnõ söyledi. Özel, “kül- tür sömürgenleri”nin bencil olduğunu ve sa- dece kendi çõkarlarõnõ düşündüğünü belirtti. Balbay, konuşmasõn- da gezilerinden örnekler verdi. Bir Afrika ata- sözünü anõmsatan Bal- bay şunlarõ söyledi: “Bir aydın öldü- ğünde bir kütüphane kapanmış demektir. 90’lı yıllara baktığı- mızda bir aydın kıyımı görüyoruz. Bu dö- nemlerde Muammer Aksoy’u, Çetin Emeç’i, Turan Dursun’u, Uğur Mumcu’yu kaybettik. Bu aydınlarımızın hepsi Atatürk kültü- rünün taşıyıcılarıydı.” Uğur Mumcu anõsõna panel
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle