24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 MAYIS 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA DİZİ ‘Neden basınla, üniversiteyle uğraşıyorsun, askeri incitici sözler söylüyorsun’ sorusu Menderes’i kızdırıyor 9 Fotoğraf: BURAK ALİÇAVUŞOĞLU Eleştirilere dayanamıyordu A dnan Menderes ve beraberindeki bizler Ekim 1959’daki Amerika gezimizin sonuna yaklaşmıştık. Başkan Eisenhower’in başbakan emrine verdiği özel askeri uçakla New York’a dönüyoruz. Hava kararmış. Beş saatlik yolumuz var daha. Sivil giyimli ama rütbeli bir asker görevli içki servisi yaparken Menderes ‘Yeni Rakı’sından şaşmıyor. Dikdörtgen bir masaya karşılıklı oturmuşuz. Menderes’in yanında Demokrat Partili milletvekili Hamdi Bozbağ, karşısında ise Nadir Nadi, Ercüment Karacan ve ben. Gezi boyunca sık sık eleştirdiğim Menderes’le aramızda belki de kafilenin en genci olduğumdan sıcak bir ilişki oluşmuş. Bir keresinde, yaptığı bir konuşmayı beraberindeki hemen herkes pek beğenirken ben: Hiç de iyi değildi Sayın Başbakan, demişim. Neden? Çünkü Amerikalılar yazılı metinden ‘okunan’ konuşmalara itibar etmezler. Hem İngilizceniz mükemmel, konulara hâkimsiniz. Neden ‘irticalen’ konuşmuyorsunuz? Başbakan cevap vermiyor ama ertesi gün çelik krallarına hitap ederken elinde yazılı metin olmadan konuşuyor ve alkış alıyor. B aşbakan Menderes, gezi hakkındaki görüşlerimi sorduğunda kendisine kısaca şunları söyledim: “Anlamıyorum neden bu denli gerginsiniz? Neden karşıtlarınızın eleştirilerinden böylesine rahatsız oluyorsunuz? Eleştiri demokrasinin gereği değil mi? Neden, basınla, üniversitelerle, yargıyla uğraşıyorsunuz? Askeri incitici sözler söylüyorsunuz? Neyin nesidir bu ‘Vatan Cepheleri’? Ülke çapında bir zamanlar ne denli güçlü olduğunu bildiğim hakkınızdaki sevgi, sempati ve desteğin hızla azalmaya başladığını görmüyor musunuz? Kimse size bundan söz etmiyor mu? Böyle devam ederse bir başbakan olarak ülkeye hizmetten yoksun kalacağınızı ve buna da en çok sizin üzüleceğinizi fark etmiyor musunuz?..” Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Dışişleri’nden Melih Esenbel ve Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun ile birlikte New York’ta. Gazeteci Jamal için eylem ? İstanbul Haber Servisi Evrensel Gazetesi çalışanları, Emek Partisi (EMEP), çok sayıda gazeteci, yazar ve sendikacı, 1982 yılında Amerika’da muhalif siyahlara yönelik operasyonlarda tutuklanıp, 25 yıldır cezaevinde bulunan Evrensel Gazetesi konuk yazarı Mumia AbuJamal’ın serbest bırakılmasını istedi. Galatasaray Postanesi önünde dün bir araya gelen grup ‘Mumia’ya özgürlük’ talepli dilekçeyi Amerikan Büyükelçiliği’ne gönderdi. Arınç’tan Sezer’e ‘ayrıl’ iması ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Başkanı Bülent Arınç, bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev süresinin bittiğini, Çankaya Köşkü’nde ise kendi iradesiyle göreve devam ettiğini belirterek “Sayın Cumhurbaşkanı kendi kararıyla bir uygulama yapmadığı takdirde ‘oradan ayrılın’ demek bize hiçbir zaman uygun düşmez” dedi. Bir süre önce Başbakan Tayyip Erdoğan ile 23 Nisan’da yaptığı görüşmede aday isminin konuşulmadığını açıklayan Arınç, Erdoğan’a Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ismini önerdiğini de itiraf etti. Akşam otelimize dönerken de bana haklıydın! demekten gocunmuyor. Neyse.. karşılıklı oturduğumuz masada sözü bana verirken: Cumhuriyet ve Milliyet’in görüşlerini öğrendik, diyor. ‘Düşman’ bir ‘Vatan’cı olarak bir de seni dinleyelim bakalım. Gezimiz nasıl geçiyor? Gazetemde kimse size veya partinize düşman değildir... Yalnızca eleştiri hakkımızı kullanmaya ve görevimizi yapmaya çalışıyoruz, diyerek söze giriyorum. Üstelik, başyazarımız Ahmed Emin Yalman partinizin isim babasıdır ve uzun yıllar size çok yakın bir duruş sergilemiştir. Gezimize gelince; güzel geçiyor ama ulaştığınız somut sonuçları henüz bilmiyorum. Bir de Amerika1ı ev sahiplerinizin size daha fazla özen göstermelerini beklerdim. Eleştirilerimle sizi üzmek de istemem. Sen içinden geldiği gibi konuş... Peki, Sayın Başbakan. Ülkeye hizmet aşkıyla dolu bir insansınız. Anlamıyorum neden bu denli gerginsiniz? Neden karşıtlarınızın eleştirilerinden böylesine rahatsız oluyorsunuz? Eleştiri demokrasinin gereği değil mi? Neden basınla, üniversitelerle, yargıyla uğraşıyorsunuz? Askeri incitici sözler söylüyorsunuz? Neyin nesidir bu ‘Vatan Cepheleri’? Herhalde toplumu cephelere bölmek istemiyorsunuzdur!.. Ülke çapında bir zamanlar ne denli güçlü olduğunu bildiğim hakkınızdaki sevgi, sempati ve desteğin hızla azalmaya başladığını görmüyor musunuz? Kimse size bundan söz etmiyor mu? Böyle devam ederse bir başbakan olarak ülkeye hizmetten yoksun kalacağınızı ve buna da en çok sizin üzüleceğinizi fark etmiyor musunuz?.. ESTEĞİNİZİN AZALDIĞINI ‘DGÖRMÜYOR MUSUNUZ?’ AKP adayına 5 ay hapis cezası ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay, AKP’den milletvekili aday adayı olmak için görevini bırakan Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Necdet Ünüvar’ın, Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdür Yardımcısı Gürbüz Yüksel’in görevden alınmasından sonra, görevine iadesine ilişkin yargı kararını yerine getirmediği iddiasıyla yargılandığı dava sonuçlandı. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, Ünüvar’ı, 5 ay hapis cezasına çarptırdı. Ünüvar’ın hapis cezasını 1650 YTL adli para cezasına çeviren heyet, cezaların ertelenmesine karar verdi. Menderes, Time’ın 1958 yılı Şubat ayı sayısının kapağında. Diyarbakır Cezaevi davası bozuldu ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay 1. Ceza Dairesi, Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde 1996 yılında çıkan olaylarda 10 tutuklunun ölümü ve 24 tutuklunun yaralanmasıyla ilgili 62 güvenlik görevlisine verilen 5’er yıllık mahkumiyet kararını, “eksik soruşturma” gerekçesiyle bozdu. Daire, dönemin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı ile cezaevi savcısının beyanlarına başvurulmadığını kaydetti. Menderes’ten Erdoğan’a O rhan Karaveli anlattı: Amerika’nın ünlü ‘Marcus Niemann’ mağazalar zincirinin sahipleri Dallas’taki merkezlerinde Başbakan Adnan Menderes onuruna bir defile düzenlemişti. Defile sonrası üç güzel kız ellerindeki gümüş tepsilerle geldiler ve bunları Başbakan’ın önündeki masaya bıraktılar. Tepsilerde saydam kutular içinde M.N. inisyalli şık kravat iğneleri, kol düğmeleri filan vardı. Kutuların sayısı başbakan ve beraberindekilerin sayısı kadardı. Demokrat Parti milletvekillerinden biri önümüzdeki kutulardan birine uzanmıştı ki Başbakan’ın, kendisine gözleri ile ‘dokunma’ işareti yaptığını gördüm. ER HEDİYE’NİN ‘H KARŞILIĞI BEKLENİR’ Durumu herkes fark etmiş ve kimse ‘promosyon’ nitelikli hediye kutularına el sürmemişti. Çıkışta: ‘Sayın Başbakan’ dedim. Adamlar birer küçük armağan hazırlamışlar ama siz bir göz işareti ile ‘dokunmayın’ uyarısında bulundunuz. Niçin? Doğru görmüşsün. Keşke bu armağan kutularının her birinin 200250 dolar değerinde olduğunu da tahmin edebilseydin! Ellerimizde bedavadan edinilmiş birer hediye kutusu ile bu mağazadan çıkmak bize yakışşır mıydı? Unutma!.. Her pahalı (!) hediyenin arkasında bir amaç yatar ve karşılığı beklenir. l959’dan 2005’e... Menderes’ten Erdoğan’a!.. Nereden Nereye... (I) (I) Yeter Söz Milletin / Yalçın Bayer / Hürriyet/ 18.01.2005 Feribotla İstanbul İzmir Bodrum ? İstanbul Haber Servisi Türkiye Seyahat Acentaları Birliği’nin (TÜRSAB) satın aldığı “Samsun’’ feribotu, İstanbul’dan İzmir, Çeşme ve Bodrum seferlerine bugün başlıyor. TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, armatörlerle ortak satın aldıkları ve 30 milyon dolar harcadıkları Samsun feribotunun 190 araba ve 600 yolcu taşıyacağını söyledi. ? K ENDİNİ TANRI’NIN LÜTFU GİBİ GÖRÜYORDU Sözlerim özetle böyleydi ve uçakta şimdi ‘çıt’ çıkmıyordu. Başbakan bir süre yanındaki pencereden dışarıya baktıktan sonra birden bana döndü. Güleç ve sağlıklı yüzü şimdi kıpkırmızı ve karmakarışıktı. Araya yakışıksız sözler katarak ve ellerini zaman zaman yüzüme doğru uzatarak konuşmaya başladı. Günlerdir izlediğim o zarif adam gitmiş ve bambaşka biri gelmişti. Kendisini adeta Tanrı’nın lütfuyla gökten inmiş... olmayınca olmaz biri gibi gören bir Menderes!.. Ona göre Demokrat Parti’nin iktidara gelişi ve iktidarda oluşu ülke için bir şanstı. CHP ise çoktan ‘miadını’ doldurmuş, bitip tükenmiş bir parti idi... Demokrasi ‘Hüdayı nâbit’ bir bitki değildi ve onu korumak için ‘gerekli’ bütün tedbirlerin alınması hükümetinin göreviydi. Devrimlerin tehlikede olduğu ‘safsatasına’ gelince. Devrimlerin bekçisi kendisiydi ve bu konuda CHP’nin son başbakanı olan ‘molla’ ile (Şemsettin Günaltay) kıyaslanabilir miydi? Hem CHP 1957’de aldığı üç milyon oyun tamamını artık kaybetmiş durumdaydı!.. Basın taraf tutuyor ve gerçekleri saptırıyordu. İktidar bir daha otellerden zarf kâğıt ‘yürüten’ Kasım Gülek Efendi ile ‘çişini tutamayan’ İsmet İnönü gibilerine verilebilir miydi? Milletin ‘kale gibi’ ve bütünüyle kendisinin arkasında olduğunu biliyordu ve beklenmedik hadiselerle karşılaşılmazsa daha uzun yıllar iktidarda kalacaktı... ( I ) ‘O çıyanın başıdır... çıyanın başı...’ enim yaşadığım ‘Menderes Olayı’ndan yıllar sonra, Hürriyet’in 1 Mayıs 1999 tarihli sayısındaki köşesinde değerli gazeteci kardeşim Tufan Türenç, beni doğrularcasına şunları yazacaktı: ....1960 öncesi Menderes, Dr. Fazıl Küçük ile Denktaş’ı (Ankaraya) çağırmış. Gerisini Denktaş’tan dinleyelim: “Doktor bu işe çok memnun oldu. Neyse, gelen özel uçağa bindik. Bir askerî ‘dakato’. Oturacak koltukları bile yok. (İçerisi) buz gibi. Tir tir titriyoruz... İstanbul’a gelince bizi aldılar ve doğru Park Otel’e götürdüler. Menderes bizi çok nazik karşıladı. Sorunları konuştuk. Sonra bana ‘Siz İnönü ile görüşmüşsünüz... ’ dedi. Evet görüştüm. Hükümetin uyguladığı Kıbrıs politikasına destek vermesini istedim. Çünkü bu politikanın doğru olduğunu söyledim. Paşa olumlu karşıladı ve destek sözü verdi. Menderes çılgına döndü. O kibar adam gitti, yerine sanki bir canavar geldi! ‘Hiç yardım eder mi? O çıyanın başıdır.. çıyanın başı... ’ diye bağırdı. Sonra da ‘Ben altı aya kadar ona göstereceğim’ dedi. Ben şaşırdım ve o zaman şunu anladım ki bir ülkede liderler birbirine düşmansa o ülkede demokrasi yürümüyor. 6 ay sonra da 27 Mayıs oldu ve Menderes yıkıldı...” Kayıp yurttaşlar anıldı ? İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği (İHD), Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma Derneği (YAKAYDER) ile çok sayıda sivil toplum kuruluşu, gözaltında kaybolan yüzlerce yurttaşın akıbetlerinin açıklanmasını, kayıplara neden olanların yargılanmasını istediler. 1731 Mayıs gözaltında kayıplara karşı mücadele haftası nedeniyle dün Galatasaray Postanesi önünde bir araya gelen kayıp yakınları, “Ülkemizde hukukun devre dışı bırakılması sonucu, insanlarımız gözaltında kaybedildi. Yaşam hakları ellerinden alındı” dedi. B MEF öğrencisine TÜBİTAK ödülü ? İstanbul Haber Servisi 1115 Mayıs 2007 tarihleri arasında Ankara’da gerçekleştirilen, TÜBİTAK 2007 Ortaöğretim Öğrencileri Arası Araştırma Projeleri Yarışması Türkiye Finali sonuçları, 15 Mayıs 2007 tarihinde yapılan ödül töreni ile açıklandı. MEF Lisesi 10 FENA sınıfı öğrencisi Mustafa Taghiyev, Proje Rehber Öğretmeni Nihat Ayber danışmanlığında hazırladığı; “Cebirsel İfadelerin Tam Değerliliği ve Binom Katsayılarının Değişik Bir Özelliği” adlı matematik projesiyle Türkiye 1’inciliği ve Yılın Genç Araştırmacısı ödüllerini kazandı. Başbakan Adnan Menderes, Nadir Nadi ile birlikte. (Fotoğraflar: ORHAN KARAVELİ) ‘Havana’ purosu çıkararak: Bunu da yemek sonrası konyağınla tüttürürsün, dedi. Biliyorsun, orada burada veriyorlar ama ben bu mereti sevemedim! Şiddeti geçmiş ve bildiğimiz Adnan Menderes geri dönmüştü. İki gün sonra havaalanında kendisini uğurlarken; Haydi, Türkiye’ye beraber dönelim, dedi. Bol bol tartışarak Atlantik’i geçer, sonra da ‘kavgamızı’ Ankara’da sürdürürüz... Teşekkür ederek Amerika’da bir süre daha kalmak istediğimi söyledim. O halde Londra’ya kadar birlikte uçalım... Gidiş dönüş biletleri benden, demez mi? Bana çok kızıp köpürmüştü ama ülkenin bir yerlere sürüklendiğinin sanırım kendisi de farkındaydı. Farkında olmasaydı ‘...beklenmedik hadiselerle karşılaşılmazsa...’ der miydi? Art niyetsiz kişilere ve onlarla yapılacak söyleşilere öylesine susamıştı ki... Ah!.. Gerçekleri görmekten aciz muhteris ve çapsız siyaset adamları!.. Nasıl da kötülük ediyorsunuz ülkenize ve ulusunuza... Hatta kendinize!.. Bugün bile... Üstelik, yakın tarihimizde acıklı bir ‘Adnan Menderes Öyküsü’ yaşanmışken... Gazdan zehirlenen 2 işçi öldü ? İstanbul Haber Servisi Bahçelievler Yenibosna Bağlar Mahallesi Yalçın Koreş Caddesi’ndeki inşaat alanında çalışan işçilerden 2’si, inşaatın temelini sağlamlaştırmak için açılan 12 metre derinliğindeki kuyuda demir bağladığı sırada metan gazından zehirlenerek fenalaştı. Arkadaşlarını kurtarmak için kuyuya inen 3 işçi de gazdan etkilenerek fenalaşınca olay yerine sağlık ve itfaiye ekipleri çağrıldı. İtfaiye ekiplerince kuyudan çıkarılan 5 işçiden 2’si kaldırıldıkları hastanede yaşamını yitirdi. MENDERES’TEN PURO Beşli ‘sohbet’ (!) böylece ve gergin bir biçimde bitmişti. Kaptan pilot, başbakanı, eğer isterse biraz da ‘kokpit’te oturmaya davet ederken uçağın arka kısmındaki bir bölüme geçtim ve konuşulanların bir özetini kâğıda dökerek yerime döndüm. Yemek servisi başlamıştı. Başbakan yanımdaki koltuğa gelip oturdu ve cebinden kocaman bir BİTTİ (I) GÖRGÜ TANIĞI / Orhan Karaveli / Pergamon Yayını / 2001 CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle