21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 MART 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr İnatlaşmalar, rantçıkar hesapları, kültür değerlerini tehdit ediyor. Son örnekler AKM ve Kent Müzesi Projesi: 15 KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR Değerlere sahip çıkın! ıkmak o kadar kolay, yapmak o kadar zor ki! Atatürk Kültür Merkezi, ihtiyacı karşılamıyor, yapı eskidi, yıkalım! Beyler, bir yapı demir, beton ve çimentodan ibaret değildir! Yapıların da yaşamları, ruhları vardır! Orası bir kültür varlığıdır. Orayı kültür varlığı yapan yalnızca mimar Hayati Tabanlıoğlu’nun tasarımı, çizimleri değil, yıllar boyu orada yaşananlar! Tiyatro, opera, müzik, dans, bale, şiir dolu anlar! Bu anların içimizde kopardığı fırtınalar, yüreğimize ektiği tohumlar, aklımıza düşürdüğü umutlar! Orası kentin belleği! Atatürk Kültür Merkezi’ni yıkmakmış! Biz, orada yaşadıklarımız sonucu kimliğimizi biledik, çoğaldık, zenginleştik; oradaki deneyimlerimizle değiştik, geliştik! Şimdi bunları yok sayıp yıkamazsınız! Orası bizim kültürel belleğimiz! Silip atamazsınız! Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Başkanı Mete Tapan ısrarla, tekrar tekrar, yıkımdan sonra orada yeniden bir Kültür Merkezi kurulacağını vurgulasa da, kimse kusura bakmasın ama.. ben bu hükümete güvenmiyorum! Yıkıldıktan sonra nasıl oyuna geleceğimizi adım gibi biliyorum. Buranın da rant çıkarlarının hizmetine verileceğinden hiç ama hiç kuşkum yok! Evet, AKM’nin çok eksiği var, nasılsa yıkılacak diye yıllardır bir çivi bile çakılamıyor. Onarmak, yıkıp yeniden yapmaktan daha pahalı diyenlere söyleyeceğim ise değerleri birbirine karıştırmamak. Kültür ve sanat birikimlerine, üç verip beş almak gibi ilkel hesaplarla bakılamaz. Yalnız AKM değil, üzerinde fırtınalar estirilen bir başka mekân da Darphane! Anımsarsınız, yıllarca (neredeyse 30 yıl kadar) kendi kaderine terk edilen, çöplük olarak kullanılan Darphane binaları, 1996’da Habitat Zirvesi kapsamında “Dünya Kenti İstanbul” ve “Tarihten Günümüze Anadolu’da Konut” sergileri ve ardından İstanbul Kent Müzesi kurması için 49 yıllığına Tarih Vakfı’na verildi. Tarih Vakfı kısa bir sürede bu “çöplük”ten bir mucize yarattı! Binaları temizletti, yapısal açıdan güçlendirdi, güvenliğini sağladı, hurdacılara satılmayıp elde kalan makineleri gün ışığına çıkardı, sergi mekânları hazırdı. 10 ayda hazırlıkları tamamladı, sergileri açtı, ziyaretçi Kırk Yıl mı Desem Kırk Gün mü... “Türkiye işçi sınıfına selam! Selam yaratana! Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selam Bütün yemişler dallarınızdadır. Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir, Haklı günler, büyük günler, Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan, Ekmek, gül ve hürriyet günleri. Türkiye işçi sınıfına selam! Meydanlarda hasretimizi haykıranlara, Toprağa, kitaba, işe hasretimizi, Hasretimizi ayyıldızlı esir bayrağımıza. Düşmanı yenecek işçi sınıfımıza selam! Paranın padişahlığını, Karanlığını yobazın Ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selam! Türkiye işçi sınıfına selam! Selam yaratana!” ??? Nâzım Hikmet’i yıllar sonra yeniden Timur Selçuk’tan dinlemek ne güzel… Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda o gece (pazartesi gecesi) bir duygu seli yaşandı. Salonu dolduran emekçiler, aydınlar, nostaljiyi ve umudu birlikte tattılar o gece. Gençlik yıllarımızı yeniden yaşıyorduk sanki. İşte sahnede Timur, “İşçi Sınıfına Selam” duruyordu. Salonda Türkiye solunun pek çok saygın ismi ve en az onlar kadar çile çekmiş işçiler vardı. DİSK’in 40. yaşını kutluyorduk hep birlikte. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’nin coşkulu konuşması, salonu dolduran kalabalığın umutlarını güçlendiriyordu. Sol yanı güdük kalmış bir demokrasinin düzlüğe çıkması için yapılması gerekenlerden söz ediyordu Çelebi. Umut, dalga dalga büyüyor, Mazlum Çimen’in, Onur Akın’ın, Sadık Gürbüz’ün, Yavuz Top’un, Ferhat Tunç’un, Suavi’nin, Ruhi Su Dostlar Korosu’nun türküleri ile salondakiler kâh eski günlere gidiyor, kâh geleceğe uzanıyordu. Mustafa Alabora’nın başarılı sunumları ile süren gecede, Cahit Berkay’ın Uğur Mumcu’nun anısına yaptığı yeni besteyi can kulağı ile dinledik, Meral Okay’ın, Ataol Behramoğlu’nun sözlerine kulak verdik ve Edip Akbayram’ın güçlü sesiyle noktaladık bu güzel geceyi: “Başın Öne Eğilmesin”. Eski dostları buluşturan bu anlamlı gecede nostaljiyle yetinemezdik elbette. Solda yaşanan karamsarlığa, çözümsüzlüğe en güzel yanıtı sanatçı dostlar veriyordu sahneden. Hiçbir şey unutulmadı ve her şeye yeniden başlayabiliriz… Salonda Türkiye siyasetinin sol cephesine damgasını vurmuş pek çok isim, pek çok lider vardı. İsimlerini saymıyorum. Çünkü artık onlara düşen bir görev var. İsimlerinin bu kadar da önemli olmadığını görmek, başkalarıyla yan yana olmak. Bunu başaramazlarsa tarihe karşı sorumlu olacaklar. O gün Lütfi Kırdar’dan yükselen çığlığa kulaklarını kapatmamalarını diliyorum. Bunu yapamazlarsa, bu görev sanatçılara düşecek gibi duruyor. İtalya’da sol güçbirliğinin temellerini bir sanatçı atmamış mıydı? Bir gece sonra, İstanbul’un bir başka salonunda, gene bir aradaydık. Hrant Dink’i yitirişimizin 40. günüydü. Yüzü aşkın sanatçının katıldığı bir gece düzenlemişti Hrant’ın dostları. Yeni Melek böyle bir kalabalık görmemiştir herhalde. Sarkis Çerkezyan’ın konuşmasıyla açılan gecede, Kardeş Türküler, Sayat Nova Korosu, Cahit Berkay, Taner Öngür, Aylin Aslım, Mor ve Ötesi, Nejat Yavaşoğulları, Helesa, Vova, Birol Topaloğlu, Muammer Ketencoğlu, Sema, Bartev Garyan, Hayko Cepkin, Arto Tunçboyacıyan’ın şarkılarının yanı sıra Vedat Türkali’den Roni Marguiles’e, Gülsüm Cengiz’den Fethiye Çetin’e, Eren Keskin’den Metin Göksel’e farklı kesimlerden konuşmacıları dinledik. Herkes gereği kadar konuştu. Hiçbir şey fazla değildi. Sahneden yükselen gene bir birlik çağrısıydı; nefrete ve kine karşı birlik. Dilerim bu iki anlamlı etkinlikten yükselen iki çağrı karşılıksız kalmaz. [email protected] Y Darphane: Tarih Vakfı’na, 49 yıllığına verilmeden önceki ve verildikten sonraki durumu... BAŞARIYI CEZALANDIRMAK ler doldu taştı… İstanbul Kent Müzesi için bağlantılar kuruldu, kavram belirlendi, mimari program çizildi, hazırlıklara başlandı… O gün bugün, yani 11 yıldır burası sanatla, kültürle ilişkisi olan insanların uğrak yeri oldu, Etkinlikler birbirini izledi. Dile kolay 600 kadar sanatsal etkinlik! Birçoğunun tadı damağımda, coşkusu yüreğimde, öğrettikleri belleğimdedir! Sanırsınız ki, Kültür ve Turizm Bakanlığı bu başarıdan dolayı Tarih Vakfı’nı kutlayıp madalya verdi ya da verecek! Yanıldınız! Bizde âdet olduğu üzere başarı cezalandırılır. Daha ilk günden (temizlendi onarıldı ya) burası herkesin iştahını kabartmaya başladı: Tarih Vakfı yöneticileri “tarihe zarar verdikleri” gerekçesiyle Ağır Ceza Mahkemesi’ne verildiler. Tapudaki irtifak hakkının iptali davası açıldı. Yani Vakıf çıkarılmak istendi. Dava, Vakıf lehine sonuçlandı: Yani Tarih Vakfı tarihe zarar vermemişti; tam tersine, yapılan uygulamalar doğruydu, Tarih Vakfı, Darphane tapusuna sahip olmaya devam edecekti… Bu arada “İstanbul Müzesi” için verilmişti ya yapılar, yeni hükümetle göreve gelenler, bu düşünceden vazgeçmişlerdi. Sevgili Okurlar, şu yukarıdaki paragrafta özetlediğim dava süreci tam 7 yıl sürdü! Yazıyla yedi yıl! Bir yandan etkinlikler, bir yandan mahkemeler… Öte yandan Kent Müzesi Projesi… Gelin görün ki, Koruma Kurulu’nun aldığı bir karar Vakfın elini kolunu bağlıyor. Çünkü restorasyon projesi, ancak işleve bağlı olarak yapılabilir. Ve bu işlev (kent müzesi) hükümet değişikliğinden sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın tasarrufuna geçti. Geçen yıl İstanbul 2010 Kültür Başkenti ilan edilince, Kültür Bakanlığı, Tarih Vakfı’na bir öneride bulundu: “Bize hakkınızı devredin, birlikte kuralım müzeyi.. Bakanlık, Vakıf, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi ve Valilik birlikte işletelim.” Tarih Vakfı kabul etti. Mutabakat sağlandı. Protokol hazırlandı. Tarih Vakfı model oluşturup öneri hazırladı. Bakanlığa yolladı. Ve yanıt bekledi… Beklerken beklerken... Sürpriz!!! Darphane binaları yıkılmaya eğimli, can mal güvenliği yok diyerek bir rapor ve Bakanlığın yazısı döne dolaşa Eminönü Belediyesi Zabıtası’na ulaşmamış mı! Dâhiyane (!) formül diye ben buna derim! Tanrı aşkına el insaf! Devlet işine geldiği vakit, başı sıkıştıkça sivil toplum kuruluşunu bağrına basacak, canı istedi mi canına okuyacak! Geçen yıl UNESCO DEVLET SİVİL TOPLUM İLİŞKİSİ ve Avrupa Birliği, Türkiye STK’leri dışlıyor dediğinde, İstanbul “Tehlike Altındaki Kültür Mirası’’ listesine alınmak istendiğinde, Bakanlık, yukarıdaki protokolü sunmuştu, bakın biz STK’lerle işbirliği içindeyiz diyebilmek için! Açıkçası, Bakanlığın bu tutumundan sonra onların hangi sözüne güvenebilir insan? Darphane yapıları yıkılma tehlikesi içinde olup can, mal güvenliği yoksa, Bakanlık burayı alıp yıkacak mı? Yoksa Tarih Vakfı’nı buradan atıp.. başka amaçlar için mi kullanacak? Bakanlık geçen yıl İstanbul Kent Müzesi için Tarih Vakfı’na Sirkeci Garı’nı önermişti. Sakın bu da bir olta olmasın? Bu muhteşem yapının geleceği Marmaray’a bağlı olduğuna göre bu da bir oyalama taktiği olmasın? Özel müzelerin başarısını dilinden düşürmeyen Kültür ve Turizm Bakanı, Darphane yapılarını ve Kent Müzesi Projesi’ni de özelleştirmek mi istiyor? Çulsuzlar bu işleri yapamaz mı diyor? Bakanlığın hazırlattığı, Darphane yapıları yıkılma tehlikesinde, can mal güvenliği yok raporu fos çıktı. İTÜ’nün hazırladığı gerçek raporda tehlikeli bir durum olmadığı saptandı. Peki şimdi Bakanlık yeni gerekçeler mi icat edecek? Bu ve benzeri soruların yanıtlarını bilmiyorum. Bildiğim, İstanbul’un bir Kent Müzesi yok! Ama Kent Müzesi’ne müthiş gereksinimi var! Tarih Vakfı Başkanı Halim Bulutoğlu’nun deyişiyle “İstanbul’da hangi kültürlerin var olduğunu bilmeyenler, bir arada nasıl yaşar?” Tarih Vakfı’nın asıl meselesi Darphane binalarını elinde tutmak değil, bir an önce İstanbul Kent Müzesi’ni gerçekleştirmek. Önümüzde eşsiz bir fırsat var: 2010 İstanbul Kültür Başkenti! Bakanlığın görevi STK’lerin önünü açmak olmalı, çalışmalarını engellemek değil! Bakanlık bir an önce, mutabakata varılan protokolü hayata geçirmeli! STK (Burada Tarih Vakfı), yerel yönetim işbirliği ve devlet desteğiyle gerçekleştirilecek Kent Müzesi muhteşem bir örnek olabilir. Yeter ki, bu kültür projesi inatlaşmalarla yok edilmesin, rant çıkarları ön plana geçmesin, sağduyuyla çözüm üretilsin! www.zeyneporal.com faks:0212.257 16 50 Şener ŞenYavuz Turgul filmleri... Kültür Servisi İstanbul Modern Sinema, mart ayında “Şener ŞenYavuz Turgul Filmleri”ni izleyiciyle buluşturacak. Türk sinemasının önemli yapıtlarından bazılarını bir araya getiren “Şener ŞenYavuz Turgul Filmleri” programı, aynı zamanda hem Yavuz Turgul’un yönetmen olarak çizgisinin gelişimini, hem de Şener Şen’in oyunculuk açısından değişimini, farklılıklarını değerlendirme olanağı veriyor. Açıklamada, 10 Mart Cumartesi günü yönetmenliğini Yavuz Turgul’un yaptığı ve Şener Şen’in oyuncu olarak yer aldığı “Gönül Yarası” filminin gösteriminin ardından, ikilinin İstanbul Modern Sinema’da söyleşiye katılacakları belirtildi. Programda, “Gönül Yarası”nın yanı sıra “Eşkıya”, “Gölge Oyunu”, “Arabesk” ve “Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni” filmlerinin de gösterileceği bildirildi. Hişt Hişt, Genç Sait Faik! Kültür Servisi Kitaplarının yayın hakkı ve geliri Darüşşafaka Cemiyeti’ne bırakılmış olan yazar Sait Faik anısına, Darüşşafaka Cemiyeti her yıl bir yarışma düzenliyor ve yayımlanmış kitabı olan bir yazara ödül veriyor. Darülşafaka Lisesi de bu yıl ikincisi yapılan “Hişt Hişt, Genç Sait Faik!” liseler arası öykü yazma yarışmasını düzenliyor. Sait Faik’in gençler tarafından tanınmasını, okunmasını sağlamak, gençleri yazmaya özendirmek ve geleceğin yazarlarının yetişmesine katkıda bulunmak amacıyla düzenlenen yarışmanın son katılım tarihi 30 Mart. İlki geçen yıl düzenlenen ve gelenekselleşmeye yönelmiş yarışmada dereceye giren öyküleri yazan öğrencilere para, kitap, havuz üyeliği gibi çeşitli ödüller veriliyor. Ayrıca, seçilen öykülerin yer aldığı bir kitap yayımlanıyor. (0212 286 22 00 www.darussafaka.k12.tr) ZEYTİNBURNU 2. AİLE MAHKEMESİ’NDEN İLANEN TEBLİĞ ESAS NO: 2006/452 Davalı KEMAL KAYGO, Mehmet Emin ve Ferha oğlu 17/03/1972 d’lu Mardin ili Nusaybin ilçesi Duruca köyü nüfusuna kayıtlı, Çırpıcı mah Modabağ sk No: 7/A Z.burnu adresinde iken ikametgâhı halen meçhul, Davacı SEHER KAYGO tarafından davalı KEMAL KAYGO aleyhine mahkememize açılan boşanma davasının açık yargılaması sırasında davalıya dava dilekçesi ve duruşma gününün davalının adresi meçhul bulunduğundan ilanen tebliğine karar verilmiştir. Mahkememize ait 2006/452 esas sayılı dava dosyasının duruşma günü olan 03/04/2007 tarihinde Saat 10.15’teki duruşmasında hazır bulunmanız, hazır bulunmadığınız takdirde kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz, temsil ettirmediğiniz ve duruşmaya gelmediğiniz takdirde yargılamaya yokluğunuzda devam edileceği ve karar verileceği hususunda dava dilekçesi ve duruşma günü tebliği yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 20/02/2007 (Basın: 10298) Gönül Yarası CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle