18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada ülkelere yardım götüren BM yetkililerinin araçları su- lak, ormanlık arazileri geçerken zorlanır! Zengin top- rakların fakir yaşayanlarına gıda ulaştırmaya çalışır- lar! Türkiye’de de Edirne gibi bir ilde insanlar yardıma muhtaç hale gelmişse, oturup düşünmek gerekir... Küresel aktörlerin ürettiği politikalara paralel ola- rak Türkiye’de de AKP hükümeti, yoksulluğu yok et- mek yerine yoksulluğu yönetmeyi yeğledi. Kabul et- mek gerekir ki, bunu da ustaca yapıyor. AKP’liler baş- langıçta kömür, gıda paketi dağıtımı gibi haberlere bo- zuluyorlardı. Ancak zamanla toplumun da bunu içi- ne sindirdiğini ya da muhtaçlık duygusunun her şe- yin önüne geçtiğini gördüler ve ilanen duyurma ka- rarı aldılar. Pek çok haberle ilgili bilgi vermekte cimri davranan yöneticiler, Cumhuriyet muhabirlerinin dağıtılan kö- mür ve paket miktarına ilişkin sorularına anında ya- nıt veriyorlar! Yoksulluğu yönetmeyi ana gündemine alan hükü- met, ekonomiye ilişkin de şu politikayı benimsemiş görünüyor: Unutturmak... En güçlü haberin 3 günlük sayfa ömrünün olduğu Türkiye’de sürekli gündem yaratmak zaten zor değil. Bunun üstüne ekonomide konuşması gerekenleri sus- turmak, konuşanları da dikkate almamak eklendi mi, alın size mükemmel bir ülke yönetimi! Eylül ayından bu yana dünyadaki krizin Türkiye’yi de vuracağını sağır sultandan sığır çobanına kadar herkes duydu. Hükümet ne yaptı? Krizi yönetmek yerine, kriz haberlerini yönetmeyi yeğledi! Önce, bize uğramaz... Olmadı, teğet geçer... Ar- dından hafif atlatırız... Bütün bu söylemler anlamını yitirince gazetelerin pembe sayfalarında şu tür başlıklar görüyoruz: “Krizden çıkınca ilk yükselen ülke Türkiye olur!” “Türkiye 2009’un üçüncü çeyreğinde güzel ha- berlerle tanışacak.” Aslında her iki haberin de söylediği şu: Ciddi bir krizin içindeyiz! Bunu söylemek yerine yoksulluk paketi dağıtır gi- bi güzel haber başlıkları dağıtılıyor! Merkez Bankası dün enflasyona ilişkin öngörüle- rini açıkladı. 2009 yılında enflasyon beklenenin altında çıkabilir. Ancak buna sevinmek zor. Çünkü kriz için- de düşük enflasyon demek bir bakıma, düşük eko- nomi, cansız piyasa demek! Son dönemde kurum olarak Merkez Bankası’nın da hükümet karşısında direncini yitirmesine karşın, bu- radan da 2009’a ilişkin iyimser tahminler gelmedi! Öyle anlaşılıyor ki mart sonuna dek, Merkez Ban- kası ve benzeri pek çok kurum daha düşük tonda ko- nuşacak. Dünyanın hangi coğrafyasında olursa olsun eko- nominin iki gerçek rakamı vardır: Üretim, istihdam... Her iki alandan da iyi haberler gelmiyor. Kapasite kullanımı 2001 krizindeki rakamların da altına indi. Ara- lık 2008’de açılan-kapanan şirket sayısı önceki yılın aynı dönemine oranla şöyle değişti: Yeni açılan şirket sayısı yüzde 11.5 düştü, kapa- nan şirket sayısı yüzde 58 arttı. İşsizlikte de benzer tablo var. Genel işsizlik oranı yüzde 21. Genç işsizlerin ora- nı yüzde 27. Tablo ortada... Bu rakamları TÜİK bile çarpıtamaz! GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Kuşkusuz bütün bu söylemlerin, iddiaların iki aylık nefesi var. 29 Mart günü takke düşer kel görünür ama İstanbul ve Ankara için öne sürülen söylemlerin tersi gerçekle- şir, olur ya; İstanbul ve Ankara belediyeleri yine AKP’de kalırsa... yerel seçimleri AKP mi kazanmış olacak? Bu türden yüksekten atmalar bizde çabuk unutulur. Lakin rakamlar kolay kolay unutulmuyor. 2004 yerel seçimlerinde AKP ile CHP arasındaki oy farkı yüzde 17. 29 Mart’a kadar sorulacak soru bugün gündemde: Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığıyla İstanbul’da CHP, AKP ile arasındaki farkı kapatabilecek mi? Altı ay içinde sağlam mantığı, belgeleri kullanmadaki maharetiyle parti içi ve dışında bütün dikkatleri üzerinde toplayan Kılıçdaroğlu’nun İstanbul belediye başkan- lığı seçiminde CHP’ye önemli ölçüde renk katacağı- na kuşku yok. Ne ki Kılıçdaroğlu’nun AKP belediyesindeki kimi yol- suzlukları saptama kadar kentin sorunlarıyla aynı öl- çüde ilgilendiği ve bu sorunlara çare, çözüm ürettiği söylenebilir mi? Kılıçdaroğlu gerçekçi bir siyaset adamı. Bu soruya bugün olumlu bir yanıt vermesi beklenemez. Nitekim adaylığı kesinleştiğinden beri kent sorunlarına çözüm yolları üzerinde değil; yine uzmanlaştığı alan- da konuşuyor. İstanbul AKP belediyesindeki yolsuzlukları seçim gü- nüne dek gündemde tutacağını söylüyor. Seçim sloganı da bu duruşuna koşut: “Durmak yok, yola devam ediyorlar ama aslında ‘durmak yok, yolmaya devam’”. “Biz hırsızların üzerine gideceğiz” diyerek seçim kam- panyasında üzerine düşen görevi açıklıyor. Bu söylemlerin ardından gelen soru şu oluyor: Kı- lıçdaroğlu’nun İstanbul belediyesindeki yolsuzlukları ka- nıtlarsa, CHP’nin AKP ile arasındaki yüzde 17 oy far- kını kapatması olası mıdır? Yoksa? Halkımız yolsuzluklara duyarlı. Aynı zamanda gele- cek yönetimin yaşam koşullarına olumlu neler getire- ceğini hesaplamayacağı... seçmenin oyunu o güne ka- dar yapılanlarla yeni dönemde yapılacakları vaat edi- lenleri tartarak oy kullanmayacağı düşünülebilir mi? Elbette hayır! Bu açıdan bakıldığında İstanbul’u, he- le AKP’nin güçlü olduğu söylenen kent varoşlarını... çar- şafla, türbanla fetheden... İstanbul’da seçimi mutlaka kazanacaklarını ilan eden... AKP’den kopanların nehirler gibi partiye aktığının kimi üye yazımlarıyla kanıtlandı- ğını öne süren... İl Başkanı Gürsel Tekin belediye baş- kanı adayı olmalıydı. Madem ki İstanbul’u avcunun içi gibi biliyor. İstan- bul’un sorunlarını kırk kişilik ilim bilim adamlarıyla na- sıl çözümleyeceğini de bilen halkın kucakladığı bir yö- netici ise ve... Öyleyse neden Kılıçdaroğlu yerine aday olma ce- saretini göstermedi? Ama İstanbul kentini bırakacak değil Gürsel Tekin... Parti de doğmamış çocuğa don biçti. Seçimi Kılıçda- roğlu’na kazandırdı. Belediye meclisinde çoğunluğu ya- kalayacakları varsayımıyla Gürsel Tekin’i de meclis baş- kanlığına getiriverdi. Seçim çalışmalarının yürütüleceği büroda Tekin’in odası Kılıçdaroğlu’nun odasının hemen yanında. Bu gelişmeler, bu görüntüler; seçimden önce de se- çimden sonra da Kılıçdaroğlu’nun adeta İstanbul benden sorulur mantığıyla hareket eden Gürsel Tekin’in denetimine veriliyor gibi bir izlenimin doğmasına ne- den oluyor. Bu varsayımlar doğru mu yanlış mı; bekleyip göre- ceğiz. [email protected] 27 OCAK 2009 SALISAYFA CUMHURİYET 16 HABERLERİN DEVAMI İstanbul PB 16 Edirne PB 15 Kocaeli PB 20 Çanakkale PB 16 İzmir PB 18 Manisa PB 16 Aydın PB 17 Denizli PB 15 Zonguldak B 17 Sinop B 13 Samsun B 19 Trabzon Y 14 Giresun Y 15 Ankara B 11 Eskişehir B 10 Konya B 11 Sıvas K 3 Antalya PB 17 Adana PB 16 Mersin PB 16 Diyarbakır Y 8 Şanlıurfa B 12 Mardin B 9 Siirt Y 6 Hakkâri K 0 Van K 3 Kars K 1 Oslo B - 3 Helsinki B 2 Stockholm K 1 Londra Y 9 Amsterdam PB 3 Brüksel PB 3 Paris PB 6 Bonn PB 4 Münih PB - 2 Berlin PB 4 Budapeşte Y 7 Madrid Y 12 Viyana Y 4 Belgrad Y 11 Soyfa Y 14 Roma Y 12 Atina Y 18 Zürih B 5 Moskova K 1 Aşkabat B 13 Astana PB - 9 Taşkent B 16 Bakû PB 8 Bişkek PB 6 Tiflis PB 12 Kahire PB 21 Şam PB 18 Yurdun doğu kesimle- ri ile zamanla batısı çok bulutlu, Doğu Ka- radeniz, Doğu Anado- lu, Güneydoğu Ana- dolu’nun doğusu ile Sıvas, Kayseri, Yoz- gat, Ordu ve Tokat çevreleri yağışlı diğer yerler parçalı bulutlu geçecek. Hava sıcak- lığında önemli bir de- ğişiklik beklenmiyor. 1. KOŞU: F: Chi (2), P: Alize (1), PP: Cevriye Hanõm (3), S: Black Blood (4). 2. KOŞU: F: Arpak (3), P: Küçük Ba- rakbeyi (6), PP: Vartanlõ (9), S: Bakhaber (11). 3. KOŞU: F: Miramis (3), P: Doğanhan (8), PP: Solare (10), S: Per- han (4). 4. KOŞU: F: Ata Lira (14), P: Şaziyem (3), PP: Kara Turaç (6), S: Win For Osman (9). 5. KOŞU: F: Arõ- can (3), P: Batum (4), PP: Aldevran (1), S: Alimbalõm (2). 6. KOŞU: F: Coconut (6), P: Santa Eva (1), PP: Sabin (4), S: Monjal (2). 7. KOŞU: F: Yarasa (9), P: Karaku- ruş (3), PP: Gülözkan (14), S: Ferizade (5). 8. KOŞU: F: Sadrazam (4), P: Fa- tihçe (9), PP: Balaberk (2), S: Nazarhan (5). Beyaz ölüme hüzünlü törenTRABZON (Cumhuriyet) - Zigana Dağõ’nda çõğ altõnda ka- larak yaşamõnõ yitirenler için Trabzon Valiliği önünde tören dü- zenlendi. Çõğ altõnda kalarak yaşamlarõ- nõ yitiren Hüsniye Sarıbıyık’õn cenazesi Kahramanmaraş, Ha- san Ali İsaoğlu’nun cenazesi ise ailesinin isteği üzerine Trab- zon’un Arsin ilçesine gönderildi. Erhan Terzi, Hüseyin Karaos- manoğlu, Davut Akdeniz, Bur- çak Sevim, Özlem Timurcuoğ- lu, Gülhanım Piyale, Yasemin Aktaş ve Dursun İnan için Trab- zon Valiliği önünde düzenlenen törene, Devlet Bakanõ Murat Başesgioğlu, Bayõndõrlõk ve İskân Bakanõ Faruk Nafiz Özak, Trab- zon Valisi Nuri Okutan, Gü- müşhane Valisi Enver Salihoğ- lu, CHP Genel Başkan Yardõm- cõsõ Cevdet Selvi, Trabzon mil- letvekilleri, CHP’li Trabzon Be- lediye Başkanõ Volkan Canali- oğlu, ölenlerin yakõnlarõ ve yüz- lerce yurttaş katõldõ. Cenazelerin tören alanõna getirilmesi sõrasõn- da, ölenlerin yakõnlarõ ağõtlar ya- karak gözyaşõ döktüler. Çõğ altõnda kalarak yaşamõnõ yi- tiren 26 yaşõndaki inşaat mühen- disi Burçak Sevim’in ablasõ, “Burçak ölemezsin, bana bunu yapamazsın. Neden yanında yoktum, seni kurtaramadım” diyerek gözyaşlarõna boğuldu. Sevim’in annesi Gülser Sevim ile kazada yaşamõnõ yitiren arkadaşõ Özlem Timurcuoğlu’nun anne- si Sündüz Timurcuoğlu birbir- lerine sarõlarak ağladõlar. Timur- cuoğlu, “Bugün benim düğün günüm” diyerek kõzõnõn resmine ve tabutuna sarõldõ. Karadeniz Teknik Üniversitesi Yabancõ Dil- ler Yüksekokulu’nda okutman olarak görev yapan Erhan Ter- zi’nin babasõ Kadir Terzi de tö- rende ayakta durmakta zorluk çekti. Terzi, oğlunun tabutunun başõnda bir sandalyeye oturtuldu. Terzi’nin eşi Figen Terzi, kuca- ğõnda kõzõ Ilgın Terzi ile eşinin ta- butunun başõnda gözyaşõ döktü. Kõzõna, babasõnõn tabutunu gös- teren Terzi, “Kızım bak, ba- ban” diyerek ağladõ. Devlet Bakanõ Başesgioğlu, çõğ altõnda kalarak yaşamlarõnõ yi- tirenler arasõnda öğrenci yetiştir- miş öğretmenler, bilim adamlarõ, binlerce kişiyi tedavi etmiş dok- torlar bulunduğunu belirterek çok büyük üzüntü yaşadõğõnõ söyledi. Bayõndõrlõk ve İskân Bakanõ Fa- ruk Özak da “Zigana Dağı’na çığ düştü ama içimiz yandı” dedi. Vali Okutan: Erdoğan geldi, dağa gitmedim Trabzon Valisi Nuri Okutan, çõğ felaketinde 10 yakõn dostunu kaybettiğini, üzüntüsünün çok büyük olduğunu vurguladõ. Ekip- le Zigana Dağõ’na kendisinin de gitmeyi planladõğõnõ, ancak Baş- bakan Tayyip Erdoğan’õn Trab- zon’da olmasõ dolayõsõyla prog- ramõnõ iptal ettiğini vurgulayan Okutan, “Başbakanım progra- mı olmasaydı ben de Ziga- na’da olacaktım” dedi. MUZAFFER ERGÖZ * Trabzon’un Zigana Dağlarõ’nda hayatõnõ kaybeden yurttaşlarõmõ- zõn acõsõ “Bu kadar aciz miyiz” sorusunu beraberinde getiriyor. Ve ne yazõk ki, birçok spor bran- şõnda olduğu gibi dağcõlõkta da “Maalesef öyleyiz” diyenlerini- zi duyuyorum. Öncelikle bir dağcõlõk kulübü- ne üye olan bu arkadaşlarõmõza dağcõ demekten çok ‘dağ yürü- yüşüne çıkmış amatör, hafta so- nu dağ yürüyüşü yapanlar’ de- mek çok daha doğru olur. Çünkü dağcõlõk eğitimli ve donanõmlõ kişi ya da kişilerin belli bir düzen ve disiplin içinde donanõmlõ bir şe- kilde zirveye tõrmanan kişiler için kullanõlõr. Bu tõrmanõşlarda da çõğa aşõrõ dikkat edilmelidir. Alp- ler’de bir hafta sonu yüzlerce in- san kayak ve dağcõlõk faaliyetle- rini endüstriyel şekilde yapmak- ta ve işletmeciler para kazan- maktadõr. Oralarda bu endüstrinin önemli bir dalõ çõğlar ve çõğlarla mücadeledir. Yine bu endüstrinin önemli bir bölümü de dağlarõn ka- meralarla kontrolü ve çõğ düşen alanlarõn işaretlenmesidir. Hayatõnõ kaybeden vatandaşla- rõmõz, Trabzon’daki festivale katkõ olsun diye dağcõlõk kulübü etkinlikleri içinde Zigana yürü- yüşüne katõlmõşlardõr. Son gün- lerde doğudaki güneşli hava ne- deniyle gevşeyen dağlardaki kar- larõn yaptõğõ kar balkonlarõnõn en küçük bir seste bile koparak çõğa dönüşmeleri sonucu sürüklenerek hayatlarõnõ kaybetmişlerdir. Bu vatandaşlarõmõzõn dağlardaki teh- likelerden, çõğdan ve de diğer olumsuzluklardan yana dene- yimleri yoktu. Yaşanan kayõpla- rõn en önemli nedeni buradaki ciddi bilgi ve önlem eksikliğinden kaynaklanmaktadõr. Ne yapılabilirdi? Peki, ne yapõlabilirdi? Dağlar bu ülkenin topraklarõdõr. İnsan- larõmõz, askerlerimiz, öğrencile- rimiz vatanõn bu toprağõnda ya- põlacak her türlü faaliyetin eğiti- mini alarak büyümelidir. Oysa son yõllarda özellikle dağlar nere- deyse Türk halkõna kapatõlmõştõr. Bugün Ağrõ Dağõ’na tõrmanmak bürokratik nedenlerle neredeyse imkânsõz hale gelmiştir. Trab- zon’daki kar festivalinde dağ ve kar kültürü dõşõnda her şey vardõ. Dağlõk bir alan olan Karade- niz’de ilkokullarda çocuklara dağ kültürü ve dağcõlõk vererek onla- rõ yaşadõklarõ yere uyumlu hale getirebiliyor musunuz? Basõn bu kazayõ haber verirken “Dağcılar çığ altında kaldı” diyerek ciddi bir haber travmasõna neden olu- yor. Basõna bu konuda doğru bir haber verebiliyor musunuz? İşte bu elim kazanõn kazanõmlarõ bun- lar olmalõdõr. Bunlar yapõlmalõdõr ki bir daha insanlarõmõz ölmesin. Eğer haberde “Dağcılar çığ al- tında kaldı” derseniz dağ yürü- yüşü yapmak isteyen amatörleri uyarmõş olmaz, dağcõlarõ zan al- tõnda bõrakmõş olursunuz. Gerçi sayfalarõnõ futbola ayõran med- yamõz bizi ne kadar dinler, o da ayrõ bir mesele... İçimiz yanma- ya devam edecek gibi... * Uluslararası Dağcılık Antrenörü Mert, evli ve çocuklu kuaför E.P.B’yi defalarca taciz ettikten sonra silah zoruyla Ankara’dan İs- tanbul’a kaçõrõp defalarca tecavüz ediyor. Daha son- ra kaçõp kurtulan kadõnõn şikâyetiyle tutuklanan Mert, 15 gün sonra hapis- ten çõkõyor. Bu kez kadõ- nõn kocasõ S.B, tecavüz- cünün peşine düşüyor, onu öldürmek istiyor; yakala- nõyor ve adam öldürmeye teşebbüsten sekiz ay hapis yatõyor. Sonunda tecavü- ze uğrayan kadõn teca- vüzcünün peşine düşüyor ve onu bir yerde kõstõrõp yedi el kurşun sõkarak öl- dürüyor ve teslim oluyor. Teslim olurken söylediği bir söz var: “Adalet yeri- ni şimdi buldu.” Kim bu kadõnõ suçlaya- bilir ki, adaletin dengesi bozulmuşsa her şey ola- bilir, her şey. İşte e-postada bir yaka- rõ. Üç çocuğu üniversite- de okuyan bir memur ba- ba. Belli ki Özal’õn işini bilen memurlarõndan de- ğil, küçük oğlu için zo- runlu olan bir dizüstü bil- gisayar istiyor. Bunun için çaresizce tanõdõğõ gazete yazarlarõna mektup yazõp bir dizüstü bilgisayar is- teminde bulunuyor uta- narak, sõkõlarak. Bu derin çaresizliği hissedebiliyor musunuz? Ölüm gibi bir şey. Geçenlerde mahallenin sevgilisi, iki yaşõndaki be- nim koyduğum adla İmaj Derin’e bakarken şöyle dediğimi anõmsõyorum: “İyi ki vakti zamanında çocuk doğurup büyüt- müşüz.” Çünkü İmaj De- rin’i annesi acayip giydi- riyor. Ağõ düşük kot pan- tolonlar, bol kazaklar, spor ayakkabõlar, kafa da sõfõr numara, kerataya çok da yakõşõyor. Evet, şimdiler- de kõz ve erkek çocuklar için vitrinler baştan çõka- rõcõ giysilerle, oyuncak- larla dolu. Bizim zamanõ- mõzda pek yoktu; biraz diktirerek, biraz arkadaş çocuklarõnõn eskileriyle idare ediyorduk, ama şim- di anne olduğunuzu dü- şünün ve o gözalõcõ giysi- leri, oyuncaklarõ alacak paranõz yok! Bu, insanda nasõl bir eziklik yaratõr hiç düşündünüz mü? Ken- diniz için her şeyden vaz- geçebilirsiniz, ama çocu- ğunuz için bu olanaksõz- dõr. Bir de bütün bunlarõn adaletsiz bir gelir dağõlõ- mõndan kaynaklandõğõnõ bilirseniz, işiniz zor... Za- ten bu ülkede ve bu dün- yada insanõn işi zor. Not: Gizli bir mizah duygusunun kitaplarõna, yazõlarõna sindiği bir yeni zamanlar dostu yazar, ga- zeteci Orhan Duru’yu yitirdik. Hepimizin başõ sağ olsun; duydum ki, Aşiyan’a gömülecekmiş. Canõmõz ciğerimiz Onat Kutlar’õmõzõn bulundu- ğu yere... artõk kim bilir nasõl kaynatõrlar... KendiAdaletiniKendinYarat! Baştarafı Arka Sayfada ‘Olgaç asker öldürmüş olamaz’ İstanbul Haber Servisi - Ergenekon so- ruşturmasõ kapsamõnda gözaltõna alõnma- sõnõn ardõndan tahliye edilen Prof. Yalçın Küçük, silah arkadaşõ tiyatrocu Atilla Ol- gaç’õn “Kıbrıs Barış Harekâtı’nda 10 Rum öldürdüm” sözlerinin gerçeği yan- sõtmadõğõnõ, tanõk olarak gösterilebileceğini söyledi. Ergenekon davasõnda gözaltõna alõnan emekli Orgeneraller Şener Eruygur ve Hurşit Tolon’la aynõ cezaevinde kalan Küçük, “Paşalar bu bir Cumhuriyet sa- vaşıdır diyorlar. Bu nedenle moralleri oldukça yüksek” diye konuştu. Ümit Sa- yın’õn sağlõk durumunun endişe verici ol- duğunu belirten Küçük, “Devlet, böyle- sine uç bir bilim adamının sağlık du- rumunu göz önüne almalı” diye konuştu. İki cumhurbaşkanı adayı Ergenekon davasõnõn kesintiye uğrama- dan sürmesini istediğini belirten Küçük, “Bu dava, bize iki cumhurbaşkanı ada- yı kazandırdı. (Yargõtay Onursal Baş- savcõsõ) Sabih Kanadoğlu ve (eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral) Tuncer Kõlõnç’ın davranışlarıyla cumhurbaş- kanı olabileceklerini ortaya koyduklarını söylüyorum. Abdullah Gül’ü halk seç- memiştir. Bilgi kirliliği yapılarak ordu- nun darbe yapması sağlanacakmış. Si- lahlı Kuvvetlerimizin böyle bir niyetten oldukça uzak olduğu böylece ortaya çıktı” dedi. Olgaç’õn “Kıbrıs Barış Harekâtı’nda 10 Rum öldürdüm” sözlerinin gerçeği yansõtmadõğõnõ bildiğini anlatan Küçük, şunlarõ söyledi: “Atilla Olgaç, silah ar- kadaşımdır, Kıbrıs’ta beraber savaştık. Atilla’nın Rumları öldürmüş olması mümkün değil. Yunanistan’ın önde gelen televizyonları ropörtaj için buraya geliyor. Hepsine anlatıyorum, Olgaç’ın anlattıkları gerçek olamaz.” ALTILI GANYAN 3 14 3 6 9 4 8 3 1 3 10 6 4 14 4 9/11 2 5 15/5 2/6 Dağcõlõkta önlem de yok eğitim de GÜDAK BAŞKANI ELEŞTİRDİ ‘Denetim yok, ağõr ihmal var’ SEVİL ARINAN ANKARA - Gazi Üniversitesi Dağcõlõk Arama ve Kurtarma Merkezi (GÜDAK) Baş- kanõ Prof. Dr. Suat Karaküçük, Gümüşha- ne’deki Zigana Dağõ’nda çõğ düşmesi sonucu 10 kişinin yaşamõnõ yitirmesinde “ağır ih- maller” olduğunu söyledi. Çõğ düşmesi ola- yõnõn Türkiye’de sürekli tekrar eden bir du- rum olduğunu belirten Karaküçük, “Türki- ye’de denetimsizlik var ve artık profesyo- nel olunması lazım. Doğayla şaka olmaz. 10 kişi gerçekten basit bir nedenden dolayı öldü. Buradaki bütün sorumluluk Dağcılık Federasyonu’na aittir” dedi. Zigana Geçidi’nde düzenlenen Kõş Şenli- ği’ne katõlan 10 kişinin çõğ düşmesi nedeniyle yaşamõnõ yitirmesi, dikkatleri dağcõlõk sporu- na çevirdi. GÜDAK Başkanõ Karaküçük, Türkiye’deki denetimsizliğe dikkat çekerek, tõrmanõş yapõlan karlõ alanlarda her zaman çõğ düşme ihtimali olduğunu söyledi. Karaküçük, “Dağa çıkan grubun, bölgede çığ düşme riskini bilip önlem alması gerekiyordu. Özellikle grup liderlerinin ön bilgi edinip bir yol çizmesi lazımdı. Çünkü olayın ya- şandığı yer küçük bir alan ve büyük bir ağırlık binmiş. En basit dağcının bile bunu bilmesi gerek. Bu yaşanan olayda ağır ih- maller var. Son dönemde herkes bir grup kuruyor, ardından da dağa çıkıyor” dedi. ‘Sorumluluktan kurtulamazlar’ Dağa çõkmadan önce günlük hava, çõğ düş- me ihtimali olduğu zamanlarda ise 3 - 4 gün- lük çõğ durumu bilgisi edinilmesi gerektiğini belirten Karaküçük, kentin mülki amirleri, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü (GSİM) ile jandarmanõn, yürüyüşlerle ilgili bilgilendiril- mesi gerektiğini söyledi. Dağa çõkacak grup- larõn ad, soyad ve çeşitli bilgilerinin yazõldõğõ liste hazõrlanmasõnõn önemine dikkat çeken Karaküçük, şöyle devam etti: “Olayın oldu- ğu gün yetkililer, ‘Yürüyüşte hâlâ kaç kişi- nin olduğu bilinmiyor’ gibi açıklamalar yap- tı. Sormak istiyorum, ‘Yürüyüşe giden in- sanlarõn sayõsõ ve isimleri nasõl bilinmez?’ Nedense Dağcılık Federasyonu ortada yok. Sorumluluk Dağcılık Federasyonu’nun- dur. Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığı ve GSİM bu işleri, federasyon aracılığıyla ya- pıyor. Yetkiyi federasyona verdiler diye onlar da sorumluluktan kurtulamaz.” Zigana’da ölenlerin yakõnlarõ Trabzon’daki cenaze töreninde ağõtlar yaktõ Küçük, Kõbrõs’ta birlikte savaştõğõ silah arkadaşõnõ anlattõ CHP İstanbul belediye başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul İl Başkanı Gür- sel Tekin ve İTÜ Mimarlık Fakültesi Bina Bilgisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Alper Ünlü, Beyoğlu’nda esnafı ziyaret etti, yurttaşlarla selamlaştı. Tünel’den İstiklal Cad- desi boyunca yürüyerek yurttaşlarla görüşen Kılıçdaroğlu ve ekibi, İstanbul’un so- runlarına ilişkin fikir alışverişinde bulundu. Özellikle gençler ve kadınlardan büyük ilgi gören Kılıçdaroğlu “İstanbul’u dürüst anlayışla yöneteceğiz. Haramilerin saltanatını yıkacağız” dedi. CHP Beyoğlu İlçe Teşkilatı’nı ziyaret eden Kılıçdaroğlu, Tekin ve Ün- lü yerel seçim çalışmalarına ilişkin İlçe Başkanı Oğuz Ünver ile bir süre görüştü. Kõlõçdaroğlu ve ekibinden Beyoğlu ziyareti Haber Merkezi - Oxford Üniversitesi eski ta- rih profesörü Rum Ronaldos Kaçaunis, 12 ya- şõndayken Magosa’da yaşadõğõnõ ve Rumlarõn 32 Türk’ü öldürdüğü katliamõ gördüğünü kaydetti. Kaçaunis, Rum Haravgi gazetesine verdiği mülakatta, “Üç Yunan subayın aracına yapı- lan saldırının intikamını almak isteyen bir grup, Rum bölgesindeki bankalar ve dükkân- lardan Türkleri topladı. Onları kapalı araçla- ra doldurup kent dışında bir köyde ateşli si- lahlarla öldürdüler ve toplu mezara gömdü- ler. Bu olayın çok sayıda şahidi vardı. Mezar- lar bulunamadı, suçluların kimlikleri belir- lenmedi, yargılanmadılar. Bu katliam tartışıl- madı bile” diye konuştu. Öte yandan tiyatrocu Atilla Olgaç’õn “Kıbrıs Barış Harekâtı’nda 10 Rum öldürdüm” sözle- ri, Rum kesiminde de şüpheyle karşõlanmaya başladõ. Politis gazetesinde yayõmlanan bir yazõ- da, Olgaç’õn anlattõğõ hikâyenin “hayal ürünü olabileceği” belirtildi. Gazete, “1974’te üç Türk köyünün kadın-çocuk yakılması savaş suçu değil miydi? Peki biz hangi katliamcıyı yakaladık” diyerek özeleştiri de yaptõ. Rum profesörden katliam itirafõ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle