29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 TEMMUZ 2007 ÇARŞAMBA 2 AKP’NİN seçim “zafer”ini açıklayıcı görüşlerin bini bir para. Kimi, seçim ekonomisini öne çıkarıyor. Örneğin, fındık üreticilerinin gönlünü yeniden kazandıran bir fiyat politikasıyla, Karadeniz’de kaybedilmiş oyların geri alındığı ileri sürülmekte. Son aylara ilişkin bu çeşit örnekler genel durumu açıklamaya yeter mi? Anadolu’yu gezenler ya da büyük kentlerin çarşılarını dolaşanlar şimdiye kadar hep yakınan ve ağlaşan insanlar duymuşlardı. Onlar böylesine apartopar yapılmış fiyat politikası değişiklikleriyle siyasal tercihlerini değiştirmiş olabilirler mi? Kimileri, dağıtılan kömür çuvallarından, varoşlardaki ev kapılarına bırakılan erzak torbalarından söz etmekte. Yoksulluk, işsizlik bu denli yaygınken seçim tarihine birkaç gün kala sunulan bu yardımlar insanları bu ölçüde etkilemiş midir? Bunlardan öteye başka etkenler olmalı ki, her seçim döneminde her iktidarın gösterdiği bu tarz “cömertlik”lerden daha etkili bir sonuç ortaya çıkmıştır. Dincilik mi? Türban konusu mu? Yoksa, Kemalist devrimlerin yarattığı tepkilerin bugünlere yansıyan son dalgaları mı? imileri de, bu çeşit sorulara inandırıcı yanıtlar bulmak yerine, daha da basit bir açıklamayı yeterli bulmakta. Neymiş? Olanlar, askerin yayımladığı “postmodern” 17 Nisan “muhtırası”na bir tepkiymiş. Bunu ileri sürenler, yalnız iktidara yakın çevreler değil; alınan sonucu yetersiz bulan CHP’liler arasında bile aynı gerekçeyi kulla OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Başarı ve Başarısızlık K nanlar var. O türden “müdahale”leri vaktiyle çok doğru ve haklı bulduklarını, hoş karşıladıklarını unutarak. aliba, bu tarz bölük pörçük açıklamalar yerine, daha temel ve kapsamlı bir düşünce çabasına yönelmek gerekiyor: AKP, bozduğu gelir dağılımı tablosuna, çare bulamadığı işsizliğe, gideremediği yoksulluğa, önleyemediği teröre karşın nasıl olup da böyle bir oy artışı sağlayabilmiştir? İleri sürülen bütün açıklamaların hepsinde derece derece doğruluk payı bulunsa ve hepsi bir araya getirildiğinde sonucu aydınlatmaya yeter gibi olsa da, asıl etken herhalde seçmen yığınlarının önüne yaşadıkları koşullardan çok farklı bir gelecek seçeneğinin konmamış olmasıdır. Evet, yoksulluk, işsizlik, ufuksuzluk var ve bütün bunlar doğru da, insanlara bir başka ekonomik seçenek, değişik bir sosyal yapı modeli konmuş mudur? Seçim bildirgeleri genel ve soyut ifadelerle dolu olabilir ama, kampanyaların, yerine ve toplum kesimine göre, belirli ve somut örneklerle “neyin nasıl yapılacağı”na ilişkin inandırıcı yaklaşımlarla yürütülmesi gerekmez miydi? AKP’nin kömür çuvallarının ve erzak torbalarının aldatıcılığına ve geçiciliğine karşılık halk yığınlarının önüne ciddi bir “Türkiye projesi”nin, planlı bir kalkınma modelinin konmamış olması muhalefetin belki de en temel eksikliği olmuştu. Başka bir deyişle, iktidarın başarısının başlıca nedenini muhalefetin başarısızlığında aramak, belki de çok daha anlamlı ve geleceğe ilişkin olarak çok daha yararlı olabilir. İlk İzlenimler... Alev COŞKUN azar günü yapılan seçimler üzerinde kuşkusuz ileride birçok analiz yapılacaktır. Siyaset bilimi ve sosyoekonomik açıdan seçim sonuçları üzerinde çok çeşitli değerlendirmeler ortaya çıkacaktır. İlk ve sıcak izlenimlerimiz kısaca aşağıda belirtilmiştir. Pazar günü yapılan seçimlerin sonuçlarında öncelikle parlamentoya üç siyasal parti ve bir bağımsız grup girdiği gözlemlenmektedir. CHP listelerinden seçilen DSP’li milletvekilleri kısa sürede ayrılıp DSP’yi kurma yoluna gideceklerdir. Bağımsızlar da çok kısa bir sürede DTP’yi temsil eden bir grup oluşturacaklardır. Böylece parlamentoda çok kısa bir süre içerisinde iki parti grubu da ortaya çıkacak ve beş parti Meclis’te temsil edilmiş olacaktır. Rize’den bağımsız seçilen Mesut Yılmaz, eski ANAP ve DYP’nin yeniden canlanması; Sıvas’tan bağımsız seçilen Muhsin Yazıcıoğlu da BBP’nin canlanması için çalışacaklardır. Böylece Meclis bundan önceki Meclis’e göre daha çoksesli ve siyasal bakımdan daha gerçekçi ola PENCERE Güneydoğu’daki diğer illerin durumu da böyledir. Bu gerçekler karşısında artık Türkiye’nin adaletsiz sonuçlar veren yüzde 10 barajını kaldırması ve birer milletvekili çıkaracak dar bölge sistemine geçmesi kaçınılmaz olacaktır. Oylarını artıran partilerin durumu: Bu seçimin en çarpıcı yönü AKP’nin yüzde 34.3’ten yüzde 12 oranında bir sıçrama yaparak yüzde 47’ye ulaşması; MHP’nin de bir önceki seçime göre yüzde 8.3’ten yüzde 6’lık bir sıçrama yaparak yüzde 14.3’e ulaşmasıdır. Bu sıçramalar nedeniyle kabul etmek gerekir ki her iki parti de başarılıdır. CHP, DSP’yle birleşmesine karşın, oylarını ancak yüzde 20.8’e çıkarabilmiştir. CHP’nin 2002 seçimlerindeki oyu yüzde 19.4, DSP’nin de yüzde 1.2 oranındaydı. Zaten ikisinin toplamı yüzde 20.6 yapmaktadır. Böylesine uygun koşullara karşın CHP oyunu artıramamıştır. Seçimleri yöneten genel başkan ve ekibi başarısızdır. Bu durumu açıkça kabul etmek zorundadırlar. ? Arkası 8. Sayfada Sandıktan BOP Çıktı... Çoğu kişi çok şaşkın... Soruyorlar: Ne oldu Allahaşkına?.. 22 Temmuz seçimi AKP operasyonuna mı dönüştü?.. Medya göbek atıyor... ? Olayın çok kısa özeti şudur: 22 Temmuz seçimi Türkiye’de Amerika’nın BOP’unu (Büyük Ortadoğu Projesi) gerçekleştirdi... Bu projenin Türkiye’deki siyasal ayağı “Ilımlı İslam Devleti Modeli” idi... Yaşanan olay budur. ? Ancak tepkileri azaltmak için olaya demokratik bir görüntü vermek de yine Amerika’nın bizimkilere aşıladığı stratejidir... Meclis’e, hükümete hâkim olan AKP, Cumhurbaşkanlığı’na da el koymak için seçimden önce sabırsızlık göstermişti... Şimdi bu konuda daha ihtiyatlı bir strateji güdebilir. ? Azgelişmiş ülkelerde, çok partili rejim (ulusal burjuva ve milli sermaye olmadığı için) ekonomide egemen dış güçlerin oyun alanına dönüşüyor... Türkiye’de de başından beri bu kural geçerli... Amerika hangi partiyi tutarsa o kazanıyor!.. İslam dünyasında tek laik Cumhuriyet olan Türkiye’yi Amerika bu kez en zayıf tarafından yakaladı; “Ilımlı İslam Devleti”ni aşağıdan yukarıya, tabandan tavana, demokratik görüntü altında gerçekleştirmek fikri az buz marifet değil... Türkiye’deki ve Ortadoğu’daki toplumsal irtica gidişatına bakarak icat edilen bu “model”i hangi Amerikalı bulduysa, aşkolsun!.. ? 22 Temmuz seçiminde başından beri AKP zaten “1’inci parti” ilan edilmişti... Oy oranı yüzde 40’larda mı olacaktı?.. Yüzde 30’larda mı?.. Tartışılan buydu!.. Yüzde 70’i yabancı İstanbul Borsası adeta seferberliğe girmişti; döviz dengesi, dolar fiyatı insanın yüzüne gülüyordu; alabildiğine borçlanma ve satıp savma üzerine kurulu ekonomide AKP yoksullara para dağıtıyordu; medya iktidardan yana bastırıyordu... “Birinci parti” olacağına kesin gözle bakılan AKP yüzde 47’ye tırmandı... Helal olsun!.. Daha başından yenik muhalefet, sandıkta ayvayı yedi... ? Ama iş sandıkta bitmiyor ki... Herkes gibi muhalefetin oy oranlarına ve seçim haritasındaki yoksunluğuna bakarak denebilir ki: Ülke AKP’nin (yani ABD’nin) eline geçti!.. Erken bir yargı olur bu... Nasıl?.. Bugün BOP Irak’ta iflas etmiştir... Türkiye’de de iflas edecektir... Bir bakıma “Ilımlı İslam modeli” toplumda cuk oturmuş görünüyor, RTE ile tesettürlü hanımı ülkede genel geçer aile yapısına ve erkek egemenliğine göz kırpıyor... Ama AKP, dış ve iç çelişkilerin gergefinde, çıkarlarının kirli bezini uzun süre dokuyamayacaktır. ? Türkiye’de halkın yüzde 91’i Amerika’ya ters bakarken, sandıktan AKP’ye yüzde 47 oranında oy çıkması bir büyük çelişki... Demek ki “tehlikenin farkında olanlar” henüz toplumda yeterli etkiye, örgütlenmeye ve düzeye ulaşamamışlar... Bir bakıma muhalefetin yüzde 30’ların üstüne tırmanan oy oranı bile umutlarımızı yeterinden çok besleyen bir sonucu vurguluyor. ? Dışa bağımlı çok partili rejimde bugün dünyada nice ülkede olduğu gibi emperyalizme tam teslim olan parti sandıktan çıktı... İyi mi oldu?.. Kötü mü?.. Yakında bu iki sorunun yanıtı en çarpıcı biçimde somutlaşacak... G P [email protected] caktır. Çünkü 2002 seçimleriyle oluşan parlamentoda sadece iki siyasal parti vardı, bu da seçim yasasının adaletsizliğine dayanan bir sonuç ortaya çıkarıyordu. Bu nedenle gerçekçi değildi. Pazar günü yapılan seçimlerde oluşan parlamento Türk siyasal yaşamının çoksesliliğini gerçekçi bir şekilde yansıtmış olacaktır. Seçim adaletsizliği ve dar bölge: 2002 seçiminde yüzde 34 oy alan AKP ve yüzde 19.5 oy alan CHP diğer partilerin yüzde 10 barajını aşamaması nedeniyle, seçim yasasının getirdiği adaletsizlik sonucu aldıkları oylardan daha büyük oranda Meclis’te temsil edilmişlerdir. Örneğin AKP yüzde 34 oy aldığı halde yüzde 64 sandalye elde etmiştir. Bu da Türk siyasal ve seçim sisteminin adaletsiz ve eşitsiz durumunu açıkça ortaya koyuyordu. Bu seçimde Güneydoğu Anadolu’da örgütlenen DTP, yaptıkları hesaplarla eylemli olarak illeri dar bölgelere ayırıp her bölgeden birer milletvekilliğini kazanmışlardır. Bunun en çarpıcı örneği Diyarbakır’dır. DTP, bu ili dört dar bölgeye ayırarak dört milletvekili çıkarmayı başarmıştır. CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle