Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
ülkelere yardım götüren BM yetkililerinin araçları su-
lak, ormanlık arazileri geçerken zorlanır! Zengin top-
rakların fakir yaşayanlarına gıda ulaştırmaya çalışır-
lar!
Türkiye’de de Edirne gibi bir ilde insanlar yardıma
muhtaç hale gelmişse, oturup düşünmek gerekir...
Küresel aktörlerin ürettiği politikalara paralel ola-
rak Türkiye’de de AKP hükümeti, yoksulluğu yok et-
mek yerine yoksulluğu yönetmeyi yeğledi. Kabul et-
mek gerekir ki, bunu da ustaca yapıyor. AKP’liler baş-
langıçta kömür, gıda paketi dağıtımı gibi haberlere bo-
zuluyorlardı. Ancak zamanla toplumun da bunu içi-
ne sindirdiğini ya da muhtaçlık duygusunun her şe-
yin önüne geçtiğini gördüler ve ilanen duyurma ka-
rarı aldılar.
Pek çok haberle ilgili bilgi vermekte cimri davranan
yöneticiler, Cumhuriyet muhabirlerinin dağıtılan kö-
mür ve paket miktarına ilişkin sorularına anında ya-
nıt veriyorlar!
Yoksulluğu yönetmeyi ana gündemine alan hükü-
met, ekonomiye ilişkin de şu politikayı benimsemiş
görünüyor:
Unutturmak...
En güçlü haberin 3 günlük sayfa ömrünün olduğu
Türkiye’de sürekli gündem yaratmak zaten zor değil.
Bunun üstüne ekonomide konuşması gerekenleri sus-
turmak, konuşanları da dikkate almamak eklendi mi,
alın size mükemmel bir ülke yönetimi!
Eylül ayından bu yana dünyadaki krizin Türkiye’yi
de vuracağını sağır sultandan sığır çobanına kadar
herkes duydu.
Hükümet ne yaptı?
Krizi yönetmek yerine, kriz haberlerini yönetmeyi
yeğledi!
Önce, bize uğramaz... Olmadı, teğet geçer... Ar-
dından hafif atlatırız...
Bütün bu söylemler anlamını yitirince gazetelerin
pembe sayfalarında şu tür başlıklar görüyoruz:
“Krizden çıkınca ilk yükselen ülke Türkiye olur!”
“Türkiye 2009’un üçüncü çeyreğinde güzel ha-
berlerle tanışacak.”
Aslında her iki haberin de söylediği şu:
Ciddi bir krizin içindeyiz!
Bunu söylemek yerine yoksulluk paketi dağıtır gi-
bi güzel haber başlıkları dağıtılıyor!
Merkez Bankası dün enflasyona ilişkin öngörüle-
rini açıkladı. 2009 yılında enflasyon beklenenin altında
çıkabilir. Ancak buna sevinmek zor. Çünkü kriz için-
de düşük enflasyon demek bir bakıma, düşük eko-
nomi, cansız piyasa demek!
Son dönemde kurum olarak Merkez Bankası’nın da
hükümet karşısında direncini yitirmesine karşın, bu-
radan da 2009’a ilişkin iyimser tahminler gelmedi!
Öyle anlaşılıyor ki mart sonuna dek, Merkez Ban-
kası ve benzeri pek çok kurum daha düşük tonda ko-
nuşacak.
Dünyanın hangi coğrafyasında olursa olsun eko-
nominin iki gerçek rakamı vardır:
Üretim, istihdam...
Her iki alandan da iyi haberler gelmiyor. Kapasite
kullanımı 2001 krizindeki rakamların da altına indi. Ara-
lık 2008’de açılan-kapanan şirket sayısı önceki yılın
aynı dönemine oranla şöyle değişti:
Yeni açılan şirket sayısı yüzde 11.5 düştü, kapa-
nan şirket sayısı yüzde 58 arttı.
İşsizlikte de benzer tablo var.
Genel işsizlik oranı yüzde 21. Genç işsizlerin ora-
nı yüzde 27.
Tablo ortada...
Bu rakamları TÜİK bile çarpıtamaz!
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
Kuşkusuz bütün bu söylemlerin, iddiaların iki aylık
nefesi var.
29 Mart günü takke düşer kel görünür ama İstanbul
ve Ankara için öne sürülen söylemlerin tersi gerçekle-
şir, olur ya; İstanbul ve Ankara belediyeleri yine AKP’de
kalırsa... yerel seçimleri AKP mi kazanmış olacak?
Bu türden yüksekten atmalar bizde çabuk unutulur.
Lakin rakamlar kolay kolay unutulmuyor.
2004 yerel seçimlerinde AKP ile CHP arasındaki oy
farkı yüzde 17.
29 Mart’a kadar sorulacak soru bugün gündemde:
Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığıyla İstanbul’da CHP,
AKP ile arasındaki farkı kapatabilecek mi?
Altı ay içinde sağlam mantığı, belgeleri kullanmadaki
maharetiyle parti içi ve dışında bütün dikkatleri üzerinde
toplayan Kılıçdaroğlu’nun İstanbul belediye başkan-
lığı seçiminde CHP’ye önemli ölçüde renk katacağı-
na kuşku yok.
Ne ki Kılıçdaroğlu’nun AKP belediyesindeki kimi yol-
suzlukları saptama kadar kentin sorunlarıyla aynı öl-
çüde ilgilendiği ve bu sorunlara çare, çözüm ürettiği
söylenebilir mi?
Kılıçdaroğlu gerçekçi bir siyaset adamı. Bu soruya
bugün olumlu bir yanıt vermesi beklenemez.
Nitekim adaylığı kesinleştiğinden beri kent sorunlarına
çözüm yolları üzerinde değil; yine uzmanlaştığı alan-
da konuşuyor.
İstanbul AKP belediyesindeki yolsuzlukları seçim gü-
nüne dek gündemde tutacağını söylüyor.
Seçim sloganı da bu duruşuna koşut: “Durmak yok,
yola devam ediyorlar ama aslında ‘durmak yok, yolmaya
devam’”.
“Biz hırsızların üzerine gideceğiz” diyerek seçim kam-
panyasında üzerine düşen görevi açıklıyor.
Bu söylemlerin ardından gelen soru şu oluyor: Kı-
lıçdaroğlu’nun İstanbul belediyesindeki yolsuzlukları ka-
nıtlarsa, CHP’nin AKP ile arasındaki yüzde 17 oy far-
kını kapatması olası mıdır? Yoksa?
Halkımız yolsuzluklara duyarlı. Aynı zamanda gele-
cek yönetimin yaşam koşullarına olumlu neler getire-
ceğini hesaplamayacağı... seçmenin oyunu o güne ka-
dar yapılanlarla yeni dönemde yapılacakları vaat edi-
lenleri tartarak oy kullanmayacağı düşünülebilir mi?
Elbette hayır! Bu açıdan bakıldığında İstanbul’u, he-
le AKP’nin güçlü olduğu söylenen kent varoşlarını... çar-
şafla, türbanla fetheden... İstanbul’da seçimi mutlaka
kazanacaklarını ilan eden... AKP’den kopanların nehirler
gibi partiye aktığının kimi üye yazımlarıyla kanıtlandı-
ğını öne süren... İl Başkanı Gürsel Tekin belediye baş-
kanı adayı olmalıydı.
Madem ki İstanbul’u avcunun içi gibi biliyor. İstan-
bul’un sorunlarını kırk kişilik ilim bilim adamlarıyla na-
sıl çözümleyeceğini de bilen halkın kucakladığı bir yö-
netici ise ve...
Öyleyse neden Kılıçdaroğlu yerine aday olma ce-
saretini göstermedi?
Ama İstanbul kentini bırakacak değil Gürsel Tekin...
Parti de doğmamış çocuğa don biçti. Seçimi Kılıçda-
roğlu’na kazandırdı. Belediye meclisinde çoğunluğu ya-
kalayacakları varsayımıyla Gürsel Tekin’i de meclis baş-
kanlığına getiriverdi.
Seçim çalışmalarının yürütüleceği büroda Tekin’in
odası Kılıçdaroğlu’nun odasının hemen yanında.
Bu gelişmeler, bu görüntüler; seçimden önce de se-
çimden sonra da Kılıçdaroğlu’nun adeta İstanbul
benden sorulur mantığıyla hareket eden Gürsel Tekin’in
denetimine veriliyor gibi bir izlenimin doğmasına ne-
den oluyor.
Bu varsayımlar doğru mu yanlış mı; bekleyip göre-
ceğiz. ankcum@cumhuriyet.com.tr
27 OCAK 2009 SALISAYFA CUMHURİYET
16 HABERLERİN DEVAMI
İstanbul PB 16
Edirne PB 15
Kocaeli PB 20
Çanakkale PB 16
İzmir PB 18
Manisa PB 16
Aydın PB 17
Denizli PB 15
Zonguldak B 17
Sinop B 13
Samsun B 19
Trabzon Y 14
Giresun Y 15
Ankara B 11
Eskişehir B 10
Konya B 11
Sıvas K 3
Antalya PB 17
Adana PB 16
Mersin PB 16
Diyarbakır Y 8
Şanlıurfa B 12
Mardin B 9
Siirt Y 6
Hakkâri K 0
Van K 3
Kars K 1
Oslo B - 3
Helsinki B 2
Stockholm K 1
Londra Y 9
Amsterdam PB 3
Brüksel PB 3
Paris PB 6
Bonn PB 4
Münih PB - 2
Berlin PB 4
Budapeşte Y 7
Madrid Y 12
Viyana Y 4
Belgrad Y 11
Soyfa Y 14
Roma Y 12
Atina Y 18
Zürih B 5
Moskova K 1
Aşkabat B 13
Astana PB - 9
Taşkent B 16
Bakû PB 8
Bişkek PB 6
Tiflis PB 12
Kahire PB 21
Şam PB 18
Yurdun doğu kesimle-
ri ile zamanla batısı
çok bulutlu, Doğu Ka-
radeniz, Doğu Anado-
lu, Güneydoğu Ana-
dolu’nun doğusu ile
Sıvas, Kayseri, Yoz-
gat, Ordu ve Tokat
çevreleri yağışlı diğer
yerler parçalı bulutlu
geçecek. Hava sıcak-
lığında önemli bir de-
ğişiklik beklenmiyor.
1. KOŞU: F: Chi (2), P: Alize (1), PP: Cevriye Hanõm (3),
S: Black Blood (4). 2. KOŞU: F: Arpak (3), P: Küçük Ba-
rakbeyi (6), PP: Vartanlõ (9), S: Bakhaber (11). 3. KOŞU:
F: Miramis (3), P: Doğanhan (8), PP: Solare (10), S: Per-
han (4). 4. KOŞU: F: Ata Lira (14), P: Şaziyem (3), PP:
Kara Turaç (6), S: Win For Osman (9). 5. KOŞU: F: Arõ-
can (3), P: Batum (4), PP: Aldevran (1), S: Alimbalõm (2).
6. KOŞU: F: Coconut (6), P: Santa Eva (1), PP: Sabin (4),
S: Monjal (2). 7. KOŞU:
F: Yarasa (9), P: Karaku-
ruş (3), PP: Gülözkan (14),
S: Ferizade (5). 8. KOŞU:
F: Sadrazam (4), P: Fa-
tihçe (9), PP: Balaberk
(2), S: Nazarhan (5).
Beyaz ölüme hüzünlü törenTRABZON (Cumhuriyet) -
Zigana Dağõ’nda çõğ altõnda ka-
larak yaşamõnõ yitirenler için
Trabzon Valiliği önünde tören dü-
zenlendi.
Çõğ altõnda kalarak yaşamlarõ-
nõ yitiren Hüsniye Sarıbıyık’õn
cenazesi Kahramanmaraş, Ha-
san Ali İsaoğlu’nun cenazesi ise
ailesinin isteği üzerine Trab-
zon’un Arsin ilçesine gönderildi.
Erhan Terzi, Hüseyin Karaos-
manoğlu, Davut Akdeniz, Bur-
çak Sevim, Özlem Timurcuoğ-
lu, Gülhanım Piyale, Yasemin
Aktaş ve Dursun İnan için Trab-
zon Valiliği önünde düzenlenen
törene, Devlet Bakanõ Murat
Başesgioğlu, Bayõndõrlõk ve İskân
Bakanõ Faruk Nafiz Özak, Trab-
zon Valisi Nuri Okutan, Gü-
müşhane Valisi Enver Salihoğ-
lu, CHP Genel Başkan Yardõm-
cõsõ Cevdet Selvi, Trabzon mil-
letvekilleri, CHP’li Trabzon Be-
lediye Başkanõ Volkan Canali-
oğlu, ölenlerin yakõnlarõ ve yüz-
lerce yurttaş katõldõ. Cenazelerin
tören alanõna getirilmesi sõrasõn-
da, ölenlerin yakõnlarõ ağõtlar ya-
karak gözyaşõ döktüler.
Çõğ altõnda kalarak yaşamõnõ yi-
tiren 26 yaşõndaki inşaat mühen-
disi Burçak Sevim’in ablasõ,
“Burçak ölemezsin, bana bunu
yapamazsın. Neden yanında
yoktum, seni kurtaramadım”
diyerek gözyaşlarõna boğuldu.
Sevim’in annesi Gülser Sevim ile
kazada yaşamõnõ yitiren arkadaşõ
Özlem Timurcuoğlu’nun anne-
si Sündüz Timurcuoğlu birbir-
lerine sarõlarak ağladõlar. Timur-
cuoğlu, “Bugün benim düğün
günüm” diyerek kõzõnõn resmine
ve tabutuna sarõldõ. Karadeniz
Teknik Üniversitesi Yabancõ Dil-
ler Yüksekokulu’nda okutman
olarak görev yapan Erhan Ter-
zi’nin babasõ Kadir Terzi de tö-
rende ayakta durmakta zorluk
çekti. Terzi, oğlunun tabutunun
başõnda bir sandalyeye oturtuldu.
Terzi’nin eşi Figen Terzi, kuca-
ğõnda kõzõ Ilgın Terzi ile eşinin ta-
butunun başõnda gözyaşõ döktü.
Kõzõna, babasõnõn tabutunu gös-
teren Terzi, “Kızım bak, ba-
ban” diyerek ağladõ.
Devlet Bakanõ Başesgioğlu,
çõğ altõnda kalarak yaşamlarõnõ yi-
tirenler arasõnda öğrenci yetiştir-
miş öğretmenler, bilim adamlarõ,
binlerce kişiyi tedavi etmiş dok-
torlar bulunduğunu belirterek çok
büyük üzüntü yaşadõğõnõ söyledi.
Bayõndõrlõk ve İskân Bakanõ Fa-
ruk Özak da “Zigana Dağı’na çığ
düştü ama içimiz yandı” dedi.
Vali Okutan: Erdoğan
geldi, dağa gitmedim
Trabzon Valisi Nuri Okutan,
çõğ felaketinde 10 yakõn dostunu
kaybettiğini, üzüntüsünün çok
büyük olduğunu vurguladõ. Ekip-
le Zigana Dağõ’na kendisinin de
gitmeyi planladõğõnõ, ancak Baş-
bakan Tayyip Erdoğan’õn Trab-
zon’da olmasõ dolayõsõyla prog-
ramõnõ iptal ettiğini vurgulayan
Okutan, “Başbakanım progra-
mı olmasaydı ben de Ziga-
na’da olacaktım” dedi.
MUZAFFER ERGÖZ *
Trabzon’un Zigana Dağlarõ’nda
hayatõnõ kaybeden yurttaşlarõmõ-
zõn acõsõ “Bu kadar aciz miyiz”
sorusunu beraberinde getiriyor.
Ve ne yazõk ki, birçok spor bran-
şõnda olduğu gibi dağcõlõkta da
“Maalesef öyleyiz” diyenlerini-
zi duyuyorum.
Öncelikle bir dağcõlõk kulübü-
ne üye olan bu arkadaşlarõmõza
dağcõ demekten çok ‘dağ yürü-
yüşüne çıkmış amatör, hafta so-
nu dağ yürüyüşü yapanlar’ de-
mek çok daha doğru olur. Çünkü
dağcõlõk eğitimli ve donanõmlõ
kişi ya da kişilerin belli bir düzen
ve disiplin içinde donanõmlõ bir şe-
kilde zirveye tõrmanan kişiler
için kullanõlõr. Bu tõrmanõşlarda da
çõğa aşõrõ dikkat edilmelidir. Alp-
ler’de bir hafta sonu yüzlerce in-
san kayak ve dağcõlõk faaliyetle-
rini endüstriyel şekilde yapmak-
ta ve işletmeciler para kazan-
maktadõr. Oralarda bu endüstrinin
önemli bir dalõ çõğlar ve çõğlarla
mücadeledir. Yine bu endüstrinin
önemli bir bölümü de dağlarõn ka-
meralarla kontrolü ve çõğ düşen
alanlarõn işaretlenmesidir.
Hayatõnõ kaybeden vatandaşla-
rõmõz, Trabzon’daki festivale
katkõ olsun diye dağcõlõk kulübü
etkinlikleri içinde Zigana yürü-
yüşüne katõlmõşlardõr. Son gün-
lerde doğudaki güneşli hava ne-
deniyle gevşeyen dağlardaki kar-
larõn yaptõğõ kar balkonlarõnõn en
küçük bir seste bile koparak çõğa
dönüşmeleri sonucu sürüklenerek
hayatlarõnõ kaybetmişlerdir. Bu
vatandaşlarõmõzõn dağlardaki teh-
likelerden, çõğdan ve de diğer
olumsuzluklardan yana dene-
yimleri yoktu. Yaşanan kayõpla-
rõn en önemli nedeni buradaki
ciddi bilgi ve önlem eksikliğinden
kaynaklanmaktadõr.
Ne yapılabilirdi?
Peki, ne yapõlabilirdi? Dağlar
bu ülkenin topraklarõdõr. İnsan-
larõmõz, askerlerimiz, öğrencile-
rimiz vatanõn bu toprağõnda ya-
põlacak her türlü faaliyetin eğiti-
mini alarak büyümelidir. Oysa son
yõllarda özellikle dağlar nere-
deyse Türk halkõna kapatõlmõştõr.
Bugün Ağrõ Dağõ’na tõrmanmak
bürokratik nedenlerle neredeyse
imkânsõz hale gelmiştir. Trab-
zon’daki kar festivalinde dağ ve
kar kültürü dõşõnda her şey vardõ.
Dağlõk bir alan olan Karade-
niz’de ilkokullarda çocuklara dağ
kültürü ve dağcõlõk vererek onla-
rõ yaşadõklarõ yere uyumlu hale
getirebiliyor musunuz? Basõn bu
kazayõ haber verirken “Dağcılar
çığ altında kaldı” diyerek ciddi
bir haber travmasõna neden olu-
yor. Basõna bu konuda doğru bir
haber verebiliyor musunuz? İşte
bu elim kazanõn kazanõmlarõ bun-
lar olmalõdõr. Bunlar yapõlmalõdõr
ki bir daha insanlarõmõz ölmesin.
Eğer haberde “Dağcılar çığ al-
tında kaldı” derseniz dağ yürü-
yüşü yapmak isteyen amatörleri
uyarmõş olmaz, dağcõlarõ zan al-
tõnda bõrakmõş olursunuz. Gerçi
sayfalarõnõ futbola ayõran med-
yamõz bizi ne kadar dinler, o da
ayrõ bir mesele... İçimiz yanma-
ya devam edecek gibi...
* Uluslararası Dağcılık Antrenörü
Mert, evli ve çocuklu
kuaför E.P.B’yi defalarca
taciz ettikten sonra silah
zoruyla Ankara’dan İs-
tanbul’a kaçõrõp defalarca
tecavüz ediyor. Daha son-
ra kaçõp kurtulan kadõnõn
şikâyetiyle tutuklanan
Mert, 15 gün sonra hapis-
ten çõkõyor. Bu kez kadõ-
nõn kocasõ S.B, tecavüz-
cünün peşine düşüyor, onu
öldürmek istiyor; yakala-
nõyor ve adam öldürmeye
teşebbüsten sekiz ay hapis
yatõyor. Sonunda tecavü-
ze uğrayan kadõn teca-
vüzcünün peşine düşüyor
ve onu bir yerde kõstõrõp
yedi el kurşun sõkarak öl-
dürüyor ve teslim oluyor.
Teslim olurken söylediği
bir söz var: “Adalet yeri-
ni şimdi buldu.”
Kim bu kadõnõ suçlaya-
bilir ki, adaletin dengesi
bozulmuşsa her şey ola-
bilir, her şey.
İşte e-postada bir yaka-
rõ. Üç çocuğu üniversite-
de okuyan bir memur ba-
ba. Belli ki Özal’õn işini
bilen memurlarõndan de-
ğil, küçük oğlu için zo-
runlu olan bir dizüstü bil-
gisayar istiyor. Bunun için
çaresizce tanõdõğõ gazete
yazarlarõna mektup yazõp
bir dizüstü bilgisayar is-
teminde bulunuyor uta-
narak, sõkõlarak. Bu derin
çaresizliği hissedebiliyor
musunuz?
Ölüm gibi bir şey.
Geçenlerde mahallenin
sevgilisi, iki yaşõndaki be-
nim koyduğum adla İmaj
Derin’e bakarken şöyle
dediğimi anõmsõyorum:
“İyi ki vakti zamanında
çocuk doğurup büyüt-
müşüz.” Çünkü İmaj De-
rin’i annesi acayip giydi-
riyor. Ağõ düşük kot pan-
tolonlar, bol kazaklar, spor
ayakkabõlar, kafa da sõfõr
numara, kerataya çok da
yakõşõyor. Evet, şimdiler-
de kõz ve erkek çocuklar
için vitrinler baştan çõka-
rõcõ giysilerle, oyuncak-
larla dolu. Bizim zamanõ-
mõzda pek yoktu; biraz
diktirerek, biraz arkadaş
çocuklarõnõn eskileriyle
idare ediyorduk, ama şim-
di anne olduğunuzu dü-
şünün ve o gözalõcõ giysi-
leri, oyuncaklarõ alacak
paranõz yok! Bu, insanda
nasõl bir eziklik yaratõr
hiç düşündünüz mü? Ken-
diniz için her şeyden vaz-
geçebilirsiniz, ama çocu-
ğunuz için bu olanaksõz-
dõr. Bir de bütün bunlarõn
adaletsiz bir gelir dağõlõ-
mõndan kaynaklandõğõnõ
bilirseniz, işiniz zor... Za-
ten bu ülkede ve bu dün-
yada insanõn işi zor.
Not: Gizli bir mizah
duygusunun kitaplarõna,
yazõlarõna sindiği bir yeni
zamanlar dostu yazar, ga-
zeteci Orhan Duru’yu
yitirdik. Hepimizin başõ
sağ olsun; duydum ki,
Aşiyan’a gömülecekmiş.
Canõmõz ciğerimiz Onat
Kutlar’õmõzõn bulundu-
ğu yere... artõk kim bilir
nasõl kaynatõrlar...
KendiAdaletiniKendinYarat!
Baştarafı Arka Sayfada
‘Olgaç asker öldürmüş olamaz’
İstanbul Haber Servisi - Ergenekon so-
ruşturmasõ kapsamõnda gözaltõna alõnma-
sõnõn ardõndan tahliye edilen Prof. Yalçın
Küçük, silah arkadaşõ tiyatrocu Atilla Ol-
gaç’õn “Kıbrıs Barış Harekâtı’nda 10
Rum öldürdüm” sözlerinin gerçeği yan-
sõtmadõğõnõ, tanõk olarak gösterilebileceğini
söyledi.
Ergenekon davasõnda gözaltõna alõnan
emekli Orgeneraller Şener Eruygur ve
Hurşit Tolon’la aynõ cezaevinde kalan
Küçük, “Paşalar bu bir Cumhuriyet sa-
vaşıdır diyorlar. Bu nedenle moralleri
oldukça yüksek” diye konuştu. Ümit Sa-
yın’õn sağlõk durumunun endişe verici ol-
duğunu belirten Küçük, “Devlet, böyle-
sine uç bir bilim adamının sağlık du-
rumunu göz önüne almalı” diye konuştu.
İki cumhurbaşkanı adayı
Ergenekon davasõnõn kesintiye uğrama-
dan sürmesini istediğini belirten Küçük,
“Bu dava, bize iki cumhurbaşkanı ada-
yı kazandırdı. (Yargõtay Onursal Baş-
savcõsõ) Sabih Kanadoğlu ve (eski MGK
Genel Sekreteri emekli Orgeneral) Tuncer
Kõlõnç’ın davranışlarıyla cumhurbaş-
kanı olabileceklerini ortaya koyduklarını
söylüyorum. Abdullah Gül’ü halk seç-
memiştir. Bilgi kirliliği yapılarak ordu-
nun darbe yapması sağlanacakmış. Si-
lahlı Kuvvetlerimizin böyle bir niyetten
oldukça uzak olduğu böylece ortaya
çıktı” dedi.
Olgaç’õn “Kıbrıs Barış Harekâtı’nda
10 Rum öldürdüm” sözlerinin gerçeği
yansõtmadõğõnõ bildiğini anlatan Küçük,
şunlarõ söyledi: “Atilla Olgaç, silah ar-
kadaşımdır, Kıbrıs’ta beraber savaştık.
Atilla’nın Rumları öldürmüş olması
mümkün değil. Yunanistan’ın önde
gelen televizyonları ropörtaj için buraya
geliyor. Hepsine anlatıyorum, Olgaç’ın
anlattıkları gerçek olamaz.”
ALTILI GANYAN
3 14 3 6 9 4
8 3 1 3
10 6 4 14
4 9/11 2 5
15/5 2/6
Dağcõlõkta önlem de yok eğitim de
GÜDAK BAŞKANI ELEŞTİRDİ
‘Denetim yok,
ağõr ihmal var’
SEVİL ARINAN
ANKARA - Gazi Üniversitesi Dağcõlõk
Arama ve Kurtarma Merkezi (GÜDAK) Baş-
kanõ Prof. Dr. Suat Karaküçük, Gümüşha-
ne’deki Zigana Dağõ’nda çõğ düşmesi sonucu
10 kişinin yaşamõnõ yitirmesinde “ağır ih-
maller” olduğunu söyledi. Çõğ düşmesi ola-
yõnõn Türkiye’de sürekli tekrar eden bir du-
rum olduğunu belirten Karaküçük, “Türki-
ye’de denetimsizlik var ve artık profesyo-
nel olunması lazım. Doğayla şaka olmaz.
10 kişi gerçekten basit bir nedenden dolayı
öldü. Buradaki bütün sorumluluk Dağcılık
Federasyonu’na aittir” dedi.
Zigana Geçidi’nde düzenlenen Kõş Şenli-
ği’ne katõlan 10 kişinin çõğ düşmesi nedeniyle
yaşamõnõ yitirmesi, dikkatleri dağcõlõk sporu-
na çevirdi. GÜDAK Başkanõ Karaküçük,
Türkiye’deki denetimsizliğe dikkat çekerek,
tõrmanõş yapõlan karlõ alanlarda her zaman çõğ
düşme ihtimali olduğunu söyledi. Karaküçük,
“Dağa çıkan grubun, bölgede çığ düşme
riskini bilip önlem alması gerekiyordu.
Özellikle grup liderlerinin ön bilgi edinip
bir yol çizmesi lazımdı. Çünkü olayın ya-
şandığı yer küçük bir alan ve büyük bir
ağırlık binmiş. En basit dağcının bile bunu
bilmesi gerek. Bu yaşanan olayda ağır ih-
maller var. Son dönemde herkes bir grup
kuruyor, ardından da dağa çıkıyor” dedi.
‘Sorumluluktan kurtulamazlar’
Dağa çõkmadan önce günlük hava, çõğ düş-
me ihtimali olduğu zamanlarda ise 3 - 4 gün-
lük çõğ durumu bilgisi edinilmesi gerektiğini
belirten Karaküçük, kentin mülki amirleri,
Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü (GSİM) ile
jandarmanõn, yürüyüşlerle ilgili bilgilendiril-
mesi gerektiğini söyledi. Dağa çõkacak grup-
larõn ad, soyad ve çeşitli bilgilerinin yazõldõğõ
liste hazõrlanmasõnõn önemine dikkat çeken
Karaküçük, şöyle devam etti: “Olayın oldu-
ğu gün yetkililer, ‘Yürüyüşte hâlâ kaç kişi-
nin olduğu bilinmiyor’ gibi açıklamalar yap-
tı. Sormak istiyorum, ‘Yürüyüşe giden in-
sanlarõn sayõsõ ve isimleri nasõl bilinmez?’
Nedense Dağcılık Federasyonu ortada yok.
Sorumluluk Dağcılık Federasyonu’nun-
dur. Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığı ve
GSİM bu işleri, federasyon aracılığıyla ya-
pıyor. Yetkiyi federasyona verdiler diye
onlar da sorumluluktan kurtulamaz.”
Zigana’da ölenlerin yakõnlarõ Trabzon’daki cenaze töreninde ağõtlar yaktõ
Küçük, Kõbrõs’ta birlikte savaştõğõ silah arkadaşõnõ anlattõ
CHP İstanbul belediye başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul İl Başkanı Gür-
sel Tekin ve İTÜ Mimarlık Fakültesi Bina Bilgisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Alper
Ünlü, Beyoğlu’nda esnafı ziyaret etti, yurttaşlarla selamlaştı. Tünel’den İstiklal Cad-
desi boyunca yürüyerek yurttaşlarla görüşen Kılıçdaroğlu ve ekibi, İstanbul’un so-
runlarına ilişkin fikir alışverişinde bulundu. Özellikle gençler ve kadınlardan büyük
ilgi gören Kılıçdaroğlu “İstanbul’u dürüst anlayışla yöneteceğiz. Haramilerin saltanatını
yıkacağız” dedi. CHP Beyoğlu İlçe Teşkilatı’nı ziyaret eden Kılıçdaroğlu, Tekin ve Ün-
lü yerel seçim çalışmalarına ilişkin İlçe Başkanı Oğuz Ünver ile bir süre görüştü.
Kõlõçdaroğlu ve ekibinden Beyoğlu ziyareti
Haber Merkezi - Oxford Üniversitesi eski ta-
rih profesörü Rum Ronaldos Kaçaunis, 12 ya-
şõndayken Magosa’da yaşadõğõnõ ve Rumlarõn 32
Türk’ü öldürdüğü katliamõ gördüğünü kaydetti.
Kaçaunis, Rum Haravgi gazetesine verdiği
mülakatta, “Üç Yunan subayın aracına yapı-
lan saldırının intikamını almak isteyen bir
grup, Rum bölgesindeki bankalar ve dükkân-
lardan Türkleri topladı. Onları kapalı araçla-
ra doldurup kent dışında bir köyde ateşli si-
lahlarla öldürdüler ve toplu mezara gömdü-
ler. Bu olayın çok sayıda şahidi vardı. Mezar-
lar bulunamadı, suçluların kimlikleri belir-
lenmedi, yargılanmadılar. Bu katliam tartışıl-
madı bile” diye konuştu.
Öte yandan tiyatrocu Atilla Olgaç’õn “Kıbrıs
Barış Harekâtı’nda 10 Rum öldürdüm” sözle-
ri, Rum kesiminde de şüpheyle karşõlanmaya
başladõ. Politis gazetesinde yayõmlanan bir yazõ-
da, Olgaç’õn anlattõğõ hikâyenin “hayal ürünü
olabileceği” belirtildi. Gazete, “1974’te üç
Türk köyünün kadın-çocuk yakılması savaş
suçu değil miydi? Peki biz hangi katliamcıyı
yakaladık” diyerek özeleştiri de yaptõ.
Rum profesörden
katliam itirafõ