23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 HAZİRAN 2008 PAZARTESİ 14 Istanbul HABERLERIN DEVAMI T U R K I Y E 22 Sinop 26 Adana PB 31 Edirne 23 Samsun Y 22 Mersin PB 29 Kocaeli Y 23 Trabzon Çanakkale Y izmir PB 23 Giresun 21 Diyarbakır PB 34 21 Şanlıurfa PB 34 28 Ankara 20 Mardin PB 31 Manisa Aydın PB 30 Eskişehir Y 24 Siirt PB 31 Denizli PB 31 Konya PB 27 Hakkâri PB 25 PB 31 Sıvas 20 Van PB 25 Zonguldak Y 21 Antalya B 31 Kars 23 Yurdun kuzey, iç ve doğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu; Mar- rnara, İç Anadolu'nun kuzey ve doğusu, Ka- radeniz, Doğu Anado- lu'nun kuzeyi ile Kah- ramanmaraş ve Malat- ya çevreleri sağanak ve gök gürültülü sağa- nak yağışlı, diğer yeıler parçalı ve az bulutlu geçecek. MERKEZLER Oslo Helsinki B B Stockholm B Londra PB Amsterdam Pl Brüksel Paris Bonn PB PB B 28 14 25 21 •?'?. 20 17 20 Berlin B 28 Moskova Budapeşte Y 23 Aşkabat Madrid PB 24 Astana Y Viyana Y 19 Taşkent Y Belgrad Y 21 Bakû Soyfa Y 21 Bişkek Roma Y 22 Tiflis Atina Münih PB 28 Zürih 25 Kahire 19 Şam PB 0Aç,k Parçalı bulutlu Slsli Bulutlu , Çok bulutlu Yağmuriu Kjılı Gök gürültülü Tehlikeli Gidişat... • Baştarafı 1. Sayfada Avrupa Insan Hakları Mahkemesi'nin kararları da l)iı yoldadır. Şimdi Türkiye'de AKP ik- tidarı, bu temel ilkeyi çiğne- ınek siyaseti güttüğünden, laik Türldye Cumhuriyeti'l ni titizlikle savunmayı benim- sctniş toplunısal ve kurumsal kesimlerle çatışmaya gir- miştir; süreç, daha derin bir hesaplaşnıanın göstergeleri- ni içermektedir. • Anayasa Mahkemesi'nin son aldığı karar, işte bu or- tamda laik Türkiye Cumhu- riyeti'nin var oluşunu koru- yan bir içerik taşıyor; ge- rekçesi açıklandığı zaman yüksek yargıçların hukuk nıantığı daha açık seçik or- taya konmuş olacaktır. Buna karşıbk AKP iktida- n yüzde 47 oramnda oy aldığı gerekçesiyle her şeyi yapabi- leceğini ileri sürmckte, top- iumıııı öteki yarısını dışla- makta, Anayasa Mahkeme- si'nin yetkilcrini aştığını vıır- gulamaktadır. Ortalık AKP'li medyanın da çığırtkanlığıyla birbirine girmiş; özellikle dinci ke- sinıde Anayasa Mahkeme- si'ne ve yüksek yargıçlara saldınlar, küfre dönüşen söy- lemlerle donanmıştır. Her şey çığırından çıknıak istidadını göstermektedir. İktidar vc dinci kesim bu gidişatın kendi amaçlarına hizmet edeceğini düşünü- yorlarsa yamlgı içindedirler. • AKP iktidarının yamlgısı nerede? Siyasal iktidar ile milli ege- menlik kavranılannı bir tut- nıak bilinısel bir yanlıştır; AKP bu iki kavramı birbiri- ne karıştırdığından her şeyi yapabileceği sanısı içindedir. Devletin milli egemenliği çeşitli kurumlarıyla güvence altına almış olduğu gerçeği- ni iktidar partisinin algıla- masında saymakla bitmez yararlar var. "Fırsat elimize geçti "llınılı İslaııı Devleti'ni kurmanın tam zamanıdır" diyerek ülkeyi bü- yük bir maccraya sürükle- mek bağışlanamaz bir hata- yı, hatta suçu yaratmakla eşanlamlıdır. Cumhuriyet HAVAOPERASYONU Zap Kampı vuruldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk Hava Kuvvet- leri'ne ait savaş uçaklan önce- ki akşam PKK'nin Kuzey Irak'taki Zap Kampı'nı vurdu. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde PKK te- rör örgütüne yönelik operas- yonlan tüm hızıyla sürerkcn savaş uçaklan da önceki ak- şam saat 22.30 sıralannda sı- nın geçerek Zap Kampı'nda belirlenen hedctc bomba yağ- dırdı. Bombardımanda hedef alınan bölgenin etkili bir şekil- de vurulduğu belirtildi. Genelkurmay Başkanlı- ğı'ndan yapılan açıklamada, "Irak'ın kuzeyinde Zap böl- gesinde tespit edilen PKK/Kongra Gel terör örgü- tüne ait bir hedef, Türk Hava Kuvvetleri savaş uçaklarınca, 7 Haziran 2008 geccsi saat 22.30'da icra edilen hava ha- rekâtı ile etkili olarak vıırul- muştur. Kamuoyuna saygı ile duyurulur" denildi. MADENCİLER bilir: özellikle ye- rin yüzlerce metre derinliğine, hatta bazen denizin de altına uzanan kö- mür damarlannda tavanın düzgün ve güvenli biçimde kazılmasını sağla- mak için "domuz damı" denen bir tertipten yararlanılır. özel yontul- muş direklerden, demiryolu tra- versleri ve profillerden oluşan, iyi tut- sun diye gerektikçe takoz kamalar- la sıkıştırılan bir düzenektir bu. Meclis Başkanı Sayın Köksal Toptan Zonguldaklı; değerli bir hu- kukçu olarak, hukukta ileri sürülecek kanıtların bir domuz damı gibi sağ- lam olması gerektiğini herhalde ka- bul edecektir. Keşke, bir dış gezi ön- cesine sıkıştırdığı şu son konuşma- yı yapmamış olsaydı. Zira, görkem- li makamına gölge düşüren bazı noktalar uç vermiş oldu o sözlerin- de. Birincisi, mahkeme kararından sonra, parti toplantısının ve Baş- bakan'la görüşmenin ardından ko- nuşması, ister istemez, Meclis Baş- AÇI MUMTAZ SOYSAL Domuz Damı kanı'ndan beklenenin aksine, onun partice kotarılmış görüşleri yansıttı- ğı izlenimini vermiştir. Ikincisi, karar konusundaki yoru- mu, mahkeme ile Meclis'i karşı kar- şıya getirmekteydi. Çünkü, mahke- menin haddini aştığı ve "usul" de- netimini aşıp "esas"a taştığı, yasa- manın yerine geçerek "yetki gaspı" alanına girdiği görüşü, iktidar çev- relerince ve onlara hizmet eden ba- zı hukukçularca ileri sürülen yanlış bir düşüncedir. Mahkeme, büyük ola- sılıkla "usu/"den hareket ederek, anayasada yapılmak istenen iki mad- de değişikliğini de, gerekçelerinde açıkça itiraf edildiği gibi "sıkmabaş yasağı"n\ kaldırıcı bir yasaya zemin hazırlama girişimi saymaktaydı. Yi- ne mahkemeye göre böyle bir giri- şim, daha önce Türkiye'deki yöne- timsel ve anayasal, hatta devletler üstü yargı organlarınca da laiklik il- kesini örseleyici niteliktedir. Mah- keme bu gerekçeyle sonuca var- mıştır herhalde. Dolayısıyla, sonuca bakıp hemen "yetkigaspı" ya da "yargı darbesi" gi- bi bir hükme sıçramak, hukuken yanlış olduğu gibi, siyaseten de devletin temel niteliklerini değiştir- meye yönelik bir "siyasal darbe" ni- yetinin belirtisi sayılacağı için parti- njn aleyhine de dönebilir. Uçüncüsü, ki burası Sayın Başkan açısından daha da önemli, böy- le bir anayasa değişikliğine kalkış- mak, aslında "önerilmesi dahi caiz ol- mayan" bir girişim sayılacağından başkanlıkça gündeme bile alınma- malıydı. Oturumların başlangıcında böyle bir tartışma yaşandığı da an- laşılıyor. Sayın Başkan'ın sözleri, bu açıdan, biraz "müdafaa-i nefs" ka- tegorisine girmiş olmuyor mu? "Senatolu yeni anayasa" önerisine gelince; onda da Anayasa Mahke- mesi gibi "çıkmaz" yollar yerine "bil- geler"den oluşmuş bir organ kurup hukuka ve topluma egemen inanç- lara uygunluğu öyle sağlamak yö- nünde partice tartışılmış bir niyet se- zileceği için, yine parti için hiç hoş ol- mayan suçlamalara varanlar çıka- caktır. Domuz damı ölçüsünde sağ- lam temellere oturtulmayan düşün- celerle oynamak, hele şu sırada, o düşüncelerin sahiplerine yarar değil zarar getirir. mumtazsoysal@gmail.com ÖDP GENEL BAŞKANI URAS: • Neoliberol devletler oluşturuluyor Istanbul Haber Servisi - Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Genel Baş- kanı ve Istanbul Milletvekili Ufuk Uras, ulus devletlerin, uluslararası si- yasetin baskısı ve söz konusu ülke ikti- darlannın da desteğiyle neoliberal dev- lctlere dönüştürüldüğünü söyledi. Uras, dün "Ufuk Uras Seçmen Koordinasyonu"nun Moda'daki Oyun Atölyesi'nde düzenlediği top- lantıda seçmenleriyle bir araya geldi. Uras, Türkiye'de siyasetin dengcleri- nin değiştiğini vc bu değişimin actığı yeni siyasi kulvaıiara önemli görevler düştüğünü söyledi. Uras, yeni siyasi kulvarı, "temsil edilcmeyenlerin, dışlanmışların, düzenin tüm mağ- durlarınm sorunlarının çözülmesi" olarak tanımladı. Bugünkü siyaset düzcnine karşı güçlü bir muhalefet oluşturmak zorunda olduklannı dile getiren Uras, "Siyaseti sivilleştirme- liyiz" dedi. Uras, uluslararası siyase- tin, ulus devletleri neoliberal devlet- lere dönüştürdüğünc dikkat çekti. 'Türk denıokrasisi sorunlu' Anayasa Mahkemesi'nin türban ka- ranna ilişkin dc değerlendirmelerde bulunan Uras, konuya ilişkin birbirine karşıt çeşitli yorumlar yapıldığını be- lirterck "Anayasa Mahkemesi kararı sonrası bazı kesimlcr AKP'yi vc iz- lediği siyaseti eleştiriyor, bazı kesim- ler de Anayasa Mahkemesi'ni. Biz ikisini de eleştirmek durumundayız. Çünkü yasama yargının gölgesine giriyorsa, Türkiye dcnıokrasisi so- runlu demektir" diye konuştu. Deprcmde özellikle eski yapılar zarar gördü. Binalardan kopan parçalar nedeniyle çok sayıda kişi yaralandı. (Fotoğraflar: AFP) Yunanistan'da deprem: 6.5 Merkez iissîi Mora Yanmadası olan depremde ilk belirlemelere göre 2 kişi öldü. Kızılay bölgeyeyardım malzemelerigönderdi MURATİLEM ATÎNA - Yunanistan merkez üssü Mora Yanmadası'ndaki An- dravida kcnti olan Richter ölçeğine göre 6.5 büyüklüğündeki dep- remle sarsıldı. Yerleşinı birimle- rindeki binalarda maddi hasara yol açan depremde 2 kişinin öldüğü, 126 kişinin yaralandığı bildirildi. Yunan basm-yayın organlan, tüm Yunanistan'da hissedilen, ancak Mora'daki Amaliada, Pir- gos, Patra ve Bartolomio kentle- rinde özellikle etkili olan sarsın- tının Pirgos kentinde bir kjlisenin yıkılmasına ve bir diğerinde cid- di maddi hasara yol açtığını, Pat- ras kentinde cski bir binanm çök- tüğünü ve bölgedeki köylerde özellikle eski yapılann ciddi hasar gördüğünü duyıu'dular. Kato Aha- ia bölgesinde evinin çatısırun çök- mesi sonucu bir kişinin öldüğü, bir kişinin de deprem sırasında kalp krizi geçirerek yaşamım yitirdiği bildirildi. Yunan medyası, bazı bi- nalardan kopan parçalann ve kı- nlan camlann yaralanmalara yol açtığını kaydctti. Halk sokaklara döküldü İlk depremi takip eden ve bü- yüklükleri 4.7'ye ulaşan artçı dep- remlerden endişe eden halkın yol- lara döküldügü bildirilirken olayın ardından çok sayıda arama-kur- tanna ekibi ve yardım malzeme- si bölgeye sevk edildi. Türk Kı- zılayı da depremin arduıdan ül- keye 2 TIR insani yardım malze- nıesi gönderdiğini açıkladı. Deprembilimci Gerasimos Pa- padopulos, sarsıntımn 10 kilo- metre derinlikte meydana gelme- si, yani yüzeye yakın olması ne- deniyle Yunanistan'ın büyük bö- lümünde hissedildiğini ve artçı sar- sıntılann bölgede şiddctle hisse- dileceğini açıkladı. Deprembi- limci Yorgos Stavrakakis de halka, "çok sayıda artçı deprem meydana geleceği, endişe cdil- memesi" çağnsında bulundu. 3 Haziran 08'de elliyi aşkın devlet ve hü- kümet başkanları ile 4 bin 800 delegenin ka- ^ ^ ^ tılmasıyla Dünya Gıda ve Tarım örgütü (FAO) tarafından Roma'da düzenlenen konferans, üç gün süren yoğun çalışmalardan sonra, ne yazık ki, bir kez daha düşkırıklığıyla sona er- miştir. Yoksul ülkelerin çöken tarımlarını ayağa kaldıracak, açlığın pençesinde kıvra- nan milyonlarca insanın derdine çare olacak 'Yeşil Devrim'e bağlanan umutlar, bugünkü başıbozuk dü- zenden büyük rantlar sağlayan kimi büyük devletlerin ve güçlü şirketlerinin direnci karşısında bir başka ba- hara olmasa bile, temmuz ayında Japonya'da top- lanacak 8 zengin ülkenin toplantısına kalmış görün- mektedir. Ama zirvede, açlığa acil yardım için yine de 4 milyar dolara yakın bir para sağlanmıştır. Bu- na karşılık açlığın uzun erimde üstesinden gelinme- si için her yıl 20 milyar dolara gereksinim vardır. Roma konferansının; Gıda, Tanm ve buna bağlı ola- rak da giderek tehlikeli boyutlara ulaşan açlık soru- nuna acil çözüm üretmekte başarısız olmasına kar- şın, en azından yakın gelecekte arz talep baskısı ya- nı sıra gıda fiyatlarındaki spekülatif artışlarla daha da dayanılmaz boyutlara ulaşması beklenen açlık ve pa- halı gıda krizini tüm çıplaklığı ile gözler önüne sermesi açısından son derecede yararlı olduğu söylenebilir. Konunun en yetkin uzmanları tarafından zirveye su- nulan raporlar, yukarıda sözü edilen karabasana ça- re bulunmasının sanıldığı kadar kolay olmadığını vur- gulamışlardır. Daha açık bir deyişle, Gıda ve Tarım- daki karadeliğin göstermelik yamalarla kapatılması olanaksızdır. Gezegen ölçeğinde bir 'YeşilDevrim'e bugün her zamankinden çok ihtiyaç vardır. Roma'da ıskalanan budur. ••• Gıda, tarım ve açlık krizinin temel nedenleri aslın- da kimse için sır değil. Ama önce gezegenin on yıl- lardan bu yana çaresizlik içinde debelenip durduğu çıkmazı ve yıkımlarını özetlemek gerekiyor. Birleşmiş Milletler eski Gıda Hakkt Raportörü Jean Ziegler'in (şimdi BM Insan Hakları Danışma Kurulu üyesi ve ün- DEGİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Roma'da Düş Kınıklığı» lü 'Utanç Imparatoriuğu'nun yazarı) zirve konusun- daki görüşlerine kulak verelim: "Zirve tam birfiyas- kodur. Inanılmazbirdüşkınklığıyaratmıştır. Bu, BM'nin geleceği için de endişe verici bir durumdur. Elliyi aş- kın devlet ve hükümet başkanı gıda fiyatlarındaki ar- tışlarla daha da tehlikeli boyutlara tırmanan açlığa ça- re üretmek için Roma'da bir araya gelmişlerdir. An- cak sonuç tek kelimeyle skandaldır. Özel çıkarlar bir kez daha kolektif çıkarlara galebe çalmıştır. O kadar ki, Roma'da alınan karariar dünyadaki açlıkla savaşacak yerde, tam tersine onu arttıracak niteliktedir. Aslın- da ben şu üç temel konuda karar alınmasını bekler- dim. Önce bioyakıt üretmek için gıdaların yakılması bütünüyle yasaklanmalıdır. Ikincisi gıda ve tarım maddelerinin fiyatlarının saptanması Borsa'dan alın- malı, üretici ülkelerin tüketici ülkelerie anlaşmalan doğ- rudan sağlanarak spekülatif kârlan ortadan kaldıran bir sistem benimsenmelidir. Uçüncüsü, Bretton Wo- ods kurumları, özellikle de Uluslararası Para Fonu (IMF), yoksul ülkelerde gıda üretimi sağlayan aile ta- rımlanna mutlak öncelik tanımalıdır." Zirvenin final bildirisinde FAO üyelerinin, 2015 yı- lına kadar açlığı yarısı kadar azaltacakları konusun- daki kararına ise Ziegler, deneyimlerine dayanarak, bunu pek mümkün görmüyor: "Bu yaptıkları tam bir ikiyüzlülük. Bu sonuca sözde 2000yılında ulaşacak- lardı. Oysa, o günden bugüne gezegendeki açların sayılan artmıştır. FAO'ya göre bugün 854 milyon in- san düpedüz açlık çekmekte, ya da açlık sınınnda ya- şamaktadır. Çok yakın gelecekte gıda maddelerindeki spekülatif artışların da katkılanyla açlara yüz milyon insan daha eklenecektir," Ziegler, sözünü sakınmıyor, krizin temel nedenle- rine de parmak basıyor: "Zirvenin başansız- ^^^ lığının ardında üç önemli öğe mevcut. Birin- cisi Birleşik Devletler ve müttefikleri Kanada ve Avustralya, konferansa katılmayarak zirveyi sabote etmişlerdir. Öte yanda çokuluslu bü- yük şirketler arasında yer alan on dev şirket, halen dünya temel gıdalannın yüzde 80'ini de- netlemektedir. Bunlar Kızılhaç kurumu ol- madıkları için de toplumun çıkarlan yerine kendi çı- karlannı gözetmektedirler. Üçüncü sorumlu ise dişe dokunur önerileryapmaktan kaçınan BM Genel Se- kreteri'dir." Yazımızı gıda ve tarımı çöken, halkı açlıkla sava- şan bir Afrikalı yöneticinin tecrübeye dayanan gö- rüşlerini aktararak noktalamak istiyoruz. İşte, Batı Af- rika üreticileri köylü örgütü Roppa'nın başkanı Se- negalli Ndiogou Fall'un değertendirmeleri: "Krizin ne- deni liberal politika sapkınlığıdır. Buna rağmen yine de dayatılmaktadır. Kimse küçük üreticilere saygı duy- mamaktadır. Oysa biz korunma ve adalet istiyoruz. Ama onlar sürekli aynı şarkıyı söylüyorlar; Doha an- laşmasını geliştirmek gerek diyorlar. Yani krizin da- ha da ağıriaşmasını istiyoriar. Temelyanlış ticaret ko- nusuyla ilgilidir. Pazarlanmız aşırı biçimde dışa açıl- mış, bu ise küçük işletmelerin sonunu getirmiştir. Po- litik nedenler de var tabii. Çünkü Afrikalı yöneticiler safbir biçimde dışa açılmayı kabul etmişler ve gıda- ya dönük üretim yapan küçük çiftçilerden yüz çevir- mişlerdir. Tüm olanaklannı dış satıma yönelik üretimler için seferber etmişlerdir. Oysa bizim önde gelen mis- yonumuz halkın karnını doyurmaktır. Son on yılda gir- diler, krediler, araştırma ve sübvansiyonlargibi aslında az olan kaynaklann tümü, pamuk gibi rant kültürle- rinin yoğun biçimde desteklenmesine hasredilmiş- lerdir. Bunda en büyük sorumluluk ise IMF ve Dün- ya Bankası tarafından dayatılan liberal politikalardır." Çok şükür bizim ülkemizin gıda, tarım, kuraklık, kıtlık, açlık gibi sorunları yok. Aksi halde yöneti- cilerimiz Roma'nın yolunu tutmak yerine oraya bu- raya 'iş gezileri' düzenlemeyi sanırız akıllarından bile geçirmezlerdi! GUNDEM MUSTAFA BALBAY • Baştarafı 1. Sayfada Isteklerinin yerine getirilmemesi halinde de rehin aldığı devlet değerlerini bir bir ortadan kaldırma teh- didini savuruyor. Bu savurma, biraz ne yapacağını bilememekten, biraz korkudan, daha çok da iktidar gücünü yitirmeme telaşı ve densizliğinden... AKP'nin 6 yıllık icraatına baktığımızda şu ikilem- de olduğunu görüyoruz: Devletin bütün olanaklannı sonuna kadar kendi- ne yontan ve devlete şiddetle muhalefet eden bir ik- tidar... Bir dönem YÖK'ten istediği kararı çıkaramayınca tümüyle yok saymaya girişmişti; şimdi de Anayasa Mahkemesi'nden istediği kararı çıkaramayınca, mahkemeyi sulandırma ve işlevsizleştirme arayışı içi- ne girdi. ••• AKP Meclis Kolları Başkanı Köksal Toptan'ın se- nato önerisine daha çok bu gözle bakmak gereki- yor. önerinin şu aşamada geçerlilik kazanması çok zor. öyle anlaşılıyor ki, cuma gece yansı Toptan'a ko- nuk giden Erdoğan şunu söyledi: "Neyap et, Anayasa Mahkemesi'ne cephe aç. ön- de sen görün. Biz birkaç gün daha olup bitenlere ba- kalım, ondan sonra ne yapacağımıza karar verelim." Toptan da kendisinden istenen işlevi yerine geti- rirken bir de "öneri" üretti, "senato" dedi. Toptan şöy- le düşünmüş olmalı: "Meclis çoğunluğu bizde... Senato kurulursa o da bizden olur. Meclis, Başbakanın istediği yasayı ya- par. Senato denetliyormuş gibiyapar. Işleryürür. Ana- yasa Mahkemesi'ne de gerek kalmaz." Mahkeme, türban kararını AKP'nin işine gelen şe- kilde verseydi ne olacaktı? Arkadaşlar yine çılgınlar gibi demeçler vereceklerdi, ama şu yönde: "Kimse önümüzde duramaz Yetki bizde, mühürbiz- de. Mahkeme de kabul etti. Türk milleti adına karar veren mahkeme, Türk milletinden en çok oy alan par- tinin icraatını onayladı..." ••• AKP Türkiye'yi yönetmiyor, hükmediyor derken bu- nu anlatmak istiyoruz... Kapatma davası dahil, artık ne tür karar çıkarsa çıksın, AKP'nin takınacağı radi- kal birtutum var... AKP iktidarı Türkiye'yi susturabilir, bataklığa sü- rükleyebilir ama, normalleştiremez. Korkarız devle- te hükmet.me gücünü de "kan davası"na benzer bir intikam d'uygusuyla kullanmak isteyecektir. Siyasi iklimi normalleştirebilecek makamlar da kri- zin tarafı oldu. örneğin, tarafsız bir Meclis Başkanı parti liderle- rini bir araya getirip yeni bir ufuk çizebilirdi. Toptan "üçüncü yol" tartışmasıyla bu şansını azaltmıştı, cu- martesi açıklamasıyla, bitirdi. örneğin, tüm siyasi yelpazenin saygı duyduğu bir cumhurbaşkanı gidişi yönlendirebilirdi. Gül, içinde bu- lunduğumuz krizlerin nedenleri arasında. Krizin par- çası olanlar, krizi çözebilir mi? Bu durumda ne olacak? Çok sıcak bir yaz geçireceğiz. AKP hem mazlum, hem saldırgan rolünü sürdürecek. Erken seçim ka- rarı alması zor. Bunun en önemli nedeni; milletve- killerinin iki yıl bu görevi yapmadan özlük haklarına kavuşamamış olması! Bütün bunlara karşın AKP'nin sahte kıyamet gü- rültüsüne de pabuç bırakmamak gerekiyor. Bunu da aşarız... Dağlar ne kadar yüksek olursa olsun, bir yani yol- dur! ankcum@cumhuriyet.com.tr 'Gökçek halk saglığı ile oynuyor' • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - DSP An- kara ll Başkanı Durak Karabulut, Kızılırmak suyunun tam kapasite verilmeye başlanmasıy- la birlikte halk sağlığı üzerindc ciddi bir tehdit oluşturacağını bildirerek Anakent Belediyesi Başkanı Melih Gökçek'i "Kızıhrmak suyu ko- nusunda yanlış bilgilendirerek halkın sağlığı ile oynamakla" suçladı. Gökçek'in Kızılırmak suyunu şebekeye kattıktan 22 gün sonra ka- muoyuna açıklamasınm suç teşkil ettiğini ifa- de eden Karabulut, yayımlanan raporlann da gerçeği yansıtmadiğını bildirdi. VEFAT Baromuzun 4744 sicil sayısına kayıtlı AVUKAT HALUK HALİT AKCÜN vefat etmiştir. Aziz meslektaşımızın cenazesi 09/06/2008 Pazartesi günü (bugün) Karacaahmet Camii'nde kılınacak öğie namazından sonra Karacaahmet Mezarlığı'nda ebedi istirahatgâhına defnedilecektir. Merhuma Tanrı'dan rahmet, kederli ailesine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz. İSTANBUL BAROSU BASKANLICI Nüfus Cüzdanımı Kaybettim. Hükümsüzdür. Mehmet YILDIZ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle