04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] SAYFA CUMHURİYET 11 EYLÜL 2008 PERŞEMBE 16 KÜLTÜR CMYB C M Y B Her yıl tanık olduğumuz türden bir koşuşturma daha geride kaldı. Üni- versite giriş sınavlarında başarı gös- teren gençlerimiz, bu yazı çıktığında girmeye hak kazandıkları fakülte ve bölümlere kayıtlarını yaptırmış, “üni- versiteli” olduklarını belgeleyen kim- lik kartlarını da almış olacaklar. Üniversitelerin açılmasına ise sa- dece birkaç gün kaldı. Bu yıl, bin- lerce gencimiz daha “üniversiteli” ol- du. Onlar, şimdi bunun haklı sevin- cini yaşamaktalar; çünkü hayatları- nın baharında çok önemsenen bir “kimlik” edindiler. Üstelik de bu bakımdan epey tuhaf bir ülkede, bu- nu başardılar. Tuhaf dememin nedenine gelince, bilindiği üzere, ülkemizde üniversi- teye girebilmek için liseyi bitirmiş ol- mak yetmiyor. Devletin “resmi” ve de vermekle görevli olduğu ortaöğre- nimin yanı sıra bir de dershane sü- recinden geçmek gerekiyor. Yani: “üniversiteli” olabilmek için, “resmi” eğitimin neredeyse başından itiba- ren, “özel” dershane eğitimini de ona paralel yürütmek gerekiyor. Hem de yıllardan beri. Yani devlet, bizde şöyle diyor: “Ey üniversitelere girmek isteyen gençler! Benim sizlere sun- duğum ortaöğretim, bunun için ye- terli değil! Onun için, zamanında davranın, dershane eğitimlerinizi de ihmal etmeyin!” Bu söylem, Türkiye Cumhuriye- ti’nin milli eğitim politikasının üni- versite gibi çok önemli bir noktada iflas ettiğini itiraf etmesinden başkaca bir anlam taşımaz. Peki dershaneler kapanmalı mı? Asla! O halde ne yap- mak gerekir? Bence, günün birinde devletin resmi ortaöğrenimini de dershaneler düzeyine çıkartmak ge- rekir! Evet, hal böyle. Bunu, gençleri- mizin üniversite eğitimi görebilmeleri için devletin ne gibi imkânlar hazır- ladığını hatırlatmak için belirtme ge- reğini duydum. Şimdi gelelim, bütün bu badirelerden sonra üniversiteye girme hakkını kazanan gençlerimizin “üniversiteli” kimliğini kazanmaları- na. Ve hemen, bir, daha doğrusu iki soru soralım. Birinci soru: Gençlerimize üniver- siteye girebilmenin koşullarını anla- tabilmek için harcadığımız çabanın yüzde birini, onlara şu girebilmek için onca çaba harcadıkları/harcaya- cakları ‘üniversite’nin ne olduğunu anlatmak, açıklamak için de harcıyor muyuz? Birinci sorunun alt-sorusu: Giriş sınavını başardıktan sonra, kayıt için kuyruklarda beklemekte olan gençlere “Üniversite nedir” di- ye sorsak, acaba ne gibi cevaplar alı- rız? Hemen belirteyim ki, bu, çok önemli, çünkü alacağımız cevaplar, bizim onlara ‘üniversite’ diye ne an- lattığımızı ortaya koyacaktır! İkinci soru: Gençlerimize ‘üniver- siteli’ olmanın ne demek olduğunu daha üniversitenin ilk gününden ye- terince anlatıyor muyuz? İkinci so- runun alt-sorusu: Üniversiteye baş- lamış bir gencimize “Sen üniversiteli misin” diye sorsak ve o da “Evet” de- se ve biz de “Peki nereden belli” di- ye sormayı sürdürsek, o genç de ce- vap olarak bize ‘üniversite öğrenci- si kimlik kartı’nı gösterse, bu ‘ceva- bı’ yeterli bulacak mıyız - tabii ki onun adına değil, fakat kendi adımıza! Evet, yeterli bulacak mıyız? Yıllardır ısrarla savunduğum bir gö- rüş var: Kavramları kullanma biçi- mimiz, genelde bütünüyle yanlış. Kavramları, bir defa sözcük dağar- cıklarımıza girdikten sonra içeriği artık hiç değişmeyen, bu yüzden de kuşaklar boyunca içeriklerini tartış- ma gereğini duymaksızın kullanabi- leceğimiz ‘birimler’ saymak eğili- mindeyiz. Bu yüzden, bir defa ‘bi- linmiş’ kavramları, ilk ‘bilinmiş’liğinin üzerinden ne kadar zaman geçmiş olursa olsun, ‘zaten biliyorum’ ya- nılsamasıyla eskitmek peşindeyiz. Hatta bazen de bir kavramı, ‘kendi- liğinden anlaşılıyor’ teranesiyle ve gerçekten bilip bilmediğimize bak- madan kullanmak merakındayız. Oysa örneğin ‘üniversite’ ve ‘üni- versiteli’, yeni baştan tartışmamız, dahası, belki de ilk defa ciddiyetle öğrenmemiz gereken kavramların başında geliyor. Yeni bir ‘akademik’ yıl başlarken, hiçbir zaman sadece sınıfta dersini verip çıkma ile sınırlı kalmamış, yak- laşık otuz yıllık bir üniversite hoca- lığının kazandırdığı deneyimlerle, buna katkıda bulunmak istiyorum. [email protected] ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Nasıl ‘Üniversiteli’ Olunur?(1) “AB’nin dışladığı çevre suçlusu çi- mento fabrikaları, Avrupa’nın da ge- reksinmesini karşılamak üzere Türki- ye’ye göz diktiler...” Başlangõçta “abartılı” sanõlan bu sözün ne denli “gerçek” olduğu günbegün ortaya çõkõyor. Yeni fabrika- larõn doğa ve kültür değerleri- ni barõndõran “imarsız” alan- larda, yani inşaatõn en az oldu- ğu yerlerde kurulmalarõ da amaçlarõnõn o yöreye hizmet ol- madõğõnõ gösteriyor. Örneğin, Kõrklareli’nde izin verilen çimento fabrikasõ, Trakya planlarõnda korunmasõ gerekli ta- rõmsal arazilerin tam ortasõnda! Yatağan’da gündeme gelen fab- rika, Termik Santral’a karşõ bir öl- çüde korunabilen ormanlõk alana göz dikmiş. Fethiye’nin Yeşilüzümlü yaylalarõnõ seçen çimento fabrikasõ ve kireç tesisle- ri de Yörük obalarõyla birlikte verimli zey- tinlikleri tehdit ediyor. Karacabey’de çimento fabrikasõ için çevre düzeni planõndaki tarõmsal arazi ka- rarõ değiştirildi. Giderek çoğalan bu örneklere şimdi de Osmaniye’deki antik “Kastabala” ken- tinin “tahsis” edildiği çimento fabrikasõ eklendi. Sözde uzmanlarca hazõrlanan “si- pariş” ÇED raporunda tarih yok sayõla- rak bilim adõna skandal yaşanõrken fab- rika arazisindeki 2000 yõllõk yerleşim iz- lerine rağmen aynen şu ifade yer alõyor: “Proje alanı ve yakın çevresinde ar- keolojik miras bulunmamaktadır...” PROF. ÇAMBEL’İN ÇAĞRISI Anadolu tarihinin “evrensel” değerdeki uygarlõk merkezlerinden kutsal “Hiera- polis-Kastabala” kentine çimento fab- rikasõ kurulmasõna ilk tepki- yi, yöredeki Hitit kültürünün ortaya çõkarõldõğõ Karatepe kazõlarõnõ 50 yõldõr yöneten Prof. Halet Çambel gös- terdi. Atatürk’ün isteğiyle yurtdõşõnda arkeoloji öğ- renimi gördükten sonra İstanbul Üniversitesi’nde- ki “prehistorya” bölümünü ülkeye ar- mağan eden 92 yaşõndaki Prof. Çambel, geçen ilkbaharda görevine gittiğinde Kastabala üzerindeki kara bulutlarõ da fark etti. Fabrikanõn antik kent üzerinde plan- landõğõnõ öğrenince başta kaymakamlõk, valilik ve bakanlõk olmak üzere kamu ku- rumlarõnõ ve bölgedeki sivil toplum ku- ruluşlarõnõ haberdar eden Prof. Çambel, ilgili tüm kesimlere “kültürel cinayetin önlenmesi” çağrõsõnda bulundu. OSMANİYE PLATFORMU Arkeoloji dünyamõzõn bu en birikimli hocasõndan yükselen “feryat” üzerine ha- rekete geçen Osmaniye ve Adana’daki du- yarlõ kuruluşlar, yaklaşõk 6 aydõr “ke- sintisiz” bir mücadele içindeler. Peyzaj Mimarlarõ Odasõ Adana Şubesi, yüzde 65 hissesi yabancõ sermayeye ait tarih düş- manõ fabrikayõ engellemeye kararlõ ol- duklarõnõ açõklayarak diyor ki: “Kasta- bala sahipsiz değil, Prof. Halet Çambel yalnız kalmayacak...” Aynõ süreçte “Çimento Fabrikasına Karşı Kastabala Forumu”nu oluşturan Osmaniye ve Adana’daki meslek odala- rõyla sivil kuruluşlar da bu örgütlenmeden rahatsõz olan çimento lobisi ve siyasetçiler hakkõnda şunlarõ söylüyorlar: “Onlar sanıyorlar ki, biz sussak me- sele kalmayacak. Halbuki biz sussak ta- rih susmayacak, tarih sussa hakikat susmayacak… Amanoslar’ın (Gavur- Nur Dağları’nın) kuzey eteklerinde bölgenin ayakta kalmış en güzel amfi tiyatrosunun da bulunduğu tarihi ve kültürel mirasımızın içine; Çukuro- va’nın Efes’i olmaya aday antik Kas- tabala üzerine çimento fabrikasını yapmak isteyenlere karşı kurduğu- muz mücadele platformu sonuna kadar direnecektir...” AYDINLARIN ÖNDERLİĞİ Yaşar Kemal’in de öncü desteğiyle oluşan platformun geçenlerde başlattõğõ imza kampanyasõ ise ülkemizin tanõnmõş aydõn ve bilim insanlarõnõn da katõlõmõy- la kõsa sürede binlerce tarih dostunu ku- caklayõverdi. Sinema yönetmenleri Zeki Ökten ve Sunar Kural Aytuna, sinema oyuncularõ Tarık Akan, Rutkay Aziz, Nur Sürer, Bülent Kayabaş, Menderes Samancılar, Çetin Öner, Taner Barlas, yazar ve mi- mar Aydın Boysan ve Ülkü Ayvaz’õn ya- nõ sõra ÇYDD Genel Başkanõ Prof. Dr. Türkan Saylan, sümerolog Dr. Muazzez İlmiye Çığ, Prof. Dr. Coşkun Özdemir, Prof. Dr. Aydın Aytuna, Prof. Dr. Gü- ven Arsebük ve Prof. Dr. Türkel Mini- baş gibi imzalarla desteklenen metinde özetle şunlar vurgulanõyor: “Hierapolis-Kastabala antik kentine çimento fabrikası kurmak insanlığın ortak kültürel mirasını yok etmektir. Fabrikanın yapılacağı yöre Ceyhan Nehri’nin suladığı tarım arazisidir; ve bir kuş cenneti barındıran doğal sit alanıdır. Çimento fabrikası yalnızca bir ar- keolojik kenti yok etmeyecek, doğaya ve insana geri dönüşümü mümkün ol- mayan zararlar verecek, tarımsal tah- ribata da neden olacaktır. Çoğunluğu vasıfsız olan yöre halkı da köyünde kurulan fabrikada istihdam edilemeyecektir. Tarım arazilerinin de çoraklaşmasıyla köylü daha da yok- sullaşacaktır...” DERS VERİCİ MAKALE Kastabala için başlattõğõ duyarlõlõk dal- gasõ giderek yaygõnlaşan Prof. Halet Çambel, kazõ yardõmcõsõ Doç. Dr. Murat Akman’la birlikte Arkeoloji ve Sanat der- gisinin Ağustos-2008 sayõsõnda bir de ma- kale yayõmladõ. Kastabala’nõn tarih öncesinden antik dö- nemlere uygarlõk ve kültür değerlerini “ders verircesine” anlatan makalede, bu eşsiz zenginliği umursamayan fabrika projesi için de şu bilgilere yer veriliyor: “Kesmeburun Köyü’ndeki 522.501, 50 m2’lik hazine arazisinde Universal Çimento Sanayi AŞ tarafından Os- maniye Entegre Çimento Fabrikası kurulmak istenmektedir. Fabrikanın yapılacağı alan üzerinde yapılan yüzey araştırmalarında, MÖ 1. ve MS 4-5 yy’a tarihlenen büyük binalara ait te- mel ve duvar kalıntıları, kaya mezar- ları, kayaların işlenmesi ile oluşmuş iz- lere rastlanmış ve alanın arkeolojik dol- gu niteliği saptanmıştır...” Bakalõm tarihimizi ve doğamõzõ koru- maktan başka bir amacõ olmayan bu “bilge haykırış”lar karşõsõnda hem “çev- reci”, hem de “muhafazakâr” Başba- kan’õn hükümeti ne karar verecek? Osmaniye ve Adana’daki sivil kuruluşlar antik kenti kurtarmak için seferberlik halindeler BU KALINTILAR ÇED RAPORUNDA YOK SAYILDI! Arkeoloji ve Sanat dergisi Ağustos-2008 sayısında Kastabala’yı kapak yaparak Prof. Halet Çambel ve Doç. Dr. Murat Akman’ın makalelerine geniş yer ayırdı. (1) Fabrika için hazırlanan “sipariş” ÇED raporunda antik kentin bu görkemli varlığı gizlenerek “Proje alanında arkeolojik miras yoktur” deniliyor. (2) Kastabala‘çimento’lanmayacak 2 1 Gaziantep Üniversitesi öğrenci kimliğimi kaybettim. Hükümsüzdür. ZAFER KEMER Ücretsiz vakõf kartõmõ, SSK’den aldõğõm heyet raporumu, nüfus cüzdamõ kaybettim. Hükümsüzdür. MAKSUT YAZICI Nüfus cüzdamõ kaybettim. Hükümsüzdür. BEŞİR EVREN Madem düştük kalkarız Yürüyüp koşarız yine Gecede yıldız saçıp Güneşlere katarız Aydınlanma ve Dayanışma Kahvaltısında Buluşuyoruz Konuşmacı Mahmut ÇELİK Konu 12 Eylül Askeri Darbesi Sivil ve Renkli Darbeler Tarih: 14 Eylül 2008 Pazar - Saat: 10.30 Yer: Antalya Gazeteciler Cemiyeti Lokali Atatürk Cad. Uçar İş Hanõ No. 11 Kat. 8 Kahvaltõ Ederi:10 YTL. Öğrenci:2 YTL İletişim: 0242 244 34 24 / 0532 401 71 62 / 0506 611 45 06 SEN GELMEZSEN ÇOK EKSİĞİZ www.addantalya.org www.cumokantalya.org Boğaziçi üniversitesi öğrenci kimliğimi kaybettm. Hükümsüzdür. MİNE YILDIRIM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle