28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 MAYIS 2007 CUMARTESİ 16 Tersine Dönen Tablo Ürgüp Belediye Başkanı Bekir Ödemiş, partisi CHP’den aday adayı olmaya karar verdiğinden bu yana hiç durmadı. Kozaklı’sından Derinkuyu’suna, Nevşehir’in tüm ilçelerini gezdi. Gözlemlerini aktarırken nesnel olduğunun bilinmesini özellikle istedi: “Bundan birkaç yıl önceye kadar köylere gittiğim zaman AKP’ye laf söyletmezlerdi. Tablo tersine dönmüş. Köylü de, esnaf da, orta düzeydeki sanayici de mutsuz. Bir memnuniyetsizlik göze çarpıyor. Kuşkuyla bakıyorlar yapılan işlere...” Ödemiş, CHPDSP birlikteliğinin olağanüstü bir heyacan dalgası yarattığı kanısında: “Olaya niceliksel olarak bakılmamalı. Birliktelik, farklı bir pozitif enerji yarattı. Bu birliktelik olmasaydı ne olurdu? Olmasaydı, kitlelerde geleceğe dönük bir karamsarlık ve ümitsizlik olacaktı. En azından o olasılığı ortadan kaldırdı. İktidara alternatif yok diyenlere, ‘Alternatifi var’ dedirtecek bir noktaya getirdi CHP’yi.” Siyasetin bileyi taşını bildiğinden, sözün “ama”sını eksik etmiyor Bekir Ödemiş: “Çok çalışmamız lazım. Aday olan herkes sırası önemli değil bırakacak tüm manevraları, olduğu gibi alana, araziye inecek, halkın içinde çalışacak. Israrla, sabırla bugünkü hükümetin yanlışlarını halka, onunla iyi iletişim sağlayabilecek bir lisanla anlatacak. Başka çare yok.” Solun galibiyeti SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Kırımdayız Biz Bir soluk aldırmadılar şu güzelim ülkeye... Cephelere böldüler, gençliğimizi çıkmaz sokaklarda avladılar, dürbünlü çetelere kurşun sıktırdılar, kiralık katillere vurdurdular en içtenlikli tutkularımızı; kardeşliğimizi kanattılar, insanlığımızı kor ateşlerde yaktılar; geçmişimizi boğazladılar, geleceğimizi havaya uçurdular... Ne adına? Bölgedeki çıkarları adına... Halktaki kıpırdanmayı, ayağa kalkışı, uyanışı, kenetlenişi gördüler. Bağımsızlığı anlamayı ve algılamayı yeniden becerebiliyorduk. Anladılar ki, belletmenlikleri elden gidiyor; ezberciler, boyun eğiciler, hık dediciler, olgunlaşmış sivilceler tehlikede... Korktular. 1819 Mayıs tarihleri arasında Samsun’da gerçekleştirilen Atatürkçü Düşünce Derneği Gençlik Kolları Çalıştayı’nın sonuç bildirgesinden: AB emperyalist bir birliktir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ideolojisi olan Kemalizm ise antiemperyalist bir ideolojidir, temel ayrım budur. Buna ek olarak bilinmelidir ki yaklaşık yarım yüzyıldır süren TürkiyeAB üyelik görüşmeleri tam bir aldatmaca ve oyalamadan ibarettir. Vahşi kapitalizmin ve emperyalizmin öncüsü olan ABD, demokratikleşme ve Tehdit etmek için, yanlışa yönlendirmek için, hedef saptırmak, sindirmek için yarattıkları o eciş bücüş yaratığı saldılar aramıza yine. Yaratık, yaratıcısının genindendi... Her koşula uyum sağlıyor, her delikten geçiyor, her pisliğe burnunu sokuyor, iğrenç sularda yüzüyor, ısırıyor, kemiriyor, koparıyor, yutuyor, doymuyordu... Ulus’ta öldürdükleri gariban simitçi, seyyar satıcı, limoncu, düğmeci; son 30 yıldır, kan istedikleri an, yarattıkları yaratığın sunağına koydukları 40 bini aşkın insanın yok edilmiş canına eklenirken dönmüş bizi suçlamaya kalkıyorlar pişkince: Soykırımcısınız siz ... Oysa kıyım kıyım kıyıyorlar, kırımdayız biz. Gençliğin bildirisi küreselleşme adı altında dayattığı Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile Çin’den Tunus’a 22 ülkenin siyasal sınırlarını değiştireceğini açıkça belirtmiştir. Bu projenin demokratikleşmeyle hiçbir ilgisi olmadığı gibi mazlum milletleri sömürgeleştirme amacına yönelik olduğu ortadadır. BOP’un Türkiye’deki en güçlü ayağı bölücülük sorunudur. Ülkemizdeki ayrılıkçı hareketlerin Gerilim Ankara’da bomba patlamış, sorumlu olduğu yurttaşlar ölmüş, umurunda değil. Bambaşka bir havada. Cumhurbaşkanı’na esiyor, Anayasa Mahkemesi’ne gürlüyor, halkın mitinglerine laf yetiştiriyor. Çok konuşuyor... Hem “Ben şamarı yemişim, tadını bilirim” diyor, hem de ortamı bile bile geriyor, geriyor, geriyor... Açıkçası, durumu hiç de iç açıcı değil... demokrasi zırhı altında meşru gösterilmeye çalışıldığı günümüzde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizden gelen şehit haberleri Kemalist Türk gençliğini derinden yaralamaktadır. Türkiye’deki ayrılıkçılık sorununun tek çözümü ulu önder Atatürk’ün ifade ettiği şu sözle belirtilmiştir: Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkına Türk milleti denir. Bildiri, medyadaki küreselleşme medyumlarını, yeni dünya düzeni bilmişlerini çok kızdıracak... DSP Genel Sekreteri Ahmet Tan’a CHPDSP güç birliğini sorduk: Güç birliği DSP tabanında nasıl karşılandı? Sorun var mı? Partimizin tabanı meydana dökülen milyonlardan kopuk değil, halkın ta kendisi. Halk gerçekçi davranıyor. Parti için seçime katılmamak önemli bir özveri. Çünkü siyaset ideal işi. Ama ülkenin içinde bulunduğu koşulların ve her yönüyle azgın bir iktidarın varlığı, böyle bir güç birliğini zorunlu kıldı. Bunu bir iki küçük istisna ile halkımız sevinçle karşıladı ve 23 Temmuz’da Türkiye’de aydınlık bir dönemin başlaması kararlılığını gösterdi. Güç birliğinin sol oylarda aritmetik artışın ötesinde geometrik bir katlanış yaratabileceği ileri sürülüyor... Siyasetin ayrı bir matematiği ve geometrisi vardır. Güç birliği, seçimlerde özellikle kararsız oyları, 2002 yılında sandığa gitmeyen oyları yüreklendirecektir. Halkın, böylece güçlüye doğru, yani güç birliğine doğru yöneleceğine inanıyorum. Sağın alternatifi bu kez gerçekten sol olacaktır. Gerçi AKP sağ bile değildir. Cumhuriyet’i tartışmaya sokan bir siyasi anlayışa sağ demek sağduyuya aykırı olur. Seçim, solun galibiyetiyle sonuçlanacaktır. Sarkozy’nin Stratejisi Aylardan şubat... Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden üç ay önce... Paris’ten ayağının tozuyla dönen bir arkadaşım, “İnanamıyorum buna. Sana anlatmam lazım” diye beni aradı: “Sabotaj stratejisini şimdiden hazırlamışlar!” Doğrusunu söylemek gerekirse, konuya önce tam vâkıf olamadım. Fransa’nın Cumhurbaşkanı adayının Türkiye hakkındaki görüşleri, herkesin malumu. AB konusunda deneyimli dostumu böylesine telaşlandıran, bilmediğimiz “yeni öğe” ne olabilirdi? Kendisine hemen tabii bu soruyu sordum: “Ne var bunda? Avrupa Anayasası referandumunun Fransa’da duvara toslamasından Türkiye sorumlu tutulmadı mı? Her adımın sabote edileceği açık. Artı, müzakerelerin bitiminde, başka hiçbir adaya dayatılmayan bir ‘referandum şartı’ getirildi...” “Geç bunları!” dedi dostum: “Bahsettiğim strateji bu değil. Süreci önden, şimdiden kesmeye bakıyorlar. Barnier, bana bunu anlattı!” Taammüden cinayet... Komisyonun 6 Ekim raporu ve yakası açılmadık o raporu izleyen 2004 zirvesi ardından, ‘ucu açık şartların’ Türkiye ile kedifare oyunu anlamına geldiğine ilişkin sayısız uyarı yazısı yazmış olmama rağmen gene de kendimi alamayıp saf saf sordum: “Nasıl yani?” “Şöyle ki, ‘hukuki açıdan’ süreci çalışmışlar. Müzakereleri, ‘hukuken’ referanduma vardırmadan durdurmak istiyorlar...” “Taammüden cinayet” yani... Dostum tabii muhatabına hemen “pacta sunt servanda” (“verilen söze sadakat”) ilkesini hatırlatmış. Jet hızıyla aldığı yanıt şu olmuş: “Hukuken her şeyi enine boyuna inceledik ve de özet şimdiden gardımızı aldık, stratejiyi hazırladık!” Bunları “Size dememiş miydim?” adına yazmıyorum. Bugün beni ilgilendiren soru farklı: “Şimdi ne olacak?” Barnier, dış kapının mandalı değil. Komisyonun 15’ler döneminde, yani “üyelik müzakerelerine” yeşil ışık yakıldığı evrede, AB komiserliği yapmış, Dışişleri dahil, Fransa’da defalarca bakanlık yapmış bir isim. 2006’dan beri de Sarkozy’nin yakın danışmanı olarak tanınıyor ve ne söylediğini, söylediği sözlerin nereye varacağını gayet iyi biliyor. Araç ile Amaç SEVGİ ÖZEL İnsanoğlu yaşamı kolaylaştırmak için elektriği bulmuş, gece ile gündüz ayrılığını gidermiştir; elektrik bir enerji türüdür. Ampul de bu enerjiden yararlanmamızı sağlayan araçtır. Demokrasi ne ampul gibi bir araçtır; ne ampulü üreten ve pazarlayanlarla kullanan arasındakiler gibi “aracı”dır. İnsanlığın düşünebildiği, insanı en mutlu edecek halk egemenliğine dayalı bir yönetim biçimidir. Bu nedenle demokratik bir yaşama biçimine ulaşmak amaçtır. Laiklik de araç ve aracı değildir; din de. Laiklik ile dinin araç ya da aracı olmamasının en büyük kanıtı, birinin toplumsal, ötekinin bireysel yaşama biçimlerinde etken oluşlarıdır. Yeryüzünde diller gibi dinler de çeşitlidir; değişik dinlere inanan insanlar, çoğunca belli sınırları olan ülkelerde yaşarlar. Ancak laiklik, evrensel bir kavramdır; ülkelere, renklere, dillere, iklimlere göre değişiklik göstermez. Tanımı, dünyanın her yerinde aynıdır. İnsanın bu dünyada aklın öncülüğü, bilimin ve sanatın aydınlığıyla yaşamasına olanak tanır. Bir başka deyişle demokrasilerde insanı özgürleştirdiği, yaratıcı yanını açığa çıkarmasına olanak tanıdığı için, ampul gibi kolayca kırılabilecek bir araç değildir. ??? Kişi isterse, kavramların, kurumların ulusal ve evrensel anlamlarını, konumlarını göz ardı ederek istediği kavram ve kurumu, ulaşmak istediği amaç için araç olarak kullanabilir. Bir başka deyişle kişi, belli bir süre için egemen konumdaysa, kendi dünya görüşüne göre canlı cansız her şeyi, kişileri, her eşyayı, her kavramı “araç” gibi kullanabilir. Çok sıkı bağı olduğunu vurguladığı kendi inancını bile “araçlaştırır.” Örneğin inançlarını yaşamayı gösteri biçimine dönüştürür, kırmızı plakalı arabalarla tapınma yerlerine gider; simgelere sığınır; kendi yaşamından örnekler vererek sık sık yoksulluk edebiyatı yapar; hep aynı şeyleri yineler ve çoğunca sorulu tümcelerle konuşur; el kol hareketleriyle söyledikleri arasında uyum yoktur; sorulara yanıt vermek yerine hep ima eder, hep geçmişi kötüler; suçladığı kişilerle göz göze gelmek istemez; sık sık dili sürçer, yanlış anlaşıldığını söyler; karşısındakinin ilgisini dağıtmak için gereksiz bilgiler aktarır ya da gereksiz şakalar yapar, bulunduğu konuma uygun düşmeyen sözcükler kullanır; suçlandığında aşırı tepki verir, sözünü ve bedenini dengeleyemez; ayrıntılı açıklama isteyen konuları sıradanlaştırır, sıradan başarısını büyüterek övünür; kendi öyküsü, kendi başarıları o denli inanılmazdır ki öyküsü acıyla, yoklukla karılan, yalanla kirletilen kitleleri belli bir süre için inandırır, oyalar; hesap vermekten sürekli kaçar. ??? Görüldüğü gibi böyleleri sesini, bedenini, inanç ve duygularını, yakınlarını, hatta çocuklarını, bulunduğu orunu, kısacası elindeki tüm olanakları ve çevresindeki herkesi araç gibi görür. Artık onun perdelediği tek bir amacı vardır ve bu amaca ulaşmak için hiçbir şeyin, hiçbir kavramın özel anlamı ve yeri yoktur; kendi egemenliğini, edindiği yaşama koşullarını ve biçimini koruyabilmek uğruna aracı amaç, amacı araç göstermek için elinden geleni arkasına koymaz. Sağımıza solumuza bakalım; bu tanıma uyan bir değil, birçok kişi göreceğiz. Bu iktidar, çok uzun zamandır hep birlikte yaptığımız yanlışların, tehlikeyi küçümsememizin sonucudur. Bu nedenle 22 Temmuz seçiminin önemi artıyor. Bu seçim o denli önemli ki, 23 Temmuz sabahı yalnız kendi çocuklarımızın değil, bütün çocukların gözlerine bakabilmeliyiz. Zaman hızla akıp giderken, toplumun saygı, sevgi duyduğu kişilerin hâlâ “kararsızlık” görüntüsü sergilemesi doğru olmasa gerek. Bugün yaşananlarda mademki az ya da çok payımız var; öyleyse doğruya ulaşmak için, yanlışta payımıza düşenden çok çabalamalıyız. Bize göre parti bellidir; çatı bellidir; ilkelerimiz bellidir; amaç için yararlanacağımız araçlar da bellidir. Araç ile amacı karıştıranlardan kurtulmak için çıkılacak yol da bellidir. Aranmayı, övülmeyi, önemsenmeyi beklemeden kollar sıvanmalıdır. Amacı, yolu, ilkeleri belli insanların aranmaya, övülüp önemsenmeye gereksinimi olmaz; olmamalıdır. İşte temel ilkemiz: Türk Devrimiyle Mustafa Kemal’in açtığı yolu kirletenleri yolun dışına süpürmek! Çocuklarımızın yolunu ışıklandırmak! O kadar! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ‘Strateji’ Moody’s merceğinde Uluslararası kredi derecelendirme şirketi “Moody’s”in baş analisti (Fransız!) Pierre Cailleteau’nun bugün söyledikleri; Barnier’nin aylar öncesinde ilan ettiği strateji ile çakışıyor: “Sarkozy’nin Türkiye’nin üyeliğini engellemek bağlamında verdiği vaatler çok ciddi!” diyor Cailleteau: “Fransa Cumhurbaşkanı’nın bu vaatlerden geri adım atması düşünülmez. Şimdi soru şu: Müzakereler; görünür gelecekte hiçbir yere varmayacağı anlayışına binaen devam mı edecek? Yoksa Fransa; bu ülkeyi asla AB’ye kabul etmeyeceği gerekçesiyle Birlik içinde çalkantı yaratmak pahasına Türkiye ile müzakereleri terk mi edecek?” (Financial Mirror 25 Mayıs) Gelinen noktada bizim için elverişli senaryo, tabii ki ikincisi. Bırakalım Fransa, AB’nin yalnız Türkiye değil, dünya nezdinde özellikle de Müslüman ülkeler nezdinde inandırıcılığını yerle bir edecek bir hamleyle, Avrupalı ortaklarıyla kozlarını paylaşsın! Bunun yolu Ankara’da, Paris’e karşı “dik duran bir hükümetten” geçiyor. AB ile baştan “ucu açık taattütlere” giren ve ileri geri, “önemli olan üyelik değil, müzakere sürecidir!” şeklinde aleni açıklamalarda bulunan AKP hükümeti, ne yazık ki bu bağlamda umut vermiyor. Ve Erdoğan’ın tutumu ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY TC Başbakanı, “Durduk yerde Sarkozy’yi arayıp; medya üzerinden konuşmayalım... Sorunların çözümü için doğrudan görüşmelerle birlikte çalışalım!” demiş nitekim. Ne “çözümü”, ne “çalışması”? Erdoğan’ın çağrısı tümüyle seçim süreci ve iç politikaya endeksli. “Avrupa fatihimiz”; 22 Temmuz arifesinde, AB’ye verdiği absürd tavizlerin tespih taneleri gibi ortalığa dökülmesinden çekiniyor. İç politikada “araçsallaştırdığı AB hedefinin” dönüp dolaşıp kendisini; yumuşak karnından vurmasından endişe ediyor. Bundan büyük zaaf olur mu? Başbakan’ın süratle oysa kapalı kapılar ardındaFransa’ya vermesi gereken mesaj; “Türkiye’ye böylesine alçak ve göz göre göre kumpas kuran bir ülkeyle, her türlü ekonomik, siyasi, askeri işbirliğimiz bitmiştir!” sinyali olmalıydı. Sarkozy’ye hiç kızmayalım... Türkiye’ye bu kafa hâkim oldukça; Sarkozy ve benzerlerinin, Ankara’yla kedifare oyununa devam etmesi kaçınılmazdır. nilgun?cumhuriyet.com.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com ESAS 2006/183 Davacı MALİYE HAZİNESİ vekili AV. MELİKE GÜLTEKİNLER tarafından davalı GÜRDAL ÇERÇEL vs. aleyhine açılan TAPU İPTAL VE TESCİL davasında verilen ara kararı gereğince, Dava konusu Antalya Merkez Kütükçü Mahallesi, 9292 ada, 1 parsel sayılı taşınmazda Hissedar bulunan davalılar MEHMET ATİLLA AYDIR ve SEYİT ÇOKYANMIŞ malik olduğunu, dava konusu taşınmazın 1946 yılında yapılan orman tahdit çalışmalarında devlet ormanı sınırları içerisinde kaldığını. 6831 sayılı yasanın 2942 sayılı yasa ile değişik 2/B maddesi gereğince orman kadastrosunca hazine adına çıkarıldığını, davalının tapusunun iptali ile hazine adına tesciline, dava sonuna kadar taşınmaz üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiş olup, Davalılar MEHMET ALİ AYDIR ve SEYİT ÇOKYANMIŞ adına çıkarılan davetiyenin bila ikmal iade edildiği, yapılan C. Savcılığı araştırmasında da adresi tespit edilemediğinden mahkeme ilanen tebliğine karar verilmiş olup, Adı geçen davalıların duruşmanın bırakıldığı 18.07.2007 günü saat 09.20’da bizzat mahkememizde hazır bulunması, veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde davanın yokluğunda karar verileceği, Dava dilekçesi yeri ne kaim olmak üzere HMUK’nun 213 ve 377. maddeleri gereğince ilanen tebliğ olunur. 10.05.2007 (Basın: 27807) ANTALYA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 26 Mayıs www.mumtazarikan.com SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Son yıllarda moda olan bir tür 1 jimnastik. 2/ “ 2 kaşlarını çatar/Gamzesi sine 3 me batar” (Kara 4 caoğlan)... Üzüm suyu ve nişastay 5 la yapılan bir tat 6 lı. 3/ Yasal... Bir ilimiz. 4/ Bir gıda 7 maddesi... Savaş 8 ta tutsak edilen ya 9 da parayla satın alınan ve sahibinin her 1 2 3 4 5 6 7 8 9 türlü isteğine boyun eğ 1 K Ü L L Ü O B A mek zorunda olan kadın. 2 Ü R E F R İ GO 5/ Mızmız ve sevimsiz Z O R kimseler için kullanılan 3 L E Y A L D E N R A bir sözcük. 6/ Kedi ya da 4 T M köpek yavrusu... Derviş 5 E P İ Ç U T A selamı. 7/ Şöhret... Pilot 6 P U A N R E U lar ve havacılar için ya 7 E M P A T İ İ Z yımlanan bülten. 8/ Krip 8 R AMA Y A N A ton elementinin simgeE R İ M si... Hintli kadınların ulu 9 S E K İ sal giysisi. 9/ Şiddetli belirtilerle başlayıp kısa sürede ağırlaşan hastalıklar için kullanılan sözcük... Bir tür pasta. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Türlü bitkilerden çıkarılan kokulu bir reçine. 2/ Mesaj... Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre. 3/ Takımlar grubu, küme... Havadaki su buharı. 4/ Zeki ve yaramaz çocuk... “Gözümde bir damla deniz olup taşıyor” (Ö. B. Uşaklı). 5/ Mobilyacılıkta dış yüzeylerin kaplanmasında kullanılan plastik bir malzeme. 6/ Hayat arkadaşı... Bir sporda erişilmiş derecelerin en üstünü. 7/ Dam saçağı... İlgi çekici ve değişik kimse. 8/ Güzel koku. 9/ Memelilerde asalak olarak yaşayan bir böcek... Eski Türklerde çocukları koruyan tanrıça CUMHURİYET 16 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle