27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 MAYIS 2007 CUMARTESİ 6 HABERLER AKP hükümeti, Ulus’taki saldırının ardından polisin yetkilerini artırmak için önerge verdi Yetkide sınırlar yine kalkıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP, Ulus’taki bombalı saldırının ardından polisin yetkilerini artıran yasa önerisi hazırladı. Öneriye göre, güvenlik görevlilerinin durdurma, kimlik sorma, önleme araması yetkilerine açıklık getirilirken; silah ruhsatı, sürücü belgesi, pasaport ve pasaport yerine geçen belge almak için başvuruda bulunanlardan da parmak izi alınması hükme bağlandı. Polis direnişi kırmak amacıyla silah kullanabilecek. AKP’li milletvekilleri Kerim Özkul, Selami Uzun, Sinan Özkan ve Muharrem Tozçöken, Polis Vazife ve Selahiyet Yasası’nda değişiklik yapılması için yasa önerisi hazırladı. TBMM Başkanlığı’na sunulan öneride, şu düzenlemeler yer aldı: Polis, bir suç veya kabahatin işlenmesini önlemek, suç faillerini yakalamak, hakkında yakalama emri bulunan kişileri belirlemek, kişilerin yaşamı ya da topluma yönelik mevcut veya olası bir tehlikeyi önlemek için kişileri ve araçları durdurabilecek. Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için polisin tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenime dayanan makul bir ne CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Geçmiş Olmasın... Ölümlerde üzüntü paylaşımını bildirmek için kullanılan “Başın(ız) sağ olsun” sözüne hiçbir zaman yakınlık duyamadım. “Taziye” karşılığında bu deyimi, kim, ne zaman bulup önermiş bilmiyorum. Halkımız eskiden beri böyle mi söylerdi? (Tarama sözlüklerinde izine rastlayamadım.) Hiçbir söz ölüm karşısındaki acıyı, kederi, üzüntüyü, şaşkınlığı yeterince dile getiremez. Yine de “ölüm” olgusuyla “sağlık” kavramının bu birlikteliğinde, her zaman, (anlatım eksikliğinden öte) bir uygunsuzluk sezinlemişimdir. “Başınız sağ olsun” ne anlama geliyor? Sanki, ölen öldü, siz sağsınız ya, der gibi... Dudak ucuyla, içe sindirilmeksizin söylenen bir üzüntü paylaşımı... Ölümün acısından bir çırpıda kurtulmaya, öleni hemen unutmaya bir çağrı... Doğrusu ya, her şeyi yüzeysel yaşamamıza pek de aykırı olmayan bir deyim... Belki de bu nedenle, şimdiye kadar kimsenin bu konuda bir rahatsızlık duyduğuna tanık olmadım. Sözlükten Arapça “taziye”nin yine Arapça “az’â” (ölüm karşısında sabır ve tahammül) sözcüğünden türemiş olduğunu öğrendim. Demek ki birine “taziye” bildirirken, ona sabır ve dayanma gücü dilemiş oluyoruz. Nitekim, (bilgiçlik taslamak için değil, fakat bir saptamamı paylaşmak amacıyla) aynı deyimin Fransızca (condoléances), İngilizce (condolence) ve Rusça (sobolevaniye) karşılıklarında da, “acı çekmek” fiiliyle (ilk iki dilde Latince “doler”, Rusça da “bolet”) paylaşma anlamında bir önekin birlikte yer aldığını buraya not düşmek isterim. İnanıyorum ki birçok başka dilde de bu böyledir. Biz ise, hiçbir zaman anlamlı bulmadığım bu “başsağlığı” deyimiyle, sanki ölümü ve öleni kendimizden bir anda uzaklaştırma çabasında gibiyiz... ??? Tıpkı bunun gibi, hastalık durumunda çok yerinde olan “geçmiş olsun” deyiminin, ölümle sonuçlanmış felaketlerde de kullanıldığına tanık olduğumda daha da çok rahatsızlık duyuyorum. “Geçmiş olsun”, “bu son olsun”, “Tanrı tekrarından korusun” vb... Her felaket olayında, özellikle de resmi kişiler ve kurumların ağzından bu sözleri işitiriz. Bu türden sözler ve mesajlar da, sanki hemen, bir çırpıda, felaketin üstünü örtmek için söylenmiş gibidir. Bunda da, (yerine daha uygunu bulunamadığı sürece ister istemez kullanılacak olan) bir önceki deyimdekinden daha da fazla bir ikiyüzlülük ve kaypaklık olduğu gün gibi ortada. Bir ölüm, bir felaket, acısı hakkıyla yaşanmadan, duyumsanmadan, varsa sorumluları bulunmadan, cezalandırılmadan, nasıl bir çırpıda geçmiş olabilir. Aynı yüzeysellik, aynı yaşama hamlığı, aynı dil fukaralığı, aynı derinliksizlik... ??? Anafartalar Çarşısı’nda yaşanan felaket, acı, dehşet, geçmesin, geçmiş olmasın ve geçmemeli de... Hem bireysel hem toplumsal yaşamlarımızda, acıyla yüzleşmeyi öğrenemeyen, en korkunç bir felaketin üstünü “Mehter marşı”yla ya da dudak ucuyla söylenmiş, hiçbir derinliği bulunmayan sözlerle ve kaypak “geçmiş olsun”larla geçiştirmeye çalışan kişiler ve o kişilerin oluşturduğu bir toplum olduğumuz sürece; siyaset, medya ve toplum olarak bu algı ve dile getirme sığlığını aşamadıkça, ne yazık ki daha pek çok acıların sınavından geçmemiz gerekecek... MÜLKİ AMİRDEN YAZILI EMİRLE ARAMA olis tehlikelinin veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla usulüne göre verilmiş sulh ceza hâkiminin kararı veya bu nedene bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde mülki amirin vereceği yazılı emirle, kişilerin üstlerini, araçlarını, özel kâğıtlarını ve eşyasını arayabilecek. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası kapsamına giren toplantı ve gösteri P yürüyüşlerinin yapıldığı yerde veya yakın çevresinde, özel hukuk tüzelkişileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları veya sendikaların genel kurul toplantılarının yapıldığı yerin yakın çevresinde, halkın topluca bulunduğu veya toplanabileceği yerlerde, okulların giriş ve çıkışlarında, umumi veya umuma açık yerlerde, her türlü toplu taşıma araçlarında önleme araması yapılabilecek. leme araması ise ancak hâkim kararıyla yapılabilecek. Ancak polis, kişilerin yaşamı veya vücut bütünlüğüne karşı işlenmesi kesin olarak öngörülen ya da işlenmekte olan bir suçun önlenmesi amacıyla, ayrıca bir karar veya emre gerek olmaksızın ve yardım istenmiş olup olmamasına bakılmaksızın kişilerin konutuna ve işyerine girebilecek. Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkili olacak. Polis direnen kişilere karşı kelepçe, cop, basınçlı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fiziki engeller, polis köpekleri ve atları ile benzer hizmet araçlarını kullanabilecek. Zor kullanmadan önce ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılacak. Ancak direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde bulundurularak ihtar yapılmadan da zor kullanılabilecek. Silah kullanma yetkisi Polis, meşru savunma hakkının kullanılması kapsamında bedeni kuvvet ve maddi güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde silah kullanmaya yetkili olacak. Polis silah kullanmadan önce kişiye “dur” çağrısında bulunacak. Kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam etmesi halinde önce uyarı amacıyla silahla ateş edilebilecek. Buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi ve ele geçirilmesinin mümkün olmaması durumunda ise kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebilecek. denin bulunması gerekecek. Süreklilik arz edecek, fiili durum ve keyfilik oluşturacak şekilde durdurma işlemi yapılamayacak. Polis, durdurduğu kişiye durdurma nedenini bildirecek ve durdurma nedenine ilişkin sorular sorabilecek, kimliği veya bulundurulması gerekli diğer belgelerin ibraz edilmesini isteyebilecek. Polis görevini yerine getirirken, kendisinin polis olduğunu belirleyen belgeyi gösterdikten sonra kişilere kimliğini sorabilecek. Polis, her çeşit silah ruhsatı, sürü cü belgesi, pasaport veya pasaport yerine geçen belge almak için başvuruda bulunan, başta polis olmak üzere genel veya özel kolluk görevlisi ya da özel güvenlik görevlisi olarak istihdam edilen, Türk vatandaşlığına başvuruda bulunan, sığınma talebinde bulunan veya gerekli görülmesi halinde ülkeye giriş yapan sair yabancı kişiler ile gözaltına alınan kişilerin parmak izini alabilecek. Konutta önleme araması yapılamayacak. Kamuya açık olmayan işyerleri ve diğer kapalı alanlardaki ön SINIR ÖTESİ OPERASYON İzmir’deki cenaze törenine katılan Erdoğan’a yurttaşlar tepki gösterdi TSK siyasi karar bekliyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) istemesi durumunda Kuzey Irak’a yönelik operasyon konusunda destek vereceklerini açıklaması tartışmayı yeniden gündeme taşıdı. Siyasi iradenin gösterilmesinin ardından operasyona yönelik planların uygulamaya konabileceği belirtiliyor. Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarının ardından dikkatler Kuzey Irak’a olası bir askeri harekâta yöneldi. Sınır ötesine olası bir askeri operasyona izin vermek amacıyla hükümetin TBMM’de henüz bir girişimi bulunmuyor. Askeri kaynaklar, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın 12 Nisan’da yaptığı basın toplantısındaki açıklamaların ardından TSK’yi harekete geçirecek bir gelişme olmadığına dikkat çekiyor. Büyükanıt, basın toplantısında, Kuzey Irak’a yönelik bir askeri operasyon yapılmasını istemiş, yapılması durumunda bunun başarıya ulaşacağını, son kararın siyasi iradede olduğunu dile getirmişti. Erdoğan’ın “destekleriz” şeklindeki açıklamasının, sorumluluğu üstlenmekten uzak olduğu, hükümetin bu konuda siyasi otorite olarak “sorumluluk alması ve kararlılık göstermesi gerektiğine” dikkat çekiliyor. TSK’nin TBMM’den izin çıkmaması ve siyasi otoritenin sorumluluğu üstlenmemesi halinde harekete geçmesi beklenmiyor. Şehitler toprağa verildi Haber Merkezi Şırnak’ta terör örgütü PKK tarafından yerleştirilen kumandalı mayının patlatılması sonucu şehit olan askerler dün memleketlerinde toprağa verilirken şehit Piyade Uzman Çavuş Vedat Dayıoğlu’nun İzmir’deki cenaze törenine, devletin zirvesi katıldı. İzmir’deki törene katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a bazı yurttaşlar, “Yan gelip yatmadı, vatanını satmadı’’ diyerek tepki gösterdi. Şırnak’ta terör örgütünün mayınlı tuzağında şehit olan 6 asker dün gözyaşları arasında toprağa verildi. İzmir’de toprağa verilen şehit Piyade Uzman Çavuş Vedat Dayıoğlu’nun cenazesine tatbikat için kentte bulunan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’la, kuvvet komutanları mülki ve askeri erkân katıldı. Cenaze töreninde şehit askerin babası Mustafa, annesi Zeynep ve eşi Şengül ile 7 aylık kızı Azra Dayıoğlu da hazır bulundu. ataolb?cumhuriyet.com.tr Faks: (0212) 513 85 95 Şırnak’ta terör örgütünün mayınlı tuzağında şehit olan 6 asker İzmir, Konya, Aydın, Kayseri, Niğde ve İstanbul’da gözyaşları arasında toprağa verildi. Geniş katılımın olduğu törenlerde PKK terörü protesto edildi. (AA) gelip yatmadı, vatanını satmadı” sloganını atan yurttaşlar, bireysel çıkışlarda da bulundular. “Başbakan o kelle değildi”, “Burası İzmir, seni burada istemiyoruz”, “Bu ülke laiktir, laik kalacak” diyerek Erdoğan’ın bulunduğu kortej sırasına doğru yönelen yurttaşlar ise polisler tarafından alandan uzaklaştırıldı. lik önlemleri altında çevreden uzaklaştırıldı. Dayıoğlu’nun ailesinin yanına gelerek başsağlığı dileyen Başbakan’a, şehidin eşi Songül Dayıoğlu, “Daha ne kadar bu çocuklar babasız kalacak’’ diye sordu. Başbakan Erdoğan da bunun üzerine “Sonunu bulacağız’’ karşılığını verdi. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı’nın camiden ayrılışı sırasında da “Mustafa Kemal’in askerleriyiz’’, “Milliyetçi Türkiye’’, “Ne mutlu Türküm diyene’’ sloganları atıldı. Şehidin naaşı daha sonra Kadifekale Şehitliği’de toprağa verildi. Öte yandan, Mersin’deki mitinge gitmek için araç bekleyen CHP Konak İlçe Örgütü üyelerinin, Erdoğan’ın konvoyunun büyükşehir belediyesi önünden geçişi sırasında, “ABDullah, Nurullah, Ayetullah, Fethullah, Yallah’’ yazılı pankart açtıkları öğrenildi. CHP İlçe Başkanı Tayfun Emre, mitingde açmayı planladıkları pankartın, Erdoğan’ın korumaları tarafından kendilerinden alındığını söyledi. Şırnak’taki saldırıda şehit düşen Uzman Çavuş Bayram Bulut Konya’nın Değiştiğin beldesinde, Piyade Er Mahir Yıldırım Aydın’ın merkeze bağlı Umurlu beldesinde Piyade Uzman Çavuş Bekir Çakır Kayseri’de Piyade Uzman Çavuş Atıf Günkan Niğde’nin Bor ilçesinde toprağa verildi. Şehit Piyade Çavuş Samet Kırbaş ise İstanbul Edirnekapı Şehitliği’nde toprağa verildi. Van’ın Özalp ilçesinde, keşif ve gözetleme faaliyeti sırasında meydana gelen kazada şehit olan er Ökkeş Onaylı’nın cenazesi de Osmaniye’nin Düziçi ilçesinde törenle toprağa verildi. MGK’DEKİ GÖREVİNE DÖNEMEDİ ‘Yan gelip yatmadı, vatanını satmadı’ Bostanlı Beşikçioğlu Camisi’ndeki törende yüksek rütbeli subayların, şehit ailesini teselli etmeye çalıştıkları izlendi. “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir’’ yönündeki açıklamasıyla halkın büyük tepkisini çeken Başbakan Erdoğan’ın da İzmir’deki cenaze töreninde bazı yurttaşların tepkisiyle karşılaştı. Cenaze töreni sırasında Erdoğan’a yönelik, “Yan Karagöllü’nün sözleşmesi de feshedildi MAHMUT GÜRER TSK’nin durumu TSK, özellikle son 2 yıldır, Irak sınırında yoğun bir şekilde konuşlanmış durumda. Bu konuşlanma tüm teknolojik ve ağır silahları da kapsıyor. Sınırın Türkiye tarafında sürekli hareket halinde, arazi aramatarama faaliyetleri yürüten birliklerin konuşlanması, sınır ötesi bir operasyonu kapsayacak şekilde gerçekleştirilmiş durumda. TSK’nin bölgedeki birliklerinin büyük bölümü, 2003 yılında ABD’nin Irak’a girmesi öncesinde “Kuzey cephesi” pazarlıkları sırasında sınıra yerleştirilmişti. Ayrıntılı planların yanı sıra tüm “ihtimaliyat planlamaları” da yapılmış, bunların bir kısmı basına yansımıştı. Irak sınırındaki birliklerin bu pozisyonlarını daha da güçlendirdikleri biliniyor. Irak sınırındaki tüm birlikler tümen düzeyinde komuta ediliyor. Çok sayıda birliğin görev tanımlarında yapılan değişiklikle yerleşik olma ve konuşlanma kavramları esnekleştirildi. Özellikle terör örgütünün faaliyetinin üst düzeyde olduğu 4 ilde TSK’nin kurduğu alan hâkimiyeti nedeniyle militanlar büyük oranda hareket yeteneğini yitirmiş durumdalar. Örgüt bu nedenle yalnızca tek kişinin yapabileceği eylemlere yöneliyor. Korku ve şaşkınlık Tepkiler karşısında korku ve şaşkınlık dolu gözlerle kortejdeki yürüyüşünü tamamlayan Erdoğan, törenin ardından olağanüstü güven Akkuş’un bağlantıları üzerine yoğunlaşan polis, ‘tetikleyici güç’e ulaşmaya çalışıyor ‘İlişkiler ağı’na yakın takip ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başkenti kana bulayan canlı bomba Güven Akkuş’un olay öncesi ve cezaevinden çıktıktan sonraki bağlantılarına yönelik araştırma sürüyor. Olay öncesine ilişkin kamera kayıtları incelemeye alınırken, görüntülerdeki bozukluklar Akkuş’un birlikte hareket ettiği kişilerin belirlenmesini güçleştiriyor. Cezaevinden çıktıktan sonra Hollanda’ya gittiği belirlenen Akkuş’un bu ülkede “siyasi” tutukluluğu gerekçesiyle iltica başvurusunda bulunduğu ve bu istemin reddedildiği öğrenildi. Akkuş’un cezaevinden sonra 1 ay bir temizlik şirketinde çalıştığı saptandı. Cezaevinden çıktıktan sonra Hollanda’ya gittiği belirlenen Güven Akkuş’un bu ülkede “siyasi” tutukluluğu gerekçesiyle iltica başvurusunda bulunduğu ve bu istemin reddedildiği öğrenildi. Ulus’taki Anafartalar Çarşısı’na yönelik terör saldırısına ilişkin soruşturmada, en kritik araştırma konusunu canlı bomba Akkuş’un “ilişkiler ağı” oluşturuyor. Başkentte olay öncesinde bir evde kalmış olabileceği değerlendirmesinden hareketle, güvenlik birimleri bu evin bulunmasına dönük çalışmalarını yoğunlaştırdılar. Akkuş’un ardındaki örgüt ve saldırının asıl tetikleyici gücüne ulaşabilmesi amacıyla olaydan önce birlikte keşif yaptığı belirtilen kadın teröristin yakalanması da önemini koruyor. 1996 yılında İstanbul’da Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği (TİKB) örgütüne üyelikten tutuklanan Akkuş o dönemde DHKP/C ve TİKB davalarından tutuklu ve hükümlülerin ağırlıklı olarak bulundukları Adapazarı Cezaevi’nde 20 ay kaldı. Canlı bomba Akkuş’un, cezaevinden çıktıktan sonra bir ay temizlik şirketinde çalıştığı belirlendi. İşten ayrıldıktan sonra Hollanda’daki amcası Kadir Akkuş’un yanına gitmeye karar verdi. Akkuş’un Hollanda’ya gidişinin ardından, Türkiye’deki tutukluluğunu gerekçe göstererek iltica başvurusunda bulunduğu kaydedildi. Ancak Akkuş’un istemi Hollanda tarafından reddedildi. Güven Akkuş bu ülkede bulunduğu dönemde 1 yıl süreyle ailesi ile telefonla görüştü. Akkuş’un Hollanda’da bulunduğu süre içerisinde PKK ile bağlantıya geçmiş ve bundan sonra eğitilmiş olabileceğı üzerinde duruluyor. ANKARA Hükümetin, PKK ile Mücadele Özel Temsilcisi Edip Başer ile birlikte görevden aldığı emekli Albay Suat Karagöllü’nün, Milli Güvenlik Kurulu’ndaki (MGK) sözleşmesini de feshettiği ortaya çıktı. Karagöllü, PKK ile Mücadele Koordinatörlüğü’nde MGK tarafından görevlendirilmişti. Edinilen bilgilere göre hükümet Edip Başer’i görevinden aldıktan sonra yardımcıları da istifa etti. Ancak koordinatörlük makamına yardımcı olarak görev yapan emekli Albay Karagöllü, MGK tarafından görevlendirildiği için istifa etmedi. Bunun ardından hükümet bir yazı ile Albay Karagöllü’yü görevinden alırken, MGK Genel Sekreterliği’ndeki sözleşmesini de feshetti. Karagöllü, MGK’deki görevine geri dönemedi. Karagöllü 2000’li yılların başından bu yana MGK’de başta Irak ve terör ile mücadele olmak üzere çeşitli kurullarda görev yapıyordu. Randevu bile verilmemişti Edip Başer’in görevinden alınmasının ardından yardımcılarının tamamı istifa etmiş, yardımcısı emekli Tümgeneral Yaşar Karagöz ise kendilerine Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer’in randevu bile vermediğini ifade etmişti. Başer de görevden alınma şekillerinin yanlış olduğunu söylemişti. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle