27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 MAYIS 2007 CUMA 4 HABERLER Politik İslam uzmanı Prof. Dr. Bassam Tibi: Yasal yollardan yani seçim yoluyla İslamı getirmeyi planlıyorlar DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Solda Beklenen İşbirliği CHP ile DSP arasında beklenen işbirliği dün öğleden sonra, Baykal ile Sezer’in CHP Genel Merkezi’nde yaptıkları açıklama ile kamuoyuna ilan edildi. Türkiye bir aydır önemli gelişmeleri yaşıyor. 14 Nisan günü Ankara Tandoğan’da halk, 12 Eylül rejiminin lideri Kenan Evren’in ülkenin üzerine serptiği ölü toprağının silkelendiğinin ilk haberini, demokratik bir şekilde verdi. Ardından İstanbul Çağlayan’da, Çanakkale’de, Manisa’da ve nihayet İzmir Gündoğdu’da milyonlar bu gerçeği, önceleri görmek istemeyen büyük medyanın olduğu kadar, bütün dünyanın gözüne soktular. 12 Eylül kalıtlarının, kötü sonuçlarının tasfiyesi hareketi, bu demokratik tabanın isteğinden yola çıkarak sürdü. 12 Eylül’ün kötü miraslarından biri de sağda ve soldaki parçalanmışlıktı. Önce, merkez sağdaki iki parti ANAP ve DYP Demokrat Parti adıyla birleşerek, parçalanmışlığın sağ cenahını onardılar, ardından da DSP ile CHP işbirliği ile parçalanmışlığın sol kanadı onarıldı. 12 Eylül darbesinin kötü kalıntılarının, böylesine tabandan gelen demokratik bir itiyle ortadan kaldırılması gerçekten hem ülke, hem rejim açısından çok yararlı olmuştur. ??? DSP kanadında var olan kimi tereddütlerin ortadan kalkmasına ve bu sonucun sağlanmasına, Rahşan Ecevit’in zamanındaki uyarısının büyük katkısı olduğu kesindir. Ayrıca belirtmek gerekir ki hem CHP lideri Baykal hem de DSP lideri Zeki Sezer, zorlukları aşıp işbirliğini gerçekleştirirken kendi liderlik niteliklerini güçlendirip kanıtlamışlardır. Özellikle Zeki Sezer’in özverili tutumu, Ecevit gibi karizmatik bir kişinin ardından oturduğu liderlik makamını pekiştirmiştir. Özveri siyaset sahnesinde az görülen bir davranış biçimidir, ama belki de özellikle bu yüzden kimi zaman, sanıldığından da daha kazançlı sonuçlar getirebilir. Şu anda, kendi başına barajı aşması güç görünen DSP’ye yeni oluşacak parlamentoda, grup kurması olanağını verecek çözüm de CHP açısından bir özveri olarak kabul edilebilir. Ancak sanırım, bu işbirliğine, her iki partinin işbirliğinden önceki olası oy oranlarının birlikte hareket edilmesi halinde, toplanmasının ötesinde bakmak gerekmektedir. Başka bir deyişle, iki parti işbirliğiyle oylarının toplanmasının ötesinde, kazanılacak bir sinerji ile bunun çok üstünde bir sonucu hedeflemektedirler. Böyle bir sonuç sağlandığı takdirde, ki iki lider de açıklamalarında bunun sağlanacağına inandıklarını göstermişlerdir, DSP’ye verilecek olan kontenjanın fazla bir önemi kalmayacak, bu küçük bir sorun haline dönüşecektir. Kısacası küçük pürüz, büyük düşünerek aşılmış bulunmaktadır. ??? İşbirliğinin sonuç vermesi, bunun bir orta sol projesine dönüşmesiyle mümkündür. Bunun için de iki partinin ortaklaşa böyle bir programı oluşturmaları ve halka inandırıcı bir biçimde sunmaları gerekmektedir, ki Baykal da, Sezer de bunu yapmaya kararlı olduklarını açıklamışlardır. Türkiye bu noktaya, laikliğin tehlikeye düşmesi yüzünden geldi. Kuşkusuz laiklik demokrasinin onsuz olmazı ve Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri. Ama kabul etmek gerekir ki, halkın gündeminin birinci maddesini tek başına işgal eden bir konu değil. Bu yüzdendir ki laiklik, yalnız onu korumak isteğiyle korunmaz, aynı zamanda her alandaki ihtiyaçlara cevap veren, her konuda sivil, laik, demokratik çözümler öneren bir programın içten ve inandırıcı bir biçimde halka anlatılabilmesiyle korunabilir ancak. CHP ve DSP’nin işbirliği, böyle bir programla taçlandırılabilir, akıllı bir seçim stratejisiyle halka anlatılabilirse, ülke açısından büyük yararlar sağlayabilecektir. İşbirliğini gerçekleştirenler, Cumhuriyetin kazanımlarını korurken aynı zamanda yapıcı, geniş topluluklara el uzatan, sorun yaratan değil, ortaya çıkan sorunları çözmeye hazır imaj veren bir yüzle halkın önüne çıkarlarsa, sonuç onların beklentilerini bile aşabilir. Her iki partiyi de liderlerini de kutlamak isterim. ‘AKP İslamcı bir parti’ BERİV AN TAPAN Politik İslam üzerine çalışmalarıyla tanınan dünyaca ünlü Suriye kökenli araştırmacı Prof. Dr. Bassam Tibi, Türkiye’nin “Kemalist devrimlerin öncülüğünde” Avrupa standartlarında bir ülke olduğunu belirterek “Atatürk, Türkiye’yi ortaçağ karanlığından çıkardı. Cumhuriyet mitingleri de halkın İslamcı AKP’yi istemediğini gösterdi” dedi. AKP’nin “değiştiği” yönündeki söylemlerine karşılık “Değiştiğini söylüyor. Ancak AKP İslamcı bir partidir. Liderleri de İslamcıdır” diyen Tibi, “AKP, ‘Anayasal İslam’ yoluyla yani seçim gibi yasal yollardan İslamı getirmeyi planlıyor” diye konuştu. Kendi ülkesi Suriye ve Türkiye’yi ? Suriye kökenli araştırmacı Prof. Dr. Bassam Tibi, Türkiye’de laikliğin ciddi anlamda tehdit altında olduğunu söyleyerek “İslamı kurmak isteyenler iki yol izler. Biri ‘anayasal İslam’ diğeri de ‘cihadist İslam’. AKP, anayasal yoldan yani seçim, kanun değişiklikleri gibi yasal yollarla bunu yapıyor” dedi. Tibi AKP’lilerin değiştik söyleminin de inandırıcı olmadığını belirtti. karşılaştıran Prof. Bassam Tibi, iki ülkenin Birinci Dünya Savaşı’nın son bulduğu 1918 yılında eşit koşullarda olduğunu ancak eğitim, kültürel ve politik atılımlar sayesinde Türkiye’nin Avrupa standartlarında bir ülke konumuna geldiğini ifade ederek şöyle devam etti: “Kemalist devrimler bu değişimin öncülüğünü yaptı. Türkiye bugünkü düzeye Atatürk sayesinde geldi. Bazı genç Türk arkadaşlarım Atatürk’ü eleştiren şeyler söylüyorlar. Ancak Atatürk’ün ülkeyi nereden nereye getirdiğini göz ardı ediyorlar. Atatürk Türkiye’yi ortaçağ karanlığından çıkardı. Türkiye’nin İslam dünyası için önemi büyük. Ancak Türkiye’de İslamı ahlaki bir sistem değil de bir devlet sistemi olarak düşünmek olanaksız. Türkiye, ancak laik kaldığı sürece Ortadoğu ülkeleri için bir model oluşturur.” “İslam” ile “İslamist” kavramları arasında kalın çizgiler bulunduğuna işaret ederek “İslam bir dindir. İslamizm ise bir siyasi ideolojidir. İslam terörü yoktur ama İslamist terör vardır” tespitinde bulunan Tibi, şu görüşlere yer verdi: “İslamizm politik bir ideolojidir. AKP de İslamı politik olarak kullanıyor. İslamı kurmak isteyenler iki yol izler. Biri ‘anayasal İslam’ diğeri de ‘cihadist İslam’. AKP, anayasal yoldan yani seçim, kanun değişiklikleri gibi yasal yollarla bunu yapıyor. AKP, değiştiğini söylüyor. Ancak, kopup geldiği o partilere bağlı kaldı. AKP kurulurken herhangi bir program değişikliğine gitmedi. Örneğin Almanya’daki SDP’nin Marksist bir geçmişi vardı. Parti daha sonra programında değişiklik yaparak kendini sosyal demokrat bir parti olarak adlandırdı ve ona göre yapılandırdı. Ancak AKP’de böyle bir süreç yaşanmadı” dedi. Tibi, Avrupa’daki siyasi elitlerin “eski İslamcı Erdoğan’ın” değiştiğine inandığını ve Türkiye’nin laiklikten uzaklaştırılmasına göz yumduklarını belirtti. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Türkiye’de laikliğe karşı bir tehdit olduğu yönündeki açıklamalarını anımsatarak “Türkiye’de gerçekten laikliğe karşı bir tehdit var. Bu tehdit önlenemezse Türkiye’de bir patlama yaşanabilir, yaşanacak bir geri dönüş çok tehlikeli olur” diyen Tibi, Türkiye’nin birçok ilinde gerçekleştirilen “Cumhuriyet mitingleri”nin Türkiye’nin modern bir panoramasını gözler önüne serdiğine dikkat çekti. ‘MİLLİ GÖRÜŞ BİR TEHDİT’ GURBETÇİLER AYAKTA Almanya da tehlikenin farkına vardı ? Anayasayı Koruma Dairesi’nin raporunda İslamcı terörün tüm Avrupa için en büyük tehdit olduğu belirtilerek Milli Görüş’ün de ılımlı bir tablo çizmesine rağmen İslami bir toplum düzeni çabası içinde olduğu vurgulandı. BAHADIR SELİM DİLEK Samsun’la aynı gün ABD’de miting yapılacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Samsun’la aynı gün Washington’da da Cumhuriyet Mitingi düzenlenecek. Önceden izin alındığı için iptal edilmeyen Samsun Cumhuriyet Mitingi 20 Mayıs’ta saat 11.00’de Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenecek. Sonraki hafta sonu ise 26 Mayıs Cumartesi günü saat 11.00’de Denizli Demokrasi Meydanı’nda Cumhuriyet Mitingi yapılacak. Cumhuriyet Mitingleri yurtdışına da taşarken Almanya’nın Duissburg kentinde, Çanakkale ve Manisa mitingleriyle aynı gün Cumhuriyet Mitingi yapılmıştı. Şimdi ise Samsun Mitingi ile aynı gün Amerika’da miting yapılacak. Amerika’daki gurbetçi yurttaşlar tarafından örgütlendiği öğrenilen miting, 20 Mayıs Pazar günü yerel saate göre 11.00 12.00 sıralarında başlayacak. Başkent Washington’da gerçekleştirilecek ve yaklaşık 3 saat süreceğine işaret edilen mitinge katılanlar, Türk bayrakları taşıyacak. Ayrıca mitinge kırmızı beyaz kıyafetlerle gelinmesinin istendiği de öğrenildi. Miting, Beyaz Saray karşısındaki Lafayette Parkı’nda gerçekleşecek. ANKARA Almanya’nın anayasal düzeninin korunması yönünde kritik bir işleve sahip olan Anayasayı Koruma Dairesi, AKP yöneticilerinin tamamına yakınının “siyasi okulu” olan Milli Görüş’e ilişkin, “Ilımlı görünüyor ama bu dernek İslami toplum yaratma çabası gütmektedir” tespitinde bulundu. Anayasayı Koruma Dairesi, sadece Almanya için değil tüm Avrupa için en büyük tehdit olarak “İslamın radikalleşmesini” gösterdi. Cumhuriyet, Almanya Anayasayı Koruma Dairesi’nin ülke içinde faaliyet gösteren radikal ve yasadışı örgütlerin 2006 yılı içindeki faaliyetlerini “aşırılıklar” adı altında inceleyen raporun ayrıntılarına ulaştı. Raporda Türkiye kökenli ve bağlantılı örgütler en geniş yeri tuttu. Raporda, İslamcı terörün sadece Almanya’da değil, tüm Avrupa’da “güvenlik ve istikrara yönelik en büyük tehdit olduğunun” altı çizildi. Ancak yayımlanmasının ardından rapor, Türkiye’deki resmi kurumlara Milli Görüş’e ilişkin bölümler yumuşatılarak yansıtıldı. Büyükşehir Belediyesi, Çankaya Belediyesi’nin ‘Şenlik 1919’ adlı 19 Mayıs programıyla ilgili afişlerini toplattı. Belediyenin alternatif programı ise Seul Günü! (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) Gökçek’ten 19 Mayıs’a alternatif etkinlik rumu protesto eden Çankaya Belediyesi, SSK İşhanı’na asANKARA AKP’li Melih tığı 20 metrelik pankartta, “DeGökçek yönetimindeki Ankağerli Çankayalılar, 19 Mayıs’a, ulusal uyanışın bugüra Anakent Belediyesi, tüm nüne tahammül edemeyen İ. yurtta coşkuyla kutlanması Çankaya Belediyesi’nin Melih Gökçek, pankartlarıbeklenen 19 Mayıs’ta “Seul pankartları toplatıldı Günleri Kutlama Gösterisi” 19 Mayıs ruhuyla uzaktan mızı toplattı” dedi. Çankaya Belediye Başkanı düzenleyecek. Anakent Bele yakından alakası olmayan bir Prof. Dr. Muzaffer Eryılmaz, diyesi, Çankaya Belediyesi’nin kendilerinin düzenlebayram nedeniyle düdiği “Şenlik 1919” zenleyeceği “Şenlik ? Türkiye’nin başkentini yöneten adlı programın 19 Ma1919” adlı konser töbelediye, 19 Mayıs’ta günün anlam ve yıs günü Anıtpark’ta renine ilişkin afişleriönemine yakışır bir program yerine, “Seul gerçekleştirileceğini ni de toplattı. Ulusal bayramları Günü” düzenleyecek. Bununla yetinmeyen söyledi. Bir büyükşebugüne kadar birçok Melih Gökçek, Çankaya Belediyesi’nin 19 hir belediyesine yakışan tavrın, 19 Mayıs kez göz ardı eden AnMayıs afişlerini de toplattı. kara Anakent Beledigününü, tüm kentte bu yesi, 19 Mayıs Pazar günün anlamına ve günü, zihniyetini bir kez daha program hazırlayan Anakent önemine yakışır bir şekilde gözler önüne serecek. Türki Belediyesi, 19 Mayıs akşamı kutlamak olduğunu vurgulaye’nin başkentini yöneten be düzenlenecek programa katı yan Eryılmaz, şöyle konuştu: lediye, 19 Mayıs’ta günün an lımın fazla olması için kent “19 Mayıs, Cumhuriyetin lam ve önemine yakışır bir içindeki yüzlerce otobüsü ve de başlangıcı olduğu için, baprogram yerine, “Seul Günü” billbordu afişlerle donattı. Be zı kişiler bu tarihi hatırladüzenleyecek. Geçen yıl Se lediye, “Şenlik 1919” adı al mak ve hatırlatmak istemez. ul’de gerçekleştirilen “Anka tında farklı bir program dü İnsanlar, eğer istiyorlarsa, ra Kültür Günleri”ni bu yıl zenleyen Çankaya Belediye bunun cevabını 22 Tem1820 Mayıs’ta Ankara’da ger si’nin afişlerini de toplattı. Du muz’da verecektir.” FIRAT KOZOK çekleştirme kararı alan Melih Gökçek ve ekibi, kentteki yüzlerce otobüs ve billbordu Seul afişleriyle donattı. Telekom’a soruşturma savı İzmir’de gerçekleştirilen Cumhuriyet Mitingi sırasında, Cumhuriyet Meydanı’nda yer alan Telekom binasına asılan Türk bayrağı nedeniyle, İzmir Telekom Bölge Müdürlüğü yetkilileri hakkında müfettiş incelemesi başlatıldığı savlandı. 13 Mayıs’taki mitinge katılmak için alana gelen çok sayıdaki yurttaş, binaya bayrak asılmamasını alkışlarla ve sloganlarla protesto etmişti. Yurttaşların yaklaşık 15 dakika süren “Telekom bayrak as!” sloganlarının ardından, görevliler binanın tepesinde toplanmış bulunan Türk bayrağını açmak zorunda kalmıştı. Binaya bayrak asılmasına izin veren Telekom İzmir Bölge Müdürlüğü yetkilileri hakkında Ulaştırma Bakanlığı’nın inceleme yapmak üzere müfettiş görevlendirdiği savlanırken bölge müdürlüğü yetkilileri açıklama yapmaktan kaçınıyor. Ağırlık Türkiye’de Raporda, Almanya’da faaliyet gösteren radikal unsurların bağlantılı olduğu ülkelere de yer verildi. Bu çerçevede, Almanya’daki toplam 32 bin 150 radikal dinci yapılanmadan 27 bin 250’sinin Türk veya Türkiye kökenli olduğu ortaya çıktı. Türk kökenli aşırı dincilerin büyük çoğunluğunun ise “Türkiye’de İslami bir düzen kurmayı amaçlayan Milli Görüş Teşkilatı’nın üyesi olduğu” tespiti yapıldı. ‘Milli Görüş İslami düzen istiyor’ Anayasayı Koruma Dairesi’nin raporunda en geniş yeri, İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatı aldı. Milli Görüş üyelerinin “ılımlı bir tablo çizmeye özen gösterdikleri” tespitine yer verilen raporda “ancak Milli Görüş yöneticilerinin toplantılarda ortaya koydukları çok ılımlı söylem ve politikalara rağmen, bu dernek İslami bir toplum düzeni yaratma çabası gütmektedir” denildi. asirmen?cumhuriyet.com.tr KATILIMCILAR İSLAMA KÜFRETMİŞ AKP’li Kadıoğlu mitingi çarpıttı İstanbul Haber Servisi AKP’li Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu, İzmir’deki Cumhuriyet Mitingi’ne katılanların “İslama küfrettiğini” savunarak, “Dedelerimizin orada kimi denize döktüklerini iyi bilsinler ve bu milletin inancıyla uğraşmasınlar” dedi. Kıraç Belediyesi Basın Bürosu tarafından gazetelerin email adreslerine gönderilen “Kıraç’ta Vanlılar Derneği Açıldı” başlıklı haberde, Kadıoğlu’nun dernek açılışında yaptığı konuşma, Cumhuriyet Mitingi’ne yönelik ilginç değerlendirmelerini ortaya çıkardı. Kadıoğlu, İzmir mitingine yönelik şunları söyledi: “Özde bir tepki ama, sözde ve gönülde inancımıza küfür vardır. Denizde bir sürü filika gördüm. Oradan da birileri bağırıyor ve yırtınıyor. Biz o İzmir’i iyi biliriz. O İzmir’de filikalarda olanlar unutmasınlar. O toplananlar bizim inancımıza, örfümüze birtakım bahanelerle saldırmayı unutmasınlar. Bizim dedelerimizin orada kimi denize döktüklerini iyi bilsinler.” Öte yandan 5 siyasi parti ve 6 sivil toplum örgütünün temsilcileri Esenyurt Belediye Meclisi’nin 75. Yıl Cumhuriyet Parkı’nın adını Tapu Kadastro Parkı olarak değiştirmesine tepki gösterdiler. Marlene Dietrich, dünya güzeli kara gözleri, uzun kirpikleri, düşük göz kapakları, muhteşem oyunculuğu, yumuşacık buğulu sesiyle kimleri büyülememişti ki!.. Ona âşık olanlardan birisi de ünlü yazar Ernest Hemingway’di. Bu aşk bir ölçüde bilinirdi. Dietrich’in kızı Maria Riva’nın talimatıyla geçen günlerde ABD Boston’daki Kennedy Kütüphanesi’nde sergilenen mektuplar, iki ünlü arasındaki ilişkinin boyutlarını gözler önüne seriyor. “Mesele” dergisinin mayıs sayısında Erdem Öztop tarafından derlenen ve Türkçeye aktarılan bir yazı, bu mektuplardan bölümler içeriyor. ??? Ernest Hemingway, Marlene Dietrich’e âşıktı ama aralarında tam da neler olduğu hiçbir zaman tam olarak ortaya çıkmamıştı. Çift, 1934 yılında lüks bir Fransız şilebinde yolculuk yaparken tanışmıştı. Hemingway, Afrika’da katıldığı safariden, Dietrich ise Nazi Almanya’sındaki akrabalarını ziyaretten Hollywood’a dönüyordu. Hemingway bu karşılaşmayı ve ara Marlene Dietrich’e Âşık Ernest Hemingway larındaki durumu bir arkadaşına şöyle anlatmıştı: “Birbirine denk düşmeyen tutkunun kurbanlarıyız biz. Aşka hükmedemediğim o devirler, Kraut (Dietrich’e böyle sesleniyor) derin, romantik bir duygu seli içindeydi ve böylesi durumlarda, yani Dietrich su yüzünde ve o fevkalade arayan gözlerle yüzdüğü dönemde, ben batmış bir haldeydim. Ruhen dibe vurmuştum.” ??? 20. yüzyılın bu iki devi arasında neler olmuştu? Bunca aşka, yazılmış olağanüstü mektuplara rağmen cinsel bir yakınlık oluşmuş muydu? Hemingway, Dietrich’e sitem ederken şunları söylemişti: “Ben sana çok âşık oldum, sense hep kaba saba bir adama tutkundun.” Ona olan tutkusunu ise bir başka yerde şöyle ifade etmişti: “Sesinden başka hiçbir özelliği olmasaydı bile kalbinizi onunla vurabilirdi. Oysa vücudu da güzel, yüzünden zamanları aşan bir sevimlilik okunuyor. Onaracak kişi o olduktan sonra kalbinizin kırılıp parçalanmasının zerrece önemi yok.” Bu mektuplardan sonra onların ilişkisi konusunda şunlar söylenebilirdi: Hemingway’in 1961’de intiharına dek, ikilinin mektuplaşmaları, etkisinden ve duygusallığından hiçbir şey kaybetmeden aynı tempoda devam etmişti. O yıllarda Hemingway 50, Dietrich ise 47 yaşındaydı. Bu yazışmalar yakın ve mahrem olsa da kısa buluşmaları sonrası dedikodular ortalığı kaplasa da, bu ilişkilerde tensel temas hiç olmamıştı. ??? Ernest Hemingway, Marlene Dietrich’e “Kraut” derken Dietrich ona “Papa” diye sesleniyordu. Boston’daki kütüphane müdürü bu mektupları şöyle değerlendirmişti: “Dietrich’in Hemingway’e yazdığı mektuplar kütüphanedeki koleksiyonlar bir araya getirildiğinde, bu yeni mektuplar iki olağanüstü kişiliğin arasındaki büyüleyici hikâyeyi tamamlamaya yardımcı olacaktır.” Marlene sevgili “Papa”sına bir mektubunda şunları yazmıştı: “Sanırım sürekli seni düşündüğümü söylemenin vakti geldi de geçiyor. Mektuplarını tekrar okuyorum ve ‘halimden anlayacaklarını düşündüğüm insanlar’la senin üstüne konuşuyorum. Resmini yatak odama taşımıştım ve çoğunlukla, son derece boş bakışlarla onu seyrediyordum…” ??? Marlene Dietrich’in de, Ernest Hemingway’in de yaşamları büyük çalkantılar içinde geçmişti. Ernest Hemingway, sürekli evlenip boşanırken, sürekli depresyonlar içinde yaşarken sonunda tüfeği ağzına dayayarak 1961 yılında intihar etmişti. Marlene Dietrich ise uzun yaşadı. 1992 yılında 91 yaşında Paris’te hayata gözlerini yumduğunda birçok soru işaretini de arkasında bırakmıştı. Almanların “Mavi Melek”i hayatı boyunca Ru dolf Sieber’le evli kalsa da, kadın ve erkek değişik sevgililerle anılmıştı. Aşklarından en çok tartışılanı ise efsanevi kadın oyuncu Greta Garbo’yla yaşadıklarıydı. Marlene Dietrich, İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilerle işbirliğini reddederek Almanya’yı terk etmiş ve demokrasi cephesinde saf tutmuştu. Edebiyatı ve müziği seviyordu ve cinsel dünyasında yaşadıklarını şöyle özetliyordu: “Avrupa’da kadın ya da erkek fark etmez, kimi çekici bulursanız onunla sevişirsiniz.” “Silahlara Veda”nın yazarı Hemingway’le Marlene Dietrich’in yaşadıklarının ayrıntılarını bu mektuplarda bulmam mümkün. Mektupları okuyanların değerlendirmesi şöyle: “Mektupların tamamının okurun dikkatine ve meraklı gözlerine sunulmasının Hemingway’in sıkı erkek imajını aşındıracağı kesin olduğu gibi, çatlak zekâsına dair şaşırtıcı detayları bilmemizi sağlayacağı da muhakkaktır.” Zaman akıp gidiyor… Kimler geldi kimler geçti… CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle