03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 OCAK 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr ‘Çalkantının etkisi sınırlı kalacak’ diyen ABD’li uzmanlara göre Türkiye sıcak para bağımlılığından kurtulmalı 13 ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Krizin rotasını AB çizecek ? Ekonomideki sıkıntıyı ‘bulaşıcı bir nezleye’ benzeten uzmanlara göre asıl risk, IMF ve Dünya Bankası’nın programlarına bağlı olan ülkelerde. ELÇİN POYRAZLAR Ey Devlet, Yetiş ‘İmdade’!!! Yaşadığımız günler, devletsermaye ilişkilerinin tazelenmesine tanıklık ediyor. ??? Eski Cumhurbaşkanlarından Celal Bayar, 1930’larda ekonomi bakanı olarak devletçi sanayileşme politikasının uygulayıcısıydı. Bakanlığının, bu konuda hazırladığı raporlarda, devletçiliğin özel sermayeyi nasıl destekleyeceğini anlatıyor; devlet işletmelerinin özel girişimlerin “süt anası” olacağını vurguluyordu. Bayar’ın bu öngörüsü tarihsel bir gerçeği yansıtıyordu; ulus devletin ekonomik görevi, özel sermaye birikimine destek olmaktı. Aynı yıllarda İngiliz ekonomistlerinden John M. Keynes, kapitalist dünyada yaşanmakta olan “Büyük Bunalım”dan çıkış için reçete yazıyordu. Çözüm, devletin, ekonomiyi, özellikle harcamalarıyla ayarlamasıydı. Kapitalizmin inançlı bir savunucusu olan Keynes, kendisini solculukla suçlayanlara aldırmıyor ve “bunalım”dan çıkış yolu öneriyordu. O kadar ki; Keynes’e göre, harcamaların niteliği bile önemli değildi.. örneğin, deniz kıyısında boşuna kum küreklenmesi de bunun için devlet bir harcama yaparsa, geçerli bir çözüm yoluydu. Keynes kuramı, yalnız 1930’ların değil, İkinci Dünya Savaşı sonrasının da temel ekonomi politikası oldu. Yaklaşık yarım yüzyıl süren bu dönem, özellikle sağlanan yüksek oranlı ekonomik büyüme ve yarattığı iş bulma olanaklarıyla, kapitalizmin altın çağı sayılır. ??? Küreselleşmeyle birlikte, özellikle de 1990’lardan sonra Keynes devletçiliği gündemden düştü. Ulus devlete gereksinim olmadığı görüşü egemen oldu. Bugüne dek küreselleşme süreci serbest piyasayı esas alıyordu. Ekonomi, kuramı ve uygulamasıyla, “fiyat oluşturan piyasa” anlamına geliyordu. Küreselleşme döneminde fiyat, esas olarak, faiz, borsa ve döviz kuru, gibi “para” sermayenin fiyatıydı. Para sermayenin fiyatındaki dalgalanmalar çok önemliydi. O kadar ki, emeğin fiyatı olan ücret, giderek, gıda malları, altın ve petrol gibi ürünlerin fiyatları, göreli olarak daha önemsizdi. O kadarla da kalınmıyordu. Kutsal piyasa, kendi yanlışlarını yine kendisi düzeltirdi; bu yeteneğe sahipti. Devlet, piyasaya karışmamalıydı. Çünkü piyasa yanlış yapmaz ve başarısız olmazdı. ??? Yıllardır ekonomi ders kitaplarında baş tacı edilen, gençlere ezberletilen ve IMF ve Dünya Bankası tarafından Türkiye gibi ülkelere dayatılan bu büyük “piyasa masalı”, geçen pazartesi günü ortasından çatladı. ABD’de konut piyasası çöktü; tutsat sisteminde başlayan ve önce bankacılık kesimini sonra da borsaları vuran bunalım, “piyasa başarısızlığının” çok büyük ve yeni bir kanıtıdır. ABD devleti, sarsıntının etkilerini azaltmak amacıyla ilk adımda 150 milyar doları gözden çıkardı. Bu paranın bir kısmı varlıklarının değeri azalanlara, bir kısmı da tüketimi canlandırmak amacıyla kullanılacaktır. Daha da önemlisi ABD Merkez Bankası FED, faiz oranını, yüzde 0.75 gibi yüksek bir oranda azalttı; yüzde 3.5’e indirdi. Bugünlerde yüzde 0.50 daha azaltılacağına kesin gözüyle bakılıyor. Bankaların ve tüketicilerin kolay para bulmaları sağlanıyor. Bu amaçla sermayenin fiyatı azaltılıyor. ABD hükümeti bunlarla da kalmayacaktır. Bunalımın olumsuz etkilerini azaltmak ve piyasalara yeniden güven aşılamak amacıyla harcamalarını daha da arttıracaktır. Kapitalizm, devlete bir kez daha sarılıyor. Tartışılan, artık, devletin ekonomiye karışıp karışmaması değil, karışmasının, büyüklük ve niteliğidir. Bu konudaki görüşler ikiye ayrılıyor. Ekonomi politiğin “sağında” olanlar, yani, büyük sermaye yanlıları, yüksek gelirlilerin vergilerinin azaltılmasını öneriyor. Böylelikle büyük sermaye korunacaktır; yüksek gelirlilerin tüketimi de büyük olacağından onlara sermaye aktarılmasıyla ekonominin canlanması daha kolay olur. Buna karşılık, kendilerini “solda” sayanlar da devletin, işsizlere ve yoksullara parasal destek vermesini; bu kesimin tüketici olarak piyasayı hızla canlandıracağını; bununla da yetinmeyip eğitim, sağlık ve diğer altyapı yatırımlarının da uzun dönemde ekonomik gelişmeyi olumlu etkileyeceğini öne sürüyor. Bayar’ın kurduğu fabrikalar özelleştirildi. Yerlerinde büyük mağazalar yükseliyor. Keynes türü devletçilik de eskide kaldı. Ancak sermayenin devletten beslenmesi olgusu ya da süreci değişmiyor. Sermaye, geçmişte başı sıkışınca yaptığını yapıyor ve uzun bir aradan sonra, SOS veriyor; bir kez daha, devleti, kendini “kurtarmaya” çağırıyor. [email protected] WASHINGTON Mali piyasalarda yaşanan çalkantıyı Cumhuriyet’e değerlendiren ABD’li uzmanlar, krizin Türkiye’ye etkisinin sınırlı olacağını ancak küresel bir ekonomik yavaşlama riskine de hazırlıklı olunması gerektiği görüşünü öne sürdüler. Washington’daki düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü’nün küresel ekonomi uzmanı Colin I. Bradfrod ABD’de yaşanan mali piyasalardaki sıkıntı ve ekonomik büyümenin yavaşlamasından Türkiye’den çok Avrupa’nın etkileneceğini söyledi. “Bu aile fertlerinin birbirlerine nezle bulaştırması gibi bir şey” yorumunu getiren Bradford, Türkiye’de yurtdışından gelen sıcak nakit para akışına bağımlılığın yerli ve sağlam yatırımlarla azaltılması uyarısında bulundu. Carnegie Endowment düşünce kuruluşunda uluslararası ekonomi uzmanı Eduardo Zepeda ise IMF ve Dünya Bankası mali programlarına bağlı olan ülkelerin küresel bir krizde kendi mali politikasını belirlemekte zorlanacağını söyledi. New America Foundation isimli düşünce kuruluşunun Küresel Stratejik Finans Girişimi proje direktörü Doug Rediker ise yükselen ekonomilerin de dünya ekonomisinde önemli bir rol oynadığını dikkat çekerek “Artık dünya ekonomisi tek motorlu bir uçak değil bir motor bozulursa diğerleri uçağı götürebilir” yorumunu yaptı. Zirvede ALBA (Amerika İçin Bolivarcı Alternatif) bankası da 1 milyar dolar sermayeyle faaliyete geçti. Venezüella, Nikaragua, Bolivya ve Küba’nın oluşturduğu ALBA Bankası’nın fonları, toplumsal projelerle ortak petrol şirketi gibi projelerde kullanılacak. ‘ABD’deki paralarınızı çekin’ Ekonomi Servisi Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez, ABD ekonomik krizinin yakın olduğunu belirterek Latin Amerika’daki müttefiklerine, uluslararası rezervlerdeki milyarlarca dolarlık paralarını ABD ban kalarından çekmeleri çağrısında bulundu. Latin Amerika zirve toplantısında konuşan Chavez, “Rezervlerimizi buraya getirmeye başlamalıyız’’ dedi. Chavez’in, ABD’nin “herkesi etkileyebilecek bir krize girdiğini’’ belirttiği zirvede, bölge kaynaklarının bir havuzda toplanması ve Dünya Bankası gibi ABD güdümlü bankalardan bağımsızlık sağlamak için bir bölge kalkınma bankasının kurulması için ilk adım atıldı. Türkiye’ye kötü not AB’nin ‘Kadın Erkek Eşitliği 2008’ raporunda, kadın ile erkek arasındaki uçurumun, istihdam, parlamentoda temsil gibi alanlarda büyük olduğu belirtildi ANKARA (ANKA) AB Komisyonu’nun “Kadın Erkek Eşitliği 2008” raporu açıklandı. Rapor, AB aday ülkelerini de kadın erkek eşitliği açısından inceledi. Türkiye’de kadın erkek eşitliğindeki uçurumun istihdam, parlamentoda temsil ve yönetici kademelerde temsil gibi alanlarda büyük olduğu belirtildi. Raporda, AB’de kadınların çalışma hayatında nitelikli iş ve ücret gibi sorunlarla karşı karşıya bulundukları da bildirildi. Avrupa Birliği Komisyonu tarafından 23 Ocak’ta kabul edilen “Kadın Erkek Eşitliği 2008” raporuna göre, kadınlar AB’de istihdam artışında aldıkları önemli payı koruyor, ancak çalışma piyasasında erkeklere oranla dezavantajlı konumları da sürüyor. Raporda, Türkiye, Hırvatistan ve Makedonya’da kadın ve erkeklerin çalışma ve siyaset hayatındaki konumları da ele alındı. Buna göre Makedonya’da 120 üyeli parlamentoda kadınların sayısı 34, kadın milletvekillerinin oranı ise yüzde 28.3 düzeyinde bulunuyor. İkinci sıradaki aday ülke Hırvatistan’da 153 milletvekilli parlamento bulunuyor. Kadın milletvekillerinin sayısı 29, oranı da yüzde 18.9. keklerde yüzde 9.8; Makedonya’da kadınlarda yüzde 37.2, erkeklerde yüzde 35.3. Çalışma oranı yüzde 26.1 Kadın ve erkeklerin hayat boyu eğitimlerinde aday ülkeler arasında çarpıcı bir fark bulunmuyor. Türkiye’de çalışma oranı kadınlar için yüzde 26.1, erkekler için ise yüzde 74.4. Çalışma oranı belli bir yaş ve cinsiyet grubunda gelir arayışında olanların o grubun geneline oranı olarak ifade ediliyor. Türkiye’de kadın ve erkekler arasındaki çalışma oranı boşluğu yüzde 48.3 düzeyinde. Hırvatistan’da kadınlarda çalışma oranı yüzde 56.9, erkeklerde ise yüzde 68.9, iki grup arasında çalışma oranı boşluğu yüzde 12. Diğer aday ülke Makedonya’da kadınlarda çalışma oranı yüzde 43.2, erkeklerde yüzde 64.9. Milletvekili oranı yüzde 9.1 Türkiye AB’ye aday ülkeler arasında parlamentoda kadın temsili açısından üçüncü konumda bulunuyor. Parlamentosundaki milletvekili sayısı şu anda 548, bunlardan 50’si, yani yüzde 9.1’i kadın. Rapora göre, Türkiye işsizlikte diğer iki AB aday ülkesinden daha iyi konumda. Türkiye’de işsizlik oranı kadınlarda yüzde 8.4, erkeklerde yüzde 8.4; Hırvatistan’da kadınlarda yüzde 12.7, er Emeklilerden ‘zam’ protestosu DİSK’e bağlı Tüm Emekliler Sendikası (EmekliSen) İstanbul şubeleri, Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen kapatma kararını ve emeklilere yapılan yüzde 2’lik zammı protesto etti. Okmeydanı’ndaki AKP İstanbul İl Teşkilatı binası önünde bir araya gelen emekliler, “AKP, zammını al başına çal”, “Direne direne kazanacağız”, “Gün gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek” sloganları attılar. EmekliSen Aksaray Şubesi Başkanı Rahime İldemir Bayrak, “2008 yılı için emeklilere yüzde 2 artı yüzde 2 zammı uygun gören AKP, emekçilerin yeni yılını, bu yıl da doğalgaza, elektriğe, ulaşıma yaptıkları yeni zam dalgası ile kutladı” diye konuştu. (Fotoğraf: MEHLİKA AKGÜN) DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA “Aydınlanma”nın temelinde iki slogan var. Biri “cogito ergo sum” (Düşünüyorum öyleyse varım), ikincisi de “de omnibus dubitandum est” (Her şeyden şüphe edilecektir). Geçen hafta, Davos’ta hâkim havayı sanırım en iyi bilen ve yapan cogito’ya ilişkin ilk slogan değil, egemen düşünsel modeller yıkılmaya başlayınca oluşan gerginliklere ilişkin, ikinci slogan betimliyordu. Kendi kum havuzuna pislemek üzerine… Finansal analiz sitesi Bloomberg’in yorumcularından Mark Gilbert’in şu yakınmaları, o ruh halini iyi anlatacak sanırım: “Herhangi bir bankacı, borsa işlemcisi, ya da yatırımcıdan, ihtirasının en çılgın hayallerini bile aşan servetleri yaratmasına olanak sağlayacak mükemmel bir piyasa modeli tasarlamasını isteseydik, bize, geçen on yılda egemen olanlara benzer koşulları tarif ederdi. Peki, öyleyse, şimdi ne oldu?” (24/01/08). Diğer bir deyişle, her şey istediğiniz gibiydi, hatta daha fazlasıyla.. ama yine kriz içindesiniz! Gerçekten de şimdi bankacılar, “küresel kapitalist sistemin çökme riskinden”, “sosyalist ruhun, korumacılık eğilimlerinin geri gelmesinden” (age) korkuyorlar. Ağızlarına bile almak istemedikleri, “düzenleme/regülasyon”, “müdahale”, “şeffaflık” sözcükleri, Davos toplantılarında sık sık anıldı. AB Merkez Bankası Guvernörü Trichet, bir oturumda, “Geçen yıl burada, risklere işaret etmiş, uyarmıştım” dedikten sonra, tartışma ilerlerken “regülasyonun koşullara göre sürekli yenilenmesi gerektiğini” vurguladı, Goldman Sachs’ın genel müdürü, “şeffaflığın öneminden, merkez bankalarının daha yakın gözetiminin gerekliliğinden” söz ediyordu. Bu arada, 1970’lerde kaldığına inanılan stagflasyon, 1930’larda kaldığına inanılan deflasyon sözcükleri havalarda uçuşuyor. Herkes birbirini suçlamaya başladı. Özellikle de mali piyasa aktörlerini, yani küreselleşmenin efendilerini… Düne kadar örnek alınan, gıpta edilen genel müdürler, borsa yatırımcıları için aç gözlü, aptal, küstah sözcükleri artık sıkça kullanılıyor… Gilbert, “Kendi kum havuzunuza pislediniz” diyor. United Press International’ın emektar editörlerinden Arnaud de Borchgrave’e göre de, “Amerika’nın acımasız tefecileri, düşük kalite ipotek komisyoncuları, sahtekârlar el ele verip Amerika’nın parasal denetçilerinin gözlerini boyayıp, dünyanın geri kalanını dolandırıp demokratik kapitalizmin adını kirletmişlerdi” (UPI, 25/01/08) diyor. Financial Times’a göre dünyanın geri kalanı da bunun farkında ve ABD’yi suçluyor. Örneğin, Avrupa Birliği Parasal İşler Komisyonu Başkanı Joaquim Almina, “Temel sorun, ABD’de resesyon riskidir. Dünyada değil ABD’de… ABD ekonomisinde uzun yıllardır büyük dengesizlikler birikti…” (Financial Times, 22/01/08). Prof Konstantin Sonin de Moscow Times’daki yorumunda, ABD yönetiminin enflasyonist finansman politikalarına değinerek, “ABD ekonomisine ve demokrasisine güvenmenin maliyetinin” artmaya başladığından yakınıyordu (22/01/08). [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com tim humması da olmayacaktı. Stephen Roach, Davos’taki ekonomistler forumunda, ABD’de ekonomik etkinliğin içinde, geçmişte yaklaşık yüzde 67 civarında olan tüketici harcamalarının payının son yıllarda yüzde 72’ye yükseldiğine dikkat çekiyor ve ekliyordu: “Bu tüketimin payını yüzde 5 indirecek olsak, bu, tarihin en büyük resesyonu olur” (J.Fox, Time, 24/01). ABD ekonomisindeki hızlı büyümenin, borsadaki “boğa piyasalarının”, aslında bir kedi köpüğünün ürünü olduğu giderek bilinçlere çıkıyor: “Önce borsalarda, sonra inşaat piyasalarında oluşan muazzam spekülatif köpükler, ekonominin sivri uçlarını gözlerden gizlemişti”(Leonhardt, age). Business Week’ten Michael Mandel da benzer kaygıları paylaşıyordu: “Büyük bankalar ‘sil baştan’ yapıp her şeyi geride bırakmak, yeniden başlamak istiyorlar.” “Zararları silmeye çalışıyor, FED’in de bu süreçte ellerinden tutmasını bekliyorlar.” ‘’Ama,’’ diyor Mandel, “gerçek şu ki, halen teknoloji köpüğünün arkasından oluşan refahın ne kadar gerçek, ne kadar kredi çılgınlığının ürünü olduğunu anlamaya çalıştığımız uzun, zor bir sürecin daha başındayız”. Sonra Mandel, tüketici harcamaları, tüketici kredileri, şirket kazançları, üretkenlik, borsa performansı ve dünya ekonomisindeki büyüme başlıkları altında verileri gözden geçiriyor; yüksek performansla kredi köpüğü arasında yakın ilişki olduğunu düşündüren bir resim oluşturuyor. ??? Geçen hafta ABD Merkez Bankası, 20 yılın en büyük faiz indirimini gerçekleştirdi. Yönetim, tüketici talebini güçlendirici maliyepolitikaları uygulayacağını muştuladı: Geliri yıllık 75 bin dolara kadar olan herkese 600 dolarlık, her çocuk için de ek 300 dolarlık çek gönderilecekmiş. İki parti bu ekonomik paket üzerinde anlaştılar. Diğer bir deyişle yalnızca, sol eğilimli Prof Weisbrot’un değil, Wall Street Journal’ın da işaret ettiği gibi artık hepimiz Keynesciydik. Ama ortada ufak bir sorun var: Küreselleşme (mal ve sermayenin serbest dolaşımı). ABD’de bu talep teşviki aslında kimi destekleyecek? ABD’deki mal ve servis üreticilerini mi, yoksa ABD’ye mal satan Asya ülkelerindeki üreticileri mi? Diğer bir deyişle Davos’ta da sık sık vurgulandığı gibi, dünyanın büyüme merkezi Doğu’ya kayarken, ABD hegemonyasına direnme gücü gittikçe artan ekonomileri ve siyasi güçleri mi? Bu destek, canlı emek tüketme peşinde Doğu’ya kaymaya başlayan “kendi kendine genişleyen makine” olarak, sermayenin gereksinimlerine uygun olabilir. Ama ya “arzulayan makine” olarak, bir ülkeye, bir kültüre ait kapitalistin, hele hegemonyacı gücün egemen sınıfı olarak kapitalistin, gücünü, servetini, yaşam tarzını koruma gereksinimi ne olacak? Bu sınıf, devletinin Keynesci politikalarından öncelikle yararlanmak istemeyecek mi? Bu istek, salt sermaye hareketlerinin değil, uluslararası ticaretin de denetlenmesi taleplerini gündeme getirmeyecek mi? Ya o zaman ne olacak? Küreselleşme de şüphe edilmesi gerekenler listesine girmeyecek mi?.. “De omnibus dubitandum est” Washington Post’tan Robert Samuelson da “Bu mali altüst oluşun içinde giderek ortaya çıkıyor ki, kapitalizmin en tehlikeli düşmanları bizzat kapitalistler… Bu mali başarısızlıkların ortasında, bizzat sorumlu olanların, kendilerine verdikleri abartılı ödüller kimsenin gözünden kaçmıyor”… diyerek yine genel müdürlere yükleniyor. Böyle devam ederseymiş “Birçok Amerikalı, kapitalizmin aklını kaçırdığını düşünebilirmiş”. Adeta sermayenin, serbest piyasanın katkısı yok krize, sorun insanlarda… Hani şu “Okullar olmasa milli eğitimi çok güzel yönetirdim” sözü var ya onun gibi bir şey… Yoksa bir rüya mıydı? Kuşkular bu kadarla sınırlı değil. Her şey o kadar iyi gidiyordu ki… Yoksa, hoyratça tatlı bir rüyadan mı uyandırıldık? Amerika’da 1990’larda küreselleşmeyle başladığına inanılan, “Goldilock” (masaldaki çorba gibi, ne çok sıcak, ne çok soğuk. Tam kıvamında) ekonomisine ilişkin olarak, New York Times’dan David Leonhardt, “İyi zamanların serap olduğuna ilişkin endişeler” başlıklı yorumunda “Son mali karmaşanın birçok nedeni var, ama bunların hepsi, önceki kuşağın ekonomik başarılarının serap olduğunun ortaya çıkması korkusuyla bağlantılı”. Refah gerçek miydi, yoksa sanal mı? Gerçekten, kredi köpüğü olmasaydı; bu refah da, başta Çin olmak üzere Asya ekonomilerinin ihracatını emen tüke T.C. İZMİR, ALİAĞA SULH HUKUK MAHKEMESİ SATIŞ MEMURLUĞU’NDAN TAŞINMAZIN AÇIK ARTTIRMA İLANI SATIŞ 2007/14 Satılmasına karar verilen gayrimenkullerin cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: Aliağa, Kurtuluş, 851 Ada, l Parsel, 142 Cilt, 13932 Sayfa sayılı yerde kayıtlı, Yüzölçümü 381,00.m2’dir, arsa vasfindadır, 301 Sokak ve Namık Kemal Caddesi cephelidir. Numarataş adresi Kurtuluş Mahallesi, Namık Kemal Cad. No: 17 ve Kurtuluş Mah. 301 Sokak, No: 1, Aliağa’dır, Çift cephelidir, Şehir Merkezine, Çarşı Pazar ve alışveriş trafiğinin yoğun olduğu İstiklal caddesine çok yakındır. Elektrik, doğalgaz, su abonelikleri mevcuttur. Çevresinde hızlı yapılaşma yoğunluğu vardır, boş arsa niteliğindedir. İMAR DURUMU: Aliağa Belediye Başkanlığının, 09.11.2007 Tarih, 44244988 sayılı yazıları ile Kurtuluş Mahallesi, 19K.4a pafta, 851 ada, l numaralı parselin, bitişik nizam 5 kat konut alanı olarak imar planlı olduğu, söz konusu parselde tip imar yönetmeliğinin 37. maddesine istinaden, dar kenarı 1,50 metreden, toplam alanı 4,50.metrekareden az olmamak şartıyla, ışıklık bırakılarak parsel alanının tamamı kadar inşaat izni bulunmaktadır denilmektedir. KIYMETİ: 152.400,00YTL TAŞINMAZIN SATIŞ GÜN VE SAATLERİ: BİRİNCİ SATIŞ GÜNÜ: 03.03.2008, Saat 10.00’dan 10.10’a kadar, Aliağa Sulh Hukuk Mahkemesi duruşma salonunda açık arttırma suretiyle taşınmazın ihalesi yapılacaktır. Bu artırmalarda tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcısı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla taşınmaz 13.03.2008 günü, aynı yer ve saatlerde ikinci açık artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada verilecek bedel masraflar ile birlikte %40’ının altında satılmayacaklardır, 3 Artırmaya iştirak edeceklerin, taşınmaz için tahmin edilen kıymetin %20’si nisbetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcıya istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. KDV, ihale pulu, tapu harç ve masraflar alıcıya aittir, tapu satım harcı, vergi borçları, tapu kaydındaki diğer borçlar ve tellaliye harcı satış bedelinden ödenir. 4 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını, hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını, dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 5 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle, ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri, teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 6 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup, masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir.7 Satışa iştirak edenlerin, şartnameyi görmüş, içeriğini kabul etmiş sayılacakları, bilgi almak isteyenlerin 2007/14 satış dosyasından Müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 10.01.2008. (İc.İf.K.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. (Basın: 3836) T.C. ADALET BAKANLIĞI DÜZİÇİ İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKULÜN SATIŞ İLANI DOSYA NO: 2006/378 Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cinsi, kıymeti, adedi, evsafı: TAPU KAYDI: a) Düziçi İlçesi, Bayındırlı Köyü’nde, Bülge mevkiinde, 51 parselde kayıtlı, 7200.00 m2’de, borçlunun hissesi 7/28 olup, tarla vasfında, buğday, mısır ve yerfıstığı ekilir, sulu arazi olup, toprak derinliği iyi, süzek su tutma kapasitesi iyi, sulama kanalına yakın, hafif meyilli, yola yakın bir arazi olup, muhammen bedeli toplamı 6.971.00.YTL’dir. Satış saati 10.0010.20 arasında. b) Düziçi İlçesi, Bayındırlı Köyü’nde, Bülge mevkiinde, 7 parselde 18500.00 m2’de, borçlunun hissesi 7/28 olup, tarla vasfında, buğday, mısır, yerfıstığı ekilebilen, sulu arazi olup, toprak derinliği, iyi, süzek, kumlu, killi, sulama kanalına yakın, hafif meyilli, yola yakın bir arazi olup, muhammen bedeli 17.918.00.YTL’dir. Satış saat 10.2510.45 arasında. c) Düziçi İlçesi, Bayındırlı Köyü’nde, Bülge mevkiinde, 29 parselde kayıtlı, 24700.00 m2 olup, 7/28’i borçluya ait, tarla vasfında, buğday, mısır ve yerfıstığı ekilebilen, sulu tarım arazisi, sulama kanalına ve yola yakın, toprak derinliği iyi, kumlu, killi, süzek, hafif meyilli bir arazi olup, borçluya düşen hissesinin muhammen bedeli 23.974.00.YTL’dir. Satış saati 10.5011.10 arasında. d) Düziçi İlçesi, Bayındırlı Köyü’nde, Bülge mevkiinde, 34 parselde kayıtlı 28700.00 m2 olup, borçlunun hissesi 7/28 olup, tarla vasfında, buğday, mısır, yerfıstığı ekilebilen sulu arazi olup, yola ve kanala yakın, hafif meyilli toprak, derin, süzek, kumlu, killi bir arazi olup, taşınmazın muhammen bedeli 27.803.00.YTL’dir. Satış saati 11.1511.30 arasında. e) Düziçi İlçesi, Bayındırlı Köyü’nde, Kocamazı mevkiinde, 110 parselde 37200.00 m2, borçlunun hissesi 7/28 olup, tarla vasfında buğday, mısır, yerfıstığı ekilebilen, sulu arazi olup, yol ve sulama kanalına yakın, derin toprak, kumlu, killi, süzek bir arazi olup, borçlunun hissesine düşen payının muhammen bedeli 36.033.00.YTL’dir. Satış saati 11.3511.50 arasında yapılacaktır. f) Düziçi ilçesinde, Bayındırlı Köyü’nde, Kocamazı mevkiinde, 371 parselde kayıtlı, 44168.00 m2 olup, borçlunun hissesi 7/28 olup, tarla vasfında, buğday, mısır, yerfıstığı ekilebilen sulu tarım arazisi olup, sulama kanalı ve yola yakın, toprak derin, killi, kumlu, süzek, su tutma kapasitesi iyi, borçlunun hissesine düşen taşınmazın muhammen bedeli 42.783.00.YTL’dir. Satış saati 11.5512.10 arasında yapılacaktır. Satış Şartları: 1. Satış 21/03/2008 günü, parsellerin karşısında gösterilen saatte, Düziçi İcra Müdürlüğü önünde açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şartı ile 31/03/2008 günü, aynı yer ve saatte ikinci arttırmaya çıkarılacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilememişse gayrimenkul en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak üzere, arttırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok arttırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2. Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, ihale pulu, tapu alım harcı ve masrafları, KDV alıcıya ait olup, tapu satım harcı ile gayrimenkulün aynından doğan birikmiş vergi borçları satış bedelinden ödenir. İhale damga vergisi peşinen tahsil edilir. 3. İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını, hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını, dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4. Gayrimenkul, kendisine ihale olunan kimse müddetinde satış bedelini ödemezse, ihale fesholunarak İİK 133. maddesi gereğince kendisinden evvel en yüksek teklifte bulunan kim ise, arz etmiş olduğu bedelle almaya razı olursa ona, olmaz ya da bulunmazsa hemen yedi gün müddetle İİK 129. maddesi gereğince açık arttırmaya çıkarılır. İki ihale arasındaki farktan ve yasal faizden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmaksızın kendilerinden tahsil edilecektir. 5. Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup, masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6. Satışa iştirak edenlerin, şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin müdürlüğümüzün 2006/378 sayılı dosya numarası ile müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 18.01.2008 (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. (Basın: 4005) CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle