04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 MAYIS 2008 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Görülmemiş Seferberlik BÖYLE şey görülmemiştir. Anayasa Mahkemesi'nin önün- deki iki dosya dolayısıyla öylesine müthiş bir seferberlik ilan edildi ki, dıştan katılmayan yok. On bir yüksek yargıcı etkileyip AKP'nin türbana ilişkin ana- yasa değişikliğini sürdürme ve aynca aynı partinin kapanmasını önleme kampanyasına katılanları saymaya sütunlaryetmez: Avrupa Konseyi'nin Pariamenterier Meclisi'nden ve AB'nin Av- rupa Pariamentosu'nda kalkıp gelen üyelere ek olarak, bu ko- nuda kendiliklerinden görev üstlenip gelen Konsey ya da AB yetkilileri, Türkiye'nin başka konuları konuşmak için resmen çağırdığı bakanlar, hatta hükümdanna refakat etmek üzere gelmiş bir dışişleri bakanı. Içteki siyasileri, hukukçulan, yazarları saymak gereksiz. Ağzı olan konuşuyor, sütunu olan yazıyor. Hatta, şimdiki Anaya- sa Mahkemesi'ni etkilemek için önceki anayasa döneminde o anayasaya göre verilmiş hükümlere ilişkin yazılardan alın- tı yapıp bugünkü üyeleri etkilemeye kalkanlar bile var. J i nyargıyla ve bir iktidarı kollamak amacıyla apar topar se- v/ferber olma yüzünden yazılıp söylenenlerle düşülen yan- lışların da haddi hesabı yok. ömeğin, anayasada son yapılan 10. ve 42. madde değişik- likleri konusunda Anayasa Mahkemesi'nin yapabileceği yo- rumu etkilemek için ta 1979'da yayımlanmış bir kitaptan alı- nan şu satırlara bakın: "Anayasa Mahkemesi... bir değişikliğin anayasadaki temel ilkelerden birine aykın düştüğünü savunarak anayasa değişikliklerini iptal yetkisine sahip olursa devlet sis- temi içinde kendisine tanınan yeri aşıyor demektir." Bu yola gidildiği zaman, 1961 ve 1982 anayasalan arasındaki önemli bir başkalık yok sayılmış olmuyor mu? Ayrıca, temel ilkelerden biri olan "laik"\\k ilkesinin, öbür ilkelerden farklı ola- rak, şimdiki anayasanın uygulanışı boyunca çeşitli yargı ka- rarlarıyla perçinlenip hem ulusal yargı hem de Avrupa yargı- sı eliyle kendine özgü uluslar-üstü bir yere oturtulmuş değil midir? Daha önce, "önerilemeyecek" o\an, birinci maddedeki "cum- huriyet" ilkesiydi ve laikliğin o ilke içine yerleştirilmesi yorum konusuydu; şimdi ise bunu doğrudan doğruya 2. madde sağla- makta. Ayrıca, davanın özünde, "teklifedllemeyecek" bir ana- yasa değişikliği önerisini gündeme almak gibi aslında "şekil aykırılığı"n\ aşarcasına yapılmış bir "içtüzük ihlali" iddiası ya- tıyor. Insanlık tarihinde, ileri gitmek ve çağdaşlaşmak isteyen top- lumlan başka devletlerin ve devletlerarası kuruluşların des- teklemesi, cesaretlendirmesi çok görülmüştür ama, bir top- lumu geriye çekmek, çağdaşlaşmak yolunda başardıkların- dan vazgeçirmek için böylesine bir seferberlik ilan edildiği pek görülmemiştir. Içteki çırpınışı anlamak kolaydır da, sözde uy- gar "8af/"nın tutumundaki şu utanmazlık ancak sinsi bir itti- fakla izah edilebilir. mumtazsoysal @ gmail.com 'Ekmekçi' DemekNe Demek?.. E r t a i l Ü N V E R Eski Torbah Belediye Başkanı M ustafa Ekmekçi on bir yıl önce21Mayısl997'deson- suz yolculuğuna başlamıştı. O, "yurtseverliği tartışıl- maz bir demokrat ve iıısan canlısı bir insan gazeteciydi"... "Tüm ya- şam dcneyimlerini toplumsallığa taşıyan, Cumhuriyeti o doğrulhıda rutarak her şe- yin üstünde değerlendiren bir gazeteci, bir candan insan(lık) dostırydu". Ya Eknıekçi kimdi?.. Ekmekçi demek ne demekti?.. Ekmekçi kendisine yeni boyut edinmiş, bir bilge ve insanlık yandaşı, yoldaşıydı. "İnsan gazeteci" kimliğini de aşmanın konumuna ve anlatımına ulaşmıştı, ulaşıyordu... Bırakın karşı çıkmayı ve yadsımayı, kim- se yadırgamamıştır bile. Çünkü yeni bir var- lığa dönüşmeylc oluşan yeni konumun Ek- mekçi'yi yaratması kadar doğal bir şey ola- mazdı. 70 yıllık birikimden gelen, adam ve bildik, dünyalı bir Ekmekçi" vardı, aslın- da. Anma yazılanyla kendisi hiç güııdemden çıkanlmıyordu. Yalnızca bir başka boyutun bir başka sözcüsü olma gibi farklan da edin- mesiyle zenginleşmiş, biraz daha üstün bir kimliğe ulaşıyordu... Çünkü o "kâinatın rahmine" düşmüş bulunuyordu!. Konu ne za- man gündeme gelse, herkesin yüzünü tatlı ve özlem dolu bir hüzün kanşımı kapladığına çokça tanık olmuşumdur. Sevgili Ekmekçi; Seni kimi zamanlarda, kimilerine anlata- madığımız olmuştur... Bazılan seni hiç an- lamamışlardır... Bir örnekle açalım bunu. On- lardan biri, geçenlerde bir "Köy Enstitüleri'ni karalama" yazısı kaleme aldı... Hemen te- pesine de seni oturttu... Sonra Cumhuriyet'te çalıştığı kısa bir döneme ilişkin bir sürü ya- lan yanlış şeyler zırvaladı durdu!.. Senin "Köy Enstitüsü rahle-i tedrisinden geçmiş ol- duğun" yanlışını, sana ve Cumhuriyet'e hiç yaklaşamamış olması "marazına" veriyo- rum... Köy Enstitüleri yaşayabilselerdi 21. yüz- yılda nasıl bir işlev üstleneccklerdi?.. Tek- nolojik devrimle Köy Enstitüsü gerçeğinin bü- tünleşmesiyle doğacak "kentleşmiş köyleri" 1980 başlannda, nasıl uzun uzun anlattığını dün gibi hatırlanm... Şimdiki zamanlanna bunlann ufukları nasıl ulaşabılsin, anlaklan nasıl varabilsin?.. Mustafa Ağabey; Bugünün yalnız kendine demokratlan, yı- ne ve yeniden sana dönüyorlar. Fakat çok il- ginç bir noktayı da sana dönüşleri sırasında sergiliyorlar. Senin de içinde bulunduğun o kesime seçkin, seçkınci, jakoben, tepeden in- mecı gibi nitelemelerde bulunuyorlar ve sa- na da oradaki kımliğin için çatıyorlar. Fakat sonra da seni, köylülüğünü hiç terk edeme- mekle niteliyorlar. Hem de bunlar hep, "ay- nı çevrenin kendine demokratlan". Tabii, yine ezberlerini bozduğun ve çelişkilerini de- rinleştirdiğin ortaya çıkıyor... Sevgili Ekmekçi; Bugün bittiğini sandıklan ağırlığınm ne bü- yük olduğunu kime sorduysam hep "evet" ya- nıtını aldım. Sonra yine şordum... Dedim ki: "Ekmekçi demek, ne demek?.." Birden, haykırarak yanıtladılar: "Kendine demo- kratlan çeliştirip ezber bozduran..." Devam Sevgili Ekmekçi... Senin çizdiğin yolu gelıştirerek ızlemek de bizedüşüyor!.. y ^ o k uzun zamandır "milli- I yetçi muhafazakârlık"ın Vj^mılliyetçiliğinin de, mu- hafazakârlığının da sulandığı- nı; "sosyal demokrasi"nin, "sol"un ateşlı bir hastalığa ya- kalandığını; siyasal yanşta, duy- gu ve inançlann açıkça sömü- rüldüğünü görüyoruz. Ulusal ve evrenscl değerleri kendince ta- nıınlayıp kullanan kesimin yalnız "sağ"daki politikacılar olmadığını görmekse, başka bir hüzün kay- nağıdır. Başımıza gelebılccek en büyük yıkım, politikaya "görgüsüzlü- ğün" egemen olması ve bunun erdemmiş gibi topluma yuttu- rulmaya çalışılmasıdır. Ne yazık ki yaşamın her alanını akıl almaz Görgüsüz Kuşlar Sevgi OZEL bir görgüsüzlük kuşatmıştır. Gör- gü, yalnızca bir toplumca uyul- ması gcreken saygı ve incelik ku- ralları değildir; aynı zamanda deneysel bilgidir, deneyimdir. Kişi, kötü eğitimle eğitimsizleş- mişse; ülkesinin tarihsel ve kül- türel birikiminden pay alamamış, akılcı bir sonuç çıkaramamışsa; evrensel değerlerin yalnızca adı- nı biliyor ve bunlan çıkan için kullanıyorsa; üstelik toplum ön- derliğine soyunuyorsa; görgü- süzlük, tepeden aşağı vıcık vıcık akacaktır. Görgülü kuşlar gördüğunü iş- ler; görmedik kuşlar ne görsün İci ne işler? Ne yazık ki böyle bir sü- reçten geçiyoruz. Hiç aklından geçmeyen oruna, üne ve ola- naklara kavuşanlann çoğu için, bu "ani yükselişin" açıklaması da sınırhdır. "İlalıi güç" yürü de- miştir. Attıklan her adımın "ha- yırlara vesile olması" kaçınıl- mazdır; nasılsa "Allah yollannı açık edecek"tır. Sağduyusu "sığ- duyu"ya devşirilen halk, "Yür- rüüü!" diyerek, bu görgüsüzle- re ense tıraşını gösterinceye dek, İş hayatı hızlıları sever... •*%. • .,," Rekabette geri kalmaym, yolda boşuna vakit kaybetmeyin. Sadece rezervasyon yapmanız yeterli. İhtiyacınız olan zaman, Avis havalimanı ofislerinde... Dünyanın her yerinden rezervasyon İçin: www.avls.com.tr 444 2847 AV'S bu maskeli balo yaşamın her alanında biraz daha sürecektir. Böyle bir dünyanın önde ge- lenleri; politikacısı, yazan, ga- zetecisi, "akademisyen"i, sa- natçısı; artık "yıldız" değil "star"dır; önlerinde açılmadık kapı yoktur. Çoğunun giyim ku- şamı, kullandığı dıl, yediği içti- ği, sağduyusuna güvenilen halkm bakış açısını sığlaştınrken yaşa- ma alanını da daraltmaktadır. Bu toz duman içinde, "dağdaki çoban" benzetmesine kızan kişi, elbette niçin dağda bırakıldığını sorgulayamaz; elbette ara ara yanağından makas alam dost sa- nır; elbette bu kısırdöngüyü de- mokrasi beller. 1950'lerin bir önderi, "Artık ince demokrasi- ye paydos" demişti; de- mokrasimiz, o zamandan beri inceliyor. Birkaç kez de koptu; düğüm üstüne düğüm atıldı; düğüm yer- leri özellikle eğitim ku- rumlarına denk getirildi. Eğitimin, koptu kopacak düğümlerle yürütüldüğü bir sistemden, "aklı hür, vicdanı hür" bireyler çı- kacağını beklemek boşu- naydı. Demokrasi dersi Meclis TV'yi izlerken içimiz acıyla doluyor; ül- ke sorunlannı taraşanlann çoğu ülkenin diliyle ko- nuşamıyor. Belki de ki- misi, "sosyal"in, toplum- la ilgüi, toplumsal demek olduğunu bilmediğinden, "sosyal" başlıklı yasalar konuşulurken "sosyal"i, öcü bildiği "sosyalizm"le kanştınyor olacak ki top- lumun eğitim, sağlık ve adalet isteğini yadırgıyor; haklan kısıtlama oyun- lanna katılıyor. "Laik" demeyi başaramayan ve- kil, laikliği yeniden ta- nımlamaya kalkıyor; "milli"yi doğru seslendi- remeyen ulusal demeye korkuyor; demokrasiyi "demokraaasi"ye çevi- ren, demokrasi dersi ve- riyor. "Ulusal, ulusalhk, ulusçu, ulusçuluk." gibi söyleyiş ve yazım sorunu olmayan öz kavramlan- mızla çete tabelalan ya- zılmak isteniyor. Görgü- süzlüğün, kural tanımaz- lığın en çirkin, en yanıltı- cı biçimi, sözcük oyunla- nyla yanlışı doğru diye samıaktır "İnce demok- rasiye paydos" buyru- ğundan bu yana, düğüm- lü eğitimle eğitimsizleş- tirilenler, ulusalla evren- scl olanı çağdaş bilginin, sanatın venleriyle harm- anlamaktan uzaklaşarak inancm gücüne sanlmış, dağdaki çobanı ve kent- teki gecekonduluyu unıar- sız bırakmışlardır. Halk; ulusal denince her şeyin, her olanağm kendisine özgü olması gerektiğini hemen anlar; ulusal bilinç uyanır, ulusal kimlik sa- hiplenilir. Ulusal değer- lerin bilinçle sahiplenil- mesi, yurttaşlık bilincini güçlcndirip .yükseltir. Yurttaşlık bilincınde inanç ilk sırada değildir; bu da görgüsüz kuşlarla destek aldıklan atmaca- ların işine gelmez.Ne ki hiçbir kısırdöngü sonsuza dek sürüp gitmez; bız, yurttaşlık bilincinin gör- güsüz kuşlan eninde so- nunda uçuracağına ina- myoruz. OHTAY AKBAL YAZNAK YAŞANAK Oktay Akbal, yalın ye içten bir üiiie kaleme aimğı, kiiltür ve toplum sorunlarına ilişkin denemelerini eşfne az rasflamr güzellikte birTOrkçe ile süsleyerek snnuyor okuyucuya... OKTAY AKBAL şıpmız İNSAN OLMAK İçimizden biri sayılan sıradan insanların da rastlanhlar sonucu sıra dışı aşklar yaşayabüeceğini akıcı bir dille ortaya koyan Oktay Akbal, romanın daha ilk sayfalarında okuru öykfinün içine çeklp alıyor. Cumhuriyet KKapları www.cumhuriyetkitaplari.com AiKlA Yiym-Dıtıtıı 0 212 272«46 Morkez: Ankıra Şuba: irnıirŞubc: c<ALFA DAÖIT1M ınımaıı Pro! Nurettın Mazhaı Oktel Sokak No 2 Şışlı Tel: 0 212 343 72 74 Atalüfk Bulvarı No 125 Kat 4 Bakanlıklar Tel 0 312 419 50 20 H 7ıya Bulvarı 1352 Sokak No 2/3 Pasaport Tel 0 232 441 12 20 www.vaklfbank.com.tr 444 0 724 Toprağınıza bereket katacak tarım paketi - Sera Tesis Kredisi - Sera işletme Kredisi VakıfBankBurası sizln yerinlz •m
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle