22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 MART 2007 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Silkinerek Uyanma Zamanı Bu toplumsal akış ve bağırlardan gürleyerek fırlayan haykırışlar, iktidarı da işbirlikçilerini bir miktar hizaya getirebilir. Ülkeyi parça parça satmanın ne denli bir aykırılık olduğunu, dünya güçlerine karşı mutlak teslimiyetçiliğin onulmaz bazı yaralar açabileceğini onlara belki yeniden düşündürtebilir. Ama asıl daha önemlisi, siyasal partileri de yeni bir hareketliliğe yöneltebilir. PENCERE Curcuna!.. Karmaşa.. Kargaşa.. Curcuna.. Bir Kenan Evren eksikti.. Curcunaya o da katıldı.. Ne diyor: “ Türkiye’de eyalet sistemi olsun!..” Paşa, federatif devlet mi istiyor?.. Aferin!.. Ancak biraz gecikmedi mi?.. Yaş 90!.. Ne gelir insanın aklına?.. İyi şeyler gelmez!.. ? Ortalıkta tam bir curcuna havası var.. 28 Şubat’ın 10’uncu yıldönümü de fırsat sayıldı... O günlerde kuyruğunu apış arasına sıkıştıran ne kadar “kahraman” varsa meydana atıldı; küfür, sövgü ve de saldırının bini bir para... Aradan 10 yıl geçmiş... Yaşanan olayın anlamını serinkanlı bir ortamda tartışmanın ve ders çıkarmanın olanağı yok... Peki, 28 Şubat neye yaradı?.. Zorunlu öğretim 5 yıldan 8 yıla çıkarıldı... Yetmez mi?.. ? 28 Şubat’tan sonra Erbakan Hoca, partisi ve tayfası seçim sandığında ayvayı yediler... Neden?.. Çünkü anasının gözü olanlar Necmettin Bey’in kadrolarını, tayfalarını, müritlerini, yetiştirmelerini kandırmak olanağını 28 Şubat’la yakaladılar... Nasıl?.. Dönmeye hazır olanlara dediler ki: Erbakan Hoca’nın peşinden gittikçe, iktidar koltuğuna oturamazsınız... Niçin?.. Çünkü Hoca antiAmerikan!.. Peki, ne yapalım?.. Hoca’yı boş verin, ayrı parti kurun, Amerika’ya bağlanın!.. Bu memlekette iktidara geçmek için önce gidip Başkan Bush’tan icazet alacaksın, Sam Amca’nın elini öpeceksin... Bush’un eli öpüldü!.. ? Hoca’nın açıkgöz tayfası, çömezleri Hoca’ya ihanetle işe başladılar... Amerikancı AKP böylece kuruldu... Kurulur kurulmaz da iktidara geçti... İki taraf da kârlı çıkmıştı... Amerika Türkiye’deki siyasal İslamcıları bir manevrayla kafakola almıştı... Bizimkiler de Amerikan desteğiyle şıp diye koltuğa oturmuşlardı... Ya Erbakan ve yandaşları?.. Onlara vah vah!.. ? Bizim Türkiyemizde siyaset böyle yürür, işler böyle tezgâhlanır... Şimdi Kenan Paşa’nın doksan yaşında eyalet meyalet, federe ya da medere devlet diye ortaya çıktığını görünce ne düşünürsünüz?.. Esin kaynağı nereden?.. İlham perisi kim?.. Paşa’nın kulağına Türkiye’de eyalet rejimi fikrini ve de zikrini kim üfledi?.. Hangi üfürükçü, Evren Paşa’yı gazete manşetlerine çıkarıverdi?.. Vah benim Türkiyeme!.. Kapışma İÇ SAVAŞ korkunçtur: Ulus bütünlüğü bozulunca kardeşin kardeşi vurması demek. Kolay gelinmez o noktaya: Karşılıklı teröre varan sağsol kutuplaşması, mezhep kavgası, sınıflar arası uçurumların boğuşmaya dönüşmesi. Bazen de devlet kurumları arasındaki çatışmanın halk yığınlarına yansıması. Önce küçümsenen kapışmalar büyüyüp o noktaya varabilir. Varmaması için, küçük alevlere körükle gidişlerin yangın çıkmadan önlenmesi gerekir. Şu sıra, tehlikeli bir kapışma başlamak üzere: Hükümetle ordu arasındaki zıtlaşma yavaş yavaş o noktaya doğru gidiyor. Başbakan mayısta denemek istediği bilek güreşinin peşrevlerine başlamış gibidir. lay şu: Bayan Rice ’ın “Kürdistan düşüncesine alışılmalıdır” sözüyle taçlanan gidişin belirginleştiği günlerde Kuzey Irak’taki yönetimin başındakilerle görüşme olasılığı ortaya çıkınca, bu olasılığa sıcak bakan siyasiler ile böyle bir görüşmeye uzak duran askerlerin konuya farklı baktıkları açıkça belli oldu. Son Milli Güvenlik Kurulu’nda bu farklılığın ortalama bir formüle bağlandığı sanılmaktaydı: Irak’ın neresiyle nasıl görüşülecekse bunu hükümet “siyasi ve diplomatik” yollardan yapacak, asker bu sürecin dışında kalacaktı. Ama Başbakan, Genelkurmay Başkanı’nın Washington’da bir vesileyle söylediği “Kim nasıl görüşecekse görüşsün; ben görüşmem” deyişine ilişkin bir soruyu “Büyükanıt’ın açıklaması kişiseldir, kurumsal olamaz” diye yanıtladı. Genelkurmay da resmi sitesinde “Hayır, kurumsaldır” diyerek karşılık verdi. Başbakan niçin böyle bir zıtlaşmaya gerek duymuştu? Mayıs yaklaşırken Büyükanıt’ı hırpalamak, sindirip etkisizleştirmek mi? Yoksa çok daha derinde, “seçilmişleratanmışlar” ve “askerin sivile tabi olması” tartışmasını yeniden gündeme getirmek mi? Bu tartışmanın Türkiye Cumhuriyeti’nde ne kadar abes kaçtığını unutarak. smanlı’nın çağdaşlaşması ile Cumhuriyetin kuruluşunda sivil ve asker görevlilerin üstlendiği rol anımsanırsa, bu toplumdaki atanmışlarseçilmişler ilişkisini Batı’daki alışılmış ölçülerle değerlendirmenin yanlışlığı kendiliğinden ortaya çıkar. Böyle olunca, kesin bir ayrışma ya da birini öbürüne tabi sayma yerine iki zümreyi mutlaka tarihsel gelişmeye ve toplumsal gerçekliğe uygun bir bütünleşme içinde düşünmek daha doğru değil midir? Ne yazık ki Türkiye, birikimi ve donanımı bu bilince varmak için yeterli olmayan bir başbakanın elinde yavaş yavaş sonu karanlık bir kapışmaya doğru sürükleniyor şimdi. Erhan KARAESMEN B O O [email protected] irkaç ay öncesine kadar insanımız “seçimler yılı 2007’yi” merakla bekliyordu. Yurttaşlar küçük gruplar halinde seçimlerden söz ediyordu. İşyerlerinde, kurumlarda, “Çankaya’ya çıkmak” kavramı, kimi zaman başörtüsü sözcükleriyle şakaya vurulsa da sohbetlerin konusunu oluşturuyordu. Bazı sivil toplum kuruluşları, toplantılar falan düzenleyebiliyordu. Bu olguların ışığında, kısaca, o yarı belirsiz “medya” sıfatıyla anılan “yazılıgörsel basın yayın organları” üzerinde de belli bir baskı yaratabiliyordu. Oralarda da seçim lafının geçtiği oluyordu. Sonra kış geldi ve kış uykusunu da beraberinde getirdi. Kıbrıs’ın petrolü, Hrant, Trabzonlu milliyetçiler, Kerkük, Barzani derken gündem ve güncellik başka taraflara yönlendi. AKP yanlısı çevrelerin tezgâhlamasıyla başka doğrultulara ustaca bir yönlendirme gerçekleşti. Vahim toplumsal sonuçlara götürebilecek ve Cumhuriyet tarihinin en kritik dönemeçlerinden birini oluşturması beklenebilecek bir Cumhurbaşkanlığı seçimi insanlarımıza unutturuldu. Sadece “Cumhuriyet”, siyaha bürünmüş ön sayfasıyla toplumu bu derin kış uykusundan uyandırmaya çalışıyor. Umarız ki etkisi olacaktır. İnsanımız, yurttaşımız bu seçimin herhangi bir Anadolu kentindeki sıradan bir meslek odası seçimi olmadığını hatırlayacaktır. Silkinmeyle uyanıp bir şeyler yapabilme, iktidarı uyarıcı tavırlar koyabilme arayışına girebilecektir. Biraz geç de olsa. Son birkaç günün manzarasında, iktidarın kontrolündeki basınyayın, Cumhurbaşkanlığı’ndan hafifçe yeniden söz eder oldu. Ancak, “olmuş ve bitmiş” bir işten söz açılıyormuş havası egemen. Okuyucuya, izleyiciye “Bu iş zaten bitti, sen kendi meselelerinle uğraş” mesajı veriliyor. Zaten ekonominin de hiç fena gitmediği, işsizlere yakında iş bulanacağı müjdesiyle birlikte ilan ediliyor. Toplumun uykudan silkinerek ve hemen ayağa fırlayarak uyanması hiç arzulanmıyor. Gerinerek, esneyerek, kolunu, bacağını ovuşturarak “hele bir orta şekerli sabah kahvesi içelim” rahatlığı ve rehaveti içinde düşünsel yaşama gevşek bir dönüş yapılması için elden gelen esirgenmiyor. Duyarlı bireyler Bu, nice vartalar atlatmış ülkenin, bu karanlık maceralardan sıyrılıp gelmiş toplumun, “seçimler yılının” irkiltici serüvenini de en az zararla atlatabilecek gücü aslında vardır. Vicdanlı, namuslu, yurtsever, toz ve kül yutmayacak kadar uyanık ve duyarlı bireyleri elbette bulunmaktadır. Çözüşen, çözüştürülen devlet çarkının son sahibi namuslu küçük memurlar; özel sektör çalışanı, henüz yeterince duyarlı, vicdanlı insanlar; yükseköğretimöğrenim çevrelerinin uyanıklılığını yansıtacak epeyce bir sayıda öğretici ve öğrenci yurttaş (bir bölümü milliyetçiliğin, ucuz liberalciliğin, hatta Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığının tuzağına düşmüş olabilir, ancak bireysel vicdan ve bilincin aralarından belli bir kesim için hâlâ geçerli olduğu açıktır); dinsel eğitim baskılarına karşın gönlünün ve aklının sesini dinleyebilen anlamlı miktarda bir temel ve ortaöğretim öğretici kitlesi; kapanıp bir daha açılmayan dükkânların tepkili sahipleri; iş bulma beklentisinden umudunu kesmiş, geçim derdiyle didişen yüz binlerce feryatlı, çileli yurttaş; toprak ve tarım ilişkisi dumura uğratılmış ve ekmeğini artık buralardan kazanamayan diğer yüz binlerce kırsal kesim insanı; orta ve büyük boy kentlere kapağı atmış çok küçük ticaret, el becerisi zanaat işleri peşinde gündelik ıstırap yaşarken sosyopolitik gerçeklere hâlâ dikkatle bakabilen ezilmiş yurttaşlar; işveren kesiminden kendi ekonomik çıkarlarını kollamanın yanı sıra ülke çıkarlarının baştan aşağıya peşkeş çekilişine razı olamayan bireysel ulusalcılar; seslerini duyurma şansına gittikçe daha az sahip köklü ulusalcı, yurtsever epeyce bir okumuş, etmiş insan... Bu insanların çoğunun bağlı ya da ilişkili olduğu epeyce bir toplumsal kurumumuz bulunduğu da açıktır. Sendikalar, esnaf ve sanatkâr temsilcisi kurumlar, meslek sahipliğinin sesini yükseltebildiği ticari, zirai, mühendislikmimarlık meslek odaları ve birlikleri, tıp ve hukuk sektörlerinin güçlü temsilcisi meslek odaları ve bun ların birlikleri... Ayrıca irili ufaklı çok sayıda dernek, platform, aynı sosyal anlayışları paylaşan insanların buluşma grupları vb.. sivil toplum örgütü anlayışı ve hareketi ülkemizde, maalesef, hâlâ cılızdır. Bu organların tavır koyabilme ve hareket edebilme yetileri sınırlıdır. Öte yandan, toplumun bu örgütlerle ilişkisi olmayan genişçe bir kesiminde de belirsiz ve bir ölçüde anlam verilemeyen işlerle uğraşıldığı düşüncesi yaygındır. Toplumsal gelişmedeki aykırılıklarla ilgili tavır koyabilmede bu kuruluşlara aralarında kuvvetli bir dayanışma oluşturabilmeleri kaydıyla bazı anlamlı ve duyarlı görevler yine de düşebilir. Sendikaların, meslek kuruluşlarının ve belli bir saygınlığa, yaygınlığa sahip bazı köklü derneklerin akılcı bir işbirliği, yurttaşları uzun zaman uyutulmuş da olsalar çeşitli etkinliklere götürebilir. Bu etkinliklerin akılcı ve bunun yanı sıra fiziksel görüntüleri sergilenebilir. Açıkça söylenirse, büyük kentlerin sokaklarında geniş kitle yürüyüşleri düzenlenebilir. Ve düzenlenmelidir. Ankara’da Anıtkabir’e kimi zamanlar yapılan birkaç bin kişilik ziyaretlerden öte, geniş caddeleri ve bulvarları dolduran yüz bin kişinin sokaklarda yürümesi, bağırmasalar bile ciddi bir haykırış olacaktır. İstanbul’un Anadolu ve Avrupa yakalarında, Ankara’nın Kızılay’ında, İzmir’de Konak ve Heykel alanlarında, yerine göre yüz bine, diğerlerinde de on binlerceye ulaşmış insan selleri aralıksız bir hafta sokaklarda dolaştığında, salyalar akıtagelmiş medya grupları da, başka işbirlikçiler de üç buçuk gerçeği yeniden düşünmek zorunda kalabilir. Bu toplumsal akış ve bağırlardan gürleyerek fırlayan haykırışlar, iktidarı da işbirlikçilerini bir miktar hizaya getirebilir. Ülkeyi parça parça satmanın ne denli bir aykırılık olduğunu, dünya güçlerine karşı mutlak teslimiyetçiliğin onulmaz bazı yaralar açabileceğini onlara belki yeniden düşündürtebilir. Ama asıl daha önemlisi, siyasal partileri de yeni bir hareketliliğe yöneltebilir. Sivil toplumculuk ve sendikacılık katkılarıyla yapılabilecek olan, zaman içinde yoğunluğunu kaybetmeye mahkumdur. İlk birkaç gün içindeki dokunuşlardır bunlar. Ama, işin sürekli sahibi olması gereken siyasi partilere verilmiş çok kuvvetli mesajlardır. Siyasal partilerin yöneticileri ve hele hele ana muhalefet partisinin üst kademesi toplumda uyanmasını çok dilediğimiz ulusalcı ve yurtsever dürtülere de dayanarak önümüzdeki iki ay içinde bugünkülerden farklı bir şeyler yapmak zorundadır. Çünkü şu arada olup bitecekler gelecek sonbahardaki genel seçimlerin karakterini de belirleyecek bir tablo ortaya çıkarabilir. Klasik seçim kampanyalarının ve seçim öncesi meydanlarda toplaşmanın anlamı ve etkinliği de azalabilir. Cumhuriyet için hazırlanmakta olan ve önümüzdeki günlerde yayımlanacağını umduğumuz bir yazı dizimizde yaşamsal önemdeki bu kritik konulara yeniden dönülecektir. Hevesli ve istikrarlıysanız garanti benden... Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip. Londan School of Business Administration’da master yapmış, ÖĞRETMENDEN BRITISH ENGLISH Gramer, iş İngilizcesi, derslere yardımcı, sınavlara hazırlık. Acıbadem/İSTANBUL 0 536 225 07 80 CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle