03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 HAZİRAN 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 flskl Mustafa Pınar: "AKP, Anayasa Mahkemesi'ni askıya almak için 'Yüksek Anayasa Mahkemesi' kursun!" Elektronik posta: [email protected] www.denizsom.com Tel: 0.212.343 72 74 Faks: 0.212.343 72 60 - Arap sermayesi Istanbul'da buluşacakmış. "Erkekler Beyoğlu'na kadınlar Harem'e!" Ekonomimiz kayıt dışıymış. Olsun, konuşmalarımız kayıt içi ya! Zümre Nami Tepe: "RTE 'Egemenlik kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz' demiş. Tam olarak Anayasa Mahkemesi'nin yaptığı da budur!" HUKUK, anayasa hukuku, hukukun üstünlüğü, demokrasi, laiklik gibi derslerden sınıfta kalmaktan başı dönenler için AKP'Iİ Baş Müslüman RTE'nin yaşı kadar hukukçuluğu olan Prof. Dr. Aydın Aybay bütünleme sınavlarına hazırlık olsun diye özel ders vermeye devam ediyor: "Çoğu mezun oldukları bir meslek okulunda meslek dersleri arasında iki satır da hukuk dersi görmüş olmanın verdiği 'cahil cesareti' ile bir takım yaveler bir şeyler yumurtluyorlar. Ama onları biryana bırakalım da, öğrencilikleri sırasında Istanbul ve Ankara'da sadece iki hukuk fakültesi varken, bunlardan birinden mezun olanlardan bazılarının da koroya katılmasına ne diyelim? Benim tanıdığım Cemil Çiçek, Köksal Toptan, Ahmet lyimaya, Ertuğrul Günay ve adlarını anımsamadığım Laf ebeleri diğerleri neden laf çevirip dururlar? Sözü uzatmadan iki noktaya değinelim. Birincisi, bir ülkenin yüksek mahkemeleri mevcut kuralları yorumlayarak, kendi yetki alanlarını bizzat belirlerler. Bunun en zengin örnekleri Jefferson, Lincoln, T. Roosvelt, F. Roossvelt gibi ABD Curnhurbaşkanları ile ters düşen ABD Yüksek Mahkemesi kararlarıdır. Ikinci husus şudur: 'Mahkeme nasıl olur da yasamanın yaptığını bozar' kadar saçma bir söz yoktur. Çünkü anayasa yargısının kuruluş nedeni ve işlevi her demokratik ülkede budur; anayasaya ve demokrasiye uygun bulmadığı durumlarda yasamanın yaptığını bozmak! Son olarak şunu da belirteyim: Türk Anayasa Mahkemesi 1976 yılında verdiği bir kararla, anayasada yapılan bir değişikliği 'Anayasa'nın 9. maddesinde yer alan devlet şeklinin cumhuriyet olduğu hakkında anayasa hükmü değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez yolundaki biçim kuralına aykırı olduğu' gerekçesiyle iptal etmiştir. Son günlerde türban konusuyla ilgili beyanda bulunmak için kararın gerekçesini bekleyen laf ebelerine bir küçük not da vereyim. 12.10.1976 tarihli kararın ayrıntılı gerekçesinde anayasa yargısı o tarihte de şekil şartlarına uygunluk yönünden denetleyeceği hükmü varken 'cumhuriyetin temel ilkelerinden sapma nitelikleri taşıyan bir anayasa değişikliği hem teklif edilemez hem de yasama meclislerince kabul olunamaz' demiştir." Tahsil Nail Muzaç: "Anayasa Mahkemesi'ne salya sümük saldıranların cehaleti ancak tahsille mümkündür. Cumhuriyete ihanet tahsili!" Klon Yaşar Şengel: "Devlet Bahçeli biraz daha 'değiş tonton' hareketi yaparsa AKP'yi klonlamaya gerek kalmayacak!" SESSİZ SEDASIZ (!) ÛLJdEA//kl &APGALAMU4SI Sıkmabaşlı sömürge olmak isterken SIKMABAŞLI iki kız öğrenci Fatih Altaylı'ya Kanal 1'deki televizyon programında gururla açıklıyor: Humeyni'yi seviyoruz, Atatürk ü sevmiyoruz. Saygısızlık yapmadıktan sonra kimse Âtatürk'ü sevmek zorunda değil. Ama sıkmabaşlı kızlardan birinin söylediği ve diğerinin de itiraz etmediği bir başka laf var ki inanılır gibi değil. Kızcağız mealen "Dinimi özgürce yaşamak için ülkemin Ingiliz sömürgesi olmasını tercih ederim" diyor. Türkiye işte bu noktaya geldi, getirildi. Bu noktaya gelişte büyük katkıları olan Çetin Altan'ın oğlu Mehmet Altan'ı ayrıca ve hassaten kutlamak gerek. Birkaç yıl öncesinden | anımsayacaksınız, Mehmet Altan biraderimiz okyanustaki küçük bir ada ülkesinde bağımsızlık isteyenler ve sömürge kalmak isteyenler olduğunu yazmış; sömürge kalmayı yeğleyen halkın, bağımsızlığını kazananlara fersah fersah fark atarak refah içinde yaşadığını ballandıra ballandıra anlatmıştı. Ne diyelim; Allah'ın izniyle darısı Türkiye'nin başına! Yüksek Yerilim Hattı erdincutku©yahoo.com Köksal Toptan iki meclisli sistem önerdi: Erkekseniz teker teker gelin! Gazete Gibi Gazete VeBirMüze... DENİZ BANOĞLU Bir gazete nasıl olmalı? Ya da gazetenin işlevi, görevi nedir? Her iki sorunun yanıtları panel ya da konferans konusu olabi- lir. Öylesine geniş ve içeriklidir çünkü... Ancak kısaca yanıtlamak ge- rekirse, Türkiye'deki yazılı ba- sının alacağı not (meslektaşla- rımın affına sığınarak) üye ol- mak için yıllardır çırpındığımız Avrupa ülkeleri basınıyla kı- yaslandığında, on üzerinden (bana göre) olsa olsa 4'tür. Yani basınımız sınıfta kalır. Hani Türkçe özdeyişlerde, bir insanın niteliklerini tanımla- makta kullanılan anlamlı bir söz vardır, 'adam gibi adam' derler.. Türkiye'de yayımlanan ga- zeteler içinde, bana kalırsa, bir tek gazete için 'gazete gibi ga- zete' diyebiliriz, o da Cumhu- riyet gazetesidir. Fazla mı abart- tım sizce? Hayır, çünkü... Nedenine gelince, bir basın- yayın organının herşeyden ön- ce, umutsuzca da olsa savun- duğu başlıca ilke, 'basın öz- gürlüğü'dür ya da 'basın öz- gürlüğü olmalıdır'. Bu kavram, tam bağımsızlık gibi, olmazsa olmaz bir ilkedir. Her basın-yayın organı, habe- rinde, yorumunda, araştırma- sında özgür olmalıdır. Elbette bir siyasi görüşün sesidir, so- luğudur. Ama onun esiri, köle- si değildir, olmamalıdır. Ikti- darla, o iktidar partisinin siya- setçileriyle çıkar bağlantısı yok- tur. Gazeteci belki onların sof- rasına oturur, çağrılarına icabet eder. Ancak ilkesinden vaz- geçmez, gereğinde karşıt sesini yükseltir. Basın-yayın organı ticari çıkar peşinde, çalışanı da tüccar değildir. Basın emek- çisidir, kaleminin sahibidir, il- kesinin, kamuoyunun, halkı- nın, ulusunun sesidir. öyle ol- malıdır. Fazla mı ülkücü (idea- list) düşünceler bunlar? Hayır. "Zaman değişti, tüketim ve kü- reselleşme çağındayız, çağa ayak uydurmak zorundayız" benzeri savunmalar, basın öz- gürlüğünü yok sayacak gerek- çeler değildir. Maddi varoluş- larını iktidar politikalarına teslim eden basın, özgür değildir, ola- maz da... Basının olmazsa olmaz ger- çeği böyleyken, bugün basın patronlarının geçmişlerine ve haldeki durumlarına baktığı- mızda, bir dönemin basın emekçilerinin yerini 'tüccarzih- niyetli' erbabın aldığını görü- yoruz, ki böyle bir değişim de, ister istemez, basının, özgürlük ilkesinden, iktidar bağımlısı bir yola gidişini muştalıyor bizlere. Böyle bir fotoğrafın içinde, 84 yılını idrak eden ülkemizin tek basın organı olan Cumhuriyet gazetesinin çok özel bir konu- mu vardır. Çünkü Cumhuriyet; - Adını Türkiye Cumhuriye- ti'nin kurucusundan alan, do- layısıyla Cumhuriyetin tek ga- zetesidir. - Geçmişi, başka hiçbir ga- zetede olmayan bir ayrıcalıkla, 84 yıla dayanmaktadır. - Patronu kalem erbabı bir gazeteci, sahibi de okurları olan tek gazetedir. - 84 yıldır aynı değişmez il- kenin, Cumhuriyetin ve Kema- lizmin savunucusudur. - Küreselleşme, tüketim ça- ğı savlanna kapılmayıp ciddi ya- yın politikasından bugüne ka- dar ödün vermemiştir. - Halk böyle istiyor bahane- sine sığınıp bol renkli magazin gazetesi olmamıştır. - İktidar bağımlısı, iktidar po- litikacılarıyla içli dışlı değildir. - Siyasetiyle, ekonomisiyle, geçmişten günümüze araştır- malarıyla, yorumuyla Türki- ye'nin bugününü, ödün ver- meden yansıtmaktadır. - Her haberi, yorumu, araş- tırması (başka hiçbir gazetede olmadığı kadar) arşiv değerin- dedir. - Sayfa tasarımları, sunumu, içeriği ile Avrupalı bir gazetedir (bu kıyaslamayı Avrupa'ya öze- nen ve örnek gösteren kimi demokrasi havarileri liberalle- rimiz için özellikle yapıyorum). - Çağın popülist değişim rüz- gârlarına abartılı değil, ölçülü yaklaşımı ile tek örnektir. Gazetenin 84'üncü kuruluş yılını kutladığı 7 Mayıs 2008 gü- nü, Beşiktaş Akatlar'daki Mus- tafa Kemal Kültür Evi'ndeki 'müze sergisi'nüe gazetenin sahip olduğu bütün bu ayrıca- hklara, özelliklere tanık olduk. Sadece bu müzeyi görmek bi- le, Cumhuriyet gazetesinin Türk basınındaki konumunu değer- lendirmeye yeterli. Çünkü müzede sergilenen, sadece Cumhuriyetin 84 yıllık geçmişi değildir; Türkiye Cum- huriyeti'nin dünden bugüne gelişiminin, daha doğrusu na- sıl, hangi olayların süzgecinden geçerek geldiğinin aynasıdır. Mustafa Kemal Atatürk ile gazetenin kurucusu Yunus Na- di'nin birlikte fotoğraf makine- sinin objektifine yansıyan gö- rüntüleriyle başlayan serüven, Cumhuriyet tarihinin toplumsal, kültürel, ekonomik haritasını, ib- ret ve örnek alınası soluksuz gazete nüshalarıyla bugünlere kadar getiriyor. Bu öyküyü, bu özgürlüğü, bu boyun eğmez, ödün vermez duruşu, Türk basınında bu 'tek' olma ayrıcalığını, her Cumhuri- yet okuru mutlaka görmeli, gezmeli. Hatta bu müze Ana- dolu'yu dolaşmalı, belge olarak basılmah da... Dileğimiz, gazetemizin dün ve bugün olduğu gibi yarın da bu onurlu duruşundan asla vazgeçmemesidir. Koşullar ne olursa olsun, küreselleşme rüzgârı ne derse desin, Cum- huriyet'i 'gazete gibi gazete' yapan çalışanlarının ve CU- MOK'ların böyle birdeğişime izin vermeyeceği inancı ile ni- ce 84 yıllara... KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak@yahoo. com. tr ÇtZGÎLİK KÂMİL MASARACl [email protected] HARBİ SEMÎHPOROY HAYAT EPIK TIYATROSU MUSTAFA B/LG/N, HUMEYNtyî SEVtyORUM. ATATÜRtCÜ , SEVMÎYORUML. [email protected] SEVGİNEÖİR?.. SEVGİEMEKTİR. SELVtBOYLUM AL YAZMALIM! J ı I TARİHTE BUGUIN MIJMTAZARIKAN 12 Hazirtm www. mumtaz-arikan. com ÇİFTÇİ ATATÜRK ,ATArüiett, ÇİFruKLEKİAJt OEV- LET HAZİNESİNE SAĞ/ÇLAD/. KURTULUÇ SAt/A- Şt'NIN ZAFSRLE SONUÇlANMAStAIDAN SONRA , SAZJ KEMTLER,MUSmFA KBMAL PHfA'YA,EI/ ARAZİ VB. ŞEKÜNPS A&MA&AHtAR VERMİŞ- Tİ.ONUN MÛLK EDİAJMEYE MERAKI YOKru, ANCAK., ÇİFTÇİÜK İÇLERÎNE İLGİNÇ £>e VPUUH- LlGl V4ROl.tC£NDİ£İNE AİT TOPRAKIAR ÛZE- &IA/OE ÇjFTLİKLEK KURUP, BURALARDA, ÜLKE İÇİN ÖKAIEK mttlM ÇALIŞMALAHl YAPMAIC İS- TEDİ. SUNLARC>AN EM ÖfJEMÜSr, AMKARA' DAKJ GA2İ ORAAAN Ç.lFTL)§M>f. f3ZB'TE BİR 8ATAKLIK OLAN 8U YBR, İO YIL. İÇİM- &E YEMYE&L 8/R ÇİFTtiK HAÜNE GELMİŞ,EN MODE&A/ TAEtM CjALfÇM/USI&t YAPrlMr?77. DUZ ÇİZGt ÜMİT ZİLELİ Cihad! Cihad bayrağı açıldı demek kiL Yani, "küfür ülkesinde dârül-harp" başladı!.. Yani "dinden çıkmış ülkede şeriatın kurallannı yeniden te- sis etmekiçin" savaş başlatıldı, kılıçlar çekildi!.. - Demek ki, kaçınılmaz sonun geldiğine inanıyor- lar!.. Demek ki, 85 yıldır hınç besledikleri, dönüştürmek için, ortadan kaldırmak için her yolu kullanarak kuv- vet topladıkları Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile koz- larını paylaşacak konuma yükseldiklerini düşünü- yorlar!.. Işaretleri çoktandır görülüyordu; "iktidar bizim, yasama bizim, cumhurbaşkanı bizden, artık tamam" tekerlemesi çoktan beridir neredeyse "ağızlarda sa- kız" haline gelmişti... Ancak yargının onurlu direnişi ve Anayasa Mahkemesi'nin planları altüst eden kararı, "bu iş bitti" havasındaki dinci şebekenin tabanında büyük bir şaşkınlık, tavanında ve "akıl hocaları" çev- resinde ise akıl almaz bir öfke yarattı. Yalnızca öfke olsa iyi, büyük bir korku da yarattı!.. Dışarıda ernperyalistlerin, içeride işbirlikçilerin desteği ile, mutlu sona, yani "llımlı Islam CumhuriyeV' hedefine yalnızca bir adım kaldığını düşünürken yaşadıkları şok, tüm dengelerini bozdu. Artık tek bir çarenin kaldığı so- nucuna vardılar: Elde ettikleri tüm güçleri kullanarak sonuna dek savaş... Böylece en seviyesiz, en vicdansız saldırılar için direktifler verildi, pozisyonlar alındı... - Ve "cihad" başladı!.. • * • llk saldırı çok doğal olarak iktidara "yapışan" ke- simden geldi; "CüppeliDemokrasi' manşetini kulla- nan Star gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Mus- tafa Karaalioğlu, açılışı bakın hangi "savaş tam- tamlannı çalarak" yaptı: "...Anayasa ile müseccem hale gelen temel söz- leşme artık bozulmuştur... Anayasa Mahkemesi'nin anayasayı çiğnediği bir ülkede, artık kimsenin huku- ka riayet etmesini bekleyemezsiniz. Hukukçular bu- nu yapabildiğine göre, sıradan İnsanlarda hukuku ta- nımayabilir; kim ne diyebilir ki?.. Bu ülkede bir oyun oynanmıyor, aksine herşey çok açıktır. Açık olan, bir savaşın başladığıdır." Ne kadar açık değil mi? Karaalioğlu'nun aynı ya- zıda, "Devleti ve rejimi temsil eden irade, millete ya- sakkoydu" ifadesi bile, yukarıda belirttiği "savaşın" hangi devlete, hangi rejime karşı başlatıldığını orta- ya koymuyor mu?!.. Aynı gazetede, Ahmet Kekeç isimli zat ise Anayasa Mahkemesi'ni "darbe"yapmakla suçlayıp, TBMM'ye açıkça "Buyargıçlan tutuklayın" çağrısında bulundu, iyi mi?!.. Aslında aynı doğrultuda örnek çok; ancak şu iki "ah- lakyoksunu" yazı bile dinci kesimin hangi ruh hali için- de bulunduğunu göstermeye yeter de artar bile!.. • • • Gelelim "savaş senaryoları"na... Ciddiye alınması gereken, "hangi senaryolann sahneye konulmaya" çalışıldığını net bir şekilde an- latması açısından, Taraf gazetesinde, Polis Akademisi Öğretim Uyesi Önder Aytaç ve Ender Uslu'nun ka- leme aldıkları köşe yazısı, son derece öğretici!.. İki ka- fadar, önce AKP'ye "bu kafayla gldersen ölümlerden ölüm beğen" dedikten sonra, "AKP iktidarı ve de- mokrasiye 'Taraf olanlar (yani kendileri!) ne yapma- //?"sorusundan hareketle önerilerini sıralıyorlar. Öne- rilerinin özünü iki sözcükle tarif ediyorlar: "Şok teda- vi!" Neymiş AKP'nin uygulayacağı bu şok tedavinin temel unsurları? Sıralayalım: - öncelikle AKP'yi yok etmeplanlan yapan "Nüfuz Şövalyeleri'ni, yani iktidara karşı olan kadrolan tas- fiye etmek. Bu ne demek? Ordu, yargı, üniversite vb. kurumlarda geniş bir tasfıyeye gitmekl.. - Güçlü bir medya desteği sağlamak (pesl). Bunun için de liberal fışbirlikçi) kesimle arayı iyice düzettmek... - TBMM'nin acilen toplanıpAnayasa Mahkemesi'nin aldığı karan yok sayması ve hemen erken baskın se- çime gidip, yeni paıiamentoyla yeni anayasa hazır- lanması. Gerçekten çok ilginç, çünkü bu yazı, AKP'Iİ Ada- let Komisyonu Başkanı Ahmet lyimaya'nın "Mahkeme karan askıya alınsın" teklifinden, erken seçimin öne çıkmasından ve Tayyip Bey'in "Bu trenden inen, tek- rar binemez" ifadesini kullandığı konuşmasından önce yazıldı.. Ve acilen sahneye konmaya başlandı!.. Bu önerilerin tek bir anlamı var: Savaş!.. Yobazlar bir başka isim de kullanıyor: - CihadL e-posta: [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 2 1/ 1 Mart 1958'dc tzmit açıklarında batan ve 202 yol- cusu ölen Türk 3 yolcu gemisi. 2/ * Kcnar süsü... Hint sanatında sıkça be- 5 timlenen, tınısah, 6 yımus vefilkanşı- -, mı efsanevi su ca- navarı. 3/ Kakao 8 ve bisküviyle yapı- Q lan bir cins pasta. 4/ 21 yaşın altındaki oyunculardan kurulu spor takımlan için kulla- nılan sözcük... Adana ve Mersın yöresine özgü, ni- şasta ve gülsuyuyla yapı- lan bir tatlı. 5/ Ensiz... Telliir elementinin sim- gesi... Tuzağa düşürülen şey. 6/ Hastalığın ya da bir durumun en zor anı... Orhan Hançerlioğlu'nun bir romanı. II tstanbul'ıui bir semti... lskambilde bir kâğıt. 8/ 1leri gelen devlet adam- ları... Umman'ın plaka imi. 9/ Doğuştan fikirlerin var ol- duğunu ileri süren göriiş. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Istanbul kentini oluşturan ilçelerden biri. 2/ "Seni dü- şündükçe / Atlara — veriyorum" (Ilhan Berk)... Bir yü- kün yukarıya kaldınlmasını sağlayan araç. 3/ Mısır fıra- vunlarınm mezarlarına verilen ad. 4/ Afrika'nın güney ucundaki bumun adı... Ciğer ve bulgurla yapılan bir ye- mek. 5/ Eski dilde ev, yuva... Bir cetvel tüıii... Evcil ol- mayan hayvanları vurnıa ya da yakalama işi. 6/ Sarp ge- çit... Yüce, yüksek. II Lifleri dokumacılıkta kullanılan değerli bir bitki... "Kakım" da denilen kürk hayvanı. 8/ "Erkekler" anlamında eski sözcük... Kemiklerin yuvar- lak ucu. 9/ Yerli halkın hukuk ve çıkarlarını koruma si- yaseti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle