Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 MAYIS 2008 PAZAR
16 PAZAR KONUGU leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr
İTÜ Yer Fiziği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Haluk Eyidoğan 'dan acil uyarılar
Deprem geliyorum diyorSÖYLEŞİ
LEYLA TAVŞANOĞLU
Son haftalarda Marmara'da bir deprem olasıhğı-
nırı çok yakın olduğu dillendirilir oldu. Her kafa-
dan bir ses çıkmaya başladı. İTÜ Maden Fakültesi
Jeofizik Mühendisliği Bölümü Yer Fiziği Anabi-
lim Dalı Başkanı Prof. Dr. Haluk Eyidoğan'la
konuşuyoruz. Olabilecek bir depremin yeri, saati,
süresi ve büyiiklüğü hakkında kesin öngörülerde
bulunmanın yanlış olacağına işaret ediyor. Bu tür
söylemleri "bilimsel bilgilerden uzak, magazin-
sel" olarak niteliyor. Ancak lstanbul ve çevresin-
de günün birinde büyük bir depremin kaçınılmaz
olduğunu ifade eden Eyidoğan, lstanbul Deprem
Master Planı'nda yer alan şu çarpıcı ifadeleri tek-
rarlıyor. "750 bin bina csas alınarak yapılan ça-
lışmada Ku/.ey Marmara'da 7.5 büyüklüğünde
bir deprem olursa binaların yüzde biri tanıa-
ınıvla çökecek. Yüzde altısı ağır hasar görecek.
Yüzde 15'i ağır, orta hasark olacak. Nüfusun
yüzde 0.7'si yaşamını yitirecek. Yüzde 0.12'si
yaralanacak. Yüzde 10'u evsiz kalacak."
- Son zamanlarda yeniden Marmara depremi
konusu gündeme oturtuldu. Kandilli Rasatha-
nesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nün eski
müdürü Prof. Işıkara deprem tehlikesinin ol-
madığını söylerken Prof. Naci Görür alarm zil-
lerinin çaldığını öne sürdü. Kandilli Rasatha-
nesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nün şim-
diki müdürü Prof. Gülay Altay da benzer öngö-
rülerde bulundu. Kime inanmanıız gerektiğini
söyler nıisiniz?
H.E. - Özellikle 1999'dan sonra ortaya çıkan ve
deprem uzmanı, deprem hocası adlan yakıştınla-
rak lanse edilen kişilerin tartışmalan basın ve ya-
yında öne çıkarak deprem tehlikesi konusunda
çok değişik söylemler yapıldı. 1999 depremi ön-
cesinde rahmetli Prof. Aykut Barka'nın da içinde
olduğu birçok yer bilimsel çalışma sırasında yer
bilimsel camiada birçok kişinin farkında olduğu
ve kendi aralannda tartıştığı, pek çok resmi kuru-
ma da aktanlan bilgilere ve bulgulara baktığımız
zaman zaten 1999 depremi öncesinde Marmara
TÜ Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Yer Fiziği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Eyidoğan
depremin yeri, saati, süresi ve büyüklüğü hakkında kesin öngörülerde bulunmanın yanlış olacağına dikkat
çekti. Bu tür söylemleri "bilimsel bilgilerden uzak, magazinsel" olarak niteleyen Eyidoğan lstanbul ve
çevresinde günün birinde büyük bir depremin kaçınılmaz olduğunu ifade etti. TBMM'ye sunulan yasa
taslağında Acil Durum ve Afet Yönetimi Genel Müdürlüğü gibi bir sürecin başlatılmak istendiğini belirten
Eyidoğan, "Taslağı deprem konusunda uzman hocalanmız incelediğinde kavramsal, içerik açısından çok
fazla eksikler buldular. Taslak muhtemelen komisyondan bu haliyle geçmeyecek ve bekleyecek" dedi.
Bölgesi'nde deprem tehlikesinin yüksek olduğu
görülüyordu. Öyle olmasaydı 1996'da başlayan
Türkiye deprem bölgclcri haritasının yenilennıesi
talebi ortaya çıkmazdı. 1996'dan sonra Bayındır-
lık ve Iskân Bakanlığı Türkiye deprem bölgelcri
haritasının ihtiyaca cevap vermediği, 1990"lardan
sonra meydana gelen yeni bazı depremler nede-
niyle bunun yenilennıesi gerektiği sonucuna var-
dı. 1998'de yeni harita yayımlandı. O haritada
Türkiye'de daha önce daha az tehlikeli gibi görü-
nen yerler daha tehlikeli yerler haline dönüştü.
Üniversitclerdeki, kurumlardaki yerbilimciler za-
ten Türkiye'nin deprem tehlikesine yönelik olarak
jeolojik, jeofizik vc sismolojik çalışmalarını yapı-
yorlardı. Dolayısiyla onlar için Marmara Bölge-
si'nde, Kuzey Anadolu Fayı'nm herhangi bir ye-
rinde bir deprem olması hiçbir zaman sürpriz de-
ğildi. Bunu söylediğimiz zaman bize, "Madem
biliyordunuz da niye söylemediniz" diye sordu-
lar, eleştiriler aldık.
Olasılık tahmln edllir1
- Prof. Şengör kesin bir ifadeyle bir lstanbul
depreminin 7.6 büyüklüğünde olacağını ve iki
dakika süreceğini söylüyor. Depremlerle ilgili
bu kadar kesin tahminlerde bulunulabilir mi?
H.E. - Deprembilimde deprem öngörüleri genel-
likle olasılıksal yaklaşımlarla verilir. Kesin şu bü-
yüklükte olacak, denemez. Deprem öngörüleri
için iki yaklaşım kullanılabilir:
1. Tanımsal (detcrministik) yaklaşım: Bu yön-
temde birçok jeolojik ve sismolojik verilerden ha-
rckctle şu faylar üzerinde şu büyüklükte deprem
olursa şu uzakhkta nasıl etkilcniriz (yer hareketi
ivme değeri vcrilerek) modeli yapılır. Bu, o bü-
yüklükte depremin mutlaka olacağı anlamına gel-
mez. Etki değerlendinrıe için kullanılır. Ülke veya
bölge deprem tehlike analizlerinde ve haritaların-
da bu yöntem kullanılmaz.
2. Olasıhksal yaklaşım: Bu yöntemde yine bir-
çok jeolojik ve sismolojik verilerden hareketle il-
gili bölgede çeşitli zaman aralıklannda çeşitli aşıl-
ma olasılıklan için olası deprem büyüklüklerine
karşılık gelen yer hareketi değerleri hesaplanır.
Olasılıksal sonuç verilir. Tehlike haritalan bu so-
nuçlara göre hazırlanır. örneğin şu bölgede önü-
müzdeki şu kadar yılda şu büyüklükte deprem
olasılığı ve dolayısıyla maruz kalınabilecek yer
ivmesi şudur gibi bir sonuç verilir. lnşaat yönet-
melikleri, sigorta primleri ve tehlike haritalan bu
olasılıksal sonuçlara göre belirlenir.
Sonuç olarak, deprem olasılıksal olarak tahmin
edilir. Kesin tarih ve yer verilemez. Eğer bölgede
kesin bilinen büyük deprem kaynak zonlan (aktif
faylar) varsa olası depremlerin yeri olarak gösteri-
lebilir. Süren nakarat maalesef bu bilimsel bilgi-
lerden uzak, magazinsel olarak sunuluyor.
H.E. - Şu anda depremleri önceden bilmemiz
mümkün değil. 1999'dan önce hiç kimse şu nok-
tada, şu zamanda büyük bir deprem olacak, diye-
mezdi. Dünyada hiçbir bilim insanı bunu söyleye-
mezdi. Çünkü böyle bir yöntem, böyle bir şablo-
nıunuz yok. Biz sadece şuını söylüyoruz: Türki-
ye'de birinci derecede deprem bölgeleri ülke alanı
içinde yüzde 40'tır. Her zaman da bu alan içinde
büyük bir deprem olur. Yeni Türkiye deprem ha-
ritasına bakın. Kırmızıyla işaretli alanlarda her za-
man bir deprem olabilir. Bu, bilimsel bir sonuçtur.
Bunu bütün resmi kurumlar bilnıektedirler. Bu-
gün ihtiyaca ccvap vermekte midir? Eksiklcri var
mıdır? O tartışılır. Eksikleri vardır, günccllcnmesi
gerekir. Çünkü deprem bölgeleri haritalan, ölçek
kapsam, yöntem açısından her zaman güncellenır,
tartışılır.
1998'de Türkiye deprem bölgelcri haritası yayım-
landı. Bir yıl sonra deprem oldu. Şinıdi bu lıarita-
nın yeniden güncellenmesi düşünülüyor. Bu ko-
nuda çahşmalar var.
Aymazlık dlz boyu
- Bu harita ne zaman güncellenecek?
H.E. - Ulusal Deprem Konseyi lağvcdilmeden
önce biz Bayındırlık ve Iskân Bakanlığı'nda za-
man zaman toplantılar yaptık. Konseyin lağvedil-
diğini bilmediğimiz bir günde Afct Işleri Gcnel
Müdürlüğü'nden gelen bir davet üzcrinc bakanlık
müsteşan, ona bağlı diğer daire müdürleriyle top-
landık.Toplantı kararlanndan birisi de şuydu:
1999 Gölcük depremiyle ortaya çıkan durum vc
Marmara Bölgesi'nde 1999 sonrası yapılan ayrın-
tılı yerbilim çahşmalan itibanyla bölgenin dep-
rem tehlike haritasının bir an önce ve daha ayrın-
tıh olarak 1/2.000.000 değil, 1/250.000 ölçekli
olmak üzere yeniden yapılmasına ihtiyaç var. Şu
anda da harita ölçek itibanyla aynntılı mühcndis-
lik çalışmalanna yetmemektedir. Biz, "Marmara
Bölgesi en çok göç alan, en çok yatırımın oldu-
ğu ve deprem tehlikesiyle ilgili çalışmalarda
deprem güvenliği yapı ve yerleşmeler açısın-
dan daha güncel ve ilgili yerbilim camiasının
Doğa tahribatının
sonu kötü olacak
- lstanbul bu gerçekler
karşısında 2010'da nasıl
Avrupa'nın kültür baş-
kenti olacak?
H.E. - Bilmiyorum. Tarihi
yanmadada öyle resimler
çekiyorum ki inanılamaz.
Böyle bir ortamda deprem
riskinin azaltılması yönün-
de çahşmalar, hazırlıklar,
kentsel dönüşüm nasıl ola-
cak? Gerçekten çok zor bir
durum. Önce sürecin baş-
laması lazım. Deprem teh-
likesi altındaki bir metro-
polde risklerin azaltılması
bağlamında yapılması ge-
rekenler için başlatılan sü-
recin değişmemesi gerekir.
Çünkü lstanbul gibi bir
metropolde deprem riskle-
rinin azaltılması uzun va-
deli, hatta bir seferberlik
mahiyetinde bir stratejiyi
gerektiriyor.
- Kentsel dönüşüm, dedi-
niz. Ama saııki yerel yö-
netimler kentsel dönü-
şümden arazi rantı elde
etmeyi anlanuyorlar mı?
H.E. - Başlangıçtaki çalış-
malarda bunu deprem
odaklı kentsel dönüşüm
olarak adlandırıyorduk.
Şimdi "deprem odaklı"
sıfatı kaldınldı. Sadece
kentsel dönüşüm deniyor.
Böylece kentsel dönüşüm
rant üreten bir dönüşüm gi-
bi algılanmaya, öncelikler
karıştınlmaya başlandı.
Kentsel dönüşüm adı altın-
da siz villalar, rezidanslar,
bilmem kaç yüz bin dolar-
lık akıllı konutlar yapma
durumunda değilsiniz.
Kentsel dönüşüm alt, orta
gelir gruplannın mevcut
depreme dayanıksız, plan-
sız, denetünsiz yerleşimle-
rini ada, pafta bazmda ye-
rinde dönüştürmek demek-
tir. Yerinde dönüşüm tanı-
mı çok önemlidir. Bu du-
rumda mevcut yerleşmclcri
yeniden planlayarak bazı
insanlan kendi arzulan
çerçevesınde başka yerlcre
yerleştirebilirsiniz. Ama
dönüşümü bir kent planı
içinde, çevre düzeni ve nâ-
zım plan çerçevesınde ye-
rinde yapmaya çalışmanız
lazınıdır. Aksi takdirde bu-
gün olduğu gibi kentsel
dönüşüm teknik bir konu
olmaktan çıkar; bir sosyo-
ekonomik sonma dönüşür.
P
O
R
T
R
E
PROF. DR. HALUK EYİDOĞAN
Yükseköğrenimini İTÜ Fen Fakültesi JeofizikKürsüsü 'nde
yaptı. Aynı yerde yüksek lisans çalışmasım tamamladı.
1976 'da İTÜ Maden Fakültesi Jeofizik Kürsüsü 'ne asistan
olarak atandı. 1983'te sismoloji dalında doktor, 1987'de
doçent ve 1993 'teprofesör unvamnı aldı. Yurtiçi ve
ynrtdışmda çeşitli kıovmlarda ve üniversitelerde depremlerle
ilgili çeşitli konularda proje ve araştırmalara katıldı. Yerli ve
ydbancı bültenlerde yayımlanmış makaleleri, Türkiye
depremleri ile ilgiliyayımlanmıs iki deprem kataloğıı
bulunuyor. Başbakanlık Proje Uygulama BirimiMEER
Projesi, lstanbul Büyükşehir Belediyesi Metropolitan Bürosu
ve lstanbul Avrupa Yakası sismik mikro bölgeleme etiitleri için
danışmanlık hizmetlerinde bulundu. İTÜ ve Maden Fakültesi
yönetim kurullannda ve çeşitli komisyonlarda görevleryaptı.
Ulusal Deprem Konseyi üyeliği ve başkanlığında bulundu.
Halen İTÜ Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü
Yer Fiziği Anabilim Dalı Başkanlığı göreviniyüriitüyor.
daha rahat kabul edebileceği bir deprem bilgi
haritası üretilsin. Bununla ilgili veri tabanı he-
ınen hemen hazır" dedik. Maden Tetkik Arama
Enstitüsü (MTA) karada yeni bir diri faylar hari-
tası yaptı. Denizde de yerli ve yabancı bilim
adamlan çok aynntılı ve hâlâ devam eden etütler
yaptılar. Karada vc denizde yeni diri faylan bili-
yoruz. Dolayısıyla yeni deprem bilgi haritası buna
göre güncellensin, istedik. Bu fıkir müsteşar tara-
fından çok beğenildi. Bunu gündeme alacaklan-
nı, hatta bu konuyla ilgili en kısa zamanda bir top-
lantı yapmaya hazır olduklannı söyledi. Bu konu-
da karar aldık. Ama aradan bir süre geçtikten son-
ra da zaten lağvedildiğimizi öğrendik.
- Bu kadar büyük bir deprem riski altındaki
bir ülkedc Ulusal Deprem Konseyi hangi akla
hizmeten lağvedilir?
H.E. - Biz de bunun anlaşılabilir, akla yatkın bir
açıklamasını bulamadık. Ulusal Deprem Konse-
yi'nin lağvedilmesi TBMM'de de gündeme geldi.
Hükümetin açıklaması şöyle oldu:
"Yeniden bir yapılanma sürecindeyiz. Bugün-
kü ihtiyaçlara Ulusal Deprem Konseyi'nin ya-
pısı cevap vermiyor. Yeniden yapılanması ge-
reken bir dönemdeyiz. Bu nedenle lağvettik.
Yeni bir yapılanma ortaya çıkaracağız."
Yeniden yapılanıyorlar'
- Yeniden yapılannıadan kasıtları neydi?
H.E. - Türkiye'deki depremle, afetle ilgili bazı
kunım vc kuruluşlan bir araya getirip bir çatı al-
tında toplanıa gibi bir yapılanma düşiinülüyordu.
Kaldı ki, biz Ulusal Deprem Konseyi lağvedilme-
den önce ilgili devlet bakanına ziyarette bulun-
duk. "Ulusal Deprem Konseyi genelgeyle ku-
rulnıuş, istişari bir kurumdur. Biz Türkiye'de
çeşitli konularda uzmanlaşmış konseyin 20
üyesi daha etkin, daha fazla katkı koyucu bir
noktada olmak istiyoruz. Biz, bir Bakanlar
Kurulu kararnamesi ya da bir yasayla kurnıa-
nızı talep ediyoruz" dedik. Bizim isteğimiz baş-
ka kurumların da bu yapılanmanın içinde olmala-
rıydı. Ama bütün bunlar konuşulmamış gibi bizi
habersizce lağvedip yeniden yapılanma sürecini
başlatacaklanıu söylediler. TBMM'ye şimdi bir
yasa taslağı sunuldu. Acil Durum ve Afet Yöneti-
mi Genel Müdürlüğü gibi bir süreci başlatmak is-
tediler. O yasa taslağını deprem, afet konusunda
uzman hocalanmız incelediğinde kavramsal, içe-
rik açısından çok fazla eksikler buldular. Taslak
muhtemelen komisyondan bu haliyle geçmeyecek
ve bekleyecek. Dolayısıyla hâlâ üÛcenin ulusal
afet, deprem stratejisi belirlenmiş değil. Kaldı ki
buna yönelik epeyce işler yapıldı. 1999 depremin-
den sonra birçok yasa, yönetmelik ve genelge çı-
kanldı. Çünkü ülkede deprem güvenliği, yerle-
şim, konut, yapı üretimi hep sorun oldu. Bu soru-
nu ortadan kaldıracak yapılanmalar düşünüldü.
Göç durdurulmaiı
- Yalapşap hesaplamayla 12.5 milyon nüfuslu
olduğu söylenen lstanbul gibi bir megapolisin
nâzım planı yok. O zaman depreme karşı nasıl
kalıcı, etkili önlemler alınabilir?
H.E. - lstanbul özcl bir durum arz ediyor. Ülke
nüfusıuıun neredeyse beşte biri Istanbul'da yaşı-
yor. Üstelik nüfııs yüzde dört artıyor. Bu çok faz-
la. Bir toplantıda bunlan konuştuk. Toplantıya ka-
tılan herkes bu devam eden göçün birçok çalışma-
yı, hedefı, planı felç ettiğini söyledi. Yüzde dört
artan bir nüfusun idaresi, eskiden bu yana gelen
sorunların çözümü çok zor. Nüfus, arazi rantı ve
sanayi baskısı, deprem dahil bütün çahşmalan,
hedeflcri yok ediyor; hcdeflere varılmasını engel-
liyor. Trafik sonınu, hava kirliliği, su havzalanrun
kirletilmesi böyle... Bir deprem kuşağının üzerin-
de, Marmara gibi birinci derecede deprem bölgesi
olan bir ülkede, bu bölgenin kuzeyinde yerleşen
bir metropolde depreme karşı alınacak önlemlerin
felç olma noktasına gelmesi vahimdir. Deprem
risklerinin azaltılması dcdiğimiz faaliyetleri yap-
mak için parasal kaynaklar bulmamız lazımdır.
Aynca uygulayabilecek gücümüzün de olması ge-
rekir. O uygulamayı yapacak ekibi oluşturmalıyız.
Hem teknik olarak hcm de siyaseten bu süreci bir
şekılde başlatmahyız. Ama biz bu süreci başlata-
mıyoruz. Bu göç baskısı altında sürekli yeni ge-
len nüfusa hizmet venne suasında mevcut nüfusu
rehabilite etme şansınızı kaybediyorsunuz.
Arazi talanı her türlü afeti beraberinde getirir- Şişli ilçesinde 1999'da deprem
olduğu sırada boş araziler vardı.
Bugün her tarafa rezidanslar,
kuleler, ahşveriş merkezleri dikildi.
Günün birinde sözü edildiği gibi
büyük bir deprem durumunda
insanlar depremden nasıl
kaçabilecek ya da kurtarma
araçları oralara nasıl ulaşabilecek?
H.E. -1999 depreminden sonra
lstanbul Büyükşehir Belediyesi
depremin çok önemli olduğunun
farkına vardığı için Japonlarla birlikte
bir mikro bölgeleme çalışması
yaptırdı. Bunun anlamı şuydu:
Deprem tehlikesi ve kayıp risklerinin
ne olabileceğine yönelik bir
çalışmaydı. Oradan senaryolar çıktı.
Yani, şu büyüklükte bir deprem
olursa nerede neyin kaybedileceğinin
cevabı orada var. Bu alınan sonuçlar
2003 yılında internette yayımlandı.
Bu çalışmada 750 bin binaya göre
jeolojik, jeofizik etütler yapıldı. Dört
ayn kayıp senaryosu yazıldı. Buna
göre Kuzey Marmara'da 7.5
büyüklüğünde bir deprem olursa 750
bin bina esasma göre bunların yüzde
biri tümüyle çökecektir. Yüzde altısı
ağır hasar alacaktır. Yüzde 15'i ağır,
orta hasar alacaktır. Nüfusun ise
yüzde 0.7'si yaşamını yitirecek,
yüzde 0.12'si yaralanacak, yüzde
10'u evsiz kalacaktır. Bilim
dünyasının genel kanısı, büyüklüğü 7
olan bir depremin olma olasılığmın
çok yüksek olduğu ve bunun için
hazır olunması gerektiğidir.
O zaman bilinç daha yüksek olduğu
için bir de lstanbul Deprem Master
Planı yapıldı. Çok değerli bir
çalışmadır. Ama lstanbul Deprem
Master Planı şu anda rafta duruyor.
- Neden? Buna kim ya da kimler
karar veriyor?
H.E. - Aynı deprem şûrasınm
bildirisindeki maddclerin
uygulanmasında karşılaşılan sorunlar
gibi lstanbul Deprem Master
Planı'nın uygulanmasında birçok
sorunla karşılaşıldı. Bunlar çok
boyutlu. Bir kere bir pilot alan seçilip
orada uygulamaya dahi geçilemedi.
Denıin söylediğim gibi, nüfusu yüzde
4 artan, sanayi ve nüfus baskısı
altında ezilen kentte, buna bağlı
olarak her türlü sorunla
karşılaşıyorsunuz. Yeşil alanlannız,
havanız, suyunuz gidiyor; deprem
geliyor. Nüfus, sanayi baskısı altında
ve belli bir plan olmadan nasıl çözüm
getirebilirsiniz? Geçen yıl lstanbul
Metropoliten Bürosu çevrc düzeni
planı yaptı. O planda her boyutuyla
lstanbul il sınırlan içinde her türlü
gözlenıler, durum tespitleri yapıldı.
lstanbul mevcut su havzalan, yeşil
alanlan, şu andaki coğrafyası göz
önüne alındığında 16 milyondan fazla
nüfus alamaz deniliyor.
- Peki, her yıl yüzde 4 artan nüfusu
nereye yerleştirecekler?
H.E. - Gittikçe yükscliyoruz.
1960'lardaki bina yükseklikleriyle
bugünküleıi kıyaslayın. Binalar
yükseliyor, alanlar daralıyor. Böyle
bir kentte hangi riskleri
azaltabilirsiniz?
Para hırsından körleşengözler
- Böyle bir depremde daha çok para
kazanma hırsı nerede kalacak? Nasıl
bir aymazlıktır bu?
H.E. - Bu, geleceği uzun vadeli
planlayamamaktan kaynaklanan bir
yaşam biçimine bağlıdır. Tarını
toplumundan sanayi toplumuna geçişte
beceremediğimiz bazı noktalar oldu. Siz
getirip sanayinizi faylara yakın bir
bölgede kuruyorsıuıuz. Yaklaşık 800 bin
kilometrekarelik bir ülkede
yaşıyorsunuz. Ama tek cazibe
merİceziniz lstanbul.
Aklıma Istanbul'un tek cazibe merkezi
oluşunun nedeni takılıyor. Istanbul'un
bir kimliği var mı? lstanbul bir sanayi
kenti mi, bir kültür ve eğitim kenti mi
yoksa ticaret kenti mi olacak? Siz bunları
belirlemiyorsunuz. Sonra da adam
geliyor fabrikasını, villasını su koruma
havzasına yapıyor. Yapar. Çünkü onu
zorlayıcı bir planınız yok. Planınız
olmalı, ona su havzasına fabrika, ev
yaptınnamanız lazım.
Bu göçü başka yerlere yönlendirecek
çckim merkezleri yapılsaydı, böyle
olmazdı. Ama bölge planımız yok.
DPT'nin beş yıllık planları var. Acaba bu
planlarda bu konular var mı? Çok merak
ediyorum.
- Böyle kimliksiz bir kent nasıl oluyor
da 2010'da kültür başkenti oluyor?
H.E. - Onu bilcmem. Onu konunun
uzmanlan söyleyccek. Bcn bu kentte
doğan birisi olarak bu süreci, bu tahribatı
üzüntüyle izleyen birisiyim. Konu
depremden açıldı. Ben gözlemlerimi
söylüyorum.
Bu doğa tahribatı bu şekilde sürerse sonu
nereye vanr? Bilemiyorum.
I