29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 HAZİRAN 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ[email protected] 13 Eski Bakan Söylemez, Türkiye'de işsizlik büyüyor, şirketler kapanıyor, dış ticaret açığı rekor kınyor' dedi Bu kriz değil de ne?ANKARA (AÎNKA) - Eski Devlet Bakanı Ufuk Söylemez, Türkiye'nin reel bir kriz içerisinde olduğunu belirterek "Tür- kiye üretemiyor, imalat yerine ithalatı tercih ediyor. KO- Bl'ler kapanıyor, otomatik olarak işsizlik büyüyor. Bu be- raberinde yoksullaşmayı getiriyor, daha çok borçlanıyo- ruz. Aynı zamanda ithalat nedeniyle dış ticaret açığımız re- kor kınyor. Yüksek cari açıklar veriyoruz. Bu kriz değil de ne kriz bilmiyorum" diye konuştu. Söylemez, özellikle eylül ayından itibaren ekonomide ya- şanan dalgalanmaların daha sert olacağma dikkat çekerek dö- viz kurları seviyesinde de kaçmılmaz olan düzeltmenin, son- bahardan itibaren kendini göstereceğini söyledi. Londra kay- nakh Arap kökenli sıcak paranın AKP'yi yüzdürmeye çalış- tığını ifade eden Söylemez, "Eğer AKP davası kapatmay- la sonuçlanırsa AKP'nin bunları ikna edecek etkisi ve gü- cü de kalmayacak. Bana göre Türkiye'de dış kaynaklı ya- şanan sahte cennet ve bahar yine dış kaynaklı gelişmelerle • Ufuk Söylemez, fınansal piyasalann kontrolsüz ve ölçüsüz büyüdüğünü belirterek özellikle eylülde ekonomide yaşanan dalgalanmaların daha sert olacağını söyledi. çok sıkıntılı bir hal alacak. Bundan endişe ediyorum" şek- linde konuştu. Söylemez, dünyada yaşanan fınansal krizirı öncekilerden fark- lı olduğunu kaydetti. Finansal piyasalann kontrolsüz, denetimsiz ve ölçüsüz büyüdüğünü dile getiren Söylemez, "Reyting ve sigorta şirketleri de bunlara hak etmedikleri bir biçimde destek vererek kfiğıttan yaratılan, patlaması kaçuulmaz olan bir balonu yıllardır dünyanın gözü önünde büyüttüler" de- di. Söylemez, "önümüzde yaklaştığından endişe ettiğimiz bir tran-ABD-lsrail kavgasına bölgemiz gebe. Fonların da gideceği güvenli liman yok gibi görünüyor. Dünya güvenli ve istikrarlı yakın gelecek vaat etmiyor" diye konuştu. Faizleri arttınnanın enflasyonu aşağı çekmek için tek başı- na yeterli olmadığınm altını çizen Söylemez şöyle devam et- ti: "Ne kadar yüksek faiz verirseniz verin, dışarıdaki risk alına iştahınm azalması, ABD ve tngiltere kökenli krizin beklenenden daha uzun ve derin süreceğinin ortaya çık- ması, Türkiye'yi çok kırılgan bir noktaya sürüklüyor. Işin kötüsü Türkiye, ülkeler arasmda negatif anlamda ayrışı- yor." Özel sektörün gerçekçi bir döviz kurunu istemediğini ifade eden Söylemez, "Türkiye kısa vadeli çıkarları yüzünden ger- çekçi politikalar öneremeyen bir iş dünyası ile tamamen IM F'niıı hatalı politikaları dışında hiçbir B planı gelişti- remeyen başarısız ve yetersiz ekonomi yönetinıi ile karşı karşıya. Dışarıdaki krizin Türkiye'ye etkilerini adeta bir korku fılmi seyreder gibi bir şey yapamaz halde izliyoruz" diye konuştu. DÜNYA EKONOMÎSlNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA [email protected] http://erginyildizogiu.blogspot.com Orta Doğu Teknik Üniversi- tesi Uluslararası llişkiler Bölü- mü'nün düzenlediği "Hege- monya mı Imparatorluk mu?" başlıklı, 7. Uluslararası llişkiler Konferansı geçen hafta geniş bir uluslararası katılımla ve ba- şarıyla gerçekleştirildi. Ben de konferansa bir sunuşla katıl- dım, üç gün boyunca çok ilginç tartışmalar izleme şansına sa- hip oldum. Bugün katıldığım oturumlarla sınırlı kalmak üze- re, aktarmaya çalışacağım. Tam zamanmda... Uluslararası ilişkilerin gün- deminde çok önemli sorular var: Yeni ABD Başkanı'nın dış politikasında bir süreklilik mi yoksa bir kopuşu mu görece- ğiz? Irlanda'nın "hayır" oyun- dan sonra Avrupa Birliği'nin gir- diği süreç, AB'nin geleceği, Türkiye'nin üyelik süreci için ne anlama geliyor? Türkiye'de gelişmeye devam eden siyasi kriz ülkenin uluslararası ilişki- leri, dış politikası açısından hangi soruları gündeme getiri- yor? Böyle bir dönemde "Hege- monya mı Imparatorluk mu?" başlıklı bir konferans çok yararlı olabilirdi. Oldu da... Bu başlık, sorulara cevap vermeye yar- dımcı olacak teorik çerçevenin 'Hegemonya mı İmparatorluk mu?' en önemli konularını kapsıyor. Örneğin, uluslararası ilişktteri, ğeTbir deyişle imparatorluk devletin, bir devletler grubunun dış ve Iç politikalannı kendi ge- reksinimleri doğrultusunda yönlendirme becerisini tanım- lıyor. Bu hegemonya birtaraf- tan hegemonyacı devletin ken- di çıkarlarını ve hatta dünyayı anlama tarzının ve liderliğinin diğer ülkelerce, kendi çıkarla- rına uygun bulunarak gönüllü olarak kabul edilmesi anlamı- na geliyor. Ancak hegemonya bu kabulün yanı sıra, hege monun hem kendi liderliğine hem de gruba yönelik saldırı- lara karşı kullanılabilecek yeterli şiddet araçlarına sahip olma- sını da gerektiriyor. Prof. Nye'in, oldukça sığ, "sert" ve "yumuşak" güç kavramlarına karşılık, Gramsci'nin "kabul ettirme ve şiddet uygulama" diyalektiğine dayalı hegemon- ya kavramı, devletlerarası iliş- kiler alanına geçmeden önce sınıflararası ilişkiler alanına ait dinamikleri tanımlıyor. Bir ül- kedeki hegemonya ilişkileri, uluslararası alandaki sınıf iliş- kilerini etkileyerek uluslararası bir hegemonyaya dönüşmeye başlıyor. Imparatorluk, bir ül- kenin çıkarlarını, diğer ülkele- rin tutumuna aldırmadan yal- nızca güç kullanarak dayat- masına ilişkin bir durumdur. Di- devletler sistemini düşünür- ken hegemonya, imparator- luk, emperyalizm kavramları ne kadar işlevsel? Bu kav- ramları, bugün dünyanın en güçlü ordusuna sahip ülkesi ABD'nin konumunu, izlediği politikaları, gelecekteki olası reflekslerini tanımlamaya çalı- şırken nasıl, nereye kadar, hangi tarihsel zemin üzerinden kullanabiliriz? Konferansta, Türkiye'nin gü- venlik sorunu, dış politika ön- celikleri, Ortadoğu'nun ve si- yasal Islamın dinamikleri gibi önemli tartışma konuları, seç- kin akademisyenlerin katılı- mıyla tartışıldı. Başbakanlık Başdanışmanı Ahmet Davu- doğlu da bir panele katıldı. Konferansta, 20 ülkeden, 34'ü yabancı olmak üzere 110 ka- tılımcıyla 32 oturum gerçek- leştirildi. Oturumların yapıldığı salonlann büyük ölçüde, bazen de tamamen dolu olduğu göz- leniyordu. Hegemonya mı Imparatorluk mu? Hegemonya kavramı, bir kavramını, hegemonya kap- asitesini kaybeden bir ülkenin şiddete dayanarak egemenli- ğini koruma girişimi olarak dü- şünebiliriz. Kapitalist emper- yalizmi ise büyük güçlerin dünyanın piyasala- rı, enerji ve ham- madde kaynakları, ticaret yolları, emek gücü kaynaklan üze- rinde, diplomasiye, açık şiddete, eko- nomik baskıya, ma- li şantaja dayanarak sürdürdükleri reka- bete, paylaşım mü- cadelesine ilişkin bir kavramdır. Emper- yalizm doğrudan iş- gale dayandığında klasik sömürgeci- likten, dolaylı kont- role dayandığında da gayri resmi (in- formal) emperya- lizmden söz edile- bilir. Ikinci durumda ülke siyasi anlamda bağımsızdır ama ba- ğımsızlığını kullan- ma kapasitesi bü- yük ölçüde başka devletler tarafından kısıtlan- mıştır. Bu "kısıtlama", büyük güçlerin arkasındaki sermaye gruplannın iç içe geçmesi, güç dengeleri bağlamında oluşan karşılıklı bağımlılıktan farklı, egemenlik kaybını içeren bir durumdur. Bazı tartışmalar Prof. Faruk Yalvaç'ın yö- nettiği ilk oturumda, Prof. lan Clark ve Prof Alex Callinicos, hegemonya ve dünya düzeni konularını tartıştılar. Prof. Clark, hegemonyanın istikrar kurucu özellikleri üzerinde durdu. ABD "birincil" ülkeydi ama "hege- mon" değildi. Bu yüzden ABD hegemonyasının yeniden ku- rulmasını amaçlamamız ge- rekiyordu. Ancak, diğer büyük devletlerin denetiminetabi bir ABD hegemonyası dünyada istikrar sağlayabilirdi. Aksi hal- de hepimiz toplumsal anlam- da güç kaybına uğrayacaktık. Prof. Clark'ın sunuşundan, "hepimiz" kavramından kimi kastettiği, ABD ve büyük dev- letler dışında kalanların ko- numu belli değildi. Benim bu yönde sorduğum soru cevap- sız kaldı. Prof. Callinicos'un sunu- şuysa Marksist bir zemine da- yanıyor, kapitalist devlet, eko- nomik dinamikler ve uluslar- arası ilişkiler bağlamında em- peryalizm kavramını geliştir- meyi amaçlıyordu. Callini- cos'un David Harvey'le büyük paralellik gösteren yaklaşımı, emperyalizmi, jeopolitik re- kabetle ekonomik rekabetin kesiştiği yere yerleştiriyordu. Callinicos'un yaklaşımı, do- ğal olarak ABD hegemonya- sının restore edilmesi anlayışını reddediyordu. Türk Sosyal Bilimciler Der- neği'nin düzenlediği ikinci otu- rumda, Korkut Boratav, dün- ya ekonomisinin 1988'den bu yana devrevi hareketlerini, ABD'nin ekonomik büyüme ve refahının nasıl özellikle ge- lişmekte olan ülkelerden ya- pılan transferlerle finanse edil- diğini ortaya koydu. Ben de bu oturumda yaptığım konuşma- da, hegemonyasının kabul et- tirme ayağını kaybeden ABD'nin önce başarısız bir imparatorluk girişiminden sonra, şimdi klasik emperya- lizme geri döndüğümüzü an- lattım. Devlet, dış politika ve güvenllk Devlet teorisi, Türkiye'nin dış politikası ve güvenlik so- runlarını tartışan çok sayıda oturumdan ancak dördüne katılabildim. Bu oturumlarda, Galip Yalman'ın yaptığı su- nuş, Türkiye'deki son tartış- malarda egemen olan söyle- min tarihsel arka planını, AKP'nin özelliklerini, IMF ve AB çapalarını, esas olarak sı- nıflararası ilişkiler bağlamında sorgulayan yaklaşımından do- layı diğer konuşmacılardan önemli bir farklılık sergiliyordu. Hemen tüm konuşmacılar, sürece küreselleşme, 11 Ey- lül sonrası ABD dış politikası içinde Türkiye'nin jeopolitik yeri açısından bakıyorlardı. Bunları ayrıntılı biçimde çö- zümlemekle birlikte, Davu- doğlu da dahil hiçbir konuş- macının ülkenin dış politika- dah ne amaçladığını, neden- se soyut bir güvenlik kavramı dışında anlatamamaları dikkat çekiyordu. Bir ilginçlik de, Davudoğlu'nun katıldığı otu- rumda, başlangıçta AKP'yi destekleyen akademisyen- lerden oluşan panelistlerin, şimdi AKP'yi otoriter eğilim- lerinden, AB sürecindeki tı- kanmadan dolayı eleştirmeleri, sık sık Davudoğlu'na yüklen- meleriydi. (Davudoğlu'nun bir eleştirisi için bkz: Cumh. Stra- teji eki) Fuat Keyman'ın Türklye'nin küreselleşmeye piyasa ras- yonalitesinin egemenliğine açılmasıyla birlikte oluşan "kimlik sorunlarım", AKP de- neyimini tartıştı. Dış politikada, "aktif tarafsızlık" kavramı bağ- lamında, Kemalizmin şimdiki biçimini terk ederek, başlan- gıçtaki gündemine dönmenin daha yararlı olacağını vurgu- ladı. Güvenlik konularının tar- tışıldığı son oturumda, Pınar Bedirhanoğlu güvenliğin özel- leştirilmeye başlanmasıyla olu- şan güvenlik sorunlarını tartıştı. Pınar Bilgin, "Jeopolitik gü- venlik" kavramının fetişleşerek iç siyaseti belirlemesinden ya- kındı. Son olarak Agantha- gelou ve Karaaç, ordunun reflekslerini, orduyu sermaye birikim süreci içindeki yerine atıfla, sermaye birikim rejim- lerinin gelişmeleri ve krizleri bağlamında irdeleyen bir su- nuş yaptılar. Bu günümüzde orduyu adeta hiçbir kural ta- nımayan "müstehcen baba" gibi algılayan egemen anlayı- şa tamamen zıt ve ilginç bir su- nuştu. tktisadi Kalkınma Vakfı (tKV) ve Yeditepe Üniversitesi "Menşe ülke kuralları ve karşıtıktı tanınıa" "Avrupa Birliği'nin Geleceği" konularını ele alıyor. lktisadi Kalkınma Vakfı, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Euractiv işbirliği ile 27 Haziran 2008 tari- hinde "Karşılıklı Tanıma ve Menşe Ülke Kuralları" ile "AB 'nin Geleceği" konulu ikı seminer düzenleniyor. Strazburg Robert Schuman Üniversitesi'nden Prof. Dr. Damien Brousolle ve Prof. Dr. Anne Klebes-Pelissier'in katılımıyla düzenlenen seminer 27 Haziran Cuma günü saat 16.00'da lKV'nin Istanbul Levent'deki hizmet binasında yapılacak. Egemen Fonlar, Aliın Hisse Transferi Öte yandan Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağa Hukuk Vakfı, Penn State-Dickinson Hukuk Fa- kültesi öğretim üyesi Prof. Larry Backer ile "Egemen Fonlar", "Altın Hisse Transferi" ve "Çok Uluslu lşletmeler " konulannı kapsayan bir toplantıyı 24 Haziran 2008 Salı günü. saat 15.00'de lSO'nun Odakule salonlannda gerçekleştiriyor. )LAK (Hacı Bckir oğlu), SANİYE SO- BESNİASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN KAMULAŞTIRMA İLANI ESAS NO: 2007/481 Esas KAMULAŞTIRILAN TAŞ1NMAZIN BULUNDUĞU YER: BESNİ İLÇESİ, PI- NARBAŞIMAHALLESİ •, MEVKll: KUYUCAK MEVKİİNDE PAFTA NO: ADA NO: 667 ADA PARSEL NO: 6 PARSEL VASFI: -A YÜZÖLÇÜMÜ: 5.329,60 m2 MALİKİN ADI VE SOYAD1: MEMET I LAK (Memet kızı), HADİCE SOLAK (Haci Duran kızı), NAZLÎ PAMUKÇU SO- LAK (Yusuf kızı), BEKİR SOLAK (Yusuf oğlu), FATMA SOLAK (Yusuf kızı), AY- ŞE SARPDÜZEN SOLAK(Yusuf kızı), ŞEYDİ SOLAK (Cüneyit oğlu), ÖMER SO- LAK (Cüneyit oğlu), MEMET SOLAK (Yusuf oğlu), KADİR SOLAK (Cüneyit oğ- lu), NURCAN ÇALIŞKAN (Cüneyit kızı), BESNI ORGANİZE SANAYİ BÖLGES1. KAMULAŞTIRMAYI YAPAN lDARENtN ADI: BESNİ ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ KAMULAŞTIRMANIN VE BELGELERİN ÖZETİ: Davacı Besni Organize Sana- yi Müdürlüğü tarafından, Adıyaman ili, Besni ilçesi, Pınarbaşı Mahallesi, Kuyucak Mevkii 667 ada, 6 parselde 5.329,60 m2'si, taşınmazlann kamulaştırılmasına karar ve- rilmiştir. Taşınmaz ile ilgili mahkememize Kamulaştırma Bedelinin Tespiti ve tescil da- vası açılmıştır. Dava Sonunda tespit edilecek kamulaştırma bedelinin, davalılar adına T.C. Ziraat Bankası Besni Şubesi'ne yatınlacağı, taşınmazm idare adına tescili Kamu- laştırmayı yapan davacı idare, malikleriyle cinsi ve niteliği yukarıda yazılı taşmmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili için davacı idare tarafından, mahkememizin 2007/481 Esas sayısında dava açılmıştır. 2942 Sayılı Kamulaştırma Yasasının 10. maddesinin 4. bendi uyarınca ilan olunur. 11/01/2008 (Basm: 13700) BESNİ ASLÎYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN KAMULAŞTIRMA ÎLANI ESAS NO: 2007/482 Esas KAMULAŞT1RILAN TAŞINMAZIN BULUNDUĞU YER: BESNİ İLCESİ PI- NARBAŞI MAHALLESİ MEVKll: KUYUCAK MEVKİİNDE PAFTA NO: ADA NO: 667 ADA PAREL NO: 8 PARSEL PARSEL: YÜZÖLÇÜMÜ: 3.014,38 m2 MALİKİN ADI VE SOYAD1: 1 -MEMET SOLAK (Haci Bekir oğlu), 2-BESNl OR- GANİZE SANAYİ BÖLGESİ KAMULAŞTIRMAYI YAPAN lDARENtN ADI: BESNİ ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ KAMULAŞTIRMANIN VE BELGELERİN ÖZETİ: Davacı Besni Organize Sana- yi Müdürlüğü tarafından, Adıyaman ili, Besni ilçesi, Pınarbaşı Mahallesi, Kuyucak Mevkii 667 ada, 8 parselde 3.014,38 m2'si, taşınmazlann kamulaştırılmasına karar ve- rilmiştir. Taşmnıaz ile ilgili mahkememize Kamulaştırma Bedelinin Tespiti ve tescil da- vası açılmıştır. Dava Sonunda tespit edilecek kamulaştırma bedelinin davalılar adına T.C. Ziraat Bankası Besni Şubesi'ne yatınlacağı, taşınmazm idare adına tescili Kanıu- laştınnayı yapan davacı idare, malikleriyle cinsi ve niteliği yukanda yazılı taşmmazın, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili için davacı idare tarafından, mahkememizin 2007/481 Esas sayısında dava açılmıştır. 2942 Sayılı Kamulaştırma Yasasının 10. maddesinin 4. bendi uyannca ilan olunur. 11/01/2008 (Basın: 13663) BURDURIZALEİ ŞÜYU SATIŞ MEMURLUĞU GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI SAYI DOSYA NO: 2008/1 1- 1-Burdur, merkez Özgür Mahallesi, Ark mevkiinde kâin, tapunun Cilt 14, Sayfâ 1345, Ada 1083, Parsel 45- numarasında kayıth 227,00 m2 miktarında; tapu kaydın- da ARSA olarak gözükmekte ise de zeminde halihazır 128,63 nı2 miktarında iki katlı betonarme karkas üzeri çatılı bina (Binan zemin katı dükkân, 1. katı mesken ola- rak kullanılmaktadır. Mesken 3 oda, 1 salon, mutfak, banyo WC'den ibarettir. Taşınmaz imar planı içinde olup 4 kat müsaadeli bitişik-Ticari nizamdadır.(MUHAM- MEN KIYMETl-150.000,00.-YTL) SATIŞ ŞARTLARI YERÎ VEZAMANI-Burdurbele- diyesi Halı Sarayı müzayede yerinde: A-Birinci Satış günü 05.08.2008 tarihinde, saat 10,00- 10,10 arasında; yapılacaktır. a)-Birinci artırmada muhammen kıymetin %60'ını ve rüçhanlı alacaklılar var ise alacaklan mecmuunu ve satış masraflarım geçmesi şartıyla en çok artırana ihale edüe- cektir. Böyle bir bedelle alıcı çıkrnadığı takdirde en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla 15.08.2008 gü- nü, aynı yer ve saatte 2. arttırmaya çıkarılacak olup bu arttırmada da bu miktar elde edilememiş ise Gayrimenlcul en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak kaydı ile arttırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok arttırana iha- le edilecektir. Şu kadar ki, aıttırma bedelinin tahmin edi- len kıymetin %40'ını bulması ve rüçhanlı alacaklar var- sa alacaklan mecmuunu ve satış masrafları ile paranın paylaştırma masraflannı geçmesi şartıyla en çok arttıra- na ihale edilecektir. 1- Satışa iştirak edeceklerin, mu- hammen kıymetin %20'si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu ver- meleri zorunludur. Satış peşin para iledir. Alıcı istedi- ğinde 10 günü geçmcmek üzere mehil verilebilir. thale Damga Resmi, tapu harç ve masraflan ile KDV alıcıya aittir. Tellaliye ücreti ise satıcıya aittir. 2- lpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin bu gayrimenkul üzerindeki haklarını, hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını, dayanağı belgeler ile birlikte 15 gün içinde dairemize bil- dirmeleri lazımdır. Aksi taktirde haklan tapu sicili ile sa- bit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 3- Sa- tış bedeli hcmen veya verilen müddet içerisinde öden- mezse llK'nin 133. maddesi gereğince, ihale kararı kal- dırılıp, kendisinden evvel pey sürene teklif edilecektir. Üç gün içerisinde almayı kabul ederse bu kişiye veya tü- zelkişiye ihale olunur. lhaleye katılıp daha sonra ihale be- delini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan, tüm alıcalar ve kefılleri, teklif ettikleri bedel ile son iha- le arısındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca te- merrüt faizinden nıüteselsilsen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca bir hükme hacet kalmaksı- zın, dairemizce tahsil olunacak, bu fark, öncelikle temi- nat bedelinden tahsil edilecektir. 4- Şartname, ilan tari- hinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup, masrafi verildiği taktirde isteyene bir örneği gön- derilebilir. 5- Satışa iştirak edenlerin, şartnameyi görmüş ve münderecatmı kabul etmiş sayılacakları, başkaca bil- gi almak istcyenlerin 2008/1 E. Sayılı dosya numarası ile memurluğumuza başvurmalan keyfiyeti ilan olunur. 06.06.2008 Basm: 33812 ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK İşgücii Cephesi Bu köşede veri üretimiyle ilgili görüşlerin yayım- landığı geçen pazartesi günü, TÜİK, ilk çeyreğin iş- gücü istatistiklerini açıkladı. Veriler, işgücü durumunun geçen yılın aynı dönemine göre kötüye gittiğini gösteriyor. Işgücünün durumunu yakından incelemeye geç- meden, verilerle ilgili bir noktaya değinilmelidir. TU- İK, işgücü istatistiklerinin dayandığı Hanehalkı İşgücü Anketlerinin daha önce 1990 ve 2000 yıllarının nü- fus sayımlannın öngörülerine göre düzenlendiğini, bu kez ise Kasım 2007'den sonra uygulamaya konulan ADNKS-Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi'ne gö- re düzenlendiğini açıklıyor. Ve ekliyor: "Bu düzenle- me, daha önce açıklanan işgücü göstergelerindeki oransal dağılımda bir değişiklikyaratmamakta, sadece mutlak değerlerde değişikliğe neden olmaktadır" (Ha- ber Bülteni, 16 Haziran). TÜİK, özetle, "Sayılarde- ğişiyor, oranlar değişmiyor" diyor. Nüfus, bir çırpıda 3.3 milyon azaltılıyor; bu işlemin nedenlerinin ise "/7e- ri tarihte" açıklanacağı bildiriliyor. • • • Tabloda görüldüğü gibi, 2007'den 2008'e, toplam nüfus 768 bin artmıştır; 15 ve daha yukarı yaştaki nü- fus, yani "çalışma çağı" nüfusu da 746 binlik bir ar- tış göstermiştir. Böyle olunca da 0-14 yaş grubun- daki nüfus, bir yılda yalnızca 22 bin kişi artmış olu- yor. Doğru olduğu varsayılırsa, nüfus artış oranının on binde üç gibi çok düşük bir düzeyde olduğu gö- rülür. TÜİK, en kısa zamanda nüfus yapısına, yaş, cin- siyet, kır-kent ve çalışma durumuna göre dağılımı- nın "sayılarına" açıklık kazandırmalıdır. Yeni nüfus yaklaşımına dayanılarak hazırlanan ilk sonuçlar da eski verilerin hastalıklarını taşıyor. TÜ- İK, yine neden göstermeden, İKO-işgücüne katılma oranının geçen yılda da azaldığını açıklıyor. İKO, yüz- de 47'den yüzde 46.7'ye düşürülüyor. "Ne varbun- da" demeyin. Bu hesaplama sonucu, çalışma çağı nüfusunun, geçen yıl olduğu gibi yüzde 47'sinin de- ğil, yüzde 46.7'sinin "işgücü piyasasına katıldığı"' var- sayılıyor. Aradaki fark 134 bin kişidir. Ve bu yıl 134 bin kişinin "neden" işgücü piyasasına çıkmadığı ve sayıları 26.5 milyonu geçen "işgücüne dahil olma- yanlar" kümesine katıldığı açıklanmıyor. Kaldı ki İKO, kırsal kesime göre kentlerde daha azdır ve yıllardır, yine "neden" gösterilmeden sürekli azaltılıyor. Işsiz sayısı geçen yıla göre 95 bin artmış ve 2 mil- yon 496 blne ulaşrnıştır. Ancak işsiz sayısı, 2 milyon 155 bin kişi olan "iş bulma umudu olmadığı için" iş aramayanlar ve ayrıca "işgücüne katılmayan" 134 bin kişiyi içermiyor. İşgücü dışında kalan bu 2 milyon 289 bin kişi katılsaydı, toplam işgücü 23 milyon 249 bin değil, 25 milyon 583 bin olacaktı. Bu toplamın yal- nızca 20 milyon 752 bini iş bulduğuna göre "gerçek işsiz sayısı" 4 milyon 786 bindir ve bu durumda ger- çek işsizlik oranının (4786/ 25583) 18.7 olduğu ko- layca anlaşılır. İşsizlik oranı, geçen yıla göre, toplamda ve tüm altbaşlıklarında artıyor. Işsizlikle ilgili olarak belirtilmesi gereken üç nok- ta daha var. Birincisi, eğer İKO, yani katılma oranı ge- çen yılın düzeyinde olsaydı, işizlik oranı da toplam- da 10.7 değil, 11.2 olacaktı. Ikincisi, daha çok ya da bekleneceği gibi işsizlik, tarım dışı sektörleri ve kent- leri vuruyor. Uçüncüsü, yaşı 15-24 arasında olan ve "piyasada geçerli ücret" karşılığı çalışmak isteyen her "beş gençten biri" işsizdir. Ülkeyi yönetenler ve on- larla siyaset yarışına giren muhalefet, yıllardır süre- gelen bu "toplumsal yaranın" bir an önce sarılması için çözüm önermiyor. Çalışanların sosyal güvenlikten yararlanma oranı ya da "kayıt dışı" çalışanların toplam içindeki payı da geçen yıla göre çok fazla değişmiyor; yüzde 43.4 ile geçen yılın yüzde 46.2'sine yakın duruyor. Toplam 20.8 milyon olan çalışanların 9 milyonu kayıt dışıdır. Bunların yarısı "tanm", diğer yarısı da "tarım dışı" iş- lerdedir. Kadın çalışaniarda kayıt dışılık, özellikle "üc- retsiz aile işçilerinde" ve tarımda yüzde yüzlere çı- kıyor. Yetkililerce verilen onca söze karşın kayıt dı- şılık ekonominin en ağır hastalıklarından biri olarak kalıcılık kazanmış bulunuyor. özetle, işgücü cephesinde yeni bir şeyler var; ista- tistikleri hesaplama yöntemleri yenileniyor; işgücü- nün durumunda ise hiçbir iyileşme görülmüyor; başta işsizlik olmak üzere, olumsuzluklar ağırlaşa- rak devam ediyor. İşgücü Durumu (Şubat, Mart, Nisan) Kuumsal oimayan sMI nüfus (000) TÜRKİYE 2007 68.667 15 ve daha yukan yaştaki nüfus (000) 49.006 lçgücO(OOO) İDMmlDOO) lş8İz{000) Işgûcüne katalma oranı (%) Istjhdanı oraıı <%) Işsi2llkcmı(%) Tanm dışı işsizlik oranı (%\ Genç nülusta işsizlik oranı" 1 (%) Eksikis*damoraıı(«) 23.019 20.618 2.401 47.0 42.1 10.4 13,1 195 3.5 Genç niilusla eksik istihdam oranı' 1 ' 1%) 3.6 Işgûcör» dahil ohıayanlar (000) (1) 15-24 yaş grtıbundaki nüius 25.987 2008 69.435 49.762 23549 20.752 2.496 46.7 417 107 13.4 19.5 3.6 3.9 26.503 KE 2007 43.212 31.319 14.085 12.376 1.709 45.0 39.5 12.1 12.4 21,3 31 2.9 17.235 ^T_ 2008 44.116 32.056 14.353 12530 I.623 44.8 39.1 127 13.0 21,8 3.4 3.S 17.703 .A 2007 £ 2008 25.464 25,319 17.687 8934 6 242 693 50.5 46.6 7.8 15.4 16.? 42 46 8.752 17,696 8.896 8522 674 50.3 46.5 7.6 15.1 15.3 3.8 4.6 8.800 Kaynak: TÜİK, Haber Bülteni, 16 Haziran. [email protected] *MB çaresidikten faiz arttırdı f Ekonomi Servisi - Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Merkez Bankasf nın (MB) faizleri arttırmasıyla ilgili olarak "MB'nin faiz arttırmasını, çaresiz kalmdığı için yapılan bir işlem olarak görüyorum" dedi. AA'ya açıklamalarda bulunan Tüzmen, yapılan ar- tışın bütün ihracatçı ve sanayici için zor olacağını kay- dederek, faizlerin 13'ten 23'lere kadar yükselmesinin sanayideki girdi maliyetlerinin çok fazla artması an- lamına geldiğini ifade etti. Tüzmen, "Bunun piyasa yansıması da benzeri şekilde oluyor. Uzun vadede hatta orta vadede enflasyonu yukarıya çekebilecek bir etki yaratıyor" dedi. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu Ge- nel Başkanı Bendevi Palandöken de, Merkez Banka- sı'nın kısa vadeli faiz oranlarını 0.50 puan arttırnıası- nın yatınm ve üretimi azaltacağını, işsizliği arttıraca- ğını belirterek, "Yükselen faiz oranları, iç talebin da- ha fazla kısılınasına ve gerilemesine yol açacaktır" dedi. Palandöken yaptığı açıklamada, Türkiye'nin dünyada faiz oranı en yüksek ülkeler arasında yer al- dığinı dile getirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle