24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 MAYIS 2007 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Ayrılıkçı Hareket ve Türkiye!.. Gelişmişlik ve demokrasi düzleminde ileri boyutlara ulaşan bir Türkiye; yalnızca kendi yurttaşları için değil, komşu ülkelerin insanları için de ideallerde yaşatılan bir ülke olacaktır!.. Bu gerçekleştirildiği takdirde; ayrılıkçı düşünce Türkiye’de bir daha uygun zemin bulamayacaktır!.. PENCERE El Ele Seferberliğin Bilinci... Yazının sonunda söyleyeceğimi başında dile getireyim... Şimdiye dek çoğu kişinin ağzında durmadan yinelenen bir laf vardı... Diyorlardı ki: Başında Deniz Baykal olduğu sürece CHP’ye oy vermem!.. Artık iş değişti... Kendisini Atatürkçü, devrimci, bağımsızlıkçı, solcu, sosyal demokrat bilen hiç kimsenin böyle bir fanteziye hakkı yok... Siyasi lüksü de yok!.. ? Tarihsel şans Baykal’a güldü; kendi kendisini, çevresine duvarlar çekilmiş bir partinin liderliğine mahkum etmiş genel başkan bu eziyetten kurtuldu... Cumhuriyet mitingleri sayesinde solu bölen duvarlar yıkıldı... Baykal’ın da ufku açıldı... Artık hiç kimse Baykal’ı mazeret göstererek CHP’ye oy vermekten kaçınamaz... Deniz Baykal bu tarihsel fırsattan yararlanarak kişiliğinde var olan bilgisini, görgüsünü, deneyimlerini 22 Temmuz seçimi için seferber etmelidir... ? CHP liderinin tarihsel şansı laik Atatürk Cumhuriyetinin savunmasını üstlenen kitlelerin geniş desteğiyle bütünleşirse, 22 Temmuz’da büyük bir tehlike göğüslenebilir... CHP’liler.. DSP’liler.. Ve SHP’liler... SHP deyip dudak bükmeyin.. SHP’nin Cumhuriyet mitinglerinde yaratılan birleşme ve bütünleşmenin ruhuna uygun olarak harekete katılması, “katkı gücü” ve ‘imaj’ açısından kaçınılmazdır... Baykal.. Sezer.. Karayalçın.. Üçü de el ele vermelidirler.. Tarihsel hareketin sosyal demokrat ya da sol fotoğrafında bir kişi bile eksik kalmamalıdır. ? Kişisel ve partisel tüm gerekçelerin, mazeretlerin, birikimlerin, hesapların, düşmanlıkların, kinlerin canı cehenneme... Çünkü Atatürk Cumhuriyeti tehlikede!.. Parti içi ve dışı kavgaların ve kan davalarının ruhlardaki, vicdanlardaki, yüreklerdeki izleri akılcı özverinin süngeriyle silinmelidir... Deniz Baykal’ın geçmiş deneyimiyle bu bilincin gücünü duyumsaması ve yakalaması gerekiyor... Ancak bu bilinçtir ki el ele seferberliğin ateşini tüm gönüllerde yakabilir!.. Türk Olmak Mutsuzluk mu? Önce şu “muhtıra” sözcüğünün tanımını okuyalım: “Andıç, hatıra defteri, hatırlamak amacıyla yazılıp verilen tezkere, devletler arasında diplomatik bir konuda diplomasi memurunun, kendi hükümetinin görüşlerini belirtmek üzere, görev gördüğü yabancı ülke yetkililerine verdiği yazılı nota...” Beş yüz yurttaşımız, hemen hepsi kamuoyunca tanınan, bilinen insanlar, yazarlar, sanatçılar, aydınlar bir bildiri yayımladılar... Bu da bir tür “muhtıra”! Dedikleri özetle, Genelkurmay Başkanlığı’nca 27 Nisan’da yayımlanan laikliğe, Atatürkçülüğe bağlılık duyurusu; “Ne mutlu Türküm diyene” özdeyişinin önemini, değerini belirten bir açıklama... ??? Bugün bir araştırma yapılsa, halkımıza sorsalar, “En çok güven duyduğunuz kurum nedir?”.. Yanıtı: “Silahlı Kuvvetler” olur.. yani asker, yani Cumhuriyetin, laikliğin, halkçılığın, bağımsızlığın, özgürlüğün güvencesi olan asker... Atatürk devriminin baş koruyucusu olan asker, sınırlarımızda çarpışan, şehitler veren asker... Bir süre önce bu “beş yüzlük” aydınlar bir de “Andıç” edebiyatı yarattılar! Sözde Genelkurmay’ın bazı paşaları toplanmış, “Bir darbe yapıp AKP’yi devirelim” diyesiymişler. Bunu bir dergi ortaya atmış, emekli bir generalin not defterinden çıkarmış... Oysa o general ısrarla, “Ben öyle bir defter tutmadım” dese de aldıran yok, ille de “darbe” tutturması... Bakın bu “beş yüzler” özetle ne diyorlar: “Biz laik Cumhuriyetin muhtıralara yaslanarak değil, ancak daha fazla demokrasiyle yaşatılacağına inanıyoruz. Ne mutlu Türküm diyene, yanıtımız açıktır. Bizler bu ülkenin sorumlu, duyarlı yurttaşlarıyız ve yaratılan ortamdan asla mutlu değiliz.” Kim mutlu ki yaşadığımız ortamdan, bu karmaşık durumun sürüp gitmesini isteyen kim? Kim, askerin gelip iktidar olmasından yana? Kim, yeni bir 12 Mart, yeni bir 12 Eylül’den yana?.. Şöyle bir baktım bu beş yüz kişiye; içlerinde asker darbelerinde acılar çekmiş birkaç kişi var, ama pek çoğu böyle dönemlerde huzur içinde yaşantısını sürdürmüş... Kim hapislerde yatmış? Bugün askerin de yurttaş olarak görevini yerine getirmesini savunanlar, askerin sesini duyurmasını doğru görenler... ??? Asker oy veriyor, onun verdiği oylarla iktidarlar kuruluyor. Oy veren, düşüncesini açıkça söylemesin mi? “Beş yüzler” nasıl bir araya gelip bir çeşit “muhtıra” yayımlıyorsa, asker de sırası geldiğinde düşüncesini açıklamasın mı? Unutmayalım ki pek çok uygar ülkede polislerin, askerlerin de “sendika”ları var. ??? “Beş yüzler” niye korkuyor, “Ne mutlu Türküm” demekten? Not: Okurlarımdan birkaç gün izin istiyorum. O. Doğu SİLÂHÇIOĞLU lağanüstü bir dönemden geçen Türkiye’de siyasal iktidar, tüm sorumluluklarını bir yana bırakıp, seçimlerde yeniden yönetimi ele geçirmenin ve Türkiye’yi kaldığı yerden şekillendirmenin peşinde!.. Ülke ise tüm değerleriyle bir yıkım sürecinde yaşıyor!.. Bölücü/ayrılıkçı terörün etkisiyle sürekli kan kaybediyor!.. Yaşamsal tehdidin boyutları giderek artıyor!.. Ve uluslararası zeminlerde Türkiye’nin “ulus devlet” niteliği tartışılıyor!.. “Ulus devlet” anlayışı, 18’inci yüzyıl sonlarında Avrupa’da gelişmeye başlamış; sonra da Osmanlı İmparatorluğu’na taşınmıştı!.. Parçalanan imparatorluk topraklarında zamanla “ulus” esasına dayanan yeni devletler ortaya çıktı!..Yeni devletler yeni sorunlarla karşılaştı!.. İmparatorluk döneminde “merkezi yönetime başkaldırı” geleneği taşıyan bir hareket, yıllar sonra cumhuriyet döneminde “ayrılıkçı hareket” boyutuna ulaştı!.. Siyasal iktidarlar çoğu kez olayların teşhisinde farkı yaklaşımlar sergilediler. Gelişmelere ilişkin, “mesele”, “realite”, “gerçek”, “sorun” gibi tanımlar ortaya atıldı. 2006’ya gelindiğinde ise Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı, ne acıdır konuya “ırksal” bir nitelendirme getirerek, bölücü/ayrılıkçı terör örgütüyle aynı terimleri kullanmaya başladı!.. Ayrılıkçı hareketin amacı, Türkiye Cumhuriyeti topraklarından bir kısmını devletin egemenliğinden kopararak ayrı bir devlet kurmaktır!.. Bu amaca yönelik strateji içinde adımlar; “yerinden yönetim”, “özerklik”, “federasyon”, “bağımsız devlet” ya da kurulduğunda, “bir başka bağımsız devlete katılım”dır!.. Bugün gelinen noktada hareket, ardında şiddet ve O terörün bulunduğu siyasal bir eylem haline dönüşmüş; yerel yönetimlerin bir kısmı bu hareketle bütünleşen bir siyasal partinin eline geçmiş, bölge halkı üzerinde kısmi bir baskı oluşturulmuştur!.. Hareketin temel ekseni “ırksal milliyetçilik”tir!.. Ortadoğu’yu ulusal çıkarları doğrultusunda şekillendirmek isteyen ABD ve bazı AB ülkelerinin örtülü/açık doğrudan/dolaylı desteği, hareketi yönlendirmektedir!.. Hareketle mücadele Ayrılıkçı hareketle mücadele; siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik, psikolojik ve güvenlik boyutları olan geniş kapsamlı bir uygulamadır!.. İlk hedef; güvenlik boyutunda terörün yok edilmesidir. Bu başarılamadığı takdirde diğer alanlarda adım atmak zorlaşır ve amaçlanan etkiyi yaratmak olanaksızlaşır. Mücadelenin temel yöntemi; bir yandan terörle mücadeleyi sürdürürken, diğer yandan; Oluşmuş ayrılıkçı düşünceye karşı koymak, Bu düşüncenin güçlenmesini sağlayan nedenleri ortadan kaldırmak, Düşünceyi benimsemiş kitleleri bu düşünceden arındırmak ve Ayrılıkçı düşünce taşıyan yeni kitlelerin oluşmasına engel olmaktır. bir zaman sürecinde uygulanan harekettir!.. Devlet ile örgütlü silahlı unsurlar arasında bir mücadeledir!.. Halk desteği her iki taraf için de yaşamsal önem ve önceliktedir!.. Bu mücadelede güvenlik kuvvetlerinin izlediği yöntem, klasik askeri yöntemlerden farklıdır. Çünkü mücadele “asimetrik” niteliklidir. “Asimetrik mücadele” tarafların hiçbir alanda benzerlik içinde olmadıkları bir eşitsizliği ifade eder. Bu eşitsizlik; karşı karşıya olan silahlı güçlerin yapısı, bu güçlerin boyutu, kullanılan silahlar, uygulanan teknik ve taktikler, mücadele ortamı, yararlanılan teknoloji, hukuka riayet gibi değişik alanlarda ortaya çıkar. Yani mücadele eden taraflar arasında “yapısal”; uygulamada ise “yöntemsel” farklılıklar mevcuttur!.. Lenin’in politik öğretisini uygulamaya koyan ayrılıkçı örgüt, bugün Türkiye’de silahlı eylemler gerçekleştirirken “politik”, “psikolojik” ve “ekonomik” alanda da faaliyet göstermektedir!.. Mao’nun askeri öğretisine uygun olarak bir parti kurmuş, bir silahlı güç geliştirmiş ve sınırlarımız ötesinde “Kuzey Irak”ta, dayanak bölgeleri (harekât üsleri) oluşturmuştur. Ancak “halk desteği”ni sağlayamamıştır!.. Ağırlık merkezi Engels, Lenin, Lawrence, Mao, Giap ve Guevara başta olmak üzere, asimetrik mücadele kuramcılarına ve uygulamacılarına yol gösteren Prusyalı General Clausewitz, bu konuda temel yapıt haline gelmiş ünlü “Harp Üzerine” adlı eserinde, silahlı mücadelede başarıyı, “hasmın mücadele gücünün ardındaki dayanağı yok etmek”te görür. Bu ise; hasma mücadele olanağı veren, ona azim ve irade kazandıran; “silahlı kadrolar”, “liderler”, “harekât üsleri”, “halk”, “dış destek” ve “coğrafya” gibi etkenlerden birinin oluşturduğu “ağırlık merkezi”nin etkisiz kılınmasıyla mümkündür!.. Buradan çıkarılacak sonuç şudur: Ayrılıkçı örgüt “ağırlık merkezi”ni oluşturan dayanaktan yoksun bırakılırsa, mücadele azim ve iradesini tümüyle yitirir!.. Benzer gelişmelerle karşı karşıya olan ülkeler, terörle mücadeleye devam ederken; örgüte sağlanan dış desteği politik önlemlerle, iç desteği sosyoekonomik önlemlerle engelleyerek, örgütün mücadele azim ve iradesini yok etmişler ve hareketi sona erdirmişlerdir!.. Silahlı mücadele Silahlı mücadelenin stratejisi ve taktik öğretisi, iki bin yılı aşkın bir süreçte, Sun Tzu’dan Clausewitz’e kadar uzanan bir çizgide, bu mücadelenin kuramcıları ve uygulayıcıları tarafından ortaya konmuştur!.. Silahlı mücadele; bir ülkede “yeni bir politik yapı oluşturmak” ya da “yeni bir ideolojik sistem kurmak” amacıyla, uzun Geleceğe bakış Mücadelede başarı, ayrılıkçı düşünceyi benimsemiş kitlelerin tekrar kazanılmasına ve yeni kitleler yaratılmasının önlenmesine bağlıdır. “Irksal milliyetçilik” yerine “yurtsal milliyetçilik”, yani “Atatürk milliyetçiliği”ni esas alan anlayışın yaygınlaştırılması, hareketin etkisiz kılınmasında hiç kuşku yok ki yarar sağlayacaktır!.. Hareketle mücadelede izlenecek yol; terörü yok etmek, yabancı ülkelerin gelişmelere müdahil olmalarını önlemek, Türkiye’nin yaşam koşullarını iyileştirmek ve bölge halkını bu ülkede yaşamaktan mutlu, gelecekten umutlu hale getirmektir!.. Gelişmişlik ve demokrasi düzleminde ileri boyutlara ulaşan bir Türkiye, yalnızca kendi yurttaşları için değil, komşu ülkelerin insanları için de ideallerde yaşatılan bir ülke olacaktır!.. Bu gerçekleştirildiği takdirde; ayrılıkçı düşünce Türkiye’de bir daha uygun zemin bulamayacaktır!.. Ayrılıkçı düşünceyi benimsemiş yurttaşlar Türkiye’de sahip oldukları olanakları bir başka yönetim altında bulamayacaklarına inandıkları an, hareket temelsiz kalacak ve yok olacaktır!.. TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ELELE VAKFI “Türkiye, Gazileriyle Elele.” Yapı Kredi Bankası Ankara Cebeci Ş. 01 00000 1 YTL Tel: 0312 431 99 36 www.elele.org.tr TC İSTANBUL 3. İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN EKSIRA CETVELİ VE İKİNCİ ALACAKLILAR TOPLANTISI İLANI DOSYA No: 2005/14 Müflisin Unvanı: Raks Sanayi Ürünleri Dağıtım AŞ Müflis şirket masasına müracaat eden 1 ila 23 kayıt no’lu alacaklılar hakkında sıra cetveli tanzim edilerek 17.03.2006 tarihli Cumhuriyet ve 20.03.2006 tarihli T. Ticaret Sicil gazetelerinde ilan edilmiştir. Masaya geç müracaat eden 24 ila 35 arası kayıt no’lu alacaklıların alacak talepleri incelenerek İİK’nin 206 ve 207. maddeleri gereğince düzenlenen ek sıra cetveli incelemeye hazır bulundurulmuştur. Sıraya ait şikâyetlerin ilan tarihinden itibaren (7) gün içinde İstanbul 8. İcra Mahkemesi Hâkimliğine, alacağın esasına ve miktarına ilişkin itirazların ise ilandan itibaren (15) gün içinde ilgili Ticaret Mahkemesi’ne İİK’nin 235. maddesi hükmüne göre yapılması gerekir. İİK’nin 235 ve 237. maddelerindeki süreler nazara alınarak İkinci Alacaklılar Toplantısı 22.06.2007 Cuma günü saat 10.00’da İstanbul 3. İflas Müdürlüğü’nde yapılacaktır. Alacağı reddedilen alacaklıların ikinci alacaklılar toplantısına katılabilmesi için, kayıt kabul davası açtığı Asliye Ticaret Mahkemesi’nden toplantıya katılma kararı ibraz etmesi gerekmektedir. İİK’nin 232234235. maddeleri gereğince ilanen tebliğ olunur. Basın: 27293 CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle