14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 EYLÜL 2007 CUMA 4 HABERLER CHP’de muhalefet cephesi genişliyor... Haluk Koç, önümüzdeki günlerde adaylığını açıklayacak DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Yeni Avro ve AB Konusunda Ezber Bozma Salı günü televizyonların verdiği haberi, çarşamba günü de gazeteler yayımladı. Avrupa Birliği yeni katılan üyelerin de üzerinde yer alacağı, yeni madeni “Avro” ları basarken Türkiye’yi Birlik haritasından silme kararı vermiş. Haber AB’nin yetkili kurumunun sözcüsü tarafından da doğrulandı. Böylelikle daha önce madeni paralar üzerindeki haritada yeri olan Türkiye, 2008’de piyasaya çıkacak yeni bozukluklarda bulunmayacak. Buna karşılık, üye olmayan ve üyelik müzakere sürecinde de bulunmayan Beyaz Rusya, Rusya ve Ukrayna gibi ülkeler, “Atlantik’ten Urallar’a Avrupa” haritasındaki yerlerini koruyacaklar. Bu arada, garip olduğu kadar gülünç kimi olaylar da olmuş; Türkiye’yi göstermeden, üye Kıbrıs’a yer verebilmek için, bu ada yüzlerce kilometre batıya kaydırılıp Girit Adası’nın yerine yerleştirilmiş. Avrupalı ciddiyeti bu olsa gerek! AP’nin iki İtalyan üyesi; Marco Capato ve Marco Panella ise üye olmayan, üyelik müzakere sürecine dahil bulunmayan diktaların bile yer aldığı haritadan Türkiye’nin silinmesini, sömürgeci tavır olarak niteleyip protesto etmişler. Türkiye’nin Avro bozuk paralarının haritasından silinerek bozuk para gibi harcanmasını acaba nasıl yorumlamak gerekir? ??? İlk önerilerin Türkiye’nin haritadaki yerinde kalması yönünde olmasına karşın müzakere edilip, düşünülüp taşınılarak verilen bu karar, acaba Türkiye’de AB’ye kuşkuyla bakanlara yanıt olacak bir şamar mıdır? AB acaba onlara, eskilerin deyimiyle bir “mukabelei bilmisil”de mi bulunmuştur? Yoksa, bir yandan üyelik müzakereleri sürerken, öte yandan Türkiye’nin silinmesi, sonunda alınacak karar konusunda yine eski bir hukuk deyimiyle bir “ihsası rey” midir? Gelişmeleri gözden geçirip belgelere bakınca gerçeği görmek kolay. Türkiye üyelik için, bütün gerekleri değilse bile, kendisinden istenenleri yerine getirerek, 2004 yılı aralık ayında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki en yüksek düzeyde heyetle Brüksel’e gitti. Orada önümüze konan belge ki, aynı yılın ekim raporunda da aynı şeyler yazılıydı, tam üyeliğimizin söz konusu bile olmadığını tescil ediyordu. Başbakan Erdoğan bu koşulları kabulde beis görmedi. Aslında öylesine haksız bir durum söz konusuydu ki, İsveç Başbakanı bile bunu içine sindiremediğini gazetecilere açıkça söyledi, “Ama” dedi, “Türkiye koşulları kabul ettiğine göre bize söyleyecek söz kalmamıştı”. ??? Bununla kalmadı. Bütün koşullar yerine getirilse bile, Türkiye’nin üyeliğinin bir de AB’nin sindirim kapasitesi göz önünde bulundurularak değerlendirileceği söylendi, ardından da kimi üyeler, kararın üyeliğe (yarım yamalak) kabulü olması halinde, bunu halkoyuna sunacak düzenlemeler yaptılar. Ezber bozmak, son zamanlarda Cumhuriyetin temel değerlerini yadsıyan, hedef alanlar tarafından çok kullanılan bir deyim. Şimdi onların pek tuttukları bu deyimi kullanarak soralım: AB konusunda ezber bozma vakti hâlâ gelmedi mi? Ezberin yanlış noktaları neler? Sıralayalım: 1 Avrupa, koşulları yerine getirdiği takdirde Türkiye’yi üyeliğe kabul edecek. Hayır! Etmeyecek. AB ne Türkiye’yi tam içine almak istiyor ne de kendi başına bırakmak. Yalnızca dışında tutarken sıkıca kontrol edip yanında tutmaya niyetli. 2 AKP Türkiye’yi AB’ye ulaştıracak siyasi kuruluştur, bu amaçla ne mümkünse yapıyor. Hayır! AKP, AB’ye tam ve eşit üyeliği değil, müzakere sürecinin devamını ve bu şekilde, Türkiye’deki iç dengeleri değiştirip öylece amacına yürümeyi istiyor. 3 Türkiye’deki fanatik milliyetçi, yabancı düşmanı çevreler, bu arada CHP, AB’ye karşıdırlar, halkı da AB karşıtı yapmışlardır. AB’yi eleştirenler, ona karşı olup tam üyeliği istemeyenlerdir. Hayır! Ulusalcı çevreler ve bu arada CHP (bu sözler CHP’nin her alanda savunulması anlamını taşımaz) AB’ye değil, üyelik dışında bırakılarak güdülmeye karşıdırlar. Yoksa ne bu satırların yazarı ne de CHP, AB karşıtıdır. Türkiye’nin çoğunluğu da, tam ve eşit üyelik halinde AB’ye hâlâ hayır demiyor. İşte “Avsalaklar” ın (Avrupa manyakları anlamına geliyor) düzeltmeleri gereken yanlış ezber budur. Bu ezber düzelmezse bozuk para üstünde bozuk para gibi harcanmayı her zaman hak eder Türkiye. Açıklama: Dünkü yazımla ilgili olarak, Ruhi Su Vakfı Başkanı Sönmez Targan aradı ve Ertuğrul Günay’ın anma töreninde bir konuşma yapmadığını, söz konusu açıklamaları, bir kenarda basın mensuplarına söylediğini, belirtti. Aynı zamanda 68’liler Vakfı Başkanı olan Targan, Günay’ın 68 kuşağından olduğunu tekzip eden açıklamalarını da bütün gazetelere gönderdiğini, ama yayımlatamadığını belirtti. Baykal’ın ekibinde çatlak TÜREY KÖSE ANKARA CHP’de kurultay süreci başlarken, CHP lideri Deniz Baykal ekibi içindeki “çatlak” muhalifleri umutlandırdı. TBMM açıldıktan sonra kendisine destek veren eski ve yeni milletvekilleriyle birlikte bir basın toplantısı düzenleyerek genel başkan adaylığını açıklamaya hazırlanan eski Grup Başkan Vekili Haluk Koç, “Üzerinde ortak talep yoğunlaştırılan kişi olarak kararımı netleştirdim. Sivil, demokratik, meşru muhalefet görevini tam anlamıyla yapmamız gerekiyor” dedi. İstanbul’daki görevden alma ve atamalara tepki göstererek önceki gün Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısını terk Muhalefet cephesi, CHP lideri Deniz Baykal’ın ekibindeki “çatlak”la genişledi. Muhalifler yarın MYK’nin il başkanını görevden aldığı Balıkesir’de kitlesel bir basın toplantısı yapmayı planlıyor. Muhaliflerin genel başkan adayı olarak bugüne dek Gülsün Bilgehan ve Haluk Koç’un adları anılıyordu. Son gelişmeler üzerine Koç, kararını netleştirdi ve kurultayda aday olacağının ilk işaretini verdi. eden Kadın Kolları Başkanı Güldal Okuducu da bugün bir basın toplantısı düzenleyecek. CHP MYK’nin önceki günkü toplantısında kurultay takvimi belirlendi. Kurultay takviminin 1 Ekim günü başlatılması, şubat ayı sonu ya da en geç mart ayı ortalarında kurultayın toplanması kararlaştırıldı. Bu takvim 3 Ekim günü toplanacak Parti Meclisi’nde (PM) kesinleştirilecek. MYK’de yaşananlar; Baykal ekibinden önemli kopmalar ve kurultay sürecinde yaşanacak mücadele konusunda dikkat çekici ipuçları verdi. Seçimlerde kardeşi Şinasi Öktem milletvekili adayı olduğu için yeniden aday olmayan Kadın Kolları Başkanı Güldal Okuducu’nun yönetime karşı sesini yükseltmesi dikkati çekti. İstanbul’daki görevden alma ve atamalara tepki gösteren Okuducu, MYK’de “Tüzük çiğnendi” dedi. Okuducu, yaptığı konuşmadan sonra “rahatsızlandım” diyerek toplantıyı terk etti. Okuducu’nun ayrılmasından sonra muhaliflerin oluşturduğu komitede yer alan 2 il başkanı olan, Uşak İl Başkanı Fuat Yılmaz ile Balıkesir İl Başkanı Münir Balkanlı görevden alındı. MYK toplantısında bazı üyeler halkın yönetim değişikliği beklentisine dikkat çekerken Baykal’ın bu isteklere karşı çıkarak “Ali gidip Veli gelirse tarikatdin ilişkilerinin etkisi azalacak mı, ABD’nin etkisi azalacak T Özok: AKP anayasası olmamalı ASLAK TARTIŞMASI ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Özdemir Özok, anayasaya ilişkin çalışmaların, AKP’nin kendi dünya görüşü ve kendi siyasetine uygun bir şekilde oluşmaması gerektiğini vurgulayarak “Eğer AKP, ‘ben sandıktan aldığım destekle bunu yaparım’ derse bu çok yanlış olur’’ dedi. Özdemir Özok, Ankara Barosu ve Paris Barosu tarafından ortaklaşa düzenlenen Ticaret Kongresi’nden ayrılışı sırasında, gazetecilerin, anayasa taslağına ilişkin çalışmalarla ilgili sorularını yanıtladı. Özok, AKP’nin, yeni bir anayasa hazırlanması konusunda, başından beri eleştirdikleri ve asla katılmadıkları bir yöntem izlediğini belirtti. Anayasa yapmanın son derece ciddi bir iş olduğunun altını çizen Özok, şu değerlendirmeyi yaptı: “Birisine bir tavsiye verirsiniz, bir öneride bulunursunuz, birisine ‘Bana bir anayasa taslağı hazırlayın’ dersiniz. Ama derseniz bunun arkasında durun. Şimdi, Ergun Özbudun ve arkadaşları niye bunu yaptı? Peki siz tesadüfen böyle bir yapılmış tasarıyı aldınız ve üzerinde çalışıyorsanız, yıllar önce yapılmış daha önceki tasarılar var. Örneğin, Türkiye Barolar Birliği’nin, TÜSİAD’ın, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin yaptırdıkları var. Dolayısıyla yine bu konuda ciddi bir taktik hatası ve yanlış yaptı hükümet.’’ TBMM’nin, anayasayı tümden değiştirebileceğini ve bunun için bir kurucu meclise gerek olmadığını söyleyen Özok, “Ama bir koşulla; bu, AKP’nin damgasını vuran bir tasarı ve taslak olmayacak. Bütün toplumun, hepimizin, sizin, bizim, basının, işçinin, emekçinin, öğrencinin, inananın, inanmayanın, bütün insanların kendisini ifade edebileceği bir ortak metin çalışması yapılmalı. Bir ortak platform oluşturulmalı’’ dedi. “Anayasaya ilişkin çalışmaların, asla AKP’nin kendi dünya görüşü ve kendi siyasetine uygun bir şekilde oluşmaması gerektiğini’’ vurgulayan Özok, “Eğer AKP, ‘ben sandıktan aldığım destekle bunu yaparım’ derse bu çok yanlış olur’’ dedi. mı? Partilerde zaman zaman böyle dönüm noktaları yaşanır” dediği öğrenildi. Baykal’ın İstanbul örgütüyle ilgili tartışmalar konusunda değerlendirmeler yaparken de, “İstanbul’daki atamaları eleştirir görünen arkadaşlarımızın maalesef başka bir noktada saf tuttuğunu biliyoruz” sözleriyle eski Grup Başkan Vekili Ali Topuz ve İstanbul Milletvekili Şinasi Öktem’i hedef aldığı aktarıldı. Kulislerde; Topuz ve Öktem’in, kurultay yarışında eski Grup Başkan Vekili Haluk Koç’a destek verecekleri kaydedildi. Öktem, “Bu yönetim sadece 3 ay içinde İstanbul’la ilgili 33 tüzük ihlali yaptı. Bunları görmezden gelmek mümkün değil. Bu haksız, hukuksuz, adaletsiz uygulamaları durdurmaya çalışıyoruz” dedi. Balıkesir’de toplantı Muhalefet cephesi, CHP lideri Deniz Baykal’ın ekibindeki “çatlak”la genişledi. Muhalifler yarın MYK’nin il başkanını görevden aldığı Balıkesir’de kitlesel bir basın toplantısı yapmayı planlıyor. 3 Ekim günü yapılacak PM toplantısında da seslerini yükseltecek “haksız ve hukuksuz görevden almaların” tartışılması için girişimde bulunacaklar. Muhaliflerin genel başkan adayı olarak bugüne dek PM üyesi, eski Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan ve eski Grup Başkan Vekili Haluk Koç’un adları anılıyordu. Son gelişmeler üzerine Koç, kararını netleştirdi. Koç, “TBMM açıldıktan sonra milletvekili arkadaşlarımla beraber bir açıklama yapacağım. Parti kamuoyunda ve Türkiye kamuoyunda bu yönetim anlayışının değişmesine yönelik büyük bir talep var. Bunları reddetmek siyasi gerçekle bağdaşmıyor. Üzerinde ortak talep yoğunlaştırılan kişi olarak kararımı netleştirdim. Bana dönük talepleri olumlu değerlendirdim. Parti içi üyelik hukukuna dönük taleplerimizi, hem de Türkiye’nin genel sorunlarına dönük görüşlerimizi açıklayacağız” dedi. ÇYDD, genel seçim sonrası süreci ve anayasa çalışmalarını değerlendirmek üzere basın toplantısı düzenledi. ÇYDD, AKP’nin uygulamalarının yarattığı tehlikelere dikkat çekti ‘Şeriatçılar pervasızlaştı’ İstanbul Haber Servisi Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan, demokratik, laik, çağdaş toplumlarda, oyçoğunluğuyla iktidara gelmenin, geriye gidiş ve rejimi değiştirme dahil tüm istediklerini yapma anlamına gelmediğini belirterek “Seçim ertesinden başlayarak yapılan atamalar, kadrolaşmalar, aynı görüşün militanı olanların baskıcı davranışlarda pervasızlaşmaları adeta bir intikam sürecini çağrıştırıyor” dedi. ÇYDD, AKP iktidarını, seçim sonrası süreci ve anayasa çalışmalarını değerlendirmek üzere, Şişhane’deki genel merkezinde bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda, dernek genel merkezi ve tüm şubeleri adına açıklamayı Başkan Prof. Dr. Saylan yaptı. Saylan, anayasanın tümden ya da bazı maddelerinin değişiminde toplumsal tartışmaya ve uzlaşmaya ihtiyaç duyulduğunu ifade ederek “Oyçokluğum var, diye Cumhuriyet ve Atatürk ilkelerinden vazgeçmek, ülkeyi bir İslamcı şeriat devletine dönüştürmeye yeminli olanlar için asla bir fırsat olarak değerlendirilmemelidir” diye konuştu. AKP’nin başörtüsü konusunu yeniden gündeme getirerek anayasayı değiştirmeye yönelmekten vazgeçmesi gerektiğini belirten Saylan, “Başörtüsü konusu gündem dışına çıkartılarak, RP, FP ve ardından AKP’nin yönlendirdiği üniversiteli kızlarımıza gerçekler söylenmeli, konu daha fazla istismar edilmemelidir” dedi. Yargıtay taslağı masaya yatırıyor 35 yüksek yargıçtan oluşan Başkanlar Kurulu, AKP’nin değişiklik çalışmalarını değerlendirmek ve görüş belirlemek için toplantı yapacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay Başkanlar Kurulu bugün saat 09.30’da toplanarak AKP’nin anayasa değişiklik çalışmalarını masaya yatıracak. 11 ceza, 21 hukuk dairesi başkanı, 2 genel kurul başkan vekili ve Yargıtay Başkanı olmak üzere toplam 35 kişiden oluşan kurul, “ülke gündemindeki anayasa taslağı hakkında Yargıtay’ın görüşünü” belirleyecek. Bugün toplanacak Yargıtay Başkanlar Kurulu gündemine, toplumun büyük bir kesiminin tepkilerine neden olan AKP’nin anayasa değişiklik taslağı tartışmalarını aldı. Bugün saat 09.30’da toplanacak kurulun resmi gündem başlığı “ülke gündemindeki anayasa taslağı hakkında Yargıtay’ın görüşünü belirlemek” olarak belirlendi. 11 ceza dairesi başkanı, 21 hukuk dairesi başkanı, ceza genel kurulu Başkan Vekili, Hukuk Genel Kurulu Başkan Vekili ve Yargıtay Başkanı Osman Arslan’dan oluşan Başkanlar Kurulu, AKP’nin anayasa değişiklik taslağının hazırlanış tekniğini ve içeriğini mercek altına alacak. Daha önce daire başkanlarının Yargıtay Birinci Başkanlığı’na “anayasa değişikliği” gündemiyle yaptığı toplantı çağrısına, “resmi taslağın” oluşturulmadığı gerekçesiyle sıcak bakılmadığı öğrenildi. Bunun üzerine Yargıtay üyelerinin “anayasa taslağını değerlendirme gündemiyle” Başkanlar Kurulu’nun toplanması için imza toplamaya başladığı belirtildi. Yargıtay daire başkan ve üyelerinin imza kampanyası üzerine, anayasa gündemli toplantının bugün gerçekleştirilmesine karar verildiği bildirildi. asirmen?cumhuriyet.com.tr 301’DEN MAHKÜMİYET KARARI Yazar Hozatlı’ya 5 ay hapis cezası İstanbul Haber Servisi Yönetmen, yazar Umur Hozatlı, Özgür Gündem’de yayımlanan “Gıcık Adamlar” başlıklı yazısında, “devletin emniyet teşkilatını basın yoluyla alenen aşağıladığı” gerekçesiyle TCK’nin 301/2. maddesi uyarınca 5 ay hapis cezasına çarptırıldı. Hozatlı’nın cezası 3 binYTL adli para cezasına çevrildi. Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, 11 Kasım 2006’da yayımlanan yazısı nedeniyle yargılanan Hozatlı katıldı. Esas hakkındaki görüşünü açıklayan Cumhuriyet Savcısı, Hozatlı’nın “Türk polis teşkilatı, masum yada suçlu ayrımı yapmadan etrafına korku salmaya çalışan, görevini kişisel çıkarlar ilişkiler üzerine kuran yaklaşımları ile ün yapmış bir teşkilattır. Adamların canı sıkılıyor, kendi ideolojilerine ters buldukları, gıcık oldukları kişi ve çevreleri tespit edip, kafa dengi savcı ve hâkimlerle işbirliği yaparak, yakaladıklarına terörist bölücü ve yıkıcı diye içeri atıyorlar. Türk polisi, savcı ve hâkim işbirliği ile terörist yaratan bir teşkilat olarak çalışıyorlar” ifadesinin eleştiri sınırlarını aştığını ileri sürdü. Komik bir ülkeyiz. Hangi konu olursa olsun bir anda ikiye bölünüyor ve bildiğimiz saflaşmayı yaşıyoruz. ABD’li medya patronu Murdoch, Başbakan Tayyip Erdoğan’a “Karizmatik olduğunuz kadar yakışıklısınız da” demiş. Al sana bir tartışma. Bu konu bile siyasi bir bölünmeye neden olabilir. Nitekim Hürriyet gazetesi tanınmış bazı kadınlara bu soruyu sormuş ve tam da beklediğimiz gibi cevaplar almış. CHP Milletvekili Canan Arıtman bizi yanıltmamış: “Ben katılmıyorum, keşke söylediği gibi bir Başbakanımız olsaydı.” Kendisini “Müslüman kadın” diye tanıtan Renkli dergisi yazarı Saliha Atmaca ise bildiğimiz türden cevaplamış: “Bir Müslüman kadın olarak böyle bir şey söylemek abes. Böyle bir fikre hiç kapılmadım.” Vakit gazetesi yazarı Sibel Eraslan’ın cevabı da şöyle: “Tek kelimeyle karizmatik ve yakışıklı.” Gördüğünüz gibi Başbakan’ın yakışıklı olup olmaması da tamamen siyasi tercihlerin öne çıktığı noktadan bir anlam ifade ediyor. ??? “Türkiye Malezya olur mu” soru Türkiye Malezya Olur mu Olmaz mı? suna verilen cevaplar da beklediğimiz gibi gelişiyor. İşte Oktay Ekşi’nin Malezya tartışmasına yaklaşımı: “Efendim, ‘Türkiye ne İran ne de Malezya imiş’. Bizdeki İslam farklı imiş… Bu kardeşlerimize göre bizler, gereksiz yere korkular üreten, bu korkuları insanlara aşılamaya çalışan ve birtakım aptallara göre de aslında din düşmanı olan insanlarız. Oysa hem demokratik düzeni hem de laik sistemi savunan, o nedenle de gerçek özgürlükçü olan bizleriz.” Oktay Ekşi’nin bu tutumuna karşılık Hasan Cemal de şunları yazıyor: “Bu ülkelerin hiçbiri (Cezayir, Malezya, İran), Türkiye’nin siyasal alanda yaşamış olduğu demokratikleşme sürecinin, devlet ve siyaset hayatıyla toplum düzenindeki laikleşme sürecinin yanından bile geçmemişlerdir. Türkiye bu yüzden farklıdır. Türkiye gibi, en az yüzyıllık bir modernleşme sürecinden nasibini doğru dürüst almadıkları için demokrasi açısından çıkmazları büyüktür bu ülkelerin.” ??? Bu örnekleri ülkemizdeki fikir yarılmasının ulaştığı boyutları göstermek amacıyla kullandım. Nitekim, iş o hâlâ geldi ki, bu fikir kamplaşmasının futbol takımları bile kurulmaya başladı. Bir yönüyle giderek mizahi bir boyut kazanan bu parçalanma, aslında ciddi bir fikir sığlığını da beraberinde getiriyor. Düşünmek yerine bir tarafı tutmakla sorun çözülmüş kabul ediliyor. ??? Türkiye’de şeriatçı bir rejim kurulabilir mi? Türkiye İran olabilir mi? Ancak, bu konuda veya buna benzer konularda düşüncelerini söylemek karşı saldırı oklarını da beraberinde getiriyor. Ben çok uzun yıllar öncesinden beri Türkiye’nin İran olamayacağını düşünüyorum. Türkiye ile İran arasındaki en temel fark, Türkiye’de giderek kökleşen bir demokratikleşme sürecidir, siyasi farklılaşmanın parlamenter rejim içinde kendini ifade edebilmesidir. İran’da Şah diktatörlüğü toplumun çoksesli olmasının önünü kesiyordu. Toplum kendisini ifade edemiyordu. Bir diktatörlüğe karşı ayaklanan halk ne yazık ki, demokratik seçenek olmadığı için bir başka diktatörlüğün pençesine düştü. Türkiye’de ise seçim var. Bir seçim önce yüzde 2030’larda oy alan bir partinin bir seçim sonrası halkın desteğini alamadığına çok kere tanık olduk. AKP’ye oy verenlerin radikal İslamcı olanlarının oranının yüzde 68’ler civarında olduğunu düşünüyorum. AKP, radikal İslamcı uygulamalara yönelirse aldığı desteği kısa sürede kaybeder. Bu nedenle AKP, “merkezde” olduğunu göstermeye çalışıyor. Çünkü oyları ancak öyle artıyor. Son seçimlerde milletvekili aday listelerini hazırlarken de benzer bir görüntüye dikkat ettikleri anlaşılıyor. ??? Benim görüşüm bu. Bu konularda yanlış da düşünüyor olabilirim. Şu nu söyleyeyim, ben İslamcı bir iktidara karşıyım. Siyasette İslamcı uygulamalar gördüğümde bununla sonuna kadar mücadele etmekten yanayım, ediyorum da… Her türlü totaliter ideolojiye ve yönetim tarzına karşıyım aslında. Demokratik, insan haklarına saygılı, özgürlükçü, toplumsal kesimler arasında adaleti sağlamayı hedefleyen, laik bir sosyal hukuk devletinden yanayım. ??? Türkiye’de rejime yapılan otoriter müdahalelerin ne sonuçlar verdiğini yaşadığımız yakın geçmişte gördük. O nedenle farklılıkları düşmanlığa dönüştürmeden, cepheleşmeden beslenen gerginliklere prim vermeden yapacağımız tartışmalar ülkemizin yararına olacak, kendi geleceğimizi doğru kurabilmemize yardım edecek… Türkiye Malezya olur mu? Bilemem ki. O kadar uzak bir kültürün bizimle ne kadar ortak yönleri olabilir ki! Biz orayı ne kadar anlayabiliriz ki? Kendi ülkemizi, kendi halkımızı bile doğru dürüst anladığımızdan emin değilim… CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle