07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 8 ARALIK 2008 PAZARTESİ 8 DIŞ BASIN [email protected] DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ İklim Savaşları ve Poznan BM’nin iklim değişiklikleriyle ilgili 14. Kon- vansiyonu 1 Aralık 08’de Polonya’nın Poznan kentinde sürüyor. Gezegen ve üzerinde yaşa- yan tüm canlılar için büyük önem taşıyan iklim değişikliklerine bağlı küresel ısınmanın önde ge- len sorumlusu sera etkili gaz salıntılarının azal- tılmasıyla ilgili girişimlerin Kyoto protokolünün kabulünden onca yıl sonra hâlâ sürdüğü dikkate alınırsa, bu alanda dişe dokunur pek mesafe alınmadığı apaçık belli olmaktadır. Avrupa Bir- liği’nin 2008’de konuyla ilgili bir dizi karar alması, Kyoto’dan sonra en ciddi ve kapsamlı bir adım olarak görülmüş ve bu, kısa sürede tüm ülke- leri kapsayacak boyutlarda bir anlaşmanın ger- çekleşmesinin habercisi sayılmıştı. Oysa Poz- nan’dan gelen haberler, katılımcı ülkelerin baş- ta karbondioksit olmak üzere sera etkili gaz sa- lınımlarının azaltılmasının önündeki bilinen en- gellerin ortadan kalkmadığını, giderek sürdü- ğünü ortaya koymaktadır. Biraz da bu yüzden çok sayıda yorumcunun da altını çizdiği gibi yaşam için ciddi tehlike oluş- turan iklim değişiklikleri ve küresel ısınmanın ön- lenmesi konusunda Poznan Konferansı umudun yanı sıra umutsuzluğu da yansıtmaktadır. İyi ha- ber Birleşik Devletler’de Barack Obama’nın başkanlığı kazanması, dolayısıyla da ülkesinin, W. Bush yönetiminin küresel ısınmanın önlen- mesi konusundaki uzlaşmaz tutumuna karşın, iklim değişiklikleriyle savaşta yer alacağını açıklamasıdır. Kötü haber ise iklim değişiklik- leriyle ilgili savaşın, ABD’de ve dünyanın hemen tümünde patlak veren finansal kriz ve ardından başlayan resesyon felaketi dönemine raslamış olmasıdır. Poznan, 2009 sonunda yapılması ön- görülen ve Kyoto’nun devamı olacak Kopenhag konferansının, bir bakıma, ön hazırlığı olarak gö- rünmektedir. Ancak sorun, Avrupa Birliği’nin kendi bünyesi içinde tartıştığı bir enerji-iklim pa- keti konusunda anlaşmaya varıp varmayacağı noktasında düğümlenmektedir. Avrupa Birliği devlet ve hükümet başkanları, komisyonunun 11 ve 12 Aralık 08 toplantılarında bu konuya açıklık getirmesi beklenmektedir. Bu konuda alı- nacak olumlu bir karar sorunun küresel ölçek- te çözümünün önünü açacak, aksi durumda sorun bir başka bahara havale edilecektir. Avrupa Birliği’nin söz konusu enerji-iklim paketi konusunda şu ana kadar anlaşmaya va- ramadığı, aralarında bazı görüş ayrılıklarının sür- düğü biliniyor. Örneğin çevre konusunda duyarlı olmasına karşın Almanya, finansal kriz ve re- sesyon döneminde endüstrisinin, çoğu ileri sanayi ülkesi gibi, rekabet gücünü yitireceği en- dişesi taşımaktadır. Fransa ve İtalya için de du- rum farklı değildir. Sorun şu ki, Avrupa Birliği’ni oluşturan 27 ülke eğer enerji-iklim paketi ko- nusunda önlerindeki bu engeli aşmayı başara- mazlarsa,192 ülkeyi küresel ölçekte bir anlaş- maya razı edebilecekleri son derecede kuşku- lu görünmektedir. Buna karşılık Obama’nın 18 Kasım’da ülkesinin 2050 yılına kadar sera etkili gaz salınımını yüzde 80 oranında düşüreceği- ni, söz konusu gaz salınımlarını 2020 yılına ka- dar 1990 düzeyine getireceğini açıklaması ise umut vericidir ve kuşkusuz Avrupa Birliği’nin her şeye karşın aralarında anlaşmaya varmalarına yol açacaktır. Ancak ABD, bu taahhüdünü Çin, Hindistan, Brezilya gibi sera etkili gaz salınım- larında önde gelen gelişmekte olan ülkelerin de ellerini taşın altına sokmaları koşuluna bağlamayı da ihmal etmemektedir. Hele, örneğin Çin’in 2008’de söz konusu gaz salınımında ABD’yi ge- ride bıraktığı düşünülürse.. İşin bir başka kötü yanı, dünyada açlığın ön- lemesiyle ilgili çalışmaların aksamasıdır. Fi- nansal kriz ve resesyonun, zaten yetersiz olan açlara yardımın daha da kötüleşmesine yol aç- ması kaçınılmaz görünmektedir. Dünyadaki açlık ve beslenme yetersizliğinin kaynağında bi- lindiği gibi küresel ısınmanın büyük payı mev- cuttur. 12 milyar insanı besleyecek olanaklara sahip gezegende tanrının her günü yüz bin in- san açlıktan ölmektedir. Bu anlamsızdır. Dahası cinayettır. Baş sorumlularından biri de küre- selleşen piyasa ekonomisi ve vahşi kapita- lizmdir. Fransız Le Canard Enchaine’nin, Arte TV’nin Tema adlı programından derlediği şu rakamlar bu konudaki açmazın boyutlarını çarpıcı bir bi- çimde sergilemektedir. (2.12): Avrupalının yılda 80 kilo eti mideye indirmesine karşın bu rakam ABD için 120, Hintli için 2, Somalili için 0 kilo- dur. Böyle bir dünyanın ayakta kalması nasıl mümkün olacaktır? Bugün dünyada üç milyar insan (toplam nüfusun yarısı) az beslenmenin pençesindedir. Bir milyar insan açlıktan ölme- nin eşiğindedir. Gıda fiyatları spekülatörlerin iki dudağı arasındadır. Çevre uzmanlarından Hintli Sunita Narain’e göre “Gelişmiş ülkelerin sera etkili gaz salınım- larını 2020’ye kadar azaltmaları gerekmektedir. Oysa zengin ülkeler, eski Sovyet bloku ülkeleri dışında, 1990-2006 arasında söz konusu gaz sa- lınımlarını Kyoto’da taahhütleri hiçe sayarak yüzde 14.5 arttırmışlardır. Batı dünyası öncelikle sera etkili gaz salınımlarını azaltmak için ne ya- pacaklarını daha fazla gecikmeden açık seçik or- taya koymalıdırlar. Poznan Konferansı’nın ve ar- dından gelmesi beklenen Kopenhag Zirvesi’nin başarısı öncelikle buna bağlıdır.” Köktendincilerin kadın ve çocuk istismarına karşı çıkınca siyasetten kovuldu Afganistan’da cesur bir kadõn SAUNDRA SATTERLEE İnsan haklarõ krizinin yaşandõğõ Afganistan’da köktendinci güçlerin nüfuzlarõ ve çocuk istismarõ ile toplu tecavüz vakalarõnõn sayõsõ artõyor. Afganistanlõ genç kadõn siyasetçi Malalay Joya bütün bunlara karşõ çõkõnca “fahişe” ve “komünist” gibi suçlamalarla parlamentodan kovulmuş. Cesareti için birçok uluslararasõ ödül kazanan Joya, hayatõna yöneltilen sayõsõz tehdide karşõn kadõn ve çocuk haklarõnõ savunmaya olan bağlõlõğõnõ anlatõyor: Dört suikast girişiminden kurtuldum ve ölüm tehditleri halen günlük yaşamõmõn bir parçasõ. Tecavüz, zorla evlendirme ve çocuk istismarõ gibi insanlõk dõşõ hareketlerin sõradan sayõldõğõ bir ülkede insan haklarõnõ ve kadõn eşitliğini savunduğum için hedef seçiliyorum. 22 yaşõndaki bir kadõnõn köktendinci bir partinin 15 yetkilisi tarafõndan çocuklarõnõn önünde tecavüze uğramasõ, 18 yaşõndaki bir gencin 60 yaşõndaki bir adama satõlmamak için kendini asmasõ, savaş ağalarõnõn bir köpek karşõlõğõnda küçük bir kõzõ kaçõrõp tecavüz etmesi, ergen bir kõzõn 3 adamõn tecavüzüne uğradõktan sonra özel bölgelerinin sadistçe kesilmesi gibi örnekler verebilirim. Loya Jirga’daki konuşma Hayatõm saklanmakla geçiyor ve bir sõğõnaktan diğerine geçiyorum, asla aynõ yerde bir geceden fazla kalmõyorum. Taliban rejiminde kadõn itaatkârlõğõnõn sembolü olan burkanõn şimdi beni saklamasõ komik. Bu kõyafeti bana bir derece güvenlik sağlayan canlõ bir kefen gibi görüyorum. Ailem Batõ Afganistan’da yaşarken ben parlamento üyesi olduğum için Kâbil’de yaşõyordum. Ama geçen senenin 21 Mayõs’õnda ifade özgürlüğümü kullandõğõm için parlamentodan atõldõm. Kurallarõ ihlal etmekten ve parlamentoya hakaret etmekten suçlu bulundum. Hayatõma yönelik tehditler o günden sonra artsa da beni saklanmaya iten ilk olay 2003’te Loya Jirga’da (geleneksel büyük meclis) dünya basõnõnõn gözleri üzerimizdeyken yaşandõ. Her ne kadar temsilci olsam da konuşma hakkõm yoktu. Ama yine de Afganistan’daki “genç nesil” hakkõnda konuşmak istediğimde -o zaman 24 yaşõndaydõm- bana 3 dakika verildi. Kuruldaki savaş ağalarõnõn, suçlularõn ve uyuşturucu kaçakçõlarõnõn varlõğõnõ ifşa ettiğim ilk dakikadan sonra mikrofonum kapatõldõ. Bir “kâfir” olarak damgalandõm ve “Çıkarın onu dışarı, bu kadın bir fahişe, bir komünist” diye bağõrdõklarõnõ duydum. Bazõ aşõrõ dinci kadõnlar bana fiziksel olarak saldõrmaya çalõşõrken bazõ demokratik kadõnlar beni odadan çõkarmak üzere gelen askerlerden korumak için etrafõmõ sardõlar. “Bu kadın bizim kızımız, ya siz kimsiniz” dediler. Sözcü özür dilememi istedi ama ben sadece kalkõp sözlerimi tamamlamak istedim. Beni koruyan kadõnlar, bu sefer ayağa kalkõp konuşmamam için durdurdular çünkü aksi halde dövülerek çõkarõlacağõmõ biliyorlardõ. Birleşmiş Milletler kendi güvenliğim için salonu terk etmemi önerdi ancak kurul sona erene kadar oradan ayrõlmayacağõmõ söyleyerek reddettim. Korktuğumu düşünmüş olmalõlar ama ben korkmuyordum. BM kurulun sonuna kadar bekledi ve sonra beni koyu renk camlarõ olan bir araba ile bir saklanma yerine götürdüler. Bütün olayõn uluslararasõ medya tarafõndan görüntülenmesi ve yayõmlanmasõ üzerine Loya Jirga’da var olduğu söylenen demokrasinin bir kandõrmaca olduğu görüldü. Savaş ağalarõ da hem bunu, hem de dõşarõdan ne kadar destek aldõğõmõ gördüler. Bir savaş dönemi bebeği olduğumdan siyasi faaliyetlerde bulunmak kanõmda var. Ruslar 1979’da Afganistan’õ işgal ettiğinde dört günlüktüm. Babam o dönemde demokrat bir tõp öğrencisiydi. Dört yaşõma geldiğimdeyse babamõn başõna ödül konmuştu ve ülkeyi terk etmek zorunda kalmõştõk. Ben 18 yaşõna gelene kadar önce İran’da, sonra da Pakistan’da olmak üzere fakirliğin kol gezdiği mülteci kamplarõnda yaşadõk. Pakistan mülteci kampõndaki ortaokulda öğleden sonralarõ okuma-yazma eğitimi vermek üzere gönüllü oldum. Orada birçok yetim ve kaçõrõlan baba veya kocalarõnõn bir gün döneceği umuduyla yaşayan kadõnlar gördüm. Bekledikleri insanlarõn ölü mü sağ mõ olduğunu kimse bilmiyordu. Bu deneyimin hayatõm üzerinde büyük bir etkisi oldu ve o dönemde bir eylemci oldum. Beni kanunlara aykõrõ olarak parlamentodan çõkaran mevcut rejimin iktidarõ altõnda kadõn haklarõ erimeye devam ediyor. Aile içi şiddet, fakirlik ve zorla evlendirmelerin yol açtõğõ intihar oranlarõ daha önce hiç olmadõğõ kadar yüksek. 2008’in ilk altõ ayõnda, sadece Herat’õn bir hastanesinde 47 intihar vakasõ kaydedildi. Genç kõzlarõn maruz kaldõğõ toplu tecavüz vakalarõ neredeyse her gün görülüyor; özellikle de ABD yanlõsõ savaş ağalarõnõn bütün güce ve büyük bir serbestliğe sahip olduğu Kuzey Afganistan’da. Bu savaş suçlarõnõ işleyenlerin mahkemelere çõkarõlmasõ gerekiyor. Ama aksine her geçen gün daha güçlü hale geliyorlar, çünkü ABD zorba Taliban’la müzakere etmek ve iktidarõ onunla paylaşmak istiyor. Gördüğüm en rahatsõz edici vakalardan biri 4 yaşõnda bir kõzõn tecavüze uğramasõydõ. Küçük çocuklar tecavüze uğradõğõ zaman ciddi dahili zarar oluşabiliyor. Kõzõn birkaç dakikada bir tuvalete gitmesi gerekiyordu. Kõzõn durumunu duyurabildiğim kadar çok kişiye duyurdum ve nihayet birkaç destekçiyle birlikte bir hastane kõzõn sorumluluğunu almaya, hatta ona bir eğitim sunmaya karar verdi. Ancak kõzõn babasõ savaş ağalarõndan kõzõnõ evde tutmasõ için para almayõ kabul etti. İki gün boyunca ağladõm. Adama iyi bir baba olmadõğõnõ, bir suçludan başka bir şey olmadõğõnõ söyledim. Daha rahatsõz edici başka bir vaka ise, biri parlamento üyelerinden birinin oğlu olan 3 kişinin 12 yaşõndaki bir öğrenciye tecavüz etmesiydi. Babasõ gücünü kullanarak oğlunun yaşõnõ 23’ten 16’ya düşürmek ve böylece oğlunu davadan muaf tutmakla suçlanõyor. Böyle milletvekilleri kanun koyucu değil, adeta kanun yõkõcõ; kanunlarõ uygulamayõ istemiyorlar. Polis de olaya çok az ilgi gösterdi, olayõ araştõran bir polis memuru da işini kaybetti. Taliban gitti, savaş ağaları geldi Bu konularõ parlamentoda birçok kez dile getirdim ama siyasetçilerimiz sessiz kaldõ. Demokrat birkaç kadõn ve erkek milletvekili bile bu konularõ gündeme getirmiyor, özellikle de kadõnlarla ilgiliyse. Bense onlara karşõ çõkõyorum ve bunun tehlikeli olduğunu biliyorum, ancak bu önemli. Bu yüzden beni uzaklaştõrdõlar. Savaş ağalarõ 12 yaşõndaki kõzõn babasõna davadan çekilmesi için rüşvet önerdiler ama baba bunu reddetti. Oldukça fakir olmasõna rağmen toprağõnõn bir parçasõnõ satarak davayõ sürdürecek parayõ buldu. Savaş ağalarõ birkaç kez adamõ öldürmeye çalõştõlar ama başaramadõlar. O iyi bir baba ve Afganistan’da onun gibi birçok iyi baba var. Sadece adalet istiyorlar ancak Afganistan’da adalet yok. Sorun da bu. Afgan TV’ye yaptõğõ açõklamada adalet sağlanmadõğõ takdirde bir intihar bombacõsõ olup intikam alacağõnõ söyledi. Maalesef ABD de bu suçlu savaş ağalarõna yardõm ediyor gibi gözüküyor. 2001’de ABD hükümeti Afganistan’õ demokrasi adõna işgal etmişti ancak eli kanlõ düşmanlarõmõzõ güçlendirerek halkõmõza ihanet etti. Taliban’õn korkunç rejimi sadece yoldan çõkmõş zorba savaş ağalarõ ve eski Rus kuklalarõ ile değiştirilmiş oldu. Kötü durumdaki kurbanlarõn yaşadõklarõ bana güç veriyor. Adalet mücadelemden asla vazgeçmeyeceğim ve kadõnlarla çocuklar başta olmak üzere aşõrõ dinci savaş ağalarõ ile Taliban’dan zulüm gören milyonlarca sessiz Afgan’õ temsil etmeye devam edeceğim. İngilizceden çeviren: Onur Uygun (Guardian Weekly, 2 Aralık 2008) Not: Daha ayrõntõlõ bilgi için Malalay Joya’nõn internet sitesini ziyaret edebilirsiniz: www.malalaijoya.com Zimbabve çöküşün eşiğinde Robert Mugabe rejimi Zimbabve’yi yõkõma sürüklüyor. Kolera hõzla yayõlõrken, hastaneler çalõşmõyor, insanlar su kaynaklarõna ulaşmak için kuyular kazõyor, maaşlar ödenmiyor. Zimbabvelilerin yaşadõklarõ olaylar, Devlet Başkanõ Robert Mugabe tarafõndan uçuruma sürüklenen bu güney Afrika ülkesini uzaktan izleyen dünya için belki de sonsuz bir utancõn sebebi olacak. Zimbabve’de artõk kriz bitti, şimdi onun yerine cehenneme doğru bir düşüş var. Hiçbir şey yapõlmadõğõ takdirde bu düşüş dipsiz olacak gibi görünüyor. Ülkenin 10 bölgesinden 9’u kolera ile boğuşurken, ülkenin modern başkenti Harare’de de sular kesilmiş durumda; insanlar çaresizlikten bahçelerine kuyular kazmak zorunda kalõyor. Sağlõk Bakanõ sakin bir şekilde ağustostan beri ülkede 11 bin 71 kolera vakasõ olduğunu ve iki komşu ülkeye de bulaşan salgõnõn 425 kişiyi öldürdüğünü açõkladõ. Güvenlik kargaşası Acil durum önlemi olarak yapõlan ise mezarlõk vergilerinin düşürülmesi oldu. Harare’de bir cenazenin toprağa verilmesi 30 dolar, bu da bir aylõk öğretmen maaşõndan daha fazla. Rejim sadece güvenlik güçleri sayesinde ayakta dursa da, geçen hafta askerler de sokaktaki döviz bürolarõna saldõrõnca polis askerlere müdahale etti. Aynõ zamanda, bankalardan günlük nakit para çekimi 500 bin Zimbabve dolarõ (yaklaşõk 80 Ykr) ile sõnõrlandõ. Enflasyon ise resmi verilere göre yüzde 231 milyon. 15 Eylül’de muhalefetle bir güç paylaşõmõ anlaşmasõ imzalamasõna rağmen bütün önemli bakanlõklarõ elinde tutan bir devlet başkanõ tarafõndan yönetilen bu ulusal intihar, kõtanõn liderleri tarafõndan dile getirilen“Afrika’nın sorunları için Afrikalı çözümler” isteğinin sõnõrlarõnõ gözler önüne seriyor. Eski Güney Afrika Devlet Başkanõ Thabo Mbeki, uzun yõllar boyunca Zimbabve’deki müzakerelerin zorunlu arabulucusuydu. Mugabe kendisinden hoşlanmamasõna rağmen Mbeki, 1980’de devlet başkanlõğõna getirilen bu otokrata yöneltilen küstah ve sert eleştirileri yanlõş buluyordu. Şimdi daha fazla Zimbabveliyi mezara sokmadan bu kibarlõğõ bir yana bõrakmak gerekiyor. Fransızcadan çeviren: Onur Uygun. (Le Monde gazetesinin başyazısı, 4 Aralık 2008) Zimbabve’de çocuklar da su bulma telaşında. Enflasyon yüzde 230 milyonu geçti “ABD de suçlu savaş ağlarına yardım ediyor gibi gözüküyor. 2001’de ABD hükümeti Afganistan’ı demokrasi adına işgal etmişti. Ancak eli kanlı düşmanlarımızı güçlendirerek halkımıza ihanet etti.” AYDIN l. SULH HUKUK MAHKEMESİ İZALE-İ ŞÜYU SATIŞ MEMURLUĞU TAŞINMAZ AÇIK ARTTIRMA İLANI 2008/13 Satõş SATILMASINA KARAR VERİLEN TAŞINMAZIN CİNSİ, NİTELİĞİ, KIYMETİ, ÖNEMLİ ÖZELLİKLERİ: Aydõn Merkez Kurtuluş Mahallesi 301 ada 17 parsel sayõlõ taşõnmaz üzerinde bulunan zemin kat (1) bağõmsõz bölüm nolu mesken. Taşõnmaz konum olarak Aydõn Kurtuluş Mahalle- si 2025 sokak No: 21 adresinde olup, Belediye altyapõ hizmetlerinden tam olarak faydalanmaktadõr. Apartman ana giriş cephesine göre sol tarafta yer alan daire, salon, 2 oda, mutfak, banyo, wc, hol bölümlerinden ibarettir. Bölümlerin duvar ve tavanlarõ sõvalõ ve badanalõ, ahşap kapõ ve pencere doğ- ramalarõ yağlõ boyalõdõr. Bölümlerin taban kaplamalarõ salon, 1 oda, mutfak ve hol karoplak, 1 oda ahşap rabõta, banyo dökme mozaik, wc seramik kaplamalõdõr. Banyo, wc ve mutfak duvarlarõ beyaz karofayans kaplamalõdõr. Zemin kat dõş cephe pencere demir profil korkuluklarõ takõlõdõr. Elektrik ve suyu mevcut olup, õsõtma sistemi sobalõdõr. Bulunduğu apartman asansörsüzdür. İnşaat alanõ merdiven holünden daireye düşen pay dahil olmak üzere 78 m2’dir. Net inşaat alanõ ise (faydalõ alan= konut içerisinde duvarlar arasõnda kalan temiz alan) takriben 62 m2’dir. MUHAMMEN BEDELİ: 50.000.00 (Elli bin) YTL SATIŞ ŞARTLARI: 1- Satõş 30/01/2009 Cuma günü saat: 14,00’ten 14,15’e kadar Aydõn Sulh Hukuk Mahkemesi duruşma salonunda 006 nolu odada açõk arttõrma suretiyle yapõlacaktõr. Bu artõrmada tahmin edilen değerin % 60’õnõ ve rüçhanlõ alacaklõlar varsa alacaklarõ toplamõnõ ve satõş giderlerini geçmek şartõ ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alõcõ çõkmazsa en çok artõranõn taahhüdü saklõ kalmak şartiyle 09/02/2009 Pazartesi günü aynõ yerde aynõ saatte ikinci artõrmaya çõkarõlacaktõr. Bu artõrmada da rüçhanlõ alacaklõlarõn alacağõnõ ve satõş giderlerini geçmesi şartõyla en çok artõrana ihale olunur. Şu kadar ki: Artõrma bedelinin malõn tahmin edilen kõymetinin % 40’õnõ bulmasõ ve satõş isteyenin alacağõna rüçhanõ olan alacaklarõn toplamõndan fazla olmasõ ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştõrma masraflarõnõ geçmesi lazõmdõr. Böyle fazla bedelle alõcõ çõkmazsa satõş talebi düşecektir. 2- Artõrmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranõnda pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazõmdõr. Satõş peşin para iledir, alõcõ istediğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. KDV, damga vergisi, alõcõ adõna tahakkuk edecek %0 15 tapu alõm harç ve masraflarõ ihale alõcõsõna aittir. Birikmiş vergiler, tellaliye ücreti ve satõcõ adõna isabet eden %o 15 tapu satõm harcõ ihale bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklõlarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarõnõ özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarõnõ dayanağõ belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazõmdõr; aksi takdirde haklarõ tapu sicil ile sabit olmadõkça paylaşmadan hariç bõrakõlacaktõr. 4- İhaleye katõlõp daha sonra ihale bedelini yatõrmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alõcõlar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale arasõndaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrõca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardõr. İhale farkõ ve temerrüt faizi ayrõca hükme ha- cet kalmaksõzõn Dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alõnacaktõr. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açõk olup gideri verildiği takdirde isteyen alõcõya bir örneği gönderilebilir. 6- Satõşa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderacatmõ kabul etmiş sayõlacaklarõ, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2008/13 sayõlõ dosya numarasõyla müdürlüğümüze başvurmalarõ ilan olunur. 02/12/2008 (*) İlgililer tabirine irtifak hakkõ sahipleri de dahildir. (Basõn: 66847)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle