Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 29 ARALIK 2008 PAZARTESİ
8 DIŞ BASIN dishab@cumhuriyet.com.tr
DEĞİŞEN DÜNYADAN
HÜSEYİN BAŞ
İsrail’den Barışa
Ölümcül Darbe!
Yeni yıla birkaç gün kala İsrail’in Gazze’ye kar-
şı düzenlediği yoğun olduğu kadar inanılmaz öl-
çüde orantısız saldırı 250’yi aşkın Filistinlinin ölü-
müne, beş yüze yakın insanın da yaralanmasına
yol açmıştır. Maddi hasarların da büyük olduğu ile-
ri sürülmektedir. İsrail yönetimi birkaç gündür 2007
Haziran ayından bu yana Gazze yönetimini ele ge-
çiren Hamas’ın İsrail’e yönelik roket saldırılarından
bizar olduğunu, bu saldırıların yanıtsız kalmaya-
cağını yineleyip duruyordu. Sonunda dediğini
yaptı ve Gazze’ye karşı büyük ölçekte bir saldırı
başlattı. Kötümser yorumlara bakılırsa İsrail’in Gaz-
ze’yi yeniden işgal ederek Filistin otoritesini bö-
lüp zaafa uğratmak için İngiltere’nin karşı çıkma-
sına karşın W. Bush ve Tel Aviv tarafından yara-
tılan dinci Hamas yönetimini ortadan kaldırmayı
planlamaktadır. Son saldırı bu planın parçasıdır.
Hamas yönetimi bilindiği üzere bir süredir İsrail’i,
can ve maddi kayıplara pek yol açmayan, sem-
bolik denilebilecek roket saldırılarıyla vurmaktadır.
Bu yola başvurmasının başlıca nedeni ise, yine her-
kesin bildiği gibi, Gazze’de yaşayan 1.5 milyon Fi-
listinliyi acımasız bir ambargo uygulayarak so-
luksuz bırakmasıdır.
Gerçi son günlerde Batı’nın sözlü baskısıyla ba-
zı ihtiyaç maddelerinin geçişine izin vermiştir. Ama
bu Gazze’nin ambargoyla uğradığı ağır zararı or-
tadan kaldırmaya yetmemektedir. Nitekim BM’nin
konuyla ilgili raporlarına göre Gazze’de işsizlik, ça-
lışabilir nüfusun hemen yarısına eşit olma gibi ka-
bul edilemez düzeydedir. Su ve yiyecek sıkıntısı
had safhadadır.
Tanrı’nın her günü 16 saat elektrikten yoksun-
dur. Nüfusun yarısına yakını haftada birkaç saat
verilebilen suyla yetinmek zorundadır. Görünen o
ki, İsrail, Hamas’ın roket saldırılarını benzeri az gö-
rülen ölçüde orantısız bir güçle barışa karşı saldırıya
geçmek için ‘bahane’ olarak kullanmıştır. Hamas
yönetimi ise ne yazık ki, Filistin otoritesinin çağ-
rısına uyarak Filistinlilerin birleşmesini gerçekleş-
tirmek yerine İsrail’in eline saldırıya bahane ya-
ratmaktan öte işe yaradığı kuşkulu roket saldırı-
larına başvurmayı yeğlemiş, böylece de saldırıya
çanak tutmak bir yana, belki de Gazze’nin yeni-
den işgali için Tel Aviv’in eline koz vermiştir.
Ama çok daha önemlisi İsrail’in son saldırısının
ne denli samimiyetten uzak, art niyetli, sanal da
olsa Annapolis’te yeşeren barış umutlarını yerle bir
etmesidir. W. Bush yönetiminin iktidarı bırakma-
sının arifesinde bile 2008 yılı sonuna kadar bir Fi-
listin Devleti’nin kurulacağı yalanını yineleyip dur-
masına karşın, İsrail-Filistin sorununun çözümü,
kırk yıldan bu yana olduğu gibi bugün de bilmem
kaçıncı kez yine bir başka bahara kalacak gö-
rünmektedir. Üstelik 2009 Şubat’ında yapılacak se-
çimlerde aşırı sağcı Netanyahu’nun iktidara gel-
me olasılığının, gerçekleşmesi zaten kuşkulu ba-
rışı daha da güçleştirecek bir gelişme sayılması ge-
rekmektedir.
Öte yanda yeni yılın 20 Ocak’ında Beyaz Saray’a
taşınması beklenen Barrack Obama’nın barış ko-
nusunu daha ciddiye alması olasılığı, kuşkusuz, ye-
ni bir umuttur. Ama onun da, selefi gibi ne olur-
sa olsun İsrail’den yana olan Amerika’nın bu ge-
leneksel politikasını ne ölçüde değiştirebileceği ve
İsrail’i barışa zorlayacağı, en azından şimdiden ya-
nıtlanması güç bir sorudur. Annapolis barış kon-
feransının katılımcılarından biri olan İsrail Başba-
kanı Ehud Olmert, barış görüşmeleri sırasında Fi-
listin Devleti’nin kurulması için daha yirmi yıla ih-
tiyaç var, diyerek işi yokuşa süreceğini açıklamıştı.
W. Bush’un 2008 sonuna kadar bir Filistin Dev-
leti’nin kurulacağı söyleminin akıbeti ise farklı ol-
mamış, Irak’ı bir yalana dayanarak işgal eden baş-
kanın Filistin Devleti yalanı da yatsıyı görmeden or-
taya çıkmıştır.
Zira neresinden bakılırsa bakılsın Annapolis
zirvesi ve onu izleyen barış görüşmelerinin hede-
findeki Filistin Devleti bütünüyle sanal bir uyut-
madan ibaretti. Daha görüşmelerin başında W.
Bush yönetimi, özellikle de Filistin’e ve İsrail’e yap-
tığı ziyaretlerde İsrail’in işgal altındaki topraklara
ebediyen çöreklenmeye yönelik kolonizasyonun
ulaştığı boyutları gördüğünde, Doğu Kudüs’ün
başkent olacağı 1967 sınırları içinde bir Filistin Dev-
leti’nin gerçekleşmesine İsrail’in asla yanaşma-
yacağını saptamış ve o andan itibaren tabir caiz-
se çamura yatmanın yolunu tutmuştur. Bugün de
kolonizasyon ve Filistinlileri birbirinden ayıran ve
onlara Tanrı’nın her günü cehennem hayatı yaşatan
‘utanç duvarı’ inşaatı tüm hızıyla sürmektedir.
Özetle, W. Bush yönetimi, İsrail, dincilik adına
Filistin’in bütünlüğünü yok etmesi yanında etki-
si kuşkulu roketler fırlatarak İsrail’e saldırı baha-
nesi sunan Hamas, Ortadoğu savaşlarının mer-
kezinde yer alan ve kırk yıldır çözümsüz bırakı-
lan Filistin sorununun çözüme ulaştırılmasında kı-
lını kıpırdatmayan Avrupa ülkeleri ve bir türlü bir
araya gelip seslerini yükseltmeyen Arap dünya-
sının katkılarıyla Filistin halkı, barış kırıcı İsrailli
müstevli ve büyük destekçisi Birleşik Devletler
karşısında bir kez daha yalnız, bir kez daha ba-
rış umutlarından yoksun, kendi topraklarında kö-
le, göçmen, yoksul ve umutsuz bırakılmıştır. Bu
büyük ayıpta, herkesin, bağışlanması güç so-
rumluluğu, payı vardır.
Enerji konusunda dışa bağımlılık, AB’nin önündeki en büyük siyasi ve ekonomik sorun
Avrupa’nõn enerji sorunu:
Rekabet ve bağõmlõlõk
Bunlar hiçbir şeyden anlamõyor
YORGOS DELASTİK
T
üm Avrupa’yõ sarsan ülkemizdeki
gençlerin sosyal patlamasõ
konusunda, siyasal parti lideri ve
ileri gelenlerinin konumlarõnõ
izlerken insanõn içini büyük bir hüzün
kaplõyor. Mevcut siyasi güçlerin olaylarõn
derinliğini kavramakta, hatta anlayõp idare
etmek konusundaki yetersizlikleri açõkça belli
olmuştur. Tüm olup bitenin nedenlerine bir
türlü sağlõklõ yaklaşamayan Milli Eğitim
Bakanõ Evripidis Stilyanidis’in
“düşünceleri iyi kavrayamamasından
kaynaklanan tutumu” karşõsõnda insan
sadece sessiz kalmakla yetiniyor. Eğitim
Bakanõ sadece ve ciddi olarak, “Bazı kimseler
çocuklarımızı insan kalkanı olarak
kullanmaya, psikolojik durumlarından
yararlanmaya ve yıkıcı emellerini gençlerin
ruhlarına taraftar yapmaya çalıştılar”
açõklamasõnda bulundu. “Siyasi serserilik”
terimi 1950’li yõllarda sağ ve sol’un gerçek
savaşlarõ (iç savaş dönemi) sonrasõnda
kullanõlan bir terminolojiydi. Eğitim Bakanõ
açõklamasõnda, “Bugünkü siyasi serserilik
fenomenine SRYZA (Radikal Sol Koalisyon
Partisi) önderlik ediyor” diyerek bu partiye
yönelik suçlayõcõ ifadeler kullandõ. Başka bir
konuşmada düşüncelerini daha da açarak “Bu
partinin (SRYZA) liderleri Tsipras ile
Alavanos’u bulup, kısa pantolonlarını
çıkarmaya, öğrenci olmadıklarına, artık
öğrenci mitinglerinin bittiğine ikna
etmemiz gerekir” diyerek suçlamalarõnõ
sürdürdü.
Dõşişleri Bakanõ Dora Bakoyannis, Bilim
Akademisi üyesi gibi hatta daha da entel dilde
yaptõğõ açõklamada, “Belki eylemcilerin
yaptığı jimnastik sporu bazı kimseleri ister
bu salonda, ister diğer yerlerde kendinden
geçiriyor. Ancak, bu olaylar ülkeye de
halka da hizmet etmiyor” diyerek eleştirdi.
Ancak, Dora Bakoyannis’in bir başka derdi
daha vardõ. Öfkesini belli edecek şekilde
“Yorgo Papandreu, kendi mikro politik
nedenleri yüzünden, ülkemizin kalkınma
beklentilerini ve saygınlığını sabote etti ve
kendi ülkemizi dışarıda lekeledi” diyerek
ana muhalefet liderine olan tepkisini dile
getirdi. İktidar partisi milletvekili Panos
Panayotopulos daha basit ancak daha da
tahrik edici şekilde; “Parlamento binası
içinden şiddeti kınamamız yeterli değil.
Noel arifesinde Eğitim Bakanlığı’na
yönelen hareketleri kınamakta
anlaşabilecek miyiz”
sorusunu sordu. Tabii bu soruya kimse cevap
vermedi. Bir başka muhalif milletvekili Kostis
Hatzigakis ise, manastõrdaki rahiplerin
karõştõğõ Votopedi skandalõna değinip
bakanlarõ ve hükümeti eleştirerek
“Yunanlılar, önemli sendika yöneticilerinin
sorumsuz sesleriyle ifade edilemezler.
Ülkemiz ne ağlamak için ne de yakmak
içindir” şeklinde konuştu. Ekonomi Bakanõ
ise hiçbir şey olmamõşçasõna “Hükümetimiz
reformlar ekseninde ve olaylara hâkim
şekilde hareket ediyor” açõklamasõnda
bulundu. Tabii bu açõklamayla Yunan halkõna,
genel sosyal hoşnutsuzluğa ve gençlerin
patlamasõna neden olan tüm nedenlerin var
olmaya devam edeceği konusunda güvence
verdi. Ülkemizi sarsan sosyal kriz
çerçevesinde son günlerde ortaya çõkan siyasi
düşüncesizliklerin zenginliği akõl almaz
düzeye geldi. Bu durum siyasetçilerin gerçek
ve sosyal yaşantõdan ne kadar uzak
olduklarõnõn bir kanõtõ. Parlamentodaki siyasi
partilerin başkanlarõnõn bize söylediklerini bir
daha hatõrlayalõm: “Olaylar siyasi
serserilikten, spor isteyen eylemcilerden ve
genç ruhların, bazı kimselerin yıkıcı
emellerine taraftar edilmesinden
kaynaklanmıştır(!)” Aslõnda iktidarõn izlediği
politikalara, bankacõ mõ, para mõ, öğrenci mi,
kurşun mu sorularõ sorularak cevap aranabilir.
Bu noktada Başbakan’õn gençlerin
ayaklanmasõ ile hiç ama hiç ilgilenmediğini de
vurgulamalõyõz. Aslõnda onun derdi ana
muhalefet partisi başkanõ Yorgo Papandreu ile.
Başbakan Karamanlis, parlamentoda yaptõğõ
konuşmada Papandreu’nun bir İtalyan
dergisine söylediği “Yunanistan’da
hükümetin sloganı bankerlere milyonlar,
öğrencilere ise kurşun” ifadesine büyük tepki
gösterdi. Avrupa’da çok büyük ekonomik
sarsõntõlar ve olaylar sürüp giderken
başbakanõmõz Papandreu’nun bu açõklamasõ
yüzünden “yabancılara rezil
olduğumuzdan” söz etmesi, bizi sözün bittiği
yere götürüyor.
Yunancadan çeviren: MURAT İLEM
(Yunanistan, Etnos gazetesi, 23 Aralık 2008)
MATHIAS REYMOND
A
vrupa Birliği kullandõğõ doğalgazõn
üçte ikisini ithal ederken doğalgaz
ihtiyacõ da durmaksõzõn artõyor.
Fiyatlarõn istikrarsõzlõğõ ve en büyük
tedarikçisi Rusya’ya karşõ olan bağõmlõlõğõn
doğurduğu endişe, AB’yi doğalgaz ithal ettiği
ülkeleri çeşitlendirmeye zorluyor. 13
Kasõm’da AB Komisyonu Başkanõ Jose
Manuel Barroso’nun açõkladõğõ önlemlerin
amacõ da buydu. Aynõ şekilde, tek müşteriye
bağlõ olmayõ güvenilir bulmayan Moskova da
temel boru hattõ projelerini geliştirerek değişik
pazarlarõn peşinde koşuyor. Avrupa
Topluluklarõ İstatistik Ofisi’nin (Eurostat)
araştõrmalarõna göre 1997’de yüzde 45 olan
enerjide dõşa bağõmlõlõk oranõ 2006’da yüzde
54’ü geçti. 1997’den beri enerji üretimi yüzde
9 azalõrken enerji tüketimi hõzla artmaya
devam ediyor. Bu 10 yõllõk dönemde net
ithalat yüzde 29 arttõ. Peki bu veriler ne
anlama geliyor?
Öncelikle, AB gittikçe daha az petrol veya
doğalgaz üretiyor. 1960’larõn temel enerji
kaynağõ kömür, bugün petrol ve doğalgazõn
ardõndan üçüncü sõrada yer alõyor ve madenler
teker teker kapanõyor. Buna paralel olarak,
AB’nin petrol rezervleri de hõzla tükeniyor.
Üretim hõzõ bu seviyede seyrederse, 8 yõldan
daha az bir sürede kaynaklar tükenecek ve
AB, Rusya, Ortadoğu, Cezayir ve Norveç’e
giderek daha bağõmlõ hale gelecek. Bütün
bunlara ek olarak, AB’nin çõkardõğõ doğalgaz
miktarõ da sürekli azalõyor; ancak doğalgaz
talebi son 15 yõldõr çok hõzlõ bir biçimde
yükseliyor. AB, 2007’de tükettiği veya
stokladõğõ doğalgazõn yüzde 61.5’ini ithalat ile
karşõladõ. AB’de nükleer enerjinin
1990’lardan beri durgunluk içinde olmasõ,
elektrik üretiminde de doğalgazõn tercih
edilmesine yol açtõ. Petrol ve kömürün payõ
hõzla azalõrken, doğalgazõn elektrik
üretimindeki payõ 3 katõna çõktõ.
Sadece üç ülkeden ithalat yapılıyor
Elektrik üretimindeki doğalgaz tercihi de,
tõpkõ petrolde olduğu gibi, AB için tedarik
aşamasõnda bir güvensizlik sorunu ve
doğalgaz ithalatçõsõ ülkelere karşõ bir zafiyet
yaratõyor. AB açõsõndan durum gayet açõk:
İthal ettiği doğalgazõn yüzde 83.4’ü sadece 3
ülkeden (Rusya, Cezayir ve Norveç) ve boru
hatlarõyla geliyor. Ekonomik ve jeopolitik
belirsizliklerden korunmak için, ithalatçõ
ülkeler seçeneklerini boru hatlarõnõn yanõ sõra
büyük tankerler kullanarak coğrafi açõdan
arttõrmaya çalõşõyor. 1985-2000 arasõ düşen
doğalgaz fiyatlarõ, birçok boru hattõnõn
inşasõnõ öngören uzun vadeli (20-30 yõllõk)
dağõtõm anlaşmalarõnõn imzalanmasõna yol
açmõştõ. Bu anlaşmalar, doğalgaz ihraç eden
ülkeleri, ithal eden ülkelerle bağlamõş oldu.
Doğalgaz sektörünün liberalleşmesi de
sektöre daha çok aktörün girmesini ve kõsa
vadeli antlaşmalarõn çoğalmasõnõ sağladõ.
Bütün bunlar AB’nin dõşa bağõmlõlõğõnõ
azaltmasa da -ki yenilenebilir enerji
kaynaklarõ yetersiz olduğu için bağõmlõlõğõn
azalmasõ söz konusu değil- besleyici ülkelerin
sayõsõnõ arttõrmõş oldu. Petrolün aksine,
doğalgaz boru hatlarõnõn altyapõ açõsõndan
fazla seçenek sunmamasõ, doğalgaz pazarõnõn
bölgesel ölçekte kalmasõna yol açõyor.
Avrupa, Asya ve Amerika bölgeleri arasõnda
doğalgaz alõşverişi sõnõrlõ kalõyor. Ancak yine
de doğalgazõn sõvõlaştõrõlmasõ pazarõn bir
ölçüde de olsa küreselleşmesini sağladõ. 600
kat daha az hacimli olan sõvõlaştõrõlmõş
doğalgazõn tankerlerle taşõnabilme olanağõnõn
doğmasõ ekonomik bir esneklik yarattõ.
Böylece kõsa vadeli anlaşmalar tercih edilir
hale geldi ve Nijerya, Katar, Trinidad-
Tobago, Malezya ve Endonezya gibi ülkelerin
pazara girmesine imkân tanõdõ. 2005 yõlõnda
dünyadaki doğalgaz ticaretinin yüzde 22’si
sõvõlaştõrõlmõş doğalgaz ile yapõldõ. Bu kõsa
vadeli anlaşmalar AB Komisyonu’nu tatmin
etmiş görünüyor; çünkü arz ve talebin
doğalgazõn fiyatõnõ belirleyecek şekilde
buluşmasõnõ sağlõyor. Her şey basit görünse
de pazar fiyatõ petrole endeksli olduğundan ve
bu durum da satõcõlar ve alõcõlar adõna bir
belirsizlik yarattõğõ için Komisyon’un bu
liberal yaklaşõmõ aksõyor. Bu karşõlõklõ
bağõmlõlõk hiçbir tarafõ tatmin etmiyor.
AB’nin enerji bağõmlõlõğõ sorununu sadece
“müşteri” açõsõndan ele almak pek doğru
olmaz. Aslõnda üretici ülkelerin eli de
gözüktüğü kadar güçlü değil. AB’ye
doğalgaz satan ülkelerin büyük çoğunluğu
ihracatlarõnõ büyük oranda Avrupa’ya
yapõyor. Rusya’nõn veya Cezayir’in ürettiği
doğalgazõn yüzde 80’i ve Norveç’in
ürettiğinin hemen hemen tamamõ Avrupa’ya
satõlõyor. Avrupa Birliği de birçok üretici için
tek tüketici olduğundan, AB’nin tek müşteri
olduğu tuhaf bir durum oluşuyor. Birlik
içinde ayrõlõklar ve farklõ görüşler olsa da,
AB de doğalgaz ihraç eden ülkeler kendine
muhtaç olduğu için bir “bağımlılık dengesi”
oturtabiliyor. Kendisini bu konjonktürden ve
getirdiği risklerden korumak adõna bazõ
üreticiler ihracatlarõnõ başta Çin olmak üzere
başka ülkelere yönlendirme arayõşõ içinde.
AB’nin temel besleyicisi Gazprom, AB’nin
desteklediği doğalgaz hattõ projelerine rakip
projeler üretiyor.
Nabucco ile rekabet
Örneğin, Rusya ile Almanya’ya Avrupa’nõn
kuzeyinden birleştirecek olan ve 2010 yõlõnda
tamamlanmasõ öngörülen North Stream
(Kuzey Akõmõ) doğalgaz boru hattõ, Alman
enerji şirketleri E.ON, BASF ve Hollandalõ
gaz taşõma şirketi Gasunie’nin katõlõmõyla inşa
ediliyor. Rusya’dan başlayarak Güneydoğu
Avrupa’yõ beslemesi ve 2013’te bitmesi
planlanan South Stream de (Güney Akõmõ)
İtalyan ENI’nin ortaklõğõ ile devam ediyor. Bu
proje, İran doğalgazõnõ Türkiye üzerinden
Avusturya’ya taşõyacak olan ve AB tarafõndan
desteklenen Nabucco boru hattõ ile ciddi bir
rekabet içinde. Rusya’nõn etrafõndan dolaşan
ve 2013’te bitirilmesi hedeflenen Nabucco
finansman sorunu yaşõyor: Fransõz meclisinin
Ermeni soykõrõmõnõ tanõmasõ nedeniyle
Fransõz şirketi Gaz de France, Türkiye
tarafõndan projenin dõşõnda tutuldu. Doğalgaz
piyasasõndaki bu değişimler ihracatçõ ülkeleri
de tehdit ediyor. Değişik arayõşlar içinde olan
ihracatçõ ülkelerin yakõn zamanda bir kartel
oluşturmalarõ pek mümkün görünmese de orta
vadede bu seçenek kaçõnõlmaz hale gelebilir.
Rusya, Cezayir ve hatta Libya ve Nijerya gibi
ülkelerin, Rusya’yõ egemen bir pozisyona
taşõyacak bir kartel oluşturmasõ daha büyük
bir ihtimal olarak göze çarpõyor. Böyle bir
işbirliği oluştuğu takdirde AB için tehlike
çanlarõ çalmaya başlayacaktõr. Bir yandan
ihracatçõ ülkeler fiyatlarõ ve üretim miktarõnõ
sabitleyebilecekler, öte yandan birbiriyle
rekabet içinde olan şirketler yõkõmõn eşiğine
gelecek. Brüksel’in bu durum karşõsõnda
önerdiği ve ihracatçõ ülkelerin arasõnda bir
rekabet yaratmayõ amaçlayan çözüm de pek
heyecan verici değil. Komisyon, üçüncü
ülkeler ile imzalanan anlaşmalarõn pazarlarõn
serbestliğini, yatõrõmlarõn devamlõlõğõnõ ve
rekabet ortamõnõ sağlamasõnõ gerektiğini
savunuyor. Bu noktada Komisyon’un bu tavrõ,
bir ütopyadan ziyade bir saplantõ gibi duruyor.
Fransızcadan çeviren: Onur Uygun,
Gökçe Algan
(Le Monde Diplomatique, Aralık 2008)
TC ADANA 1. İCRA VE İFLAS
MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN ADİ TAS-
FİYE VE İFLASIN AÇILMASI
İLANI
MÜFLİSİN HÜVİYETİ VE İKAMETGÂHI; Çu-
kurova İlaç Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi
Toptancõlar Sitesi 11. Blok No: 5 Yüreğir/ADA-
NA İFLASIN AÇILDIĞI TARİH: 11.11.2008 günü
saat 11.40 DOSYA NUMARASI: 2008/3 İflas.
Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin
11.11.2008 Tarih ve 2008/104 Esas, 2008/480 Ka-
rar sayõlõ ilamõ ile iflasõna karar verilmiş bulunan yu-
karõda isim ve adresi yazõlõ bulunan Müflis hakkõn-
daki tasfiyenin şimdilik Adi şekilde icrasõ tensip kõ-
lõnmõş olduğundan; Müflis şirketten alacaklõ olan-
larla menkul ve gayrimenkulleri üzerinde istihkak id-
diasõnda bulunanlarõn ilan tarihinden itibaren bir ay
içerisinde alacak ve istihkaklarõnõ kayõt ettirmeleri
ve 23.01.2009 Cuma günü saat 14.00'te Adana 1. İc-
ra Müdürlüğü’nde yapõlacak olan toplantõya gelme-
leri veya selahiyetli bir vekil göndermeleri tebliğ ve
ilan olunur. 01.12.2008 Basõn: 69836