25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 MART 2007 PAZAR CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 17 Bütçenin makyajı bozulmuş... “Sahte allık kullanmışlardır!” BURSA’DA kitap fuarı açılmışken, masanın üzerinde biriken kitaplar arasında şöyle bir gezintiye ne dersiniz? Hüseyin Özbek, Kum Saati Yayınları’ndan çıkan “İngilizce Ninniler”de “Bağımsızlık Savaşı’yla kırılan pranga Atatürk’ün ölümüyle yeniden boynumuza geçirildi” diyor. Ahmet Efe, Bengi’nin yayımladığı “Çerkez Ethem”de Ethem’in Kurtuluş Savaşı’nda İngilizlerle işbirliğini ve Yunanlara sığındığı 28 Ocak 1921’den ölümüne kadar olan karanlık dönemi belgelere dayalı olarak açıklıyor. Mustafa Balbay, Cumhuriyet Kitapları’ndan çıkan “Devlet ve İslam”da resmi belgelerdeki tarikatların fotoğrafını çekiyor. Serdar Kızık, Cumhuriyet Kitapları’nın yayımladığı ilk kitabı “Alışma”da Türkiye’de PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Alışkanlık Işık İşgüden: “Barzani ‘Kürdistan’a alışın’ diyor. Barzani’ye kucak açan Turgut Özal ‘alışırlar, alışırlar’ diyordu!” Ya ğ m u r E k i m Aşırı vitamin ölüm riskini arttırıyormuş. Demek ki ‘vit’i gidiyor ‘amin’i kalıyor! Ahmet Mete Apak: “Başbakan, muhalefeti korkuluk olarak niteledi. Korkuluk olmak, Bush’un kuklası olmaktan daha iyidir!” Ehven “alışırsınız” denilen dayatmalara karşı direniyor. Erol Manisalı, Truva’dan yayımlanan “Avrupa’yla Derin Bağlar”da AKP iktidarında TürkiyeAB ilişkilerini anlatıyor. Burhan Arpad’ın Günizi Yayıncılık’tan çıkan “Taşı Toprağı Altın” kitabında anılarda kalan İstanbul’dan duygu yüklü öyküler yer alıyor. Malike Bileydi Koç, Günizi Yayıncık’tan çıkan “İsrail Devletinin Kuruluşu”nda, 1948’le 2006 arasını bir akademisyen titizliğiyle inceliyor. Orhan Tüleylioğlu, Uğur Mumcu Vakfı Yayınları’ndan çıkan “Babam Neden Öldürüldü Anne”de, siyasi cinayetlere kurban giden aydınları genç kuşaklara tanıtırken kanlı Kitaplar, kitaplar bir perdeyi de aralamaya çalışıyor. Cihan Demirci, Bulut’tan yayımlanan “Türk’ün Türk’ten Başka Düşmanı Yoktur”da tokat kıvamında bir kara mizah sergiliyor. Asım Arslan, genel dağıtımını Dost Dağıtım’ın yaptığı “Bir Vatandaşın Anıları”nda mülki amir olarak görev yaptığı yerlerdeki gözlemlerini ve demokrasiden yana tavır alan bir bürokrat olarak başına gelenleri anlatıyor. Hasan İzzettin Dinamo’nun Tekin Yayınları’ndan çıkan beş romanı “Açlık”, “Ateş Yılları”, “Musa’nın Mapusanesi”, Musa’nın Gecekondusu”, “Koyun Baba” okurlarla bir kez daha buluşuyor. Yılmaz Polat, Ulus Dağı Yayınları’ndan çıkan “Barış İçin Oradaydılar”da Türk ve ABD gizli belgelerinden Kıbrıs Barış Harekâtı’nı yorumluyor. Konuşmuştur, Netekim Paşa, bir konuşur, pir konuşur; konuşmuştur, netekim. Somut konuşmuştur, sayı da vermiştir, “Sekiz” demiştir, “sekiz olacak eyalet sayısı!” Bir hesap kitap adamıdır, akılcıdır. Beygir boyarken de, adam asarken de akılcılıktan şaşmaz. Bilir ki boyadığı beygirler iyi para edecektir, boyar. Astığını da beslememek için asar. Maliyet hesabı hayat pusulasıdır onun. “Sekiz” demeden önce de mutlaka ince elemiş, sık dokumuştur. Bir kurtarıcıdır o, bir vatan kurtarıcısıdır. Kurtarıla kurtarıla kurtarılmaktan bitap düşmüş cennet vatanımızın önde gelen kurtarıcılarındandır. Halkımız kurtarıcılarını çok sever, onu da çok sevmiştir. Tarih ileride, bir “karşılıklı bağrına basma olayı” olarak söz edecektir onun halka, halkın da ona olan sevgisinden. Üstün bir vefa örneği sergilemiştir halkımız onu Cumhurbaşkanı seçerken. Yoksa hiç de kolay değildir bir halkın yüzde 92’sinin oyunu almak. O istemiş, halkımız vermiştir. O da, onun istediğini veren halkımız da memnundur. Bir de anayasa armağan etmiştir halkımıza, varsın bir deli gömleği olsun. O vermiştir ya, kabulüdür halkın. Burası Türkiye’dir. İsteyenden, neden istediği sorulmadan verilir. Büyüklere soru sorulmaz burada, öyle öğretilmiştir, mutlaka bir bildikleri vardır isteyenlerin. Böyle düşünülür, böyle davranılır. “Sekiz” demiştir, bildiğimiz (8) yani. Ne var ki bizim ne bildiğimiz hiç önemli değildir, onun bildiğidir önemli olan. ??? İnsan vardır, en çözülemez sorunları çözmek için yaratılmıştır. O da öyle bir insandır işte. Terör sorununu şıppadanak çözüvermiştir netekim. Kolay mıdır sağa sola tank gönderip 650 bin insanı kodese tıkıvermek? O tıkmıştır. Zor koşulların adamıdır çünkü. Aslında az tıkmıştır, ama ne yazık ki en uymaması gereken yerde vicdanının sesine uymuş, yarım bırakmıştır tıkma işini. Bir de çıkı çıkıvermemişler midir içeri tıkılanlar? Terör yeniden azmıştır tabii, hem de ne azma! Pişmandır, ama iş işten geçmiş, Kalaşnikovu alan dağa çıkmıştır. Kendini beygir boyamaya verme nedenlerinden biri de içinde açılan o pişmanlık yarasıdır. Yara kapanmamıştır. Aynı zamanda bir düşünürdür de. Aristoteles, Herakleitos gibi bir düşünürdür, insanın Kenanteles deyivereceği gelen. Her konuda fikri vardır, kentlerdeki kanalizasyon sistemlerinden uzaya gönderilen uydulardaki iletişim aksaklıklarına kadar her konuda kafa yormaktadır. Şimdi de anlaşılan Türkiye’nin idari taksimatına, yönetimselbölgesel yeniden yapılanmasına gelmiştir sıra. Bunu düşünmektedir. İlk işaret “sekiz”le gelmiştir, bildiğimiz ‘8’’le yani. ??? Bu iyiye işaret midir? Bir şey diyemeyeceğim, çok netameli bir konudur çünkü. Maazallah kopartıverirler dilini adamın. Ona ise bir şeycikler olmaz. Olmamıştır. Kocaman beyni, pırıl pırıl zekâsıyla bir kuş kadar özgürdür o ve hep özgür kalacaktır. Sıra ona hiç gelmeyecektir. Adına alanlar, bulvarlar, okullar açılmıştır. Çok sevilmekte, çok takdir görmektedir. Zamanında içeri tıktıkları bile şimdi önünde iki büklüm olmaktadır, utanıp arlanmadan. Belki de bu millete yaptığı en büyük hizmet insanlardaki utanmaarlanma duygularını yok etmiş olmasıdır. Yoksa o asmalıkesmeli geçmiş, bu anayasa nasıl böyle içlere sindirilebilirdi? Utanmaarlanma duygusu yok edilmemiş olsa onun en büyük eseri olan 12 Eylül nasıl hâlâ kimi “büyük” gazeteciler tarafından övülebilir, göklere çıkartılabilirdi. Evet, şimdi sıra işareti 8’le verilen netameli meseleye gelmiştir. Sonu merakla beklenmektedir. Siyasal partiler ne diyecektir? Türk Silahlı Kuvvetleri ne diyecektir? Yargı ne diyecektir? Dedik ya, Kenanteles Paşa bir konuşur, pir konuşur. Konuşmuştur netekim. (eposta: dkavukcuoglu@superonline.com) SESSİZ SEDASIZ (!) Polisten ‘yardım’ istemenin yöntemi İSTANBUL’DA halkın can ve mal güvenliği İslamcı iktidar sayesinde Allah’a emanet. Ümraniye’de evinin önünde dört bileziği için bıçaklanıp öldürülen kadın son nefesinde kocasına “beni kurtar” diye bağırıyordu. Bağcılar’da evinin önünde bıçaklanıp öldürülen üniversite öğrencisinin de son sözü “Baba, beni kurtar” olmuştu. Ahmet Önen, sokak ortasında öldürülen insanların son çığlıklarına dikkati çekiyor: “Demokrasi ile yönetilen bir ülkede halkın can güvenliği devletin güvenlik güçleriyle sağlanırken, bizde artık babalar ve kocalardan medet Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Asil Gümüşdal: “Abaya giyerek bedevilere özenen Emine Erdoğan için, Arzuhan Doğan Yalçındağ acaba Güler Sabancı’nın da olurunu alarak Başbakan’a mektup yazar mı?” Arzuhan Sır Akif Kökçe: “Devlet kademesinde yenen rüşvet devlet sırrı kapsamına girecek galiba!” umuluyor. Kendilerinden yardım istenen emniyet güçleri olaylara kulaklarını ve gözlerini kapatıp, sırtını dönüyor dediğinizi duyar gibiyim! Kardeşim, sen de yardım istemesini bileceksin. ‘imdat polis’ diye nafile bağıracağına; böylesi bir saldırıya uğradığında; ‘kahrolsun faşizm; susma sustukça sıra sana gelecek; işçiyiz haklıyız kazanacağız’ gibi polisin ‘duyacağı’ çığlıklar atacaksın ki gör bak, daha saldırgan ‘ya Allah’ deyip palayı başının üzerinde sallarken emniyet olaya müdahale etsin! Polis dayağı, bıçak darbeleriyle ölmekten iyidir hani!” Asker milletiz: Meteliğe kurşun atıyoruz! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr TMBB Lojmanları Mimar Behruz Çinici’nin imzasını taşıyan “metruk” TBMM lojmanları, aynı arsaya “konut blokları” dikebilmek için yıkılmaya başlanmıştı. Çinici’nin “Benim fikrimi almadılar” diyerek yargıya başvurması üzerine “Ankara 3. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi” geçen cuma günü (2 Mart 2007) yıkımı durdurdu… Araziyi “hasılat paylaşımı” modeliyle “en çok rant sağlayacak” proje teklifini yapan ortaklığa ihale eden TOKİ; “tapu”lu arsalarında yeni yapılaşma için “mimarından izin almaya gerek olmadığı”nı savunuyor… Gerekçesi de herkesin arsasındaki binasından “vazgeçebileceği”, yenisini de “başka mimar”a tasarlatabileceği… Bu görüşe göre mimarın “sanatçı” hakkı ise ancak “eseri”nde “değişiklik” yapılırsa devreye girebilir. Mimar bunu istemeyebileceği gibi, o değişikliği kendisi ya da “güvendiği” meslektaşı tasarlayabilir. TOKİ’nin bu gerekçelerine rağmen yıkımın durdurulması, aynı davada mimarlıktaki “telif”e de yeni açıklıkların gelebileceğini gösteriyor. Yıllardır “kat karşılığı inşaat” anlaşmalarıyla gerçekleşen sayısız “yıkyapsat” uygulamasındaki yok edilen binalar için “mimarın rına sormadan yıkarım; yasa buna uygun…” demek; sadece kazanç peşindeki inşaatçının tavrı değil mi? Böylesine duygusuzca “yasaya sığınmak”tan, bırakın devleti, eskisi gibi olmak istemeyen kimi müteahhitlerimiz bile “kaçınır” oldular... Nitekim Atatürk Üniversitesi’ni ve ODTÜ’yü tasarlamış; hatta TBMM’nin Halkla İlişkiler Binası’yla Simavi Ödülü’nü, TBMM Camisi’yle de Ağa Han Ödülü’nü almış Behruz Çinici de asıl işte bu tutuma tepkili... Örneğin, yıllarca mimarlık yarışmaları düzenleyen Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nı yönetenler; Çinici’nin binalarını “yok sayan” imar planını onaylarken, yakın geçmişin “Başbakanlık Şehircilik Danışmanı” olmasına da saygı göstererek fikrini soramazlar mıydı? Ya da en çok mimarın çalıştığı TOKİ, lojmanlardaki “mimari özgünlüğün” kültürel değerine kendisi “yoktur” diye karar vermeden önce, bunda asıl yasal yetkisi olan “Koruma Kurulu”na soramaz mıydı? ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com Milletvekilleri neredeler? BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN Lojmanlarından olan milletvekillerine gelince... Karakterli ve bahçeli evlerini “hükümetin para kazanması”na terk ettikten sonra, acaba şimdi nasıl evlerde yaşıyorlar?.. Elbetteki sözde modern betonarme apartmanlarda... Böylece, “kimliksiz mekânlardan” nasıl etkilendiklerini Sokakların yerini kuleler alacak... de “ülkeye yabancıizni” akla bile gelmediğine göre, bu laşmış yasama”da da görüyoruz. anlaşmaların “hukuksal”lığı da ay Milletvekilleri Çinici’nin “ev”lerinnı davanın sonucuna göre yeniden de kalırken Meclis’ten geçen kent, kültür ve çevreyle ilgili yasalar ile tartışma konusu olabilecek… Böyle bir tartışmada günümüzün şimdiki “apartman sakinleri”nin “kentsel görüntü”lerine bakılınca, aynı yasalarda yaptıkları “değişikinsan düşünmeden de edemiyor. likler”e bakılırsa, öncekilerin daha Keşke o “yıkım”larda da mimarın “insancıl” oldukları görülecektir… Oysa Kaleiçi’ndeki yok olmaya onayı aransaydı; “mimarı bilinen” nice özenli yapılarımız tekdüze yüz tutan eski Ankara evleri “lojapartmanlara belki de kolaylıkla man” işleviyle kamulaştırılıp reskurban edilmezlerdi… Nitekim tore edilerek, milletvekillerinin “ta1950’lerden, 60’lardan elde kalabi rihsel çevrede” yaşamaları sağlalenler de artık “döneminin kültür namaz mıydı? En görkemlisi de “Başbakan”lamirası” sayılarak koruma altına alıra ayrılıp, “resmi konut”larının sinıyor... vil mimarlık zenginliğimizi yansıtTapu ‘devlet’e aitse? ması ne kadar anlamlı olurdu? Ne var ki bütün bunlar için kamu TOKİ’nin “Mal benim, dilediğimi yaparım…” savının telif huku mallarına “benim…” değil, “ulukuna uygun olup olmadığını artık sun” diyebilecek; mimariye de “payargıya bırakarak, konunun “top zarlama” yerine “kültür bilinci” lumsal sorumluluk” yanına baka içinde bakacak yöneticiler gerekiyor… lım… Lojmanları “hasılatı paylaşılaBu savın sahibi “kamu”ysa; dahası, rant için “yıkılan” yapıların cak bloklar”a kurban ederken, uytapusunda “devlet” yazıyorsa, garlığımızı da ranta teslim et“farklı” bir davranış bekleniyor. tiğimizin ne TOKİ farkında, ne de Devleti yönetenlerin “topluma ör milletvekillerimiz... nek” olması gerekiyor. TBMM lojmanları için “Mima ekinci?cumhuriyet.com.tr HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 4 Mart www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Görsel bir sunumu içe 1 ren özel dos 2 ya. 2/ Erzu 3 rum’un bir ilçesi... Bir şi 4 irden şarkı 5 olarak söy 6 lenmek üzere 7 yapılmış beste. 3/ Eksiği 8 olmayan... 9 Yahudi tapı1 2 3 4 5 6 7 8 9 nağı. 4/ Akıl... EmA re yazılı senet. 5/ 1 M Ü Ş T E R İ S U N A K Arap harflerinin en 2 Ü R E çok kullanılan el ya 3 Ş E H R E M İ N İ R AM İ A D zısı biçimi... “Çal 4 T E F E ma, hırsızlık” anla 5 E S E M E A L O mında argo sözcük. 6 R U M İ E L A R A 6/ Dağkeçisi... Çin 7 İ N İ ve Japonya’dan tüm 8 A N A F O R D dünyaya yayılmış 9 A K İ D E A D A bir strateji oyunu. 7/ Bir ay adı... Futbolda sayı. 8/ Gümüşbalığının küçüğü... “Yilbik, tutarık” gibi adlar da verilen sinir hastalığı. 9/ Gereğinde otomobilin üstüne takılan ve yük koymaya yarayan metal düzenek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Arka tarafında kırmaları çok, bacakları dar bir tür pantolon... Sığırlarda görülen bulaşıcı bir hastalık. 2/ Görünüşe göre olacağı sanılan... Kimliği belirlenemeyen uzay cisimlerine verilen ad. 3/ Müslüman ülkelerde oturan Yunan asıllı kimse... Büyük, ulu. 4/ Türkiye’nin plaka imi... Demiryollarına ya da şoselere döşenen taş kırıkları. 5/ Holmiyum elementinin simgesi... Köpek. 6/ İmkân... Suudi Arabistan’ın plaka imi. 7/ Doğu Karadeniz’de yetişen ve derideki tahrişleri iyileştirmekte kullanılan bir ot... Bir oyun ya da filmde aniden yaratılan komik durumlar. 8/ Mekân... Eski Yunan kentlerinde pazaryeri. 9/ Yeniçeri kışlası... Çeşitli malzemelerin sanatsal amaçla bir araya getirildiği resim. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle