Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 MAYIS 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 9 ARADA BİR SUAY KARAMAN* İyi ki Doğdun Ecevit… Bülent Ecevit’i bugün 82. doğum gününde sevgi, saygı, şükran ve minnetle anarken, içten duygularla “İyi ki doğdunuz” derken, onun son günlerinde bile ülke bütünlüğünü, Cumhuriyet’i, laikliği, demokrasiyi savunma gerekçeleri, daha iyi görülüyor, daha iyi anlaşılıyor. PENCERE Kuklacı ABD.. Kukla AKP... İş artık ciddiyet sözcüğüyle ters orantılı bir çaprazın göbeğinde debeleniyor... TayyipGülArınç üçlüsünün Türkiye’nin başına geçirmek istedikleri Amerikan BOP’unun ‘Ilımlı İslam Devleti Modeli’ demode emperyalist oyunundan başka bir şey değil... ? Anadolu’daki Amerikancı İslam Devleti Modeli ilk kez ünlü tezkere olayında su koyuvermişti... TayyipGülArınç üçlüsü, Bush yönetimine Anadolu üzerinden Irak’a saldırmak yetkisini tanıyacak olan meşhur tezkereyi Meclis’ten çıkaramadılar... Geçenlerde Ertuğrul Özkök Hürriyet’te yazdı; bu konuda RTE kendisine demiş ki: “ Bugün bölgede ne çekiyorsak, AKP Meclis grubunun bölünmesi ve ‘1 Mart’ tezkeresinin reddedilmesi yüzündendir.” (26 Mayıs 2006) Bugün bölgede ne çekiyoruz?.. ? Kuzey Irak’ta işgalci konumundaki ABD, terör örgütü PKK’yi himayesine aldı, Washington Türkiye’ye terör ihraç ediyor... ABD ve terör Türkiye’ye karşı iç içeler... Ve Amerika AKP’yi de destekliyor; avucunun içinde tutuyor.. 22 Temmuz seçimlerinde ABD avucunun içindeki AKP’yi desteklemezse TayyipGülArınç üçlüsü seçimde gümbür gümbür yıkılırlar... ? ABD 22 Temmuz seçimlerinde AKP’ye ne kıyak yapacak?.. Şimdi medyada konuşulan bu!.. Milliyet’in Amerika muhabiri Yasemin Çongar yazıyor: “ (... 22 Temmuz’a doğru ilerlerken) ABD’den, bölgedeki bazı PKK liderlerini yakalatması ve örgütün lojistik desteğini kestirmesi gibi somut adımlar gelebilir mi?.” (28 Mayıs 2007) Eski kadınlarımız ne derlerdi; Tuh.. tuh.. üzerime afiyet!.. Demek ki PKK’nin lojistik desteğini ABD sağlıyor, PKK liderlerini de avucunda tutup Türkiye’ye karşı oynatıyor... ? Peki, yine Milliyet’te aynı gün Semih İdiz ne yazıyor?.. Türk askeri Kuzey Irak’a girerse çatışma kimle kim arasında olacakmış?.. Yanıt: “ ... çatışma olursa, çok büyük olasılıkla, Amerikan ordusu tarafından eğitilen ve donatılan, hatta peşmerge üniforması giymiş Amerikalı askerler tarafından yönetilen yerel güçlerle olacaktır.” (28 Mayıs 2007) Demek ki Kuzey Irak’ta Amerikan ordusunun askerleri Türk askerine çuval giydirirken, kendileri peşmerge üniforması giymeyi yeğliyorlar... İşte bu Amerika 22 Temmuz seçimlerinde AKP’nin kazanması için her şeyi yapıyor... ? Bu yazıya şu tümceyle girmiştim: ‘İş artık ciddiyet sözcüğüyle ters orantılı bir çaprazın göbeğinde debeleniyor...’ ABD Ortadoğu’da AKP gibi bir başka hizmetkâr bulamaz... Müslüman geçinip de Evangelist Hıristiyana Türkiye’deki iktidar koltuğu için her tür servisi yapacak başka hangi parti var?.. ABD kuklacı... Bir elinde AKP.. Öbür elinde PKK... Peki, Türk halkı, seçmeni, ulusu bu oyunu sessizce oturup seyretmekten gayrı bir şey yapmayacak mı?.. Göreceğiz... Aydınlanma 27 Mayıs 1960 Devrimi’nin 47. yılı; Kemalist ilkelere gönül verenlerin Hürriyet ve Anayasa Bayramı kutlu olsun. Seçimle gelen sivil yönetimin diktatörlüğe giden siyasetine karşı bir tepki sonucu gerçekleşen 27 Mayıs 1960 hareketi, getirdiği kurumlar ve yaptığı anayasa ile devrime dönüşmüştür. Gençlik başta olmak üzere Türk ulusunun büyük desteği ile, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen 27 Mayıs 1960 hareketi, dinamik, ilerici ve devrimci bir eylem olarak tarihe geçmiştir. 27 Mayıs 1960 Devrimi, öncelikle özgürlüğü ilke edinmiştir. Eylemin yapıldığı sabah, yeni anayasa çalışmalarına katkıda bulunmak üzere İstanbul’dan gelen yedi profesörün hazırladığı bildiride, siyasal yaşamda hep anımsanması gereken şu tümce yer almıştır: “Bir devlette, hükümet ve onu oluşturan siyasi iktidar, hukuka, adalete, ahlaka ve bütün halkın menfaatına dayanmalıdır.” On yedi ay gibi kısa bir sürede gerçekleştirilen aydınlanma yolundaki yeni atılımların ve yeni anayasanın hazırlanarak, seçimlere gidilmesi ile Milli Birlik Komitesi (MBK) ülkeyi sivil yönetime bırakmıştır. 27 Mayıs Devrimi, 1961 Anayasası’nın kabul edilmesiyle ülkemize demokrasi, insan hakları ve sosyal devlet alanlarında çağ atlatmıştır. 1961 Anayasası, sadece bizde değil, dünyada da en özgürlükçü anayasalardan biri olarak tarihte yerini almıştır. 27 Mayıs Devrimi’nin ve 1961 Anayasası’nın ülkemize kazandırdıklarını anımsamakta yarar var; sosyal devlet ilkesi, sendikal haklar, yargı bağımsızlığı, sosyal güvenlik hakkı, radyo ve televizyon bağımsızlığı, basın ve fikir işçileri yasası, toplusözleşme ve grev hakkı, üniversite özerkliği, idare işlemlerine yargı yolunun açılması, seçimlerin temel hükümleri ve seçmen kütükleri yasası, ilköğretim ve eğitim yasası, sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi, Cumhuriyet Senatosu, Anayasa Mahkemesi, Yüksek Hâkimler Kurulu, Devlet Planlama Teşkilatı, Devlet Personel Dairesi, Türk Standartları Enstitüsü, Yüksek Öğrenim ve Kredi Yurtlar Kurumu, Basın İlan Kurumu, Ordu Yardımlaşma Kurumu. 27 Mayıs döneminde oluşturulan kuruluşların ve çıkarılan yasaların, topluma, demokratik rejime ve ülke yönetimine sağladığı olumlu kazanımların, aradan geçen 47 yıla karşın hâlâ yaşaması, 27 Mayıs Devrimi’nin tarihimizdeki aydınlık ve onurlu yerini aldığının kanıtıdır. Bu nedenle 27 Mayıs 1960 Devrimi, gerek toplumsal dayanakları, gerekse yaratılan çağdaş ve devrimci anayasası ile, baskıcı 12 Mart 1971 muhtırası ve devrim düşmanı 12 Eylül 1980 darbesi ile karşılaştırılamaz. Zaten 27 Mayıs, hep devrim olarak anılır, öyle bilinir. Halbuki 12 Mart ‘muhtıra’, 12 Eylül ‘darbe’ olarak anılır. Kenan Evren bile kendi yaptığına darbe diyor, hiç devrim dediğini duyan var mı? 12 Mart, 27 Mayıs’ın getirdiği yeniliklerden geriye dönüşü, 12 Eylül ise 27 Mayıs’ı tamamen reddeden baskıcı bir devletin kuruluşunu vurgulamaktadır. Hikmet ALTINKAYNAK Mayıs, eski Başbakan, DSP Onursal Genel Başkanı Sayın Bülent Ecevit’in doğum günü. Çalışmaktan, bunu düşünecek zamanı olmadığından, inancım odur ki, belki de kendiliğinden bir doğum günü kutlayamadı Ecevit. Ama doğum gününün bilinmesi ve yaygınlaşmasıyla, birdenbire sevenlerinin, meslektaşı gazetecilerin sürpriz doğum günü pastalarıyla karşılaştı. Dar vakitte, ayaküstü bu zorunlu kutlamalar da olmasa, yaş değiştirdiğinin de farkına varamayacak, iş yaşamı 24 saatini dolduracaktı. Anımsayacaksınız.. en gözyaşlı doğumgünü geçen yıl beyin kanaması geçirip GATA’ya yatırılışının 10. gününde kutlandı. “El ele büyüteceğiz sevgini, şifa dileklerimizle’’ yazılı pasta, GATA önüne getirildi. Pastayı, Bülent Ecevit adına eşi Rahşan Ecevit, DSP Genel Başkanı Zeki Sezer ile birlikte kesti. Daha sonra biri KKTC’den getirilen 82 beyaz güvercin, Rahşan Ecevit, Zeki Sezer ve partililer tarafından gökyüzüne bırakıldı. İyileşmesi için dualar edildi. Onu yitirişimizin üzerinden henüz bir yıl bile geçmese de o aramızdaymışçasına 82. doğum gününü saygı, sevgi, özlemle anarak ve yine gözyaşlarımızı içimize akıtarak ve milyonlar olarak kutluyoruz. Beyaz güvercinlerimizi gökyüzüne yolluyoruz. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, Ecevit, tamı tamına 50 yıl Türk siyasal hayatına yön veren liderlerin başında yer aldı. Siyasete bir mihenk taşı, solun ebedi efsane lideri oldu. Sol siyaseti, ülke siyasetini biçimlendirdi. En önemli sol siyasetçileri, liderleri o keşfetti. Seçtiği her siyasetçi lider oldu. Yani Ecevit, sola hem seçmen, hem lider kazandırdı. Onun ülkemize kazandırdıkları ne bu kısa yazının içine ne de bir kitabın sayfalarına sığdırılabilir. O, ülke sevgisini her şe 28 yin üzerinde tutan bir liderdi. Ecevit, aktif siyasetten çekilse bile ülke yönetiminden duyduğu kaygı nedeniyle çalışmalarını hiçbir saniye olsun bırakmadı. “Ulusal Uzmanlar Grubu”nu oluşturdu. Adım adım ilerleyen irticanın, bölücülüğün, tehdit altındaki laikliğin karşısında ‘Ulusal Birlik’ sağlamanın kaçınılmaz olduğunu gördü. Bunun gerçekleştirilmesini gönülden istiyordu. Saptamaları, tümüyle ortaya çıktı. Halkın yüzde 24.5’inin oyuyla iktidar olan AKP, devlet kadrolarını ele geçirme yarışına girdi, dış politikayı yabancılara teslim etti, terörü hortlattı, bölücülüğe prim, kendi yandaşlarına haksız ihaleler verdi; onlarca yolsuzluk yaptı; öğretim birliğini bozdu, laikliğe aykırı uygulamalarıyla Cumhuriyet yönetiminin geleceğini tehlikeye soktu. Tehlikenin farkına varan halk, ayağa kalktı, çığlık attı, hakkını aradı. Ecevit, boşuna “Bizim iki gücümüz vardır: Halk ve hak” dememişti. Cumhuriyet Mitingleri bu inancın somut örnekleri değil mi? Ecevit, halkçılık, ulusal sol, inançlara saygılı laiklik, tam demokrasi temelleri üzerine kurulu Demokratik Sol felsefeyi; dürüstlük, nezaket, ilkelilik ve doğrultu tutarlılığını, ulusal çıkarları her şeyin üzerinde tutmayı, kararlılığı, uzlaşıyı esas alan siyaset yapma anlayışını savunan “En büyük eserim” dediği DSP’yi miras olarak bıraktı. Bu mitingler; Atatürk ve İnönü’den sonra genel başkanlığını yaptığı CHP’yi DSP ile, “En büyük eserim” dediği DSP’yi de CHP ile ‘ittifaka’ çağırıyordu. Buna en uzun yol arkadaşı Rahşan Ecevit’in destek vermesi herkesi heyecanlandırdı, umutlandırdı. Böylece şu gerçek ortaya çıktı ki, DSP’ye, Genel Başkan Zeki Sezer’den en sade üyesine varıncaya kadar sahip çıkmak; aslında vatana, yurtseverliğe, birliğimize sahip çıkmakla birdi. Ve onu herkes gördü. Sonun da halkın istediği oldu: Türkiye için BaykalSezer ‘Ses birliği’ yaptı. Ancak AKP, Türkiye’yi karanlığa taşıyor, ne yapacağını bilemiyor.. ama sürekli takıyye yapıyor. Halkın gücü ortaya çıktı ve bugün CHPDSP ‘Ses birliği’yle iktidara yürüyor. Onun için de Sevgili Bülent Ecevit’i bugün 82. doğum gününde sevgi, saygı, şükran ve minnetle anarken, içten duygularla “İyi ki doğdunuz” derken, onun son günlerinde bile ülke bütünlüğünü, Cumhuriyet’i, laikliği, demokrasiyi savunma gerekçeleri, daha iyi görülüyor, daha iyi anlaşılıyor. Bülent Ecevit’in karizmatik, bilge kişiliğine katkı veren yanlarından biri de hepimizin bildiği gibi, şairliğiydi. Bu nedenle Ecevit’i, 1993’te yazdığı, kendini anlatan “Özgeçmiş” (*) şiiriyle analım istiyorum. “En büyük eserin” sağlam ellerde diyorum. Onun uzun yol arkadaşı, en büyük dayanağı, aşkın ve sadakatin simgesi, değerli eşi Sayın Rahşan Ecevit’e sağlıklı uzun ömürler diliyorum; tüm sevenlerini sevgi ve saygıyla selamlıyor, bu güzel ülkemizi karanlık emelleri olanlara bırakmayalım; halkı ezdirmeden, soydurmadan, böldürmeden güzel günlere Atatürk’ün yolunda, Ecevit’in ışığında kararlılıkla yürüyelim; Türkiye’yi aydınlık yarınlara, mutlu geleceğe taşıyalım, diyorum. Özgeçmiş bir boşluktan bir boşluğa bir cam bardağa dolmuşum cam bardakta su olmuş sudan içmiş can olmuşum görünmez cana bir kumaş örülmüş kumaşa bürünmüş beden olmuşum bir varmış bir yokmuş iki boşluk arası bir rüyalık âlemde sen ben olmuşum (*) Bülent Ecevit/Bir Şeyler Olacak Yarın, Doğan Kitap, 2005, s.41 Laikliği Öğrenemeyen Devlet Adamları! Arif ÇAVDAR “Laik” sözcüğü, tarihsel süreç içinde Hıristiyan Batı dünyasında, ruhban sınıfı dışındaki tüm halk kitlelerini kapsayan bir kavram olarak belirmiştir. Hıristiyan Batı toplumları, “dinde reform” hareketleri sonucu, kutsal kitaplarını, kendi anadillerinde okuyup doğruları öğrenme olanağını bulunca, Hıristiyanlığın siyaset, bilim ve akıl üzerindeki baskısından giderek kurtulmuşlardır. Böylece, Tanrısal gücü temsil eden kiliseyle, siyasal gücü temsil eden devlet yönetimleri birbirinden tamamen ayrılmıştır. Ateist toplumlarda (eski komünist toplumlarda) dinin varlığına ya da inanç ve ibadet özgürlüğüne olanak verilmediği için laik bir düzene de gereksinim olmamıştır. İnanç özgürlüğünün bulunduğu yerde, laik devlet düzeni vardır. Laik devlet düzeninin bulunmadığı yerde ise demokrasi olamaz. Zira, teokratik nitelikli faşist yönetimlerde, Tanrısal güçle siyasal güç aynı kişi ya da kişilerde birleştiği takdirde, Tanrı adına işlenen baskı ve cinayet ve baskılar nedeniyle, amansız diktatörlüklerin oluşması önlenememiştir. Ülkemiz 27 Mayıs’ı, 1961 Anayasası ile gelen siyasal ve hukuksal atılımını, çağdaş ve ilerici toplum düzenini, 27 Mayıs Devrimi’nden 47 yıl sonra, anıyor ve özlemle arıyor. Kemalizme yeniden dönüşü simgeleyen 27 Mayıs Devrimi, çok sıkıntılı ve karanlık günler geçirdiğimiz bugünlerde, oluşumu ile siyasilerin belleklerinde bulunmalı ve gereken derslerin çıkartılmasına katkı sağlamalıdır. 47. yılında 27 Mayıs Devrimi, getirdiği yenilikler ve kurumlarıyla ışık saçmaya devam etmektedir; tüm ulusumuzun Hürriyet ve Anayasa Bayramı kutlu olsun... *Tüm Öğretim Üyeleri Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri İslamda müminler laiktir İslamın özünde, Hıristiyanlıkta olduğu gibi “ruhban sınıfı” yoktur. Tüm semavi dinler içinde, Tanrı ile kulları arasında aracı tanımayan tek din İslamdır. İslamda ruhban sınıfı bulunmadığından tüm Müslümanlar, Batı dünyasının “laik” diye nitelendirdiği toplumlardır. Ancak, İslamın özünde bulunmayan ruhban sınıfı, Dört Halife (Hülafayi Raşidin) döneminden sonra imam, molla, halife, şeyh, ayetullah unvanlarını kullanarak kendiliğinden oluşmuş bu kişiler toplumların özgürce düşünebilme ve özgürce davranabilme niteliklerini kısıtlayarak İslam toplumlarında geri kalmışlığa yol açmış, İslami uygulamaları, laik olmaktan çıkarmıştır. Müminleri, Tanrı’nın kulu olmaktan çıkarak kullara kulluk eder hale gelmişlerdir. Bu tembel, cahil ve tufeyli sınıfın, son semavi din konumundaki Müslümanlığa vermiş olduğu zararlardan kurtaran büyük önder Atatürk, kurduğu “laik devlet düzeni” ile Batı dünyasında “reform” denilen olgu nun bir benzerini kendi ülkesinde gerçekleştirmiştir. Bu dâhi asker, düşün ve devlet adamının, 1930’lu yılların başında, bizzat kendi el yazısı ile kaleme aldığı ve Prof. Dr. Afet İnan tarafından derlenen ve kendisinin kurduğu Türk Tarih Kurumu tarafından basılan, “Vatandaş İçin Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk İçin Yazdıklarım” başlıklı kitapta, “Türkiye Cumhuriyeti’nde herkes Allah’a istediği gibi ibadet eder. Hiç kimseye dini fikirlerinden dolayı bir şey yapılmaz. Türk Cumhuriyeti’nin resmi dini yoktur. Türkiye’de bir kimsenin fikirlerini, zorla başkalarına kabul ettirmeye kalkışacak kimse yoktur ve buna müsaade edilemez. Artık samimi mutekitler, derin iman sahipleri, hürriyetin icaplarını öğrenmiş görünüyorlar. Bütün bunlarla beraber, din hürriyetine karşı, taassup kökünden kurumuş mudur” biçimindeki sorusuyla bu konudaki savaşımın henüz bitmediğini ve daha da süreceğini belirtmek istemiştir. Bu büyük devlet kurucusunun oluşturduğu laik devlet düzeni ve laik Müslüman Türk toplumu sayesindedir ki, laik Türkiye Cumhuriyeti’nde her kesin inanç (itikat), tapınma ve yakarış (ibadet) özgürlüğüne sahip olduğunu ve ülkedeki değişik inanç sahipleri karşısında devletin, yansız bulunduğunu ve kimsenin, kendi inanç ve düşüncelerini, başkalarına zorla kabul ettiremeyeceğini ve özgürlüklerin, yasal yaptırımlarla güvence altına alınmış olduğunu ve böylece, Türkiye Cumhuriyeti’nde, toplumsal barışın ve temel hak ve özgürlüklerin içinde yer alan inanç ve ibadet özgürlüğünün, laik devlet düzeninin koruması altında bulunduğunu vurgulamak istemiştir. Ulusal bağımsızlığımız ve laik, demokratik düzenin geleceği uğruna yaşamlarını yitiren ve sayıları elliyi aşan şehitler, öğretmen Kubilay, Bedrettin Cömert, Sıvas katliamı kurbanları, Cavit Orhan Tütengil, Abdi İpekçi, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Uğur Mumcu, Turan Dursun, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu, İhsan Güven, Ali Günday, Mustafa Yücel Özbilgin ve benzerinin katledilmeleri; Atatürk’ün, söz konusu “...taassup kökünden kurumuş mudur” yollu sorusu ile, taşıdığı kuşkularda ne derece haklı olduğu kanıtlanmıştır. Mimarlar Odası Balıkesir Şubesi Olağanüstü Genel Kurul İlanı Mimarlar Odası Balıkesir Şubesi’nin olağanüstü genel kurul toplantısı aşağıdaki gündem ile yer ve tarihlerde yapılacaktır. A. ÇOĞUNLUK ARANMASI KOŞULUYLA OLAĞANÜSTÜ GENEL KURUL TOPLANTISI 16 Haziran 2007 Cumartesi saat: 15.00 YER: Mimarlar Odası Balıkesir Şubesi Hizmet Binası Anafartalar Caddesi Sunak Sokak Önay İşhanı No:1/7 BALIKESİR SEÇİMLER: 17 Haziran 2007 Pazar saat: 09.00 – 17.00 YER: Mimarlar Odası Balıkesir Şubesi Hizmet Binası Anafartalar Caddesi Sunak Sokak Önay İşhanı No:1/7 BALIKESİR ÇOĞUNLUK SAĞLANAMADIĞI TAKDİRDE OLAĞANÜSTÜ GENEL KURUL TOPLANTISI 23 Haziran 2007 Cumartesi saat: 13.00 YER: Balıkesir Barosu Toplantı Salonu Anafartalar Caddesi 1. Özel İdare İşhanı Kat: 4 BALIKESİR SEÇİMLER: 24 Haziran 2007 Pazar saat: 09.00 – 17.00 YER: Mimarlar Odası Balıkesir Şubesi Hizmet binası Anafartalar Caddesi Sunak Sokak Önay İşhanı No:1/7 BALIKESİR GÜNDEM: 1) Yönetim Kurulu adına açış, bir Başkan ve iki yazmandan oluşan Başkanlık divanı seçimi. 2) Saygı duruşu. 3) Adayların saptanması. a) Yönetim Kurulu (7 asil, 7 yedek) 4) Adayların tutanaklara kaydedilerek ilanı. 5) İstek ve öneriler, kapanış. 6) Seçim. B. İZMİR CUMOK SORUYOR “Kuruluşunda ABD istihbarat örgütü CIA’nın olduğu bilinen yabancı sivil örümcekler CFR BİLDERBERG 31 Mayıs3 Haziran arasında İstanbul’da toplanıyormuş. Ne için toplandıkları, toplantı yerleri ve Türkiye’den kimlerin katılacağı sır gibi saklanıyormuş…” SAVAŞLARIN ÇIKMASINDAN, DÜNYADAKİ PARA HAREKETLERİNE, UYUŞTURUCU TRAFİĞİ VE KARA PARADAN ÜLKELERİN ÇÖKERTİLMESİNE, HÜKÜMETLERİN DEĞİŞTİRİLİP ÜLKELERİN PARÇALANMASINA KADAR ETKİLİ OLDUĞU İDDİA EDİLEN BU ÖRGÜTLER NEYİN NESİDİR? YAPACAKLARI TOPLANTIDAKİ SI PERDESİ NEDİR? TÜRKİYE’DEN KATILACAKLAR KİMLERDİR? YANIT BEKLİYORUZ ! Not: 30 Mayıs Çarşamba 12.0013.00 arasında YKM önündeyiz. Yurttaşın meydanlar uyarısına devam ediyoruz. www.cumok.org eposta: izmir?cumok.org TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ELELE VAKFI “Türkiye, Gazileriyle Elele” Vakıfbank Ankara Merkez Ş. 205. 0000 YTL. Tel: 0312 431 99 36 www.elele.org.tr CUMHURİYET 09 K