23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 HAZİRAN 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA SÖZ OKURUN 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Hükümetin çöküşü!.. T ürkiye’nin karşı karşıya bulunduğu sorunları doğru olarak tahlil edemeyen Başbakan, daha bölücü terör örgütünün Türkiye’deki militan sayısını bile bilmiyor!.. Hiç duyulmamış rakamlarla kamuoyunun karşısına çıkarak bir yerde konuya ne kadar uzak olduğunu ortaya koyuyor. Ertesi gün söylediklerinin tam tersini söylüyor!.. Türkiye için yaşamsal değerde olan bir soruna ilişkin bu kadar bilgi noksanlığı içinde bulunan bir Başbakan’ın, Türkiye’nin sorunlarına doğru çözümler getiren bir çalışma ortamı yaratabilmesi, doğru kararlar verebilmesi acaba mümkün mü?.. Ben şahsen buna inanamıyorum. Bölücü terör tehlikesinin boyutlarını ve bugün ulaştığı noktayı kavrayabilmekten bu kadar uzakta olan bir Başbakan’ın hâlâ başında olduğu bir hükümet, Türkiye’nin sorunlarını nasıl çözebilecek?.. Görünen o ki Başbakan, ülke gerçeklerini bir yana bırakarak, seçim yapılıncaya kadar geçecek sürenin kendisi ve partisi açısından çöküşü daha da hızlandıracak bir süreç olmaması için uğraşıyor. Ama gelişmeler bunun tam tersi: Hükümetin çöküşü her gün biraz daha hızlanıyor. Arif Nedim Sağıroğlu YÖK’ün Bilkent Soruşturması Abdullah Gül’ün Bilkent Üniversitesi, Endüstri Mühendisliği Fakültesi’ni bitiren kızı Kübra’nın diploma törenine türbanıyla katılmasına izin verilmesi, Yüksek Öğrenim Kurumu ile üniversite rektörlüğünü karşı karşıya getirdi. Tam da genel seçimler öncesinde, türban yasağı ve YÖK gibi, AKP yöneticilerini “ifrit” eden kavramların gündeme getirilmiş olmasını, elbette farklı okuyanlar olacaktır. Törenden medyaya yansıyan görüntü ve haberlerin, “Anayasa ve diğer mevzuat ile ulusal ve uluslararası yargı organlarının kararlarına rağmen, üniversitede türban takılmasına göz yumulmuş olduğu”nu gösterdiğini söyleyen YÖK, bir vakıf üniversitesi olan Bilkent’in Rektörü Prof. Dr. Ali Doğramacı’dan savunmasını istiyor. Bugün “türbanla öğrenim özgürlüğü” yanlısı birçok gazetenin bu isteğin karşısında yer alması benim için şaşırtıcı olmayacak. Ama ben, Kübra Gül’ün mutluluğunu, geçen hafta gerçekleşen o diploma töreninin hemen ertesinde gölgelemiş olmamak için, yazıya aktarmadığım düşüncelerime bugün geçit vereceğim. Kübra da başka binlerce genç kızımız gibi, kendi inançları açısından türban taşıyor. 4 yıllık üniversite öğrenimi sırasında, derslere bu yüzden peruklu olarak devam ettiğini öğreniyoruz. Ama diploma törenine sıra geldiği zaman, Kübra Gül, öteki türbanlı arkadaşlarını adeta yarı yolda bırakarak elbette babası Türkiye Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün dokunulmazlığı altında Bilkent yerleşkesindeki törene kırmızı beyaz renkli türbanı ile geliyor. Liderler hegemonyası B ütün siyasi partiler 22 Temmuz’da yapılacak genel seçimler için adaylarını belirlediler. Eskiden Türk Milli Futbol Takımı’nın başında rahmetli Eşfak Aykaç vardı. Milli takıma girecek oyuncuları o belirlerdi. Unvanı “tek seçici” idi. Ama bu bir ihtiyaçtan kaynaklanmaktaydı ve doğaldı. Şimdi ise “tek seçici”ler çoğaldı. Demokrat olduklarını her fırsatta dile getiren parti liderleri, milletvekili adaylarını antidemokratik yöntemlerle kendileri belirliyorlar. Ondan sonra da halkın karşısına çıkıp demokrasi nutukları atıyorlar. Bu oyuna son verilmediği müddetçe Türkiye’de gerçek demokrasinin hayat bulması mümkün olmayacaktır. Bugün Türkiye’de demokrasinin önünde duran en büyük engel parti liderleri hegemonyasıdır. Türk halkı bu soruna mutlaka bir çözüm yolu bulmalıdır. Abdurrahman Atçı Farklı görüntü ile meydan okuyarak.. O yarı yolda bıraktığı kız arkadaşlarının arasında, farklı görüntüsü ile yer alıyor. Bu görüntü ile sadece, “Anayasa ve diğer mevzuat ile ulusal ve uluslararası yargı organlarının kararlarına” değil, diplomalarını peruk takarak almak zorunda olan türbanlı öteki kız arkadaşlarına da bir tür meydan okumuş oluyor. Diploma dağıtımına ve Kübra’nın başarı belgesini almasına sıra geldiği zaman, Doğramacılar’ın vakıf üniversitesindeki töreni yöneten görevliler, ikinci imtiyazlı ve farklı işlemi devreye sokuyorlar. Bulunduğu görev ve taşıdığı kimlikler nedeniyle töreni şeref tribününden izleyen Başbakan Yardımcısı’ndan, Gül ailesinin bu mutlu gününde, Kübra’nın diplomasını vermesini istiyorlar. Doğal karşılanabilecek bu isteğin yerine getirilişindeyse ikinci “meydan okuma” dönemi sahnelenmiş oluyor. Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak değil sadece, AKP’nin ikinci adamı olarak da Abdullah Gül’ün diploma dağıtımı için ayrılan platforma gelmesi yerine, Kübra’nın şeref tribününe gelmesinin daha geçerli olacağı düşünülüyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin on birinci cumhurbaşkanı adayı iken liderinin hırslı stratejisinden doğan yanlışlar nedeni ile 367 engeline takılan Abdullah Bey, türbanı Bilkent’in şeref tribününe tırmandırmış olmanın da mutluluğunu, kendi babalık sevinciyle örtüştürerek Kübra ile televizyon kameralarına çifte başarının görüntüsünü veriyor. Ben, Bilkent törenindeki o görüntüleri, böyle okuduğumu söylemek istedim. Acaba genç endüstri mühendisi Kübra’nın babası Abdullah Gül değil de bir başka Kayserili vatandaşımız olsaydı; Doğramacılar’ın üniversite yönetimi, onların çocuklarına da böyle anayasa ve yasalara baş kaldıran bir tutum izleyecekler miydi? Fotoğraflar: BURAK ALİÇAVUŞOĞLU Oyuna gelmeyeceğiz B ADD Beykoz Şubesi 2’nci yılını kutladı Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Beykoz Şubesi, önceki gün Beykoz Sabancı Öğretmenevi’nde düzenlediği geceyle kuruluşunun 2. yılını kutladı. Geceye, Prof. Dr. Nur Serter, Beykoz Kaymakamı Cengiz Gökçe’nin de aralarında bulunduğu çok sayıda davetli ve yurttaş katıldı. ADD Beykoz Şubesi Başkanı Füsun Sökmez, düzenledikleri gecenin amacının Tandoğan ve Çağlayan’da yapılan Cumhuriyet Mitingleri’nin coşkulu havasını devam ettirmek olduğunu belirterek “22 Temmuz’da AKP’yi sandığın dibine göndermek istiyoruz. Laik, demokratik Türkiye isteyen herkesi yanımızda görmek istiyoruz” dedi. ölücü terör örgütü, küresel efendilerin şemsiyesi altında tuzak kuruyor, baskın yapıyor.. şehitler için düzenlenen cenaze törenleri birbirini izliyor, yüreğimiz yanıyor... Cinayetin sorumlusu kimdir? AKP hükümetinin izniyle İmralı’dan yönetilen emperyalizmin hizmetindeki bölücü terör örgütü mü, demokrasi tramvayında Cumhuriyet düşmanlığı yapan AKP ile şürekâsı mı; yoksa Ortadoğu’yu yeniden düzenlemek isteyen ABD mi? Ülkemizin hain tuzaklarla kuşatıldığı ve Cumhuriyetin “olmak ya da olmamak” ikilemiyle karşı karşıya getirildiği şu günlerde, her zamankinden daha dikkatli olmak zorundayız. “Kimlik” konusuna şaşı bakan yetkililerden inayet beklemenin mantıksızlığı, sorumluluğu yine bize yüklüyor. Bölücü yapılanmanın etnik kökenle değil; küresel efendilerin Ortadoğu konusundaki öngörüleriyle ilgili olduğunu anlamalı ve herkese anlatmalıyız. Kaya Çetin Bir ‘Milli Şef’in kızı.. Başkent Ankara 80 yıldan bu yana, on cumhurbaşkanı, kırka yakın başbakan ve hele sayısı bilinmeyen bakan gördü. Onların eşleriyle, çocuklarıyla, kışlı yazlı günler geçirdi. O, 10 cumhurbaşkanından ikincisinin “Milli Şef” olarak Çankaya’da görev yaptığı dönemde, tek kızı Özden İnönü “Toker”, Ankara Kız Lisesi’nin öteki öğrencileriyle birlikte trenle İstanbul’a gidecektir. Okul idaresi, Cumhurbaşkanı’nın kızını, yataklı vagon ile seyahat ettirmek istemeyebileceğini düşünerek Özden için böyle bir seçeneği kullanıp kullanmayacaklarını öğrenmek ister. Alınan cevap, lisenin öteki öğrencileri nasıl seyahat edeceklerse Cumhurbaşkanı’nın kızının da geziye elbette aynı şekilde, yani kuşetli kompartımanlarda katılacağı olur. Bu “Milli Şef”in kızının öyküsüdür. Belediye otobüsü ile okuluna gidip gelen Özden’in. Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy daha sonra o görevde bulunanlar. Gürseller, Sunaylar, Korutürkler. Ve özellikle bugün Çankaya’da nöbetinin tamamlanmasını vakarla beklerken Abdullah Gül’ün ince ajitasyonları ile AKP mitinglerinde saygısız kitle tepkilerine hedef olan Sezer’in çocukları.. Hangisine okullarında ya da kamu görevi yaptıkları yerlerde farklı muamele yapılmıştır? Çankaya’yı halka açmaktan söz ederek cumhurbaşkanlığı maratonuna çıkan Abdullah Gül, bu olayda hiç günahı bulunmayan kızının omuzlarına nasıl bir ayrıcalık yükü yüklemiş olduğunu belgeleyen o diploma töreni fotoğraflarını iyi saklamalıdır. O resim, ‘halk egemenliği’, ‘imtiyazsız Türkiye’ gibi sloganları bugünlerde ağızlarından düşürmeyen AKP önderlerinin gerçek yaşamöykülerinin de belgeleri arasındadır. B İ R Üniversite yıllarımdan beri Cumhuriyet gazetesi okuruyum. Yurtdışına okumak ve daha sonra yaşamak üzere gittiğim yaklaşık 8 yılın ardından yeniden Türkiye’ye dönmenin sonucunda gazetemi okumaya kaldığım yerden devam ediyorum. Son zamanlarda gazetede dikkatimi çeken bazı yazım ve kullanım yanlışlarını size sunmak istedim. Bu tip hatalar daha önceden de yapılıyordu da benim mi yeni dikkatimi çekmeye başladı bilemiyorum, ancak yeni farkına vardım. İmla hatası olmamakla birlikte beni rahatsız eden bir yaklaşım ki bunu gazetenin neredeyse tüm bölümlerinde görmek mümkünokurun konuyla ilgili tam bilgiye sahip E L E Ş T İ R İ kişilerden de sadece soyadlarıyla bahsediliyor. Örneğin bir haberin başlangıcında “DİSK Başkanı Çelebi” yerine “DİSK Başkanı Süleyman Çelebi” denmesinin ve daha sonra “Başkan Çelebi” olarak devam edilmesinin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Ben Türkçe öğretmeni değilim. Yaklaşık 9 sene Amerika’da yaşadıktan sonra Türkiye’ye dönüp Türkçenin ne kadar bozulduğuna tanık olan bir Cumhuriyet okuruyum. Yukarıdakı naçizane eleştiri ve katkılarımı bu çerçevede değerlendirmenizi umuyorum. Elif Doğan Başbakan’ın gerginliği N edense birçok kişi Başbakan’ın, AKP tekrar iktidar olamayacak diye bir gerilim içinde olduğunu zannediyor. Bence esas neden bu değil. Esas neden, seçim sonucunda iktidarı yitirecek olan AKP’nin milletvekillerinin karşı karşıya bulundukları yargıç önüne çıkma korkusu. Böyle bir ihtimal, başta Başbakan olmak üzere, AKP’deki muhtemel tüm sanıkları büyük bir gerilim içine sokuyor. Onun için Başbakan’ın dengesi bozuldu. Dengesi bozulunca da dediğini bilmez hale geldi. Terör başta olmak üzere yaptığı her değerlendirme toplumda şaşkınlık yaratacak kadar gerçeklerin dışında. Bunu olağan karşılamak gerekir. Başbakan’ın başka türlü davranması zaten mümkün değil. Çünkü korku dağları bekliyor!.. Çünkü sandıkta hesap günü yaklaşıyor!.. Tülin Eskiyerli olduğunun varsayılması. Birçok haberde sürekli kurumların kısaltmaları, kişilerin soyadları kullanılıyor. Benim bildiğim kadarıyla bir yazıda kısaltma kullanmaya başlamadan önce kelimenin tümü açık olarak yazılıp kısaltması parantez içinde verilir; yazının geri kalanında ondan sonra o kurumun adının kısaltması ya da kişinin soyadı ile devam edilir. Örneğin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’ndan açık ismi bir kere bile yazılmadan TMSF şeklinde bahsediliyor. Eminim okurlarınızın çok büyük bir çoğunluğu TMSF’nin ne olduğunu biliyordur, ancak haber yapılırken küçük de olsa bilmeyen bir kesime de önem verilmeli diye düşünüyorum. Ayrıca Enerji sorunu Elektrik enerjisinde güvenilir güç yedeğiniz olmaz ise; santrallarınızda arıza olursa, dünyada bir kriz olursa veya etrafınızdaki ülkelerde ya da petrol ve doğalgaz alımı yaptığınız ülkelerle sorununuz çıkarsa ne yaparsınız? Büyük enerji devlerine muhtaç hale gelirsiniz ve yüksek faizle borçlanarak hemen santral yatırımları yapmaya başlarsınız. Enerji pahalı hale gelir, her alanda rekabet gücünüz de azalır. Bugün itibarıyla ülkemiz alternatifsiz, projeli ve vizyon sahibi AKP sayesinde bu oyuna gelmiş durumdadır. Önümüzdeki 10 yılda akut hale gelebilecek karanlık günlere hazırlıklı olunuz. Önümüzdeki dönemde kim iktidara gelirse gelsin, kucağında bulacağı en önemli sorun “Enerji” sorunu olacaktır. Celal Toroğlu Tekniker Odaları Bir milyonu mezun, 150 bini de öğrenimde olmak üzere, aileleri ile birlikte de dört milyon insan potansiyeline sahip çok büyük bir mesleki kitle olan teknikerlerin odalaşamaması, sanayi zincirinin bir halkasının kopuk olması anlamını taşımaktadır. Teknikerlik mesleği mensuplarının mesleklerini yerine getirirken yasalara dayanması, meslek disiplini ve meslek ahlakı çerçevesinde sorumluluk alarak toplumun yükünü paylaşması için Türk Tekniker Odaları Birliği kuruluşunu gerçekleştirmek fikri, günümüz koşullarının gereğidir. TBMM’de bekleyen “Türk Tekniker Odaları Birliği” kanun tasarısının bir an önce yasalaşması tekniker unvanına sahip 1 milyon meslek mensubu kişinin beklentisidir. Şevket Gölük Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net Cemaatsiz cenaze namazı! erör nedeniyle kaybettiğimiz gençlerin acısı her gün yüreğimizi dağlıyor. Hükümet ise cenazesini cami avlularında aile fertleriyle baş başa bırakıyor. Bundan maksat cenazelerde hükümet aleyhine yükselen sesleri kısmak. Sokaklarda görmeyi arzuladığımız ama yeterince göremediğimiz polisleri, şehit cenazelerinde cami avlularında cemaat ile şehit aileleri arasına sokan yetkililer ne yapmak istiyor? Bu ülkede hükümeti eleştirmek yasak mı? O kadar polis saatlerce cami avlusunda vatandaşa gözdağı olsun diye tutulacağı yerde; kapkaççıların, gaspçıların cirit attığı yerlerde devriye dolaşsalar daha iyi olmaz mı? Ali Nihat Boztaş Kimse konuşmayacak mı? aşbakan başta olmak üzere hükümetin tüm üyeleri; AKP milletvekilleri; hükümete destek vermekle görevli hale gelmiş, getirilmiş üniversite öğretim üyeleri, gazeteci kimliğindeki görevliler, kanal kanal gezip televizyon ekranlarına çıkarlarken emekli askerlerin aynı şeyi yapmalarını Başbakan, “hükümete karşı psikolojik harekât” olarak niteledi ve bunu yanlış bulduğunu ifade etti. Her ağzını açtığında “demokrasi” sözcüğünü dilinden düşürmeyen Başbakan bu şekilde, eleştirilere tahammül göstermeyen bir siyasetçi olarak demokrasiye ne kadar inandığını da ortaya koymuş oldu. Demek ki Başbakan’ın demokrasi anlayışında eleştiriye hiç yer yok!.. Kimse hükümet aleyhine konuşmayacak!.. Ercüment Dereli T B KOŞULLAR Cumhuriyet, sayfalarını CUMOK’lara açtı. ‘‘Söz Okurun’’ sayfamızda yayın ilkelerimize uygun tüm haberlere, duyurulara, görüşlere ve eleştirilere yer veriyoruz. CUMOK’lar bu gazetenin gerçek sahibidirler; ülke yayın yaşamına yepyeni katkılarda bulunup ufuklar açacaklarına, ülkenin yerel ve genel sorunlarını yansıtmakta önemli işlevler üstleneceklerine inanıyoruz. ADD ve ÇYDD’nin var oluşlarını hızlandıracak iletişim ağının ‘‘Söz Okurun’’ sayfasında gerçekleşmesi de olanak kazanacaktır. 2000 vuruşu aşmayacak görüş ve eleştirilerinizi bekliyoruz. posta?cumhuriyet.com.tr Mektup Adresi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul. Tel: (0/212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0/212) 343 72 64 CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle