19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHÜRİYET 25 MAYIS 2008 PAZAR 20 Porsiyon Müberra Şimşek: "Abdullah Gül'den inisiyatif almasını isteyen Devlet Bahçeli, bir aj&a porsiyon Kayseri Hf> rnantısını hak etti!" Elektronik posta: [email protected] www.ctonizsom.com Tel: 0.212.343 72 74 Faks: 0.212.343 72 60 - RTE kara gözlük takmış... "Gözlüklerl var, yine görmezler!" Kuveyt'te kadınlar yine Meclis'e girememiş... Demek ki, çarşafa giren Meclis'e giremiyor! Etmece Satılmış Akgün: "Paramızı pul ettiniz insanlarımızı kul ettiniz; kadınlarımızı dul ettiniz; memleketin içine ettiniz!" Tersaneler GÖZÜMÜZ aydın olsun; Türkiye'nin havası, temiz hava sahası olmuş. Memleket, kıyılarından ormanlarının içlerine kadar yağmalanıyormuş; toprağına zehir atılıyor, siyanürle altın aranıyormuş kime ne; Türkiye'nin havası, temiz hava sahası olduktan sonra gerisini boş ver. Insanlar hastalıktan kırılıyormuş. Içme suyunu bile kirletmişler, Anadolu kentlerinde binlerce kişi karın ağrısından hastanelere koşuyormuş. Hepsini bırak, hava sahasına bak! Memleket, babalar gibi satılıyormuş. Borç gırtlağa kadar dayanmış. Işsizlik almış başını gitmiş. Milyonlarca insan yoksulluk sınırının altında yaşamaya çalışıyormuş; halk, çarşı pazardan topladığı artık sebzelerle karnını doyuruyormuş. Temizlik Ama Türkiye'nin havası, temiz hava sahası! Avrupa Birliği'nin maskarası olmuşuz, komiser denen adamlar fırça üstüne fırça çekiyormuş; Amerika Birleşik Devletleri ne derse onu yapar hale gelmişiz; bağımsızlık elden gitmiş, sömürgeye dönmüşüz. Hava sahamız tertemiz! Şeriatçılar sinsi planlarını yürürlüğe koymuş; yönetim kadroları yobazların eline geçmiş; çöl şeyhlerinin paraları ile devletin temelleri oyuluyormuş. Türkiye'nin havası, temiz hava sahası! Kırmızı çizgilerimiz çoktan silinmiş; burnumuzun dibinde başka bir devlet kuruluyormuş; ayrılıkçılar ve bölücüler zll takıp oynuyormuş. Boş ver onları, sen havaya bak havaya; Türkiye'nin havası temiz hava sahasıl Rüşvet... Bahşiş... Yolsuzluk... Ikiyüzlülük... Kalitesizlik... Dalavere... Partizanlık... Yalan... Cehalet... Görgüsüzlük... Hazımsızlık... Din bezirgânlığı... Türban... Sıkmabaş... Kara çarşaf... Sarık... Demokrasi maskesi... Polis gazı... Polis copu... Polis dayağı... Polis devleti... Faşizm... Islam faşizmi... Gaflet... Dalalet... Ve hatta hıyanet... Türkiye'nin havası, temiz hava sahası! Hava sahası tam bir kandırmaca! Ama Türkiye'nin tepeden tırnağa gerçekten büyük bir temizliğe gereksinimi olduğu gerçeğin ta kendisi! f öuavı Özyiğit: "Gemilerde talim var; tersanelerde ölüm!" Yarışma Ibrahim Ormancı: "Bilmemek ayıp değil, televizyonların yarışma programlarında para kazanmamak ayıp!" SESSÎZ SEDASIZ (!) İstanbul Denîz Otobüsleri'nde BİSİKLETLİ dört arkadaş Yalova'dan Pendik'e dönmek üzere biletlerini alıp hızlı feribota binmek isteyince turnikedeki görevli, bisikletler için de para istiyor. İstanbul Deniz Otobüsleri işletmesinin internetteki hızlı feribot ücret tarifesinde bisiklet olmadığını söylediklerinde görevli, "Bilet alacaksınız" diyor. Ama bisiklet bileti yok! Görevliye ne bileti keseceklerini soruyorlar, "fazla bagaj" bileti diyor. Fazla bagaj ücreti 20 kilodan sonrasına kesiliyor ve her bisikletin ağırlığı 15 kilp; fazla bagaja girmiyor. Ama görevli inatla "bana ne" diyor ve dört arkadaş hızlı feribotu kaçırmamak için "lanet olsun" diyerek "Deli Dumrul Parası"nı ödüyor. Sonra da bu durumu İstanbul Deniz Otobüsleri'nin Genel Müdürü Ahmet Paksoy'a bir mektupla bildiriyorlar. Henüz bir yanıt alabilmiş değiller. Bu kıssadan şu hisse çıkıyor: Uygarlık ayrıntıları saptanmış bir kurallar bütünüdür ve Arap çöllerine özenenlerle Avrupa Birliği'ne girilmez. Yüksek Yerilim Hattı [email protected] Teslimiyetçi medyayı biliyorduk, AKP sayesinde "adrese teslim medya'yı da öğrendik! ÇED KÖŞESI OKTAY EKlNCt 'Vakit'in imar suçlusu! Vakit gazetesi her bahaneyle Cumhuriyet yazarlannı "taciz" etmeyi sürdürüyor. Son olarak da bendenizi "imar suçlusu" gös- tenneye kalkışmasm mı? ErtuğruIÖzkök'ün, 1990'lar- da bir "tarihi eser"in kaçak ola- rak "yah"ya çevrildiğini duyuran haberine şunu eklemiş; "Bir dö- nem Cumhuriyet gazetesi ya- zarı Oktay Ekinci'nin başkan- lık ettiği Anıtlar Kurulu'ndan da iskân verilmesi yönünde görüş aldı..." (18 Mayıs) Bu "anımsatma"ya 1. sayfa- daki sürmanşet spotunda bile yer verilmesinin nedenini birke- nara bırakıyorum... ancak, söz- gelinıi, İstanbul Belediyesi'ninbir uygulamasını eleştirirken, "bir döneın Başbakan Erdoğan'ın başkanlık ettiği..." diye isim sokuşturmak ne kadar ahlaki ise, Vakit'in ki de o kadar ahlakidir. Kaldı ki haberde "atlanan" ki- mi gerçekler de adımızın anıl- masinda ne denli "zorlanıl- dı"ğının kanıtlan. Birincisi yapi, "tarihi eser değil", tek katîı küçük bir zey- tinyağı deposu. Ikincisi ise 8O'ler- Bir Sulukuleli.. Sabahattin Amca.. deki SİT karanndan, hatta kıyı ve imar yasalanndan da önce ya- pıldığından, mevzuattaki adı "onarılabilir mevcut bina"... Buna rağmen, değişiklik ya- pılmasına izüı vermek bir yana, eski eser olmasa bile eski "basit dam" görünümünü bozan yeni dik çatının "yıkılarak ozgün şekline getirilmesi" karannı al- mıştık. (9O'lı yıllann sonlan ol- malı...) Kuruldaki görevimden aynldıktan kim bilir kaç zaman sonra bu koşul yerine getirilmiş olmalı ki "kullandabilir" den- miş... Vakit'in belli ki "özel ga- rez"ini de içeren zorlama bir haberle bile olsa "kaçak yapı- laşma"yı "suç" kabul etnıesi ise olumludur. Çünkü okurlannın çoğunluğu tstanbul'daki "ya- sadışı işgal bölgeleri"nde yaşı- yor. Dahası, "işgale önderlik" eden kaçak camilerde de Vakit okunuyor... Bu nedenle, uygarca bir kent- leşme için talana karşı yıllann di- renişine bile saygısızca yazıl- mış haberindeki "imar suçu hassasiycii"ni. tüni kaçak yapı- laşmaya da göstermesini bekli- yorum. Özellikle Istanbul'daki tarikat örgütlenmesi şeklinde yaygın- laşmış "su havzası işgalleri" ile "ormanlardaki 2B talancı- lan"na da benzer tepkiler içinde olabilirse, "hukuk"u sadece "karşı görüştekileri taciz et- mek" için anımsayan bir gazete kimliğinden de belki kurtulmayı başanr... İmar dosyasında 'hukuk' Nitekim "Kanal B"de bu ge- ce yayımlanacak İmar Dosya- sı'mn konusu da "kent, imar ve çevre hukuku"nun "yeni ana- yasa"daki yeri... Eğer Vakit'çiler izlerlerse, ka- çak yapılaşma ve kent suçlann- daki "siyasi himaye"nin nasıl "doruklara çıktı"ğını da öğre- nebilirler. Doğanın, kültürün ve yaşam kaynaklarmın, bu "dünyayı cen- net kılan" en "kutsal ema- nef'ler olduğunu; iki birikimli uzmandan, AKP'nin Gül Hükü- meti'ndeki Başbakan Yardım- cısı Av. Ertuğrul Yal- çınbayır ile hukuk dün- yamızın bilgelerinden Prof. Dr. Ülkü Azrak'tan dinleyebilirler... Benzer şekilde şu "kentsel dönüşüm" de- nen "yeni moda imar yağması"run Sulukule'de yaşanan "insan hakları dramı"nı da "1000 yü- hk" Roman Mahallesi'ni savunanlann sözcüsü Fatma Oral'dan öğrenebilirler... Saat 23.00'te başlayacak İmar Dosyası'nda, gündemdeki "sivil" anayasa tasansının, "sivil güç- lerin siyaset üzerindeki yargı- sal denetimini kaldırdığı" sap- tanıyor... Özellikle "hükümet dışı ku- ruluşlar"a, hukuka aykın uy- gulamalan "hukukla engelle- me" olanağı sağlayarak; top- lumsal çıkarlann çiğnenmesine karşı davalar açılmasına anaya- sal dayanak oluşturan "imar ve çevre hakları"nın yer almadığı bir düzenlemeye nasıl sivil(!) denilebileceği de sorgulanıyor. Peki, demokrasiyi en fazla sa- vunduğu ileri sürülen bir iktidar, sivil denetimin anayasal güven- celerini neden istemiyor? Dahası, bağımsız yargıyı siyasi amaçlara uyarlayarak adeta "iş- levsizleştiren" ifadeler, adma "anayasa" denilecek bir hukuk nıetninde nasıl yer alabilir? Yanıtlan, bu gece Kanal B'de- ki İmar Dosyası'nda... [email protected] KÎM KİME DUM DUMA BEHİÇAK [email protected]. tr ÇtZGİLİK KÂMİL MASARACl [email protected] • f • ' W';! W'' HARBİ SEMİH POROY • * < o G ! (ÇOPLUK ÇOCUKLARI) ^ ^ ^ N E D İ R BU SENİN ^"""S. '< ÇİÇEK BÖCEK MERAKIN? SANA ] • KALSA BÜTÜN DÜNYAYI > ' ^ TAYYAR ÖZKAN ÇEKİLİRMİSİN? ^ DOMATESLERE M BASIYORSUN! _^M ^ ^ ^ a ^ d www.Junkldz.com TARlHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 25 Mayıs www.mumtaz-arlkan. com u SALD/K/>A UĞRAO// fSIZ 'P£ BUGÜN, BİK APAM, MICH£LANGeLO'*JUN "flBTA" HEYKEÜNE Ç.EKİÇLJB SALDHZ0I'.''AVUS- TKAtYAU AKIL HASmSI LAZLO 7OTH, VATİKAN'- DAKI SEN PİY£R (SAN PlETKo) K/USESİ'HDE BU- LUNAM ÜNLÜ HEYKBLE Bİ8*e*Ç OABB/E İNDİRDİK- TEN SONRA YAKALANDt..RÖhtESANS'IN EN BÜ- YÜK HEYKELCİSİ OlAAt MKHELANGEup SUO- HAKRO7Tİ ; MEKY£M'İ AWCAĞ/A/£>A ÖCÜ /SA İLE 6ÖSTS.££AI Su H£y*:eu f4S8 - tCOO YlL- LAIZt AKAS/AJM yOffTMUŞTU. THVlT, BİK 7&C- MC VE esTET/K tcust/esuzLUK â&veĞ/ i ' 6 N4t:/faty*ncn'aamak n a»bm,n«9 tkn~pieM', PANO DENtZ KAVUKÇUOĞLU 1968 Bahan, Bineyleşme ve Aydınlar (4) - Daniel Cohn-Bendit Hiç kuşkusuz '68' denince ilk akla gelenlerden biri de Yahudi asıllı Alman bir babayla Fransız bir annenin oğ- lu olan, 1945, Fransa-Montauban doğumlu Daniel Cohn-Bendit'tir. Cohn-Bendit, liseyi Almanya'nın Hessen eyaletinde kü- çük bir kasaba olan Ober-Hombach'taki Odenvvaldsc- hule'de yatılı okudu; siyasal olgulara ve gelişmelere eleş- tirel bakmayı burada öğrendi. Kendisini etkileyen öğ- retmenlerinden biri 1956 Macaristan ayaklanmasına ka- dar Fransa Komünist Partisi üyesi olan Emest Jouhy idi. Aynı yıllar içinde anne babasını yitiren Cohn-Bendit, 1965 yılında lise eğitimini tamamladıktan sonra Fransa'ya gitti ve Paris dışındaki, savaş tazminatı çerçevesinde Hes- sen eyaleti tarafından finanse edilen Nanterre Üniver- sitesi'nin sosyoloji bölümünde yükseköğrenimine baş- ladı. O dönemde tüm dünyada olduğu gibi Fransa'da da yıllardır süregelen muhafazakâr siyasal ve toplumsal dü- zenden bunalan kesimler için için kaynıyordu. Ingiltere, Italya, Almanya gibi ülkelerden farklı olarak Fransa'da muhafazakâr iktidann karşısında başta Fransız Komü- nist Partisi ve komünist eğimli CGT sendikası gibi güç- lü muhalefet odakları vardı. Fakat bu örgütler bürokra- tik yapılan nedeniyle toplumsal talepler karşısında es- nek davranamıyorlar, toplumun çeşitli kesimlerinde başgösteren kendiligindenci eylemlerle dayanışma bağları kuramıyorlardı. Nanterre Üniversitesi'nde de ilk eylemler, öğrenci yurt- lannın kapılarının gece 23.00'te kapatılmasını protesto gibi basit bir nedenle başladı. Bu eylemlerin siyasallaş- ması ise aynı günlerde düzenlenen bir Vietnam Savaşı'nı protesto gösterisinde çok sayıda öğrencinin tutuklan- masıyla gerçekleşti. öğrenciler, üniversitenin felsefe bö- lümünde derslikleri işgal ettiler, direniş komiteleri kurup duvar gazeteleri yayımladılar. Daniel Cohn-Bendit'in üniversite direnişinin 'elebaşı- sı' olarak 1968 Ocak ayında rektörlüğün disiplin kuru- lunda alman ifadesindeki sözleri o günlerdeki siya- sal/ideolojik görüşünü yansıtmaktadır: "Ben biranarşist Marksistim. Karl Marx'/n kapitalizmin analizinde ortaya koyduklannın doğnıluğuna inanıyorum. Fakat komünist hareketin geliştirdiği örgütlenme biçimini tümüyle red- dediyorvm. Bu biçim, yeni bir toplum yerine yalnızca oto- riterbiregemenlikyaratıyor. Burada Marksist kuramla ko- münist uygulama arasmda birkmlma vardır." ••• Nanterre Üniversitesi'ndeki direniş kısa zamanda "Fransa'da toplumsal dönüşüm" ortak talebiyle ülkenin tüm üniversitelerine yayıldı; mayıs ayına girildiğinde yüz binlerce öğrenci sokaktaydı. Aynı ay içinde Işçi Sendi- kaları Konfederasyonu (CGT - Confederation Genera- le du Travail) genel greve gitti. Yaklaşık 13 rhilyon işçi- nin katıldığı ve 10 gün süren eylem, hükümetle uzlaş- maya vanlması üzerine son buldu. öğrenciler de üni- versite reformuna ilişkin isteklerinin hükümetçe kabul gör- mesi üzerine eylemlerine son verdiler. Komünist eğilimli sendikalann uzun boylu direniş gös- termeksizin hükümetle uzlaşması, Cohn-Bendit'in ko- münist örgütlerin bürokratik yapısı üzerine olumsuz gö- rüşlerini pekiştirmişti. Bu arada hakkında 'devrimci ey- lemcllik' nedeniyle 'persona non grata (istenmeyen ki- şi)' karan alınınca Almanya'ya geri dönüp Frankfurt'a yer- leşti. Bu kentte, 9O'lı yıllarda adı Almanya Yeşilleri'nin eş- başkanı ve Federal Almanya Dışişleri Bakanı olarak du- yulacak olan ev arkadaşı Joschka Fischer ile biriikte Ho- echst, Opel gibi fabrikalarda işçilere yönelik çalışmalar yapan 'Devrimci Savaşım' örgütüne katıldı. Ne var ki bu dönemi uzun sürmedi, 1970'li yıllarda Marksizme sırtını döndü, 'kendiligindenci' eylemlerin et- kin bir militanı oldu. "Artık itici gücümüz aş değil, öz- güriük, sevgi ve başka yaşam biçimleridir" tümcesi bu kendiligindenci hareketin sloganıydı. Cohn-Bendit bu hareketin organı olan 'Kaldınm Kıyısı' adlı bir dergi çı- kardı, bir kitabevi işletti, anti-otoriter bir anaokulunda eğitmen olarak çalıştı. Kadın hareketlerini destekledi. Çok kültürlü yaşam çerçevesinde yabancıların hakla- nnı savundu. 1968-2004 yılları arasında 9 kitaba, iki de filme imza attı. 1978 yılında Yesiller'e katıldı. 1994 yılında Almanya'dan, 1999'da Fransa'dan, 2004 yılında yine Almanya'dan Av- rupa Pariamentosu'na milletvekili seçildi. Halen Avrupa Yeşilleri'nin parlamentoda eşbaşkanlığını yapmaktadır. www.denlzkavukcuoglu.blogspot.com [email protected] 1 2 3 4 l 7 8 9 1 2 3 I I ! I 4 5 6 7 8 -HJ+ * 9 i11 2 BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Doğu Karade- niz yöresinde ye- tişen ve "karaye- miş" de denilen bir meyve. 2/ Bu- yurucu..." — bü- ke belimizi / Söy- letmeye dilimizi / Hasta iken hali- mizi / Soranlara selam olsun" (Yunus Emre). 3/ Tahtadan yapılan üflemeli bir çalgı... "Ilık" anlamında yerel sözcük. 4/ Izmir'in Tire ilçesine özgü, ısırgan otu ve pey- nirle yapılan zeytinyağlı bir yemek... Duman leke- si. 5/ Aydın'ın bir ilçesi... Çinli kadınlann iki bin yıldır kendi aralannda ko- nuştuklan özel dile veri- lenad.6/Konut... 1944'te Bandırma açıklarında batan Türk yolcu gemisi. 7/ Önce- den verilen güvence parası... Harman yerindeki tahılın taş ve toprakla kanşık kalıntısı. 8/ Felsefede, bilgi ile varlık arasında ilişki kurduğu düşünülen kavram... Üst yanı açık bora. 9/ "Liçi" de denilen bir meyve. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Söz, lakırdı... Bir yaşında keçi yavrusu. 2/ Gözleri gör- meyen... Acele, tez. 3/ Üçlü ya da dörtlü gruplar halinde birbirinin içine geçebilecek biçimde yapılmış sehpa takı- mı... Giysi kolu. 4/ Galeta ununa ve yumurtaya bulanarak kızartılmış köfte... Bir renk. 5/ Türkmenistan'ın plaka imi... Eski Mısır'da güneş tannsı. 6/ Bir nota... Yolsuz ya da emeksiz elde edilen şey. 7/ "Kuru gazel gibi göğe sav- rulma / — poyraz gibi esip yorulma" (Karacaoğlan)... Bi- lecen. 8/ Necati Cumah'nın, bir adı da "Tütün Zamanı" olan romanı... Eski dilde gün. 9/ Batman'ın Hasankeyf il- çesini sular altında bırakacak olan baraj... Işık kaynağının 1 saniyede çevresine yaydığı ışık enerjisi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle