05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 HAZİRAN 2008 PAZARTESİ 10 J3J.S [email protected] Suriye: Uçurumla 'yapıcı b o n döneme kadar Suriye'yle her türlü teması kesmiş olan Fransa, Avrupa Birliği dönem başkanlığını devralmasınm arifesinde Şam'la normal ilişkilere geri dönme isteğinde. Bu hareketten rahatsız olan Washington ise Paris'ten konumundaki bu değişiklikle ilgili açıklama isteyeceğini duyurdu. ABDULLAH İSKENDER S uriye'nin -belki de Lübnan Başbakanı Refîk Hariri'nin Şubat 2005'te suikasta kurban gitmesinin ardından ilk defa- Irak'ta ya da Lübnan'da, Arap ülkeleriyle ilişkilerde ya da Iran'la arasındaki özel stratejik bağlannda benimsediği karşı koyma stratejisinin bir parçası olarak yürüttüğü "uçurum kenarı" politikasından uzaklaşmaya başladıği görülüyor. Bu dönemde Suriye, açıkça ve uygulamah olarak Irak, Lübnan ve Filistin topraklanndaki yerel araçları üzerinden kapsamh bir zıtlaşma politikası uygulamakta kararlıydı. Aynca uluslararası toplumla, özellikJe de güçlü Amerikan-Fransız ittifakıyla ve Arap ülkelerinin çoğuyla sözlü savaşa girmekteydi ve bu yüzden Araplann geçen martta yapılan Şam Zirvesi'nde temsili düşük seviyede kaldı. Suriye bir süredir ortak Arap politikasının tüm ana unsurlannı saf dışı bırakan ve bölgesel bir askeri çatışmaya doğru evrilen zıtlaşma politikasına bağlıhğıyla yalnız kalmış görünüyordu. Annapolls ve Lübnan'da siyasl krlz Ortadoğu banşı için geçen kasımda yapılan Annapolis Konferansı'ndan ve özellikle de General Mişel Süleyman'ın mayısta (Lübnan) curnhurbaşkanı seçilmesinden bu yana, Suriye, alevlenmeye hazır olan bölgesel konulardaki tavnnı yavaş ve belirsiz bir şekilde değiştiriyor. Suriye, Arap dünyasında ve uluslararası alanda benzeri görülmemiş bu diplomatik hareketlilik içinde yer almak amacıyla Annapolis'ten beri Arap banş inisiyatifinin de önerdiği üzere ana akımın benimsediği banşçıl yolu izleyeceğini ifade ediyor. Konferanstaki küçük çaplı katıhmıyla Filistin-tsrail anlaşmasmın Amerikan himayesinde ilerlemesine itiraz etmeyeceğinin sinyalini verdi. Ardından, Türkiye'nin arabuluculuğunda Suriye ve îsrail arasında yürütülen dolaylı görüşmelerin başlaması, Şam'ın Israü'le banş konusunda manevralara başvurmadığını gösterdi. Lübnan'da cumhurbaşkanının seçilmesiyle 1 Suriye, "sedirler ülkesindeki" siyasi boşluğa son verilmesi ve iç sorunlarda kurumlann üzerine düşeni yapmalanna izin verilmesi için Lübnanh, Arap ve uluslararası toplum çağnlanna yanıt vermiş oluyordu. Hiç kimse Suriye'nin "uçurum kenarı" politikasına kesin bir son verme teklifini riske atamasa da Suriye'nin bu yeni yaklaşımının ne kadar ilerleyeceğini tahmin etmek halen güç. özellikle, bu politikanın devam edeceğini doğrulamasına ve -eğer varsa- bu değişimin karşı tarafin davranışlanndaki değişimden kaynaklandığına işaret etmesine rağmen Şam yönetimi hâlâ bu yaklaşımla ilgili yeni bir tavır ortaya koymamışken. Suriye'nin bu "yeni" konumundaki belirsizlik, muhtemelen önümüzdeki dönemde hareket yeteneğini ve esnekliğini koruması amacıyla varhğını koruyor. Benzer olarak bu belirsizlik durumu, Suriye'nin diplomatik ataklığıyla uyumlu olarak, Şam'da karar verme süreçlerindeki değişikliklere bağlı olarak da korunuyor. Bu bağlamda en azından Suriye için, Devlet Başkanı Beşar Esad'ın ancak Arap sorunlannın çözümü için eylem çağnsınm yapıldığı Arap zirvesinde kendi çapında başkanlık yaptığı sürece, bazı Arap başkentlerinde ağırlanacak olması önemlidir. Tüm bunlar, Devlet Başkam Esad'ın yabancı ülkelere yaptığı ve Suriye diplomasisinin kendi önemini vurgulamak üzere tüm çabasını ortaya koyduğu gezinin öncesine rastladı. Washington'ın hâlâ Suriye'yi kuşatma altında tutmaya çalıştığı bir dönemde, her ne kadar gelecek ay yapılacak Akdeniz Birliği Zirvesi'nin gölgesinde kalmış olsa da Paris'teki Fransa-Suriye zirvesi için sakin bir şekilde yürütülen hazırlıklar devam ediyor. Son döneme kadar Suriye'yle her türlü teması kesmiş olan Fransa, Avrupa Birliği dönem başkanlığını devralmasınm arifesinde Şam'la normal ilişkilere geri dönme isteğinde. Bu hareketten rahatsız olan Washington ise Paris'ten konumundaki bu değişiklikle ilgili açıklama isteyeceğini duyurdu. Beşar Esad Yanıt bekleyen sorular Suriye'nin etrafindaki diplomatik kuşatma kınlmış durumda. Yine de temel sorunlar henüz yanıt bulmuş değil. ABD'de başkanlık döneminin sona ermek üzere olduğu ve Ehud Olmert hükümetinin yaşadığı istikrarsızlık düşünüldüğünde Israil'le görüşmeler ne kadar devam edecek? Şam, Filistin'de iç diyalog sağlanmasmı teşvik etmeyi ne kadar sürdürecek? Filistinli müttefiklerine bu diyaloğu sürdürmek için gerekli ödünleri vermeleri için baskı yapacak mı? Şam yönetimi Lübnan'daki iç banşla ilgili endişelerini ve bu ülkeyle ilişkileri normalleştirmeye yönelik ilgisini ne kadar daha eyleme dökecek? Lübnan'daki müttefikleriyle ilişkilerini bu yönde kullanacak mı? Büyük ihtimalle, bu sorulara yanıt verme konusunda yaşanan belirsizlik, bu konulardaki tavır değişikliğinden çok, yeni bir yaklaşımm parçası. Belirsizlik, Suriye'nin dayatılan kuşatmayı kısmen kırmasına yarayan "kapıyı arahk bırakma" politikası açısmdan bir gereklilik. Ingilizceden çeviren: MerveArkan (ElHayatgazetesi, Londra, 11 Haziran) Şam 'ın, dayatdan kuşatmayı kısmen kımıası için "belirsizlik" üzerine kurulu birpoütika izlentesişart Avrupalı hayalcilere uyan çağnsı HERFRIED MÜNKLER m Irlanda'nın "hayır"ı ile birlikte bir Avrupa hayali de tuzla buz oldu. Anlaşılan Avrupalılar çok fazla hayal görüyor ama bu hayalleri gerçekleştirmek için pek az kararlıhk gösteriyor. Avrupa, daha çok demokratikleşme yolunda topallayarak ilerleyecektir. Irlanda bir kez daha gösterdi: Tek tek devletlerin halklan, kolay hesaba gelmez oy sahipleridir, bunlan tavizlere ve değiş tokuş yapılanna bağlamak mümkün olmaz. Halk sonuçta ne isterse onu yapar. Kuzey Amerlka yolu mümkün değil Klasik demokrasi kurarm, demokratik bir cumhuriyetin sadece küçük alanlardaki yapılarda ve fazla büyük olmayan nüfuslarla mümkün olduğundan Daha küçük bir AB JÜRGEN ELSjSSER A lmanya'daki siyaset sınıfında, trlanda'nm AB Anlaşması'na "hayır" demesinden sonra tutulacak yola dair iki çizgi var. Alman Başbakanı ve partisi CDU, belli bir yönelimden yanadır: Kapa gözlerini yürü, diğer ülkelerden gelecek onaylarla birlikte ilerle ve lrlandalıların da satın ahnmayı veya baskı altmda tutulmayı kabul etmesi umuduyla yaşa. Diğer yönelimi, Almanya'nın SPD'li Dışişleri Bakam Frank-Walter Steinmeier ve Bavyeralı Hıristiyan Demokratlann partisi CSU'nun başkanı Envin Huber temsil ediyor. Her ikisi de Irlandalılann bu demokratik oylamasından sonuçlar çıkarma çağnsında bulunmuştur. Ikl ayrt hızda Avrupa' CSU için çözüm, Türkiye'yle müzakerelerin kesilmesidir. Çünkü Huber'e göre, "AB daha bugünden hareket yeteneğinin ınstıyan Demokratlar için çözüm, Türkiye'yle müzakerelerin kesilmesidir. sınurlarına ulaşmış durumdadır". SPD'nin umut adamı Frank-Walter Steinmeier, Irlanda'yı "bir süre için" AB dışında tutmaktan yana görüş belirtti. Bundan, "iki ayrı hızda Avrupa" çıkarmak mümkün: Kapaiı bir çekirdek ile bunun Dublin, Prag ve başka yerlerdeki uydulan. Fakat Steinmeier ve Huber'den o eski çağ Almanlanna özgü küstahlık çekip alınırsa, önerilerinin makul bir özü olduğu da ortaya çıkmaktadır. 6 veya 9 devleti içeren, ekonomik ve politik olarak birbiriyle uyumlu küçük bir AB, sürekli doğuya ve Şark'a doğru yola koyulan, dolayısıyla hesaba gelmez maliyetler ve askeri risklerle ilerleyen bir AB imparatorluğuna tercih edilebilir. trlanda da böylece îsviçre ve Avusturya ile beraber, tarafsız serbest ticaret bölgesi EFTA'yı yeniden canlandınr. Almancadan çeviren: Osman Çutsay (Neues Deutschland, Almanya, 20Haziran) hareket ediyordu. Aslmda bu kuram, ABD'nin kurulmasıyla çürütülmüştü. Ama orada da federasyon anayasası üzerine köklü tartışmalara ihtiyaç duyulmuştu. Üstelik federal devlet, kendini doğu kıyısmdaki devletlerle (eyaletlerle) smırlamıştı. Vahşi Batı, o zamanlar bomboştu ve o boş bölgede oluşan devletler, merkezi federal devlete daha sonra ve onun koşullanyla katıldılar. Şu da unutulmasın: Güney, aynlmak istediğinde, acımasız bir savaşla itaate zorlanmıştı. Avrupa'nın bu Kuzey Amerika yolunu yinelemesi mümkün olmayacaktır. Eğer Fransa ve Hollanda gibi Avrupa'mn kurucu üyeleri ile îrlanda gibi ekonomik refaha ulaşarak bu işten kârlı çıkanlar bile referandum firsatuıı Avrupa'dan hıncmı almak için kullanırsa, daha çok demokratikleşmeye pek fazla önem verilmeyecektir. Bu, başlı başına bir tehlike. Seçenek, güçlü bir merkez oluşturma amacıyla AB'ye olan bağlann birbirinden farklı derecelerine oynamaktan geçmektedir. Bu merkezden ne kadar uzaklaşılırsa, o kadar çok referandum yapılabilir. Zira böylesi referandumlann sonucu, AB için hayati bir önem taşımamaktadır. Ama eğer bu merkez uygun bir çekim gücü geliştirirse, diğerleri de kapmm önünde toplanacak ve içeri alınmak için can atacaktır. Bu içeri alınma ise ancak merkezin koşullannda mümkün olabilir, tıpkı ABD'de bir zamanlar olduğu gibi. Avrupa, rüyasından uyanırsa, bu yolu tutacaktır. Almancadan çeviren: Osman Çutsay (Frankfitrter Rundschau, Almanya, 19 Haziran) DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Uünya Miraşr Tanım Alanlarının Korunması Üzerine../ AKP iktidarının bir soruna çözüm üretmeye çalışırken çoğu kez, yeni soaınlar yaratmak gi- bi bir alışkanlığı var. örnekleri çok. Onlarca iş- çinin hayatına mal olan Tuzla tersaneleri sorunu bunlardan birisi, en yenisi. Tuzla tersanelerinin, Yalova'da yapımı süren, çalışma koşulları ve iş- çi güvenliği açısmdan çok daha elverişli oldu- ğu savlanan tersaneye kaydırılması, sözü edi- len sorunu çözerken sorun yaratan çözümler arasında. Geniş bir alanı kapsayan Yalova tersanesinin kısa erimde bitişiğinde yer alan 'altın değerin- deki' tanm alanını yok edeceğinden endişe edi- liyor. Köylüler şimdiden bu konudaki endişele- rini dile getirmişlerdir. Sorun çözerken sorun ya- ratma sendromunu nükleer enerji santralları, yol genişletme kaygısı ya da turizme destek için ağaç ve orman kıyımı gibi örneklerde görmek olası. Yalova köylülerinin karşı karşıya oldukla- n tehlike buzdağının yüzeydeki görüntüsüdür sa- dece. Asıl kitlenin boyutlan henüz saptanmış de- ğildir. Saptandığında tehlikenin boyutlan daha iyi anlaşılacak ve ükemizin çok sayıda ülke gi- bi tanma elverişli topraklannın ne denli korumasız bırakıldığı ortaya çıkacaktır. Yalova köylülerinin tarım alanlannın yok ola- cağı endişesi aslında salt onların ve ülkemizin değil tüm gezegenin üstesinden gelmeye çalıştığı çok ciddi küresel bir sorunun parçası, açlığa ve kıtlığa davetiye çıkarma anlamına gelen tarım alanlarının giderek küçülmesi sorunudur. "Gezegenin 2050'de 9 milyara ulaşması bek- lenen nüfusunu beslemek için ekilebilir tanm alan- ları büyük bir hızla küçülmektedir. Yenilenmesi olanaksız bu dünya mirasının en kısa sürede aci- len korunması gerekmektedir." Bu sözler Fran- sa'nın Aix-en-Provence'deki Paul Cezanne Üniversitesi geochimie (geokimya-yerkabuğu- nun kimyasal bileşimini inceleyen bilim dalı) pro- fesörü Daniel Nahon'a ait. Yer kabuğunun kı- rılganlığının önde gelen uzmanlarından biri sa- yılan Daniel Nahon bu konuda alarm çanları çal- maktadır. "Toprak daha fazlasını kaldırmıyor. Uçurumun kenarına gelinmiştir. Eğer bu sürer- se açlık kapıdadır. Sanayinin havayı kirletmesi, yüksek dozda tanm ilaçlan, gemi azıya almış çar- pık kentleşme, erozyon, orman kıyımı, denetimsiz sulama gezegenin tanma elverişli topraklannın üçte birini en olumsuz şekliyle etkilemektedir. Bu konuda insan başına düşen oran ise 'tılsımlı de- ri' gibi giderek küçülmektedir. Oysa 2050yılına kadar 9 milyara ulaşacak nüfusu beslemek için tanmsal üretimin bir katı artması gerekmektedir." • • • Geokimyacı Profesör Daniel Nahon'la söz ko- nusu söyleşiyi gerçekleştiren Le Monde yazarı Christian Gallus'a göre (1) bu önemli soruna ge- reken ilginin gösterilmemesi karşısında Profe- sör Nahon 'Toprağın Tükenişi; XXI. Yüzyılın Sorunu' adlı eserinde (Odile Jacob Yayınevi) "In- sanoğluna avlanma ve toplama evresinden eki- lebilir toprak ve tanma geçmek için binlerce yı- lın gerektiğini anımsatmaktadır". Zengin, yoksul, gelişmekte olan ülkeler dahil toprağın yıpranması gezegenin hemen her böl- gesi için geçerlidir. Çin ve Hindistan'ın bazı böl- geleri erozyon ve hava kirliliği sorunlarıyla kar- şı karşıyadır. Brezilya'da Amazon ormanlanndan kazanılan topraklar giderek verimsizleşmekte- dir. Kalkınma için araştırma enstitüsü (IRD) bünyesinde yer alan birimin direktörü Christi- an Valentin'e göre söz konusu verim kaybı özel- likle Sahel'in az verimli kumlu ve rüzgâr eroz- yonuna hassas bölgelerinin topraklarında gö- rülmektedir. Bu eğilimi tersine çevirme çabala- rı yok değil? örneğin Burkina Faso'da bir avuç köylü geleneksel tanm tekniklerini kullanarak ve- rimsizliğin önünü kesmeyi başarmıştır. Ama toprağın dengesini bulması için daha fazlası ge- rekmektedir. Bu konuda çaba göstermesi ge- reken ülkeler arasında Fransa da yer almakta- dır. örneğin Fransa'da sadece kentleşme, yol- lar ve yapılaşma her yıl 60 bin hektar verimli ta- rım alanının ortadan kalkmasına yol açmakta- dır. Bu ulusal tarım enstitüsü Infosol'a göre on yılda bir Fransız eyaletinin yok olması anlamı- na gelmektedir. Buna eğimli bir alanda sert bir yağmurun 50 ton toprağı alıp götüren erozyon kayıplarının da eklenmesi gerekmektedir. Toprağın korunması, tarım alanlarının küçül- mesi gibi konuların ülkemizde misliyle var ol- duğundan kuşku yok. 'Benim sadıkyârim kara topraktır' diyerek toprağa övgüler yağdıran Âşık Veysel'in Türkiye'sinde toprak, ne yazık ki, korumasızdır. Bu konuda Avrupa Birliği ciddi ön- lemler almıştır. AB, toprağın korunması için bir dizi krtter saptamıştır. Fransa, 2000 bölgede top- rağın korunması ve kalitesinin denetlenmesi için geniş bir ağ kurmuştur. Çalışma toprağın kali- tesinin haritasının çıkarılmasıyla tamamlanmış olacaktır. Bu arada konuyla ilgili FAO kaynaklı bazı bil- gileri de aktaralım: "Gezegenin 13.5 milyon hektarlık tanm alanının yüzde 22'si (3 milyon hek- tar) tanma elverişlidir. Bunun bugün yaklaşıkya- nsı kullanılmaktadır. Son on yılda 50 milyon hek- tarlık tarım alanı tuzlanma nedeniyle tanma ka- palı duruma gelmiştir. llıman iklim bölgelerindeki tanm alanlarına yılda ortalama hektar başına 0.5 ila 20 ton erozyon kaybı isabet etmektedir." (1) Le Monde, 22-23 Haziran 08, Christian Galus. YALOVA İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN TAŞEVMAZIN SATIŞ İLANI DosyaNo: 2007/1807 Bir borçtan dolayı satılmasına karar verilen TAPU KAYD1: Yalova ili, Merkez ilçe Bahçelievler mahallesi 370 ada, 141 parsel sayılı 744.06 m2 yüzölçümlü, arsa vasıflı ana gayrimenkulün 50/1000 hissesi İMAR DURUMU: Yalova Belediye Başkanlığf nın 11.04.2008 tarihli yazısında; taşınmazın 1/1000 ölçekli uygulama imar planında Aynk nizam 4 kat konut alanı imar durumlu olduğu bildirilmiştir. TAŞINMAZIN HALİHAZ1R DURUMU: Yalova ili, Merkez ilçe, Bahçelievler mahallesi Fatih caddesi öğretmen sokak Torpi Apt. no: 9 adresindeki taşınmaz bodrum kat zemin kat ve normal kattan ibaret 2 katlı bina bulunmakta olup, zemin katta 3 bağımsız bölüm normal katta ise 4 bağımsız bölürn bulunduğu binaya dışarıdan bakıldığından pencere doğramalannın pvc doğrama/çift cam olduğu ve doğalgaz bağlanmış olduğu görülmüştür. Binaya 2001 yıhn- da inşaat ruhsatı alınmış olduğu ve toplam inşaat alanının 948.00 m2 olduğu öğrenilmiştir. Taşınmaz il merkezine yakın sokak cepheli köşe başı parsel konumlu denize yakın sosyal donatılarak yakın altyapısı mevcut belediye hizmetlerinden faydalanır durumda, ulaşımı kolay bir mevkide olup, üzerinde bina betonarme karkas yapı tarzlı 1998 deprem yönetmeliğine göre yapılmıştır. Muhammen Değeri: 51.591,30 YTL Satış Şartlan: 1- Satış 15.09.2008Pazartesi günü 13.00-13.10 saatleri arasında Yalova icra Müdürlüğu'nde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artınnada tah- min edilen kıymetin % 60'ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflannı geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla 25.09.2008Perşembe aynı saate ve aynı yerde ikinci artırmaya çıkanlacaktır. Bu artırmada da malın tahmin edilen kıymetinin % 40'ını bulması ve rüçhanlı alacaklıların alacağını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. 2 - Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin % 20'si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mek- tubu vermeleri lâzımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere suıc vcrilebilir. Tellaliye resmi, damga vergisi, K.DV ve tapu alım satım harç ve giderleri alıcıya aittir. Aynından doğan birikmiş vergi borçlannın olması halinde satış bedelinden ödenir. Tahliye ve tes- lim giderleri ihale alıcısına aittir. 3 - lpotek sahibi alacaklılaıla diğer ilgililerin (*) bu taşınmaz üzerindeki haklannı özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile 15 gün içinde dairemize bildirmeleri gerekir;aksi taktirde haklannı tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaş- madan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenınezse İcra ve lflas Kanunun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktanve %10 faizden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edi- lecektir. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için daire açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacaklan, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarda yazılı dosya numarasıyle Müdürlüğümüze başvurmalan ile satış ilanın ilanın lebliğ edilemeyen alakadarlara llK.127.Md.göre tebliğ yerine kâimolacağı ilan olunur. 17.06.2008 (llKm.126) (*) llgililer tabirine irtifakhakkı sahipleri de dahildir. Basm: 36300
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle